@birkupleroman
|
Sabahın ilk ışıkları ile hafifçe gözlerimi aralayıp yatağımda dikleştim.Camdan içeriye sızan güneş ışıkları yüzümü aydınlatırken karşımda uzanan dağları izledim.Hiç yıkılmazmış gibi duran altında binlerce kişi barındıran dağları.Onlara baktıkça aklımda o belirdi.Gözümün önüne ormandan hiçbir farkı olmayan gözleri geldi.Dün kendileriyle yeterince haşır neşir olmamışım gibi.Gerçiii ismi neydi...Onu bu kadar kafaya takmamın ne kadar doğru olduğunu bilmemekle beraber zihnimde sadece onu canlandırmaya devam ettim ta ki dayım kapımı tıklatana kadar. "Günaydın güzelim."Yanıma uzanıp saçlarıma bir öpücük kondurdu ve kafamı omzuna yasladı.Bir süre sessiz sessiz takıldıktan sonra hafiften mayışıp uykuya yeniden dalacakken dayım bu güzel anı bölerek söze giriş yaptı "Eğer bugün herhangi bir işin yoksa senden bir şey isteyebilir miyim güzelim?" biraz düşündükten sonra başımı aşağı yukarı sallayıp onayladım ve dayım konuşmasına devam etti "Kasabanın dışında hatırı sayılır uzaklıkta bir yerden benim için alman gereken dosyalar var." dosya deyince anlamaz yüzle suratına baktım "Hemen bakma öyle.Dosya dediğim bizim restoranın gelir gider hesabı gibi bir şey.Bir paketin içinde verirler bana.Sen de alırsın gelirsin güzelim olur mu?" aniden yataktan fırlayıp ayağa kalktım ve dolabıma ilerledim. "Hayırdır kız ne bu neşe?" dayımın dediklerine şen bir kahkaha atıp kendime kıyafet seçmeye koyuldum."Hiiiç dayıcım.Sadece buralarda gezmeyi seviyorum işte bana güzel günlerimi hatırlatıyor." arkamı dönmesem de dayımın yüzünün düştüğünü hissedebiliyordum. Konuyu uzatıp beni üzmek istemediğinden dolayı olsun konuyu daha fazla uzatmadı. "Neyse ben gideyim de bizim oğlan kapıda kalmasın?" şu bizim oğlanın kim olduğunu her sorduğumda cevap vermeden sadece gülüp çekip gidiyordu.Çok umrumda olmadığı için kıyafet arayışıma devam ettim. Yaklaşık 1 saat sonra çıkmaya hazırdım.Bu sırada dayım restorana gitmiş bana konumu atmıştı bile.Yarısını mini beyaz kot eteğimin içine soktuğum mavi gömleğim ve beyaz ince bantlı topuklu ayakkabılarım ile uyumlu olması için yanıma beyaz kot bir çanta aldım ve evden çıktım. Arabam olmadığından dolayı Şenkaya'ya ulaşmak için otobüse binmek zorundaydım Bunun için zar zor hatırladığım otobüs durağına yürümeye başladım.Tahmini 1.30 saat yürüdükten sonra pes edip bir tarlanın yanındaki kaldırıma çöktüm ve sıkkın sıkkın oturmaya başladım.Bir süre öyle kaldıktan sonra dayımı beni alması için aramayı tercih ettim.Telefonu elime alıp rehberde dayımı ararken arkadan bir ses geldiğini işittim.Bir su sesine benziyordu o yüzden umursamadan devam ettim.Tam dayımı ararken mutluluk ve umut dolu gülüşüm telefonun çekmediğini fark edince yüzüme patladı.Sinirden kendimi dağa taşa vuracaktım. "ALLAH'IM NEDEN BEN YA NEDEN BEN.BİR KERE DE OLSUN BANA DOĞRU YOLU SEÇTİR YARABBİM" diye isyanıma devam ederken "Sağ taraftan" diye dağ ayısı bir ses duyunca korkudan arkamı dönerken dengemi kaybedip yere düştüm. "Sakin ol sapık değilim yavrum." Sorgular bir bakış atmak için yüzümü yerden kaldırırken karşımdaki kişiyi görür görmez büyük bir şaşkınlığa uğradım "Binbaşı" dememe kalmadan karşımdaki Yüzbaşı alaycı bir kahkaha attı "Yok yarbay." garip karşılanmamak için ayağa kalkıp kendimi açıklayacakken bir kere daha düşme tehlikesi atlattım ama bu sefer beni tutmayı başardı. "Tamam benden etkileniyorsun anladım da biraz sakin ol. Ayrıca da beni gözünde bu kadar büyütme çok abartı.Yani en azından rütbem abartı. Diğer her şeyim zaten büyük." Bunu söyler söylemez hemen ayaklanıp kolundan ayrıldım."Ne alakası var ya.Allah Allah." utancımdan 68 kez büzülmüş kağıt gibi arkamı dönüp yürümeye başladım. "Nereye?" Diyen sesi zihnime farklı sinyaller gönderiyordu. kızım sen iyice yoldan çıktın ha! Zihnimde yankılanan seslerden biri de buydu.Eğer biraz daha orda durursam bayılma ihtimalimi göze alarak arkama bakmadan ilerlemeye başladım.Zaten bir süre sonra o da pes edip geriye gitmeye başlamıştı. Aradan 5-10 dakika geçmeden bir ara sesi yanıma doğru yaklaştı."Allah'ım çok şükür yarabbim"deyip arkamı döndüğümde hem bana hem de bu şehre fazla bir lacivert Porsche görmeyi beklemiyordum."Tövbe bismillah."içinde kim olduğunu anlamak için cama yaklaştım ve cam aniden açıldı. Anlık afallamayla yanlış gördüğümü varsayarak birkaç saniye gözlerim kapalı durdum ama açtığımda karşımda yine o vardı. "Atla hadi ben seni bırakayım." Kim ve ne olarak ona güvenmem gerektiğini düşünüyorsa yapılıyordu.Ayrıca nereye gittiğimi nereden biliyordu ki? "Bu yoldan gidebileceğin tek yer Şenkaya oradan anladım.Tabi Heidi gibi dağları dolaşmak istemiyorsan" şüphe ile kaslarını kaldırdı "İstiyor musun?" Tam olarak ona şuan "aptal" diyen Firdevs Yöreoğlu gibi bakıyordum ona."Sağol ama arabanıza binmeye niyetim yok."Bıkkın bir bakış attı. "Off saçmalama,istersen 3 saat yürü tabi orası senin tercihin." 3 saati duyunca anlık bir kalp ritim bozukluğu yaşadım ve üşengeçliğim utangaçlığıma ağır bastığı için binmeye karar verdim.Arabay bindiğimi görünce yandan bir gülüş atıp arabayı sürmeye devam etti. ★★★ "Emirhan!Hadi lan çabuk ol biraz." Oğuz'un sesi bütün kantinde yankılanıyordu. Komutanları hariç hepsi kantinde toplanmış Emirhan'ın getireceği çayları bekliyorlardı."Ulan varya aslında şöyle bir arsan olacak Ege'de ekeceksin biçeceksin rahat rahat yaşayıp gideceksin."Emirhan elinde çaylar ile gelirken duyduğu bu cümle ile yüzünü buruşturdu.Herr günkü gibi Oğuz komutanı onlara Ege'de istediği hayatı anlatacaktı ve onlar da el mecbur dinlemek zorunda kalacaklar en sonda Turgut komutanı Oğuz'u masadan kovacak ve dağılacaklardı.Halbuki bugüne belki farklı olur umuduyla uyanmıştı.Masaya çayları bırakırken bir yandan da masayı dinliyordu. Oğuz:Şöyle iki tane de çocuğum olacak biri kız biri erkek gül gibi bakacağız onlara demi Simge'm. Simge:Aptal aptal konuşma sıkarım kafana ha. Oğuz:Ah be manolyam naz yapma be artık. Simge:Eğer bir kere daha ben,naz ve manolyayı aynı cümlede kullanırsan o senin son cümlen olur. Oğuz:Sen öyle istersen Mano- Simgecim. Simge:Bak hala Simgecim diyor ya. Turgut:Yeter ha siktiniz kafamızı. Emirhan tüm bu kavganın arasında çayları dağıtıp yerine oturdu."Asaf komutanım nerede?" Sabahtan beri onu görmemişti. Halbuki genellikle çarşı izinlerinde dışarı çıkmayıp askeriyede kalan o olurdu. "Şenkaya'da işi var." Turgut komutanı her zaman ki gibiydi.Kısa ve öz.Uzatmayı sevmezdi.Anlatmayı zaten sevmezdi.Soru sormayı da.Sadece sorulana cevap verirdi.O da herkes için tek soru hakkı.O yüzden Emirhan'da ne işi diye sormamaya karar verdi.1 saat boyunca Oğuz hayallerini anlattı,Simge ona söylendi,Turgut hepsine kızdı ve en sonunda olay yerine başka biri daha teşrif etti.Cihangır Artın. Bu adamı geldiğinde de pek hoş karşılamamıştı Emirhan.