@birdeliyazariz
|
Erna 2015/İstanbul
"Gitmek istemiyorum! Susmuyorlar anne denedik olmadı dönelim." Yol boyunca ağlayıp durmuştum. Kimse beni takmıyor,kulaklıklarını takmış telefon görüşmesi yapıyorlardı. Zaten annem ve babam en son beni bebekken ağlıyorum diye duymuşlardır orası da ayrı trajedi. Akan burnumu çekip sol arka camdan dışarıdaki ağaçları izlemeye başladım. Çok hızlı geçiyorlar, hiçbirine yetişemiyorum. O ağaçların arasında seni izleyenler var Erna. Hayır,sus iç ses. Öyle olduğunu biliyorsun. Onlar herkesi izliyor sadece beni değil.
"Erna,geldik." Anneciğimin sesiyle araba kapısını açıp,dışarı çıktım. Psikologum ile 15. Randevu için ormana geri gelmiştik. Yürüyen küçük adımlarım çok ürkek duruyordu. Psikologum "Hoş geldin Ernacım." diye sarıldığında cehennemime giriş yapmış bulunuyordum.
Erna 2024/ Seferihisar Devlet Hastanesi Günümüz
Gözlerim ağır ağır açılırken her yerden beyaz ışıklar fışkırıyordu. "Kim bu lazerleri koydu film mi cekiyoruz?" Başımda dikilen Agâh'la yutkunma ihtiyacı hissettim fakat boğazımda korkunç bir ağrı vardı. "Günaydın, nasıl hissediyorsun?" Kötü. Berbat durumdayız. Bence de hadi fişi çeksinler. "Muhte-" boğazıma binlerce iğne batıyor gibi oldu. "Yorma kendini mideni yıkadılar devlet hastanesindeyiz." Hissettiğim soğukla üzerine baktım. Hastane kıyafeti ve iç çamaşırlarım vardı. Sadece bunlar vardı! "Kıyafetlerim ner-" öksürmeye başladığımda cümlem yarıda kaldı.
"Deniz kıyafetleri teslim aldı istersen örtüyü çek üstüne birazdan ziyaretçilerin gelir." Ziyaretçi mi? Kimler geliyordu ki? Gözlerim kapıya döndü. "Bakma öyle kapıya senin çok aşırı sadık asla yalan söylemeyen ördek arkadaşların geliyor. Pardon ördek mi dedim? Örnek arkadaşların!" Arkadaşlarıma olan siniri hala mantıklı gelmiyordu. "Niye sevmiyorsun onları?" Dalga geçmişim gibi gülmeye başladı. "Gelince kendileri anlatsın heyecanı kaçmasın. Daha onları yakalamam gerekiyor sonuçta!" Ellerini pantalonun cebine atıp refakatçi koltuklarına geçti.
Dakikalar içinde kapı çaldı. İçeriye Vira, Göktuğ, Özkan,Ufuk,Tutku,Sidal,Deniz,Mete ve Uğur giriş yaptı. Tamam yeter artık çok fazla kişi var burda! Bittiklerini düşündüğümde onlar Agâh'ın yanına geçtiler ardlarından da Mehir,Leyal,Atlas ve Demir giriş yaptı. Agâh yüksek sesle "Assolistler de giriş yaptı! Bakın yalancılar gelmiş,merhaba diyin." Mete, Göktuğ ve Vira bizimkilerin yanında durmuyorlardı?
"Burda ne dönüyor?" Kimse bana cevap vermedi. Mete sinirle Demir'e bakıyordu. Özkan mutlulukla sırıtıyor, kolunu Vira'nın omzuna atmış duruyordu. Ufuk ortamın gergin havasını bozup bana döndü "Niye her otu boku içiyorsun?" Sorun benim içmiş olmam mı! O oto kaynatan senin ekip liderin alo?
Agâh kabahatin kendinde olduğunu bildiğinden elini ensesine atıp bıkkın bir nefesle "Ufuk hesap sorma,ona otu içiren bendim."diye beni korudu. Atlas Özkan'a dönüp"Sevdiğimi çaldın şimdi de arkadaşlarımı mı alıyorsun benden?" Sitemiyle çıkışınca Özkan savunmaya geçti.
