Yeni Üyelik
16.
Bölüm
@birdeliyazariz

Bölüm şarkıları

 

imkansız bir aşk denir

Yunusemre ve Şekersiz (Agâh ve Erna)

 

Yalan Dünya

Murat Dalkılıç (Agâh ve Erna)

 

Evleniyormuşsun Bugün

Bağzıları (Agâh için)

 

04.04.2025 / İzmir Sasalı Mezarlığı

Erna 

 

Bir yıl çok çabuk geçmişti.

"Anne,baba bakın ben geldim." Ellerim kuru toprağın üzerinde geziniyordu.

Çiçek ekenleri dahi olmamıştı,sahi kötü insana niye çiçek eksinlerdi ki?

"Özür dilerim size 1 yıldır hiç uğramadım,uzaklardaydım." Ölümlerinden sonra kimseye hesap vermeden,apar topar ülkeyi terk etmiştim.

Tam 364 gün boyunca Rusya sınırları içinde kendime izole bi' hayat kurmuş,sakince yaşıyordum. Daha doğrusu yaşıyorduk.

Yanımda dikilmiş beni izleyen Ivan RASKOL şahsı pek rahat bırakmamıştı.

Ülkelerine adımımı attığım an önce şirketine,sonra hayatına dahil edecek kadar inatçı olması çok hoşuma gidiyordu.

 

"Ailen bunlar mı?" Bozuk türkçesiyle konuşmaya devam ederken yanıma çöktü.

"Sağ olsun başın, nasıl öldüler?"

Anlatsam inanmazsın!

İnansada anlatma,boş ver bu salak için çene çalmaya değmez bence.

Boş yapma iç ses.

 

"Cinayete kurban gittiler,çok fazla soru sormasan olur mu? Yol yordu,eve geçip uzanmak istiyorum." Muzipce sırıtıp "Dizlerime mi?" Sorusuyla utançtan bin parçaya ayrılmama sebep oldu.

Ellerini siyah dağınık saçlarının arasından geçirirken bir kez daha 'Nasıl Rus bu lan.'dedirtti.

Açık mavi gözlerini toprakta gezinen ellerime çevirdi. "Toz toprak oldun, geçelim silelim evde."

Başımı sallayıp onayladıktan sonra gri elbisenin eteklerinden kavrayarak yerimden kalktım.

Üstümdeki ince hırkayı çıkarıp mezarlık çıkışına doğru Ivan'la beraber yürümeye koyuldum.

 

"Sence annem ve babam beni izliyor mudur?" Saçma soruma cevap vermek yerine gözlerini gökyüzüne dikip "Kuşlar seni izliyor mu?" diye karşılık verdi.

"Tabi ki!" Ukalaca bir bakışla yüzüme döndü "O zaman anne,baban da seni izliyor."diyerek hayretler içinde bıraktı.

Neydi bu,metefor mu?

5 aydır huylarını çözmüş cümlelerini kavrayamamıştım.

Ivan gizemli olmayı çok seviyor.

Arabaya geçtiğimizde yağmur ciselemeye başlamıştı bile.

Sabah ayazıyla yağmurun altında ilerleyen arabadaki tek ses Ivan'ın mırıldandığı влюбился в неё(Deesmi & Onlife) şarkısıydı.

 

"Yüksek sesle söyle de duyalım paşam."

Yoldaki bakışları kısa bi' an bana döndü.

"О, спасите меня! Я влюбился в неё (её, её, её)

Я влюблёнными глазами смотрел на неё и погибал

Любовь бывает разная, и кто как выживал

О, спасите меня! Я влюбился в неё (её, её, её)"

Ben ona aşık oldum ( ona, ona, ona)

Aşık gözlerle ona baktım ve öldüm

Aşklar farklıdır, kimler nasıl hayatta kalır?

Ah kurtarın beni!

Ben ona aşık oldum ( ona, ona, ona)

 

"Öyle gelinir mi insafsız! Kalbim at koşturuyor."

