Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm1: Ölümden sonra

@birmelodi368

Gözlerimi garip bir ışığa açtım. Ayaklarımın altındaki kayalar çıtırdıyor, tepelerden akan gökkuşağı ile karışık şelalenin melodik sesi kulaklarıma doluyordu. Nerede olduğumu anlamaya çalışırken yavaşça ayağa kalktım ve o anda önümde bir uçurum olduğunu fark ettim. Arkama baktığımda bir orman olduğunu gördüm ama ormandan çok karanlık yosunlarla dolu bir alana benziyordu.

"Neredeyim ben? Uyuyor olmalıyım. " Bu düşünce beni ne kadar rahatlatsa da bu Rüya olamayacak kadar gerçekti.

"Harakete geç..." Nereden geldiğini anlamadığım bir sesle irkildim ve içimde aniden beliren korku ile bir yere gitmem gerektiğini hissettim. Orman tekinsiz görünüyordu ve eğer gerçekten bu bir rüyaysa uçurumdan düşmek beni öldürmezdi. Bu yüzden uçuruma atladım.

 

Çığlık çığlığa aşağıya düşerken bunun bir rüya olmadığını anladım ve ölüyordum! Bir anda sırtımda haraket eden bir şeyler oldu ve havada asılı kaldım. Gözlerim fal taşı gibi açılırken şoktan ne olduğunu anlayamadım ama arkama biraz dönünce gördüğüm şeye inanamadım... Kanatlar!

Bilinçsiz ve bereciksizce çırptığım kanatlarım ile yere inmeyi başardım. Arkamdan gelen alkış sesi ile irkilip o yöne döndüm.

​​​"Bravo Sıla! Bu yaptığın cesurca davranış senin gibi bir ölümlü için bayağı takdire şayandı. Değil mi helen?"

Siyah kıyafetler, pelerin ve kanatlar ile bu adam bir şeytana benziyordu, fakat yanında duran helen adındaki kadın onun tam tersiydi. Ürkek bakışlı kadın ellerini birleştirdi ve gururlu bir şekilde bakmaya başladı. " Evet kesinlikle... Özellikle de bunun bir rüya olduğunu sanan biri için..."

Arkadan ejderha ve tavus kuşu karışımı gibi bir hayvan yanlarına indiğinde bir adım geriledim. "Ne... Ne oluyor? Öldüm mü?"

Adam başıyla onayladı. "Tebrikler, uçtun ve testi geçmeyi başardın. Melekler ve Şeytanlar okuluna girmeyi başardın!" adam kollarını göğsünde birleştirdi ve kısık gözlerle bana bakmaya başladı. Kadın konuştu. "Evet Sıla. Öldün... Fakat Ölümden sonra bazı insanlara böyle bir hak verilir, sadece seçilmiş olanlara... Sen seçildin!" kadın masumca ellerini çırptı.

 

"Okul mu?" diyebildim sadece... Tanrım ben çıldırmış mıydım yoksa bunlar gerçek miydi?

 

"Evet. Zaman zaman insanlar hatalar yapar, dengeyi bozacak şeyler yaparlar. Bu durumlara karşı melekler ve şeytanlar dünyaya iner ve bununla mücadele ederler."

 

Helen benim korktuğumu anlamış gibi koluma dokundu. "Korkma, güç kazanacaksın, ölümsüz olacaksın, bakış açın değişecek."

Şaşkınlık içinde olanları anlamaya çalışırken şelaleden akan su yere çarptı ve sanki bir anlığına kesilip gürültü içinde yeniden akmaya devam etti.

"Zamanı geldi. Kararını ver." adama öfke içinde baktım. "Karar, karar vermemi istiyorsunuz ama anlamadığım bir şey hakkında nasıl karar verebilirim?" Adam gergin görünüyordu. "Heral... Sakin ol." helen adama dokunup sakin olmasını istedi ve daha sonra gözlerime baktı. Gözleri bembeyaz bir ışık ile parladı ve daha sonra heral'a dönüp, "O hazır..." dedi. Aniden Heral sırtıma vurdu ve gözümden yaşlar akarken yere çöktüm. "Șșș sakin ol, kanatlarını özgür bırak." sırtımı delen bir acı ile kanatlar koparken ağrı git gide arttı. Cildimi delmeye çalışan bir şeyler vardı. Yeni kanatlar...

