@birdeliyazariz
|
Fırat yerinden kalkıp beni de peşinden sürükledi. Film hala devam ediyor olsa da bizim için çoktan bitmişti. "Başka bir yere gitmek ister misin? Yoksa seni evine mi bırakayım?" Kararsız kalmıştım. Evde işim de olmadığında başka yere gitme teklifini kabul ettim. "Olur başka yerlere gidelim. Buradaki deliler kendi kendilerine dönebilir değil mi?" Arabaya gidene kadar Miray'ın benim hakkımda dediklerini konuşmadık. Ön yolcu koltuğuna geçtiğimde Fırat"Özür dilerim. Benim geçmiş hatalarım yüzünden sana saçma sapan ithamlarda bulundu lütfen affet beni,"dedi. "Normalde cesaret edemezdi konuşmaya yanında Arel var diye özgüven gelmiş yok sana yaklaşmak aklının ucundan geçemez." Biliyordum. Üniversiteye geçtiğimiz ilk günlerde liseyle aralarındaki kavgada yer almıştım. O zamanlar fazla dikkat çekmek istemediğimden sadece iki kişinin kolunu kırmıştım. Miray,Gamze ve Efken şahit oldukları şeyden sonra benden uzak durmaları gerektiğini fark etmişlerdi.
Araba çalıştığı esnada radyoyu açtı. Kulaklarıma Gripin ve Kendimden Hallice- Halledemedik şarkısı doldu. Şarkı ilerlerken Fırat'da eşlik etmeye başlamıştı.
"Sanırım hepimizin var bir yarası Çoğumuz dosttur derdiyle gece yarısı Sanırım hepimizin var bir yarası Olmasa yetim kalır çilingir masası."
Sesi çok hoştu. Her saniye şarkı söylese kesinlikle şirketçi olmazdım. "Sesin, büyülü bir çalgı aleti gibi izler bırakıyor. Takip edersem kaybolurum etmezsem kendimi kaybederim gibi hissediyorum." Sözlerim karşısında şarkıyı kapatıp yoluna odaklandı. Elleri direksiyon fazla sıkı tuttuğundan parmak boğumları beyazlamıştı. "İltifat mıydı bilmiyorum ama düştüm Göksel. Sana fena aşık olmuş olabilirim." Daha tanıdığına bile emin olamadığı dünkü kıza aşık olacak kadar salak mıydı? Tamam, sonuçta bende farklı değildim.
Arabayı sağ çekip az ilerimizdeki beyaz taş evi gösterdi. "Orası kimsenin gelmediği şu meşhur atölye. Şimdi dönmek ister misin? Yoksa geliyor musun?" Bu kadar yol geldim geri dönemem. Arabadan inerek eve ilerledim. "Gelmiyor musun?" Arabada şokla oturan Fırat'a bağırmıştım. Kendine geldiğinde peşimden eve ilerledi. Tek katlı minik bir evdi. İçeriyi göstermesi gereken iki camı da perdelerle örtülmüştü. Cebinden anahtarı çıkarıp evin gri kapısını açtı. İçerisi dış cephesinden farklı bir renge sahipti. Koyu yeşil tonlarında duvarlar garip şekilde göze hoş geliyordu. Duvarlara asılı duran çok fazla tablo vardı. İki tabure,bir çekyat ve mini buzdolabı vardı. Girişin sağ tarafında da lavabo bulunuyordu. Üç şövalye olması saçma gelmişti. Sorgulayan bakışlarımı Fırat'ın yüzüne çıkardım.
"Üç kişi mi geliyor buraya?" Kafasını 'Hayır.' anlamında iki kez yanlara salladı. "Eskiden Miray ve Arel uğrarlardı. Ama çok eskiden." Sesinde belli belirsiz hissettiğim hüzün kalbimi kırmıştı. Ona ihanet etmeleri midemi bulandırıyordu. İnsan ayrılıp başkasıyla mutlu olurdu.
"Artık bende gelebilirim değil mi?" Gülümseyerek yanına yanaştım. Hissettiği kötü duyguları dağıtmak istiyordum. "Tabii ki gelebilirsin püsküllü belam. Arada musallat ol bana tek başıma sıkılmaya başlamıştım." Az da olsa sırıtmıştı. "Bana en sevdiğin çizmini göster!" Neşeli sesim onu da mutlu etti. "Emriniz olur hanımefendi." Evin içinde ilerleyip çekyatın tam karşısında olan garip resmi eline aldı. Resim garipti çünkü sadece gülen bir dudak vardı. Sol tarafında gamzesi olan ruju gülerken garip durmuş olan bir dudak. "Ne bu?" Elindeki resimle yanıma geldi. "Senin gülüşün." Gülüşümü tuvale aktarmıştı. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Gözleri yüzümdeki heyecanla oluşan tebessüm ile çizdiği gülüşüm arasında mekik dokuyordu. Telefonu çaldığında bu garip an bozulmuştu.
"Efendim Turan?" Karşı taraftan bağırış sesleri duyuluyordu. "Nah kavgaya gelirim Turan," dedi. Sonra bana dönüp "Özür dilerim püsküllü belam." Diyerek konuşmasına devam etti. "Ne demek Karan gitti? Sen ne diyorsun lan! Çocuk oyuncağı mı bu?" Turan dediği kişinin sesi bana kadar ulaşmıştı bu bağırışıyla boğazı yırtılabilirdi. "Abi Agâh siktir olup kayboldu! Ortalığı kan götürecek gibi duruyor! Alp desen sevgilisinin ablasını ararken çok yanlış şeyler buldu boka battık!" Kafam çok karışmıştı. Alp,Karan,Turan ve Agâh kimdi? Fırat, telefonu çocuğun yüzüne kapattı. Ardından birini aradı. Karşı taraftan 'Alo?' Enes'in sesi odada yankılanmıştı. "Beni iyi dinle Enes. Turan malı mafyaya bulaşmış! Adamlar derilerini yüzüp kendilerine çanta yaparlar bu malları. Ekibi topla yanlarına gidiyoruz." Hayretler içinde olanları izliyordum. Enes, telefonu kapadığında Fırat bana odaklandı. "Biliyorum çok fazla soru var kafanda fakat şu an vakti değil püsküllü belam çünkü gerçek bela ile tanışmaya gidiyoruz." Umarım bela birinin ismi falandır. (mantıksız bölümlere geçtik olleyyy🥹) |
0% |