Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Astım Krizi

@birdeliyazariz

Bölüm şarkısı: Çözülüyorum sana - İkiye On Kala

 

Yeni kurguya başlayanlar tarihleri buraya alalım.

 

İyi okumalar

Bilgi: Bu kurgu texting kurgularımdan daha ağır ve yavaş ama eğlence bakımdan aynıdır.

bölüm uzunlukları 600-800 kelime civarı olacaktır. Bu bölüm 1000 kelimeden fazla fakat diğer bölümler böyle olmayacaklar.

 

Yakamoz'dan

 

"Babaanne! Deniz havlum nerede biliyor musun?" İki katlı evi talan etmiştim resmen. Üzerinde mavi desenler olan gri deniz havlusu nereye kaybolabilir ki?

"Çubuk kraker kız, gel buraya! Kırıcam bacaklarını! Ah ah Veysel bey torunun ortalığı batırmış!" Minik çaplı kek denememe ortalığı batırmak demesi kesinlikle kırıcı bir yorum olmuştu. Veysel dedemin sesi de Gülhan babaannemin ardından duyuldu.

 

"Yakamoz babaanneni delirtme! Ayrıca sabah sabah ne deniz havlusu?" Saat sabah 9 olduğundan yadırgamakta haklıydı. Kahvaltı yapar yapmaz bikinimi giymiştim. Üstüme geçirdiğim plaj elbisesiyle ve yanıma alacağım plaj çantasıtla 2. Koya kadar yürümek zor olacaktı.

 

"Akşamları da girerim dedeciğim yeter ki sen iste."kıkırdayıp dağıttığım etrafı toplamaya başladım. Üst kattaki babaannem elinde istediğim deniz havlusuyla inince deterjanlı ellerimi umursamadan boynuna atladım.

 

"Teşekkürler Gülhan sultanım." Aşırı sevgi gösterisine alışık olmayan babaannem afalladı. Dün gece yaşadıklarımdan sonra kafamı dağıtmaya çalışıyordum.

 

12 Haziran 2025 gecesi

Yakamoz'dan:

 

Arda,Toprak,Ece,Beren,Duru ve Hasan abinin yanında ilerliyordum. Büyük bir tayfa olsak da içimizde bölünmeler vardı tabii ki. Beren koluma girmiş arkasından ilerlediğimiz Arda ve Hasan'ı kesiyordu. Durmadan bana götlerinin güzel olduğunu belirtmesi sıkmaya başlamıştı. Canımız sıkıldığı için akşam üstü orman yoluna girmiş ve yazlığın çıkış yoluna kadar ilerleyerek kafa dağıtmak istemiştik. 3 kilometreyi

bitirdiğimizde saatlerimiz 21.00'ı gösteriyordu. Ece'nin

 

"Abi! Bacaklarım ağrıyor geri dönelim!" Sitemine karşı Hasan abi kaşlarını çattı. "Seni zorla getirmedim Ece. Sülük gibi bana yapışan sensin." Ece,abisinin arkadaşlarıyla takılmayı seven tiplerdendi. Mini şortu ve siyah cropu ile de Arda'yla baya iyi takılıyordu. Ya da Arda ona takılıyor da olabilirdi. Beren, Arda ve Ece grupta benimle yaşıt olan sayılı kişilerdi geri kalanlar ya bizden 2 yaş büyüklerdi ya da 5 yaş büyüklerdi.

 

Yazlık çıkışına bu arabasızlarla gitme sebebim de Sina ve Senaların gelmemiş olmasıydı. Normalde Bensu,Sina,Sena ve ben dört kişi içerken okey oynamayı tercih ediyorduk. Yürürken terlemekten saçlarım enseme yapışmıştı. Bileğimdeki saç tokasıyla sıkı bir at kuyruğu yaparken kolumu da Berenden kurtarmıştım.

"Cidden sıkıldım. Ben dönüyorum."

 

Toprak,kıvırcık uzun saçlarını savurarak arkasını dönerek evinin yolunu tuttu.