"O kıza 4 yıldır aşığım lan ben! Sen 1 yıl önce tanıdın ananı sikeyim yolda gördün sadece onu! Takıntı haline getirdin pezevenk, kızı takip ettin! Senin yüzünden intihara kalkıştı benim Papatyam!" Oha! Kızı intihara sürükleyen ne yapmış olabilirdi ki? Atlas hazırlıksız yakalanmışcasına etrafa baktı. "Söylemedin! 4 yıldır seviyorum demedin?" Özkan'ın elleri titriyordu sinirden "Söylesem ne değişirdi ruh hastası! Orospu çocuğu sen benim Papatyamı soldurdun ona zorla dokunmaya çalıştın kansız piç!" Duyduğum sözlerden sonra gözlerim doldu. Yıllardır yanında olduğum Atlas bir kıza tecavüze mi yeltenmişti yani? Hikaye bize yanlış mı anlatılmıştı? Özkan ani sinirle Atlas'ın yüzüne yumruk attı. Agâh Özkan'ın kolunu tuttup "Sakin ol Papatya yaşıyor ve seninle bunu unutma." Özkan Agâh'tan kolunu çekip koltuklara geçti.
Vira'nın gözleri de benden farklı sayılmazdı. Ortamda ağlamayan kızların sadece Leyal ve Mehir olması midemi bulandırıyordu. Tutku kaostan beslenir gibi göz yaşlarını silip iki adım öne çıktı. Leyal'le göz göze gelmişlerdi. "Söyle canım nasıldı son okuduğun kitap?" Leyal tırnaklarını etine batırıp "Siz ağ bağlantımı kesip IP adresime eriştiniz değil mi?" diye sordu. Deniz de Tutku'ya ayak uydurup gözlerini temizledi. "Ben yaptım. Gurur verici değil mi? Senden daha profesyonel hackerlar var ekibimizde,mesela ben! Hoşuna gitti mi o resimler?" Ne resminden bahsediyorlardı?
"İnsanların özel hayatını gözlemlemek suç Denizciğim."Leyal ilk defa gözüme itici gelmişti. Vira ileri atılıp Leyal'e alayla sırıttı. "Tatlım biz bunu zaten biliyoruz fakat senin bildiğini sanmıyoruz. Erna'nın telefonuna erişim sağlaman,beni ve Göktuğ'u verilerimizle tehdit etmen gibi basit numaraların da suç." Telefonum Leyal tarafından hacklenmiş miydi? "Ne zaman öğrendiniz tehdit edenin ben olduğumu?" Pişkin sırıtışıyla Vira'ya sormuştu soruyu. Onun yerine Göktuğ cevapladı. "Deniz gösterdi her şeyi belgeler halinde. O,senin kitap okuma adı altında yaptığın pisliği telefonlardan temizledi." Deniz keyifle sırıtıyordu. Eserleriyle gurur duyuyor gibi Vira ve Göktuğ'a bakıp"Aferin aslanlarım böyle devam"diye gazladı.
Agâh üçüne de 'Bunlardan adam olmaz.' bakışı atarak yanıma yaklaştı. "Daha iyi misin?" Zehirlenmemi soruyorsa iyiydim, psikolojik soruyorsa berbat durumdaydım. Burda neler olduğunu söylememekte ısrar ediyorlardı. "Neler oluyor lütfen anlatır mısın?" Gözleriyle Demir'i işaret etti. "Arkadaşların anlatsın." Demir çatık kaşlarıyla Agâh'a bakıyordu. Agâh'ın üstü başı toz toprak olduğundan benimde inceleyesim geldi. Mesela gömleği neden çok açık duruyor gözüme? Kızım sapık mısın sen konuya dön! Of iç ses azıcık eğlenelim dedim.
Demir bakışlarını bana çevirip"Gerçekten sana anlatmamışlar."diyerek daha çok kendi kendine konuşuyordu. Kimse anlatma zahmetine girmiyor ki paşam! Anlatın da öğreneyim yavrum evladım. Ufuk Özkan'ın yanından ayrılıp Agâh'ın dibine,yani yanıma geldi.