Yüzündeki gülüşü genişledi.

"Kalbini yermişim." Yia sapşik!

Sağ elim sol yüzük parmağımdaki alyansda gezindi.

İçinde Rusça Ivan yazan alyans beynimi allak bullak etmeye yetiyordu.

"Şimdi ilerden sağ dön, Vira hâlâ aynı evde oturuyorsa geldik sayılır."

Torpido gözünden davetiye poşetini çıkarıp arabanın park edilmesini bekledim.

Sol çaprazımızda kalan gri bina kabuslarıma ev sahipliği yapıyordu.

Eski evim.

Görüntü kirliliği evime bakan bakışlarım

arabadan çıkan Ivan'la dağıldı.

Koyu dış cephesi ve çarpıcı mimarisiyle lacivert binaya doğru ilerlemeye başladığımda peşimden geldiğini biliyordum.

 

"Vira çok vermez tepki değil mi?" Ya senin bozuk Türkçeni yerim ponçik Rus'um.

"En fazla davayla vurur."

Espiriyi anlamasada gülmeye başladı.

Kıyamam Türkçe ne dersem anlayamadığından komik sanıyor garibim.

Binanın girişinde 3. Katın zilini çalıp geri çekildim.

Üstündeki gri t-shirt altındaki siyah düz kot pantolonla Ivan'ı damat diye alır mıydı ki?

Serseri tipli sevgilim boş gözlerle evin dış cephesini inceliyordu.

Ben bunun masum bi' iş adamı olduğuna nasıl inandıracaktım herkesi.

 

"Kim o?" Sesli diafondan gelen Agâh'ın sorusuyla olduğum yere mıhlandım.

Vira'nın evinde Agâh? Evinde Vira'nın Agâh? Agâh Vira'nın evinde?

Tüm kombinasyonları yaptıysan çocuğa cevap ver!

Ivan diafona cevaben "Biziz." dedi de adam nasıl tanısın Ivan'ı?

Ben de yönelip "Aç kapıyı."demeseydim kimse içeri almazdı.

Kapıdan gelen 'Kılik.' sesiyle binaya geçtik.

 

Asansörde 3. Kata basana kadar Ivan tek kelime etmedi.

Asansör durdu,nefesimi tuttum. Ivan'ın eline yapışıp tüm güvenimi onunla sağladıktan sonra asansörden çıktım.

Vira ile Mete kapının önünde dikiliyorlardı.

Vira'nın saçları görmediğim süre boyunca beline kadar uzamış açık kumral buklelerini serbest bırakmıştı.

Mete kıvırcık saçlarını her zamankinin aksine özenle köpüklemiş duruyordu.

Vira'nın üstündeki mavi kot geçen kış ona verdiğim giysiler arasındaydı.

Hâlâ benim anılarıma sahip çıkıyor olması içimdeki Erna'ya umut olmuştu.

 

Ivan 'Hadi' dercesine elimi haraket ettirdiğinde ilerlemeye başladım.

"Selam." Kısık sesime rağmen duymuşlardı.

Vira dayanamadı,saniyesinde boynuma atladı.

"Ortalıktan koca bir yıl kayboldun! Yine de sana kızamıyorum." Kendine kızdığı sesinden belli oluyordu.

Vira bana sarıldığında Ivan geri çekilip yabancılık hissiyle elini ensesine attı.

"Şey,selam?" Kıyamam Rus'um benim.

Mete'nin bakışları Ivan'a çevrildi.

"Sen kimsin?" Şimdi şöyleki gece kuşum o senin enişten enişten.

 

Vira sarılmayı bırakıp elimdeki poşete odaklandı.

"Küçücük poşetin bavula dönüştüğünü söyle, lütfen bu gerçekleşmiş olsun."

Bakışlarıyla içini inceliyor poşetin,deli kadın.

"Şansına küs,o poşette sadece davetiye var."

Gözleri Ivan ve benim aramda mekik dokurken içeriden yükselen "Ayakta kaldılar, geçsinler içeri öyle sorguya tutun."bağırışıyla adımlarım geri geri gitti.

