Yeni Üyelik
14.
Bölüm

Söz Yemeği

@birdeliyazariz

Bölüm şarkısı: Oğuzhan Uğur-

Panpa

 

Yakamoz'dan

 

Eve döndüğümüzde saat ilerlediğinden babaannem benimle beraber odama operasyon düzenledi.

Tüm elbislerimi yatağın üstüne attı.

"Hiç biri olmaz! Daha güzeli yok mu bu kumaşların?"

 

Elinde tuttuğu kırmızı mini elbiseye öldürücü gözleriyle bakıyordu. Zamanı olsa o elbiseyi kesinlikle yakardı.

Benim elimde tuttuğum yeşil elbiseyi kapıp üstüme tuttu.

 

"Eh,idare eder. Giy bakalım." Odadan çıkıp kapıyı üstüme kapattı.

Yeşil elbiseyi giyindikten sonra hafif yeşilli göz farı sürüp üstüne eyeliner çektim. Yanaklarıma allık sürüp dudağıma parlatıcıyla son dokunuşu yaptım. Basit ama güzel olmuştum.

 

Odadan çıktığımda babaannem ve dedemin de tekrardan giyindiklerini gördüm. Dedem bu sefer normal beyaz gömlek altına açık kahve pantalon giymişti. Yaşlıların kahverengi ya da direkt toprağı hatırlatan şeylere düşkünlüğü mü vardı?

 

Babaannem çeyizinden çıkmış kadar eski duran çiçek desenli yarım kollu uzun bir elbise giymişti. Telefonuma düşen bildirimle ikisine dik dik bakmayı bıraktım.

 

Serin: evde adım atacak yer yok sürekli önüme insan çıkıyor

 

Öykü: abi önüne çıkan bendim

 

Serin: pardon ya telefona bakıyordum görmedim jsnzkdmzmd

 

Kutluay: sorun sende gibi selim kskzkskzkzks

 

Ayaz: annem odama üç takım bırakmış insan bunu nasıl giyeceğimi de söyler

 

Kenan abi: geliyorum koçum bekle

 

Ayaz: eyvallah abi

 

Kutluay: ben çok şov yaptığını düşünüyorum annemin ne gerek vardı bu kadar tantanaya

 

Öykü: şükret baba tarafı duymadı

 

Serin: duysalar söz falan dinlemezler 70 kişi akın ederler

 

Kenan abi: onlar da yakın çevre olur

 

Kutluay: tamamı gelmeye kalksa en az 280 kişilik kadro

 

Ayaz: kan bağımızın olduğu kişi sayısı eder abicim Kenan abinin düğününde kaç kişi geldik unuttunuz mu

 

Öykü: 6.000 civarı mıydı

 

Serin: evet o yüzden halay açtırmamıştık

 

Kutluay: halaya kalksaydık ucu bucağı görünmezdi

 

Kenan abi: kapatın konuyu

 

Öykü: Mutfakta et yemeği pişiyor olley

 

Serin: kurbandan kalan etleri yemek>

 

Kutluay: iyi ki vejetaryen değilim

 

Kenan abi: oğlum et yemiyorum diye niye vejetaryen oldum

 

Ayaz: abi et yemediğin için ailecek üzgünüz

 

Serin: et yenmez mi bee

 

Kutluay: peynir de yemiyor adam nasıl yaşıyor hayret

 

Öykü: Kutay abi sen de yumurta yemiyorsun

 

O kadar çok konuşmuşlardı ki bir süre sonra okumayı bıraktım.

"Bu çok güzel olmuş maykinom." Annemin sesi sanmıştım. Kısa bi' an annem hala yanımda sanmıştım.

 

"Hadi çıkalım." Dedemin bitsin de hemen dönelim tavrı sayesinde evden çıktık.

Gündoğdu ailesinin evine varana kadar yüz kere duraklayarak babaannemin ahiretliklerine durumu anlatmasını dinledim.

 

Telefonum çalınca yanlarından ayrıldım.

Bensu'nun aramasını cevaplarken gergindim.

"Efendim." Karşı taraftan hemen cevap geldi.

"Az önce evimin önünden elbiseyle geçen taş sen miydin? Ne oluyor Yakamoz?"

 

Sürpriz,söz kesmeye gidiyoruz!

Tabii ki bunu söyleyerek kalbine indirmedim.

 

"Gündoğdu ailesine yemeğe gidiyoruz." Yarın alıştıra alıştıra söylerdim doğruları.

Bu yaz Bensu'yla aramın açıldığını fark ettiğimde artık ona özel hayatımı anlatmak istemiyordum.

 

"Afiyet olsun." Arkasından başka birinin sesi yükseldi. "Yakamoz mu o?" Ece'nin sesi mi o? Bensu,Ece'den nefret ederdi.

Herkes değişir. En güvendiğimiz de bize ihanet eder değil mi? Bizim arkamızdan küfürler eden Ece'nin yanındaysa Bensu bu da ihanettir.

 

"Evet, yemeğe gidiyormuş yeni gelenlere." Sadece yemeğe gitmediğimden sessiz kaldım.

"Neyse ben seni oyalamayayım. İyi akşamlar." Bende aynısını söyledikten sonra telefonu kapadı.

 

Babaannem ile dedem çoktan yürüyerek beni geçmişlerdi. Deniz kıyısı tarafına geçtiğimizde Gündoğdu ailesinin evindeki telaşeyi görmüştüm. Neval hanım dikildiği yerden etrafa bağırıyor Selim ve Kutay çardakta dünyanın sonu gelmiş gibi dertli dertli oturuyorlardı.

 

Diğerlerini göremediğim için merakla gözlerimi etrafta gezdirdim. Armut koltuklarda mini kırmızı elbise giyen Öykü oturuyordu.

