Yeni Üyelik
17.
Bölüm

BİLGİN'İN DOĞUM GÜNÜ FACİASI

@birgizemlikisi

 

Yeni bölüm için 5 oy 20 yorum.

 

 

Sabah gözlerimi telefonumdan gelen mesaj sesleriyle açtım.

 

BİLGİN SALAĞININ DOĞUM GÜNÜ grubuna eklendiniz.

 

Ata: Gün bu ne?

Gün: GRUP

Ata: Umut al bunu buradan kafasını kırarım ben bunun.

Umut: Ne var lan yine sabah sabah.

Akın: Saat 10

Umut: Dün gece ki maçtan sonra uyuyamadım. Biraz film izledim.

Gün: Nasıl da yenildiniz amaaa...

Umut: Çık git şurdan GÜN

Ata: O penaltıyı boş yere kaçırdık.

Akın: Ağlamayın, bir dahaki maça artık.

Ata: Bilgin olmayınca grubu toplamak bana düşer.

Ata: Bu ne GÜN?

Gün: GRUP.

Akın: tekrara girdi.

Ata: GÜNNNN...

Gün: Neden herkes benim ismimi büyük harfle yazıyor.

Gün: Neyse anlatıyorum. Yarın bizm salak arkadaşımız BİLGİNİN doğum günü. Her yıl yaptığımız gibi bu senede parti vereceğiz. Yarın annemler evde yok. O yüzden parti bizim evde.

 

 

Siz: Annenler neden evde yok?

 

Akın: Antalya'ya tatile gittiler.

 

Gün: Keşke gitmeselerdi.

 

Siz: Neden?

 

Gün: yeni bir kardeş faciasına hazır değilim : )

 

Siz: 😂😂😂😂

 

Akın: Konuyu bir dağıtmayın. Umut ve Ata siz hediyeleri halledin. Benim arkadaşımın yarın halı saha maçı var ona katılcam. Ondan önce Hayat uygunsa seni bizim eve bırakırım sen evi süslersin. Gün sende pastayı hallet.

 

Siz: Tamamdır.

Ata: O zaman Umut yarın 12'de bizim kapının önünde ol.

Umut: Okey

Gün:Tmm

 

Akın:Hadi bay bay

 

 

Gruptan çıktıktan sonra telefonumu bırakıp üzerimi değiştirip kahvaltıyı hazırlamaya mutfağa gittim. Annemleri uyandırdıktan sonra birlikte kahvaltı masasına oturduk.

 

Ve geleneksel cumartesi sabahı konuşması başladı.

 

"Ee okul nasıl gidiyor?" diyerek konuşmayı başlattı babam.

 

"İyi" diyerek cevap veren ben oldum.

 

Bu sefer konuşmayı annem devr aldı.

 

"Yaa evde meyve sebze falan bitti. Markete de uzun zamandır gitmiyoruz. Bugün evde yemek de yok. Olmadı alışverişe gideriz ordan da yemeğe geçeriz olur mu?"

 

Planın onaylanmasıyla odama gidip üzerimi değiştirdim.

 

Lacivert boğazlı bir kazak altına siyah dar bir kot gri atkı şapka takımımı aldım. 15 dk. sonra babamın sesi aşağıdan duyuldu.

 

"Hadi çıkalım."

 

Siyah montumu giyinip parlak deriden olan siyah botumu giydikten sonra mükemmel kombinimle hazırdım.

 

Annemde evden çıktıktan sonra arabaya binip arka koltuğa yayıldım.

 

Babam bir şirkette mimar olarak çalışıyordu. Annemde o şirketin sahibinin kızı aynı zamanda Ceo'suydu. Babamla annem birbirlerini bir partide görüp aşık oluyordu. Sonrasında babam annemin peşinden baya koşuyor falan. En sonunda evlenip ben oluyordum.

 

Dedemin en sevdiği torunu bendim. Çünkü ilk göz ağrısıydım. 1 tane dayım 1 tane teyzem vardı. Dayımın 2 oğlu vardı. Teyzemin ise çocuğu yoktu.

 

(..) 

 

Alışverişe gitmiş yemek yiyip eve dönüyorduk.

 

Telefona mesaj gelmesiyle gözümü ekrana çevirdim. Mesaj Akın'dandı.

 

Akın: Yarın sabah 12'de seni alırım. Uygunsa olur mu?

