@birdeliyazariz
|
Mezarlığa girmem ile çıkmam bir oldu. Adımlarım zihnimdeki bulanıklıktan dolayı fazla dengesizdi. Çıkış kapısında gördüğüm Ivan'la güçlü durmamı gerektiren tüm çevre sanki puf oldu.Kollarımı boynuna koala misali doladığımda sorgusuz sualsiz sarılışıma karşılık verdi. "Geçecek güzelim, söz veriyorum hepsi geçecek." Atlatırdık, geçerdi ama izi kalırdı ruhumda. Ruh yarası hangi masalda geçti de benden geçsin? Göz yaşlarım çaresizce Ivan'ın üstüne akıyorlardı. Biri tutsun onları ağlamaya devam edersem tekrar toparlanamam ben! Ivan belime destek vererek beni mezarın çıkış kapısından uzaklaştırdı.
"Araba az ileride,gel güzelim gidelim." Evimi istiyorum. Ivan ben evimi istiyorum diyemiyorum bile. Annem babam gitti, arkadaşlarım artık benim arkadaşlarım değil. Dünyam karardı diye haykırmak istiyorum.
Mezarlığın caddesinden karşıya geçip, sola döndük. Cadde boyu ilerlerken göz yaşlarım sessizce akmaya devam etti. Ivan'ın eli belimde yıkılmamı önleyen tek destek olarak yerini koruyordu. "Rusya'ya dönelim. En yakın zamana bilet al, lütfen." Çaresiz çıkan sesim karşısında vücudu gerildi. Küçük isteğimi başını sallayarak onaylamıştı. Yolun bitiminde park halinde duran aracı açtıktan sonra sürücü koltuğuna geçti. Titreyen ellerimle ön yolcu koltuğuna açtığımda dalgın bakışlarım camda geziniyordu. Yol boyu radyoda tekrar tekrar çalan Kaş II Yüzyüzeyken Konuşuruz şarkısı dışında arabanın içi sessizdi.
Günler önceden rezervasyon yaptırdığımız otelin lobisinde çıkan arbede az da olsa gülmemi sağladı. Sarı dalgalı saçlı bir kadın üstündeki bembeyaz elbiseyi gösterip "Koskoca Defne Kaya bu hallere düşecek insan mıydı?" diye bağırıyordu. Karşısındaki siyah saçlı,üstündeki beyaz gömlek siyah pantolonla milyarderlere benzeyen adam kadına bakıp "Kızım onun doğrusu Defne Kaya Güneş! Hala Kaya kullanıyor ya sabır!" şeklinde bağırınca Ivan kaşlarını çatıp "Siz Türkler en ufak şeyde niye sesinizi yükseltiyorsunuz?" dediğinde verebileceğim her hangi bi' cevap maalesef ki yoktu. Oteldeki 24 numaralı odaya geçtiğimizde üstümü değiştirme zahmetine girmeden kendimi yüz üstü yatağa bıraktım. Bitmek bilmeyen günün yorgunluğundan olsa gerek gözlerim kapanmaya çok müsaitlerdi.
"Uyuma hemen,yemek yiyelim aç karnına durulmaz." Düşünceli Rus'um benim. Tanrı ceza veriyor da ödülü bu kadar güzelken şu an cezayı unutmak istiyorum. 4 Nisan bittiği an Türkiye'den ayrılmak,geri dönmemek üzere Rusya'ya uçmak istiyorum. "Tamam,kalkarım birazdan." Homurdanma şekilde çıkan kelimeler kulağıma ulaştığında mantıklı gelmiyorlardı. Kalkacak olduğuma ikimizde ihtimal vermiyorduk bu yüzden Ivan da koca cüssesini yatağın sağ kısmındaki boşluğa bıraktı. Onun atlayışı yüzünden az kalsın yataktan yuvarlanıyordum. "Canım Rus'um, azıcık kas mı versen?"Adam kilo ver de diyemiyorum ki! Kilo yok adamda."O nasıl oluyormuş." Sırt üstü uzanıp kollarını başının altına aldı, muzip bakışları merakla bana kilitlenmişti. "Yarın hatırlatırsan anlatırım. Gün içinde beni uyandırırsan,bu parmaktaki yüzüğün içine gözlerini süs diye koyarım." Bariz tehtitimle kahkaha atmaya başladı. "Sırf denemen için uyandırırım." Şaka yaptığını,bana kıyamadığını daha önce test ettiğimden içim rahattı. Gözlerim kapatıp günün hızla bitmesi adına dualar ederek uykuya daldım.