Sırtım Ivan'a yaslandığı an benimden tutup destek vereken evin içine ilerletti.

Ivan olmasa asla cesaret etmezdim.

 

Meteyle Vira da ardımızdan gelip kapıyı kapadılar.

Karşımda Agâh, Göktuğ ve Deniz duruyordu.

Göktuğ ikili koltukta yeşil kapşonlusu ve siyah pantolonuyla Deniz'le oturuyordu.

Deniz üstüne lacivert crop, altına da mavi Jean pantolon vardı.

Agâh karşılarında ki tekli koltuktan siyahlara bürünmüş duruyordu.

Ivan'a dönen gözlerle poşeti yukarı kaldırıp "Kim davetiye ister?"sorumu sormam pek mantıklı olmadı sanırım.

"Davetiye? İnşallah düşündüğüm konuda değildir." Göktuğ tam olarak düşündüğün konu koçum.

Poşetin içinden iki tane davetiye çıkarıp Göktuğ ile Deniz'e uzattım.

Korkarak açtıklarında yüzlerinin aldığı şekil gerilmeme sebep oldu.

Göktuğ çatık kaşlarıyla "Ivan kim?" dediğinde yanımdaki masum Rus'um el kaldırdı.

"Benim." Sesinde gerginlik akıyor, kıyamam ki.

 

Deniz sevinmekle sövmek arası kendi kendine düşünüyor gibiydi. Agâh yerinden kalkıp Deniz'in elinden davetiyeyi kaptı.

"Düğün? Rusya'da?" Başımı onaylar şekilde salladım. Ivan'ın yüzüğü taktığı elini kaldırıp kendi yüzüğümle beraber gösterdim.

"Evlendiğimi söylemek için dönmüş olabilirim. Tabi siz beni öldürmezseniz." Sonlara doğru sesim kısılmıştı.

Mete ellerini kütletip Vira'ya döndü.

"Dalga geçiyor her halde?"

Baya baya evleniyorum kuzen.

Vira yanıma yaklaşıp"Ciddi misin?" dediğinde benim yerime Ivan "Sizler anlattığı kişiler misiniz?"diye aklındaki soruyu sordu.

 

Rusya'da bol bol arkadaşlarımı anlattığımdan tanışmak istiyordu.

 

Üç ay önce Rusya

Erna

 

"Ivan yemek yiyelim! Acıktım!"

Bağırışlarımla odadan çıkıp mutfağa yani yanıma geldi.

"Ne yemek istersiniz keçilerimi kaçıran hanımefendi?" Alaycı yorumuyla ellerimi yukarı kaldırıp "Açma!"diye bağırdım.

Sonra duraksayıp Rusya sınırları içinde açmayı nerden bulacağımı düşündüm.

Bulamam ki!

Of of açma istiyorum.

"O ne?" Nasıl anlatılır yaşama sebebim açmam.

"Yuvarlak, içi boş halka yani. Hamurdan yapılıyor. Yeniyor. Başka ne diyebilirim ki?"

Tek kaşını kaldırıp "Sencede fazla açıklayıcı olmadı mı?" demese karmaşık olduğunu sanki bilmiyordum.

Mutfak masasına geçip Ivan'ın dolabı incelemesini izlemeye başladım.

"Makarna var, ister misin?" Pek seçeneğim olmadığından kabul ettim.

 

"Biraz daha anlatsana." Makarnayı ısıtıp karşıma oturmuştu.

Tabaktaki makarnayla oynarken onu taklit edip tek kaşımı kaldırdım.

"Neyi anlatmamı istiyorsun?"

Bilmezden gelmek hoşuma gidiyordu.

"Seni, çevreni." Bakışlarımı gözlerine çevirdim.

"Vira vardı mesela annem gibiydi. Hatta annemden daha çok ilgilendi benimle emeği çoktur bende.

