@biryazar.62
|
Medya gülşen bangır bangır.
Keyifli okumalar..
Ediz.
Saklamdigim kolonun arkasindan başımı uzatarak karşıya baktım. Etrafta kimsenin olmadığından emin olunca kolanın arkasından çıktım ve temkinli adımlarla ilerlemeye başladim. Tam karşımdan elinde silahla gelen birisini görünce anında tetiğe bastım ve kalbinden vurulan adam inleyerek yere düştü .
Yere düşen adamın yanına giderek silahını elinden aldım ve şarjörümü çıkartarak arka cebime koydum. Anlaşilan buradan kolay kolay çıkamayacaktik. Bu mermilere ihtiyacım olabilir. Hızla açık alana çıkınca bu katın temiz olduğunu gördüm. Gömleğimin yakasında asılı olan mikrofona dudaklarımı yoklastırarak "sancak ne durumdasınız" dedim .
Kulağıma gelen silah sesleriyle sancak telaşlı bir şekilde " bitmiyorlar lan " dedi " birisini öldürüyorum ,birisi çıkıyor . İt sürüsü gibiler." Dedi yorulmuş bir şekilde. Haklıydı da bu operasyon umduğundan daha uzun sürmüştü.
"Acaba kimin yüzünden girdik bu saçma catışmaya" diye kızan melihin sesini duydum.
"Kimin yüzünden acaba "diye gülerek konuşan melikin sözleriyle melih sinirlenerek " lan it! senin yüzünden girdik tabikide . Bir de pişkin pişkin soruyorsun g*t herif " dedi . İkizine baya sinirlenmişti anlaşılan .
Melik ve Melih tek yumurta ikizleriydiler. Bu ikizleri ekibine hiç almasamıydı acaba. Sürekli birbirlerini yemekten çalışmaya fırsatları olmuyor sanki.
Biyerler de hata yaptım ama.
"Ya ikiz ben ne yaptım şimdi, rozetimin cebimde kalması benim suçum mu?"
"Yok benim suçum . Tabi senin suçun insan gizli bir göreve giderken neden rozetini cebinde unutur ki?" diye tıslayarak konuştu. Edizin dudakları kivrildi bu sözlerden sonra. Evet yine başlıyorlar tartışmaya.
İyi bile sabrettiler.
Ediz onları dinlerken silahını göğüs yüksekliğine kaldırarak merdivenleri çıkmaya başladı.
Melik " ya tamam ,o benim suçum ama adamın sigarasını yakmak için çakmak çıkarırken cebimden düşmesi tamamen mukadderat yani " dedi gülerek. Çatışmanın ortasında bile gülecek kadar rahat birisiydi. "Artık zebanilere anlatırsın dertlerini kardeşim." Dedi melih ona ayak uydurarak gülerken.
"Ben melekleri tercih ederim kardeşim ,şimdi zebaniler erkektir." Diye huysuzlandı.
"Şunu kesin artık ve bir an önce temizleyip çıkalım şuradan" diye kızdım onlara. Bu kulaklıkları haberleşmek için takıyorduk ama bu ikisi haberleşmek dışında herşeyi yapıyordu . Ya sabır .
Merdivenlerin sonuna gelince kafamı hafif uzatarak düz koridora baktım kimsenin olmadığına emin oluncaya kadar inceledim ve tam emin olup çıkmıştımki sol taraftan bir kız çıktı daha çıkalı bir kaç saniye olmuştuki kaşlarını çatarak silahını kaldırdı ve ateş etti.
Kolumu sıyırıp geçen mermi gömleğimi yırtarak ufak bir yara açmıştı kolumda. Arkamdan gelen inleme sesiyle başımı çevirdim ve yerde yatan adamı gördüm. Anlaşılan onu vurmak istemişti. Tekrar başımı çevirdigimde nehir telaşlı gözlerle bana bakıyordu. Elleri titremeye başlayınca elindeki silah hızla yere düştü. Yeşil gözlerinin buğulandığını görünce güldüm.
Anlaşılan yine ağlayacaktı.
