@birdeliyazariz
|
Bölüm şarkısı: Böyle sever/Kahraman Deniz
Agâh:
Bı akşam üstü Baran abiden gelen aramayla işlerin rengi değişti. Şimal'in ölümünden sonra kendisini ikinci kez kurulan intihar oyununa zorla dahil etmiş bütün işleri bize yığıp Kaan ve Fatih abilerle kaçmıştı.
Son 6 aydır da ortalarda görünüyorlardı. Bu zaman içerisinde olmadığım 1 yılda değişen işleyişe ayak uydurmaya çalışıyordum.
Her şey rayına oturdu derken hayatımın orta yerine 1 haftada bomba düştü sanki. Liseden beri kavgalı olduğumuz grupla tekrar karşı karşıya gelmemiz işin rengini değiştirdi.
Grubun içinde çürüklerin olması istediğimi yapmamı zorlaştıracak gibi dursa da Vira, Göktuğ,Mete ve Erna'yı kendi tarafıma çekmem gerekiyordu. Karşılaşmanın gecesinde hapishanede Göktuğ kabul etmiş benim bildiğim şeyleri zaten tahmin ettiğini söylemişti. Vira ve Mete'yle görüşme fırsatım olmadan sabaha doğru Erna mezarlık ziyaretine geçti. Alp'in zamanlaması kısmen muhteşem sayılırdı Erna merak duygusuna yenilip peşimden seve seve gelmişti de. Turanla Elfin'i alıp otele geçtiğimizde hem heyecanlı hem stresli duruyordu. Ortama göre fazlasıyla masumdu. Anne babasına çekmediği iki metre öteden fark ediliyor, ön yargılarınızı kırıyordu bu kız.
Kumarhaneye geçtiğimizde merakından kıpırdanıp durması her şeyi anlatma isteği uyandırsa da kendimi firenlemeyi başarmıştım. Sonrasında Turan etrafı gözlemlemeye kaybolup peşinden Elfin'i de sürükledi. Erna benle yanlız kalınca odaya gitmeyi teklif etti. Sonrasında sorunun kıyafeti olduğunu dile getirmiş etrafa mahçup bakışlar atmıştı. Arabanın bagajında Sidal'ın yedek elbise ve kıyafetlerinin olduğunu bildiğimden 'Arabada elbise vardı istersen?' dediğimde ki şaşkınlığı fazlasıyla komikti. Dakikalar içinde arabadan elbiseyi alıp otele geri döndük. Asansörün 3. Katta kapıları açılmış içeri Selin,Ozan,Lina ve Lena binmişti. Hepsiyle selamlaşırken Erna'nın tepkilerini kontrol ediyordum. Bana 'Başkan' şeklinde hitap etmeleri onu bı hayli bozguna uğrattı.
Otel odasına çıktığımızda giydiği elbise de beni büyük şekilde bozguna uğratmıştı. Sidal'da bu kadar kısa ve yapışkan durmuyor bu elbise? Tekrar kumarhaneye indiğimizde pişman olucağıma emin olduğum tek şeyi yapıp kumar oynamak için masada yer açtırdım. Erna kucağımda fazlasıyla huzursuz olduğundan sakinleşmesi için cimcirmiştim ki daha da kıpraşmaya başladı. İlk el dağıtıldığında 2000 kaybetmiştim ki Oya ve Alp 30000 kazanmış anında masadan ayrılmışlardı. 3 turun sonunda bizde kalkmış dışarda bekleyen Oya'ların yanına geçmiştik. Oya ilk başta ikinci kimliğindeki ismiyle kendini tanıtınca Erna olayları sorgulamaya başlamıştı. Büyük ihtimalle bizi mafya sanıyordu.
Odaya gidene kadar yarı yolda koluma yapıştı. Soruları bitmek bilmiyordu. Odadaki kalabalıktan oturucak yer bulamamış halıyla arkadaşlık kurmuştu resmen. Herkesi tek tek tanıttığım esnada uykuya yenik düştü. Yatağa yatırmak için kaldırdığımda 'En son Sarp annesine ulaştı mı?' demişti. Hafızası günü tam oturtamamış olmalıydı. Yatağa yatırdıktan sonra odadan çıktım. Ekibin tamamı otelin en üst katındaki restoranda uzun masalardan birine sırayla oturmuş bir açıklama bekliyorlardı.
"Erna Halit Ve Gamze çiftinin ilk, aynı zamanda tek çocuğu. İzmir'e gelmeden önce İstanbul'da orta okulunu okumuş, onun da öncesi Erzurum da doğup büyümüş annesi Artvin babası Muş'lu. Meslekleri bilinmeyen iki yetişkinin çocuğu olması Erna'yı açık hedef haline getiriyor." Alp tek kaşını kaldırıp"Meslekleri bilinmeyen çift? Bunlar onlar mı abi?"
"Tam olarak onlar. Bizlerin ailesini katleden örgütün liderleri. Erna onların ne iş yaptığından habersiz duruyor. Kadının babası bizim eğitmenin de eğitmeniydi nasıl böyle bir kızı oldu aklım almıyor."