Mete var kuzenim. Deli dolu çocuktur da belli etmez. Göktuğ vardı,pek sosyal değildi ama konuştu mu susmaz boş da yapmardı bol bol.

Deniz vardı proje yaptığım. Çok tatlı kızdır,hayata bakışı farklı tertemiz kalbi var Denizin." Ayrıca hackermiş. Göktuğ,Vira ve Mete dışında olanlar da bana ihanet etmiş. Bunları sen bilme Ivancım yoksa tanışmanız tatlı durmaz.

 

"Tutku vardı az da olsa severim esaslı kızdı. Sidal,Agâh'ın kardeşi enerjik bıcır bıcır biri. Özkan ile Ufuk var onlar da delikanlı çocuklardır işinde gücünde hepsi." İşleri mafyacılık galiba. Bak o kısmı öğrenmeden kaçtım gidince soralım Ivan'ım.

 

İlgiyle dinliyor aralarda soru da soruyordu.

"Çok kişiymişsiniz,ne kadar şanslısınız." Ailesinde tek çocuk olduğundan yalnızlık çekiyor benim çilekeş aşkım.

Kıyamam ki minik Rus'uma.

"Sende şanslısın, Rusya'da iş adamı olmak kolay değil yiğidim."

Yüzünde gamzeli gülüşü yerini aldı.

"Sen gelince büyüdü işler,benim en büyük şansımsın."

Ay canım kendim. Tabi şansım bereket üstümde geziyor maşallah.

 

Anılardan uzaklaşıp gerçeğe döndüm.

Deniz Ivan'a dönmüş "Ne anlattı ki?"diye merakla bakıyordu.

"Sizlerin ailesi olduğunu,kendi ailesini hiç anlatmazdı zaten."

Agâh duyduklarıyla seslice yutkundu.

"Hiç mi anlatmadı?" Ivan çok normalmiş gibi "Hiç anlatmadı." demeyeydi iyiydi.

Agâh'ın gözleri beni bulduğunda Ivan'ın tuttuğum elini daha da sıkı kavradım.

"Ayakta kaldık,otursak mı?" Vira "Buyrun,tabi ki."dediğinde üçlü koltuğa geçip yanıma Ivan'ı çektim.

Göktuğ bize dönüp "Nerde? Ne zaman? Nasıl? Ne ara tanıştınız?" tüm sorularını sıraladı.

Ivan anlatmaya meraklı olduğundan azımı açmadan onu dinledim.

"Rusya'da 9 ay önce şirketimde işe başladı. Mimariyle uğraşıyorum da kendi çapımda." Kendi çapı dediği de üç şirketi olması.

"Erna işe başladıktan 5 ay sonrasında olduk sevgili. Az koşmadım peşinden. Onun için Türkçe dersleri aldım, tabi etkilenmedi. O inatsa ben daha inat biriyim dedim,kaçırdım. Yani iş yerinden yemek yemeğe kaçırdım."

Makarna yedikten sonra dönmüştük.

 

Araya Deniz atladı"Patron olunca yemeğe kaçırman kolay tabi,yiyorsa burdan bizim yanımızdan kaçır." Ivan, belimden ve bacaklarımın altından kollarını geçirip yerinden kalktık.

Ellerim anında boynuna yapıştı "İndir! Ivan!" bağışlarımı duymazdan gelip Deniz'e "Kaçırayım mı?"diye beni gösterdi.

Elin Rus'u iyice Türk oldu iyi mi?

"Deniz inat etme,valla kaçırır beni şu an son isteğim kaçırılmak!"

Ivan yanağımdan öpüp "Her saniye kaçırabilirim bağırıp durma."dediğinde utançtan sesim soluğum kesildi.

 

Vira düşerim sanıp "İndir kızı bir yerinize bir şey olacak!" çığlık kıyamet ortalığı yaygaraya verip yerine oturdu.

Göktuğ da Ivan'a bakıp "İndir Erna'yı."diye sert bi' dille uyardı.

Ivan fazla dikkat çektiğini fark edip beni koltuğa geri bıraktı.

