Yeni Üyelik
28.
Bölüm
@birdeliyazariz

Bölüm şarkısı: Mağusa limanı - Selda Bağcan

Yakamoz'dan

Yolun yarısını tamamlamıştık. Saatlerdir Ayaz'a sarılı uyuduğumdan her yerim ağrıyordu. Şu an benzin almak, biraz da dinlenmek için yanında marketler ve fırın bulunan duraklama yerindeyidik.

 

Babaannem, Öykü ile Neval hanımla fırına gitmişti. Kutay, Selim, Ayaz ve ben market rafları arasında geziniyorduk. Atlaslar Allah bilir ne yapıyorlardı.

"Abi!" Kutay elinde tuvalet pompasıyla belirince Ayaz'la aynı anda irkilerek Kutay'a baktık.

 

"Tövbe bismillah." Baş parmağımı damağıma vurarak korkunun geçmesini bekledim. "Kutay, abicim sen kesin evlatlıksın. Ne yapıyorsun pompa ile?" Ayaz'ın sorusuna beklediğimden saçma bir cevap geldi. "Yer tuvaletlerinden çıkabilecek sıçanları öldürme aletini elimde tutuyorum. Bu şanlı görevi üstlendim, korkmayın." Kendinden emin şekilde pompayı göğsüne yasladı. Birisi ona, ondan daha çok korktuğumuzu söylemeliydi. Bu kişi ben olmayacaktım.

 

Selim abisinin izinden giderek elinde saçma sapan şeylerle yanımızda belirdi. "İhtiyacımız olan her şeyi aldım. Gidebiliriz."

Kutay kafa sallayıp Selim'le beraber kasaya doğru gidecekken Ayaz'ın uyarı dolu sesi onları durdurdu. "Selim. Elinde neden askılık, kumbara ve kalemlik var abicim?" Arkasından tekerlekli sandalyeyi ilerleterek kasaya yaklaşmış olan kardeşlerinin yanına götürdüm.

 

"Abi şöyle ki; kumbara zor zamanlar için, kalemlik önemli şeyleri aniden yazmamız gerekirse diye. Askılık en lazım olanı çünkü orada kıyafetlerimiz katlı durursa ütüsü bozulur." Her mantıksız şeye mantıklı duran açıklama yapmasını şokla izledim.

 

"Nedenini çözemediğim şekilde Selim'i haklı buldum." Ayaz kafasını arkaya yani bana çevirip kaşlarını çattı. "Bari sen tuzağa düşme yavrum. Bu iki dingilin kendilerini her yerde aklama yetenekleri var." Belli oluyordu. Sessizce yolda yiyebileceğimiz atıştırmalıklardan sepete atarak kasaya ilerledim. Üzerime aniden çöken durgunluğun sebebini bilmiyordum.

 

Ayaz'a sepeti uzatıp Selim'in elindekileri aldım. Hepsini tek tek kendi rafına bırakıp döndüğümde yanlış hissettiren duygular yeniden belirdi içimde. "İyi misin güzelim?" Ayaz'ın temkinli sorusuna başımı salladım. Uykudan uyandığımdan beri kafam yerinde değildi. Çok dalgındım.

 

"Yeni gelin telaşı. Değil mi yenge hanım Yakamoz?" Kutay, moralimiz yerine gelsin diye ortamı düzeltmeye çalışıyordu. Kasadan geçen ürünleri poşete koyduktan sonra hafif tebessüm ederek Ayaz'ın arkasında durdum. Poşet ağır olmadığı için Ayaz'ın kucağına bırakarak marketten çıkardım. Kutay'lar biz çıkarken hala gereksiz ürünler arıyorlardı.

 

"Neden duruldun?" Sesi kendime getirmese de ana döndüm. "Farkındalık üstüme çullandı. Her an yaşanabilecek şeyler. Boş ver şimdi beni. Sen nasılsın?" Neyi kast ettiğimi bildiğinden arabaya varana kadar cevap vermedi.

Onu araba rampasından geçirerek yerine oturmasına yardımcı olduğumda konuşmaya başladı.

 

"Hala oynatmamak canımı sıkıyor. Düzelmeyecek gibi!" Ani çıkışının ardından daha dingin bir sesle devam etti. "Yapamamaktan çok korkuyorum. Yakamoz, bu sefer sadece ben yıkılmam. Ailem için yürümem gerek, senin için yürümem gerek." Ellerimi avuçlarına alıp derin derin nefeslendi.

 

"Rüyanı anlattıktan sonra düşündüm. Ciddi şeyler hayatıma yeni yeni giriyor. Evlilik gibi, aşk gibi veya tekrardan umut gibi." Demek istediği şeyi anlamıştım. Sözünü kesmeden dikkatle gözlerine odaklandım. "Baba olmak istermişim. Sen diyene kadar gram umrumda değildi ama isim düşünmeye başladığımda zihnimi durduramadım. Hayatta yaşamaya değer az şey vardı artık daha fazlası var. Yürüyemezsem korkunç olur. Pes etmeyeceğim. Yine de korkularımı durduramadım. Nasıl olduğumu sormuştun ya, korkudan titrer durumdayım."