Özellikle de Asaf komutanınında bu adama karşı şüpheleri olduğunu fark edince hoşnutsuzluğu daha da artmıştı.Ama ne olursa olsun onlar bir timti ve hepsinin canı birbirine emanetti. Onlar kardeştiler. Oğuz:Hayırdır komutanım,Asaf komutanım dışarı çıkmış dediniz ne işi varmış orada. Turgut:Söylemedi. Simge:Sanane ayrıca olum.Komutanın ne yaptığı seni mi ilgilendiriyor. Oğuz:Haklısın manolyam Cihangir:Şenkaya da babamız gibi bildiğimiz biri var onun yanına gitmiştir. Bu söz karşısında Turgut yan gözle Cihangir'e baktı.Emirhan bu sefer kesinlikle bir şeyler döndüğünü anlamıştı ama biliyordu ki kafasına sıksa bile Turgut komutanı olanları ona anlatmazdı.O yüzden sessiz kalmayı seçti ve kahvesini yudumlayıp Oğuz komutanının hayallerini dinlemeye devam etti. ★★★ Yarım saat ardından çoktan oradaydık. Dayımın verdiği paketi götüreceğim adrese baktım.Eğer bu açıdan bakılırsa burada olan hiçbir yeri bulmam mümkün görünmüyordu ama bu yüzbaşına sorup götünü kaldırmakta istemiyordum.O yüzden çaresizce navigasyonu açıp yürümeye başladım. Birkaç dakika geçtikten sonra arkamdaki ayak seslerinin durmadan beni takip ettiğini fark ettim ve ani bir hareketle dönüp arkama baktım. Arkamı döner dönmez kendimi yine ego dağı beyefendisi ile burun buruna buldum. G:Beni mi takip ediyorsun sen? Sorumu hiç umursamayıp yürümeye devam etti.Birkaç adım attıktan sonra arkasını döndü. A:Beni mi takip ediyorsun sen? Anlamaz gözlerle suratına baktım ama ne dediğini anlamam uzun sürmedi. G:Hayır tabii ki de.Az önce sen benim arkamdaydın.Şimdi önüme geçtin. Bana yaklaşıp yüzüme doğru eğildi A:Ya demek ki neymiş yavrum herkes kendi yolundaymış. Cümlesi bittikten sonra birkaç saniye geri çekilmek aklıma bile gelmedi,bakışmaya devam ettik. Gözleri daha önce hiç görmediğim bir renge sahipti.Yeşildi ama gece gibiydi. Yakıyordu ama ferahlatıyordu.Nefesimi kesiyordu ama aynı zamanda da nefes oluyordu.Kimse de görmediğim eşsiz bir renkti. Benim için yüzyıllar gibi geçen birkaç saniyenin ardından çok şükür aklım başıma gelmişti.Geriye doğru adım atıp göz temasımı kestim. G:İlk olarak ben senin yavrun değilim. İkinci olarak beni takip etmeyi bırakmazsan polisi ararım. A:Selamımı da söyle. Dünyanın en rahat tavrını takınarak arkasını döndü ve yoluna devam etti.Onla muhatap olmamak için o , köşeyi döndükten 5 dakika sonra ben de yola koyuldum. Her ne kadar korksamda yaklaşık 15 dakika sonra bir konumun gösterdiği eve varabilmiştim. Bu kasabaya kıyasla büyük bir yerdi.Kendince geniş bir bahçesi vardı.2 katlıydı. İçinde her kim yaşıyorsa büyük bir ailesi olduğu kesindi.Kapıyı açıp bahçeye girdim. Bahçede 1 tane çardak vardı.Ortasında masa bulunuyordu.Oldukça geniş bir çardaktı.Rahat şekilde 6 kişi buraya sığabilirdi.Kafamı çevirip eve bir kez daha baktım.Doğal olarak tahtadan yapılmaydı. Çok penceresi yoktu.Sadece 2. Katta 2 pencere vardı. Ev hakkındaki gözlemlerimi bitirdikten sonra kapıya yaklaştım.Kapının üzerinde bir delik yoktu ve evin 7 Nolu ev olduğu yazıyordu.Altına bazı harfler yazılmıştı.Seçebildiğim kadarıyla A ve C harfleri vardı.Biraz daha dikkatli baktığımda üzeri çizili bir harf ve silik olan bir harf daha vardı.Yan yana yazılmış bu harfleri üzerime vazife görmediğim için incelemedim ve kapıyı çaldım. Kısa süreli bir beklemenin ardından içeriden gelen ayak seslerini duydum. G:Çok şükür. Kapı hafif şekilde açıldığında boşluktan bana bana bir çift göz gördüm.Ve bu gözleri nereden görsem tanırdım. G:Yok artık! Kapı tamamen açıldığında yüzbaşının tüm bedeni göründü. A:Ne işin var burda? Anlamadığım şekilde fazla kızgın bir şekilde üzerime doğru yürümeye başladı. Ne yapacağımı bilemediğim için geri geri yürümeye başladım. A:Sana soruyorum duyuyorsun demi? G:Du-duyuyorum A:Ee ne işin var senin burada? G:P-paket paket bırakıcam Paket deyince gözlerini elimdeki pakete çevirdi.O paketle bakışırken arkadan bir adam çıkageldi. D: Güneş?Sen misin kızım? Kim olduğunu bilmesem de kaçış yolu olarak bildiğim için adını dahi bilmediğim o adama sığındım. G:E-evet benim. D:Vurgun!Bırak korkutma kızı.Gel kızım içeri. Anında yüzbaşının yanından sıyrılıp içeri girdim. İçerisi dışarıya göre daha sıcak bir ortamdı Kapıdan girdiğinde hemen sağda mutfak vardı.Küçük ama tatlı bir mutfaktı.Kapının tam karşısında ise şömine vardı.Burası yaz kış soğuk olduğundan dolayı şömine açıktı Odayı da bu şömine ve bir loş lamba aydınlattığı için içerisi hafif bir ortamdı. Şöminenin iki tarafından sert koltuklar vardır.Ortada ise bir orta sehpası vardı. Şöminenin sol taraftındaki koltuğun arkasında da yukarı çıkan tahta merdivenler vardı. D:Nasıl kolay geldin mi? A:Ben getirdim. Derviş arkasından gelip koltuğa yerleşen yüzbaşıya baktı. A:Arabası yoktu yürümesin diye aldım. D:Nereden tanıyorsun sen bu deyyusu kızım. Yüzbaşına deyyus demesiyle içimde tutmadığım bir kıkırtı kaçtı dudaklarımdan. Yüzüne bakmadım ama yüzbaşının rahatsız olduğu belliydi. G:Bir arkadaşım sayesinde tanıştık.Birkaç gün önce sadece. D:İyi dikkat et kendine. Yüzbaşına attığı imalı bir bakışla arkasını dönüp mutfak tezgahında bir şeyler hazırlamaya başladı.Ben de gidip yüzbaşının karşısındaki koltuğa oturdum. Bir süre sessizce oturduktan sonra merakıma yenik düşüp merak ettiklerimi sormaya başladım. G:Dayım ile nereden tanışıyorsunuz? D:Eski dostlarız diyelim. G:Ben sizin adınızı daha önce hiç duymadım ama. D:Bizim adımızı kimse duymaz. G:Tam olarak anlayamadım. D:Çok eskiden arkadaşız o yüzden duymamışsındır. Başımı yüzbaşıya çevirdim. G:Peki senin ne işin var burada. A:Seni ilgilendirmez. D:Vurgun! Yüzbaşı Dervişe bakıp derin bir nefes aldı. A:Derviş için buradayım dayını tanımam. Derviş arkasını dönüp yüzbaşıya anlamlandıramadığım bir bakış attı.Ama bunun üzerinde çok durmaya niyetli değildim. G:Ona niye Vurgun diyorsunuz? D:Lakabıdır o. G:Nereden geliyor bu lakap? A:Soracağın sorular benim hakkımda olmasın artık oldu mu? Normalde diretebilirdim ama Derviş'in de bu konuda ona hak verdiğini görünce başımla onu onayladım. G:Son bir şey sorabilir miyim? D:Tabii sor güzel kızım. G:Dayım size ne gönderdi. D:Durum bildirisi ama detaylarını veremem Bu konuda biraz hassas olduklarını fark edince başka soru sormamaya karar verdim.Zaten Dervişte elinde bir tepsi ile yanımıza geldi ve yüzbaşının yanına oturdu G:Ben paketi vereyim size. Derviş teşekkür ederek poşeti aldı.Daha sonra sehpadaki tepsiyi yemem için önüme doğru itti.Teşekkür ederek bir tane kurabiye alıp yemeye başladım. Derviş uzun uzun düşünüp zor bir karar