Oh şükür derin derin soluklanıp üstümü düzelttim.

Tüm bakışları Ivan'a kilitlendiğinden kimse dövmemi fark etmemişti.

Bileğimin iç kısmında ince şekilde İlkbaharda Kıyamet yazısı bana göz kırpıyor.

Şarkıyı her açtığımda sanki 4 Nisan'ı yaşıyordum.

 

22 Kasım Rusya

Erna

 

"Canın çok yanıyor mu?" Ivan vücudundaki dövmelere yenisini ekliyordu.

"Hayır güzelim, çevir kafanı bakma bu yöne." Omzuna yapılan kalp atışları ikimize aitti.

"Bende yaptırmak istiyorum acımıyorsa."

Anlına dökülmüş siyah saçlarını sağ omzunu kımıldatmadan geriye attı.

"Senin canın tatlı, acır. Olmaz."

Hiç de bile canım yanmıyor benim!

Dövmesini yapan kişiye Rusça durmasını söyleyip yönünü tamamen bana çevirdi.

"Çok yapmak istiyorsan geçici yaptır. Sonradan pişman olmazsan kalıcıya çevirirsin." Söyledikleri gayet mantıklı geldiğinden başımı salladım "Tamam." Sona doğru 'M' harfini uzattığımda gülüşü derinleşti.

 

Kendi dövmesi bittiğinde yerinden kalkıp benim geçmem için kenara çekildi.

"Ne dövmesi istersin?" Dövmesini yapan adamın elinden garip aygıtı alıp yanıma yanaştı.

"Sen mi yapacaksın?"

"Yapmayayım mı?" Omuz silkip "Fark etmez."şeklinde geçiştirdim.

Dövme olarak 4 Nisan'ı yansıtan şeyleri aklımdan geçirdim. Şarkı ismi aklıma geldiği an telefonumu çıkardım.

İstediğim şarkının ismini Google yazıp onun önüne bıraktım.

"Bu şarkıyı istiyorum, bileğime."

Bileğimi kavradı,damarlarımın üstünde gezinen parmakları bileğimin az altında durdu.

"Buraya yapalım o zaman?"

Tekrar onayladım.

 

Saatler içinde barın alt kısmına inşa edilen dövmeciden çıkmıştık.

Saat 03.12 civarı olduğundan eve geçip uyumak dışında düşüncem yoktu.

 

"Nereye daldın yine?" Kulağıma gelen seslerle ana döndüm.

Agâh daldığım kuyudan çıkarmıştı.

Vira ve Deniz Ivan'ı soru yağmuruna tuttuğundan Göktuğ,Mete ve Agâh başımda hesap sorma fırsatı yakalamışlardı. Yerimden kaldırıp cam kenarına ayağa dikmişlerdi caniler.

 

"Öylesine daldım. Nasılsınız?" Nasılsınız mı? 1 yıl sonra ne saçmalıyorum ben! Sanki dün burdaymışım da tekrar gelmişim gibi saçmalık!

"Biz iyiyiz de sen nasılsın?" Sorma gece kuşum. Berbat durumdayım.

Hayatımdaki tek iyi şey Ivan'ın varlığı.

"Muhteşemim! Düğünüme geliyorsunuz değil mi? Valla gelmezseniz yakarım çıranızı."

Mete gülüp "Pasaport bulursam gelirim."diyince o minik ayrıntıyı unuttuğum aklıma geldi.

Kaynanacığım Rus gelin alamadığından bari düğün Rusya'da olsun demişti ya.

"Alırım sana pasaport o kısmı boş ver. Çok güzel Rus kızları var ordan birini de sana ayarlarız." Mete iki adım geri çekildi.

"Tutku beni lime lime doğrar,tövbe de Erna!" Tutku mu? Lan! Bunlar sevgili mi oldular,1 yıl gittim sadece ne ara!?

"Siz Tutku ile?"

Mete leb demeden leblebiyi anladı.

