@birfanikul_
|
Önümde ki mezarı kazan kişiye yaklaştım. Kimin içindi bu mezar?
"Geldin mi delikanlı? Mezar hazır her itimale karşı." Dediğinde anlamazca yüzüne baktım.
"Kimin için?" Diye sordum.
"Yoğun bakımda biri yapıyormuş ismi neydi... Heh Naime daha gençmiş durumu baya kötü olduğu için vefat ederse burası onun için." Dediğinde gözlerimi şaşkınlıkla ona çevirdim.
"O yaşıyor ölmedi ki." Dedim geri geri gidip. Arkamı dönüp uzun olan yolda yürümeye başladım. Her tarafta mezarlar vardı. Naime ölmedi yaşıyor. Ne kadar koştum ama mezarlık bitmiyordu. Olduğum yerde durup ellerimi dirseklerime dayayıp derin nefes alıp verdim.
"Delikanlı, hakikatten kaçamaz insan. Ve dünyada ki tüm yaratılanlar ölümü tadacaktır. Korktuğun başına gelir diye üzülme. İnsan annesinin karnında kaldığı gibi dünya hayatında da vaktini tamamladığı göçer da ki yeniden doğsun ahiret hayatına. Allah sabredenleri sever." Dedi mezarı kazan adam. Arkasını dönüp ilerledi.
Etrafımda dönüp baktım. Sağ tarafda ki yolu gördüğümde oraya doğru ilerlemeye başladım. Hastaneye gitmeliydim. Sonunda bulduğum çıkış kapısıyla hızla koştum arada kenarlarda durup soluklanıyordum.
Yolda gördüğüm taksiye atlayıp bindim. Şoför bana dönerken hızla adresi söyledim.
İçim neden bukadar sıkılıyor ve üzülüyordum? Oysa bir kan bağımda yoktu naime'ye karşı. Berzah aleminden mi tanışmıştık Allah bilir belki. O yüzden böyle his ediyorumdur.
Yoğun bakımdan çıkan inci ilk önce ailesiyle konuştu sonra bana bakıp ilerlemeye başladı. Duyucaklarımdan korkmuyordum ama ama kalbim çok üzülüyordu.
Yanıma gelen inci gözlerini gözlerime dikip baktı.
"Ertuğrul herşeye hazırlıklı olmalıyız. Naime'nin durumu ciddi. Kurşun çıkarılamadığı için ve kan kaybı olduğu için durum kiritik."
Gözlerim doldu boğazım acıdı. Elimle gözümde ki yaşları sildim.
"Naimeeee!" Diye feryad eden kişiyle kalbim ağrıdı.
İnci hızla geldiği yolu geri giderken bense olduğum yerde öylece kalmıştım. Ağlayış sesleri artarken gözümden yaşlar akıyordu.
Kulağıma gelen sesle vücudum kast katı kesilmişti.
"Başınız sağ olsun!"
"İnna Lillâhi ve İnnâ İleyhi Raciûn (Biz Allah'a aidiz ve kuşkusuz O'na döneceğiz)" dedim gözlerimi kapatıp.
. . . .
Göz yaşı kurusa bile insanın yüreği ağlıyordu. Musalla taşının üstün de ki tabuta baktım.
Cenaze namazı kılınmış ve cematten bir kaç kişi tabutu omuzlarına almıştı. Cenaze arabasına indirilen tabut ardından kapısı örtüldü. Sakince arabama gidip bindim. Cenaze arabasının tam arkasındaydım.
Gözlerim önümde ki giden araçta. Gözlerimde his ettiğim sıcaklıkla bir elimi direksiyondan çekip sildim. Araç mezarlığın içinden girip düz devam etti. Sola döndü biraz daha ilerleyip durdu. Durdum.
Tekarar son kez omuzlarda taşınan naime'ye baktım. Emniyet kemerini açıp kapıyı açıp indim.
Tam yolun karşına geçicekcek gelen korna sesi arkamı döndüm.
"Ertuğrul Ertuğrul Ertuğrulllll!" Diye biri sesleniyordu ama kimdi bilmiyorum.
"Ertuğrul!"
Gözlerimi açtığımda etrafa baktım. Az önce yaşadıklarım rüyamıydı? Ohh be!
"Şu haline bak kalk üstünü değiştir. Nasılsa terlemişsin uyuya kalmışsın koltukta sesin gelince korktum." Dedi inci yanıma oturup.
Ellerimi yüzüme yaslayıp "öyle bir rüya gördüm ki çok şükür Rabbime gerçek değilmiş. Hayatımda iliklerime kadar his ettiğim bir rüyaydı. İnci hastaneyi ararmısın Naime hanımın durumu nasılmış?"
"Ararım arararım da sen baya bı etkilenmişsin be amca." Dedi inci haklıydı etkilenmiştim.
İnci hastaneyi aramış ve Naimenin hâlâ uyuduğunu söylemişti. İçim rahatlarken birdaha uyuyamadım. Kalkıp lavoya gidip gel ip abdest aldım Teheccüd namazını kılmak için.
Per,31.10.2024 🇵🇸🤍 |
0% |