verirmiş gibi derin nefes aldı. D:Dayın nasıl? Derviş'in sorusuyla yüzbaşı kafasını kaldırıp bana baktı.Anlık göz göze gelince içimde tekrar bir şeylerin hareketlendiğini hissettim ama ikisinin de bana baktığını fark edince sakinliğimi korudum G:İyi restoranta gitti sabah işler işte. D:Tabii öyledir.Zor iş,insanlarla uğraşmak. G:Öyle ama seviyor bu işi yapması zor gelmiyor ona. D:İstediği işte çalışması iyi oldu onun için. A:Aynen.Hem istemese kolaylıkla restorantı da bırakır giderdi demi.Zor gelmezdi ona. İmalı şekilde söylediği cümleleri kafamı çok karıştırmıştı.Derviş bunu anlamış olacak ki hemen söze girdi. D:Vurgun sever öyle köklü değişimleri onu diyor. Daha fazla uzatmamak için hafif bir şekilde gülümseyip bir kurabiye daha aldım. D:Ne okuyorsun sen kızım? Cevap vermek için ağzımdaki kurabiyeden çabuk kurtulmaya çalıştığım için birkaç kırıntı boğazıma takıldı.Ben öksürmekle meşgulken yüzbaşı hemen önümdeki suya uzanıp içmem için bana verdi. A:Dikkat et. Suyu içtikten sonra kırıntılarda boğazımdan gitti. D:Yavaş ol kızım yavaş.Emanetsin sen bize. İstemsizce emanet deyince içimden bir gülme geldi. D:Ne oldu?Emanetsin tabi.Biz emanete gözümüz gibi bakarız.Herkesten sakınırız. Bak burda biz bizeyiz.Sen benim kızımsın. Bundan sonra da benim kızım olduğun kadar Vurgun'unda kardeşisin.Böyle bil bunu. Yüzbaşı hiç istifini bozmayıp oturduğu yerde yüzüme dik dik bakmaya devam etti. G:Öyledir.Yani evet öyle.Sadece biraz garibime gitti kusuruma bakmayın. D:Kusuru olmaz kızım. G:Teşekkür ederim anlayışınız için.Ee bu arada psikoloji okuyorum ben 4. olacağım bu sene. D:Oo çoğu gitmiş azı kalmış desene. Hayırlısı ile bitirirsin inşallah okulunu. G:Umarım. Yüzbaşı uzun süreli sessizliğini bozup bana bir soru sordu. A:Nerede okuyorsun sen? G:İstanbulda. A:Hangi okul? G:Bogaziçi. A:Vay be bu kadar zeki beklemezdim seni. G:Öyleyim ama. A:Evet bir de egoistsin. G:Henüz senin seviyene erişemedim. A:O biraz zor.Onun için en az 9 yaş+36 santim lazım. G:Allah'tan zeka yaşla ya da boyla ölçülmüyor. A:Tabi bizi de askeriyeye 0 IQ ile girdik zaten. G:Haşa devletin askerine lafım olmaz. A:İyi. G:Güzel. D:Ne hoş.Ne güzel anlaştınız bak. Masum masum gülümseyip kurabiyelerimi yemeye devam ettim. Aradan geçen 1 saatin ardından gitme zamanımın geldiğini fark ettim. G:Ben gideyim artık. A:Ben de kalkıyorum. D:Sen nereye Vurgun? A:Aşağıda işlerim var.Hem şu kızı da bırakayım. G:Hayır,gerek yok ben kendim giderim. A:Yürüyerek mi? 2. Kez mecburide olsa onla gitmek zorunda olduğum için kendime kızsam da mecburdum. G:Peki. D:İyi o zaman size iyi yolculuklar.Ulaşınca haber edin. G:Aa evet çok iyi hatırlattınız.Telefon numaranızı alabilir miyim acaba? D:Telefonum yok.Önemli bir şey olursa yanıma gel. Biraz garisesem de yanlış anlaşılmamak için duruşumu hiç bozmadım G:E peki aşağıya inince size ne ile haber vereceğiz. D:Vurgun bana ulaşmasını bilir.Sen onu dert etme kızım. G:Peki. Kapıya doğru ilerlerken yüzbaşının ilerlemediğini fark edince arkamı döndüm. A:Sen ilerle ben geliyorum. Her ne kadar ne konuştuklarını merak etsem de rahatsız etmemek için dışarıya çıkıp beklemeye başladım. ★★★ A:Neydi bu? Üzerimdeki gerginlikle karışık şaşkınlığı atamamıştım. D:Önemsiz.Masum bir kız.Takma kafana. A:Takmayayım öyle mi?Bil bakayım bizi tanıştıran kim?Ya da boşver ben söyleyeyim Derviş.Cihangir. Böyle anlatınca işlerin rengi değişti. Derviş'in suratı da öyle. D:Onunla nereden tanışıyorlar? Bilmediğim belirterek kafamı sağa sola salladım. D:Öğren o zaman Vurgun.Ne olduğunu öğren.Nereden bulmuş bu kızı öğren. A:Öğrenirim. Kısa süreli sessizliğin ardından bana döndü. D:Dikkat et.Hem sana.Hem ona. A:Ederim.Sen de dikkat et. Hafif bir şekilde gülümseyip beni uğurladı. ★★★ Yüzbaşı kapıdan çıktığında her zamankinden daha çok gergin gözüküyordu.Hatta suratına dikkatli bakınca dişlerini sıkmasından çenelerindeki kasları bile belli oluyordu.Eli ile omzumu dış kapıya yönlendirerek beni yürütmeye başladı. Geri dönüş gidiş kadar zor olmamıştı.Yolu öğrendim bile diyebilirdim.Hem hafızam hem de onun sayesindeydi.Arabanın yanına geldiğimizde o şoför koltuğuna ben de hemen yanındaki yolcu koltuğuna oturdum. İlk 10 dakika sessizdik.Ama geldiğimiz yoldan farklı bir yere gittiğimizi fark edince konuşmak zorunda kaldım. G:Burası ev yolu değil. A:Evet. G:Nereye gidiyoruz. A:Görmen gereken bir yere. G:Güzel bir yer mi bari? Sorum onu düşündürmüş olacaktı ki bir süre bana bakarak susmayı tercih etti. A:Benim için huzurlu olan her şey güzeldir. Orası da benim bildiğim en huzurlu yer. G:Peki oraya gidince sana istediğimi sorabilir miyim? A:Hayır. G:O zaman gitmek istemiyorum. A:Şimdilik sadece birkaç soru. Dönüp gözlerimin içine baktı A:Hepsi için ilk önce gerçek seni bilmem lazım. Kafasını çevirip arabayı sürmeye devam etti.Bu dediği bana ne hissettirmeliydi bilmiyordum.Üzülmeli miydim yoksa sevinmeli miydim onu da biliyordum. A:Bana bir söz vermen lazım. G:Ne sözü? A:Seni götürdüğüm yeri en yakınına bile anlatmayacaksın anlaştık mı?Ki ben de sana güveneyim. G:10 yaşında ki kardeşin değilim nedenini anlayabiliyorum şöyle konuşma benle. Ayrıca söz,anlatmam. Yolu bırakıp bana yan bir bakış attı ve sonra önüne dönerek sürmeye devam etti. Yarım saat kadar bir yol gittikten sonra ormanın içinde bir yerde durduk. A:Buradan sonra yürüyeceğiz. Kısa bir süre yürüdükten ve bir köprüden geçtikten sonra şelale ve orman birleşimi bir yere geldik. G:Burası güzel değil... Gözlerimi bir tam kez etrafımda çevirdikten sonra yüzbaşıya döndüm.Göz göze gelmiştik. G:Hayatım boyunca gördüğüm en güzel şey. Gözlerine bu şekilde kitlenmem ne kadar etikti bilmiyordum ama şahsen şuan umrumda bile değildi. A:Benim de. Şelalenin yanında bulunan taşlardan ikisine oturduk ve şelaleyi izlemeye başladık. A:Ne sormak istiyordun sen? Bu soruyu ondan duymak beni biraz şaşırtmıştı.Malum kendisi gizemli bir yüzbaşıydı. G:Neden askeriyeye gittin? A:Asker olmak için. G:Neden asker olmak istedin? A:Asker olmak istediğim için. Yanımdaki simasına dönüp huysuz huysuz bakmaya başladım G:Düzgün cevap vermiyorsun. A:İster cevaplarım ister cevaplamam o benim tercihim.Ha ama sen zaten ben doğru cevap vermiyorum diye sormak istemezsen... G:Hayır,istiyorum! Bu heyecanlı çıkışıma yanağında bir gamze ile karşılık verdi A:Devam et. G:Sana Vurgun diyebilir miyim? A:Yalnızken. G:Lakabını kimler biliyor? A:Sen,ben,Derviş ve 4 kişi daha. G:O dört kişi kim? A:Söyleyemem. G:Offf.Nerede doğdun onu söyle bari. A:Bilmiyorum. Dayanamayarak gözlerimi devirdim ve susgunluk grevi yapmaya karar verdim. A: Yalan söyledim.Ailem beni küçükken kapının önüne bırakıp siktirip gitmiş.Sonra O buldu işte beni.O da hiçbir zaman bana kim olduğumu veya nereden geldiğimi söylemedi. Grevimi bırakıp şaşkın gözlerle ona baktım. G:Nasıl yani?Ne kadar vicdansızmış.Neden böyle bir şey yapmış? Yüzbaşı önüne dönerek derin derin düşünmeye başladı.Her ne kadar duygularını belli etmeyen biri olsa da oluşan sessizlikten anladığım kadarıyla bu onu üzen bir konuydu. A:Gerçek beni yaratmam için. Söylediği şey garip bir şekilde içimde bir noktaya dokunmuştu.Bunun ismi tam olarak neydi bilmiyordum ama sanki biri karnıma bir yumruk atmıştı ve bu yumruk içimde bir yerin canını acıtmıştı. G:Nasıldı gerçek seni yaratmak? A:Zordu.