Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Öğle Yemeği

@birdeliyazariz

Bölüm şarkısı: Sakinleştim-

Pinhâni'

 

Gündoğdu ailesinin yeni taşındığı,direkt deniz gören eve vardığımda kapıdaki Öykü ile karşılaştım. "Yolda seni köpekler yedi sandım." Mutluluğu sesine yansıyordu. Bu kızın hiç mi arkadaşı olmadı da benim gibi soğuk nevale biriyle dost olmayı deniyor? Mesela Ece bu kıza bayılırdı. Zengin ve abisi olan kızlara zaafı vardı kendisinin. "Başka biri var mı yoksa tek misafir ben miyim? Öyle ise rahatsızlık vermeyeyim." Çekingen sesimi duyduğunda sol koluma girip "Hasan diye bir çocuk ve kız kardeşi geldi o kadar." Yanılmamıştım.

Öykü eşliğinde evin bahçesinde geçip cam kapıya ilerledim. O olmasaydı ya ardıma bakmadan kaçırdım ya da stresten bayılırdım. Genelde tanımadığım kişilerin evine tek gitmez yanıma mutlaka Sina,Seha veya Bensu'yu alırdım.

 

"Hoş geldin Yakamoz." Ece'nin cırtlak sesi kulaklarıma ulaştığında midem bulandı. Sol yanında dalgalı saçlı çocuk ve sağ yanında abisi Hasan oturuyordu. "Hoş bulduk Ece." Öykü, kulağıma eğilip "Sanki kendi evi gibi davranıyor normal mi?"diye sorsa da benim de pek fikrim yoktu. Ece'yi sadece abisinin yanında, dışarıda görüyordum. Bende Öykü'nün kulağına eğilip "Fazla tanımıyorum onu."kısa açıklamam Öykü için yeterli olmuştu. Benle beraber masadaki sağ köşeye geçti.

 

Dikdörtgen masada sağ tarafım boşluğa sol tarafım ise Öykü'ye bakıyordu. Karşımda dalgalı kumral saçları olan çocuk vardı. Eve girdiğim andan beri bakışları hiç bana uğramamıştı. Sağ çaprazımdaki sandalye boştu. Öykü'nün yanına sahah sahilde gördüğüm Kutay geçti. Hasan'ın yanında kalan boş yere bizimle yaşıt görünen çocuk oturmuştu. Yavaş yavaş odaya Öykü'nün abileri dolunca gerildim. Erkekler midemi bulandırıyordu. Hele ki Eray ve Hasan gibilerini gördükçe sinirlerim tepeme çıkıyordu.

 

Kutay'ın yanına onun yaşlarına yakın biri daha oturdu. Benim sol çaprazımda kalan sandalyeye de muhtemelen Öykü'nün en büyük abisi yani Kenan geçmişti. Öykü, sevinçle ellerini çırpıp abilerini tanıtmaya başladı.

"Kenan abi, bu size bahsettiğim Yakamoz. Yakamoz,en büyük abim Kenan." Baş selamı vermekle yetindi. Bende aynısını taklit etmeyi denedim fakat başarılı olamadım. Erkekler çok daha rahat selamlaşabiliyorlardı, maalesef bu durum kızlarda daha zordu. Kafam kopmuştu! Öykü anlatmaya devam ediyordu. "Karşında duran ikinci abim Ayaz. Abi dün bahsettiğim Yakamoz." Ayaz,kafasını hiç kaldırmadan durmaya devam etti. Öykü'nün yüzü düşse de aynı tempoda anlatmaya devam ediyordu.

 

"Kutay abimle sabah zaten tanıştınız. Onun yanındaki de Selim kral abim."