 

Bu acı ile gözlerim kararmaya başladı ve kendi çığlığımdan korktum. Fakat daha sonra ağrı kesildi ve sırtımda yeni kanatlar çıktı. Arkama baktığımda altın veya beyaz renginde olan kanatları gördüm. "Artık bizden birisin. Gerisini okulda öğrenirsin." helene şaşkınlıkla baktım ve kanatlarımı güçlükle biraz oynattım. Birkaç damla kan yere döküldü.

 

"Ah..." Helen elimden tutup kalkmama yardım etti. "Merak etme ve acele etme, yakında onları kolayca haraket ettirebileceksin." Gülümsedim, "Ölümsüzlerin acıyı hissetmeyeceğini düşünüyordum." dedim. Heral yaklaştı "Acı bizi canlı hissettiriyor, kontrol altında olmamızı sağlıyorBu arada seni okula bu tavus ejderhası bırakacak. Fyr!"

 

Adını duyan hayvan hemen önüme gelip gülen gözlerle baktı. Heral aniden beni belimden tutup ejderhaya oturttu. "Ya düşersem?" diye korkuyla sorduğum soruyu o ciddiye almadı. "O zaman uçmayı öğrenirsin."

Helen el salladı, "İyi şanslar, sonra görüşürüz Sıla."

 

"Ama..." dememe kalmadan Fyr kükreyerek gökyüzüne yükseldi. Koca bir çığlık attım ve hayvana iyice sarıldım. "Lütfen beni düşürme lütfen..." Fyr sanki beni sakinleştirmek ister gibi gözüme baktı. Bulutların içine daldığımızda gözlerimi açacak cesareti buldum. "Vay! Ne kadar güzel..." Bulunduğum yerin huzuru bir an için korku ve şaşkınlığı unutturunca gözlerim sulandı. Gözyaşları birer birer boşluğa süzülürken fyr'a daha sıkı yapıştım. Kendi kendimin yasını tutuyordum resmen, hayatımın acısını yaşıyordum. Ölmüştüm... Ya babam?!

 

Hıçkırıklarım göğsümü deldi.

"Ben... Ben nasıl öldüm?" kendi ölümümü hatırlayamıyordum. Panik beni kapayınca eski hayatımı hatırlamaya çalıştım. "Ben Sıla walker. Annem ben beş yaşındayken öldü. Babamla birlikle pan caddesinde yaşıyoruz. En son tıp fakültesi üniversitesinden birincilikle mezun oldum, haberi babama vermek için arabamla babama gidiyordum. Gidiyordum..."

Hatırladım! Yanıp sönen bir yol ve yağmur yüzünden bastıran sisli bir ormanlık yol. Arkamda siyah bir minibüs beni rahatsız ediyor. Yol veriyorum, gitmiyor. Kaza yaptıracak neredeyse. Duruyorum ve o da mükemmel bir refleks ile duruyor. Devam ediyorum fakat önüme birden ne olduğunu anlayamadığım bir kavis çıkınca direksiyonu ormanın içine kırıyorum ve bam! Araba bir hendekten aşağı uçuyor.

 

"Beni öldürdüler..." fyr gözyaşları ile kaplı yüzüme üzüntü ile bakıyor. Gözyaşlarım cildine değen fyr birkaç haraket ile beni hem korkutup hem güldürdü ge ağlamamam için uyarıyor gibiydi. Bir süre sonra fyr yavaşladı keskin bir şekilde alçaldı ve bulutlar azaldı. Okula gelmiştik. Burası peri masallarını andıran bir şatodan daha etkileyici ve büyüktü. Fazla büyük. Cennet burada mıydı? Daha sonra fyr yönünü hızla değiştirdi ve kıvrılarak hızlandı. Birkaç saniye içinde yere indi. Burası da tıpkı cehenneme benziyordu fakat ateş yerine karanlık ve gotiklik vardı. Bir adam kocaman bir kapıdan dışarı çıktı ve bize doğru geldi. "Merhaba tanınmayan, Okula hoş geldin. Ben melek fendi."

