Yeni Üyelik
2.
Bölüm

İLK MÜSLÜMAN HANIM: HAZRETİ HATİCE

@birislamgenci

Resûl-i Ekrem, Ümmü'l-mü'minin Hz. Âişe'nin evindeydi. Kapılarına gelip içeri girmek için izin isteyen misafirin sesi Allah Resûlü'nü hem mutlu etmiş hem de bir hayli heyecanlandırmıştı. Peygamberimizin bu sevinci Hz. Âişe'nin gözünden kaçmadı. Resûlullah heyecanla yerinde sıçrayarak:

"Allah'ım, bu gelen Hâle olmalı." buyurdu.

Hâle bint Huveylid, Hz. Hatice'nin kız kardeşiydi. Sesiyle ve tavrıyla Hatice'ye çok benziyordu. Hatice'nin vefatı üzerinden geçen senelere rağmen Resûlullah'ın ona olan sevgi ve vefasından hiçbir şey eksilmemişti. Ne zaman bir koyun kesse büyük kısmını Hatice'nin dost ve akrabalarına gönderirdi. Kapıya gelen Hâle'nin sesinin Hatice'ye olan benzerliği Resûl-i Ekrem'e Hatice validemizi hatırlatmıştı. Âişe, Peygamberimizin bu sevincinden içten içe rahatsızlık duymuştu. Dayanamadı: "Dişleri dökülmüş, ölümünün üzerinden de seneler geçmiş bir ihtiyarı ne diye anıp durursun? Allah sana ondan hayırlısını nasip etmedi mi?" dedi.

Resûl-i Ekrem, Âişe'yi de çok severdi. Ancak Hatice'nin kıymeti çok farklıydı onun için. Hz. Âişe'nin Hatice ile ilgili bu sözlerinden rahatsızlık duydu. Seneler evvel toprağa verdiği ilk eşinin kendisi için değerini ifade buyurmaktan çekinmedi: "Hayır, Allah bana ondan hayırlısını vermedi. Kimsenin iman etmediği günlerde o bana iman etmişti. Herkes yalanlarken o beni tasdik etmişti. İnsanlar boykot ettiklerinde o bana malı mülkü ile destek olmuştu. Hiçbir kadından çocuğum olmadığı halde Allah bana Hatice'den evlatlar verdi." Bu cevap karşısında Hz. Âişe, Resûlullah'ın eşlerinden hiçbirini Hz. Hatice'yi kıskandığı kadar kıskanmadığını itiraf etmek durumunda kaldı.

Hz. Hatice'nin Peygamber Efendimize olan imanı, sevgisi ve desteği hiç kimsenin desteği ile bir tutulamayacak kadar üstündü. Allah Resûlü, Hira'da ilk kez vahye muhatap olduğunda yaşadığı korku ve şaşkınlığı evvela Hatice ile paylaşmıştı.

"Bana neler oluyor, kendim için endişeleniyorum!"

Günlerini uzlette ibadet ve tefekkürle geçiren eşi Hz. Muhammed'e, Hatice; tarihe geçen şu kıymetli sözlerle cevap verdi:

"Endişelenme! Yemin ederim ki Allah seni hiçbir zaman mahcup etmez. Çünkü sen akrabanı gözetirsin, doğru sözlüsün. Acizlerin elinden tutar, yoksulları kollarsın. Misafiri ağırlarsın. Haksızlığa uğrayanın yardımına koşarsın."

Hatice (r.a.) Hz. Muhammed'in, tüm peygamberlere vahiy getiren melek Cebrail'i gördüğünü öğrendiği an tam bir teslimiyetle ​​​​​​"Ben senin Allah'ın resûlü olduğuna şahitlik ederim." diyerek Müslüman oldu. Böylece Hz. Hatice, Hz. Muhammed'in peygamberlerin herkesten önce inanmış ve İslam'la şereflenen ilk kişi olma üstünlüğünü elde etmişti.