 

Siz: Tamamdır. Ama kalkmam biraz uzun sürüyor. 12.30 olsa olur mu???

 

Akın: Ayarlamaya çalışırım.

 

Siz: Arkadaşının halı saha maçına gideceksen 12'de olur.

 

Akın: Tanırsın kendisini. ortaokuldan Berkay.

 

Berkay Abi mi?

 

Siz: Aaa o mu?

 

Akın: İstersen seni de götürebilirim.

 

Siz: Bilmem olur mu ki?

Siz: Hem süsleri kim hazılıcak?

 

Akın: Sonra bırakırım seni bizim eve.

 

Siz: Tamam olur o zaman.

 

Akın: Yalnız maç 11'de.

 

Siz: Kaça hazır olayım?

 

Akın: 10.30

 

Siz: Tamamdır.

Siz: Başka tanıdık var mıdır?

 

Akın: Ortaokul tayfası olacak birde yeni arkadaşları.

 

Siz: Tamam

Siz: Bay bay

 

Akın: Yarın görüşürüz.

 

Telefonu kapattığımda yüzümde aptal bir sırıtış belirdi.

 

Eve vardığımda saat çoktaan 10'u geçiyordu.

 

Bilgin'e aldığım bir t-shirt'ı hediye paketini koydum.

 

Sabah erken kalkacağım için direk yattım.

 

 

(...) 

 

Sabah alarmımı 8'e kurduğum için yüksek sesli müziği susturmak için yatağımdan kalkıp masaya ilerledim.

 

Acaba dün akşam hangi aklımla I WANNA BE YOUR SLAVE yaptım ki.

 

Hızlıca duşa girip çıktıktan sonra giyinmek için dolabımın başına geçtim. Yanıma sade siyah bir elbise aldım.

 

Altıma rahat bir eşofman altı üzerime de sweatshirt giydim. Saçlarımı kıstırmalı tokayla topuz yaptım.

 

Beyaz spor ayakkabılarımı geçirip evden çıktım. Saat 10.28'di. Aşağı indiğimde Akın arabayla beni bekliyordu. Annemler işe gitmek için çoktan evden çıktığı için yakalanma korkusu yoktu bedenimde.

 

Akın geldiğimde "Hoşgeldin" deyip arabayı sürdü. O günkü itirafımdan sonra o konu hakkında çok konuşmamıştık hatta hiç konuşmamıştık.

 

Ona yandan bir bakış attığımda zaten bana bakıyor olduğunu görmek beni şaşırttı.

 

Yol hiç konuşmadan geçti.

 

Sahanın oraya geldiğimizde ilk ben indim arabadan. Ve gördüğüm yüzlerle dona kaldım.

 

Berkay Abi, Ahmet Abi, Enes Abi, Gıcık Abi

 

Özellikle beni şarşıtan yüz Gıcık Abi olmuştu.

 

Zihnim benden izinsiz geçmişe gitti.

 

 

... 

Öğlen arasındaydık yemekleri yemiş bahçeye çıkmıştık. Nisan ayıydı o yüzden de hava sıcaktı.

 

İleride sevdiğim çocuk ve arkadaşları köşe kapmaca oynuyorlardı. Dikkatle onları izliyordum. Oturduğumuz yerle onun olduğu yer arasında çok az mesafe vardı. O yüzden rahatlıkla görüp ne konuştuklarını duyabiliyordum. Aklıma gelen abi bir fikirle hafifçe sırıttım. Arkadaşlarım Berkay abiyi falan biliyordu. Ancak benim Akın'ı sevdiğimi bilen yoktu.

 

Kızlara dönüp

 

"Gidip Berkay Abilere sorayım mı?"

 

"Neyi" diyerek cevap verdi arkadaşım.

 

" 'Bizde oynayabilir miyiz' diye"

 

Kızlar onayladıktan sonra ani bir özgüven patlaması yaşayıp onlara doğru ilerlemeye başladım.

 

Normalde çok özgüvenli bir kız değilimdir hatta hiç değilmidir. Ama konu sevdiğim çocuk olunca tüm kurallarım yıkılıyordu. Yanlarına gittiğimde orada duran bir abiye bizim kızları göstererek sordum:

 

"Bizde oynayabilir miyiz?"

 

Abi çok gıcık bir şekilde tek kaşını kaldırıp hayır işareti yaptı.