 

"Merhaba, Sıla." dedim aynı şekilde.

 

Fendi'nin yanında bir çocuk vardı. Gülümsüyordu. Fendi bana göz gezdirdi, "Demek Sıla... Sıla, bu da emir, senin gibi bir ölümlüydü, birkaç zaman önce tabii. Sana okulu gösterecek ve bilgi verecek. Tekrardan hoş geldin." arkasını dönüp giderken durdu ve tekrar bana döndü. "Ve, tanınmayan... İlk ders birazdan başlayacak. Çabucak yerleşip yetişmeni öneririm. Ana salonda solda üçüncü kapı." Ve hızlıca ilerleyip gözden kayboldu.

Emir bana döndü, çocuksu bir gülüş ile elini uzattı. "Hosgeldin Sıla." elini sıktım ve aklımdaki soruyu anında sordum. "Neden herkes bana tanınmayan diyor?" güldü. "Çünkü biz insandık ve şimdi ne şeytan ne de meleğiz. Bu okula gelen şeytanlar ve melekler var fakat onların tarafı belli. Bizimkisi ise seçimi tamamen bize kalmış. Zamanla kendini tanıyarak öğreneceksin merak etme. Haydi gidelim." enerjisine ayak uydurup başımı salladım.

 

...

 

 

İçeri girdiğimizde bizi kocaman bir alan karşıladı. Şeytan ve melek oldukları giyiniş ve kanatlarından belli olan öğrencilerin bazıları gruplaşmış, bazıları ise birerli ikişerli olarak oradan oraya koşturuyordu. Burası tıpkı bir üniversite gibiydi. Kanatları saymazsak tabii. Durdum ve tüm bu mimarlık eserini incelemeye başladım. Emir omzuma dokundu. "Sıla, ders yakında başlayacak."

 

Kafamı salladım, "Evet, özür dilerim." dedim ve devam ettik. Koridorları geçip ondama doğru ilerlerken emir bana bazı kurallardan bahsediyordu. "Burası bir okul gibi, birkaç asırlık deneyimli ve bilgili melekler ve şeytanlar burada çalışıyor, öğretmen gibi. Fakat güçlüler, özellikle de tanınmayanlardan çok güçlüler ve bizi sevmiyorlar. Aynı zamanda öğrenci melekler ve şeytanlar da öyle. Dikkatli ol. "

 

Öfkeyle baktım." Bizden üstün görüyorlar kendilerini, öyle mi? "

 

 

 

Emir gülümsedi." Kesinlikle. İnsanlar onların benzerliklerine göre yaratıldı. Yani bu düşüncedeler. Bizim daha alt olduğumuz düşüncesi. "

 

 

 

Kapılardan birinin yanında durduk." İşte burada yaşayacaksın. " emir içeriyi gösterdi. Burası tıpkı iki kişilik bir öğrenci yurdu odası gibiydi. Tabii daha şaşalı ve gösterişli, burası dünyada hayal edemeyeceğim kadar mimari ve şato benzeri bir yerdi. İçeri bir adım attığımda yatakta uzanan bir kız gördüm. Sırtında kırmızı kanatları, siyah parlak bir elbise ve bordo Makyajı ile şeytan olduğunu sormaya gerek yoktu. "Sen benim yeni oda arkadaşım mısın?" dedi. Çaresizce emire baktım. "Evet mine, bu yüzden onu incitme." dedi emir ve gülümseyerek odadan çıktı. Tereddüt ederek ayakta kaldım. Mine pantolonunu çıkardı ve iç çamaşırı ile yatağa uzandı. Bir şeytanın vücudu böyle miydi yani? Şeytani derecede güzel. Meleklerin ve şeytanların neden kendilerini insanlardan üstün gördüğüne şaşmamalı. Mine onu izlediğimi anlamış gibi sırıttı. Bana döndü. "İsmin ne?" biraz tereddüt ettikten sonra konuştum. "Sıla."