Çok zordu. İkimizde aynı anda kafamızı çevirdiğimizde gözlerimiz buluştu.Ve o an sanki birbirimizin zihninden geçen her şeyi görüyormuş gibi birbirimize bakakaldık.O an saniyeler asırlar gibi geçmişti.Bütün geçmişimiz aramızda bir ayna oluşturmuş gibiydi.Zaten gözleri de işimi hiçbir şekilde kolaylaştırmıyordu. Ben ne olduğunu anlamazken yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı.O anki şaşkınlığımla ne yapacağımı bilemedim ama içimden geri çekilmekte gelmedi ve sadece beklemeye başladım.İyice yüzüme yaklaştığında olacakları tahmin edip gözlerimi kapadım ve kendimi ona bıraktım. Bir iki saniye sonra nefesini kulağımda hissettim. A:Bilmen gereken bir şey daha var... G:Sana Vurgun diyeceğim... Artık nefesimi tutmanın imkansız olduğu noktadaydım ve derin bir nefes aldım A:Ben senin abinim ve seni hiçbir zaman öpmeyeceğim. Duyduklarım ile gözlerimi açmam bir oldu. Kafasını geri çekip tekrar göz göze geldiğimizde suratına tokat atmamak için zor duruyordum. G:Yaptığın hoş değildi. A:Seni öpmemem mi? G:Hayır!Beni öpmeye çalışman! A:Bu kadar istemiyorsan geri çekilebilirdin. Haklılık payı yüksek olduğu için hemen saldırıya geçmeye karar verdim. G:Seni Dervişe söyleyeceğim! A:Ne diyeceksin.Vurgun'un beni öpmesini istedim ama o abinim deyip beni engelledi mi diyeceksin. Dedikleri karşısında resmen şok geçirmiştim. G:Ne!Ben mi senin beni öpmeni istedim! Ben orada kriz geçirirken o halinden memnun şekilde gülüyordu. G:Aptalsın sen var ya aptalsın.Buraya seninle gelen salak zaten. Bir hışımla ayağa kalktım ve arkama bakmadan yürümeye başladım. G:Gidiyoruz!Eğer gelmezsen arabayı da alır giderim. Hala gülmeye devam ederken bir yandan da peşimden gelmeye başladı.Arabaya bindikten sonra ise bütün yol boyunca konuşmadan kasabaya geldik.
★★★ O:Manolyam. Simge'nin bütün gününün mahvolacağını gösteren sirenler bu sesle çalmaya başlamıştı. O:Manolyaaam. Emirhan da Simge gibi felakat çanlarını duymaya başlamıştı.Şu saniyeden sonra ne olacağı bir Simge Komutanına bir de Allah'a kalmıştı. Simge arkasını dönüp gevşek gevşek ona bakan adam baktı.Bazen onun erkek olduğundan bile şüpheleniyordu. S:Eğer bir adım daha atarsan vururum seni Oğuz aradan geçen yılların ardından bunun ne kadar ciddi bir uyarı olduğunu anlıyordu Simge bazen her ne kadar ciddi olmaya çalışsa da Oğuz onun aslında içten içe rahatsız olmadığını anlıyordu.İşte o zamanlarda daha da gevşemeye devam ediyordu.Ama bu surat ifadesi asla o zamanlardan biri değildi.Oğuz bunu çok iyi biliyordu. O:Nasılsın Manolyam? S:Seni görene kadar orta. O:Aa niye kim soldurmuş benim çiçeğimi? Simge şu cümleyi her duyduğunda kusacak gibi oluyordu.Oğuz'a olan tahammülü bu cümleden sonra eksilere düşüyordu. S:Eğer ki.Başımdan.Siktirip gitmezsen. Ömrün boyunca.Yüzümü göremezsin. Ve 2. Round.Oğuz bunun da ciddi bir saldırı olduğunu biliyordu.O yüzden yavaş yavaş geri çekilmeye başladı. Olayları oturduğu yerden izleyen Emirhan her zaman ki gibi Simge Komutanına hak veriyor ama Oğuz Komutanına da üzülüyordu.Buraya geldiğinden beri Oğuz komutanının ağzından Simge dışında bir kadın ismi duymamıştı.Ha bir de Şikayet vardı.Ama zaten Şikayet de Oğuz Komutanın annesiydi.Yani pek de bir önemi yoktu. Oğuz ilerleyerek Emirhan'ın yanına gitti. Dertli dertli kıyıya köşeye bir yere oturdu. E:Komutanım iyi misiniz? Oğuz dertli dertli önüne bakmaya devam etti.Emirhan "komutanım" diyerek Oğuz'u kolundan salladı. O:Lan!Napıyorsun emo! E:Komutanım dalgın dalgın duruyordunuz. O:Sanane ulan.İstediğim gibi dururum. E:Yok yani ondan değil komutanım. Üzüldüm sizin adınıza komutanım. Oğuz Emirhan'a dönüp en kınayıcı bakışını attı. O:Çıçıçı Emo'ya bak sen büyümüş de komutanına acıyor.Ulan benim acınacak halim mi var.Sen git kendine acı.Manolyam naz yapıyor bakma sen onun öyle olduğuna. Emirhan boynunu büküp köşeye çekildi.O da çok iyi biliyordu ki Oğuz komutanı iflah olmazdı.O yüzden susmayı tercih etti. Herkes dışarıda otururken Turgut içeriden onları izliyordu.Severdi onları ama söylemeye dili pek varmazdı.Gerçi onun dili hiçbir şeyi söylemeye varmazdı.Az ve özdü.Bir kere söyler sonra susardı.Yine öyle yaptı.Kendine bir çay söyledi ve sustu. 2 dk sonra çayını alıp keyifle yudumlarken bir yandan da eski davalardan birini okuyordu.Bir asker olarak bunun eline nasıl geçtiği muammaydı. Keyifle geçirdiği birkaç dakika içeriye Cihangir'in girmesiyle mahvoldu.Çayının tadı bile eskisi gibi gelmiyordu artık. C:İyi günler komutanım. Cihangir,Turgut'un olduğu masaya bir sandalye çekti. T:İzin verdim mi? C:İzin almadım. Cihangir'in bu tavırları Turgut'un sinirlerini hoplatmaya yeterince yetmişti. T:Ne istiyorsun? C:Konuşmak. T:Konuşacak bir şey yok. C:Çok şey var. T:Burada yok. Turgut kafasını cama çevirip izlemeye devam etti. C:Turgut.Yıllar oldu bir kere görmedim yüzünüzü.Kalktım buraya geldim yüzüme bakmadınız.Olum yetmedi mi lan artık.Onca yıl geçirdik beraber tek bir şey de sildiniz attınız.Kolay mı lan kolay mı? T:Kolay!Hele insanın senin gibi kardeşi olduğu zaman... C:Yapmayın.Pişmanım dedim.Karşılık verin. Cihangir masadan uzaklaşırken Turgut dönüp arkasından bile bakmadı. Pişman değildi.Ona karşı yapılan yanlışı affetmezdi.Bunu da affetmedi.Geçirdikleri onca yılı yaptıkları ile çöp eden asıl oydu. Her zaman yaptığı gibi yine suçu karşısındakine atıyordu.Ama Turgut artık her şeyi biliyordu.Bir mahzuru yoktu. A:Ne işin var burada lan deli? Asaf'ın sesini duyunca beynindeki sesler ile arkasına dönmek zorunda kaldı. T:İzliyorum. A:Ulan sabahtan akşama kadar şurada oturup milleti izliyorsun 50 likler gibi. T:Zevk alıyorum. A:Zevk alacağın daha eğlenceli aktiviteler biliyorum.Hem de istemediğin kadar çok seçeneğin var. T:İstemez. A:İstersin istersin.Bak mesela Ceylan. Ceylan gibi sekiyor kız olum.Gözlerinin içine bakıyor yanına yanaş diye kızın dönüp yüzüne bile bakmıyorsun. T:İlgilenmiyorum. A:İyi peki tamam bak şurada Aslı var. Kumral hem sen seversin. T:Sevmem. A:Esmer var Kader.Gerçi ismi biraz demode ama. T:İstemiyorum oğlum