 

Arkamı dönüp ilerlerken 'Salak işte nolacak' dedim. İnşallah duymuştur.

 

O gün bugündür. O abinin ismi GICIK ABİ olarak kaldı ve ben onu ne zaman görsem Gıcık Abi dedim.

 

Ama ona Gıcık Abi çok pişmanım nedeni ise keşke daha yüksek sesle söyleseymişim :)

 

... 

 

Aklıma gelen bu anı gülümsememe neden olurken onların grubundan hayret nidaları yükseliyordu.

 

İlk konuşan Berkay Abi oldu.

 

"Akın sen kızla gezer miydin?"

 

Bu sefer Akın konuştu.

 

"Tanıştırayım ortaokuldan tanıdığımız çıktı kendisi. Hayat eski 6/C'den"

 

Bu sefer Gıcık Abi konuştu.

 

"Oha sen o kızsın"

 

"Hangi kız?" dedim.

 

"Hani şu Akın'ın... "

 

"DEMİR"

Akın'ın sert sözüyle bölünen cümlesiyle beraber ortamı bir sessizlik ve gerginlik kapladı.

 

Ortamda oluşan bu havayı bozmak için:

 

"Ee maç kaçta?" diye gereksiz bir soru sordum.

 

"Birazdan" diye cevap verdi bana Berkay abi.

 

Hep birlikte içeri geçerken Berkay abi Akın'ı kenara çekti. Ne konuştuklarını duyamasam da dudaklarını okuyabiliyordum.

 

"Bu kadar uzun bir aradan sonra tekrar" dedi Berkay abi

"Bende inanamıyorum" diyerek cevap verdi Akın.

 

"Hislerin hala aynı mı?"

 

"Kötü olanda bu, bilmiyorum."

 

Bir süre sonra yanımıza gelmeleriyle Berkay abi soyunma odasına, bizde seyirci koltuklarına geçtik.

 

(...) 

 

Maç bitiminde Berkay Abinin attığı gollerle 4/1'lik bir skor elde etmiştik.

 

Berkay abi ortaokulda da iyiydi futbol konusunda.

 

Birlikte Akın'ların arabasına doğru ilerlerken aklım Gıcık abinin dediklerindeydi.

 

Oha sen o kızsın

 

Hangi kız?

 

Hani şu Akın'ın...

 

Hem niye Akın bu kadar büyük bir tepki vermişti ki.

 

Üstelik sonra Berkay Abiyle de konuşmaları. Bir gariplerdi. Bu konuşmadan sonra Akın'ın agresif halleri gözümden kaçmamamıştı.

 

Ah bir anlasam.

 

Ben bunları düşünene kadar Akın arabayı evlerinin önüne getirmişti.

 

"İhtiyacın olan bütün parti malzemeleri salonda başka bir şeye ihtiyacın olursa mesaj atman yada araman yeterli, numaram zaten sende var.

 

" Tamamdır, sağol."

 

"Bir şey değil."

 

"Ha unutmadan" cebinden bir anahtar çıkarıp verdi. "3. Kat"

 

Başımla teşekkür edip binanın kapsını açan anahtarı bulmak için arayışa girdim. Benim binaya girdiğimi görünce arabayla gitti.

 

3. Kata çıktığımda kapıyı açtım ve karşımda duran salona girdim. 2 poşet yere yığılmış beni bekliyordu.

 

(...) 

 

2 saatin sonunda salon mükemmel olmuştu. Ama konfetileri bir türlü bulamıyordum.

 

En sonunda aklıma Akın'a yazmak geldi.

 

Siz: Akın merhaba, ben konfetileri bulamadım da nerede tam olarak?

 

Akın ben yazar yazmaz çevrimiçi olmuştu.

 

Akın: Benim odamdaki şifonyerin üzerinde unutmuş olmayalım. Çekinmeden girebilirsin.

 

Siz: Sağol.

 

Aradan bir dakika geçti geçmedi. Tekrar yazdım.

 

Siz: Kusura bakma rahatsız ediyorum ama odan nerede?

 

Akın: Tuvaletin hemen yanında ki kapı.

 

Tuvaleti daha önce geldiğim için biliyordum.

 

Odaya girdiğimde şifonyerin üzerindeki konfetileri gördüm. Direkt alıp çıkacaktım ki gözüm bir çerçeveye takıldı.

