Yeni Üyelik
17.
Bölüm
@birdeliyazariz

"Erna,uyan güzelim." Kulaklarımda Ivan'ın sesi çınlıyor.

Göz kapaklarım açılmamak için benimle muhteşem bir münakaşa içerisinde!

Hissettiğim soğukla irkildim.

Ya yine üstüm yok değil mi?

Bu hastaneler beni soymaya meraklı mı!

Çevremde ağlayan insan sesleriyle gözlerimi araladım.

"Onlar,"diyip sustum.

Ivan ben sorumu bitirmeden söylemişti.

"Evet, düşündüğün şey için ağlıyorlar."

Agâh Çakır 4 Nisan 2025 günü hayatımızdan tamamen çıktı,değil mi?

Gözlerim benden bağımsız çeşmelerin açmıştı bile.

Her ne kadar içimde Agâh'a olan nefretim dinmemiş durumda olsa da anılarımız aklıma geldikçe daha da ağlamaya başladım.

"Ivan, ölmemiştir. Bu gün ölmemiştir. 4 Nisan gününü bana tekrar zehir etmiş olamaz!" Sona doğru yükselen sesimle çevremde ağlayan herkesin çığlıkları arttı.

Odada gördüğüm kadarıyla Vira, Göktuğ, Mete ve dibimdeki Ivan vardı.

 

Vira uyandığımı fark ettiğinde yanı başıma geldi. Göz altları çökmüş, yorgunluğu yüzünden okunuyordu.

"Erna her şey berbat oldu. Sen gittin,herkes de seninle beraber gitti sanki." Ağlarken aynı zamanda bana sitemde bulunuyordu.

"Özür dilerim,çok iyi bi' fikir değilmiş gitmek." Göz yaşlarını silip yanımdan uzaklaştı. Özrü aldığından olsa gerek "Cenaze ikindi namazına, Sidal'ın yanına gidiyorum."

Başımı 'Anladım.' şeklinde salladığımda odadan çıktı.

Göktuğ Mete'nin göz yaşların küfür ederek ağlamaya devam ediyordu.

"Canım Rus'um şu iki salağa peçete verebilir misin?" Kendim asla ağlamıyorum zaten.

Aynen,aynen inandık.

 

Ivan yanımdan uzaklaşıp koltukların yanındaki masadan rulo peçeteyi aldı.

Göktuğ "Cenazeye katılmak için çıkmamız lazım Erna'nın yanında kal."diyerek peçeteyi red edip Mete'yle odadan ayrıldı.

"Kaldık mı baş başa bezumnyy." O bana deli mi dedi! Deli miyim ben? Hayır yani olsa olsa ters insan olurum,ne deliliğimi gördü? Yanında hiç açma diye ağladım mı?

Evet. Olabilir onun yanında koltuktan aşağı başımı sarkıtıp dünyaya ters bakmadım!

Baktın.

Sus iç ses ya!

Hem daha parande atışımı görmedi?

Pişt iç ses,onu gördü mü?

Evet, yanında parende hatta takla da attın.

O an eteğin olduğu için bunları yapmana baya kızmıştı.

Doğru ya. En son 'Biy dihi biyli biysiy yipmi!' şeklinde bağırıyordu.

Tamam taklidini yapmayı bir kenara bırakırsak çoğu halime şahit olmuş canım Rus'um.

 

"Beni hep bırakıyor bunlar! Yine gittiler."

Üzüldüğümü fark ettiğinde hasta yatağının sonuna,ayak ucuma oturdu.

"Götüreyim mi yanlarına? Cenazeye katılmanı doktor pek olumlu karşılamaz fakat sen istersen kuralları da çiğneriz."

Seni yerim minnoş Rus'um.

Birde 'Pek.' kelimesini öğrenmiş kullanıyor ay ne tatlı Rus. Her eve lazım kısmında bu gün Ivan RASKOL var.

Kendi içimde yaptığım espiriye dıştan kahkaha attım.

Kıyamam Ivan kuralları çiğneme sözlerine güldüğümü sanıyor olmalı ki

"Ha şöyle kural çiğneyince çok güzel gülüyorsun,"dedi.

Öyle gelmeyin Rus bey bu hallerinize bitiyorum.

 

Odanın çalan kapısıyla Ivan ayaklandı.

İçeri giren hemşire kolumdaki serumu çıkarıp hızla odadan geri çıkmıştı zaten.

Yaramaz bi' gülüş yüzümde yerini aldı.

"Hadi kaçalım." Gülerek söylediğim sözlerin ardından Ivan yine yeni yeniden belimden tuttuğu gibi kucağına aldı.

"Sen iyi alıştın beni dambıl olarak kullanmaya." Başını boynuma eğip "Sen iyi alıştın ellerini boynuma sarmaya."diye karşılık verince utançtan sesim soluğum kesildi.

