
Asaf'ın ağzından
Başımda her zamanki keskin ağrı ile uyandım.Alışmış olduğum için yatağımın yanındaki komodinden bir ağrı kesici alıp su ile birlikteBaşımda her zamanki keskin ağrı ile uyandım.Alışmış olduğum için yatağımın yanındaki komodinden bir ağrı kesici alıp su ile birlikte yuttum.Yatakta tekrar sırt üstü uzanmaya devam ettim.Havanın sıcaklığı yüzünden dün gece tişörtümü çıkarıp yatmıştım ama sabah Rize soğuğu ile kapıma dayanmıştı.Telefonumdan saate bakıp ayağa kalktım ve banyoya ilerledim.Banyoya girip üzerimi çıkardım.Aynaya baktığımda geçen görevden kalma yaralar hala izini gösteriyordu.
Yaklaşık bir yarım saat banyoda kaldıktan sonra altıma havluyu çıkarıp odama geçtim.Gardroptan üniformamı çıkarıp üzerimi değiştirdim.Daha sonra görev için çantamı hazırladım.İçine birkaç parça kıyafet ve orada işime yarayacak her şeyi koydum.Çantamı kapıya bıraktıktan sonra odama tekrar döndüm ve yatağın komodin olan tarafına oturup çekmeceden resmi çıkardım.
Yıllar sonra bulmuştum onu.O benim masum olan tek yanımdı.O'na bakan kimse ciddi,disiplinli ve sert Yüzbaşı Öztürkoğlu'nu görmezdi.O'na bakan kimse çapkın ve ayran gönüllü Asaf'ı da görmezdi.Ya da kimse Vurgun'u görmezdi. Asaf'tım işte.Saatlerce oturup bu fotoğrafa bakmak istesem de her zaman yaptığım gibi fotoğrafı alıp tozlu rafların arasına gömdüm.
Askılıktan montumu ve anahtarımı alıp çamyamı omzuma attım ve kapıdan dışarıya adımımı attım.Bu ev aslında benim değildi.Eski yarbayımız Deniz yaralandıktan sonra göreve ara vermek zorunda kaldı ve memleketi Konya'ya döndü. Dönerken de bu evi bana bırakmıştı.Birnevi hem eve göz kulak oluyordum hem de evi gasp ediyordum.Yani evim bile bana ait değildi.
Kapıyı kilitleyip arkamı döndüğümde hortlak ile göz göze geldim. "Neriman teyze aklımı aldın o ne öyle sürmüşsün yüzüne leş gibi" Neriman teyze karşı komşumdu.Hala nasıl olduğunu bilmesem de eve her giriş çıkışımda karşılaşıyorduk.Hatta eve attığım kızların çetelesini tuttuğuna da emindim.
"Maske çocuğum maske böyle sürüyorsun bunu yüzüne 10 yıl gençleştiriyor.Neyse bırak şimdi sen onu bunu nereye göreve mi?" Sesimi çıkarmadan göreve gittiğimi kafam ile onayladım. "Kahvaltı ettin mi?" Sorduğu sorunun cevabını bile bile her sabah bu soruyu soruyordu.
"Bana cevabını bildiğin sorular sorma güzelim." Yanına gidip yanağından bir makas aldım ve merdivenlerden inmeye başladım.
"Kaç gün sürer işin." Ve cevabını bildiği bir soru daha. "Uzun değil" . Üfleyip Allah'tan sabır dilediğini buradan duymasam da biliyordum. "Haydi Allah'a emanet.". Bütün apartmanı bırak bütün dünyayı inleten sesi ile beraber kapıyı kapattı.
Kapının önünde duran arabamın bagajını açarak çantamı bagaja fırlattım. " Asaf,günaydın nereye böyle?" Ve evet bu sabah olmasını en son istediğim o olay.Selda.Kendisi mahallemizin biricik bekarıydı ve benim kendisi ile bir kerelik bir münasebetim olmuştu ve o günden beri bu mahalleyi daha katlanılamaz hale getiren ilk 3 şey arasına girmeyi başarmıştı.
"Çok konuşmak isterdim Selda ama görev beklemez." Kız ne diyeceğini bilemez bir halde yüzüme bakmaya devam etti.O sırada ben de arabaya binmek ile meşguldum. "Tamam geldikten sonra konuşuruz o zaman olur mu?" elimi camdan çıkarıp okey işareti yaptıktan sonra hızlıca mahalleyi terk ettim.
Arabada giderken radyo açıp birkaç şarkı dinlemeye karar verdim. "Evet efendim sıradaki şarkımız Gülşen'den Sarışınım.İyi dinlemeler."Arkada şarkı çalmaya başladığımda şu sıralar sarışın denince aklıma gelen tek kişiyi düşünmeye başaldım. Atlas'ın yeğeni.Kendisi tek başına bile bir dert yumağıydı ve onca işim yokmuş gibi Derviş bir de başıma bu çocuğu çıkarmıştı.Aslında zeki bir kızdı e bir de hafif güzeldi ama çok çocuktu.Yolda görsem başını okşayıp harçlık vereceğim tiplerdendi.Bir kadından ziyade kız çocuğu gibiydi.Yani ilgi alanımla uzaktan yakından alakası yoktu.Her neyse önemli olan Cihangir ile bağlantısıydı.Zihnimdeki düşünceleri bıir kenara bırakıp arabayı askeriyeye sürmeye devam ettim.