Selim abisi aralarında en cana yakın duran kişiydi. Sevecen bir gülüşle "Merhaba Yakamoz. Kız kardeşimin gönlünde taht kuran tanımadığı kankası." Kendi espirisine kendi gülse de iyi birine benziyordu. Öykü son olarak Hasan'ın yanında oturan çocuğu gösterdi. "Şurada bulunan da işte en küçük abim Atlas." Atlas, Kenan abisinin izinden gidiyor olmalı ki o da baş selamı verdi. Hasan,bu konuşmadan sıkılmışa benziyordu. Ayaz'a dönüp "Nasıl gidiyor tedavi?"dediğinde anlamayan gözlerle Öykü'ye baktım.

 

Öykü kulağıma eğilip "Abim 3 yıl önce iskelede kaza geçirdi. Bacakları geçici felç oldu. Fizik tedavisi devam ediyor." Yutkunamadığımı hissettim. Ailemi de deniz almıştı. Onun yürüme yetisi de denizle beraber gitmişti. Ayaz,sanki Hasan ona soru sormamış gibi kafasını kaldırıp Öykü'ye döndü. "Abicim kaç kere dedim insanları korkutma deniz konusunda diye!" Sesi yükselmese de uyarıcı ton barındırıyordu. "Kızın yüzü sapsarı kesildi su falan verin." Ece'nin muhteşem yorumu olmasa sanki göremiyorlar. Ooo nasılsın Einstein?

 

Önüme uzatılan su bardağıyla bakışlarımı uzatan kişiye döndürdüm. Kenan, boş gözlerle bardağa bakıyordu. Elinden su bardağını alıp iki üç yudum içtim. Ayaz endişeli gözlerle yüzümü inceliyordu. "Öykü,olur olmadık anlatır bunu sen takma kafana. Tıpta yeri yok ama deniz iyileştirir." İspatım yok ama dalgalar bizden çok şey alır.

 

"Özür dilerim aklıma ailem geldiği için böyle oldum. Çok geçmiş olsun." Başını sallamakla yetindi. Yıllar içinde alışmıştı muhtemelen. "Ailene ne oldu?" Kutay öylesine sormuştu bunu. Ortamdaki saçma hava dağılsın diye boş çırpınışlardan biriydi bu da. "Tekne kazası. İkisini de kaybettik." Hasan ve Ece hariç hepsi başsağlığı vesaire diledi. Kulağım uzun süredir başsağlığı dileyen cümlelere tıkalıydı. Dakikalar ilerledikçe evde olan iki görevli abla yemekleri masaya taşımaya başladı. Mercimek çorbası,pilav bir de cacık gören gözlerim bayram ediyordu. Tabağıma her birinden azar azar koyduğumda diğer herkesin tek yemeği seçip fazlaca yediğini görmek şaşırttı. Neden hepsinden yemiyorlardı ki?

 

Öykü, şaşkın bakışlarıma gülerek "Hepimiz ayrı şeyler sevdiğimizden üç farklı şey var sofrada. O yüzden kim ne seviyorsa sadece onu yer genelde." Sağlıklı beslenmeden haberleri var mıydı? Çünkü Öykü sadece cacık yiyordu. "Mutlaka beslenme düzeni öğrenmelisin. Böyle giderse fazla yaşamazsın." Dediklerime hak veren mırıltılar eşliğinde yemeğine devam ettim. Benim gibi aklı başında insana buralar çok yabancı kesinlikle! Öykü kilo almamak için yemiyor desem de abileri de tek çeşit besleniyordu? Adamlar bunca kası tek yemekle yaptıysa ben gün boyu dondurma yiyebilirim.