Nehir ekipteki tek kız polisti. Ve bu meslek için fazla duygusaldı. Karamel uzun saçlarını sıkı bir şekilde bağlamış. Yeşil gözlerine koyu bir göz makyajıyla ortaya çıkarmıştı. Operasyona gelirken makyaj mı yapmış bu kız? Gelirken dikkat etmemiştim makyajına. Kısa şortunun üzerine giydiği beyaz atlet le göğüsleri göze fazla çarpıyordu. Sanki bir operasyona değilde barda eğlenmeye gidiyormuş gibi gelmişti.
Kesinlikle bu meslek için uygun değil bu kız. Ama işin garip kısmı oda benim ekibimdeydi.
Onu da seçmek bir hataydı.
Ellerini dudaklarına koyarak "amirim" dedi şaşkın bir sesle " b-ben çok özür dilerim " dedi kekeleyerek. "Yani sizi vurmak istememiştim." Elleriyle arkasını göstererek "sizi vurucaktı ona engel olmak için acele ettim ve kurşunun sapma derecesini yanlış hesapladım sanırım " dedi biraz çekingen bir şekilde.
Düz bir şekilde ona baktığımı görünce bir adım geriye gitti. Onu korkuttuğumu farkedince tebessüm ederek yanına gittim " önemli değil nehir. Sen doğru olanı yaptın." Diye yatıştırdım onu.
Sözlerimden sonra rahatlayarak nefesini veren kız başını sallayarak beni onayladı. Onu arkama alarak önünde yürümeye başladım . İkimiz duvara en yakın kısımda kontrol ederek koridorun çıkışına doğru yürüdük. Çıkışa gelince kolonların orda saklanan adamları gördüm. Başımı çevirip nehire baktım. Ne demek istediğimi anlamış gibi gülerek başını salladı ve benim önüme geçti.
Neler öğrendi bu zaman kadar görmem lazım demi. Önüme geçen nehir başını milim mesafeyle uzattı ve gözleriyle etrafı taradı. Bırak baktıktan sonra bana doğru çok küçük bir açıyla dönerek "karşı binada kolanlarin arkasında iki kişi var " dedi kısık bir sesle " aptallar görünmediklerini sanıyorlar ama birisinin hafif kolu görünürken diğerinin gölgesi düşmüş yere ". Dedi alay eder bir sekilde. " Anlaşılan bizim burdan geçeceğimizi tahmin ediyorlar ki orada bize ateş etmek yerine geçmenizi bekliyorlar. Biz açık alana çıkana kadar ateş etmezler ve saklandıkları yerden çıkmazlar amirim ." Dedi .
Biraz düşündükten sonra atletinin yakasına aştıği mikrofonu dudağına yaklaştırdı. " Emre şimdi beni iyi dinle, derhal bizim oldugumuz binadan arka kapıdan çıkıp bahseyi dolan ve diğer binanın yangın merdiveni den catisina çık . Ve soldan üçüncü kolanın arkasında duran adamı hedefine al ve benden konut alana kadar sakin ateş etme. Çıkınca bana haber ver " dedi ve beklemeye başladık.
Nasıl müdahale edeceğini merak ettiğim için sessizleigimi koruyarak ona baktım . Beş dakika bekledikten sonra Emre'nin " ben hazırım komiserim " diyen sesini duyduk. Nehir etrafına bakti biraz. Duvarın kenarındaki boş rakı şişesini görünce sırıtarak onun yanına gitti. Şişeyi alan kız tekrar önüme geçince derin bir nefes alıp şişeyi açık alana doğru fırlattı. Şişe yere düşerek kırılınca çıkan gürültüyle kolanın arkasındaki kolu hafif görünen adam telaşa kapılarak kafasını aniden uzattı nehir "şimdi " diye emir verince emre ile aynı anda ateş ettiler. Nehirin silahından çıkan kurşun adamın tam anlina girdi . Emre ise zaten diğerini halletmisti.
Omuzumu dikleştirerek nehire baktım. İyiydi bence o adamı kolundan da vurabilirdi ama bu bizi gereksiz catişmaya sokardi.böyle beklenmedik bir anda dikkatini dagitarak kesin bir çözüm sundu. Benden aferim bekleyen kız heyecanli bir şekilde bana baktı. Sancağın "her yer temiz " diyen sesiyle "açık alana gelin hepiniz " dedim . Bana bakan kıza yürü dercesine bakınca somurtarak önümde yurumeye başladi.
Boş övgülere gerek yoktur bence.