Askeriyeye geldiğimde tim kantinde toplanmıştı.Toplanmştı dediğim herkes kendi alemindeydi.Turgut öküzü bir köşede yaşlı dedeler gibi gazete okuyor,Oğuz Simge'ye bir şeyler anlatmaya çalışıyor fakat Simge kendi işi ile uğraşmaya devam ediyordu.Aralarında Cihangir ve Emirhan'ın olmayışı gözüme çarpsa da buralarda olduklarına emindim.Özellikle Emirhan'ın yine o bahçedeki banka oturup şizofreni gibi davrandığına emindim.
"Komutanım, Albay Rahmi sizi görmek istiyor" Arkamdaki askere dönüp başımla haberini onayladım.Kantinden çıkıp albayın odasına gittim ve kapıyı tıklattım. "Gir!". İçeriye girip selam verdim ve hazır ola geçtim "Beni çağırmışsınız komutanım."
"Evet hayırlı olsun demeye çağırdım.Timine yeni bir asker geliyor Yüzbaşı.Al bu da dosyası.Çok önemli işlerinden fırsta bulursan oku." Dosyayı masanın üzerinden aldım "Emredersiniz komutanım." tekrar selam vererek odadan ayrıldım. Koridorda ilerlerken sadece dosyanın ilk sayfasını açıp askerin adına ve soyadına baktım.Bade Köksoy.Soyadı tanıdık gelse de çok takmadım ve doysa ile beraber tekrar kantine dönüş yaptım.
Döndüğümde her şey yerli yerindeydi. Hiçbir şeyin bu kadar değişmemiş olması beni ilgilendirmeli mi diye düşünüyordum ama dışarıda gördüklerim ile odak noktam çoktan başka yere kaymıştı.
"Selam kızlar." Camdan dışarıya çıkıp bahçede beraber takılan 3 tane dünyalar güzeli hatun görmem komutanları olduğum için onlar ile konuşmayacağım anlamına gelmiyordu."Emredin komutanım." İçlerinden esmer olanın verdiği tepki bana göre biraz tuhaftı.Yani hangi kadın askere selam dediğimde emredin komutanım dediğini hatırlamıyordum.
"Ben size selam diyorum siz bana emredin mi diyorsunuz?" Sorumla kız yaptığı şeyin doğru olup olmadığını sorgular gibiydi. Yanındaki kız "E-evet komutanım." dedi."İyi o zaman emrediyorum benimle rahat konuşun." Kızlar birbirlerine bakarken arkadaki kumral kız önce çıkıp elini bana uzattı "Mine ben." Kızın cesareti direkt olarak ilgi çekiciydi."Ha bak şöyle olun. Asaf ben de." Kız eliyle kendini bana doğru çektikten sonra kulağıma fısıldadı "Biliyorum..."
"Komutanım!Size sesleniyorlar." Turgut'un sesiyle önümdeki kız gerilemeye başladı ve yavaş yavaş benden uzaklaştılar.
Arkamı döndüğümde bütün tim bana bakıyordu."Ne bakıyorsunuz lan dönün önünüze!"Hepsi ani bir hışımla önüne döndükten sonra Oğuz bir şeyler kekelemeye başladı."K-komutanım ben diyordum ki acaba bilmemiz gereken bir şey var mı?"
Sinirden kan beynime sıçramışken sakinleşmeye çalışarak düşünmeye başladım."Evet var var var.Birincisi planda hiçbir değişiklik yok.Gidicez,adamları alıcaz ve çıkıca.İkincisi dönüşte time yeni bir arkadaş katılıyor."
Turgut'ta dahil herkes ani bir şekilde bana döndü "Ne?!" Tepkilerini normal karşıladım
çünkü yıllardır burada hep beraberdik ve bir anda aramıza bu kadar kişi katılması tim tarafından garip karşılanıyordu."Evet anlıyorum tepkinizi ama durum böyle gelen kişi hakkında da pek bir bilgim yok. Komutan dosyayı verdi ama ilgimi çekmedi sadece kadın olduğunu biliyorum."
"Kadın ve ilgini çekmedi.Bu iş tuhaf yerlere gidiyor." Turgut'un sözleri tüm timi güldürmeye yetince gururumuza yediremedik tabi. "Kalkın hazırlanın lan 10 dakikaya helikopterin orada olun."
Herkes toplanıp dışarıya çıktı.Ben de arkamı dönüp camdan son kez kumral bombaya bakıp kantinin çıkışına doğru ilerlemeye başladım."Arkadan da güzelmiş kumral bomba."