"Mehir ve Demir'in sana ailen tarafından tahsis edildiğini biliyor muydun? Ya da Leyal'in hacker olduğunu? Unutmadan söyliyeyim Atlasın da hapishaneden kurtulmak için sana bakıcılık yaptığını duydun mu?" Aynı anda çok fazla bilgi öğrenmek bünyeme ağır geldi. Nefes alış verişlerim birbirine girmişti. Agâh sözü Ufuk'dan devraldı "Mehir ailesini geçindirmek için senin ailenden para alıyor yanında bulunarak. Demir sadece Mehir'i sevdiğinden çevrende bulunuyor. Leyal,ailenin isteğiyle hayatına sızan bir hacker. Atlas kızlara yaptığı sözlü taciz şikayetleri yüzünden hapishaneya gitmek üzere,senin maskotun olmayı kabul etmese çoktan hapishanede şişlenirdi."
İkisinin de anlattıkları ortama benim için bomba gibi düşmüştü. Hayatım ailemin tiyatro sahnesine dönmüş,ben bir kez bile şüphe etmemişim! Ettin,unuttun Erna. Hipnoz. Ne hipnozu? Psikologunu hatırla. Onlar ormanlık alana götürüyorlardı sonra,sonrası yok? "Agâh!" Bağırışımla odadakilerin gözleri bana çevrildi. "Herkes çıksın Agâh'a sormam gerekenler var hastayım ben rahat bırakın!" Yüzsüz ailemin kuklaları odayı anında terk ettiler. Agâh başını Uğur ve Ufuğa çevirip "Size bırakıyorum onları."diyince ikisi de odadan toz oldu.
Vira endişeli bakışlarla beni izliyorken Deniz koluna girdi "Agâh'ın ona anlatması gerekenler var biz çıkalım hadi." Vira çıkarken peşinden Mete'de "Beni bekleyin!"diyerek odayı terk etti. Özkan, Göktuğ,Sidal ve Tutku da odadan çıkınca Agâh bana döndü. "Şimdi sor bakalım ne oldu?" Gerginlikle sol dizini titretiyordu. "Önce sakin ol,bana geçmişimle ilgili dosyaları bulabilir misin?" Sorgularcasına sağ kaşını havaya kaldırdı. Normalde olsa bu haline saatlerce gülebilir,dalga geçerek taklit edebilirdim. "Bulurum." Kısa,net cevabıyla derin bir nefes aldım.
Gerçekten hipnotize edildiysem doktor raporumda çıkması gerekiyordur. "Niye sordun? Aradığın özel dosyalar mı var?" Ellerim üstümdeki pikeye yapıştı. Gerginlikten vücudum garip tepkiler vermeye başladı bile! "Yok!" Ani çıkışım şüphe duymasına sebep olmasın diye saçmalamaya başladım. "Yani önceki dosyalara ulaşırsanız falan güzel olur,ayrıca burda Selinler yoktu onlar görevde mi? Sizinkiler Selinleri tanıyorlar mı? Tanımıyorlarsa onları bildiğimi belli etmemem mi gerek? Sen hangi tarafta daha çok vakit geçiriyorsun? Ailem neyin başında? Bu oda ne çok ışık alıyor! Acıktım ben açman var mı?" Tüm tuşlara basarak bölüm geçmeye çalışıyordum.
Yüzüne şok dalgası yayıldı. Gözlerini kırpıştırıp,sol eliyle burun kemerini sıktı. "Erna,iyi misin?" Acaba doktor onlara yaşadıklarımı anlatmış mıdır? Ya da araştırma yapmışlar mıdır? Tabi ki araştırmıştır! Ailem,ailelerinin katili. Artık sus Erna. Bundan sonra susmak istemiyorum iç ses.
"İyiyim! Hem açım dedim ya açma bul bana hadi." Etrafına bakınıp telefonunu çıkardı. Odayı arama sesi doldurduğunda merakla telefonuna bakıp "Kimi arıyorsun?" diye parladım. "Özkan'ı. İki dakika susarsan konuşucam." Arama açıldığı an Özkan'ın "Efendim?"sesi odada yankı yaptı. "Kantine yakınsan iki açma kap gel odaya,hasta hasta kafamı ütüledi." Bana mı demişti ütü diye? Hayır yani olsam olsam bulaşık makinası olurum ütü ne dağ ayısı! Ütüye taş çıkarır daha da iyisi olurum bunlar beni kesmez.