Açık alana çıktığımızda birçok polis arabası gördüm. Yeni gelebilmislerdi. Üniformalı polisler içerideki uyuşturuculari ve çantaları araçlara taşıyorlardı.
Arabaların az ileresinde kendi ekibimi gördüm. Nehire baş işareti yaparak oraya doğru gidip tam önlerinde durdum. Hepsinin üzerinde öfkeli bakışlarımı gezdirmeye başladım.
Karhverengi saçlari darmadağın olan sancak , yorulmuş görünüyordu. Kaşındaki kan izi ve anlindaki kızarıklıklardan anladığım üzere mermisi bittiği için kalan adamları kendisi etkisiz hale getirmiş gibi görünüyordu.
Onda daha büyük bir hasar görmediğim için derin bir nefes alarak melihe baktım.
Melih sancağa nazaran daha iyi durumdaydı çünkü melihin bu ekipteki görevi keskin nişancılık olduğu için o bizden ayrı biyerde silahını kurup bizi tehlikelere karşı korumaktı.
Uzun sarı saçları anlına dökülüyor ,ela gözleri sinirle etrafında dolanan çocuğun canı sıkkın gibi görünüyordu.
" Melik nerede ?" Diye konuşarak sessizliği bozan ilk kişi ben oldum.
Melih sinirle gülerek arkamda bir yeri gösterdi ve "orada p*ç" dedi .
Arkamı dönerek telefonla konuşan adama baktım. Elinde yanan sigarasını dudaklarının arasına götürüyor ve içine çekerek keyifli bir şekilde burnundan geri veriyordu. Kaşlarımı çatarak gülerek telefonla konuşan çocuğa baktım.
Bu çocuk gerçekten aşırı gamsız.
"MELİK!!" diye bağırdım sinirli bir sesle
Sesimle birlikte sıçrayarak başını kaldırdı ve ela gözleri korkarcasına bana bakarken aceleyle telefonda konuştuğu kişiyi kapattı. Elindeki sigarayı yanındaki çöpün kenarına basıp söndürdükten sonra çöpe atıp hızlı adımlarla yanımıza geldi.
"Özür dilerim amirim." Dedi mahçup bir sesle.
"Özür mü?" Diye şaşkınca konuştu Melih "Az kalsın senin yüzünden tüm plan çöp oluyordu." Dedi yarı öfkeli bir sesle.
Sağ eliyle ensesini kaşıyan melik suçlulukla başını eğdi. Bir süre öyle kaldıktan sonra kimseden ses çıkmayınca başını kaldırdı ve hepimizin dik dik ona baktığını görünce sarı kaşlarını yukarıya kaldırarak alaylı bir sesle " eğer beni bir kuyuya atıp gitmeyi felan planlıyorsanız kendime bir paket daha sigara almam gerekiyor baştan söyleyeyim" dedi .
Sözlerinden sonra hepimizin bu serseriye kaşlarımızı çatarken nehir kıkırdadı.
Ters bir şekilde nehire bakınca hemen sustu ve "pardon amirim " dedi
Bu ekiple başım dertte.
"Bundan sonra kimse kimseden habersiz nefes bile almayacak operasyon esnasında hareketine kadar telsizden yaptıklarınızı anlatıyorsunuz bu saçmalığa son katlanisim haberiniz olsun !" Dedim sert bir dille söylediklerim den sonra hepsine sırasıyla bakarak
" Eğer buna uymayan olursa operasyonlara çıkmak yerine masa başında işler yaparken bulur kendini." Dedim.
Hepsi onaylayan haraketlerle başını salladı.
Buradaki işimiz bittigi için tam gitmek üzereydik ki telefonum çaldı. Telefonu cebimden çıkarınca Kadir müdürün aradığını gördüm.
" Buyurun müdürüm " dedim
"Ediz ekibini de topla odama gel. İlgilenmenizi istediğim bir dava var ." Dedi emir veren bir şekilde.
Kaşlarımı hafif çatarak şaşırdım .çünkü kadir müdür ekiplerin hangi dosyayla ilgeleneceğine Pek karışmazdı. Tuhaf.
" Tabi amirim " diyerek telefonu kapattım.
Bizimkilere bakıp" gidiyoruz, Kadir müdür bizi çağırıyor. İlgilenmemizi istedigi bir dava varmış . " Dedim .