"Ben buradayım." Turgut'un hala masada oturduğunu görünce sandalyesinin ayağına bir tane vurdum. "Kalk git lan it!Sen komutanının emirlerine uymuyor musun hadi hoşt!" Turgut hiçbir şey demeden ters bir bakışla masadan kalkıp dışarı çıktı.
"Beyinsiz herif!"
★★★
Helikoptere bindiğimizde herkes oraya dinç gidebilmek için uyumaya başlamıştı.
Ben uyumak yerine yakalamamız gereken adamların listesine bakıyordum.Üçü de yer altı dünyasının önemli adamlarıydı.Beraber kurdukları kurulun başına geçip yönetimi ele almışlardı.O yüzden sıkı bir güvenlik tedbiri bizi bekliyordu.Bu yüzden ilk yapmamız gereken güvenliğin içine sızmaktı.Bunun için Simge ve Cihangir'i kullanacaktım.
Onlar kapıdaki adamları oyalarken biz de Turgut ile içeriyi halledecektik. Oğuz'a da kaçmaya çalışanları haklamak kalıyordu.Emirhan uzun zamandır bomba imhadaki boşluğu dolduruyordu.Gerçi bu konu da uzmanlaştığı da aşikardı.
Planı kafamda bir kez daha oturttuktan sonra rahat bir nefes alıp arkama yaslandım.Yavaş yavaş gözlerim kapanırken helikopterin son kanat sesleri kulağımda yankılandı.
Aradan geçen zamanların ardından harekete geçme vakti geldi.Şimdi hep beraber operasyonun yapılacağı bölgedeydik.Dediğim gibi plan basitti.
"Her şeyden önce Cesur arka tarafa pusuya yat ve elinden tek bir kişi dahi kaçırma eğer ki bir kişi bile kaçırırsan bin katını ödetirim.Gökçek ve Cihangir size bildirdiğim gibi kılık değiştirdiğiniz halinizle korumaların içine karışın zaten her yöneticinin ayrı birer korumaları var kimse sizi sorgulayamaz.Sorgulamaya kalkarlarsa da haddini bildirirsiniz. Korumalar etrafa dağılınca da kapıdaki güvenlikleri halledin.Ben ve Mermi de siz dışarıyı temizledikten sonra içeriye dalıp adamları alacağız.Son olarak Emirhan büyük ihtimal son kez bomba düzenekleri sende.Biz buradan çıktıktan sonra hiçbir parçası bulunsun istemiyorum.Ne yapacaksan ona göre yap.Anlaşıldı mı?"
"Anlaşıldı komutanım."
Biz Pusula Timi'idik.
Yüzbaşı Asaf Öztürkoğlu Kıdemli Üsteğmen Turgut Baysal Astsubay Kıdemli Üstçavuş Simge Ak Astsubay Kıdemli Üstçavuş Oğuz Güzer Astsubay Çavuş Emirhan Albayrak Kıdemli Üsteğmen Cihangir Artın
"Komutanım her şey anlaşıldı da benim niye lakabım yok?" Cihangir'in onca şey arasında böyle şeylere takmış olması ona karşı olan sinirimi 3 5 katına çıkarıyordu."Önemli olan bu mu Cihangir?Allah'ım ya." Ufak hir bakışma yaşadıktan sonra hareket emrini vermiştim.
Cihangir ve Simge önceden yaptıkları kılık değiştirme sayesinde kolayca korumaların içine sızmışlardı.Zaten her üyenin kendine özel korumaları vardı bu yüzden ayırt etmek o kadar da kolay değildi.
Önceden belirlediğimiz grubun içine karışıp beklemeye başladık.Bir müddet sonra korumalar etrafı kolaçan etmek için yavaş yavaş dağılmaya başladılar. En son alanda sadece Simge,Cihangir ve birkaç adam kalmıştı.
Diğer adamlarda ortamı terk etmeye başlayınca belli etmesem de içime bir rahatlama gelmişti.Ama tabi ki hayatımdaki her şey gibi bunun da içine sıçan biri çıkmıştı."Sizin niye hala buradasınız?" İçime gelen sövme isteğini durduramadım "Hassiktir be." Kulaklıktan Cihangir de duymuş olmalı ki dudağının istemsiz bir şekilde kıvrıldığını fark ettim.Bununla beraber telsizi açık unuttuğumu da.
Simge ve Cihangir adamın sorusuyla hafif bir şekilde gerilmişlerdi çünkü hiçbirimiz bu operasyonu zorlayacak hiçbir şey istemiyorduk.
Simge biraz sessiz kaldıktan sonra adam ile konuşmaya başladı. "Abi öyle emretti." Beklemediğimiz bir şekilde adam bir anda kahkaha atmaya başladı "Hadi canım kimmiş bakayım senin abin?" Adam elini Simge'nin yanağına uzatırken Simge bir anda adamın bileğini bükerek adamın kolunu arkasına aldı "Hayırdır bir sorun mu var?" Adam olayın ciddiyetine varınca kendisi de ciddileşti "O anlamda demedim ben hani kaynaşalım edelim babında sonuç olarak aynı tarafın adamlarıyız öyle değil mi?" Simge sorun teşkil etmeyeceğinden emin olduktan sonra kolunu bırakıp geriye doğru savurdu "Öyle.İkile hadi!"
