Aselin gidişinin ardından dış kapıyı kapatıp babaannemin yanına ilerledim. Koltukta uyuyakaldığını görünce gülümsedim. Diğer odaya geçip dolaptan bir battaniye çıkarıp tekrar salona doğru gittim. Yavaş ve sessiz bir şekilde üstünü örtüp , ışıkları kapatıp çıktım salondan. Odama girdiğimde, kendimi yatağıma atıp , Aseli düşünmeye başlarken buldum kendimi. O mavi gözleri, deniz ve gökyüzünün mükemmel uyumu gibiydi. Ne deniz kadar koyu , ne de gökyüzü kadar açık renkti. İlk görüşte aşık olacağımı söyleselerdi onu görmeden önce , gülüp geçerdim. Ama insanoğlu bir şeyi başına gelmeden , atıp tutmayı ya da gülüp geçmeyi pek severmiş. İşte benim de hiç inanmadığım, olanak tanımadığım şeyin başıma gelmiş olmasının şaşkınlığının içerisindeydim. Üstelik evlenecekti. Daha tanıyamadan , kaybetmiştim. Yorganı üzerime çekip içine daha çok sokulduğumda , gözlerim yorgunluktan yavaş yavaş kapanıyordu. Gözlerim Kapanırken zihnimde canlanan tek resim Aselin o masmavi gözleriydi...

*******

Sabah , babaannemin içerden adımı seslenmesiyle gözlerimi açmıştım. Kahvaltıya çağırıyordu beni. Kolumda ki saate baktığımda saatin 11.00 olduğunu görmüştüm. Neredeyse öğlen olmuştu. Yataktan kalkıp gözlerimi ufalarken , telefonumun bildirim sesi ile irkilmiştim. Bir instegram bildirim mesajıydı. Tıklayıp instegram sayfasına eriştiğimde bir takip isteği olduğunu görmüştüm. İsteğe tıkladığımda gördüğüm isim ile yutkunamadım .

Asel Bayraktar sizi takip etmek istiyor.

İsteği kabul ettiğimde, profiline girmiştim. Ama hiç bir tane fotoğrafı ya da gönderisi yoktu. Sadece öne çıkanlar da biriyle el ele tutuştuğu bir fotoğraf vardı. Kim oldukları gözükmüyordu bile. Sanırım evleneceği adam olmalıydı. Altında da Nefesim yazıyordu. Evleneceği adam olduğuna emin olmuştum. Telefonu kapatıp , üzerimi değiştirdim. Bir yandan da neden bana istek attığındandı. Üzerimi giydikten sonra, mutfağa ilerledim. Babaannem kahvaltı hazırlamış , beni bekliyordu masada. Gülümseyerek yanaklarını öptüm.

Günaydınlar sultanım.

Babaannem öpücüğümden gıdıklanmış olsa ki kahkaha atttı.

Ayy dur hergele seni ! Gıdıklandım.

Gıdıklan sultanım. Sen niye kendini yordun? Ben hazırlardım sofrayı uyandırsaydın keşke beni.

Sorun değil yavrum. Askerden yeni geldin istirahat et istedim. Nolcak canım elime mi yapışcak hem ? Sen beğendin mi bakalım sofrayı onu de paşam .

Bir yandan babaannemi cevaplarken bir yandan da kahvaltıya gömülmüştüm. Çok acıkmıştım. Bunun etkisi de , mükellef bir sofra olmasından kaynaklanmaktaydı.

Ellerine sağlık sultanım. Çok güzel olmuş herşey.

Afiyet olsun paşam.

*****

Kahvaltımızı bitirdikten sonra. Bulaşıkları toplayıp tek tek makineye dizmiştim.Babaannem de namazını kılıyordu. Bulaşıkları bitirdikten sonra, ellerimi yıkayıp kuruladım. Sonra salona geçerken telefonumun çalma sesini işittim. Arayan kişi Orhan'dı. Telefonu alıp kulağıma götürürken , Orhanın telaşlı gelen sesi, beni korkutmuştu.

Savaş!

Orhan ? Ne oldu?

Sana ihtiyacım var acil yanıma gel ne bok yiyeceğim şimdi ben yardım et bana .

Ne oldu Orhan ?

Orhanın telaşlı hali beni de endişelendirmişti . Ne olmuş olabilirdi bu kadar kötü ?

Asel ! Asel onu aldattığımı öğrendi. Bizi bastı .

Ne ? Asel kim ? Ne basması ne diyorsun Orhan sen ?

Evleneceğim kadın.

Ulan Orhan sen iflah olmazsın.

Nerede olduğunu öğrenip telefonu kapattığımda , çoktan evden çıkmıştım bende. Orhan ve onun bitmek bilmeyen çapkınlıkları ... Şimdi ise arabama atlamış arkadaşımın götünü kurtarmak için gaza köklemiştim. Bu işin sonu nereye varacaktı? İşte o bir muammaydı...