Kenan abi ayakta dikilenler arasında gözüme ilişti.

Önünde Ayaz vardı. Tüm Gündoğdu erkekleri takım elbise giymiş cilet olmuşlardı.

 

"Hoş geldiniz." Girişte bizi Neval hanım karşıladı. Babaannem ve dedem onunla beraber evin içindeki yemek masasına doğru ilerlerken ben Öykü'nün yanına geçtim.

 

"Muhteşem olmuşsun." Armut koltuktan kalkıp beni kendi etrafımda döndürdü.

"Teşekkürler, sende yakıyorsun." Kıkırdayarak üstündeki elbiseyi işaret etti.

"Seçimi kendim yapınca muhteşem olabiliyormuşum," dedi.

"Normalde abimlere danışırdım da bu gün serbest bıraktılar. Neymiş erkek zihniyetini biliyorlarmış." Somurtarak koluma girdi.

"Gerçekten çok kafa ütülüyorlar."

Abim olsa nasıl olurdu diye düşündüğüm zamanlar aklıma geldi.

Sanırım aşırı kavga ederdik.

 

Arkamızdan gelen "Biz mi kafa ütülüyormuşuz?" bağırışına Öykü kafa salladı. Selim,yanımıza gelerek "Yüzüme de söyle ben ben canın abin,kafa mı ütülüyorum." Masum olduğuna inandığı bakışlarıyla Öykü'ye baktı.

 

"Abi sevimli olmasan da başarılı şekilde itici oluyorsun yapma şu bakışı." Kutay, Selim'in arkasından gelip omzunu Öykü'ye çarptı.

 

"Bizler konuşkan değiliz sen kendi sesini duyuyorsundur,"dedi. "Ayrıca Kenan abim ve Ayaz abim pek sık konuşmuyor bile ne ütülemesi?" Haklıydı da. Kısa sürede gördüğüm en konuşkanları Selim ve Öykü idi.

 

"Bu konuda haklısın ikisinin sesi soluğu çıkmıyor. Arada öldüler sanıyorum." Bize doğru gelen tekerlekli sandalye sesiyle arkamı döndüm.

"Ölmedik abicim. Sizi dinlerken sabır çekiyoruz o kadar." Bakışları bana döndü.

"Yeşil yakışmış." Sabit ses tonu hiçbir duygu içermiyordu. Garipti çünkü harelerinde ki minik titremeyi görebiliyordum.

 

"Teşekkürler. İçeri geçiyor muyuz?" Herkes ortamdaki saçma havadan uzaklaşmak için başlarını salladılar.

Kenan abi arkamızdan Ayaz'ı alarak geldi.

 

"Bu geceyi anlatabilir miyiz?" Gergin sesim Öykü'ye ulaştığında koluma girerek "Sakin ol. Yanında ben varım atlatırız,"dedi. Yeni tanıdığı bana yıllardır tanıyor gibi iyi davranması içimi ısıttı.

 

"Hadi oturun çocuklar." Neval hanımın net sesine kimse karşı gelmedi. Masaya geçtiğimizde solumda Öykü sağ tarafımda Gülhan sultan karşımda da Ayaz duruyordu. Bir tek ben mi gergindim? Yoksa herkes saçma sapan bu hisse kapılmış mıydı?

 

"Eee nasılsın Yakamoz?" Ölüm döşeğinde gibi Neval hanım.

 

"İyiyim çok şükür." Aynen baya! Yalandan ölmek üzereydim.

Önümüze konan ezogelin çorbalarıyla sofrayı tabağa çarpan kaşık sesi doldurdu.

 

"Efendim normalde söze size gelmemiz gerekirdi de sayımız malum çok kişiyiz." Neval hanım yemeği yesek sadece. Şu an tek odağım ezogelin olsa çok mutlu olurdum.

 

Babaannem de onu destekledi.

"Doğru diyorsunuz maalesef evde bu kadar yer yok."

Kutay, hiç gerek olmayan espirilerinden birini çat diye yaptı.

 

"Bizde ki de Yakamoz gelin." İçtiğim çorba boğazımda kalıyordu. Öksürüklerimi engelleyen Ayaz'ın uzattığı su oldu.

 

"Helal kızım." Evet babaannem ondan.

"Abim sen üvey misin de böyle oldun?" Kenan abinin Kutay'a yönelik sorusu Selim'in kahkaha atmasına sebep oldu.

 

"Abi ben de üvey miyim? Aynı espiri kafamdan geçti de." Al birini vur ötekine.

"Maalesef koçum senin bebekliğini biliyorum. Kutay zamanında ben yurt dışında okuyorum belki o ara hata olmuştur." Kutay,elini kalbine götürüp abisine döndü.

 

"Burası uf oldu. İncindim abi. Benim gibi muhteşem kardeş istemiyor muydun?"

Kenan abi yüzünü buruşturdu. "Ailede sana benzeyen tek kişi Selim. O da olmasa senin evlatlık olduğuna emindim koçum."

Koç diye diye kardeşini kurbanlık vereceğine emindim.

 

Çorbalar bitene kadar başka konuşma yaşanmadı. Sonrasında gelen et yemeğini görünce içim burkuldu. Kutay'ı yediğimizi sanmıştım.

Kenan abi hariç herkes et yemeğini rahatlıkla yiyordu. Vejetaryen olma sebebi Kutay'ı yemek istememesi olabilir miydi? Allah korusun!

 

"Korkma,et seni yemez." Ayaz'ın telkin eden ses tonuyla bir parça et yedim. Normal dana eti olduğuna emin olunca rahat nefesler alabilmiştim.

Loading...
0%