Adam korkmuş olacak ki Simge bırakır bırakmaz zaten hızlıca yanlarından uzaklaşmaya başlamıştı.
"Manolyama bak be nasıl da dize getirdi adamı.Ah ahh biz iki günde aşık olmadık ki bu kadına be." Eğer şu hayatta beni aşktan daha da soğutan bir şey varsa o da Oğuz'du "Cesur eğer görevdeyken bir kez daha aşık aşık laflar edersen en kaliteli sazlardan birini alır senin götüne sokarım." Oğuz'un yüzünü kimse görmese de hayal edebiliyordu.Kaşları havalanmış kahveleri büyümüş ve yüz hatları keskinleşmiş bir Oğuz. "Emredin komutanım!"
Konuşmamızın üzerine 2 dakika geçtikten sonra Simge ve Cihangir daha fazla dikkat cekmeden öndeki 4 güvenliğin yanına gittiler.
Cihangir öne çıkıp adamlar ile konuşmaya başlamıştı.İlk dakikalar her şey normaldi ama daha sonra en soldaki adamın cebinden silahını çıkardığını fark ettim."Cihangir sil-" bir anda Simge'nin adamı indirmesi ile ortalık karıştı.
Cihangir kendini önündeki adamın üstüne atarak kafasını duvara vurarak kendisine siper etti.Bir diğer adamı Simge vururken Cihangir de kendisine sıkan diğer adamı üzerine siper ettiği adamın silahı ile bacağından vurup etkisiz hale getirdi.
"Komutanım arkada hareketlenme var." Oğuz'dan gelen bildiri sonrası Turgut'a harekete geçmek için emir verdim.
"Simge içeri giriyoruz bizi koruyun." Hızlı adımlarla içeriye girip aşağı kata indik. İnmemizle kurşun yağmuruna tutulmamız bir olmuştu.Ama garipsememiştim.Koskoca kurulun başındaki adamlardan bahsediyorduk. Her ne kadar korumaları olsa da kendileri de eski kurtlardı.
"1 mi 2 mi?" Bazılarına göre hiçbir anlam ifade etmese de biz bunun anlamını bilirdik. "Bu sefer 2."
Sağ taraftaki adamlar bendeydi bu yüzden sağdaki masanın arkasına geçerek adamları tek tek indirmeye başladım.Aynı şekilde Turgut'ta sol tarafı hallediyordu.
"Emo kaç dakikam var." Çoğu adamı halletmiştik ama geriye kalanlar için ne kadar vaktim var bilmeliydim.
"6 dakika komutanım helikopter dışarıda." Adamlara sıkmaya devam ederken karşıdan gelen silah seslerinin susması ile sonun geldiğini anlamıştık.
Masanın arkasından çıkıp adamların üzerine yürümeye başladım.
"Bakın size Türkler'in çok özlü bir sözünü söyleyeyim.Bu gün yediğin hurmalar yarın gö-"
Arkamdan gelen silah sesleriyle odayı başkalarının bastığını düşünsem de sonradan düşmanı çok uzakta aradığımı fark ettim.
"Zamanımız yoktu,komutanım." Her zaman ki Turgut."İlk olarak sesinde bir kinaye sezdim ve bu çok ayıp.İkinci olarak bir daha sözümü kesme ve son olarak senin yüzünden patlayacağız yürü!"
Koşarak dışarı çıktık ve helikoptere atladık.Helikopter havalandıktan az bir süre sonra patlamanın sesleri duyulmuştu.Daha doğrusu başarımızın sesi.
★★★
Emirhan'ın ağzından
Görevden döneli yaklaşık 1 saat oluyordu.Kantinde sıcak bir çay içip içimizi ısıtırken bir yandan da muhabbet ediyorduk.
O:Ulan o adamlar neydi öyle ya.Vallahi bir ara biri elimden kaçacak sandım. S:Kaçırmamışsın ama. O:Kaçırmadım tabi Manolyam.
Simge komutanım gözlerini devirmişti ama içten içe öyle olmadığını biliyordum.
T:Yiyorsa kaçırsaydın komutan götünü kurşun yağmuruna tutsaydı. O:Vallahi onun korkusuna zaten önüme geleni indirdim.Bir ara siz de arada kaynıyorsunuz sandım da Allah korumuş vallahi. S:Saçma sapan konuşma Oğuz tövbe. O:Tamam Manolyam sen nasıl istersen. T:Ulan Oğuz ne kılıbık adamsın. Komutan yakında seni şamar oğlanı yapacak. E:Komutanım,komutanım demişken komutanım nerede? O:Emo bir cümle içerisinde ne kadar çok komutanım diyilebilirse o kadar dedin helal olsun lan sana. E:Evet komutanım. C:Şaka maka Asaf nerede?
