Yeni Üyelik
20.
Bölüm

1.8 Yeni Düzen

@birdeliyazariz

Erna SLAVEN

 

Rusya’ya döneli iki gün olmuştu. Ivan, 2 aylık balayı bittiği an işlerine odaklanmak zorunda kalmıştı. Her gün çok hızlı geçtiğinden 2 ay nasıl ilerledi anlamadım. Evin içinde elimde gebelik testi ile sağ sola doğru ilerlerken zaman geçmiyordu. Her şey ani olmuştu. Bir de ailemiz büyürse ne yaparım bilmiyordum. Çalan telefonumla koltuğa oturarak Vira’nın aramasını açtım.

 

“Alo, Erna.” Yanıt vermekte gecikmedim. “Efendim Vira.” Karşıdan çığlıklar, silah sesleri ve bebek ağlamaları geliyordu. “Erna, ailenin yarım bıraktığı işlerle bağlantısı var!” Bağırışlar yüzünden sesi kesik kesik geliyordu. “Yanlış kişilere güvenmişiz. Agah biliyormuş! Hakkını helal et kardeşim.” İki el silah sesi kulağımda çınladı. Vira'nın çığlığına başka birinin “VİRA!” Haykırışı eşlik etti. Telefon kapandı.

 

Ben daha ne olduğunu kavrayamadan evin kapısı çaldı. Titreyen ellerim, dolu gözlerim, elimdeki çift çizgi testle ayağa kalktım. “Kim o?” Rusça kekeleyerek sorduğum soruya yanıt İvan’dan geldi. “Benim, güzelim.” Kapıyı açtıktan sonra kollarımı boynuna doladım. Sıkı sıkı tuttuğum testi sarılırken yere düşürdüm. Almak için eğileceğim esnada İvan benden önce davrandı. “Sen, nasıl?” konuşacak mecalim yoktu. Acilen Türkiye’ye dönmek istiyordum. “Yalvarırım soru sorma. Beni vatanıma götür, n’olur.” kollarının arasında ağlamaya başladığımda saçlarımı okşuyordu.

 

Dediğimi yaparak saatler içinde uçak ayarladı. Minik sırt çantamı kapıp kapıda Ivan'i beklemeye başladım. Gittiğimizde neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. İkimiz de hazırlıksız gitmemek adına yanımıza koruma aldık. Telefonda duyduğum sesleri Ivan'a anlatınca benim evde kalmamı istemişti. Red ettiğimde de bahane olarak çift çizgi testi önüme koymuş iki üç laf geveleyerek bezdirmeye çalışmıştı.

Son durumda ikimiz de Türkiye'ye dönüyorduk.

 

"Miden bulanıyor mu? Su ister misin? Sırtın rahat mı?" Yol boyu sorularıyla başımı ağrıtan Ivan uçaktan indiğimizde sustu. Telefonu dakika başı çalmaya başladığında da beni Vira'ya gidebileyim diye korumalarla yolladı.

Telefonumdan sürekli olarak arkadaşlarımı arıyordum. Yolda yanımızdan geçen motor çetelerini gördükçe nereye gittiklerini merak ettim. "Lütfen motorları takip edin." Ivan konum olarak onlara Vira'nın evini vermiş olsa da içimden bir ses evinde aradıklarımı bulamayacağımı söylüyordu.

 

Şoför koltuğunda oturan koruma dediğimi yaparak arazi alana kadar motorluları takip etti. Saat geç olduğundan motorluların durduğu alandaki kişileri seçemiyordum. Araçtan inip yanlarına doğru ilerlemeye başladım.

"Harekete geçtiler. Turan, Baran bu işlerden paçayı sıyırmış olabilir ama bizim kaçacak yerimiz yok." Kumral saçları beline gelen kız telaşlı sesiyle cümlesine devam etti. "Ayrıca Fırat yüzünden Arel belası da karıştı olaya. Onun yanına takılan kızı da gözüm tutmadı."

 

Beni gördükleri anda Elfin sustu. Turan ve yanlarında duran tanımadığım dört kişi bana bakmaya başladı. "Poyraz, Savaş, Karan, Kayra." Crop ve şort etekle bu soğuk havada cesur giyimli kız öne çıktı. "Kayra ben. Sende?" Galiba kendimi tanıttığım kısım burasıydı. "Erna Slaven." Hepsinin ağzı iki metre açıldı. Ne demiştim ki?

 

"Agâh ailesi konusunda bir şey bilmiyor derken şaka mı yapıyordu? Kız Rus mafyası ile mi evli yoksa tesadüf bir soyad mı?"

Sarı kıvırcık saçlarıyla Kayra'nın yanında dikilen adamın sözleri çok karmaşıktı. Ya biri bana da burada ne döndüğünü açıklayabilir mi! Vira nerde mesela?

 

"Yok canım. Ivan Slaven ile evlenecek kadar kafayı üşütmüş olamaz. İmkansız." Kocamı tanıyorlar. Ay ünlü mü olduk? Her neyse. "Kocamı bırakın da Vira, Ufuk, Tutku, Mete ve Göktuğ nerde? Bana hepsinin yerini söylüyorsunuz. Bilmiyorsanız da öğreniyorsunuz."

