@birgarip_seda
|
Bu bölüm Eylül kızımızın ağzından. bakalım iç dünyası nasılmış ..... Yaaaa bu arada kurgum yükselişteeeee sksksksjs. Genç kız edebiyatında #20. sıradayız şuan. bence 8 bölüm için çok büyük birşey sjsjsjsj ilginiz alakanız için teşekkür ediyorummmmmmmmm <3
Aslında benim hayatım bu kadar kötü değildi. hatta 8 yaşına kadar anne ve babamın masallar kadar güzel aşk hikayesi ile büyüdüm. Ama 8 yaş sonrası hep kavga hep bağırış sesleri... Bir daha da dinlemedim o masalları. Keşke hep 7 yaşında kalsaydım....
Hastanede işimiz bitmişti. Hastane masraflarını Emre Bey karşılamıştı. her ne kadar mahçup olsam da elimden bir şey gelmiyordu. Beni özel hastaneye getirmişti! Yani istesem bile ödeyemezdim.
İfade sonrası halam ve eniştem göz altına alınmıştı. Bunu da kapıdan çıkınca kuzenim Ezgi üzerime doğru atılırken öğrendim. Ah ne kadarda güçlü bir aile bağımız var. Kaostan besleniyoruz resmen.. Emre Bey olmasa bana saldıracaktı. Sahi Emre Bey bana kurtaramadığı annesi için mi sahip çıkıyordu... üzülmüştüm ona. Öz annesinin yapmadığını üvey annesi yapmıştı. Ne kadar güzel kalpli bir kadınmış meğerse. Keşke onu tanıma şansım olsaydı..
Emre Bey ile hastaneden çıkmıştık. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Ben utandığım için konuşmuyordum Emre Bey anlattıklarının ağırlığı ile. Bu yüzden sessiz bir bekleyişti benim ki. Emre Beyin arabasına binmiştik ama yine ses yoktu. Artık sormam gerek diye düşündüm;
"Nereye gidiyoruz Emre Bey?"
Çok şükür sesim titremedi.
"Seni güvenli bir yere götürüyorum."
Bunu hastanede söylemişti zaten ama orası neresi ?
"Peki nereye gidiyoruz Emre Bey?"
Öyle bir bakışı vardı ki karşısında salak varmış gibi. Alışmıştım oysaki bu bakışlara. Peki şimdi neden zoruma gitmişti ki? Ben mahçup bir şekilde kafamı eğmiştim ama gözüm Emre Beydeydi. Sarı kumral karışımı saçlarını karıştırıp çok şükür cevap verdi;
"Gidince görürsün."
Sahi mi. çok anladım şuan. Ama tabi bunu dile getirecek cesaretim yoktu. O yüzden susup yolu izlemeye başladım. Yaklaşık 25 dakikadır yoldaydık. Evler azalmaya başlamıştı. Yüksek binalar yerine müstakil dubleks evler vardı. Bunlar ev değildi. Sadece dizilerde gördüğüm o şah eserleriydi. Yani mükemmel yapıtlardı. Çok şükür 40 dakika sonra araba yavaşladı ve bir evin duvarının önünde durdu. Kapı kendiliğinden açıldı ve biz yavaştan içerı süzüldük. Kafamı çevirip geldiğimiz yere baktım. Ben az önce şah esermi demiştim diğer evlere. Onları unutun karşımda daha fazlası vardı. Bu kadar zengin miydi bu adam? ben eve dalmışken Emre Betin sesi ile irkildim;
"Evi incelemek için çok zamanın olacak. Bundan sonra bu evde yaşayacaksın. Hadi içeriye girelim."
Benim cevap vermemi beklemeden arabadan inip ilerlemeye başladı. Ben robot gibi yavaş adımlar ile arkasında ördek yavrusu gibi onu takip ediyordum. Biz kapıya yaklaşınca kapı açıldı ve hizmetli bir kadın görüldü. Bizi görünce hafif tebessüm ile konuştu;
"Atlas Bey sizi salonda bekliyor Emre Bey buyrun lütfen."
Atlas bey kimdi? Artık bir açıklama duymak istiyordum. Emre Beye güvenip buraya geldim ama ben en çok darbeyi güvendiğim insanlardan yemedim mi? Neydi bu bende ki güven açlığı? bunları düşünürken de Emre Beyi sorgusuz sualsiz takip etmem de acınası bir durum doğrusu. Sanırım bana anlattığı acı dolu hikayesiydi beni ona çeken. Bilmiyorum belki de güvenmek istiyordum hala...
Salon denilen yere gelmiştik. burası salon değildi. Burası koca bir ev yeriydi. Etrafı incelemeyi bırakıp Atlas denilen adamı aradı gözlerim. Bulması kolay olmadı tabi ki. Çünkü gerçekten çok büyük bir yerdi. Karşımda 20 lerinin sonunda sanırım,bir adam vardı. İri kaslı bir vücuda sahipti. saçları simsiyah gözleri saç rengine yakın koyu bir kahveydi. Kirpikleri çok gürdü. Kalın dudakları, sert bir yüzü vardı. Sanırım çok detaylı bakmıştım ve bu Atlas dedikleri adamın dikkatini çekmişti;
"İncelemen bittiyse şöyle buyrun oturun."
