@birfanikul_
|
Gökyüzü sizide iyi geliyor mu? Bana iyi geliyor. Mavi olması umudu temsil ediyor. Ertuğrul gideli 3 gün olmuştu. İlk gün gittiğinde çok ağlamıştım. Ne bilim insanın sevdiğinden ayrı kalması çok zormuş. Özlüyor insan... İnci ablada bugün izinliydi. Bu gece nöbetim vardı. Onun için sabah bitiyordu nöbetim. Önce sesi sonra titreşen telefonumu cebimden çıkartıp ekrana baktım. Kaşlarım çatılırken arayan bu yabancı kişi kim diye merakla çağrıya cevap verip telefonu kulağıma götürdüm. "Alo?" "Merhaba! Naime hanım nasılsınız?" Diye gelen boğuk sesle kaşlarım daha da çatıldı. "Elhamdülillah iyiyim. Sizi tanıyamadım kimsiniz?" "Essah mı? benim Ertuğrul Selamünaleyküm!" Dedi neşeli sesiyle. Yüzüm birden gülümseme kapladı. "Aleykümselamm oyy kim diye merak ediyorum bende." "Benim benim biricik sözlün. Nasılsın?" Dedi elimle ağzımı kapatıp güldüm. "Elhamdülillah iyiyim sen nasılsın iyimisin nasıl gidiyor?" Dedim sesini duymak okadar iyi gelmişti ki. "Allah daha iyi etsin. Elhamdülillah iyiyim güzel gidiyor elhamdülillah her sabah erken kalkıyoruz buz gibi havada koşturmaca. Hastanedemisin sen?" "Amin ecmain olsun. İyi bak kendine. Evet hastanedeyim bu gece nöbetim var." Ertuğrula biraz daha konuşup birbirimizi Allah'a emanet edip telefonu kapattım. Nasıl geçicekti bilmiyorum. Birini sevmek böyle birşey mi? Heran onu düşünmek onunla mutlu bir hayat düşünmek. Onun için dua etmek. Ömrümde ilk defa tatdığım bu duygu çok farklıydı. İlk karşlaşma anımızı hatırlayınca yüzüme bir gülümseme yayıldı. "Ya manyakmısın? az daha eziliyordun!" "Ne var dalıp gitiysem!?" Diyen ertuğrulla kaşlarımı çatmış şekilde sinirle baktım. "Kostok seni!" Çekil yoldan şimdi yine suçlu ben olurum!" Demiştim sinirle ayağımı yere vurup. Kime dalmıştı ertuğrul o gün!? . İçim öyle sıkılıyordu ki nefes almama rağmen bunalıyordum. Elim de ki serumu yerine takıp diğer serumu çıkarttım. "Yavrum iyimisin?" "Elhamdülillah iyiyim teyzecim sen nasılsın serum iyi geldimi?" Dedim yüzüme tebessüm konurup. "Daha iyiyim hamd olsun. Geç otur hele şuraya?" Dedi eliyle yanında ki boşluğu gösterip. Burukça gülümseyip oturdum.
"Gözlerin dolu dolu yavrum. Anlatırsan dinlerim anlatmasan da olur zorunlu his etme emi?" Dedi tatlı tatlı gülümseyip. "Bende bilmiyorum ki teyzem. İçim acıyor yanıyor nedeni bilmiyorum." "Kötü bir haber mı aldın bugün?" Diye sordu merakla gözlerime bakıp. Kafamı salladım iki yana. "Hayır aksine sözlümle konuştum. Olumsuz bir şeyde olmadı." Dedim derin bir nefes alıp. Cebimde telefonum ard arda titreyince birinin aradığını anladım. Hızla yerimden kalkıp telefonumu cebimden çıkartıp ekrana baktım. Buğra yazısını görünce gülümsedim. "Efendim ablası'nın gülü?" "Merhaba Naime hanım ben Buğra'nın komutanı Hamza." "Meraba da neden sizde telefon?" Dedim kalbim güm güm atarken gözlerim dolmuştu. "Buğra gittiği görevde ağır yaralandı şuan hastanede böyle bir durumda ilk size haber vermemizi özellikle söylemişti. Anneniz ve babanız tansiyon hastası olduğu için böyle düşünmüş." Demesiyle başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi his ettim. Telefon kulağımda bir şeyler diyordu komutan ama onu duymuyordum bile. Aklıma bir bir kötü senaryolar geliyordu. "Naime hanım ordamısınız!?" Diye seslenmesiyle kendime gelmiştim. "E-evet durumu nasıl?" Diye sordum az önce ki teyze bana hüzünle bakıyordu. "Durumu stabil biran önce gelseniz iyi olur." Dedi hemen kendimi toparlayıp hangi hastane olduğunu öğrenip izin alıp hastaneden ayrılmıştım. Eve bile uğramadan kendimi havalimanında atmıştım. Uçak biletimi alıp bekleme yerine doğru ilerledim. Telefonu uçak moduna alıp arkama yaslandım. 1 saat sonra uçağım vardı. Boğazım düğüm olmuş sızlıyordu gözlerimden ki yaşlar usul usul akıyordu. Bu kadar kolay değilmiş asker ablası olmak...
|
0% |