 

Önümdeki yemekleri bitirdiğimde Öykü bahçeye çıkmayı teklif etti. Misafir olduğumdan ne yapacağımı bilemiyordum,ben de başımı sallayarak kabul ettim. Bahçelerinde havuz, köpek kulübesi ve çardak bulunuyordu. İkimiz de çardağa geçtik. Peşimizden sürü gibi gezen abilerine ek olarak Hasanlar geldi. Öykü minik çaplı sinir krizi geçirip "Ben kaçıyorum onlar dibimde bitiyor!"diye çardaktaki oturağa oturdu. Ece, yanımıza gelir gelmez iç çeke çeke "Çok sıcak oldu eriyorum artık denize mi girsek?" sorusunu Öykü'nün abilerine yöneltiğinde Öykü "Kaşarların sıcakta eridiğini kanıtlayan örneğimizi de bu perspektiften inceleyebilirsiniz." cümlesini kurdu. En büyük abisi Kenan uyarı dolu bakışlar atsa da kalan abileri kahkahaya boğulmuştu. Tabii Ece morarıp kızarıp evden koşarak çıktı.

Abisi Hasan da utançla kız kardeşinin peşinden gitti.

 

"Oh be rahat rahat nefes alabiliriz abilerim ırzınız artık güvende." Selim, kolunu Öykü'nün omzuna attı. "Aferin benim güzel kardeşime. Bütün abilerin sana minnettar." Atlas somurtup "Neyine minnettar olacağım?" derken aynı esnada Ayaz "Abi şanslı bize doğru geliyor." dediği için Atlasın sorusu havada kaldı. Kenan'ın tepkisiyse "Siktir!" olmuştu. Bize doğru koşan kocaman rottweiler cinsi köpekle göz göze geldim. Allah'ım ama bu beni çiğ çiğ yer! Öykü bile köpekten korkuyorken benim korkmama ihtimalim var mıydı? Ayaz'ın "Şanslı dur oğlum!" bağırışı fayda etmiyordu. Köpek neredeyse ayak ucuma ulaştığında yavaşladı. Çığlık atmamak için çok zor duruyordum.

 

Ayaz tekerlekli sandalyesini bana doğru döndürdü. "Yakamoz. Bana bak." Bakışlarımı ayağımı koklayan köpekten ayıramıyordum. "Gözlerini çek üstünden ki korkun azalsın. Şanslı korkunu ne kadar çok hissederse o kadar saldırma eğiliminde." dediğini yaparak gözlerimi onun gözlerine çıkardım. "İşte böyle. Şimdi bana doğru gel." Cümlesi paniklemem için yeterli olmuştu. "Ama o kıpırdarsam yer beni!" Bağırmasam da korkum sesime yansıdı. Öykü'de bana hak vererek "Abi Yakamoz haklı Şanslı onu tek lokmada yutar."demese sanki bilmiyordum! Ayaz'ın hareleri titredi. "Bana doğru yaklaş." Lafını üçletmeden adım atmaya başladım. Şanslı, koalanın ağaca yapışması misali bana takılmıştı.

 

"Ayaz, köpeğin beni yer mi?" Sesim titriyordu. Normalde köpeklerden korksam da bu kadar gerilmezdim. Zaten Kumru hariç sevebildiğim köpek de yoktu. Minik bi' kıkırdama oldu etrafımda. Selim'in "Köpek mi seni yer yoksa sen mi onu panikle yersin orası tartışmaya açık duruyor." espirisi şu an gülebileceğim cinsten hiç değildi. Ayaz, dış etkenleri yok sayıp ona doğru gelen adımlarıma odaklanmıştı. "Köpeğim seni yemez."

 

İyice Ayaz'a yaklaştığımda Şanslı ikimiz arasına girdi. Köpeği geç fark ettiğimden takılmış ve kendimi Ayaz'ın tekerlekli sandalyesinde bulmuştum.

Felç olduğundan mı bilmem ama üstüne düştüğümde canının yandığını dair hiç tepki vermedi. "Özür dilerim." Saniyelik düşüşümün kalkışı da hızlı oldu. Bu esnada Ayaz Şanslı'nın boynundaki tasmayı yakalamıştı. "Sorun değil. Zaten hissetmiyorum." Sözleri çardaktaki herkesin kalbinde kesik açacak kadar üzücüydü. Şanslıyı da alıp çardaktan çıktı. Dakikalar içinde arka bahçeye geçerek gözden kaybolmuştu.

Loading...
0%