"Yakınım,gelirken diğerlerini de yanıma alayım mı?" Alma,başım ağrıdı öğrendiğim şeylerden sonra. İnsan çevresinde bu kadar pislik biriktiremez yemin ederim. "Tak peşine birilerini. Çok gelirse gözüme kovarım." Küçük bi' kahkaha atıp bana döndü,somurttuğumu görünce daha da gülmeye başladı. "Sen kalabalık olacak diye mi somurtuyorsun?" Ne münasebet göbek atıyorum! Mutluluktan havalardayım şu an,bak hatta uçuyorum! "Yok canım gelsinler tabi." Çok isteksiz söylemiştim her bir kelimeyi. Gelmeyiniz ey dostlar bu hastane geçilemez! Aklıma lisede 18 Mart töreni için okuduğum şiir gelmişti.
Erna 18 Mart 2020/ İzmir
"Gelmeyiniz ey düşmanlar, Çanakkale geçilemez. Bekler nice kahramanlar, Çanakkale geçilemez." Kendi kıtamı okuyup sınıf sırasına geçtim. Elinde not defteriyle şiirleri yazan Leyal hocanın gözüne batmış olmalıydı ki "Kızım saygılı ol,dinle şiirleri!"diye azarladı. Sıranın arkasında ki Mert'ten "Bizim zamanımız da kitap okuyanları dövüyorlardı!" Şeklinde absürt bir bağırış yükseldi. Leyal arkasını dönüp not defterini havaya kaldırdı. "Not tutuyorum." Mert anlık donup sonrasında "Olsun onu da dövüyorlardı." sözleriyle geri çıkıştı. Mert'in yanındaki Atlas Leyal'e kızan hocaya bağırarak çitleri gösterdi "Hocam okuldan kaçıyorlar!" Hoca kafasını yavaşça Atlasa çevirip"Koş yakala!" diye azarladı. Atlas tam sırayı terk edip peşlerinden kaçıcakken hoca ensesine yapışıp "Rehberlik servisini özledin galiba?" der demez Atlas ellerini yukarı kaldırıp "Canan hocayı severim," bekleyerek"ama uzaktan." kelimeleriyle tamamladı cümlesini.
Sınıfımda en kafa dengi ikili Mert ve Atlas olabilir,içimden durumlarına kahkahalar atıyordum.
Erna 2024/ Seferihisar Devlet Hastanesi Günümüz
Anılardan sıyrılıp kapı sesine döndüm. İçeriye ellerinde açma poşetleriyle Özkan,onun arından da Ufuk'la Mete giriş yaptı. "Hasta ziyareti değil de mahşer alanından bir kesit sanki,neler yaşadık bu gün?" Mete konuşa konuşa koltuklara geçti. Ayakta duran Agâh'da kendini Mete'nin soluna atıp Özkan'ın elinden poşetleri kaptı. "Lan sana açma al dedik! Üç boyoz,iki poğaça,dört gevrek almışsın! Salak mısın oğlum sen?" Agâh delici bakışlarının kadrajina Özkan'ın koymuş elindeki poşeti havada sallıyordu. "Git açma al gel,hemen." Ne açma sevdası paşam? Ben bu kadar diretmedim açma diye lan size ne oluyor!
Özkan söylene söylene odadan çıktı. Ufuk keyifle Agâh'ın elinden poşeti alıp boyozlara saldırmıştı. Mete'nin gözleri beni tarıyor,sanki ruhen yaralandığımdan emin de iyi gelmek için çırpınıyordu. "Gece kuşum ölmedim ama ayaktada değilim. Kısmen ayaktayım bence, sonuçta bu hasta yatağı yüksek. Ayaktayken de yukarıdan bakıyoruz dünyaya aynı şey!" Sonlara doğru bağırmasaydım iyiydi. "Sen cidden ters insansın. Konuyu nasıl açtın,nasıl kapattın anlamadım gitti." Mete,Ufuğun bana olan şaşkın bakışları ve sözleriyle gülmeye başladı. Agâh bizi izlerken gevrek tıkınmaya başlamıştı bile! Arkadaşlar ben açım aç! Hani bana yemek? Yeni mideni yıkamışlar dur yerinde. Acıktım! Ben aç mı kalayım? Yemek yemiyeyim mi?