Arda'da Toprak giderken peşine takılmıştı. Geriye kalanlarla çıkışa yürüme merasimimiz devam ediyordu. Ta ki yolumuzu yaban domuzu sürüsü kesene kadar. Gerçekten 5 tane yaban domuzunu yan yana görmek kabus gibiyken yanlarına sarı bir yılan da eklenmişti.

 

Duru'nun "Yakamoz bak arkadaşların geldi."sözü midemi bulandırmıştı. Hasan abi sevgilisi Duru'yu haklı çıkarmak için "Yanındaki de Bensu değil mi ya? Her zamanki gibi sürünüyor."demişti. İkili tencere kapak misali iğrençlerdi. Şu an işte çalışan ve buraya gelemeyen arkadaşımı savunmak istiyordum fakat tek yapabildiğim astım krizine girmek oldu.

 

Panik atak geçirdiğimi sanan mallar suç onlara kalmasın diye arkalarına bakmadan kaçtılar. Yolun kenarına dizlerim üstüne düşmüştüm. Yazlık yolda ilerleyen pek araç olmadığından kimsenin yardımıma koşacağını da sanmıyordum. Kilometrelerce yürümek bana iyi gelmemişti.

 

Kimse gelmez diye düşündüğüm dakikalarda siyah iki büyük araç görüş açıma girdi.

Önden gelen araç beni görünce fren yaptı. Arkasındaki araç son anda fark edip durmuştu. Duran araçlardan bana yakın olan ilk aracın sağ arka yolcu kapısı açıldı.

 

Siyah saçları beline gelen henüz 50 yaşlarına yeni girdiğini düşündüğüm bir bayan arabadan indi. Yanıma gelirken yüzünde haddinden fazla telaş vardı.

"İyi misin kuzum?" Sevecen ve telaşlı sesi kulaklarıma ulaştığında başımı salladım.

 

"Sadece astım krizi,birazdan geçer." Eğilip elimden tuttu. "Kalk hadi. Arabada su vardı içip kendine gel biraz." Minnetle gülümsedim. Düştüğüm yerden kalkarken hafif sendelemiştim. Ayağım içe doğru kıvrılınca tiz inlemem ormanın içinde yankı yaptı. "Canını mı yaktım?"

 

Hayır anlamında başımı iki yana hızlı hızlı salladım. "Ayağım galiba burkuldu, sorun değil. Yani kendi hatam." Arabasının açık kapısından içeriye baktığımda benimle yaşıt sayılacak bir kız olduğunu gördüm. Kızın telefona bakan gözleri bana döndü. "Geçmiş olsun ayrıca selam ben Öykü." Göz kırpıp sevecen şekilde elini uzattı. Onun da yanımda duran kadın kadar siyah düz saçları vardı. Kadının aksine kızın saçları omzunda kesilmişti. Yuvarlak yüzüne tam oturan bir de ince çerçeveli gözlüğü vardı.

 

"Selamlar." Nefes nefese daha fazla konuşamayacaktım. Muhtemelen Öykü'nün annesi olan kadın kapalı şişe su uzattı. Kapağını açıp etrafımdaki bu tanımadığım insanları umarsamadan kana kana içtim. "Çok teşekkür ederim." Kadın başını salladı.

"Senin bu uzun yolda ne işin var kuzum? Anan baban nerelerde?" Yutkunmayı denedim. 'Deniz aldı onları.'diyemedim. "Çok uzaklardalar. Öykü kızınız mı?" Konuyu dağıtmak için sorduğum basit bir soruydu.

 

Öykü başını salladı. "Annem Neval. Bizde yazlığa bakmaya gelmiştik istersen arabaya atla dönüş yolun kilometrelerle ölçülüyor ve akşam oldu." Hızlı hızlı konuşsa da dedikleri anlaşılıyordu. "Çok mutlu olurum. Zahmet vermem inşallah." Neval hanım "Ne zahmeti,"dedi. Sözünün devamına büyük ihtimalle ismimi getirecekti.