 

Ayaz'ın kendini bana açtığı nadir anlarda olan tek şey neydi? Tabii ki Kutayların yanımıza gelmesi. Selim elinde konfetilerle arabaya geçtiğinde ikimizde önümüze dönerek konuşma hiç yaşanmamışcasına telefonlara odaklandık.

 

"Yenge hanım Yakamoz kapalı ekrana mı bakıyor? Bana mı öyle geldi?" Kutay'ın sorusunu duyunca elimdeki telefonu hemen açarak Instagram'a girdim. "Yok sana öyle gelmiş." Kendimi savunduktan sonra Gündoğdu ailesinin profillerine bakınmaya başladım. İlk günlerde uğraşmadığım şeyler yakın zamanda aklıma takılır olmuştu. Mesela Ayaz'ın eski sevgilileri kimlerdi? Saçma, banane zaten.

 

Onu etiketleyerek paylaşılmış fotoğraflara girdim. Soyadı Gündoğdu olmayanlara bakmaya başladım.

 

Fırat Aydın muhtemelen arkadaşıydı. Kol kola oldukları Ayaz'ın içten güldüğü eski bir resim vardı. Fırat dışında paylaşım yapan iki kişi kalıyordu. Nilsu Yıldırım, Turan Karyeli. Turan'ın arkasında duran motorda Ayaz oturuyordu. Nilsuyla olan resimlerinde kız Ayaz'ın beline kollarını sarmış ahtapot gibi duruyordu. Hiç hoş değildi. Telefonumu izleyen başka gözler hissettiğimde kafamı kaldırdım.

 

"Abi, fark ettin mi yenge hanım Yakamoz Nilsu'ya öldürücü bakışlar atıyor. Sanki öldürme ihtimali var öyle vibe aldım."

Kutay gülerek Ayaz'a beni ispiyonlarken Ayaz yarım sırıtışla bana bakıyordu.

"Hayırdır? Beni mi stalklıyorsun?" Evet. Nişanlım değil misin? Stalk da yaparım çocuk da sanane? Ne diyorum ben!

 

"Nilsu? Kuzenimiz olan mı? Halamın kızı?" Kuzeniniz mi! "Evet evet." Kutay elinde çiğdemle kardeşine kafa sallayarak onay verdi. O çiğdemi nerede bulunduğunu sormaya korkuyorum.

 

"Kıskandın galiba?" Kısık sesle gelen soruya burun kıvırdım. Ne kıskanması benden önce ne yaptıysa yaptı. İster 5 yaşında çocuğu olsun isterse de önceden harem kurmuş olsun sonuçta beni ilgilendirmez.

 

"Kuzenini mi? Hiçte bile." Kuzeninin yazdığı açıklamayı görünce kızardım. 'Doğum günün kutlu olsun manevi abim.' yaşıyordu. Abi demiş kız! Ben okumadan etmeden niye kıskanıyorsam.

 

Arabaya dönenlerle beraber tekrar yola çıktık. Uyumayı seçen ben değil bu sefer Ayaz olmuştu. En arka koltukta sadece ikimiz olduğundan tekerlekli sandalyesini katlayarak koltuğa yatmış, kafasını dizime koymuştu. "Masal da anlatayım mı?" Öylesine sorduğum soruya cevaben kafa salladı. Onaylamasını beklemiyordum.

 

"Şey, ben masal bilmiyorum lafın gelişi dedim onu." Gülmeye başladığında utanıp ellerimle yüzümü kapattım. Kendimi rezil etmekte üstüme yoktu. "Türkü söyle bari." Sesim güzel değildi ki. Yine de kırmayarak aklıma ilk gelen türküyü söylemeye başladım.

 

"Magusa Liman'ı limandır, liman aman amman.

Beni öldürende yoktur din iman." Aynı yeri tekrarlarken Ayaz gözlerini yumdu. Ellerim benden bağımsız saçının arasına karışırken Türkiye devam ettim.

 

"Uyan Ali'm uyan, uyanmaz oldun.

Yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun." Kısa tutamlarının elimden geçip gidişi esnasında benim de üstüme ağırlık çöktü. Uyku bastırdı. Saatlerdir uyumuş bedenim bana mısın demedi tekrar uyumak için kafamı geriye uzattım.

 

"İskeleden çıktım yan basa basa aman amman."

Magusa'ya vardım kan kusa kusa." Türkiye devam eden benim sesim değildi. Öykü ve Gülhan sultan beraber içli içli söylüyorlardı. Tekrarladıklarında gözlerim kapanmak üzereydi.

 

"Uyan Ali'm uyan, uyanmaz oldun.

Yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun."

 

Rüyalara dalmadan önce üstümüze pike örten Gülhan sultan'ı gördüğümü hatırlıyordum.

 

 

Loading...
0%