Yine utanmıştım ama ne yapayım hala burada ne işimiz olduğunu anlamamıştım. Savaşmayı öğreteceğim sana deyip beni buraya getirmişti. Atlas beyin gösterdiği koltuğa oturdum Emre bey ve Atlas Beyde hemen karşımda uzun koltuğa yan yana geçmişti. ikisinin de gözleri bendeydi ve bu beni daha tedirgin etmişti. Yerimde kıpırdandım biraz. Birisi artık söze girip beni aydınlata bilir mi? Çünkü yaralarım çok taze, canım yanıyor ve bu Atlas denilen adam bana bakıyordu ve ben kendimi hiç güvende hissetmiyordum! Atlas Bey sanki beni duymuş gibi söze girdi.;
"Başka neredende yaran var? Bakma öyle acı çektiğin belli. Yüzündeki hasara bakılırsa yaraların derin."
O kırık tebessüm yüzümde yine yerini aldı. çünkü vücüdumdaki yaradan ziyade ruhumda ki yara derindi. Ve bunu hiç bir krem, ilaç geçiremezdi.. Benim sessizliğimi duyan Emre Bey sanırım utandığımı düşünüp cevap verdi;
" Beline ve karnına şiddetli darbeler almış ve gerçekten çok kötü. Bu arada siz tanışmadınız değil mi? Bu Eylül sana gelmeden önce anlatmıştım yardımımıza ihtiyacı var. Eylül buda benim çocukluk arkadaşım tek dostum Atlas. Seni sadece ona güvenebilirim. çünkü Atlasın güvenlik şirketi var. "
Ne yani burada mı kalacaktım? iyide nasıl olacaktı o. Ben Emre Beye borçlanıp ona ödeyecektim borcumu. Şimdi nasıl olacaktı?
"Emre Bey ben size ödeyecektim borcumu. şimdi atlas beye mi ödeyeceğim?"
Benim konuşmam sonrası ikisi birbirine bakıp kahkaha attılar. Allah için ne vardı bunda bu kadar gülünecek!!!
"Evet Eylül bana ödeyeceksin borcunu."
Tamam ama ben hala neye güldüklerini anlamadım ki.
"Peki Atlas bey. Ben en kısa zamanda iş bulurum ve kira parası ve giderlerimi öderim. Ama önce bitirmem gereken bir okulum var. "
Emre bey bana o kadar içten bakıyordu ki. Sanki... Sanki benimle gurur duyar gibi.
"Tabi ki okuluna devam edeceksin Eylül fakat iş konusunda bilmen gereken birşey var. Sen bana Emre 'nin emanetisin bu yüzden iş konusunu düşünme. Gördüğün gibi aslında çokta paraya ihtiyacım yok. Bunu sadece bir yardım olarak kabul etsen?"
Sert mizacına karşı, sesi çok yumuşaktı. Beni ikna etmeye çalışıyordu. Ama asla kabul edemezdim. Ben öz halam olmasına rağmen, ayrı hayat kurmak istememe rağmen evlerinde kalıyorum diye akbil parası dışında tüm paramı halama verirdim Hatta halam paranın yarısını saklar enişteme harcamış der ve beni dövdürürdü. Bense halamda diyemezdim çünkü halam her defasında bana burada kalıyorsun sana sahip çıktık nankörlük etme derdi. oysa ki her işlerini ben yapardım. Bu yüzden bu teklifi kabul edemezdim;
"Teşekkür ederim Atlas Bey fakat bu yardımınızı karşılıksız bırakamam. en kısa sürede iş bulmak istiyorum."
Benim cümlem sonrası Emre Bey yerinden biraz öne eğilerek konuşmaya başladı;
"Eylül biliyorum karşılığını vermek istiyorsun fakat halan ve eniştenin mahkemesi sonuçlanana kadar dışarısı senin için güvenli değil. Yoksa ben seni şirketten kovmadım işin hep hazır. o imzayı atacağımda. fakat şuan bu ev dışında hiç bir yer güvenli değil senin için."
Tamam anlıyorum ikisini fakat ikisi içeride değil mi şuan? Benim için tehlikeli olan durum ne peki? Ama bu kadar çabalarına karşılık yine bunu sormaya çekindim. Zamana bıraktım. Çünkü daha önemli bir mevzu vardı artık. Benim işim. Aklıma geleni dilime döküverdim;
"Tamam o zaman okul dışında kalan zamanımı burada hizmetli olarak çalışayım. hem evde olurum hem de borcumu öderim. Temizlik yemek ne olursa yaparım."
________________________________________________________________________________
waowww 1100 kelime. En uzun bölüm sksksks ATLAS BEYİMİ NASIL BULDUNUZ. BENİM AKLIMDA MÜKEMMEL SJSJSJ KAOS GELİYOR SKSKSJSJ
BOL BOL YORUM BEĞENİ YAPIN ARKADAŞLAR <3
|
0% |