Yeni Üyelik
15.
Bölüm

Makas Kesmiyor

@birdeliyazariz

Bölüm şarkısı: Tatlıyla Balla -

Yalın

 

 

Yakamoz'dan

 

Ana yemeğin üstüne fırın sütlaç gelince şokla önüme baktım. Normalde tek çeşit beslendiğimden çorba ve sütlaca yabancılık çekiyordum.

 

"Sütlaç da seni yemez,korkma." Ayaz'ın yemeklere olan bu yaklaşımı yüzünden yakında cinnet geçirecektim.

"Peki." Anladım Ayaz onlar beni yemez. Küçükken yemekler seni yer diye mi korkuttular neydi bu? Gerginlikten saçmalıyordum.

 

Herkes yavaş yavaş masadan kalkmaya başlayınca Öykü beni peşine takıp mutfağa sürükledi.

"Kahve zamanı. Hadi hepsini tuzlu yapalım da gece hastanede bitsin!" Tuz konusunda ciddi duruyordu.

Mutfak tahmin ettiğim kadar büyüktü.

Dev ada tezgah, kocaman buzdolabına ilave olarak dondurucu. Bir sürü dolap.

 

"Öykü,geç içeri sana da sürpriz olsun." Pek itiraf etmeden içeri geçti. Görevlilerden biri mutfağa girdiğinde "Cezve,türk kahvesi bi' de fincanlar nerede?" diye seslendim.

 

Muhtemelen benden yaşça büyük olan görevli abla yüzünde tatlı tebessümüyle saydığım her şeyi çıkarıp tezgaha bıraktı.

"Yardım ister misin hanım kızım?" Minnetle ona döndüm.

"Çok iyi olur. Son olarak bal ne tarafta acaba?"

 

Eliyle sol tarafımda kalan gri dolabı gösterdi. Dolabı açtığımda gözlerim kamaştı,resmen minik çaplı aktardı.

Ihlamur, kuşburnu,adaçayı, mercanköşk, papatya çayı gibi çaylara doluydu.

 

Üst rafından balı alıp ablanın karıştırdığı kahvelerin yanına gittim.

"Hangisi Ayaz'ın?" Diğerlerinden farklı desende olan fincanı işaret etti.

Balı fincanın zeminine döküp geri yerine kaldırdım.

 

"Eskiden kız istemelerde bal koyarlarmış. Sen nereden biliyorsun bu adeti?" Ablanın şaşkın bakışları üzerindeydi.

 

"Babaannem anlatırdı bunu. Dedemi istediğini belirtmek için koymuş görücü geldiyse bal konurmuş. Evlenmek istemiyorsa da tuz koyarmış."

Başını sallayarak beni onayladı.

"Eşim ballı kahveyi içtiğinden pek hoş gülmüştü." Babaannemin şen kahkahası mutfakta yankılandı.

 

"Gülhan sultanım bende tam kahveleri getiriyordum." Görevli ablanın doldurduğu kahve fincanlarıyla kaplı tepsiyi gösterdim.

 

"Hadi maykinom geçelim içeri." Ah be babaannem. Kaç kere deme dedim de unutuyorsun her seferinden.

Ağır tepsiyi kaldırıp mutfaktan çıktım.

Peşimden de Gülhan sultan geliyordu.

 

Herkes nasıl seviyorsa görevli abla o şekilde yaptığından şekerliler pembe,orta kahveler sarı ve sade olanlar da mor fincanlara konmuştu.

Yeşil fincana da Ayaz'a ballı kahve koyduğumuzdan hepsinin ortasında duruyordu.

 

Sol baştan Neval hanım ile dedeme kahvelerini uzatarak başladım. Babaannem de aldıktan sonra Kenan abi,Ayaz,Kutay,Selim en son da Öykü'ye uzattım. Kutay, dirseğiyle Ayaz'ı dürttü.

 

"Kahvede tuz varsa söyle de 112 tuşlayalım." Selim, Kutay'a destek çıktı.

"Yarısı tuz ise göz kırp biz anlarız abi."

Ayaz,korkarak kahveden bi' yudum içti.

 

Tuzlu olmadığına emin olsam da yüzünü buruşturduğunda kafam karıştı.

"Yakamoz,bunun içinde bal mı var?"

Bakışlar bana döndü.

"Evet." Gelenekler hakkında bilgileri var mıydı?

 

"Abim bala üç metre yaklaşmaz ondan bu hoşnutsuzluğu. Başlarda tiki var sandık da hobi olarak sevmiyor balı. Geçmişte severdi sonradan değişti."

Öykü kısaca bana durumu aktardı.

 

"Biz çok ümitlenmiştik yenge hanım Yakamoz. İnsan azıcık tuz atar." Kutay'ın memnuniyetsizliği çatık kaşlarından bile belli oluyordu.

 

Normalde isteme zamanı yapılan her haltı söz kesiyorken yapmak garip geldi.

Kahvesine suyuna bıkkınlık geldi iki dakikada. Canım sıkıldığından kendi kahvemi bitirip ters çevirdim.

 

Selim abiler de beni taklit ederek kahvelerini ters çevirdi. Hepimiz toplu fal bakacaktık galiba.

Ben fal uygulamasına atıyordum da kendileri ne yapıyordu?

 

En son Neval hanım bile ters çevirince kafam karıştı. "Hep beraber fal mı bakacağız?" Kısık sesli sorumu sadece Gündoğdu çocukları duydu.