Agâh'ın telefonunda yükselen Ben seni sevdugumi/ Kazım Koyuncu çalmaya başladığında elinde gevrek parçasıyla odayı terk etti. Gizli saklı telefon görüşmeleri,en merak ettiğim! Yerimden de kalkamam ki nasıl dinleyeceğim ne dediğini offf. Dakikalar içinde geri geldi. Yüzü ölü görmüş gibi ben ve Ufuk arasında geziniyordu. "Mete,Erna sana emanet. Kuzenine sahip çık. Akşam dönmüş oluruz. Hastanede Vira ve Göktuğ da kalıcak bakarsınız birbirinize." Ufuk da ayaklanıp Agâh'ın yanına geçti. Mete oturduğu yerden "Peki,akşam görüşürüz."diyerek yemek yemeye döndü.
Ufuklar odadan çıktığı an yanımdaki komodinin üstünden telefonumu aldım. Annem,Babam bir de bilinmeyen numaradan aramalar vardı. Bilinmeyen numaraya tıklayıp telefonu kulağıma götürdüm. Çalıyor, çalıyor, eee bu hala çalıyor açan yok. Ümidi keseceğim anda karşı taraftan "Alo?" Sesi geldi. Asıl sana alo? "İyi günler,beni aramışsınız da numaranız kayıtlı değildi. Kimsiniz acaba?" Karşı taraf derin derin nefesler almaya başladı. "Yeşim ben. Kimsem olur musun? Çocuk yurdunun eski müdiresi. Hatırladın mı?"
Kimsem olur musun? Çocuk yurdu. İsim çok tanıdıktı. "Özür dilerim çıkaramadım." Kadından ağlamaya yakın ses tonuyla "Yardım etmen lazım Erna. Ali deden hatrına,lütfen." Dedemi tanıyordu! Herkes niye dedemi tanıyor artık kafam karışmaya başladı. Ben nasıl yardım edebilirim ki daha kendime hayrım yok. "Erna? Orda mısın?" Görmese de başımı sallayıp "Burdayım." dedim. "Baban Ali abinin yardımlarını öğrendi. Mahvettiği ailelerin çocuklarına yardım ettiği için Ali abiye sövdü, ölüye saygısı yok. Bütün çocukları ortadan kaldırmayı planlıyor lütfen babanı durdur." Ne yapabilirim ki? 'O beni hiç dinlemez.' nasıl derim bu kadına?
Agâh'ın tüm arkadaşları babamın hedefinde,ölüme doğru mu gidiyorlar şu an? Agâh o yüzden apar topar çıktı değil mi? "Mete gitmemiz lazım!" Bağırışım Mete'nin yerinden sıçrayarak bana dönmesini sağladı. Telefonun diğer ucundaki Yeşim hanım "Sana yalvarırım onlara yardım et."diyerek telefonu kapattı.
"Mete acele et,Vira'yı ara burdan gitmemiz lazım! Çok büyük bela almışlar başlarına n'olur çabuk ol!" Çırpınışlarımla sorgulamadan dediğimi yaptı. Vira çıkış işlemlerimi yapıcağını söyleyip telefonu kapatmıştı. Ben de Göktuğ'yu çaldırmaya başladım. "Alo?" Açtığı saniye "Burdan çıkıyoruz Vira'nın arabasının yanına,otoparka git." Pek soru sormadan o da kabul etti. Ne yapmacağımı gram bilmeden herkesi otoparka topluyordum. Hastanede bizden sadece Vira, Mete ve Göktuğ kalması işimi kolaylaştırmıştı.
Vira çıkış işlemlerini yaptığında yanıma gelen hemşire serumu çıkarıp odadan ayrıldı. Arabasından iki parça kıyafet getirmişti şükürler olsun. Vira'nın verdiği mavi kot pantolonu altıma geçirip lavaboda hastane önlüğünü çıkardım. Stresten ne yaptığımı bilmiyordum! Mor yarım kollu t-shirt de giyinip hastane odasını terk ettim. Peşimden gelen Mete'nin adım seslerine karışan Vira'nın topuklu sesleri çok net duyuluyordu.
