@birdeliyazariz
|
Bölüm şarkısı: Hayat Şaşırtır! Aydilge Yakamoz'dan
"Dinlendiysen kalkayım mı?" Ayaz, başını geri çekerken belimi de serbest bıraktı. Derin sessizliği devam ediyordu. İkimizin de bakışları denizin içinde birbirlerine su atanlardaydı. Az önceki garip yakınlığımız sevinçleri sayesinde gözlerinden kaçmıştı.
"Tamam. Şu çılgınları toplayalım da annemler bizi azarlamaya gelmesin."
Islık öttürüp bize doğru dönenlere hitaben bağırdı.
"Şanslı da böyle bakıyor biliyorsunuz değil mi? Her neyse eve dönüyoruz, hadi!"
Gülerek kucağından indim. Ayağa kalkıp Ayaz'ın arkasında durduğumda diğerleri eve doğru ilerliyordu. Üstlerinden şapır şapır damlayan sular hiçbirinin umurunda değildi, hasta olma ihtimalleri de öyle.
Dillerinde mutluluktan dolayı şarkı eksik olmamıştı.
"Hayat şaşırtır hep zaten!" Sözleri bağıra çağıra söyleyen Öykü, peşinden sözleri tekrarlayan abi tayfasıyla ortalığı inletiyordu. Tezahürat eden fanatiklere benziyorlardı.
Abileri aynı anda şarkıyı tekrar etti.
"'Ben bittim, ay' derken!" Ayaz, kardeşlerinin sevincini izlerken eve doğru ilerledik. Kahvelerini yeni bitirmiş olan yetkili merciler yani anaanne kadrosu uyumaya çekilmişti. Neval hanım seslere ayaklandı.
"Çocuklar, gece gece bağırmayın!"
Hiçbiri susmadı. Babaannem olayı anlamak adına bana bakıyordu. Söylememe kalmadan Ayaz kendi atıldı. "Anne," Ayaz'ın sesi titredi, benim içimde küçük dağlar devrildi. Sesindeki titreme ciğerlerimdeki nefesi sıkıştırırken kendimi sorgulattı.
İçim gidiyordu dünyaya karşı savunmasız hissetmesine. Neler oluyor! "Dizlerim yandı. Hissettim anne. Acıyı hissettim." Neval hanım sendeleyerek yanımıza geldi. Dizleri üstüne düşerek ellerini Ayaz'ın dizlerine kapattı.
Ağladığını fark ettiğimde ikisine alan tanımak için babaannemin yanına geçtim. "Allah büyük ya temiz kalpli birinin duası bu, belli. Çabucak kabul olmuş." Yıllar sonra kabul olması haksızlık değil miydi? Tekrar olumsuz haber alırsa Gündoğdu ailesini kim toparlardı? Ayaz’ı, asıl onu kim geri toparlayabilirdi?
Şu an canı yandı diye mutluluktan ağlayan adamı tekrar üzüntüden ağlatmaz mıydı olumsuzluklar? Üstümde hissettiğim bakışlarla babaanneme geri döndüm.
“Daldın kınalı kuzum.” İç çekerek etrafıma yeniden baktım. “Mutluluk bende eğrelti durdu sultanım.” Gülümseyerek kolunu etrafıma sardı. “Bak demedi deme bu adam çok temiz sevmeye başlamış seni. Eğrelti durursa omuzlarına alıp yardım eder sana.” Gülhan sultanın itirafı derindeki küçük Yakamoz’a ulaştı. Çığlılar atarak elindeki balonları saldı. Birilerine bağırarak “Bakın! Babaanem ve dedem dışında beni gerçekten seven olabilirmiş!” demek istiyordu. Susturdum.
“Gece gitmesen olur mu Yakamoz?” Arkamdan duyulan Öykü’nün sesiyle babaannem beni bıraktı. “Hemen güzel haberi kutlarız. Kız kız pijama partisi!” Onay almak adına büyüklere döndüm. Kafa sallayarak Neval hanımla vedalaştılar. Ayaz, kardeşleriyle çardakta gece gece çay içiyordu. Öykü beni de beraberinde çardağa sürükledi. Yanlarına oturduğumuzda Kutay’ın sinsi gülümsemesi hepimiz üzerinde gezinmeye başlamıştı. Kısık sesle “Devir kötü kolla zil sesini,” dediğini duydum.
Atlas kız kardeşine laf soktuğundan ortamı saran hoş kahkahalar vardı. “Hiçte bile! Ben 5 yaşımda koşarken sen emekliyordun!” Konuları aralarındaki ay farkıydı galiba. Benim odağım Selim ile Ayaz’ın arasındaki küçük tartışmaydı. “Abi. Umudunu yitirdiğinin farkındayız. Sadece tekrar çabalasan, bizler için.” Selim’in yakarışı Ayaz’ın boş bakışlarıyla karşılandı. Kısa süreliğine bizlere göz atıp kardeşine döndü. “Peki.” Tek kelime. Kardeşinin harelerini titretecek kadar mutluluk yaydı. Umut hala mevcuttu. Sadece teşvik edilmesi lazımdı.
Kalkıp iki kardeş arasına geçtim. “Ne konuşuyorsunuz fısır fısır ?” Sorum şaşkına çevirse de Kutay yandan olaya atladı. “Yenge hanım Yakamoz abimi ayaklandırdınız diye Selim sizi övüyordu.” Dedikleri mantıklı cümle oluşturmuş olamasada çoğumuz demek isteğini anlamıştık. “Abiciğim. Geçen gün ne konuştuk?”