O an aekadan gelen yüksek sesli kahkaha ile hepimiz ilgi odağı değişmişti.Gerçi ilgi odağımız değişmemişti konu yine Asaf Komutan'ımdı.Camdan kumral,orta boylu ve ayıptır söylemesi ama ultra çekici bir kadın asker ile konuşuyordu. Yani askerin bu kahkahasını anlamlandırmak gayet kolaydı.
A:İşte öyle yani çok bir şey değil ya. M:Çok güzel bir hikayeymiş.Başka bir zaman tekrar anlatsana sen bana bunu. A:Ne zaman istersen o zaman anlatırım.Hatta istersen bu gece bile anlatabilirim. M:Olurr.Ben zaten tercihen bu tür hikayeleri yatakta dinlemeyi seviyorum.
Duyduklarımız ile yüzümüzü ekşitmemiz bir olmuştu.Hatta kim olduğunu hala bilmesem de birinden "ıyy" nidası geldiğini duymuştum.
"Höst lan beni mi dinliyorsunuz siz!" Tiksinmenin yanında korku da vücudumuza intikal etmişti. "Yok komutanım estağfurullah."
Komutan camın kenarında ki kızdan ayrılıp bize yanımıza geldi.
A:Utanmayın dinleyin bir de isterseniz. E:Ne münasebet komutanım aşk olsun. O:Olsun olsun aşk olsun. T:Ne yalak adamsın lan Oğuz. O:Yalnız biraz ayıp oluyor komutanım.
Muhabbet almış başını giderken biraz sessizliğe ihtiyacım olduğunu fark ettim ve dışarıya çıktım.Hedefim belliydi her zaman ki bankıma gidiyordum.
Yolda giderken sağ tarafta bir kedi gördüm.Tek kolu kırık gibiydi.İlgilenmek için yanına gittim ve kucağıma aldım.
"Naber kedicik ne oldu bakalım senin koluna?" Kolunu kaldırıp biraz inceledikten sonra vetenire gitmesi gerektiğine karar verdim.
Kedi ile beraber ayağa kalkıp çıkışa doğru gitmeye başladık.
Bir yarım saat sonra merkezdeki veterinere gelmiştik.Normalde veteriner arkadaşıma götürecektim bu kediciği fakat kendisinin bir süreliğine şehir dışına çıkması gerekmişti bu yüzden önüme gelen ilk veteriner olan "Dilek Veteriner" e girdim.
"Merhabalar hoşgeldiniz." Karşımda kızıl saçlı ve mavi gözlü kısa boylu bir kız duruyordu.
"Merhaba askeriyede gezerken bahçede buldum bu kediyi acaba kolu ile ilgilenebilir misiniz?" Kız bir bana bir de kediye baktı ve yanıma gelip kedinin koluna baktı.
"Büyük ihtimalle kırık var.Zaten canının yandığı da belli en iyisi bir röntgen çekelim.Benimle içeri gelin buyrun." Beraber içeriye girdik ve kediyi kucağına alarak röntgen cihazını ayarladı.Daha sonra kediye röntgen çekti ve incelemeye başladı.
"Evet dediğim gibi kırık var.Görünüşe göre üzerinden ağır bir şey geçmiş bu yüzden olmuş.Tedavi edilmesi gerek. Eğer isterseniz burada kalsın biz ilgilenelim onla." Bir kediye bir de kıza baktım.Evet belki kediyi yanımda istiyordum ama iyileşmesi için burada kalması gerekiyorsa kalmalıydı.Hem istediğim zaten gelip görebilirdim.Ama yine de buna emin olmam gerekiyordu. "Eğer burada bırakırsam gelip görebilir miyim?" Kız kafasını kaldırıp suratıma baktı ve gülümsedi.Gülünce gamzeleri çıkıyordu.
"Tabi ki ne zaman isterseniz gelebilirsiniz." Ben de ona gülümseyerek karşılık verdim. "Teşekkür ederim o zaman.İyi günler." Tam kapıdan çıkacakken arkamdan gelen sesle duraksadım. "Adı ne?" Ben biraz safım demiş mıydım?Demeseydim bile şuan anlayacaksınız "Emirhan." İşte böyle.Safım.Dümdüz saf kız tabi ki ne olduğunu anlamadığı için şaşkın şaşkın baktı suratıma."Kedinin adı Emirhan mı?" O an suratımın nasıl bir hal aldığını görmeliydiniz. "Ha yok. Yok yok yok öyle değil.Ya ben benim adımı söylüyorsun sandım yanlış anladım yani kusura bakmayın." Kız bu sefer daha öncekinden daha fazla gülmeye başladı "Yok hayır önemli değil Emirhan Bey.Ama kedinin adını da öğrensem güzel olur.Kediler kendilerine isimleri ile seslenilmesinden hoşlanırlar."
Utaçla gözlerine bakarken bir yandan da kedinin ismini düşünüyordum.Gerçi çok uzun sürmemişti. "Mavi.Adı Mavi." Kız gülümsemeye devam ederken beni tekrarladı "Mavi."
