@birdeliyazariz
|
Bölüm şarkısı: İki keklik - Zara
Yakamoz'dan
Gülhan sultan hastanede üç gün yattıktan sonra eve çıkardılar. Tonla ilaç ve iğneyle yollamaları hem onu hem de dedemi çok üzmüştü. Günlerdir kendime söz verdiğim gibi hiç ağlamadan babaanemle ilgileniyordum. Öykü, 5. günün akşamüstü vaktinde eve,yemek yemeğe geldi.
"Söyle bakalım kara kuzum bu çubuk kraker kızın var mı görüştüğü?" Babaanem beni baş göz edecek diye kendini yırtıyordu. Öykü, elindeki çatalı makarna tabağının yanına bırakıp babaanneme döndü. "Yok Gülhan teyzem sen rahat ol ben koruyorum onu." Gören de üç günlük arkadaş değil yıllardır yanımda olan yoldaş sanır. Çatık kaşlarla Veysel dedeme döndüm. "Ya dede karına söyler misin aşk hayatım o iyileşene kadar asla olamaz diye." Dedem içten olmayan bir gülüşle bana baktı,babanneme döndüğünde onun da kızgın bakışlarını görüp anında bana döndü. "Sevgili yap hemen, bu kadın torununu emanet etmeden giderse o tarafta beni çiğ çiğ yer." Dedemin de beni iki saniyede satması sonucu babaannemin isteklerini dinlemek için ona döndüm.
"Söyle sultanım,hangi kriterlere uyması lazım istediğin sevgilimin." Memnuniyet gülümsedi ve uzun listesini tek nefeste saymaya başladı. "Öncelikle saygılı olsun. Büyüğün elini öpmeyi, küçüğün nazını çekmeyi bilsin. Maddiyatı yerinde olsun. Seni geçindirecek evi, arabası mümkünse de arsası bulunsun. Bağıran alkoliklerden olmasın. Sigara da içmesin bak ben içtim de ne oldu? Tahtalı köyü boylayacağım." Cümleleri arası dedeme bakıp devam etti. "Sadık olsun, öyle her elin kızıyla samimi konuşmasın o kızların niyetini Allah bilir. Annesine çok düşkün olmasın seni kaynana çenesi çek diye büyütmedik dedenle. Gerektiğinde ev işlerine yardım etsin. Hafta sonları seni gezmelere götürüp şımartsın. Bir tanecik torunum var en iyisi seni bulsun." En sona da dua ekleyip okudu, üfledi. Öykü,hayretler için yaşananları izliyordu. "Babaannen ayak üstü abilerimi tarif etti farkında mısın?" Cümlesini bitirmesine izin vermeden kolunu cimcirdim.
Gülhan sultanın aklına abilerini sokarsa babaannem gider ayak annesiyle arkadaş olup çocuklarından biriyle sözlerdi beni. Potansiyel çok yüksekti çatlak Gülhan sultanda. "Kimleri tarif ettim kara kuzum? Abilerin mi var senin?" Kadının gözleri parlıyor ama imdat yani! Ah be Öykü. Ne diye abilerim diyorsun? Benim başım neden durduk yere yanıyor! Öykü de hevesli hevesli babaanneme abilerini övmeye başladı. "Bir görseniz dalyan gibi delikanlı çocuklardır abilerim. Her bayram el öperler. Allah'a çok şükür maddi durumumuz da yerinde." Böyle devam edersen yengen olurum Öykü. Kaşınıyorsun! Şimdi makarnayla bakışa bakışa ağlıyacağım ya. Neden Gülhan sultan ile Öykü'yü yan yana getirdim ben? Aklım nerelerdeydi?
İkisi koyu sohbete dalmışken dedem bana "Hastanede yanına gelen kimdi?"diyince elim ayağım birbirine girdi. "Öykü'nün abisi. Fizik tedavi için gelmiş hastaneye de bana geçmiş olsun demeye uğramıştı." Ayaz'ın bahçede saatlerce benimle durduğunu, fizik tedaviye o gün gitmediğini bilmese de olurdu. Sonuçta Ayaz'ın gelme amacı kendi sağlığıydı. Sonrasında olanlarsa yine kendi tercihiydi. Ben ona başımda nöbetçi gibi dikil demedim ki? İyi olana kadar benimle ilgilen de demedim.