Hepsi tıpkı az önce benim verdiğim tepkiyi vererek şaşkınca birbirlerine baktılar. Ama sorgulamadan başlarıyla onaylayıp arabalara bindik ve dopadan ayrılarak yola koyulduk.
Hissediyorum, sanki garip şeyler olucak.
Çak garip .
.......
Arabayı park ettikden sonra kapısını açarak aşağıya indim. Benim inmemle beraber sancağın ve ikizlerin arabasida durmuştu. Elimdeki otomatik anahtara basarak arabayı kilitledim. Hep birlikte otogardan çıktıktan sonra karakolun bahçesinde ekipçe yürümeye başladık.
Kapının önüne gelince kafamı kaldırım beşiktaş emniyet müdürlüğü yazan tabelaya baktım. Günümün yarısını geçirdiğim bu küçük karakolo iç çekerek baktım. Polis olmak onun çocukluk hayaliydi. Çocukken bile babasıyla poligona gider hep atış talimi yapardı. Ve evet babamda bir askerdi.
Astsubay çocuğu olarak hayatı hep kurallar içinde geçmişti. Aşırı kuralcı bir aile ortamı olmuştu ve sürekli babasının işi yüzünden şehir değiştirmek zorunda kaldığından dolayı çok fazla yakın arkadaşı olamamıştı. Sürekli farklı okullara ayak uydurmak onu bır hayli zorlamıştı. Ama olsun babasıyla gurur duyuyordu. O şehit olduğunda bile ağlamamıştı. İçi yansada o bir damla göz yaşı dökmemişti.
O gün gururla taşımıştı onun üniformasını. O bayrağın altında dik bir şekilde durarak veda etmişti babasına. O bu vatan için kanını yere sermisdi ve oğlu olarak onun kanını akıtan ve bu vatana göz koyan herkesin canını okumaya yemin etmişdi o bayrağın altında. Askerliğini komanda olarak Şırnak'ta yapmıştı. bir çok operasyona katılıp çoğu çeteyi kurutmustuk. 4 yıl kadar bir özel harakat timinda çalıştıktan sonra polis olma karari almış ve sancak emniyet müdürlüğü karakolunda çalışmaya başlamıştım. Kısa sürede bir cok başarılı davaya imza attıktan sonra 27 yaşında amir olabilmişti. Kendi ekibimi kurma imkanı verilince şimdi kurduğu ekipten şikayetçi olsamda hepsini kendi seçmişti.
Hepsinin iyi olduğu konular vardı.
Her ne kadar birbirleriyle anlaşamasalarda.
Daldığım düşüncelerden çıkarak karokola girdik.
Koridorda yürüyerek sağ taraftaki asansörleri es geçerek merdivenlere yöneldim. Yarım saat asansör bekleyemezdi. Merdivenleri hızla çıkararak üçüncü kata geldim. Sol tarafa dönerek kadir Demirtaş yazan tabelaya baktım. Kapının önünde durarak kapıyı iki kere tıklattım. İçeriden girin komutu gelince kapıyı açarak içeri girdim . Peşimden sancak ve digerleri de girdi. Masasında oturan yaşlı adam elindeki dosyayı inceliyordu . Kimin geldigine hiç bakmadan "otur Ediz " dedi. Anlaşılan beni bekliyordu..
Verdiği komuta uyarak karşısındaki beyaz koltuğa oturdum. Sancakta hemen karşımdaki tekli koltuğa oturmuştu.
İkizler sol tarafimdaki duvarın dibinde olan üçlü koltuğa oturmuşlardı. Ayakta kalan nehir tedirginlik içinde etrafına baktı ve oturacak boş koltuk bulamayinca utangaç bır şekilde melihin yanında kalan küçük kısıma sıkışmaya çalıştı. Fakat alan düşündüğünden daha dar olmalıki.oturmaya çalışırken melihin bacağını hafif itti. Bacağı itilen çocuk kaşlarını kaldırarak yanındaki kıza baktı.