"O zaman ben gideyim artık.İyi günler." Dakikalardır yapmak istediğimi yapıp utancımı sırtlayıp evreni terk ettim.Yani evren kadar büyük çaplı olmasa da veterineri terk ettim.
★★★
Sonunda askeriyeye dönmüştüm ama ne tadım kalmıştı ne de tuzum.Her yerde kendimi rezil etmem show olsa gerekti.Artık bu olanlara başka bir sebep bulamıyordum.Biraz daha düşünmek istemediğimden kafamı dağıtmak için bankıma doğru ilerledim.Ve evet bir insanın başına bir gün içinde ne kadar kötü şeyler geliyorsa benim başıma bugün hepsi gelmişti.Bankımda biri oturuyordu.Hızlı adımlarla banka ilerleyip bankta oturan kişinin omzuna dokundam.''Hadi birader git kendine oturacak bir yer bul.'' Vee evet bugün başıma gelen hiçbir şeye şaşırmadığım gibi buna da şaşırmamıştım.Kızdı.Evet yanlış duymadınız benim birader dediğim adam kızdı.''Niyeymiş birader'' Oflayarak Allah'tan sabır dilenmeye başladım. ''Kusura bakmayın ben sizi erkek sanmıştım oturabilirsiniz.'' Oturabilirisiniz dediğim an kızın yüzü değişmişti. ''Vay bee cinsiyet ayrımcılığı yine şaşırtmıyor eğer ben erkek olsaydım da yine böyle diyecek miydin acaba?'' Normalde asla uğraşmayacağım bir tipti am zaten böyle bir günde üzerime geldiği için ayrı bir sinir olmuştum. ''Kusura bakmayın ama bu cinsiyet ayrımcılığı değil.Siz nasıl bir ailede yetiştiniz bilmiyorum ama benim ailem kadına değer vermem ve saygı göstermemi söyleyerek büyüttü beni.He evet burada bir erkek olsa böyle davranmazdım bana karşı çıktığı gibi ağzına yapıştırırdım ama bir kadına bunu yapmamam hatta kimsenin yapmaması gerektiğini pek ala biliyorum.O yüzden bir dahakine insanları eleştirirken iki kere düşünün.İyi günler'' Arkama bile bakmadan ilerlemeye devam ettim.Artık gerçekten kimse ile uğraşamayacaktım.Bu yüzden kantine gidip en ücra köşeye oturdum ve sessizliğin içinde Rize'nin sesini dinlemeye başladım.
***
''Şükür bir gün daha bitti Allah'ım.'' Oğuz Komutan'ımın günü güzel geçmiş olmalı ki yüzünde güller açıyordu.Mutlu oldum.Yani en azından bazılarımızın günü güzel geçmişti.''Bugün görevden döndük diye böyleydi biliyorsunuz demi yarın Asaf Komutan'ım hepimizin ağzına sıçacak.'' Simge Komutan'ımın haklı ve hafif kınamalı sözleri ile hepimizin moodu -2x yemişti.Ama artık alışıktık Simge Komutan'ım böyleydi pek olumlu şey söylemezdi.Olsundu yine de iyi komutan ve iyi bir insandı.
''Lan Emo sen yeni asker ile tanıştın mı?'' Oğuz Komutan'ım söylediğinde bu mevzuyu tamamen unuttuğumu fark ettim.Başımı iki yana sallayarak tanışmadığımı belirttim.''Tanış harbi hatun'' Simge Komutan'ım çoktan tanışmışa benziyordu.''Yarın tanışırız artık komutanım.'' Simge Komutan'ım başıyla onaylayıp elindeki kğıda bir şeyler karalamaya devam etti.
''Ben çıkıyorum dağılın hadi sizde.'' Asaf komutanım yine en havalı kıyafetlerini giyip ki onun her şeyi bence çok havalı çıkmaya hazırdı.Böyle kıyafetleri genel de yeni bir kadın ile buluşmaya giderken giyiyordu.''Hayırdır düşürdün herhalde ağına yine bir balık.'' Turgut Komutan hepimizin sormak istediğini sorup cevabını alarak içimiz rahatlatmıştı.''Hem de ne balık kumral,27 yaşında ve Kylie Jenner'a benzeyen bir balık.O yüzden hadi şimdi hepiniz siktirin gidin beni de sakın rahatsız etmeyin komutanınızın işleri var.'' Son sözlerini de söyledikten sonra çıkıp gitti.''Vay be.Çok büyük adam sabah tanıştığı kızı akşam date çıkarıyor.Nasıl oluyor bu ya.'' Turgut Komutan eşyalarını aldı ve ayaklandı ''Çok büyük de ondan.'' dedi ve çıkıp gitti.
