Yeni Üyelik
21.
Bölüm

Karmakarışık

@birdeliyazariz

 

Bölüm şarkısı:Nova Norda - Şerefine

 

 

Yakamoz'dan

 

 

Eve ulaştığımda Gülhan Sultan'ın gazabı ve beni giydirme çabasının kucağına düşmüştüm. Önce bir güzel azar yedim ardından da yarım kollu yazlık gömleğimin altına kalem etek giydirerek beni Ayaz'ın ailesine önceden alışırdı.

 

 

Şalvar giysem daha iyi olmaz mıydı?

 

Tamam, şalvar giyme isteği içimden gelendi. Altın sarısı dökümlü şalvarım favori parçamdı. Giyecek yer bulamıyordum o ayrı konu.

 

 

"Veysel! Hazır mısın? Çıkıyoruz."

 

Koluma giren Gülhan sultanla beraber kapıya kadar ilerledik. Dedem minik tuşlu telefonunu cebine atarak yanımıza geldi. Babaannem muhtemelen millattan öncede kalan dümdüz kahverengi elbisesini giymişti.

 

Bunlar gardropta sadece kahverengi mi vardı?

 

 

Dedemin üstünde yarım kollu yeşil keten gömlek,altında da siyah pantolon vardı.

 

Ayaz'ın dedesinin gelip gelmediğini bilmediğim için dedemi de peşimizden sürüklüyorduk.

 

 

"Geldim Gülhan'ım. Dünürler kaçmıyor ya sakin ol." Söylensede kol kola ilerleyen bizim arkamızdan geldi.

 

Gündoğdu evi görüş açıma girdiği an panik içimi kapladı.

 

 

Kapıya yakın yerdeki çardakta tüm gençler oturuyordu. Ben,beni bekleyen kabusa doğru ilerlerken Ayaz'da kardeşleri tarafından kumpasa kurban gitti.

 

 

Kutay,ona benim yanıma gitmesini söylediği an yanlış yaptığının farkına varamamıştı.

 

Babaannemin zorla bozduğu örgüsünün yerinde sımsıkı balerin topuzu görmek bakışlarında değişikliğe yol açsa da ses etmedi.

 

 

"Hoş geldiniz." Neval hanım, yanındaki üç kadınla beraber bahçedeki masanın yanında dikiliyordu.

 

 

Babaannem kolumdan çıkarak yanlarına ilerledi. Gariban dedem de el mecbur selam vererek oturma yerine geçmişti.

 

 

"Galiba beni tuzağa düşürdüler." Evet Ayaz,tam olarak öyle oldu. Gelenlerin elini öptükten sonra dizlerimi sola kırıp armut koltuğa oturdum. Ayaz'da tekerlekli sandalyesini yanımda durdurmuştu.

 

 

Üstünde mor gömlek olan deli dolu duran siyah saçlı kadın ilk sorguyu başlatan oldu.

 

"Merhabalar,ben Münevver. Ayaz'ın en büyük teyzesiyim,"dedi. Bana dönerek gözlerini kıstı.

 

 

"Senin adın ne güzelim?" Gün boyu ismimi çoktan öğrenmiş olmalıydı.

 

"Yakamoz, Münevver hanım."

 

 

Gerginliğim hat safada devam ederken Münevver hanımın sağ tarafında oturan yeşil giyimli konuşmaya başladı.

 

Sıra sıra ismimi sorarlarsa çığlık atarım!

 

 

"Yakamoz,pek de güzel ismin var. Ben Şükran." Kısa keserek daha yaşlı olan kadına döndü.

 

 

"Bende Tüzün. Ayaz'ın anaannesiyim.

 

Şimdi bana torunumla nasıl tanıştığını anlat bakalım cici kız." Otoriter sesi tüylerimi diken diken etti. Gerçekten korkunçtu.

 

 

Ayaz,ben anlatmadan anaannesine döndü.

 

"Anaanne. Söz verdiğin gibi sorgusuz sualsiz konuşmaya döner misin?" Yumuşattığı sözlerin ardından sert duruşunu garipsedim.

