@birislamgenci
|
Mekke sokakları henüz nazil olan bir surenin tesiriyle kaynıyordu. Neredeyse her evde "Ebû leheb kahrolsun. Kahroldu da..." ayetleri okunmaktaydı. Parlak ve öfkelenince al al olan yüzü sebebiyle "Ebû Leheb" lakabı almış bu adam, Peygamberimizin amcasıydı. İslam'a davet emri gelinceye kadar Peygamberimizi sever ve desteklerdi. Resûl-i Ekrem de sevgili kızları Rukıyye ve Ümmü Gülsüm'ü Ebû Leheb'in onları Utbe ve Uteybe ile nişanlamıştı. Amca yeğen arasındaki kan bağı, evlatları vasıtasıyla evlilik bağı ile de güçlenecekti. İşte o günlerde Allah Tealâ, sevgili peygamberine "Bundan böyle en yakın akrabalarını uyar." ayetini vahyetti. Resûl-i Ekrem, tüm akrabalarınız Safa tepesine topladı ve onları İslam'a davet etti. O sırada Ebû Leheb öfkeyle öne atıldı. "Allah kahretsin seni! Bizi bunun için mi topladın?" diye haykırdı. Alev alev yüzüyle tüm akrabalar arasında yeğenini azarlıyordu. Ve o günden sonra Hz. Muhammed'e daha çok yüklenmeye başladı. Karısı Ümmü Cemil ile birlikte Peygamberimizin yürüdüğü yollara pislik atacak kadar ileri gitti. Ve nihayet bu azılı İslam düşmanının akıbetini anlatan Tebbet Sûresi nazil oldu. "Ebu Leheb kahrolsun. Kahroldu da... Malı ve kazandıkları ona fayda sağlamadı. O alevli Bir ateşe atılacaktır. Hanımı da boynunda hurma lifinden bir iple odun taşıyıcısıdır." Rukıyye ve Ümmü Gülsüm kardeşler, artık Ebû Leheb'in çocukları ile bir aile bağı kuramayacaklarını anladılar. Sûrenin inmesiyle Ebû Leheb ve karısı da oğullarına baskı yapmaya başlamışlardı. İki kız kardeş nişanlılarından ayrıldılar. Zira dini bağlar akrabalık bağlarından çok daha üstündü. Resûl-i Ekrem bazı akrabaları tarafından yalnızlığa itildiyse de ona destek olan, canları pahasına İslam davasına sahip çıkan Müslümanlar vardı etrafında... İşte o zorlu günlerde ilk Müslümanlardan, hayâ timsali bir sahâbi, Hz. Osman, Peygamber Efendimize gelerek kızı Rukıyye'ye talip oldu. Resûlullah, sevgili kızını bu kıymetli damat adayı ile evlendirmekte hiç tereddüt etmedi. Hz. Osman, Resûlullah'a damat olmanın tarifi imkânsız mutluluğu içindeydi. Mekkelilerin Müslümanlar üzerindeki baskı ve eziyetleri gün geçtikçe artıyor, dayanılmaz bir hâl alıyordu. Resûl-i Ekrem, Hz. Osman'ın ve kızı Rukıyye'nin Habeşistan'a hicret etmelerini istedi. İslamiyet'in beşinci senesinde Osman ve Rukıyye ilk kafile ile beraber Habeşistan yollarına düştüler. Resûlullah'ı, doğup büyüdükleri ve vahyin merkezi olan Mekke'yi geride bırakmak hiç kolay değildi. Bir süreliğine de olsa Habeş topraklarına ancak çok geçmeden Rukıyye ve Osman bazı muhacirler ile birlikte Mekke'ye, Resûlullah'ın yanına döndüler. Artık onları yeni bir hicret yolculuğu beklemekteydi: Medine halkı kapılarını Müslümanlara açmıştı. Rukıyye için Medine günlerinde uzun sürmeyecekti, Müslümanların Bedir Savaşı'na hazırlandıkları günlerde ağır bir hastalığa yakalandı. Hz. Osman sevgili eşi Rukıyye için üzülüyor, onu kaybetme korkusu ile kavruluyordu. Gönlü bir yandan Resûlullah ile Bedir Gazvesi'ne katılmayı arzuluyor bir yandan da Rukkıye'nin başından ayrılamıyordu. Allah Resûlü, Osman'a Rukıyye'nin yanında kalmasını söyledi. Aslında Peygamber Efendimizin bu yönlendirmesi Müslüman hayatında aile bağlarının önemini anlamak için oldukça kıymetli bir örnektir. Bir yanda Bedir bir yanda hasta bir eş... Nerede yer almalı? Hasta ve bakıma muhtaç eş, Bedir'e tercih edilmişti. Müslümanlar Bedir'de büyük bir zafer kazandılar. Ancak Bedir, Zafer coşkusunu yaşarken Medine derin bir hüzün yaşamaktaydı: Osman (r.a.), Peygamber kızı bir eş kaybetmişti. Resûlullah, Medine'ye ulaştığında sevgili kızı Rukıyye çoktan defnedilmişti bile. Allah Resûlü Mekke'de kaybetti iki erkek evlattan sonra şimdi de Medine'de sevgili kızı Rukıyye'nin ölümü ile sınanmaktaydı. Bir peygamber, sabretmekten başka ne yapabilirdi. İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn. Rukıyye'nin vefatı ile Hz. Osman, Peygamber efendimize damat olma mutluluğunu da kaybetmişti. Resûl-i Ekrem, Osman'ın derin üzüntüsünün farkındaydı. Ve ona dünyaları bahşedecek bir teklif götürdü: Diğer kızı Ümmü Gülsüm'ü Osman'la evlendirdi. Böylece Hz. Osman ikinci kez Resûlullah ile akrabalık bağı kurdu. Peygamber ailesine iki kez damat olduğu için Hz. Osman " Zi'n-nûreyn/iki nurlu" lakabını aldı bu evlilikle. Peygamberin göz nuru, iki kıymetli kızı ile evlenmiş olmak Hz. Osman için büyük bir faziletti. Hicretin dokuzuncu senesinde Resûlullah yine bir evlat acısı ile sınandı. Hz. Osman ise ikinci kez eşini kaybetti: Ümmü Gülsüm tıpkı Rukıyye gibi henüz yirmili yaşlarında bu dünyaya veda etmişti. O da Rukıyye gibi Medine'de Cennetü'l- baki kabristanlığına defnedildi. Ümmü Gülsüm defnedilirken Resûlullah ashabına dönmüş, sabır timsali bir baba olarak Tâhâ sûresinden bir ayet okuyordu. "Sizi topraktan yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir defa daha sizi oradan çıkaracağız." |
0% |