"Evet Tutkuyla sevgili oldum varmı başka sorun?"

"Ne zaman oldunuz! Biliyordum!"

Mete sorgular yüz ifadesiyle "Nasıl biliyordun? Daha üç haftadır sevgiliyiz."dediğinde modum düştü.

Ne üç haftası mallar! Siz nerdeyse bir yıldır sevgili gibi atışıyordunuz.

Benim olmadığım bir yılda da atışmışmıydılar pes yani!

 

"Başka ne gelişmeler var?"

Göktuğ boş boğazlığa geçiş yapıp "Deniz ve ben var,Papatya ile Özkan nişanlandı.

Vira da Ufuk'la flört ediyor.

Mehir aptalıyla Demir malı evlenmiş," Sonra duraksadı "her neyse çocukları oluyor sanırım bizene bundan! Ben ne anlatıyordum?"

Ufuk'la flört eden Vira kısmını idrak eden beynim çığlığı bastı.

"Benim canım kankim sonunda sevgili mi yapma yolunda!" Ufuk içine kapanık tipik emo gibi dursada Vira'yla çok yakışırlardı!

 

Vira sevgili kelimesini duyunca yanımıza geldi.

"Kim yapmış sevgili? Bu deli neden bağırıyor?" Boynuna atlayıp "Canım kankam!"diye bağırmaya başladığımda boğuldu galiba.

"Erna-"

"Sus kız Ufuk'la sen ha! Aferin len!" Biraz daha sarıldıktan sonra geri çekildim.

Yüzü kıpkırmızı kesilmişti.

 

"Oldu öyle şeyler." Utançla geriledi. Yerim ben bunu ya!

Ivan yanıma gelip kulağıma eğildi.

Baya eğilmesi gerekti zaten adam maşallah 1.90 boyunda.

"Kurtar beni, arkadaşların her şeyi soruyor." Emin ol daha yeni başlamışlardır.

Isınma turlarında bu kadar korktuysa benim minnoş Rus'um çapraz sorguda ne hale gelirdi.

Minnoş Rus dediğin adam geceleri hiç tekin mekanlarda takılmıyor.

Sen ölmemiş miydin ya?

Daha sabah vardım,mal.

Sensin mal, iç sesler kapatılsın!

 

Ivan'ın sevimliliğine dayanamayıp öptüğümde "Of ben ne diyorum sen ne yapıyorsun! Sabrımla oyun oynama güzelim."diyerek belime dolandı.

Ama sabrı çok şeker tam oynanmalık.

Göktuğ "Aile var!"uyarısı geçerek aramıza girdi.

Elimdeki yüzüğü gösterip "Burdaki tek resmi aile zaten biziz."diye sitemde bulundum.

"Evlenmeden olmazda de Göktuğ tam olsun!" Söylene söylene üçlü koltuğa geri oturdum.

Ivan'da kendini yanıma bırakıp "Ne zaman davetiye dağıtmaya çıkarız? Evini görmeye gidecek misin?"demese olmuyordu!

Ev falan görmek yok! İstemiyorum o evi görmeyi.

Şeytanlar içinde gezinsin o evin emi!

 

Davetiye dağıtacak pek de insan tanımadığım için bütün davetiyeleri Vira'ya vermiştim.

O gelen olursa ulaştırır zaten.

Başımı Ivan'ın omzuna atıp tartışan Mete ve Göktuğ'u izlemeye koyuldum.

"Göktuğ ver o t-shirt benim!" Mete Göktuğ'nun az önce koltuğun arkasında bulduğu t-shirt için üstüne doğru atladı.

"Yalan atma lan benim t-shirt bu geçen yatıya geldik hepimiz o zaman çıkardım!"

Onlar birbirini yerken Ivan "Hep böyleler mi?" diye bağırmak zorunda kaldı.

Kargaşadan ses duyulmuyor ki!

 

Agâh sorusuna cevap verdi.

"Her zaman böyleler." Sesi buz gibiydi.

