Yeni Üyelik
14.
Bölüm
@birdeliyazariz

Agâh 2015/İstanbul

Kimsem olur musun? Çocuk yurdu

 

Annem ve babam Giresun'da fındık toplayıcılarıydı,alkolu kumarı olmadan tarla tarla çalışırdı ikisi de.

Ben 7 yaşlarındayken İstanbuldan aldıkları iş teklidiyle bu pislik şehre taşınmıştık.

 

Sadece para kazanmak kardeşime ve bana iyi bakmak isteyen güzel anamın emektar babamın canına kıymaşlardı hayvan herifler,sebep de kendilerinin yaptığı rezalete tanık olmalarıydı.

Kardeşim Sidal daha 6 yaşındaydı annemi tanımaya yeni başlamıştı ne suçu günahı vardı?

Anamız babamız ölünce yurt görevlileri basmıştı evimizi.

Kimsem olur musun çocuk yurdunda evlatlık olmak nerdeyse imkansızdı bana.

 

Yaşım büyüdükçe kimse sahip çıkmak istemiyor 'Sorumsuz olur büyüdükçe.'diyorlar. Anam olsa alır götürür beni burdan onlar için çalışırım da yeter ki uyansınlar.

Bir kere daha "Kaytarma fındıklar kendi kendini toplamıyor." diye azarlasın beni.

Dua ediyorum her gece tutmuyor dualarım. Sidal çok ağlıyordu ilk geldiğimizde şimdi yıllar geçti ilk günlerin üstünden burda büyüdü minik kız kardeşim.

Kimse de acımadı bize, Şimal'i koruyup kollayan Ali amca var o para verir her birimize sonra iki ay uğramaz buralara.

Alp ve Karan onu örnek alıyorlar 'Bizde bu vatana hizmet edelim.'diyip duruyorlar.

Bense avukat olmak istiyorum,ana babamın hakkını savunmayanlar gibi olmam haklının yanında dururum hep.

 

Erna Günümüz

İzmir/Beyler köyü

 

İçeride ki Deniz el sallayıp "Selam." diye ortamdaki gerilimi dağıttı.

"Siz evimde ne halt ediyorsunuz?" Çok haklı soru Agâh ben arkandayım böyle devam.

Uğur elini kumral saçlarına atıp etrafına bakındı.

"Kaybolduk desek inanır mısın?" Hiç sanmıyorum.

"Önce evimden çık sonra açıklama yap,hemen."

Agâh'ın Uğur'a niye ters davrandığına anlam veremiyorum.

Geçenlerde böyle tepkiler vermemişti?

Uğurla Deniz evden çıkıp pencere önünde dikilen ikimizin yanına yaklaştılar. Bu terslikte bir iş vardı sanki? Arkadaş biz niye içeri girmemiştik ki!

Kimse zekasını sorgulamıyordu.

Uğur'un üstünde beyaz yarım kollu t-shirt, altında da düz siyah pantolon vardı.

Deniz abisine göre daha renkli giyinmişti.

Açık yeşil tonlarından oversize t-shirt altına mavi kot şortla kombinini sade tutmuştu.

Koluma girip "Nasılsın?" dedi.

"Ağrıdan ölmem bu saçma şalvar içinde bulunmam ve yılan görmüş olmamız dışında mı? Mükemmelim!"

 

Gözleri artık bana acıyormuşcasına bakıyordu.

"Acımana ihtiyacım yok." Bakışlarını kaçırıp "Yok canım acımıyorum okuduğum kitaptaki kıza benzettim anlık."cümleyi toparlamakta zorluk çekiyordu.

Hiçbir kitaptaki kız şu an büründüğüm saçma halde değildir eminim ki! Rezil oldum.

Ağrı arttıkça dizlerimi karnıma çekip ağlamak istiyorum artık şu otu ya da her ne zıkkımsa kaynatabilir miyiz!

Denizle konuşmamız esnasında fark etmediğim şey Agâh ve Uğur'un tartışmaya başladıklarıydı.

Bizden altı adım uzakta havada uçan el kol hareketleriyle kısık sesli tartışıyorlardı.

Acaba bu saçma görüntüyü yaratan konu neydi?

 

Deniz hızlı nefes alıp vermelerimle kasılan kaslarımdan yerimde duramadığımı hissetmiş olacak ki "İçeri geçmek ister misin?" diyip Agâh'a seslendi.

"Kapıyı aç Erna iyi durumda değil!" Ölmem sakin ol Denizcim.

Tek yaptığım hızlı nefes almakken niye iyi olmadığımı bağırıyor panik atak mı bu kız?

Uğurlar saniyesinde dibimde bittiler.

"Neyi var?" Bilsem söylerim değil mi? Kardeşinin panik atağı var bence onu öngördüm.

Agâh Denizi yanımdan çekip koluma girdi.

"Otlar kaynayana kadar uzan içeride." Mavi evin kapısını açıp beni solda duran koltuğa oturttu.

"Teşekkürler."

 

Mutfağın olduğu yöne döndü. Deniz koltukta yanıma oturup "Neler oluyor burda? Ayrıca üstündeki şalvarı sormayı unuttum bu ne hal!"

Benim yerime durumu açıkla iç ses çok ağrım var.

Salaksın.

Yeterli açıklama sus.

"Şalvar Gülbahar diye birinin muhtemelen. Adet ağrısından dolayı bu haldeyim açıklayıcı oldum mu?"

Deniz kot şortunun ceplerini yoklayıp"Ped yok yanımda dönünce alırım marketten."diyip yanımdan kalktı.

Salonda tek başıma kalmıştım.