Daha önce bir kere karşılaştığım kişilere ek olarak hiç tanımadığım insanlardan bunu istemem belki saçmaydı ama aklıma başka kimse gelmiyordu.

 

"Kocam diyor. Abi cidden mafya karısı olmuş kaçırıp fidye mi istesek?" Abi derken Turan'a bakan çocuk ceketinde yazan P harfinden mütevellit Poyraz olmalı.

Ayrıca ne kaçırması be! Kendi rızamla geldiğim yerden beni nasıl kaçırabilirsiniz kıt beyinli. Ülke ben yokken daha da berbat hale gelmiş vah vah. Gençlik nereye gidiyor. "Annecim sen böyle olma tamam mı?" Elimi karnımın üstüne koyarak kendi kendime sesli konuşmaya başladım. "Sakın örnek diye bunları alma bunlar ördek, ördek."

 

"Kiminle konuşuyor?" Elfin çok mantıklı sorular soruyor aferin. Annecim bak Elfin ablayı örnek alabilirsin keyfin isterse. Çocuk fikrine hızlı adapte olmuştum. Çalan telefonumla Elfin'in sorusunu cevaplayamadan muhteşem sohbet bölündü.

 

"Efendim hayatım." İvan'ın sakin ama sinirli olduğunu belli eden sesi telefondan duyuldu. "Neden gece gece seni arazide yalnız bırakacak kadar aptal çalışanlarımız var güzelim." Yia güzeli miyim sahiden? Neyse konumuz galiba başka.

 

"Tanıdık birilerini gördüm de dur hayatım ben sana dönüş yapacağım." Yüzüne kapattığımda üzülüp geri aradım. "Hayatım yüzüne kapattım özür dilerim öpüyorum." Cevap veremeden tekrar yüzüne kapattım. Özür dilemiştim sonuçta.

"Eee nerede kalmıştık?" Hayretler içinde bana bakıyorlar özlemişim kendim olmayı. Rusya'da hep soğuk soğuk yüzler hiç komedi anlayışları da yok. Soğuk nevaleler.

 

"Kaçık." Tek kelime, nokta atışı. Poyraz'ın yanındaki siyah deri ceketli serseri tipten doğru tespit gelmişti. "Savaş açık sözlü olarak duygularımıza tercüman oldu." Kayra gülerek koluma girdi. "Kiminle konuşuyorsun." Elimi karnıma götürüp yüzlerini izledim. Turan yutkunmakta zorlandı. Elfin hüzünle başını Turan'ın omzuna yatırdı. Savaş, Poyraz ve Karan aynı anda küfür etti.

 

"Kız Ivan'dan çocuk taşıyor! Hadi kızı kaçırıp fidye isteyelim." Poyraz 3. kez fidye derse ben onu döverim. "Kocamdan çocuğum olacak olması sizi niye gerdi? Ayrıca arkadaşlarım nerede!" Turan yetkili kimliğini devraldı. "Saklanıyorlar. Yaşayanlar saklanıyorlar." Yaşayanlar? Kimden saklanıyorlar?

 

"Neden? Kimden? Kimler?"

Tüm sorularımın cevaplarını saniyeler içinde almazsam aha şuracığa bayılırım. Yerdeki su birikintisini görünce yüzümü buruşturdum. Vazgeçtim bayılmam.

 

"Nedeni şu ki önemli sevkiyatları ifşa ettiler. Ivan'dan daha doğrusu Rus asıllı kişilerden kaçıyorlar. Tutku, Mete ve Deniz. Başın sağolsun diğer arkadaşlarını kaybettik." Dalga geçiyordu değil mi? Kaybettik derken? Saklambaç mı bu! Nasıl kaybettiniz?

 

Sarsıldığım an Kayra'ya tutundum. "Nasıl oldu?" Sözcükleri söyleyen sanki ben değildim. Sesim binlerce kilometre öteden geliyor gibi kulağıma ulaştı. "Sadece Deniz'in bulduğu verileri inceliyorlardı. Deniz sevkiyatta görevli herkesin kimliğini bulmuş. Rusların bilgilerini çaldıklarında sisteme düşmüşler. Ruslar tarafından saldırıya uğradılar."

 

Anlamıyordum. Ben giderken her şey yolundaydı. Sakindi, dingindi en önemlisi mutlulardı. Ölüm kapılarından geçmez onların dedirten cinsten mutlulardı.

Midem bulanmaya başlayınca öne eğildim. Azıcık yediğim şeyleri de kusmaya başladım. Çınlayan kulaklarıma eşlik eden gürültü sesleri vardı. Karşımda tanıdık bir çift göz.

 

"Güzelim, hastaneye gidiyoruz." Ivan'ın kucağına düştüğüm saniyelerde Turan'ın bağırmasını duydum. "Pislik! Alçak puşt! Senin yüzünden öldü onlar! Hepsi senin yüzünden!" Devamı varsa da bilincim duyacağım kadar açık kalmadı. Gözlerim kapanmadan fısıltı halinde işitebildiğim Ivan'ın yalvaran sesiydi.

"Affet beni güzelim. Seni sevmek planlarım arasında yoktu."

 

Loading...
0%