Aramıza öldüğüm duvarları çin seddine çevirmiş de olabilir.

 

Günümüz

Agâh

 

Karşı koltukta oturan gri elbiseli Erna hala aklımın almadığı bi' gerçekti.

Bir yılın ardından tekrar gelmiş, yanında da sırık siyah saçlı garip nişanlısını getirmişti.

Arka fonda Evleniyormuşsun Bugün

Bağzıları çaldığına adım kadar emindim.

Bu günün önemini bilen sadece Erna ve ben değildik.

Ailesini öldürdüğüm gün dönmesi ne kadar tesadüf olabilirdi ki?

Ya da kuruntu yapıyor olabilirim.

Her neyse.

İçimde kalan yarım duygularla yola devam etmem gerektiğinin bilincindeyim.

 

Yanındakinin "Hep böyleler mi?" Sorusunu duyduğumda günlük sabrımı çoktan doldurmuştum.

"Her zaman böyleler."sert bi' dille verdiğim cevap Erna'nın Ivan'a daha fazla yanaşmasına sebep oldu.

Kendi ellerimle öldürdüm her yaşayamadığım anıyı!

Bulanık görüş alanım hapların etki ettiğininin göstergesiydi.

Ellerim uyuşmaya, gözlerim kararmaya başlamıştı bile.

Soğuğun içime işlediğini hissetmek ödül sayılırdı.

Ha uyku ilacı ha tarihi geçmiş uyku ilacı,ne fark ederdi ki?

 

Günümüz

Erna

 

Her şey saniyeler içinde gelişti.

Agâh Ivan'a cevap verdikten sonra gözleri kapandı.

Deniz telaşla abisini, Ufuk ve Özkan'ı aramıştı.

Bu sırada Vira hem ambulans çağırdı hem de Sidal'a haber verdi.

Göktuğ nefesini kontrol etti,Mete ilaçlardan neyi içtiğini arıyordu.

Evin içi fazla ses doluydu.

Ivan yerinden kalkıp yardım edebileceği her hangi bir şey aradı.

Bense dondum.

Dünyam 4 Nisan günü tekrar durdu.

Agâh intihar mı etmişti?

Yoksa sadece bayılmış mıydı?

Aşağıdan duyulan ambulans sirenleriyle yerimden kalktım.

Evin kapısına gelen sağlık çalışanlarına kapıyı açtığımda içeriye doluştular.

Apar topar Agâh'ı götürdüler.

Ambulansa sadece Göktuğ ve Deniz binmişti.

Ivan'la arabaya atladığımızda Virayla Mete de bizimle geliyorlardı.

Anılar zihnimde parça parça,film şeridi halinde ilerlemeye devam ediyor sanki ben o anı yaşamıyorum gibi.

 

"Erna!" İsmim kulaklarımda çınlıyor.

Cevap vermeyi deniyorum.

"Benim." Şekerim veya tansiyonum düştü galiba.

"Vira! Erna, Erna kriz geçiriyor!" Hayır,sadece şekerim düştü.

İyiyim ben.

"Üçe kadar say Erna." Anne? Annemin sesi yankılandı.

"Bir."

Anne sus. Söz eğitimde ağlamam.

Ama susmadı.

"İki." Hep tehtit et anne yine de susmam.

"Ve üç! İki ay teknolojik aletler yasak Erna Slaven!"

Tek sorunum keşke bu olsa anne.

Gözlerimin ağırlaştığını hissediyordum.

"Erna dayan!" Mete'nin bağırışı ulaştı.

"Dayan kuzen, sende gidersen ailemden kimse kalmaz!" Yüzüme çarpılan suyu hissediyordum. Tepki vermek istiyorum!

Sadece istemekle yetinebiliyorum.

 

"İyi uykular kızım." Anne!

Gözlerim kapanmamalı! Uyumamalıyım.

Kriz geçiriyor olamam değil mi?

Ve ağır göz kapaklarıma yenik düştüm.

Gerisi sadece zifiri karanlık.

 

 

Loading...
0%