 

 

"Ay hadi acıktım ben yemeğe geçelim." Akşam yemeği yemediğimden bende aç sayılırdım.

 

Münevver hanımla beraber hepimiz kalktık. Çardaktaki grupta telefon bakanlar hariç hareketlilik vardı.

 

 

"Çocuklar! Gelin bakayım koçlarım! Öykü,anaannesinin gülü sende gel hayde." Umarım koç diye diye Kutay ve Selim'i ilk kurbanları seçer. Diğerleri ete süte karışmayan sakinler zaten.

 

 

"Kenan abinin neden koçum dediğini çözdüm." Kısık sesim Ayaz'a ulaştığında gülerek masaya doğru ilerledi.

 

 

Masada bu kadar insanı alacak yer olmadığından büyükler evin içinde bulunan başka bir yemek masasına geçtiler. Onlar gittiği an gözler bana dönmüştü.

 

 

"Bu kıza ne olmuş? Yenge hanım Yakamoz sen iyisindir?" Kutay'ın panik içinde sorduğu soru hepimizi kahkahaya boğdu.

 

 

"Babaannem tüm beni ben yapan kıyafetleri iki dakikada dolabıma kaldırdı da. Şu an burada bulunan küçük Gülhan." Selim, abisinden de garip bakıyordu giysilere. Saçıma olan tavırları katmıyorum bile.

 

 

"Ya abi,"dedi. Selim'in sesiyle üç abisi de ona döndü.

 

"Siz değil. Ayaz abicim sen bu kızdan emin misin? Saatler geçmeden başka kimliğiyle önüne çıktı. Evlilikten dönme şansın hala var."

 

Kutay, kardeşinin sırtına vurup yanımda oturan Ayaz'a hitaben "Selim'i dinleme sen,"dedi.

 

 

"Yenge hanım Yakamoz bakma sen Selim'e salak az önce kafasını vurdu masaya." Selim,buna karşı çıkmak için tam ağzını açtığı esnada yanında oturan Kutay onun kafasını masanın ucuna hafifçe çarptı.

 

 

"Artık masaya çarptığını da gördünüz. Onun bir kaç nöronu eksik,boş verin onu."

 

Öykü,abilerine bakıp sessizce "Umarım,"dedi. "evlatlıksınızdır."

 

 

Öykü'nün istediğine Atlas'da katıldı.

 

"İnşallah evlatlıklardır."

 

Önümüze gelen çorba kesaleriyle yemeğe gömüldük.

 

 

Büyükler yemeği bitirip çay içmek için tekrar bahçeye çıkarken bizleri de peşlerinde sürüklediler.

 

Deniz kıyısından gelen dumanla Kutay ve Selim bakmaya gitti.

 

Muhtemelen küçük kuru çalıları yakıyorlardır.

 

 

Kenan abi,Atlas ile beraber çardağa kaçınca Münevver hanım Öykü'yü yanına çekip oturdu. Ben geldiğim anda oturduğum armut koltuğa yeniden geçip yanıma Ayaz'ı çektim. Gerginlikten babaanneme ve Tüzün anaanneye bakamıyordum.

 

 

"Yakamoz,dizim." Tırnaklarım pantalonunun üstünden dizine batıyordu.

 

Dur ne? Nasıl? Hadi canım? Olamaz ki!

 

 

"Ayaz,dizin!" Ayaz'ın bakışlarındaki anlık değişim içimi kapladı. "Ayaz, Ayaz dizin!" Sesim daha da yüksek çıkmıştı.

 

Ayaz,elini diğer dizine vurduğunda acıyla inledi.

 

"Siktir bu acıtıyormuş." Küfür ettiği an yüzünü buruşturdu.

 

"Özür dilerim. Heyecandan ne dediğimi bilmiyorum."

 

 

"Hareket ettirmeyi dener misin?" Neval hanım,benden duyduğu soruyla bize döndü.