''Yok ya bence onla bir alakası yok.Sonuç olarak Icardi de çok büyük adam ama her istediğini elde edemiyor işte.'' Dayanamayarak çok büyük bir kahkaha patlattım bu günün üstüne bu sözler yalan söyleyemeyeceğim hoşuma gitmişti.''Off Oğuz saçmalama yaa o öyle bir şey mi kalk gir hadi.'' Simge Komutan'ım elindeki kağıdı çantasına atıp kantinden çıktı.''Görüyorsun demi Emo bu kadınlar hep böyle.Nasıl naz yapıyor manolyam.'' Son olarak ben de Oğuz Komutan'ımı alıp yatakhaneye götürdüm.
***
Asaf'ın ağzından
Askeriyeden ayrılalı yarım saatten fazla olmuştu.Yolumun bitmesine de tahmini 3 dakika kalmıştı.Bu gün güzel bir gündü.Görevden yeni döndüğümüz için askeriyede olsakta bir iş yapmamış olsakta sadece yeni gelen asker ile tanışmıştık.Dediğim gibi pek ilgimi çekmemişti üstün bir başarı da beklemiyordum zaten.Tanışmadığı ve en çok anlaşabileceğini düşündüğüm Emo vardı.Aralarında sadece bir yaş vardı.Hem de Emo iyi çocuktu. Gerçi beni ilgilendirmiyordu eğer aynı timdeysen zaten herkes ister istemez birbiri ile anlaşıyordu.
Sonunda istediğim yere varmıştım.Arabayı güzel bi yere park ettikten sonra arabadan inerek eve doğru ilerlemeye başladım.Dış kapıyı açarak içeri girdim ve üstümü başımı düzelterek evin kapısını çaldım.İlk tıklamamda açılmayınca bir daha tıkladım,kapı bu sefer açılmıştı.
''Gözüm yollarda kaldı be Vurgun!'' Ayakkabılarımı kapının girişindeki ayakkabılığa bıraktım ve içeri girdim.''Erken bile geldim.Bugün hiç iş yoktu Derviş.'' Evet Derviş'e geldim ve bunu diğerlerine söyleyecek halim yoktu.
''Yeni döndünüz değil mi?'' Ufak bir nida ile onaylayıp şöminenin yanına oturdum.Bu şömine neredeyse hiç sönmezdi.Hem Rize'nin soğuğu hem de Derviş'in dağın tepesinde yaşıyor olması bunun başlıca sebepleriydi.''Hallettiniz değil mi adamları?'' Bu sorduğu soru güldürmüştü. ''Halledemesem ben değil sen bana gelirdin zaten.Cenazeme.'' Suratında saçmalama der gibi ama bir yandan da gülen bir ifade vardı.
Ayağa kalkıp ikimize de çay koymak için mutfağa gitti.Mutfağa gitti desem de mutfak açık olduğu için aynı odadaydı ama olsun.''Diğer işi ne yaptın.'' Anında kaşlarım çatıldı ''Hangi iş?'' Elinde çaylar ile yanıma geldi ''Atlas'ın yeğeni ve Cihangir'in bağlantısı.'' Şimdi hatırlamıştım ''Ha o iş hallettim ben onu.Önceden tanışmıyorlarmış buraya aynı gün gelmişler o yüzden havaalanında karşılaşmışlar.'' Atlas'ın yeğeninden bahsetmek pek işime gelmemişti.Ne zaman aklıma gelse gitmesi uzun sürüyordu.Ve yine o uzun sürüşlerin birine giriyoruz gibiydi.Biraz sessizce düşündükten sonra aklıma ona yaptığım teklif geldi.Hala bir şey dememişti.Belki de hayır dememek için hiçbir şey söylemiyordu bilmiyordum.Belki de benim ona gitmemi bekliyordu.
''Hoov kime diyorum ben?'' Derviş'in bana seslendiğini fark edince ona döndüm. ''Dalmışım pardon.Bir şey mi sordun.'' Derviş sorgular gibi suratıma baktı ama daha sonra vazgeçti ''Diyorum ki yalan söyleme ihtimali var mı?'' Biraz düşünmüştüm ama pek sanmıyordum.O gün yaptığımız konuşmada gayet açık sözlüydü. ''Hayır sanmıyorum.Açık sözlü bir kız.'' Derviş de öyle düşünüyor olacak ki daha fazla üzerinde durmadı.
Aradan geçen birkaç saatin ardından Derviş'in eviden ayrılmış ve Atlas'ın evine doğru gitmeye başlamıştım.Evet son karar olarak beni beklediğini düşündüğüm için evine gidiyordum.Pek de pişman değildim.
***
Atlas'ın evine gelmiştim.İlk önce Atlas'ın evde olmadığına emin olmak için evin etrafına ve görebildiğim kadar içerisine baktım.Evde gözükmüyordu bu yüzden içeri girmeye karar verdim.
Kapıya gittim ve sesimi düzeltirken kapıyı çaldım.Çok şükür ki ilk çalışımda kapı açılmıştı.''Selam!'' Ve kapı kapandı.Niye olduğunu anlamadığım için kapıyı tekrar çaldım.Bu sefer daha da çabuk açıldı.