Aniden nerde olduğumuz kafama dank etmişti.

Hastanede, cenazeye gitmek üzereyiz.

Hayatın birileri ölünce de devam ediyor oluşu korkunç gerçekler arasında ilk 10 listesine girer,net.

 

Odadan Ivan'ın kucağında çıkmayı her ne kadar istesem de olmadı.

Üstümü giyinmem için indirmesi gerekti, of ki ne of!

Acı,kan, vahşet hepsi içimde kopuyor ya.

Birileri söylesin bana niye ölüm olunca içimize acı çöker,ama saniyelik çok rahat da unutabiliriz?

Sus, Erna.

Kes, iç ses.

Ay ne de çok severiz birbirimizi.

Ne demezsin!

Of sana da şaka yapılmıyor.

Hastanede çıkardıkları elbisemi hasta dolabından geri alıp lavaboya geçtim.

Canım gri elbisem kana bulanmasa da etrafına kan sıçramış hissettiriyor.

4 Nisan'ın alıp veremediği ne benimle?

Agâh ÇAKIR hayatıma uğramadan çıktı dünyamdan. Annem ve babam başkalarına zehir bana panzehir olurlarken gittiler.

Panzehir? Sahi en son hangi yarana panzehir oldu annen?

Olmadı. Hiç yaralarıma merhem olan bi' annem olmadı ki iç ses.

 

Saçlarımı da elimle düzeltip lavabodan çıktım.

"Çıkabiliriz." Ayakkabılarımı ayağıma tam geçirip Ivan'ın sağ elini tuttum.

Gülümseyerek kapıya ilerledi.

Anlına düşen siyah dalgalı tutamları altında gülen yüzü şairane duruyordu.

Çocuğu röntgenleme.

Sanane! Nişanlım o benim.

Doğru,sustum.

Aferin hep kendi kendine sus böyle.

Ivan iç çatışmamdan habersiz çatık kaşlarımın arasına varla yok arası öpücük bırakınca ben düştüm.

Yerden eriyen beni toplayın ey ahali!

Sahi olup olmadık iltifatları,sevgisiyle öldürür bu çocuk beni!

 

"Çatma güzel kaşlarını, başın ağrır sonrasında."

Ağrımaz,parol gibi adamsın sen.

Yatmadan önce susuz yutun yazısını yapıştırırım ensene Rus'um.

Hastanede çıkış işlemi yapmadan elimizi kolumuzu sallayarak çıktık.

Nasıl oldu o?

Yasa dışı işler bunlar başlıyor şimdi karakolda barabarabababa.

İç ses çok güzel hareketler adlı komedi programının jeneriğini uyarlayıp kafamda çalıyor, sanırım deliriyorum!

Yok ya ben daha önce zaten delirdim.

"Şimdi nereye gidiyoruz?" Otopark çıkışına yakın Ivan'ın aracı görüş açıma girdi.

Kapısını açtığı an öne atladım.

"Cenaze nerede oluyor?" Ben nerden bileyim Ivan'ım.

 

Ön yolcu koltuğuna oturup kemeri taktım.

Yol boyu random gidiyoruz hissine kapılsam da vardığımız yer bi' mezarlıktı.

"Park edip geliyorum." Ivan beni mezar girişinde indirip arabaya yer aramaya gittiğinde,adımlarım geri geri yürümeye can atıyordu.

Mezarlıktaki en ses olan yere doğru ilerlemeye başladım.

Çok ses var,ama onlar ölü?

Mezarlıklar ölülerin çığlığını barındırıyor.

Gözlerim etrafta tanıdık sima ararken karşıma Sidal çıktı.

Ben daha ne olduğunu anlamadan dibime gelip bağırmaya başlamıştı bile!

 

"Abim öldü! Senin ve ailenin yediği haltlar yüzünden ben kendi ailemi kaybettim! Git burda! Azıcık kendine saygın varsa uzak dur benden!"

Vira, Sidal'ın belinden tuttup geri çekmeye başladı.

"Sakinleş Sidal. Onun suçu yok! Abin kendi intihar etti."

Sidal yere çöktü,onunla beraber Vira da yere eğilmek zorunda kaldı.

"Abim gitti. Vira o da gitti." Cümlesinin sonlarına doğru sesi kısılmaya başladı.

Dünyanız hiç başınıza yıkıldı mı?

Ya da şöyle sorayım, siz ne zaman yaşadığınızı hissetmediğinizi fark ettiniz?

Ben şu an fark ettim.

Lanetli deseler yeri galiba.

Felaketler etrafımda dolanıyor, yaklaşanları kapan gibi emiyor.

Bundan sonra tek tabanca mı ilerlemek lazım? Sanmıyorum.

Bundan sonra çevreme zararı olanın hayatını ziyan etmem lazım.

 

 

Loading...
0%