"İyi bakalım öyle olsun. Babaannen görmediği için şükür namazı kıl." Biz şom ağızlı bi' aileyiz. Neden mi? Çünkü Öykü'de saniyeler içinde aynı olayları babaanneme ballandıra ballandıra anlatıyordu. Bizim konuşmamız bittiği esnada Öykü'nün "İşte abim de gün boyu onunla ilgilendi."lafı masadaki herkes tarafından duyuldu. Gülhan sultan kafasında dönen türlü tilkilerini üstüme salmaya hazırlanıyordu. Dedem sessizce makarnasını yemeğe devam etti. Öykü ise abisini eksik övme korkusuyla "Abimin Yakamoz'u nasıl köpekten kurtardığını anlatayım mı?" diye sordu. Abin beni köpekten kurtarmasa dolaylı yoldan katil olacaktı! Sonuçta kendi köpeği beni öğle atıştırmalığı olarak görüyordu.
"Anlatmadın kara kuzum. Sen bana evinin adresini de yaz bir kağıda,yarın detaylıca konuşalım bunları." Caferin numarası sizde var mıdır? Azıcık sıçtım da. Bildiğiniz hapı yuttum şu an! Birileri kurtarsın beni ay imdat diye bağıracağım. Yemeğimi acele şekilde bitirip Öykü'nün bitmiş sayılabilecek tabağına göz attım. "Canım arkadaşım! Hadi ben seni evine bırakayım,epey geç oldu." Evi de üç adım ötede maalesef. Babaanneme gitme yorulursun dersem beş dakikalık o yolu beni azarlayarak yürürdü. "Ya daha Gülhan teyzemle yeni kaynaştım ben gitmem şu an." Hayda! Ne kaynaşması tövbe bismillah. Beni abinlerla baş göz etmek için sana iyi davranıyor kara kuzusu.
Müzik çaların kulaklığını takıp dinlemeye başladım. Yoksa buradaki muhabbetten çeyizimin içeriklerini duyacaktım. Çözülüyorum sana şarkısının nakarat kısmı kulağıma ulaştığında derdimden,kederimden sıyrıldığımı hissediyordum. Bu şarkıyı telefonumu indirmem mi gerekecekti yoksa iki şarkı da burada durabilir miydi? Ayaz'a sormam gereken sorular arasında ilk sırada yer alıyordu. Öykü'nün ani kalkmasıyla,bende müzik çaları kapatıp yerimden kalktım. "Hadi o zaman gidelim. Annemi yolda ararım ben." Nereye gidelim? İki dakika müzik dinlemek istemiştim ne döndü bu lanet yerde! Babaannem de ardında kalkıp Öykü'nün peşine takıldı. İkili beraber,kol kola girmiş şekile bahçe kapısına doğru ilerliyordu.
"Dede onların lütfen deniz kıyısına falan indiklerini söyle. Hayatımın saçma sapan yollara girmediğini söyle." Başını olumsuz anlamda iki yana salladı. "Ayaz'a sende gönlü olup olmadığını sormaya gittiler. İşler ciddi duruyor. Kızın ailesinin aşiret olduğundan haberin var mıydı?" Konuşmaları dinlemedim ki dede! Aşiret mi? Aşiret ne arar yazlıkta?
"Geleceğimi el ele verip evliliğe bağlayacaklar dede kalk. Koşmamız lazım!" Veysel dedem kalkana kadar ben bahçe kapısına koştum. Çıkışımla Gündoğdu ailesinin evine varışım 5 dakika ya sürdü ya sürmedi. Evin içinde babaannemle oturan muhteşem yüzleri gördüğüm an yukarıdan bi' ses duyuldu. Es Salatu selamın sesini duyabiliyorum. Sonunda kafayı yedim.
|
0% |