istemiyorum.Defol git başımdan. A:Aman iyi be. Gözleriyle camdan dışarıyı süzdü. A:Aslı benim o zaman. Turgut dayanamayarak gözlerini devirip tekrar cama döndü.Asaf iyi adamdı.Aynı zamanda iyi bir komutan.Ama çapkındı. Biraz değil.Baya çapkındı.Onun beraber olduğu kadın sayısı kadar kadını hayatı boyunca tanımamıştı.Gerçi Asaf da birlikte olduğu kadın kadar kadın tanımıyordu.Bir çoğunun ismini bile hatırlamadığına yemin edebilirdi. O öyle değildi.Ona göre biriyle beraber olmak bu kadar kolay olmamalıydı. Beraber olacağı kişiye sadece tensel çekim duymak onluk değildi.Aynı zamanda onun ruhunu hissetmesi lazımdı.Bu zamana kadar bunu başaran olmuş muydu...işte o bilinmezdi. Z:Merhaba. Zeynep bütün ciddiyeti ile içeriye girip Asaf ve Turgut Komutana selam vermişti.Her zamanki yerlerinde oldukları için onları bulması zor olmamıştı. A:Oo savcım sizi buralarda görmek ne büyük şeref. T:Hoşgeldiniz. Zeynep bir sandalye alarak Asaf ve Turgut'un yanına yerleşti.Dışarıya bakındıktan sonra masaya döndü. Z:Ee var mı yeni haberler? A:Vallahi bizde durumlar aynı.Sizi sormalı savcım.Her günü ayrı bir olay olan sizsiniz. Z:Tam tersi olduğunu düşünüyorum.Şu sıralar çok sıkıcı.Rize suları durgun. T:Şükredin.Rize'nin dalgası vurdumu her şeyi yıkar geçer. Z:Yaa öyle öyle de sanki doğma büyüme buralı olan ben değilmişim gibi konuşuyorsunuz komutanım. T:Doğru.Siz alışıksınız tabi.Savcı olmak kolay değil. Z:Sesiniz de hafif bir kinaye sezdim sanki komutanım. Turgut tartışmanın daha da uzayacağını bilerek sessiz kaldı.Zaten onun sessizliğini doldurmaya yetecek kadar ses içeri doluşmuştu. O:Manolyam söyle şuna beni sevdiğini de sussun. E:Komutanım... S:Sevmiyorum. Oğuz,Emirhan ve Simge hararetli bir tartışma ile timin dinlenmek için kendine mesken ettiği odaya girmişlerdi. İçerir girer girmez Emirhan'ın ilgisini çeken tek şey camın kenarında simsiyah saçları ile uyumlu cüppesiyle oturmuş Zeynep olmuştu.Emirhan ona aşık değildi tabi. Ama hoşuna da gitmiyor değildi. E:Zeynep,hoşgeldin. Zeynep arkasından yanına doğru gelen Emirhan'ı görünce ona gülümsedi. Z:Hoşbulduk Emo. Emirhan boş bulduğu bir sandalyeyi kapıp Zeynep'in yanına oturdu. E:Görmedim seni içeri girerken. Z:O sıra Oğuz ile konuşuyordun sen. E:Aa.Tüh ya.Görsem çağırırdım seni de. T:Kız geldi buraya oturdu işte nereye çağıracaktın. Ortamda Turgut'un sesiyle aniden çıt çıkmaz oldu.Herkes şaşkınlık içinde Turgut'a bakarken Turgut normalde hissetmeyeceği bir açıklama yapma gereği hissetti. T:Dünden sinirliyim buna.Ondan öyle bağırdım. Asaf gülmemek için elini dudaklarına bastırıp kaşlarını çatarak Turgut'u kinaye ile onaylayan bir ifade takındı.Turgut bu yüz ifadesini biliyordu ama yine de sesini çıkarmadı. Z:Ee şey siz de zaten birazdan çıkarsınız herhalde.Ben de gideyim.İyi akşamlar. Hep bir ağızdan Zeynep'e iyi akşamlar diledikten sonra biraz daha oturup yaklaşık yarım saat sonra ayrıldılar. ★★★ Bugün yaşananları baza alarak bir sürü güzel yemek yapmış üzerime lacivert güzel bir gecelik giyip masaya oturmuştum.Tabağıma birkaç yiyecek koyup saatin gelmesini beklemeye başlamıştım. Yaklaşık yarım saat sonra tam beklediğim saatte kapı açılmış ayak sesleri gelmeye başlamıştı. Hemen yerimden kalkıp odanın kapısında beklemeye başladım.Beklediğim kişi artık önümde dikiliyordu. T:Eğer o çocuk sana bir daha yavşarsa dalağını sikerim. Kocam.Eve geldiğinden beri kendisi için yemekler hazırlayıp süslendiğim kocamdan ilk önce bunu duymayı beklemiyordum tabi.O yüzden bir tık sinirlendim. Z:Öküzsün sen. Turgut'a arkamı dönüp masaya oturdum ve yemeğimi yemeye başladım.Çok geçmeden Turgut'ta masaya oturdu. T:Kendine koymuşsun bana niye koymadın? Z:Kendin koy. T:Yok.Ben senin koymanı istiyorum. Z:Ben istemiyorum. T:Off Turgut oflaya puflaya yemeklerden kendi tabağına da koydu. T:Ne yaptın bugün? Z:Hiçbir şey. T:Zeynep ne yaptın diyorum. Z:Hiçbir şey yapmadım.Yoktu bugün işim anca evrak doldurdum. T:E iyi ne güzel işte.Uğraşmamışsın bütün gün. Turgut'a yan bir bakış atıp yemeğimi yemeye devam ettim. Akşam yemeğini sessiz sedasız yedikten sonra masadaki birkaç tabağı alıp ilk önce mutfakta elimle yıkadım daha sonra da bulaşık makinesine yerleştirdim.Turgut'un diğer tabakları getirmesini beklerken tezgahın önünde sırtım kapıya dönük bir şekilde duruyordum.Ve nihayet Turgut'ta tabakları getirip önüme bırakmıştı. Tabakları yıkarken arkadan bir elin belimi sardığını hissettim.Tabi ki de kim olduğunu anlamamak mümkün değildi.Turgut kollarıyla belimi tamamen sarıp kafasını boynuma gömdü. T:Çok güzel olmuşsun. Z:Hıhı tabi,o yüzden eve geldikten yarım saat sonra aklına geldi güzel olduğum demi. T:Zeynep'im Boynuma bir öpücük T:Yavrum Bir tane daha T:Güzelim Ve bir tane daha.Söylecekleri bitene kadar her kelimesinden sonra boynuma bir öpücük bıraktı.Kıyamazdım.Biricik kocamdı sonuçta.Mayıştık hemen tabi.Yavaş yavaş yüzümü ona dönüp göğsüne sokuldum. Z:Benim için aştığın konuşma kıtandan aşırı zevk aldığımı söylemiş miydim. T:Başka şeyleri de aşarak sana daha çok zevk verebileceğimi söylemiş miydim. Belimden kaldırıp beni mutfak tezgahında oturttu. Z:Hayır söylememiştin. T:Yaa ne yazık.Göstermemi ister misin peki? Z:Bilemedim.Bugün biraz sinirlendim sana. Kaşlarını çatarak yüzüme baktı.Bu onun için "hala mı?" demekti.Artık uzun yıllar beraber olan her çiftin de yaptığı gibi biz de birbirimizin yüz ifadesinden,hal ve hareketlerinden ne hissettiğimizi ne dediğimizi anlayabiliyorduk. Z:Evet hala.Belki özür dilersen affederim. T:Özür dilerim. Z:Afferin oğluma. Birazdan söyleceklerim için sakin olması gerektiğinden başını okşadım. Z:Bir dee...Emirhan'a kızmayacaksın. T:Siktirsin gitsin oradan.Onun ağzına sıçmadan şehit olmayacağım ben. Z:Ya Turgut!Bizim bırak evli olduğumuzu özel olarak konuştuğumuzdan bile haberleri yok ya.Kızmasana boş yere çocuğa. T:Olabilir.Ama insan bir düşünür ya komutanımın karısıysa diye. Z:He aynen Turgut aynen,saçmalama.Bak sakın hiçbir şey yapamayacaksın duydun mu beni?Söz ver. T:Zeynep... Z:Söz ver Turgut! T:Söz! Z:Afferin kocama. T:Ee ödülüm ne? Yüzümü yüzüne daha yaklaştırıp ensesindeki saçlar ile oynadım. Z:Sen ne istersen o komutanım. T:Komutanın sana köpek olsun. Z:Aa bana bak sen her sana komutanım diyene böyle mi diyorsun bakayım? Yüzünü buruşturdu "tabi ki de hayır" demek istemişti.Zaten öyle olduğunu biliyordum o yüzden karşılık vermek yerine eve geldiğinden beri yapmak istediğim şeyi yapıp bacaklarımı beline sardım ve dudaklarına bir öpücük kondurdum. Z:Afferin benim komutanıma. T:Birazdan söylersin onu. Ee sonra ne mi oldu?Bilmem hatırlamıyorum ki.Ha sanırım film izlemiştik... ★★★ Eve geldiğimde hava çoktan kararmıştı. Ceketimi rortmantoya asıp televizyonun karşısındaki koltuğa çöktüm.Yorucu bir gündü.Derviş'in dediklerini yapmak daha da zordu.Ama yapmam gerekiyordu.O yüzden Derviş'le konuştuktan sonra Cihangir'i daha çok izlemeye başladım.