"Nereye gidiyoruz artık açıklama zahmetine girer misin?" Kusura bakma Mete bende bilmiyorum. Otoparkta Göktuğ ile buluştuğumuzda arabanın yakınında üç siyah Mercedes Benz görmüştüm. "Sanırım takibe alındık, Seferihisardan çıkana kadar kimseden çıt çıkmasın,eve dönüyoruz." Ön yolcu koltuğuna geçip telefonumu kurcalamaya başladım. Vira sürücü koltuğunda endişeli bakışlarla beni izliyordu. "Soru sorma Vira,şu an değil." Başını sallayıp arabayı çalıştırdı. Yol bitene,benim evime varana kadar gerçekten de soru sormadılar.
Evimizin önünde Agâh'ın aracını görmek içimde büyüyen korkuyu katladı. "Siz burda bekleyin. Eğer yirmi dakikaya dönmezsem eve girin." Araçtan indiğimde sanki deprem oldu. Yerin sallandığına adımın Erna olduğu kadar emindim. Çok güzel,cilveli demekmiş Erna annem anlatmıştı. Evin merdivenlerini çıkarken aklımda ismim dönüyordu. Sona yaklaştık Erna. Sus iç ses. Yalan,son diye bir şey yok! Basamaklar bitmiyor! Niye bitmiyor bu merdiven? 4. Kata geldiğimde evimizin açık kapısıyla bakıştım.
Çok geç kalmamışımdır değil mi iç ses? Yine geç kalmışsındır Erna. Kabul etmem! Ayakkabılarımı çıkarmadan daldım salona. Agâh sandalyeye bağlı olan Selin'le Ozan'a bakıyordu. Elinde silah olan benim tanıdığım Agâh Çakır olamaz, değil mi? Önünde babam ve annem var. Elleri titriyor Agâh'ın.
Yazar anlatımıyla.
Erna'nın bakışları yerde kanlar içinde yatan ailesini buldu. Ellerini saçlarına geçirmiş,ihtimal vermeyen bakışlarla annesinin açık gözlerini izliyordu. Agâh titreyen elleriyle Selin'in yanına yaklaştı.
Düğümleri çözme girişimi pek de başarılı olamayınca pes ederek geri çekildi. İlk defa insan öldürmenin ağır yükü omuzlarına binmişti. İçinden tekrar tekrar 'Onlar da benim ailemi öldürdü.' cümlesi geçiyordu. Erna,yerdeki ailesinin yanına çöküp sayıklamaya başladı. "Anneciğim valla eğitimlerde sızlanmam, lütfen dön. Baba sen benimle konuşmasan da olur öyle seversin bilirim. N'olur dön." Bakışları Agâh'a döndü. "Lütfen söyle onlara uyansınlar! Kızları burda,beni unuttular!" Agâh ne yaptığını yeni yeni idrak ediyordu. Arkadaşlarıyla tehdit edildiğinde bilincini yitirmiş gibiydi. "Erna." Diline gelen her sözü yuttu. "Agâh! Onlar benim ailem. Annem saçımı örmeden ölmesin! Babam bana mevzun olursan dans ederiz demişti,olunca etmedi düğünümde eder o. Uyansın istediğiyle evlenirim yeterki dans etsin! Ben anneme,babama daha çok şey anlatıcam ki! Dinlemezler,olsun yine de anlatayım. Lütfen uyansınlar." Saçlarını yoluyor,bir ileriye bir geriye sallanıyordu. Agâh, Erna'nın yanına çöküp kollarını etrafına doladı.
"Özür dilerim. Ben ederim seninle dans,ben örmeyi de biliyorum saçlarını örebilirim istersen. Ama onlar dönemez Erna. Çok özür dilerim." Çoktan pişman olmuştu yaptığına. Ellerindeki kanı ölse de silemezmiş hissine kapıldı. Dünya,4 Nisan gününü Agâh ile Erna'nın bitişi ilan etti. Onların hikayesi başlamadan intikamla bitmişti.
(Lütfen kızmayın 🤍🥹 bölüm nasıldı sizce🤍) |
0% |