 

"Yakamoz. Yakamoz Hartak." Neval hanım lafını tekrarladı. "Ne zahmeti Yakamoz kızım buyur lütfen." Arabanın açık kapısından içeri geçtim. Ardımdan kendisi de binmişti. "İsmini kim koymuş?" Öykü meraklı bakışlarını üstümden çekmiyordu. "Annem koydu. Babamla beraber yakamoz görmeyi denemişler olmamış. Onlar da ömürlük yakamozlarına sahip olmak istemişler. Sonuç olarak ben doğmuşum." Öykü 'Aaa' gibi ses çıkarıp "Ne güzel."dedi.

 

"Benim ismimi de babam koymuş abimleri annem koyunca babam sonunda yumruğu masaya vurup ağırlığını göstermiş." Neval hanım Öykü'nün anlatış tarzına güldü. "Abartma kızım abilerinin de isimlerine babanla beraber karar verdik." Öykü, annesini duymamış gibi yapıp bana odaklandı. "Abilerimi tanısan çok seversin arkamızdaki arabada onlar vardı da öküz olduklarından yardım için inmediler."

 

"Abilerinin inmeme sebebi bu değil Öykü sende biliyorsun ki." Neval hanımın sesinde kırgınlık gizliydi dikkatli dinleyenlerse derin acıları olduğunu fark edebilirlerdi. "Her neyse anne beş oğlun da hayırsız işte. Günün sonunda ben bakacağım sana Neval hanım." Neval hanım de en büyük korkusu buymuş da yeniden hatırlamış gibiydi. "Bunu hatırlamak bünyemi yoruyor annecim. Sen abinleri gömerek devam et." Öykü memnuniyetle abilerini anlatmaya başladı.

 

"En büyük abim Kenan. O şu an şirketin başında. Buraya sadece 1 hafta gelebilmek için izin yazdı kendine." Kıkırdayıp devam etti. "İkinci abim Ayaz buraya ruhsal bunalımdan çıksın diye geldik zaten yani en mutlu o şu an. Üçüncü abim Kutay da sevgilisinden ayrıldı diye buraya geldi. Kısacası depresyonda unutuldu aldatıldı." Kendi çalıyor kendi oynuyordu.

 

Daha da gülüp dördüncü abisine geçti. "Selim abim en krallarıdır. Benden üç yaş büyük ama çok eğlenceli adam. Gitar çalar sörf yapar yok yok yani." İç çekip son abisine geçti. "Atlas da benden 1 yaş büyük dilim varmıyor abi demeye. Zorbanın önde gidenidir. Birini sevdi mi vah haline. O uğraşarak sevenlerden."

 

Her birini gözleri parlayarak anlatmıştı. Keşke kardeşim olsa dedirten cinstendi övgüleri. Yolun ne ara bittiğini anlamamıştım bile. Deniz kıyısında bırakmışlardı beni. Arabadan inerken anne kız ikilisine teşekkür ettim. Sonrasında babaannemlerle kaldığım iki katlı eve yürümeye başladım.

 

Veysel dedem ve Gülhan babaannem çoktan uyumuşlardı ki evin ışıkları kapalıydı. Birinci kattan defterimi ve kalemimi alıp sahile geri döndüm. Üstümdeki kısa şortla taşlara oturduğuma saniyesinde pişman olmuştum çünkü bacaklarım çizilmişti.

 

Sabahtan beri yaşadığım tüm olaylar gözümün önüne gelince kapağını dahi henüz açmadığım deftere gözyaşlarım düşüyordu artık. Yorulmuştum gün boyu. Direnmiştim fazlasıyla. Ve yenilmiştim yeniden. Her seferinde bana yapılan korkunç,mide bulandırıcı yorumlar yıpratmıştı ruhumu. Kim bilir belki de ölmüşdü ruhum? Zihnimden binbir türlü düşünce akıp gidiyordu.

 

Birinin ucundan tutsam çığlık çığlığa ağlamaya başlardım,biliyordum. Dakikalar birbirini kovalarken yanımda gördüğüm müzik çalarla neye uğradığımı şaşırdım. Kulaklıkla birlikte yanımda duruyordu. Bunu kim bırakmıştı ki? Gözyaşlarımı silip etrafa bakındım. Kulaklığını takıp dinlemeye başladım. İlk çalan şarkı Çözülüyorum sana - İkiye On Kala grubuna aitti.

Loading...
0%