Şu anlık izlenimlerimi göre Güneş ile çok da bir derdi yoktu.Hatta onun Atlas'ın yeğeni olduğunu bildiğini bile düşünmüyordum. Şayet öyle olsa şu ana kadar kesinlikle onunla konuşmuş olurdu.Ama Atlas'ın bununla ilgili Derviş'e bir şeyler söylemediği belliydi. Uzun süre açık olmayan televizyonu izleyerek bunun hakkında düşündüm.Sonra bu kadar düşünmenin anlamsız olduğuna karar verdim.Gidip Atlas'ın yeğeninin kendisine bunu sormak varken burada oturup boş boş düşünmek saçmaydı. Koltuktan ayaklandım ve ceketimi alıp yola koyuldum.Saat Atlas için daha erkendi.O dükkanı bu saatte kapamazdı.O yüzden işim daha kolaydı.Gidip 5-10 dakika içerisinde öğrenip Atlas'a görünmeden eve dönebilirdim. Yola çıktığımda Atlas'ın evine ulaşmam 1 saat sürdü.Herkesin aksine onun da Derviş gibi dağda yaşamayı sevdiği belliydi.Buraya daha önce sadece 3 kez gelmiştim.O da Derviş'in emri ile.O yüzden burayı bulmak zor olmamıştı. Bahçe kapısından içeri girdiğimde içeriden hiç ses gelmediğini fark ettim.Ama yine de kapıya vurmakta bir sakınca görmedim. Kapının önüne geldiğimde telefonuma bir mesaj geldi Gönderen Ayça: Bu akşam geliyor musun? Gönderen Asaf: İşlerim var. Telefonumu cebime koyup kapıyı tıkladım. İlk tıkladığımda kapı açılmadı o yüzden tekrar tıkladım.Yine açılmayınca en son çare olarak kapıyı kırabilecek büyüklükte tıklatmıştım.Hatta şuan yanlış görmüyorsam kapı gerçekten kırılmıştı. Ama taktiğim işe yaramış olacak ki sonunda kapının açılma sesi duyuldu. Bununla beraber kapının neden açılmadığı da anlaşıldı. A:Uykundan mı ettik prenses? G:Prenses falan deme bana.Hatta hiçbir şey deme.Yürü git. Tam kapıyı kapatacakken tek ayağımla kapıyı tutup içeri girdim. G:Çık evimden.İzin verdim mi ben sana. A:Sakin ol yavrum. G:Yavrun değilim ben senin. Tam yanında durup yüzüne doğru eğildim. A:Yavrumsun... Doğrulup koltuğa doğru yürümeye başladım A:Sonuç olarak aramızda 10 yaş var.Az daha zorlasak yavrum olabilirmişsin. G:Yaş şakaların sıktı artık. A:Yaa.Halbuki ben çok eğleniyordum. G:Ben eğlenmiyorum.Neden geldin? A:Sana birkaç bir şey sormam lazım. G:Cevaplamam. Geçip karşımdaki koltuğa oturdu. A:Cihangir ile nereden tanışıyorsun? G:Seni ilgilendirmiyor. A:İlgilendiriyor. G:Neden? A:Çünkü benim askerim. G:Sen bütün askerlerinin özel hayatı ile ilgileniyor musun? A:Sayılır. G:Cevaplamak istemiyorum. A:Neden? G:Çünkü çok özel. Kafamı etraftan kaldırıp gözlerinin içine bakmaya başladım.Bakışlarının öncekinden farklı olduğu belliydi. A:Eğer aranızda ne olduğunu öğrenmeyi canımın çok istediğini sanıyorsan yanılıyorsun.Sadece öğrenmem gerektiği için öğrenmeye çalışıyorum.O yüzden bana anlat ki daha fazla burada vakit kaybetmeden dışarı çıkabileyim. G:Neden öğrenmen gerek? A:Derviş öyle istiyor. Derviş deyince yüzündeki değişim gözle görülür gibiydi.Anlatmaya daha sıcak bakmaya başladığı anlaşılıyordu. G:Çok yakın değiliz.Hatta hiç yakın değiliz. Sadece bir yerde karşılaşmıştık o kadar. A:Buraya gelmeden tanıyor muydun? G:Hayır. A:O bir kere dışında bir daha konuştunuz mu? G:Evet.Sizinle o eğlence mekanında karşılaştığımız gün.Bir daha konuşmadık. A:Güzel.Bir daha onla konuşma. G:Niye? A:Derviş öyle istiyor. G:Olayın Derviş ile alakası ne? Oturduğum yerden kalkıp kapıya doğru yürümeye başladım. A:Seni alakadar etmez. Kapının önüne geldiğimde bir anda kapıyla arama girdi.Şuan yapmasını istediğim en son şey gitmemi engellemesiydi. A:Ne yapıyorsun. G:Bilmek istiyorum. A:Anlatamam. G:Eğer bana güvenirsen anlatabileceğini söylemiştin.Sana nasıl güven verebileceğimi söyle ben de yapayım sonra da bana anlatırsın. A:Niye öğrenmek istiyorsun. G:Merak ediyorum. Kafamı kaldırıp ne yapabileceğime dair düşünürken bana biraz daha yaklaştı. G:Lütfen. Kafamı indirdiğimde bu kızın resmen onu alakadar bile etmeyen bir şeyden dolayı sırf merak ettiği için bana yalvardığını fark edince bir şeyler garip geldi.Bu sefer ben onun üzerine yürüyüp sırtını kapıya yaslayarak yüzümü yüzünün hizasına indirdim. A:Bana yalvaracak kadar merak mı ediyorsun Cihangir'i? G:Yalvarmıyorum,rica ediyorum. A:Evet,daha önce hiç yapmadığın bir şey. Sadece Cihangir için mi yapıyorsun bunu? G:Hayır. A:Her şeye hayır demeyi kesip bana artık düzgün cevap ver! Sürekli hayır demesi beni çileden çıkartırıyordu.Hiçbir şeye düzgün cevap vermemeside cabasıydı ama sanırım ona da artık bir şeyler tak etmişti. G:Düzgün cevap veriyorum zaten! A:O zaman neden bu kadar merak ettiğini söyle! G:Çünkü bana güvendiğini görmek istiyorum! Böyle bir cevap beklemediğimden geri çekilmek zorunda kaldım. G:Sürekli bana sorular soruyorsun,gittiğim yerlerde karşıma çıkıyorsun,gittiğin esrarengiz adam beni ve dayımı tanıyan biri çıkıyor,senle ilgili belki de başka kimsenin bilmediği şeyler biliyorum üstüne üstlük bunları kimseye söylemiyorum ve bana sorduğun her şeyi dürüstçe cevaplıyorum ama karşılığında aldığım şey bir düzine azar ve güvensizlik mi? Ne diyeceğimi bilmediğimden sessiz kalıp düşünmeyi tercih ettim. G:Hep böyle yapıyorsun.Sadece sessiz kalıp düşünerek beni bana güvenebileceğine dair umutlandırıyorsun ama sonuç hiç.Ayrıca sen benim abim falan da değilsin! O kadar lafın üzerine söylediği son cümle gülümsememi sesli yapmaya yetmişti.Beni o halde görünce daha çok sinirlenmişti. G:Komik mi ha komik mi?! İki eliyle kollarıma vurmaya başladı.Tabi ona vurmak denirse. G:Ben sana burada neler diyorum sen gülüyorsun. En sonda darbeden kurtulmak için iki elini yakalayıp arkasına aldım. A:Abiye vurulur mu hiç? G:Abim değilsin sen benim! Daha çok gülesim gelmişti ama kendimi tutup ciddileşmem gerektiğine karar verdim. A:Tamam tamam.Seni de bırakıyorum ama bana vurmayı kes. Ellerini bırakınca bileklerini ovuşturup sinirli sinirli bana bakmaya devam etti. A:Sana güveniyorum ayrıca anlattığın şeylere de inanıyorum hem kimseye anlatmayacağını da biliyorum.Ama bu çok özel bir mesela.Aklında bununla ilgili neler kuruyorsun bilmiyorum ama gerçekten çok özel.Sorduğun şey direkt olarak benim hayatımla alakalı.Sana bununla ilgili söyleyebileceğim tek şey Cihangir ile çok önceden tanışıyoruz.Bundan uzun zaman önce de bize yaptığı bir yanlıştan dolayı onu hayatımızdan çıkardık... Tam ağzını açıp bir soru soracakken elimle ağzını kapatıp konuşmaya devam ettim. A:"biz" kim diye soracaksın biliyorum hatta ben söylemem diyeceğim ve yine kızacaksın biliyorum ama yapamam.Yine sadece "biz"in benim bu hayattaki en yakınlarım olduğunu bil yeter.