 

"Oğlum bağırmasanıza şurada konuşmaya çalışıyoruz."

 

Ayaz'ın mutluluktan ağlamaya başladığını görünce yerinden kalktı.

 

 

"Neler oluyor?" Neval hanıma en iyi cevap Ayaz'ın dizine tekrar vurarak küfür etmesi oldu. Buna ikimiz de kahkaha atıyorduk.

 

 

Neval hanım hiçbir şey anlamayan gözlerle bize bakıyordu.

 

"Açıklayacak mısınız?"

 

Ayaz başını salladı.

 

"Önce emin olalım. Birazdan sana da anlatacağım, söz veriyorum."

 

Annesi endişelense de yerine geçerek başka soru sormadı.

 

 

"Sadece his mi var? Hareket ediyor mu?"

 

Başını iki yana salladı.

 

"Sadece dizimde his var. Diz kapağımdan sonrasını hala hissetmiyorum." Yavaş yavaş çözülüyor muydu?

 

Hala ağladığından kalem eteğimin cebinde duran minik mendili çıkardım.

 

 

"Al bunu." İşlemeli mendili gördüğünde ağlaması kahkahaya döndü.

 

"Bu zamana ait olduğuna emin miyiz?"

 

Yerinde sorusuna verecek cevabım yoktu.

 

Gözyaşlarını silerken elim titriyordu. Kendisi kadar ben de mutluluktan ağlamıştım.

 

 

Deniz kıyısında duyduğumuz bağırış sesleriyle oturduğum yerden kalktım.

 

Ayaz'ı da alarak iki dakika içinde geleceğimizi söylemiş ve deniz kıyısına inmek için evden çıkmıştım.

 

 

"Sen deli misin?" Sena ablanın yüksek bağırışına karşı Kutay "Evet,"dedi. "Bu gece delirdim var mı diyeceğin?" Tövbe bismillah. Bu çocuk daha sabah deli divane fal baktırmıyor muydu?

 

 

Sesler daha da yükselince Öykü,Atlas'ı da almış sahile gelmişti.

 

"Ooo ailecek burada bunlar." Sina'nın sesini duyan Öykü'de mini kaosa dahil oldu.

 

"Kes sesini çakma sarışın!" Ani çıkışı Sina'ya eğlence çıkarmış olmalı ki gülüyordu.

 

 

"Sen kes sesimi çok bilmiş." Selim'in bize söylediği söz kafamda dönüyordu. 'Midemi bulandırıyorsunuz!'dememek gerçekten zormuş.

 

 

Önemli hiçbir olay olmadığını görünce kendimi geri çektim. Arkamda duran Ayaz'ın eli belime değdiği an zemindeki taşlar yüzünden dengemi kaybedip düştüm.

 

 

Kucağına düştüğüm Ayaz'ın minik çaplı çığlığı dikkatleri üstümüze çekmişti. Selim'in bakışları bizi bulduğunda ne diyeceğini az çok biliyordum.

 

"Burada yapmayın çocuklar var!" demesini pek beklemiyordum.

 

 

Atlas'ın tepkisi daha çok Ayaz'a yönelikti.

 

"Abi? Sen az önce hissettiğin için mi çığlık attın?" Ayaz,sanırım arkamdan başını salladı. Gündoğdu çocuklarının sevinç çığlıkları deniz kıyısına yayılmıştı.

 

 

Belimde durmaya devam eden elleri fark edince aniden kendime geldim.

 

"Ayaz,bırak beni dizlerin boşuna ağrımasın." Dediğimi yapmak yerine alnını sırtıma yasladı.

"Sen,eskiden kaldırdığım ekipmanların çeyreği etmiyorsun. O yüzden izin ver dinleneyim." Kafası sırtımda olduğundan boğuk çıkan sesi zor duyuluyordu.

 

Kendi halina bırakarak mutlulukta denize atlayan Kutay'a baktım. Ardından Selim ve Öykü de atlamıştı. Gece gece tuza bulanmışlardı.

Loading...
0%