Mekkeliler Hz. Muhammed'in peygamberliğini kabul etmede Hatice gibi davranmadılar. Şehrin ileri gelenlerinin Allah'ın elçisine yönelik eza ve zulmü senelerce devam etti. Nihayetinde Ebû Talib mahallesinde yaşayan Müslümanları kuşatma altına alarak bölgeye gıda akışını kestiler. Adeta tüm Müslümanları ölüme terk etmişlerdi. Hatice vahyin ilk geldiği günden beri Resûlullah'a ve Müslümanlara nasıl destek olduysa muhasara günlerinde de onların yanında yer aldı. Kureyş'in bu soylu ve zengin tüccar kadını neredeyse tüm malını mülkünü İslam'a ve Müslümanlara feda etmişti. Peygamber Efendimizin ona duyduğu muhabbet hiç azalmadı. Onu her zaman minnetle andı. Öyle gel Hatice'nin, bu ümmetin en hayırlı kadını olduğunu söyledi. İsmini Hz. Meryem ile beraber zikretti:

"En hayırlı kadın Meryem bint İmran'dır. En hayırlı kadın Hatice bint Huveylid'dir." buyurdu.

Hatice Hatice'nin Peygamber Efendimiz ile evliliği yirmi beş sene sürdü. Bu evlilikten Kasım, Zeyneb, Rukıyye, Ümmü Gülsüm, Fâtıma ve Abdullah dünyaya geldi. Peygamber Efendimizle evlendiğinde bir rivayete göre kırk bir rivayete göre de yirmi sekiz yaşında olan Hatice validemiz henüz hayatta iken cennetle müjdelenen sahâbilerden biriydi.

Cebrail (a.s) bir gün Resûlullah'a gelerek Hz. Hatice'ye Cenab-ı Hakk'ın ve kendisinin selamını iletmesini istemiş akabinde de ona "cennette içinde hiçbir gürültünün, çalışıp yorulmanın olmadığı, inciden bir köşkün verileceğini" müjdelemişti. Hatice bu güzel ve kıymetli selamlamaya kendine yaraşır bir şekilde beliğ bir karşılık vermişti:

"Muhakkak ki, Allah es-Selam'dır. Selam da ondandır. Ey Allah'ın resûlü, sana ve Cibril'e de selam olsun!"

Resûlullah'ın bir hadisi şerifi ise Hz. Hatice'nin faziletinin cennetle müjdelenmenin de ötesinde olduğunu gösterir. Hatice hem yeryüzünün hem cennetin en faziletli dört kadınından biridir: "Cennet kadınlarının en faziletleri Hatice bint Huveylid, Fâtıma bint Muhammed, Meryem bint İmran ve Firavun'un karısı Âsiye bint Müzahim'dir; "Âlemlerin en hayırlı kadınları Meryem bint İmran, Hatice bint Huveylid, Fâtıma bint Muhammed ve Firavun'un karısı Âsiye bint Müzahim'dir."

Mekke'nin soylu, zengin, tüccar kadını Hatice (r.a) hayatının son demlerini, Ebû Talib mahallesinde, muhasara altında, açlık ve yoklukla mücadele etmeye terk edilmiş haldeki Resûl-i Ekrem ve Müslümanlarla omuz omuza geçirdi. Hiçbir zorluk onu Resûlullah'ın yanında yer almaktan alıkoyamadı. Tüm varlığını onun davası uğruna harcadı. Mekkelilerin Müslümanları boykota son vermelerinin hemen ardından, Medine'ye hicret'ten üç sene önce, hayata gözlerini yumdu. Bu vefat, peygamberimizin gönlünde çok derin bir üzüntü bıraktı. Öylesine derin bir üzüntüydü ki, Hatice'nin vefat senesi tarihe "hüzün yılı" olarak kaydedildi. Allah'ın selamına mazhar bu değerli kadını Resûl-i Ekrem hiç ama hiç unutmadı.

 


​​​​​​​

 

​​

 

​​​​

​​​

 

Loading...
0%