Şimdi eğer seni bu kadar üzdüysem kusura bakma ama yapamazdım.Sana bir teklif olarak da her şeye baştan başlamayı teklif ediyorum. Ne ben senin abin olurum ne de aramızda güvensizlik kalır. O düşünceli düşünceli önüne bakarken. Ben kapıyı açıp dışarı çıktım.Yüzüme çarpan hava her zamanki ile aynıydı tıpkı gideceğim yer gibi. ★★★ Duştan çıktığımda Turgut altındaki havlu ile yatağa uzanmış dümdüz karşıdaki duvarı izliyordu.Birkaç dakika durup geldiğimi anlamasını bekledim ama sesi soluğu çıkmıyordu.Yatakta ilerleyip kirli sakallarının olduğu çenesine bir öpücük bıraktım. Z:Duvarı izlemek karını izlemekten daha eğlenceli sanırım. Gülümseyerek bana döndü ve elini belime sararak kucağına oturttu.Sağ eliyle sol bacağımı okşarken bir yandan da saçlarıma öpücükler kondurdu. T:Hiçbir şey karımı izlemekten daha güzel olamaz. Z:Hımm en çok hangi halini izlemeyi seviyorsun peki karının? T:Pozisyon olarak mı? Z:Turgut. T:Tamam canım şaka yaptık. Z:Allah Allah. T:Tabiii.Gerçek cevabım banyo yaparken olucak.Çok güzel oluyorsun öyle. Z:İnan bana tahmin etmesi çok kolay. İlk evlendiğimiz zamanlarda aşırı garip gelse de çok geçmeden alışmıştım.Evde olduğu zamanlar aldığım bütün duşlarda beni izliyordu. T:Sen en çok hangisini seviyorsun? Z:Bilmem hiç düşünmedim. T:Düşün o zaman. Z:Bu kadar önemli mi? T:Çok. Z:Peki,ııı tamam buldum.Spor yaparken. T:Bu da hiç şaşırtıcı değil. Haklıydı o yüzden gülmeden edemedim. Çünkü onun bana banyoda uyguladığı tarifeyi ben de ona spor yaparken uyguluyordum. Biz gülüşmeye devam ederken Turgut'un telefonu çaldı.Ve tabi ki şaşırtıcı olmayan bir şekilde Asaf arıyordu. Z:Off bu da hep böyle zamanlarda arıyor. Turgut tebessüm ederken ayağa kalktı ve telefonu alıp odanın içinde yürüyerek konuşmaya başladı. Yaklaşık 5 dakika sonra telefonu kapadı ve yatağın yanındaki komodine bıraktı. Z:Ne olmuş. T:Ayça'ydı.İçmiş içmiş sızmış yine haber verdi o da ben çıkıyorum Asaf evde diye. Z:Hımmm anladım. O an aklıma bugün ben içeri girerken Asaf'ın Turgut'a hararetli hararetli bir şeyler anlattığı geldi. Z:Siz bugün ben gelmeden önce ne konuşuyordunuz. T:Hiç. Gözlerini kaçırmıştı.Ki bu da Turgut'un asla yapmayacağı bir şeydi.Tek bir durum hariç Panik Olma. Z:Yalan söylüyorsun. T:Hayır. Z:Evet.Konuşurken ikide bir gözlerini kaçırıyorsun. T:Off Zeynep boşver. Z:Eğer anlatmazsan giderim. T:Zeynep... Z:Turgut! T:Eğer anlatırsam kızacaksın. Z:Kızmam,anlat. Turgut gözlerini devirerek yatağa oturdu. T:Asaf işte ne bekliyorsun.Sıkıcısın diye söylendi yine. Z:Ee yani. T:Yanisi,işte bahçedeki kızları gösteriyordu Z:Ne için? T:Asaf diyorum Zeynep ne için olabilir. Yüzüne bakıp kaşlarımı çatarak ne olduğunu anlamaya çalışırken bir anda kafamda çakan şimşekle Turgut'un omzuna bir tane geçirdim. Z:Ne diyorsun ya sen. T:Ben bir şey demedim zaten olmaz dedim Z:Ha bir de olur deseydin. T:Zeynep. Oturduğum yerden kalkıp iki bacağımı yanına atarak kucağına oturdum. Z:Eğer bir daha böyle bir şey olursa öldürürüm seni duyuyor musun beni? Ama kucağına oturmamın iyi bir fikir olmadığını aşağıdan baskı yapan şeyi fark edince anlamış oldum. Z:Of Turgut bir şey konuşuyoruz şurada ya. T:Ne var kızım.Allah Allah kucağıma oturursan çırılçıplak olacağı bu. Z:Gidiyorum ben ya. Tam kucağından kalkacakken bedenimi kendisine doğru çekti. T:Gitmesen.Ben bugün daha doyamadım sana. Z:Hıı tabi.Git Asaf'ın söylediği kızlar doyurur seni. Söylediklerimi gram takmamış olacak ki ben orada konuşurken o üzerimizdeki havluları çıkarıp kenara atmakla meşguldü Kısmen başarılı da olmuştu.Aramızda sadece onun altındaki havlu vardı. Alışık olduğum bir refleksle olduğum yerde kıvranmaya başladım. T:Beni sadece karım mutlu edebilir. Z:Ha ha kesin. Omzumu silkerek kafamı omuzuna koydum. T:Zeynep'im... Z:Deme bana Zeynep'im.Değilim ben senin Zeynep'in. T:Allah Allah kimin Zeynep'iymişsin sen. Z:Sanane kimin istersem olurum. T:Benim olsan olmaz mı? T:Olacak mısın bakayım sen benim Zeynep'im?Ha güzel karım. Karın sana kurban olsundu.Tabi ki hemen yelkenleri suya indirdik. Z:Oluruum. T:Öylesin zaten. Z:Öyleyim zaten... ★★★ Koltuğa oturmuş yaptığımız konuşmayı uzun uzun düşünüyordum.Söylediği her şey aklımı başka taraflara çekiyordu.Ama öyle bir konuşuyordu ki.Kim duysa düşer bayılırdı ama biz aslan gibi dik durmayı seçtik.Tabi ki o gidene kadar. Overthinkime hız kesmeden devam ederken yanımda duran telefonuma bildirim geldiğini fark ettim.Açıkçası hiç bakasım yoktu.Fakat dayımın bu saate kadar gelmediğini görünce ondan gelmiş olabileceğini düşündüm ve telefona gelen bildirime baktım. Yanılmamıştım.Mesaj dayımdan gelmişti. Kısacık bir mesajla "geç kalacağım" yazıp yanına da gülümseyen bir emoji bırakmıştı. Nedense her zamanın aksine bu sefer açıklama yapma gereği hissetmemişti ki bu çok şüpheliydi. Gerçi şaşırmam çok absürt kaçardı.Malum şu sıralar hayatımda ki her şey çok şüpheliydi. Dayım eve gelince hesap sormaya karar verip ne yapacağımı düşünmeye başladım. Eğer bu şekilde gidersem evde tek başıma kafayı yiyecektim.O yüzden kızlara yazmaya karar verdim. THAT'S MY GİRLS💋 G:Kızlarr dayım eve geç gelecekmiş 10 dakika bizdee. E:İşlerim var. S:Ay senin ne işin olabilir acaba ya gören de Acun Ilıcalı sanacak.Kalk hazırlan 5 dakikaya kapının önündeyim. E:Gelemem. S:Evden çıktım canım hadi boş yapma. Her zaman ki gibi aralarındaki atışmaya gülerek mutfaktan birkaç bir şey alıp üst kattaki terasa çıkardım.Hava bu akşam çok da içi açıcı olmadığı için bahçede oturmak pek hoş olmazdı. Kızların gelmesini beklerken 10 dakika kadar alt katta oturup overthinkime devam ettim. Kızlar geldiğinde hep beraber yukarı çıkıp yerlerimize yerleştik. S:Ayy kız bu akşam hava ne böyle felâket tellalı gibi. E:Ben burada sadece tek bir felâket tellalı görüyorum ama neyse. Selen kınayıcı bakışlar ile Elvan'a baktı. S:Çıçıçı ne kadar ayıp ya.Ablanım ben senin ablan. E:Yaa tabi canım öylesin. Bir yandan onların atışmalarını dinleyip bir yandan da dışarı izlerken aklımda hala yaptığımız konuşmalar vardı. S:Şş kız sana ne oldu hayırdır.Rize'de yatların mı battı? G:Yok ya iyiyim. E:Baya iyisin. S:Anlat bakayım çabuk çabuk çabuk. G:Ya yok öyle önemli bir şey. E:Bir şey var ama. S:Veee sen o bir şeyi bana hemen anlatıyorsunnn. E:Bize demek istedin herhalde. S:Hıı evet evet. Sıkıntılı bir nefes verip anlatıp anlatmamam gerektiğini düşündüm.Eğer anlatırsam sözümde durmayıp Vurgun'unu hayal kırıklığına uğrayacaktım yani en azından bana olan güveni satılacaktı.O bilmese bile ben kendimi ihanetçi biri olarak görecektim.Eğer anlatmasam daaa öyle bir şansım yoktu.O yüzden sadece bize özel kısımları anlatmaya karar verdim. G:Bu sabah dayım