Uğur hiç eve girmemiş, dışarıda telefonla konuşuyordu. Agâh mutfakta kim bilir ne yapıyordu. Deniz de az önce evden çıkmış kapıyı da açık bırakmıştı.

 

Mutfak kapısı açılınca içeriden elinde dumanlar tüten kupayla Agâh yanıma geldi.

"Sağlık durumunu 1 ile 10 arasında puanlandır." Ha? Kafayı üşütmüş bu!

"Elindeki şeyi sen içmek ister misin? Benden daha kötü durumda gibisin de!"

Şahsın kendisinden gülmeye benzer sesler çıktı. Korkuyorum bu ortamda olan kişilerden.

"Hiç animasyon izlemedin mi?"

Uzaktan cahile mi benziyordum!

"Tabi ki izledim konuyla alakası ne?"

Elindeki kupayı bana uzattı, aldığım an yanıma oturup "Süper kahramanlarla ilgili olan vardı şimdi ismi aklıma gelmedi, az önce o filmdeki sağlık robotunun dediği repliği tekrar ettim."

İyi halt yedin bu durumdan banane ya.

Hem işi gücü yok muydu da animasyon izliyordu kazık kadar adam!

 

Yaptığı bitki çayı soğumadan bir yudum aldım, tadı tek kelimeyle berbattı.

Agâh yanımda olmasa nimet falan demem camdan aşağı dökerdim elimdeki uranyumsu sıvıyı.

"Biticek o ekşitme yüzünü,iç hadi."

Öyle dedin ya hemen içiyorum paşam!

İçmeye başladığımdan beri ağrı mideme kadar inmişti.

"Agâh bu bitkinin ağır kesici olduğuna emin miydik?"

Elimden kupayı alıp kokladı.

"Galiba eminim."

Evin kapısı çaldı,dışarıdan Deniz'in "Kapıda kaldık imdat!" diyen bağırışları kulaklarımın içinden geçti.

 

Agâh elindeki kupayı bana bırakıp kapıyı açmaya gitti.

İki yudum daha içip açık pencereyle bakışyorken Uğurla Deniz içeri girdi.

Gerçekten bok gibi zamanlama!

Deniz elimdeki uranyumu kapıp Agâh'a dönüp hesap sordu "Ne içiriyorsun kıza?" Agâh ellerini havaya kaldırıp "Ağrı kesici çay sakin ol."der demez Deniz kupadaki çayı kokladı.

"Siz salak mısınız ağrı kesici ot mu bu mallar? Kus hemen gidiyoruz hastaneye!" Şaka de. Yeniden hastane odası çekemem lan yeter!

Agâh telaşla yanıma geldi "Dayanabilirsen kustuğun an yola çıkıcaz." Bu adamı başım dönerken dinlemek pek de kolay değil.

 

Deniz sol koluma girip oturduğum yerden kaldırdı. Saçlarımı elleriyle toplayıp kapıya çıkardığı an "Kus hemen!"dedi.

Parmaklarım ağzıma gittiğinde öğürme refleksim benden hızlı davranıp kusmamı sağladı.

İçim dışıma çıkmadan baş dönmesiyle geri sendeledim.

Gözümün önü kararmaya başlamıştı.

Bilincimiz nanay oluyor sanki.

Sanki mi! Geberiyorum burda.

Kapanan göz kapaklarım ve kulağımda çınlayan tek cümle "Benim yüzümden oldu! Kahretsin sormam lazımdı,kafama göre getirmemem gerekiyordu!"

Kimin söylediğini anlayamadan bayılmıştım.

 

Agâh Günümüz

İzmir/Beyler köyü

 

"Benim yüzümden oldu! Kahretsin sormam lazımdı,kafama göre getirmemem gerekiyordu!" Bağrışımla Deniz'in beni çağıran çığlığı kesişti. "Agâh! Erna,Erna bayıldı!" Ne? Kulaklarım çınlıyordu.

O an panikle arkamdaki Uğur'a dönüp "Yakala!"diyerek cebimden çıkardığım araba anahtarını fırlattım.

 

Kapıda Deniz'in dizlerinde yatan Erna'nın görüntüsü paniğimi kat kat arttırmıştı.

"N'olur bu kadar erken ölme!"

Eğilip kucakladığım an Deniz de peşimden "Midesi yıkanmalı!"şeklinde bir kaç cümle bağırıyordu.

Uğur'un açtığı arka araba kapısına atladım.

Erna'nın başı dizlerimde gözleri kapalı hali hiç iyi durmuyordu.

Deniz de evin kapısını kapatıp ön koltuğa bindiğinde Uğur gaza yüklendi.

Köyün aşağısındaki devlet Hastanesi'ne 20 dakikada varmış, Erna'yı acil girişinden almalarını kesik kesik hatırlıyordum.

Hasta yakınlarının beklemeleri için konan koltuklarda oturmaktan dizlerimin uyuştuğunu hatırladığım bir an doktor "Odaya aldık, yakınları gelip görebilir."dediğinde. Üçümüz de odaya geçtik.

 

Perdeleri kapalı loş odada sayıklayarak uyuyordu.

"N'olur sus,anne söyle ona n'olur sussun." Kimden bahsettiğini anlamasak da tekrar etmekten vazgeçmedi.

"Sussun! Söyle anne n'olur kafamın içinde dolaşıyor!" Muayene için gelen doktor eski dosyalarına göre Erna'nın çok ileri şizofreni sorunlarının olduğunu iki yıl önce iyileşmeye başladığını söyledi.

Bu kızın bizden sakladığı daha ne gibi sorunları vardı?

 

Loading...
0%