@birdeliyazariz
|
Pamuk prens(es): ama bu yol bitmiyorrr
Al sancak: kapa çeneni senin yüzünden bu soğukta yürüyoruz Mart ayını da böyle olan havayı da
Atgüneş: adam Mikail'e bile sitemkar
Göksel: dıdısını aldıklarım gelin artık burda çok yanlızım
Al sancak: dadasını değil miydi o
Göksel: ne bileyim ben böyle hatırlıyorum doğrularıma karışmayın
Atgüneş: bu kızı da kendimize benzettik iyi mi jsksksksmsks
Pamuk prens(es): işte tam bu yüzden Sude'yi bu gruba almıyorum sevgilimi sizden korumam lazım sjzkmsmzmss
Göksel: uzak durun benden ya burda delirmek üzereyim hemen gelin hepsi garip garip şeyler konuşuyorlar
"Telefona baka baka gözlerini bozacaksın." Yurdun içindeki yatakhanelerden birindeydik. Herkes ranzaların üst katına oturmuş aralarındaki mesafeyi umursamadan hararetli şekilde ne yapacaklarını tartışıyordu. Fırat,beni sol tarafında duran ranzaya çıkartmış sonrasında yanımdaki ranzaya atlamıştı. Koca koca insanlar ranzada çok küçük duruyorlardı. Sanki hala çocuklarmış,onları almaya bir aile gelecekmiş gibiydiler. Dakikalar önce bazılarının ailesini kaybettiğini bazılarının da başından beri yetimhanede olduklarını öğrenmiştim. Oya, ailesi yangın öldüğünde daha 5 yaşlarındaymış. Alp ve abisi Karan ailelerini kaybettiklerinde 8 ve 10 yaşlarında çocuklarmış. Elfin, sadece babasını kaybetmiş yani yetimhaneye uğramamış. Turan, Savaş ve Poyraz ailesini kaybettiği zaman sokaklara düşmüşler. Baran dedikleri bir abileri çoğuna maddi destek ve motorları için alt yapı sağlamış.
Al sancak: gotum dondu siz nerdesiniz
Göksel: bizi mi soruyorsun yoksa diğerlerini mi kaybettin
Al sancak: sizi soruyorum
Göksel: yetimhanenin içine geçtik dışarısı esiyordu
Atgüneş: hangi odadasınız
Göksel: eski yatakhanelerine gelmekle ilgili bir iki cümle kurmuşlardı
Pamuk prens(es): tamam anladık biz geliyoruz
Saniyeler içinde odadaki karmaşaya üçlünün sesi de dahil oldu. Yanlızlık hissim az da olsa azalmıştı. Fırat, gerginliğimin geçtiğini fark edince çapkın bir gülüşle yüzümü inceledi. "Bu gün güzel mi geçiyor? Ya da halüsinasyon mu görüyorum?" Sanki benim varlığıma hala alışamamış da yeni yeni varlığımı hatırlıyor gibiydi. "Naber gençlik! Kocanız geldi." Mert, neşeli sesiyle Poyraz'ın yanındaki ranzaya çıkmıştı. Üst katta ayakta durması düşme eğilimi olduğunu çok net yansıtıyordu. İçerideki ciddiyet artık dağılmıştı. Enes,Savaş,Yunus,Poyraz ve Mert aşırı hızlı dedikoduya girmişlerdi. Turan,Elfin'in ranzasına geçmişti. Oya'yla Alp de bulundukları ortamdan rahatsızlık duyduklarını dile getirmiş ve yetimhaneyi terk etmişlerdi. Fırat, çaktırmadığını sanıyor galiba çünkü ranzasından inmiş, sessiz şekilde benim ranzama geliyordu.
"Fırat? Son durum ne?" Yanımdaki boşluğa dizini bükerek oturdu. Ranzam duvar dibinde olduğundan sırtını betona yaslamıştı. "Son durum yok. İşi Agâh'a yıktılar." Başımı 'Anladım.' şeklinde salladım. "Örgüt diye bahsettiğiniz neydi?" Sıkıntılı nefesinin sesi etrafa yayıldı. Yorgunluğu tanımadığı biri tarafından bile bariz şekilde görülürdü. "Alp, kumar oynamakta çok iyi. Uzun süredir yetimhane arkadaşlarını topluyordu ve kendi kumarhanesini açıp amaçsızca etrafını korkutuyordu." Duraksayarak etrafına bakındı. Kimsenin bizi dinlemediğine emin olduğunda "Oya'yla sevgili olduktan sonra daha da bataklığa battı. O kız Alp'ten daha karanlık sırlara sahip. Ablası kimliğini değiştirebilecek kadar profesyoneldi. Alp, Oya'nın ablasını ararken Amaçsızlar Örgütü'nü kurdu." Gözleri bana odaklandı. "Örgüt uzun süredir paravan kumarhanede para kazanıyor. Bilirsin kumarda her zaman kasa kazanır." Bildiğimim nerden anladı? Bakışlarımı kaçırdım. "Oraya devamlı gelen Slaven ailesi para kaybetmekten bıkmıştı. Sonrasında iki taraf arasında çatışma çıktı bazıları yaralandı. Ben duruldu sanıyordum, şu ana kadar." Şimdi de organ mafyasının hangi aile olduğunu kaçırmıştı.
Slaven ailesi yazdım bunu. Annemin hastaları arasında soyadı Slaven olan biri var mı bakmam gerekiyordu. Hayatını kararttğı çocukların ahı benim üstümde baskı yapıyordu. Saçma düşüncelerimden kurtulmamı sağlayan Fırat'ın yeniden anlatmaya başlamasıydı. "Agâh kendi ekibiyle Slaven ailesini bitirmek için plan yapıyormuş. Turan da bu işi ona bırakacak kadar güvendiğini söyledi. Yani bizlik bir durum kalmadı." Gidiyorduk,sonunda! "Eve mi dönüyoruz?" Fazla hevesli durmak istemiyordum. Fırat başını salladı. "Evet,hadi bakalım püsküllü belam bu günlük fazlasıyla şey öğrendin." Öğrendiklerimin çoğu gereksiz bilgilerdi. Karmaşık olayların içinde bulunmak hiç umrumda değildi. Daha önce de kavraması zor olaylara karışmıştım.
"Bu gece motorlar konuşacak! Var mısınız hepiniz?" Turan'ın gür sesi odada yankılandı. Ama bitti sanıyordum! Yunus gaza gelerek "Evet!"demese belki de mutlu mesut evimde uyuyacaktım. |
0% |