Ayaz ve Kenan abinin tebessümlerine Kutay ile Selim'in gür kahkahaları eşlik etti.

 

"Dürdaniye abla fal bakıyor da ondan böyleler." Öykü sıcak gülüşüyle mutfaktan bana yardım eden ablayı işaret etti. Dürdaniye abla yanımıza gelip ilk önce üstünde yüzük duran fincanı açtı. Muhtemelen Neval hanım ya da Kenan abinindi.

 

"Ah bahtı kara oğlum. İşlerin yoluna girecek. Kapıda düğün var ama senin için kan ağlıyor be evladım." Kenan abinin derdi sanki ondaymış gibi iç çekti.

 

Hızla kahveyi geri kapadı. Bir yanındaki yeşil fincanı açtı. Gözleri sevinçle parlıyordu.

"Rabbime şükürler olsun Ayaz'ım yürüyorsun." Ayaz,buruk gülüşüyle dizlerine baktı.

"Zor Dürdaniye ablam,geç beni."

 

Kadın daha fazla bakmadan Ayaz'ın da falını bıraktı. Kutay'a geçtiğinde nefesini tutan Kutay Dürdaniye ablaya odaklanmıştı.

"Bahtı en açık bu gün sensin Kutay bey,hadi hayırlısı. Kara kaşlı,kara gözlü var bir sevdiceğin." Şaşkın bakışlar Kutay'a dönmüştü.

 

"Yok ablam sen yanlış görüyorsundur. Para falan vardır dimi oralarda?" Ailesi zengin adam para diyor, çüş!

 

Dürdaniye abla sorusunu es geçip Selim'e döndü. Onun fincanın incelerken yüzü acıyla buruşmuştu.

"Selim, kim üzdü seni yavrum." Selim garipsedi.

"Hayatımda kimse yok ki abla." Dürdaniye abla peki der gibi kafasını salladı.

 

Öykü'nün fincanın açtığında ikinci kez mutlu oldu. Kutay'ın fincanında ne gördüyse bakışlarının aynısı Öykü'nün fincanındaydı.

 

"Sarı oğlan var burada. Bak kara kızım." Fincanın içini Öykü'ye gösterdi.

"Dürdaniye abla her yer kapkara ne sarısı?" Öykü'nün isyanına gülerek fincanına baktım. Telveden başka hiçbir şey görünmüyordu. Ne şekil vardı ne yol.

 

"Dediğim çıkar benim sus kız zilli." Öykü'nün dizine hafif vurup fincanı yerine koydu.

"Yakamoz kızım sana da bakayım mı?" Başımı iki yana salladım.

"Hayır Dürdaniye hanım, teşekkürler."

Fala inanmayanlardandım.

 

Dedem bu uzun muhabbetlerin arasına "Allah'ın emri,"diyerek girdi. Olayı yanlış anlamıştı sanırım çünkü Ayaz'ı istiyordu.

Neval hanım son anda dedemi durdurdu.

 

"O kısım bizde Veysel bey. Siz yüzükleri çıkarın lütfen." Babaannem dedemin cebinden el çabukluğuyla yüzükleri aldı.

Neval hanım onlara dönüp

"Allah'ın emri Peygamberin kavliyle kızınız Yakamoz'u oğlum Ayaz'a istiyorum."

 

O esnada bakışlarım istemsizce Ayaz'a kaydı. Onun bakışları annesindeydi.

"Verdik gitti." Babaannem mutlulukla sırıtıyordu.

 

Kırmızı kurdele bağlı olan yüzükleri görünce stresten ellerim titremeye başladı.

Yerimden kalkıp Ayaz'ın boş duran sol tarafına geçtim.

 

Dedemler de ayaklanıp yanımıza gelmişlerdi. Titreyen sağ elimde hissettiğim sıcaklıkla bakışlarım yanıma çevrildi. Ayaz elimi tutmuş sakince gülümsüyordu.

"Dün nasılsa bu gün de aynı hiçbir şey değişmedi." Aynen sözlü olacağım gerçeği dışında.

 

Dedemler ellerimize yüzüğü geçirdiğinde Kutay abi elinde makasla üzerimize geldi.

Durması gereken yerde durmak yerine makasla geliyor olması gerginliğime gerginlik kattı.

 

"Aaa makas kesmiyor." Kurdeleyi kesmek yerine makası açık sekilde kurdelede tutuyordu.

"Kutay,abicim sen üvey misin?" Kenan abinin sesiyle Kutay ona döndü. Selim,abisinin tuttuğu makası kapıp kurdeleyi kesmişti.

 

"Oldu da bitti maşallah." Sanki bebek kordonu kesmiş de aileye bildiriyor gibiydi. Parmağımda duran yüzüğe baktığımda hissettiğim yeni sorumlulukla gözlerimi yumdum.

 

Gerçekten yaşadığım şeylerin akla mantığa sığan hiçbir tarafı yoktu. Babaannemin son kalan aylarında gülüyor olması dışında içimi rahatlatan az şey vardı.

 

"Nişan konusunu siz birlikte kararlaştırırsınız çocuklar." Neval hanımın sesi beni normal dünyaya döndürdü.

"Tamam anne. Mümkünse odama dönebilir miyim?" Ayaz'ın yorgun sesiyle tekrar ona baktım.

Bakışlarına çöken his sanki benim yansımamdı.

 

Babaannemler de kalkmak için izin aldılar. Herkesle iyi akşamlar faslını atlatıp bahçe kapısına varınca derin derin nefesler aldım.

Loading...
0%