Baran abinin o intihar oyununda bulunurken öğrendiği bilgiler sınırlıydı. Daha fazla öğrenmek ve eski meseleleri kapatmak için gitmesinin üzerinden geçen 6 ay sonucunda bana gelen tek bilgi yeni görev yerimdi. 'Dostunu yakın düşmanını daha yakın tut.Erna'yı göz hapsine al.' Basit gözüken içimde fırtınalar koparak zor bı görevdi. Kesinlikle zordu.
"Birşey mi oldu abi? Daldın gittin." Lina demese daldığımdam haberim yoktu.
"Hayır sadece o çifti nasıl buluruz diye düşünüyordum." Ve nasıl öldürürüz.
Erna 2015/İstanbul
"Sol kolun yetersiz." 'Tekrar, tekrar vur Erna!' 'Daha iyisini yapabilirsin Erna!' 'Benim kızım zayıf olamaz Erna!' Tek cevabım her zaman 'Peki annecim.' olmuştu. 12 yaşıma basar basmaz ağırlaşan eğitim kendimi korumam için miydi gerçekten? İyiliğimi istiyorlar mı gerçekten? Gerçekten? Peki hayatım gerçek mi? Kendi hayatın için söz hakkın yok Erna. Farkındayım iç ses.
"Erna! Buraya odaklan aklın nerede senin?" Bilmem aklımda da söz hakkım yok annecim.
"Burdayım annecim." Midem bulanıyordu her seferinde. Annecim? Bana doğru düzgün annelik yapsın yiyorsa. Tek anladığı kendimi korumam gerektiği. Peki neyden!? Ne vardı bu kadar korunacak? Görende DST olduğumuzu düşünür. Devlet sırrı taşıyıcısı değilim ki ben. Sadece Erna'yım. Ya da annesinin güçlü kızı, babasının tek varisi,dedelerinin prensesi. Kimse Erna olmama izin vermiyordu. Okuldaki çocuklar bile bana lakap takmışlardı.
"Antrenmana ara veriyoruz git dinlen öğlen burda ol." Kaçar gibi çıktım spor odasından. Kimin evinde spor odası olur ki? Ne garip ailem var! Azıcık normal olsak ölür müydük? Odamın kapısını açınca karşımda dedemi görüp sevinçle bağırmaya başlamışdım. "Dedem gelmiş be! Endama bak!" Yalakalıkda üstüme yoktu. Ali dedem her zaman favori dedem olmuştur. Askerlik anılarını dinlerken çok eğlenirdim. Birde türkü söylerken beni salıncakta sallarsa deymeyin keyfime. Dedemin boynuna atladığımda keyifle "Ne büyüdün sen ayı gibi olmuşsun." diye dalga geçmişti. "Dede yaa! Büyümedim ki ben bak küçüğüm." Ellerimi tavana uzatıp boyumu göstermeyi amaçlamıştım.
"İnatçı keçi büyüdün büyüdün kabullen artık." Beni yanına çekip ayakta kalmamak için yatağıma oturdu.
"Ne ara geldin dede haber verselerdi salıncak kurdururduk." O da alışmaştı beni sallamaya artık aramızda şifreli konuşma gibi olmuştu salıncak. Ne zaman üzülse gel sallayayım seni uyu artık huysuz keçi derdi bana. Bende hangi ara mutsuz olsam salıncak kuralım da salla beni demeyi ihmal etmezdim. Çoğu zaman burda olmazdı zaten dedem. Hep görevlerdeydi.
"Kurarız salıncak alırız kahvemizi sen dert etme onu git hazırlan dışarı gezmeye gidiyoruz." Dedem ve gezmeye gitmek?
"Hayrola dede ne gezmesi?" Bayram değildi ki.
"Sen dediğimi yap keçi hadi gidiyoruz." Dedem odamdan çıktığında dolabıma koşup hazırlandım.
Tütülü eteğimin üstüne toz pembe gömlek giymiştim. 12 yaşındaki çocuklara göre tarzım fazla bebek gibiydi. Bana göreyse farkım tarzımdı. Dikkat çekmeyi severdim.
Salona koşup orta yerde bağırmaya başladım "Hazırım ben!" Dedem elimden tutup "Öğlen olmadan döneriz kızım hadi kalın sağlıcakla." Dedi. Saat sabahın 10.30 civarı olduğundan öğlene çok vardı.
Evden çıktığımızda temiz hava ciğerlerime işledi. "Nereye gidiyoruz?"
Dedem cevap vermedi. Arabasına yaklaşınca "Atla küçük keçi."diyip sürücü koltuğuna geçmişti. Yarım saat yol gittikten sonra girişinde Kimsem olur musun? Çocuk yurdu Yazan tabela ilgimi çekmişti. Bahçesinde koşturan sürülerce çocuk vardı. Biri girerken bana çarpmıştı!
"Önüne baksana cimcime!" Cimcime ne be! Dağ çocuğu!
"Sensin cimcime salak!" Dedem kulağımdan çekip "Çok ayıp Erna." diyerek ilerlemeye devam etti. Bana çarpan çocuğadil çıkarıp dedemin peşinden koştum.
"Niye buraya geldik dede?" Soruma cevap olarak "Bir arkadaşımın emaneti burda."dedi sadece.
|
0% |