bana bir kutu verdi. Şenkaya diye bir yere götürmemi istedi. S:Ooo çok uzak kız nasıl gittin sen oraya. E:Kız anlatıyor işte Selen. S:Aman iyi be,devam et hadi gülüm. G:İşte ben neresi olduğunu ve servis durağının kalktığını bilmediğim için servis durağına gittim ama tabi servis yoktu. Daha sonra çökmüş orada otururken yanıma yüzbaşı geldi. S:Ay Bismillahirrahmanirrahim.Eee? G:O da Şenkaya'ya gidiyormuş o yüzden ben seni bırakırım dedi. E:Yüzbaşı? G:Evet? E:Eee devam. G:Sonra işte bıraktı.Dönüşte de yine beraberdik ve bir parka uğradık sonra orada otururken bir anda yüzümü yüzüne yaklaştırdı. S:Allah'ım sana geliyorum.Eee? G:Sonra ben de tabi malım öpecek sandım S:Ne!Sandım mı?!Sandım ne kızım?! E:Ya Selen,kız anlatıyor işte dur bir! G:Tam gözlerimi kapadım bekliyorum. Kulağıma bir şey fısıldadı. S-E:Ne fısıldadı? G:"Ben senin abinim ve seni hiçbir zaman öpmeyeceğim"dedi. Bu noktada ikisi de dona kalıp yüzüme birbirinden tuhaf yüzlerle baktılar.Ama sessizliğin bozulması uzun sürmedi. S:Vay şerefsiz! E:Selen! S:Ne Selen be ne Selen.Yaptığına bak şunun biz buradan heyecanlandık anlatırken bir de bu kız yaşadı bunu yapılır mı be bu,bu kıza he yapılır mı! G:Ben de aynısını dedim!Sinir bozucu! E:Ya sen yanlış anlamışsın işte adamın ne suçu var? S:Ne mi suçu var?Ne mi suçu var?!Bu adam var ya umutları çalmaktan hapse atılmalı çıçıçı. G:Aynen öyle!Bir de akşam geldi bana hesap sordu! E:Ne hesabı? S:Ya o kim benim kardeşimden hesap soruyor ya o kim?! G:Geldi bana Cihangir ile nereden tanışıyorsun diye sordu. Selen bu noktada bana sorgulayıcı bir bakış attı ve bir anda sakinleşti. S:Nasıl yani? G:Baya.Söylemeyince bir de bozuldu.Yok nerede tanışmışız yok ne zaman tanışmışız? E:Ona neymiş? G:Heh de mi? S:Kızım siz salak mısınız?Bu çocuk kıskanmış resmen seni! G:Ne? S:E bayaaa.Adam yüzbaşı kızım yüzbaşı onca işinin arasında sana niye gelip Cihangir ile tanışıklığını sorsun,başka ne dedi? G:Yeniden bir anlaşma yapalım dedi. Yeni bir başlangıç yaparsak artık senin abin gibi davranmam dedi. E:E kızım bu adam dümdüz yürümüş sana. Ben bile anladım sen anlamadın mı.Ayrıca bu adam kaç yaşında da sana ben senin abinim deyip duruyor? G:B-bilmiyorum. Gerçekten bilmiyordum.Bana mı yürümüştü?Ama sadece Derviş istediği için sorduğunu söylemişti.Aynı zaman da artık abin olmayacağım demişti.Belki de yalan söylemişti. S:Ay benim stresten tuvaletim geldi.Bakın ben lavaboya gidiyorum.Ben gelene kadar hazırlayın şu yiyecekleri döndükten sonra stalka başlayacağız. Selen koşarak lavaboya giderken biz de arkasından gülerek yiyecek paketlerini açmaya başladık. Paketlerin hepsini açmayı bitirdikten sonra bir yerden telefon sesinin geldiğini fark ettik.Kendi telefonlarımızı kontrol ettikten sonra.Çalan telefonun Selen'e ait olduğunu anladık. E:Off nerede çalıyor bu ya? Uzun süren bir telefon arama operasyonundan sonra telefonu bulmuştuk İşin garip kısmı telefon asla susmamıştı. Elvan telefonu eline alıp arayan kişiye baktığında anlık bir şok yaşamış gibi telefonu masaya fırlattı. G:Ne oldu? E:Telefon. G:Evet fark ettim onu. Telefonu elime alıp arayan kişinin ismine baktım."aytürk".Elvan ile şaşkınlıktan ağzımız beş karış açılmış şekilde birbirimize bakarken arkadan bir ses geldi. A:Selen ben bugün sana bir şey sormayı unuttum müsaitsen şimdi konuşabilir miyiz Telefonu yanlışlıkla açtığımı fark edince korkuyla telefonu masaya fırlattım.Telaşla terasta ayağa kalkıp oraya buraya koştururken birbirimize çarpıp ikimiz de birbirimize söylenmeye başladık. A:Selen orada mısın canım? Telefondan gelen canım sesiyle ikimizde aynı anda kafamızı telefona doğru çevirdik "Canım" demişti.Biri Selen'e canım demişti! A:Ee sen müsait değilsin galiba. S:Müsaitim. Selen oraya buraya çarparak koşa koşa gelip telefona sarıldı. S:Ee buradayım Aytürk Bey buyurun. A:Bey mi?Ne beyi Sele- Selen telefonu sessize alıp içeri kaçarken biz de üzerimizdeki şaşkınlıkla beraber yerlerimize çöktük. E:Canım dedi. G:Dedi. E:Dedi. Selen tekrar balkona gelip telefonu masanın üzerine bıraktı. S:Ya siz salak mısınız kızım niye açıyorsunuz telefonu. E:Sana canım dedi. S:E-evet. G:Neden? S:B-bilmiyorum. E:Selen! S:Gerçekten bilmiyorum. G:Hımm şöyle bir düşünelim.Acaba seni seviyor olabilir mi? S:Hayır! Selen yerine oturdu ve karşıyı izlemeye başladı.Sanırım düşünmesi gereken şeyler vardı. G:Selen... S:Susun!Lütfen. Bir anda suratının düştüğünü görünce. Elvan ile birbirimize bakakaldık.Ne olduğunu anlatması için bir süre bekledik ama Selen anlatmamakta ısrarcıydı. E:Ne oldu? S:Hiç. E:Yüzün asıldı bir anda Selen. S:Hayır. E:Selen! S:Off tamam ya.Biz bugün yemeğe çıktık. G:Ne! S:Dur bir dakika daha devamı var.Yemeğe gitmeden önce eve uğraması gerektiğini söyledi.Sonra eve gittik.Tekrar aşağıya indiğinde yanında bir kız çocuğu vardı. G:Oha kızı mı varmış?! S:Evet. E:Ee ne olmuş? S:Yani bir şey yok aslında.Sonuç olarak ondan hoşlanmıyorum o yüzden bu bizim ilişkimizde bir sorun olmaz ama eğer sizin dediğiniz gibi benden hoşlanıyorsa işte o zaman kötü olur. E:Nedenmiş? S:Ne nedenmiş?E hem kızı var hem de daha önceden evlenmiş. E:E yani? S:Ya olmaz işte öyle. G:Off Selen saçmalama kızım ne olacak? S:Ya tamam boşverin zaten nikahıma alacak halim yok boşverin boşverin. İkimizde Selen'e ters bir bakış atıp önümüze döndük.Selen her ne kadar böyle dese de içten içe bu konu da üzüldüğünü biliyorduk fakat ikimizde ses çıkarmadık. Aradan 1-2 saat geçtikten sonra Selen ve Elvan evlerine döndüler ve ben de dayımı bekleyemeyeceğimi anlayınca odama çıkıp yatağıma uzandım. Yatağımın en sevdiğim kısmı manzarasıydı Yatağımın sağında olan camdan Rize'nin dağları ve gökyüzü vardı. Eskiden beri burada yatıp her gece uyumadan önce yıldızları sayardım.Hatta bazen onları bazı şekillere benzetirdim. Tekrar yıldızları sayarken aklıma Vurgun geldi.Adı üstünde tam bir vurgundu. Yanlıştı.Ona emindim ama kendini almakta imkansızdı.Gerçi her şeyde böyle değil miydi?Hep zor olan sevilirdi.Kolay olanı zaten herkes elde ederdi.Ya da yanlış olan. Hep doğru olandan daha iyiydi. İşte o da aynı böyleydi.Bana bir teklifte bulunmuştu ve kabul etmekten başka ne yapabilirdim bilemiyordum.Aynı zamanda ona sormak istediğim bir sürü şey vardı fakat cevaplamıyordu. Yine de onunla konuşup her şeye baştan başlamayı kabul edecektim.Neden bilmiyordum ama doğru olan buymuş gibi geliyordu Tüm bu düşünceler ile boğuşurken gökten bir yıldız kaydı.Anında yataktan doğrulup bir dilek tuttum. Her şey olması gerektiği gibi olsun hayatımın geri kalanında mutlu olmak istiyorum. Dileğimi dileyip huzurlu bir şekilde gözlerimi yumdum.Yarından itibaren güzel bir hayatın ümitçisi oldum.
|
0% |