@birdeliyazariz
|
Agâh sorgusuz sualsiz söylediğim adrese doğru sürüyordu. Araba adresi verdiğimden beri ölüm sessizliğine bürünmüş şekildeydi.
Varmamıza saniyeler kala tek bir soru yöneltti bana "Kim?" devamını getirmedi. Arabayı ağaçlık alanın altına park edip benimle beraber indi. Peşimden geliyordu cevabı almasa da.
Ağaçların ve ağlayan insanların arasından geçtim. Girişe göre daha sessiz olan yerde eğilip çantamdaki dün üşümemek için aldığım şalı başıma doladım. Dedemin mezarının başındaydık.
Şehit Albay Ali Haki KULALI ruhuna el-fatiha yazıyordu. Ölüm ve doğum tarihinden oluşuyordu mezar taşı. Bu kadar basitti her şey. Bütün hayatını sayılara sığdırmışlardı dedemin.
Agâh yanı başımda dikilip "Başın sağ olsun."diyince sızlayan burnumu görmezden gelip kafamı kaldırdım. "Vatan sağ olsun." Bütün olay bu üç cümleyle bitiyordu.
"Deden çok büyük adamdı."
Şaşkınlıkla gözlerine odaklandım.
"Sen sanki tanıyorsun?" Komik bir şey söylemişim gibi güldü.
"Tanıyorum tabi. Hatta o meşhur türküsünü ezberleme şerefine erişecek kadar tanıyorum."
"Ben sadece başını hatırlıyorum devamını hiçbir zaman dinlemek istemedim onun sesi olmayınca anlamı kalmıyor."
"Nereye kadar biliyorsun?"
"Doktor bulamamış ona ilacı." Hastane önünde incir ağacı türküsü dedemin dilinden bi kez olsun düşmezdi. Görevden her gelişinde üst kata çıkar anaannemin salon tavanından sarkıttığı demirlere yaptığı salıncağa biner dedemden saklamasını isterdim. Önce inat eder kahvemi içicem derdi. Küçüğüm diye bana içermezlerdi kahve başlardım ağlamaya. 'Sus inat inatçı keçi sadece yarım bardak vericem." der kahvesinin yarısını bana verirdi. İçme faslımız bitince salıncağa oturur sallamasını isterdim. Salonun orta yerinde yakardı sigarasını bir elinde anaannemin salıncağı uzaktan sallayabilsin diye verdiği ip diğerinde sigarası başlardı türkü söylemeye. 'Hastane önü incir ağacı, anam ağacı, Doktor bulamadı bana ilacı, anam ilacı, Baştabip geliyor zehirden acı, anam vay acı...' devamı çıkmıştı aklımdan anılarımda hep bu sözlere kadardı.
Agâh açtı ağzını yumdu gözünü türkünün devamı döküldü dilinden.
"Garip kaldım yüreğime dert oldu, Ellerin vatanı bana yurt oldu." Gözlerim duyduğum melodiyle şelale oldu olacak. Sol elimle yanımdaki Agâh'a yumruk attım. Acıyla susmak zorunda kaldı. Tabi bu üzgün anı susmayan telefonuyla da taçlandırdı.
"Efendim abicim?"
Uzun süre karşı tarafı dinledi. "Abicim şu an acil mi?" Cevap beklerken gözleri üstümden ayrılmıyordu.
"Yanımda Erna var abicim... Tamam abicim." Her kiminle konuşuyorsa beni tanıyor olmalıydı. "Geliyorum abi bağırma. Yolda haber veririm Turan'a."
Yine aynı isim? Ve nereye gidiyordu.
Telefonu kapatıp söze başladı. "Acil işim çıktı seni bırakacak vaktim yok benimle mi gelirsin yoksa taksi mi çağırırsın?"
İç sesim mutlulukla Kaos! diye bağırırken kesinlikle Agâhla gidicektim.
"Geliyorum." Da biz nereye gidiyoruz?
"Kalk o zaman." Elini uzattığı gibi tuttup yerden kalktım. Son kez dedemin çiçeksiz mezarına bakış atıp mezarlığı hızla terk ettik.
"Nereye gidiyoruz?"
"İsmi yok gittiğimiz yerin." O ne demek lan! Tövbe estağfurullah biz nereye gidiyoruz bok yoluna gitmeyek! Al kaos dedin eğlence dedin gör gününü. Hah! Bana diyene de bakın sanki kendisi sütten çıkmış ak kaşık,benim iç sesimsin sen kendine gel! Yanlış atandım ben mesleğimi burda icra edemiyorum ki. Az önce kaos sevinci bize ait iç sesim şansına küs.
Arabaya vardığımızda telefonunda bir numarayı arıyordu Agâh. Karşı taraf açmamış olacak ki "Sikeyim telefonunu!" diye bağırmıştı. Bu çocuğun atarı kimeydi? Bize götü yemez çenemizin gücü adına! Evet hele yeltensin bize demeye görür gününü.
Telefonunu bana uzatıp "Üstünde Lider yazan numarayı açana kadar arar mısın lütfen. Açarsa da hoparlöre al." Anın heyecanıyla başımı salladım. Numarayı bulduğum gibi en az 10 kere aradım Allah'ın hakkı 3'tür diyip 3'ü 10'la çarpıp 30'a tamamlıyordum ki 21. çalışta açtı.
"Ne var ibne niye bu kadar çok aradın sabahın bu sahatinde amına koyayım." Küfür edene kadar gayet iyi gidiyordu.
Agâh telefon hoparlörde olduğundan"Saygılı ol yanımda Erna var."deme zahmetine girdi.