 

Elime aldığımda gördüğüm şey inanılmaz şaşırmama neden oldu.

 

Çerçevedeki benim fotoğrafımdı.

 

Arkadaşlarımın yanındaydım. Dondurma yiyorduk. Gizlice çekilmişti bu fotoğraf. Haberim bile yoktu. Ben arkadaşlarıma kahkahalarla bir şey anlatıyordum.

 

Elimdeki konfetileri yatağa bıraktığımda elimdeki çerçeveyi bırakmadan şifonyerin üzerinde duran albümü aldım bu sefer. Girişinde KALBİMİN TEK SAHİBİ yazıyordu. Sayfayı çevirdiğimde yine benim fotoğraflarımı gördüm. Resmen ortaokul albümün vardı. Ben yemek yiyordum bir fotoğrafta sonrasında arkadaşlarıma küsmüş tek başıma bir bankta oturuyordum. Ondan sonrasında hasta olduğum için karnım ağrıyordu ve arkadaşlarım beni güldürmeye çalışıyordu.

 

Diğer sayfalarda hep ben vardım. Resmen benim her anım. Akın'da ne geziyordu bu?

 

Üstelik kalbimin tek sahibi yazıyordu.

 

Akın bana...

 

Hayır canım olamazdı öyle bir şey imkanı yok.

 

Elimdeki çerçeveyi yerine bırakıp odadan çıktım.

 

Tabi konfetileri alarak.

 

(...) 

 

3 saat sonunda Akın gelmişti. Ben o sırada ne mi yaptım? Telefonumdan yarım bıraktığım diziyi bitirdim.

 

Şimdi eğri oturalım doğru konuşalım acayip sıkılmıştım. Ve aklımda hala çerçeve ve albüm olayı vardı.

 

Akın?

 

Belki bir arkadaşı saklamasını söylemişti.

 

 

Ne zaman yeni bir sayfa açsam başa onu yazdım. Ama artık ne sayfa çevirmeye gücüm ne de yazacak halim kalmıştı.

 

Kısacası unutmaya çalışmıştım başarılı olmış muydum bilmiyordum. Ve sevmeyi bırakmıştım yani büyük ihtimalle.

 

İhtimaller denizinde boğuluyordum. Ve ne can simidim ne can kurtaranım vardı ne de sesimi duyan biri.

 

Bilmiyordum.

 

Neler oluyordu? Neler yaşanıyordu? Neler olmuştu? Neler yaşanmıştı? Neler olacaktı? Neler yaşanacaktı?

 

Hepsi bir soru işareti olarak aklımda kalmıştı.

 

Ortamdaki sessizliği bölen Akın oldu.

 

"Gün'ler birazdan geliyormuş."

 

Başımı sallayarak 'Tamam' dedim.

 

(...) 

 

Kapı çalınca açan Akın oldu. Gün elindeki poşeti uzattığında pasta olduğunu anladım.

 

Ata ve Umut'un omuzlarında bir halı vardı.

 

Halıyı salonun ortasına bırakıp elimize konfetileri aldık. Gün bir tekme atınca halı açıldı. Bizde konfetileri patlattık. Bilgin ağzı, bacakları ve elleri bağlı bize bakıyordu. Ben hemen pastayı kutudan çıkardım. Hay ben Gün'ün yapacağı işe de... Pastanın üzerinde 'Dünya yıkılsa da mal maldır, keşke doğmasaydın Bilgin. ' yazıyordu.

 

 

 

(...) 

 

 

Pastalar yendikten sonra yemek için dışarı çıktık. Bilgin'in sevdiği bir dönerciden yiyip tam olaysız eve dönüyoruz derken yolda bana çarpacak aaraçtan Ata sayesinde kıl payı kurtulmuştum.

 

Ben kurtulmuştum ama Ata maalesef ki kaçamamıştı. Yere düşüşü birilerinin çığlıkları ambulansın gelişi derken kendimizi hastenede bulmuştuk.

 

Ata'nın durumunu açıklayan doktor çok büyük bir hasar olmadığını sadece sol kolunun ezildiğini bayılmasının sebebenin ise başını yere sert çarpması olduğunu söylemişti.

 

 

 

Bölüm Sonu

 

 

Sizce

 

Ata♡Hayat mı

 

Akın♡Hayat mı?

 

 

1415 kelime rekorumuz...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%