***
"Sessiz olun!" Etrafımda duyduğum fısıldaşmalarla göz kapaklarımı aralandırdım. Yüz üstü yattığım yatakta düze çevrilmiş, üstüm örtülmüştü. Önümde kalpli balonlar uçuyordu? Galiba halüsinasyon görüyoruz. Muhtemelen kafayı tırlattım. Niye bu zamana geldi hepsi of! Of ki ne of iç ses! "Uyandın mı sumasshedshaya devchonka?" O az önce çılgın kız mı dedi? Olur olmadık Rusça konuşuyorsun karakteristik sesine düşüyorum Ivan'ım. "Yok uyanmadım üç beş tur daha rüya görüp geliyorum." Henüz mecaz olayını kavrayamadığından kafasını sağ yatırıp"Niye rüyanda tur atıyorsun?"sorusunda gülmemi durduramadım. Sonrasında odada olan değişikliğin göze batan yanlarını incelemeye başladım. Sahiden de helyum dolu tavanda duran kalpli balonlar vardı. Yerlerde yapay ve kuru gül yaprakları karışık olarak serpiştirilmişti. En güzeli de duvara asılmış olan Bu masalın gerçeği ben olacağım inanırsan sen de şarkı sözleriydi. Şarkının devamı belki parçalanmaktan söz ediyordu ama Ivan en can alıcı yeri seçmişti.
Kalbimden yükselen bi' ses galiba doğru kişi sözcülerini ruhuma işledi,beni ona ilmek ilmek bağladılar hissi her yanımı sardığında Ivan yatakta yanıma oturdu. "Küçük sürprizim nasıl buldun?" Dilim tutulmuştu galiba. Mutluluktan gözlerim iki çeşmeye döndüğünde Ivan panikledi. "Seni ağlatmak istemedim ki ben. Mutlu ol istedim yemin ederim. Trakhni moyu golovu!" Sesli ettiği küfürle bakışlarımı ona çevirdim. "Çok güzel olmuş benim Rus'um." Tuttuğu nefesini mutlu olduğumu görünce koyverdi.
Otel odasını süsleyen görevli "Abi çıkayım mı ben?" demeseydi orda olduğunu fark etmezdik. Ivan eliyle 'kış kış' işareti yapınca genç çalışan odadan kaçtı. "Ayıp oldu çocuğa bahşiş vereydik." Yine anlamayan gözlerini gördüğümde minik gülümsemeyle yüzünü izledim. "Adet öyle,yani ek ücret vermek gibi bahşiş verilir." Pek anlamasa da kafasını salladı. Hayatımda en sevdiğim görüntüler arasına kesinlikle Ivan'ın dilimizi anlama çabasını eklerdim. Şaşkın gözleri, 26 yaşında bir adama göre çok komik duruyordu.
Akşama doğru odadan çıktığımızda girişte gördüğüm çifti yeniden otelin restoranında görmüştüm. Gün içinde iki kez karşılaşmamızın yanı sıra kızda tanıdık gelen bi' görüntü vardı. Sanki Amaçsızlar Örgütünde ki o kızın, yani Oya'nın kuzeni ya da kardeşi hissi veriyordu. Sonrasında bu düşünceyi kafamdan tamamen uzaklaştırdım. Hem bananeydi ki? Ivan'la masaya geçtiğimde ilk yemeğe çıktığımız günü anımsadım.
5 ay önce Rusya Erna
Karşımda oturan adam hülyalı bakışlarla beni izlerken midem bulanıyordu. "Ivan bey yemekler soğumadan yeseniz mi?" İş yemeği olduğunu pek sanmadığım bu gününün neden patronla geçtiğini çözmeye çalışıyordum. "Direkt konuya gireyim,ben ciddi düşünen biriyimdir." Tövbe estağfurullah. Neye şaşırmam gerektiğini şaşmıştım,adam Türkçe biliyor ya lan! Yanında çok sövmüş müydüm Türkçe şekilde? Ay salak hafıza hatırlasak şaşardım."İhale konusunda mı?" Evet Erna böyle salağa yat,aferin kızım devam. Hafif güldükten sonra devam etti. "Hayır,ihale değil. Aşk konusunda." İkinci kere tövbe estağfurullah Euzubillahimineşşeytanirracim. Bu gün de imana geldik çok şükür. Hayır yani ne aşkı? Ülke bu haldeyken! Vatanım sensin Hilal çık içimden! Kafayı yedim galiba of, of. "Siz de beni tanımak isterseniz bu güzel günde başlangıç yapabiliriz." Hayır efendim yapamayız? Ne yani destursuz aşka mı düşelim? Olmaz, yapamam Ivan beycim. "Siz benim patronumsunuz,bu yakışıkalmaz." Göz devirdi. "İş saatleri dışında da sevgilin olabilirim." Bu adam yürümüyor galiba uçuyor. Jet motorda tam gaz devam ederken kalbimi çalan tek bir cümle kurdu "Mutsuz edersem vur kalbime hançeri kalbim kana bulansın."devamını getirmek yerine bana bıraktı. Gözleri fazla istekli,mutlu bakarken nasıl kıyarım bu patrona? "Ama fazla derine inme çünkü orda sen varsın." Sözüm bittiği an geri dönüşü olmaz bu yola girmiştim bile.
|
0% |