"Baştan söylesene, her neyse niye aradın?" Karşı tarafın sesi fazla uykulu çıkıyordu. Telefonu açmama sebebi uyuyor oluşu muydu yani?
"İşler karışmış Güneşler gidince her pislik Karan'a yıkıldı o da Alp'e devretti çocuk köşeye sıkışmış acil otele gidiyoruz. Selin ve Ozan da orda iki gündür."
Agâh hem yola bakıyor hem de sağ aynayı kontrol ediyordu sürekli.
"Selinler ordaysa bize gerek yoktur."
"Olay o kadar basit değil götünü kaldır gidiyoruz şimdi seni almaya geliyorum."
Karşı taraftan iki üç saniye ses çıkmadı. "Elfin de geliyor."diyip yüzümüze kapadı. Daha diğer isimleri yeni öğrenmiştim birde başıma Selin,Ozan ve Elfin mi çıkmıştı?
"Elfin ne alaka!" Agâh'ın bağırışını duymamıştı bile. Elfin'i geçin de ben ne alakaydım?
"Tam olarak ne yapmaya gidiyorsunuz?" Bence çok kritik sorular soruyorum. Buna götümle güldüm Erna kendini kandırma. Üzme beni iç ses.
"Ufak tefek meseleler var onları halledicez." Ne gibi meseleler olabilir ki? Sonuçta daha 20'li yaşlarda genciz hepimiz değil mi? Değil Erna. Gerçeği sende biliyorsun. Sus,iç ses. Eğitim Erna. Biliyorum iç ses.
"Sormak yok mu 'Ne meselesi?' diye." Uslu uslu susmuşum neden eşeğini aklına karpuz kabuğu soktun ki?
"Elfin kim? Selin,Ozan,Turan,Karan hatta çocukken aynı yerdeydik dediğin Oya, Şimal falan onlar kim?" Hepsinin ismi aklımda kalmamıştı maalesef.
"Elfin almaya gittiğim kişinin sevgilisi. Selin ve Ozan çok sonrada bize dahil olan dört kişiden ikisi. Turan motor çetesi olan biri devamını fazla irdeleme o konunun. Karan da yurttan tanıdıklarım arasında. Şimal,Oya,Alp ve daha nicesi yurt arkadaşlarım. Gittiğimiz yerde duyduğun çoğu şey sana saçma gelicek sorgulamamaya çalış tamam mı?" Görmese de onaylar şekilde kafamı sallamış"Tamam" demiştim. Anlattığı şeyleri daha önce de biraz çıtlatmıştı. Yeni şeyler öğrenirim sanmıştım tamamen hüsran.
Mahalleler arasında son hız sürmeye devam ederken sol ara sokağa girip hızını azalttı.
Telefonunu elimden alıp Lider yazısına tıkladı. İki çalış sonrası telefonu naif sesli bir kız açmıştı. "Şu an müsait değil ne oldu?"
"Aşağıdayız." Agâh'ın bilgilendirmesi üzerine "İniyoruz." diyip telefonu kapadı.
Dakikalar sonra üstünde siyah mini elbisesi olan deri ceketli diz kapaklarına ulaşan botlar giymiş olan -ismi yanlış hatırlamıyorsam Elfin'di- kız arabanın arka kapısını açtı. "Turan birazdan burda olur." Başka söze gerek kalmadan Turan dedikleri çocuk binadan çıkmıştı. O da kızın üstündekine benzer deri ceket içine siyah düz t-shirt, altına siyah kot pantolon ve spor ayakkabı giyip gelmişti. Arabaya atlayıp Elfin'in yanındaki yerini alınca Agâh gaza bastı.
Ortamdaki gerginliği bozan tek şey radyoda çalan "Dantellenmiş geceler, kan kırmızı ojeler Kesik kesik cümleler Cık cık cık cık daha neler."şarkı sözleriydi. Hayır yani eğlenceli bı müzik de değil ki fesatlık içeriyor bu bas baya!
Arkaya dönüp"Radyoyu kapasam sizin açınızdan sorun olur mu?" sorum ikisini de afallattı. Elfin "Sorun olmaz kafana göre takıl istersen kendin şarkı aç gerilme."diyince rahat bi nefes aldım. Radyoyu kapadıgım an telefonumdan Elalem şarkısını açtım. Oh huzur be! Azıcık vizyon be!
"İçimdeki kurdu vurdu içi boş bu telaşın Eşim dostum yoktur it köpek hep arkadaşım Güvenme bana Bugün olduğum gibi yarın olmazsam Giderim hep yolumdan kimse darılmasın."
Şarkı devam ederken ortama Agâh'ın "Yaklaştık."uyarısı çöktü. Müziği kapatın ciddiyetimi kuşandım. Tabi ne ciddiyettt! Otelin adını okurken gülmemek için zor duruyordum. BİZİMKİLER OTELLLER ZİNCİRİ Adamlar uyumun kralını yapmış maşallah. Arabayı park ettiğinde, yanımdaki Agâh'ı dürtüp "Gülersem çok mu yanlış olur?"dediğimde arkamda oturan ikili çoktan kahkaha paylaşmıştı. Eşlik etmemek olmazdı. Agâh'ın telefonu çalınca gülmemizi bastırdık. "Efendim abicim?" Yüzünde anlaşılmaz bı ifade vardı. "Tamam geldik zaten durun siz orda." Telefonu kapatıp, kafasını arkaya çevirdi.
"Alp ve Oya kumar masasında kalmışlar."
Ne kumarı! Lan ne dönüyor bu lanet yerde? Her neyse eğlence var gençlik!
|
0% |