''Kimmiş o dayıcım?'' Neden olduğunu anladığımda şansıma söverek biraz kendiliğinden biraz da onun itiştirmesiyle dışarıya çıktık.
''Kimse dayı!Sanırım çocuklar basıp kaçtı.Eee şey ben 5 dakikalığına Selen'lere gidiyorum.Öptüm bay!''
Kapıyı kapattı ve beni kolumdan çekiştirerek koşar adım evin arkasındaki bi odaya soktu.Oda diyordum çünkü o kadar karanlıktı ki göz gözü görmüyecek derecedeydi o yüzden ne olduğunu anlayamıyordum.''Ne işin var senin burada?'' Sorduğu soru ve zaten yüzümü görememesinin rahatlığı gözlerimi devirdim. ''Ne işim olabilir kızım sana sorduğum sorunun cevabını almaya geldim.'' Oflama sesi duyulmayacak gibi değildi.
''Şuan mı ya hani şuan mı yani?Gelmedin gelmedin dayımın evde olduğu zaman dilimini buldu gelme isteğin ha?'' Rahatsız olduğu belliydi ama sanırım benim de en az onun kadar rahatsız olduğumdan haberdar değildi. ''Ben de en az senin kadar rahatsız oldum merak etme ama daha önce gelemedim işte işlerim vardı.'' O da durumu anlamış olacak ki uzun bir nefes verdi.
Tam o sırada dışarıdan bir ses duyuldu.''Buraya koymuştum herhalde ben bu alet çantasını.'' Sesi duyar duymaz bir elini ağzıma kapatıp bir diğer eliyle de kendi ağzını kapamış ve kafasını omuzlarıma gömmüştü.Şuan ortam da gerginlik hadsafaydı.Ayak sesleri yaklaştıkça Atlas'ın yeğeni de bana yaklaşıyordu ve bu pek hayra alamet değildi.En sonunda kapı kolunun indirilme sesi geldi.İşte şimdi sıçmıştık.Hem Atlas beni yeğeni ile böyle gördüğü için ağzıma sıçacaktı hem de Derviş olanları duyunca beni yanlış anlayıp ağzıma kürekle sıçacaktı.Ama tam o sıra mucizevi bir şey oldu.Kapı açılmadı.İşte tam o an ağzımdan bir küfür çıktı.''Hassiktir''.Atlas'ın yeğeni eini daha çok ağzıma bastırdı ve kendisini bana ne kadar fazla temas ettirebilirse o kadar ettirdi.Asıl buna hassiktirdi.Küçük bir kız çocuğuna böyle duygular beslemekten her an polisler kapıma dayanabilirdi ama tamamen içgüdüsel bir şeydi Atlas'ın yeğeni ile bir alakası yoktu.''Doğru ya ben çantayı Ahmed'e vermiştim.Ah aklım ah.İyice yaşlandım aklım bir karış oldu.'' İşte o an ikimizde rahat bir nefes verdik.
Ayak sesleri gittikçe uzaklaşıyordu.Ama bir sorun vardı.Hala benden ayrılmamıştı.''Hala ayrılmadığına göre teklifimi kabul ettin herhalde.'' Atlas'ın yeğeni yaptığını fark etmiş olacak ki hemen geri çekildi.''Özür dilerim.Özür dilerim çok özür dilerim.Ben fazla gerildim o yüzden öyle oldu.'' Kısık sesle gülmüştüm.''Anlıyorum da artık cevabımı versen de ben de gitsem dayın gelmeden.'' Bir an anlamamış olacak ki ağzından bir nidası yükseldi.
''Haa o mesela.Yani evet kabul ediyorum.Sonuç olarak iyi anlaştık değil mi?Hem bana bir daha abinim demeyecekmişsin bu fırsatı kaçıramam.''
Bu sefer sesli gülmüştüm çünkü gerçekten de komikti.''E ben gideyim o zaman.'' Kısa bir süre sessiz kaldı.''Ee peki.Git o zaman.'' Kapıya doğru ilerlemeye başladım.''E gideyim o zaman.'' O da çıkmak için kapıya doğru geliyordu ''E git o zaman.'' Nedensiz bir şekilde ikimize de bir gülme isteği gelmişti ve bir anda ikimizde salak gibi gülmeye başladık.
Ama bu çok uzun sürmedi çünkü Atlas'ın uzaktan eve doğru geldiğini görmüştük bu yüzden koşarak evden çıktım ve arabama atladım.Arabaya binmem hiçbir şey değiştirmemişti çünkü hala aptal gibi gülümsemeye devam ediyordum.Keyifli bir gün olduğu için radyoyu açtım ve müzik eşliğinde evin yolunu tuttum.
''Evet değerli dinleyicilerimiz sıradaki şarkımız Yalın-Küçücüğüm.Çok sevdiğim bir yazar der ki 'Belki şans sizi bulmaz ama bilin ki kader hiçbir zaman peşinizi bırakmaz' güzel günler ve umutlu yarınlar diliyorum''
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |