2. Bölüm

İLK BAKIŞTA SON GÖRÜŞTE AŞK

Acıbal
birgizemlikisi

 

 

 

 

 

 

 

“Sadece hissetsin istedim.
Çünkü bazı sevgiler adı konunca bozulur.”

 

 

 

 

 

 

 

İLK BAKIŞTA SON GÖRÜŞTE

 

 

 

 

 

 

18.02. 2034

Bir bar. İsmini tam hatırlamıyorum. Bir çocuk gitar çalıyor ve ben boş gözlerle onu izliyorum. Öylesine bir şarkı, öylesine ritimler ve sözler. Ama yara bırakıyor bu şarkı bende. Nedeni kafamda net değil. Eskiler dolduruyor yine zihnimi. Geçmişten gelen misafirlerim var. Hatırlamaya çalışıyorum çok net olmasada. Hatırlamak istediğim neydi? Bir bank belki, ah sanırım cevap bulamayan mektuplar, yanan günlük, gidişler… Vedalar… Sahibine ulaşmayan sözler… O, evet o... Koca iki yıl sanırım. Kaç gün olduğu net değil ama. Uzunca bir zaman geçti aradan...

Aklıma isimler dolduruyor bu sefer… Hakiki, Gıcık, Yeşil gözlü çocuk, ve bir isim beliriyor zihnimin kuytu köşelerinde…

D18…

Yavaşça ayağa kalkıyorum. Şişeyi kenara bırakıyorum. Sahneye doğru yürüyorum. Ve çocuktan gitarını istiyorum. Çocuk veriyor. Ve ilk giriş notaları… Sonra sözler…

“Kaç zaman oldu? Ben hala gittiğine inanmadım.

Unutmak zor döneceğin güne hazırlandım.

Bir yas bahçesi içim anılar soluk çiçekler,

Bakıp büyütmesem ölüp gidecekler…

 

Zaman dondu sanki her şey sıradandı…

İyiyim dedim herkese ağlamam zaman aldı.

Birkaç eşyan vardı bende öylece kaldı…

Yoktun artık yanımda anlamam zaman aldı…

Ağlamam zaman aldı.”

 

Ben…

Çok garip…

Kaç zaman olmuştu gideli?

 

 

Kaç zaman olmuştu acaba dönmeyeli???

Ve zihnim tekrardan geçmişe bir yolculuk yaptı. Bu yolculuk kalbimde yara bırakan bir yolculuktu…

 

14. 06. 2024

Atatürk Lisesi

Bitmişti.

Gidiyordu.

Kazanamamıştım.

Kazanamamıştık.

Bu kadardı hikaye. Aklımda dönüp duran şarkı sözleri sanki konserde dinliyormuşum gibiydi. Bitti mi hikayemiz.

Bu ne biçim son böyle.

Değmez miydi sevgimiz?

Savaşıp direnmeye...

Değmezmiş sevgimiz. Bitmiş hikayemiz. Sonu umursayan kim?

 

12.09.2022

Atatürk Lisesi

Okulun ilk günüydü. Liseye yeni geçiyordum. Çok garipti. Tanımadığım yüzler. Bir sürü öğretmen...

Garip bir okuldaydım. Neredeyse ortaokulumu geri istiyorum diye ağlayacaktım. Neyseki yanımda taa ilkokuldan beri arkadaş olduğumuz Beril ve Zehra vardı. Açıkçası mükemmel bir şeydi bu. En azından yabancılık çekmiyecektim bu okulda. Sınıflar söylendi. Sınıfa girdiğimizde duvar kenarı en ön sıraya oturdum. Yanıma Beril geçmişti. Zehra bizden farklı sınıftaydı. 9-C yeni sınıfımdı. Alışması zor olacaktı. İlk dersimize giren hoca din öğretmeniydi. Mehmet Hoca. Çok iyi biriydi. Herkes sırayla ismini söyledi. Sıra bana geldiğinde zil çalmıştı.

“Diğer ders devam ederiz.”

Kendimi bahçeye attım. Sınıf çok sesliydi. Bir banka gittim ve oturdum. Zehra ile burada buluşmak için sözleşmiştik. Zihnimi yine garip düşünceler doldurdu. Nerede kalmıştı bu kız? O sırada yanıma büyük ihtimalle benden yaşça büyük iki çocuk yanaştı. Sarışın çocuk dikkatimi çekmişti. Yakışıklıydı...

“Oturabilir miyiz?” diye sordu... Sesi çook güzeldi... O an farkettim bankın tam ortasında oturduğumu. Hemen utanarak yana kaydım. O ve yeşil gözlü arkadaşı yanıma oturdular. Açıkçası ne konuştuklarına dikkat etmemiştim. Ama sanırım maç ile ilgili bir şeydi... Zaten erkeklerin maç dışında ne işleri olurdu ki???

Zehra geldiğinde kalkmıştım. Okulu şöyle bir gezdik. Eski bir okuldu. O filmlerde gördüğümüz kolej okullarıyla alakası bile yoktu.

Ne yapsak diye düşünürken teneffüsün bittiğini gösteren zil çalmıştı.

Sınıflara dağılmıştık. Ders yine din hocasınındı.

“Evet, kimde kalmıştık?”

Elimi kaldırdı.

“Evet, kızım söyle bakalım ismini.”

“Bilge Akbay.”

Ders bitene kadar derin düşünceler arasında takıldım.

Ben Bilge. Benim tabirimle B. Çift sayı takıntısı olan. Müzik dinlemeye bayılan... Her anlamda saçmalayabilen sıradan bir kızdım işte...

İlk günün heyecanı ardından eve dönmüştüm. Siyah defterimi alıp yaşananları yazmaya başladım. Tam günlük tutmazdım ama önemli olan günleri yazardım. Sayfalarını karıştırırken zamanın nasıl geçtiğini fark etmemiştim. En arka sayfasına aklıma gelen dizeleri yazmaya başladım.

SANA AŞIK OLMAK

Sana aşık olmak,

Yazmayan kalemle bir aşk hikâyesi yazmak gibiydi.

Sana aşık olmak,

Yepyeni bir hayatı yaşamaktı sanki.

Sana aşık olmak,

Boşlukta kaybolmak gibiydi.

Sana aşık olmak,

Vermekti sana tüm kalbimi.

Sana aşık olmak,

Bir rüya gibiydi...

Sana aşık olmak,

Gelip geçmeyecekti...

 

Şimdi sen kime tutuldun bu kadar diyeceksiniz. Aslında kimse... Öylesine yazıyordum.

Güzel aşk şiirlerim vardı şahsen. Annemin yemeğe çağırması ile mutfağın yolunu tuttum. Bence yemek yemeden yaşayabilirdik şahsen. Ama hadi neysee.

Oyunbozan ben olmayayım.

Evet, arkadaşlar hazırsanız bilmem kaçıncı yemek masası sorgusu geliyor.

Okul nasıldı?”. Ve beklenen soru babamdan gelmişti.

“İyii.” diye geçiştiren bir cevap vermiştim.

Her sene aynı soru. Sıradan okulun ilk günleri işte. Sabah hissettiğim heyecanın onda biri bile yoktu açıkçası. Her an ikinci günden devamsızlığım olmasını sağlayabilirdim. Ne kadar mükemmelim değil mi? Okul sevgim gözler yaşartıcı.

“Alışabildin mi bari? Öğretmenlerine, arkadaşlarına.” Diğer soru ise kraliçeden gelmişti.

Anne Allah aşkına dur daha öğretmenlerin yarısı ile bile tanışmadım. Arkadaşlarım desen aklımda isimlerini tutabildiğim hiç kimse yok. E yani bunlar zamanla olcak şeyler aceleye gelmez. Değil mi? Ben mi yanlış düşünüyorum be bunu okuyanlar?!

Hitap şekillerimin mükemmelliğini kimse sorgulamasın.

Yemek bitip, masa toplandıktan sonra odama (inime) geri çekildim ve en sevdiğim uygulamalardan birinde gezinmeye başladım.

Güzel bir alıntı çarpmıştı gözüme.

Siyah ve beyaz çizgilerin arasında kalmış gri çizgi gibiydim. İkisinin ortasındaydım ve bir o kadar da farklıydım.”

Ve farklı bir alıntı...

Siyahın içindeki beyaz bir nokta gibiydim. Bir o kadar tezattım bu dünyaya.”

Kitabı alınacaklar listeme ekledikten sonra diğer sosyal medya hesaplarımda gezinmeye başladım.

Pek de bir şey yoktu aslında.

Kitaplığımdaki en sevdiğim kitabı elime alıp kendimi yatağa resmen fırlattım. Artık neredeyse ezbere bildiğim sayfalar arasında dolaşmaya başladım. Her kitap yeni bir yolculuk demekti ve yeni bir evren. Ben her kitapta kendimden parçalar buluyordum. Her kitap yeni parçam gibiydi.

 

Kulaklığımı takıp kendime bir şarkı seçtim.

Model- Antidepresan Gülümsemesi

“Kafamda durmadan bağırıp çağıran bir yabancının sesi...

Yüzümde kocaman, yalandan, bir antidepresan gülümsemesi...”

Kafamda durmadan bağırıp çağıran birçok yabancının sesi vardı.

O gün sıradan bir gündü işte.

Gece yattığımda saat 10’u buluyordu.

 

29. 10. 2022

Atatürk Lisesi

“Ve şimdi sırada 11-A sınıfı var.”

Yapılan bir oratoryoydu. Sınıfının 11-A olduğunu öğrenmiştim.

İsmini bilmeden sınıfı...

Garipti...

Öylesine sahneyi izledim.

 

30.11. 2022

Günlük

 

Helloooo

Merhaba, ben geldim. Bugün çok güzel sayılabilecek bir şey oldu be sevgili günlük.

Ben bugün sana anlattığım çocuk var ya onun ismini öğrendim. İsmi Deniz’miş. Güzel isim değil mi?

Şahsen ben çok sevdim.

Ama okulda bilinmesi ihtimalini göze alamam. O D18.

İsmi bende saklı en sevdiğim sayıydı.

Eee başka ne var diye soracaksın.

Valla açıkçası kayda değer bir şey yok. Aynı yani...

Ödevler. Sıkıcı bir okul. Ev... Aynı yani...

Her neyse sonra görüşürüz.

 

“İnan bana sende ne buldum bilmiyorum ama gözlerinde çok şey gördüm.”

 

 

20.02.2023

Atatürk Lisesi

Bugün çoooooooooooooook müthiş bir gündü. Sabah erken kalkmama rağmen.

6 Şubat depreminin üzerinden iki hafta geçmişti. Açıkçası hala deprem korkusu yaşıyordum. Ankara’da çok hissedilmemişti ama yine de korkuyordum.

Üzerime okul formamı giyip okula doğru yürümeye başladım. İstiklal Marşı okuyup sınıflara dağılacağımız sırada gözüm ona çarptı. Oradaydı ve o da sanki bana bakıyordu. O gün kendime bir şey itiraf ettim. Ben bu çocuğu seviyordum. Hem de çok...

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 14.08.2024 12:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Acıbal / BAŞKA BİR AŞKTA GÖRÜŞÜRÜZ / İLK BAKIŞTA SON GÖRÜŞTE AŞK
Acıbal
BAŞKA BİR AŞKTA GÖRÜŞÜRÜZ

112 Okunma

79 Oy

0 Takip
3
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...