 

"Ben mine, şeytan mimi'nin kızı."

 

Şaşırdım, gerçekten de bu yaratıklar şeytandı, insan değillerdi. "Şeytan olmak nasıl bir duygu?" sorum karşısında kahkaha attı. "Peki, insan olmak nasıl bir duygu?" gülümsedim.

 

 

 

Yatağa geri uzandı ve bana bakmadan seslendi. "Geç kalıyorsun, Melek fendi geç kalanlardan hoşlanmaz, özellikle de tanınmayanlardan." korktum. Hızlıca dışarı çıktım ve koridora koştum. "Nereye gidecektim?" Biraz düşündüm.

Tabi ya! Ana salonda soldan üçüncü kapı.

 

Koştum, kapıyı çaldım ve içeri girdim. "Hosgeldin Sıla, tam zamanında." Melek fendi'ye gülümsedim ve koskoca sınıfta gözlerim emiri bulunca yanına oturdum. Rahatlamıştım. Emir bana yanaştı, "Harikasın." gülümsedim ve o da göz kırptı. Melek fendi konuşmaya başladı. "Bir çoğunuz bunu zaten biliyor ama yeniler için tekrar edeceğiz." bana kızgın bir bakış attı. "Meleklerin ve şeytanların okulu yeryüzünde uyumu korur, aynı zamanda cennet ve cehennem arasındaki barış ve dengeyi. Iyilik kötülük olmadan var olamaz, ve tam tersi de olamaz. Ancak geçilemeyen bir çizgisi vardır. Bir melekle bir şeytan birlikle olamaz. Tanınmayanlar henüz karar vermediği için iki tarafa da yaklaşmanız yasaktır. İşte bu ana kural. İnanın bana aksi takdirde size ne olacağını kontrol etmek istemezsiniz. Sizden farklı olarak melek ve şeytanlar burada doğdu, burası onların evi ama siz tüm diğer alışkanlık ve sapkınlıklarinizi aşağıda bıraktınız. Hepsini unutun! " sesi öfke doluydu." Artık öldünüz! Eviniz artık burada! Eski hayatınıza ilgili herhangi bir temasta bulunmak yasak. Şeytanlar ve melekler tarafından eğitim alırken bazı dersler şeytan fakültesinde olacak. Orası cehennemde. Bazıları da melekler fakültesinde burada olacak. Ve son olarak dünya görevleri sırasında görünüşünüz ölen insanların görünüşü olacak. Göz renginiz dışında hiçbir şey aynı olmayacak. Tabii siz birbirinizi aynı göreceksiniz, bu sadece insanların sizi görmemesi için. Anladınız mı? " bütün sınıf onaylayan sesler çıkarırken melek sadece bana baktı." İyi, bugünlük özel bir göreviniz olmayacak. Sadece küçük bir ödev. Girdap ile dünyaya gidip hangi kötülüğün diğerinden iyi olduğuna karar vereceksiniz. "

 

 

 

Herkes kalktı ve melek fendi'yi takip etti. Emire yanaşıp sordum. "Girdap da ne?" emir heyecanla ellerini çırptı, "Bunu çok seveceksin, ama ilk başta biraz korkutucu olabilir."

 

 

 

Korku, merak, endişe, üzüntü ve daha bilinmeyen herseyin verdiği garip duygular ile dolup taşıyordum. Burada neler olacaktı? Kim bilir beni daha neler bekliyordu ve ben henüz bu hikayenin en başındaydım. Göklerin masalının benimle birlikte yazılacağını bilmeden...

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%