Ayaz’ın uyaran sesiyle Kutay suspus oldu. Selim, anlayamadığım duruma yarılarak gülmeye başladı. Öykü ve Atlas çatışmayı kesip Kutay’a gülmeye başladıklarından tek anlamayan ben kalmıştım. Sağ olsun Öykü özet geçti. “Abim, Kutay abimin üzerine Şanslı’yı salıp tehdit etti.” Benim üzerime Şanslı’yı salsalar olmayan evimi üzerlerine yapar amel defterimle dünyayı terk ederim.
“Selim, toplu kaşınıyorsunuz.” Ayaz’ın sözlerini dinlemeden olaya geçti. “Kutay abime ‘Düğünde sana beşi bir yerde takabilir miyiz?’ dedi.” Çüş. Zengin değil mi bunlar? Ben olsam gerdanlık takardım. Ne diyorum ben! Acaba altın fiyatları şu an ne kadardır. Merakıma yenik düşerek telefonuma uzandım. Koyduğum yerde yoktu. Telefonumu bulmak için yan tarafları kontrol ettim. “Öykü beni çaldırsana bir.” Başını sallayıp aradığında ortamı garip müzik sesi doldurdu.
“İncinsen de sözün düzünü diyciğem İncinsen de sözün düzünü diyciğem Acayip hayvanlara benziyirsen Acayip hayvanlara benziyirsen.” Kutay ve Selim’in tabiri caizse anırarak gülmesi müziğin sesini bastırdı.
“Bıktım sizden. Bari Yakamoz’a şaka yapmayın.” Ayaz sıkıntıyla nefes verdi. “Abimi de arar mısın Öykü.” Selim’in dediğini yapıp aradı. Aynı şarkı onda da çalıyordu. “Hepinize yaptık bunu. Şifrelerinizi bulacağız diye götümüz çıktı.” Çardağa gelen Kenan abi deli gibi gülen ikiliyi işaret ederek “Nesi var bunların?” diye sordu. Öykü, eli değmişken Kenan abiyi de aradı. Ortamı tekrar dolduran şarkı şimdi hepimizi güldürmüştü çünkü Kenan abi Kutay ile Selim’in ensesinden tutup kafalarını tokuşturdu. Kutay kardeşini tekrar tutarak kafasını bir kez daha ona vurdu.
“Kel kalmayayım sonra Sena almaz beni.” Savunması çok saçmaydı. Olaylar olurken Ayaz çardağın çıkışına yavaş yavaş yaklaştı. Her tekerlek çevirişinde dönüp gülüşen kardeşlerini kontrol etti. Onu fark ettiğimi bilmeden çardaktan çıktı. “Ben birazdan dönerim, telefonumu düzeltin geldiğimde normal halinde istiyorum.” Bağırışımı kafa sallayarak karşıladılar.
Bahçeden çıkmak üzere olan Ayaz’ın peşine takılmadan önce çardağın koltuklarından iki şal kaptım. Gece esintisi sabah boğaz ağrısı olarak dönebilirdi. Hayatımın haftalar öncesinde nasıl da monoton geçtiğini anımsadım. Üşümek sanki güzeldi o zamanlar. Şu an serin hava bile çarpar beni. Nerden biliyorsun derler adama. Hissediyorum. Günlerdir yaşadığım aile sıcaklığı sardı beni. Kaybedersem çok üşürüm, biliyorum.
Ayaz, tekerlekli sandalyesini deniz kıyısına inen hafif yokuş yolda durdurdu. Yaklaşan adımlarımı duymuş gibi bakışlarını bana döndürdü. Sonra elimde tuttuğum şalları görüp sersemledi. “Yaz mevsiminde şal?” Evet. Yaz mevsiminde şal. Sabaha karşı üstüme örtülen şalın hissine ihtiyaç duyuyorsun galiba Ayaz. Öyle yani. Bakışlarındaki yorgunluk yılların verdiği bir şey miydi?
“Hmhm. Eser buralar diye.” Yanına ilerleyip şalları kucağına attım. “Rotamız neresi?” Gülümseyerek gamzelerini gösterdi. Masum çocukların sahip olduğu kimsesiz gülümsemeydi ondaki. Yine oldu. Onun kimsesi olmak istedim. Ayaz, böyle yorgun değil daha mutlu gülsün istedim.
“Deniz yürüyüşü galiba,” dedi. Şalın birini açıp eğilmemi işaret etti. Eğildim. Omuzlarıma değen şalla geri kalktım. Kendi de şalı beceriksizce boynuna doladı. Uzanıp gri şalı omuzlarını örtecek şekilde düzelttim. Donmuş halde bana bakıyordu. “Ayıp olmazsa parfüm markanı alabilir miyim? Yani Öykü yeni kokular arıyordu ondan.” Parfüm mü? Duştan sonra bakım yapmayı unutup aceleyle çıkmıştım. Haliyle parfüm arada kaynamıştı. Günlerdir doğru dürüst kendime bakamıyordum.
“Şey duş jeli falandır her halde parfüm yok.” Utanarak denize inmemiz için arkasına geçtim. Yokuşu indikten sonra sola döndürüp ilerletmeye devam ettim. Dakikalarca susup kıyıya vurarak intihar eden dalgaların seslerini dinledik. Pes edip konuşan Ayaz oldu. “Yürüyemezsem. Tekrar umutsuz haber alırsak annemi nasıl toparlarım bilmiyorum.” Kendisi değil de annesi için endişeleniyordu. “Kendini çok perişan etti ilk zamanlarda. Sonra benden gizli sandığı ağlama anları oldu. Herkes tek başına benim yeni halimle mücadele etti. Onlara yük olmaktan bıktım.”
Psikolojik açıdan ailesinin de yıpranması Ayaz’ın yüküne yük katmış. Nefes alacak alanı nasıl buluyor? Ve yine aynı his. Bir günde üçüncü kez. Ona nefes olmak istedim. |
0% |