Nehir utangaç bir şekilde ona bakan çocuğun gözlerine baktı ve çekinerek. " şey başka yer yokta. " dedi. Melihin dudakları çapkınca bir tarafina kıvrılarak manidar bir şekilde nehire bakti ve " onu anladim. Benim sorun ettiğim şey bu değil zaten " dedi. Nehir anlamaz gözlerle ona bakınca Melih kaşlarıyla bacağını sıkan nehirin elini gösterdi. Nehir gözlerini melihin bacağındaki eline indirince nehir, ateşe dokunmuş gibi gözlerini kocaman açarak hızla elini çekti. Anlaşılan oturabilmek için melihin bacağını tutarak itmeye çalıştığını fark etmemişti..
Bu haraketine Melih gülerek önüne döndü. Kafamı çevirerek dosyasıyla ilgilenen ve biz odaya girdiğimizde beri hiç konuşmayan yaşlı adama baktım. Kafasındaki tüm saçları beyazlamış ve orta kısmı hafif dökülmüştü. Hafif kilolu yapısı ve zayıf bir yüzü olan adam hayatın ona yaşattığı tüm zorlukları görünüşüne yansıtmıştı. Önündeki dosyadan başını kaldırarak gözlerimin içine baktı. Göz altlarındaki morkular ve solgun yüzünden anladığım kadarıyla bütün gece uyumamıştı.
Sanırım ciddi bişeyler var.
"Sen ve ekibinin ilgilenmesini istediğim, benim için çok önemli olan bir dava var." dedi tükenmiş bir ses tonuyla.
Sözlerine devam etmesi için sessiz kaldım. Önündeki dosyayı kapatarak bana uzattı. Dosyayı masadan alarak açtığımda kadir müdür de konuşmaya başladı.
" OLRUC WİZARD 52 yaşında. Dün gece odasında ölü bulunmuş. " Gözlerim ilk sayfadaki saçlarinin ön kısımları beyazlamış adama buldu. Hafif kumral saçları olan adamın saçlarının yarısı beyazlamıştı. Yeşil gözlerini çerçeveleyen gözlüğü onun yaşına hitap ediyordu. Gözlerinin altindaki kırışıklıklar yaşanmışlıkları anlatmak ister gibi derin çizikler olarak gözündeki yerini almıştı. Yanaklarınkdaki çukurlar gülümsemesinden dolayı ortaya çıkmış ona sevimli bir hava katıyordu.
"Olruc , Sanki bu isimi daha önce duymuş gibiyim?" Dedi nehir soru soran gözlerle.
Kadir müdür yorgun bakışlarını ona çıkararak "olabilir." Dedi ve sancağa bakarak konuşmaya devam etti. "Olruc wizard Biorezanans isimli psikolojik bir tedavi biçimi olan bir terapi yönteminin kurucularından birisi. İsmini bu tedavi adı altında bir çok kez adını duyurmuş ve psoloji hakkında ödül almış makaleleri olan alanında başarılı ünlü bir psikolog." Dedi.
Daha sonra önündeki dosyadan bir kaç fotoğraf çıkarak bana uzattı. Olruc üzerindeki mavi gecelikle kanlar içinde yatakta yatıyordu. Gözleri yuvlarindan çıkarılmış yanaklarına doğru sallanıyordu. Göğsündeki yoğun kan birikintisi kalbinden defalarca bıçakladındığını gösteriyordu. Yüzündeki tırnak izlerine ve pijamasınin önünde bir kaç düğmesinin kopmasına bakılırsa katille baya bı münakaşa etmişe benziyordu. Direnmiş ama katile karşı koyamamıştı demek. Buda demek oluyor ki katil ondan daha genç ve güçlü birisi. Muhtemelen erkek. Ama bu sadece bir varsayım çünkü öyle davalara şahit olmustu ki meslek hayatı boyunca küçük bir kız çocuğunun arkadaşlarını vahşice katletmesi de dahil di bunun içine. O yüzden bütün kanıtları tek tek değerlendirmesi gerekiyordu.
Elindeki fotoğrafları sancak ve diğerlerine de uzattı. Hepsi acaleyle fotoğrafları incelemeye başlarken kadir müdür anlatmaya devam etti.
"9 yaşındayken ailesiyle Türkiye'ye tatile geldiklerinde ailesini bir trafik kazasında kaybetmiş. Anne ve babası kimsesiz oldukları için Olruce de sahip çıkacak kimse olmadığı için Türkiyede bir yetimhanede büyüdü. 18 yaşına geldiğinde Türkiye'de istanbul üniversitesinde psikoloji bölümden mezun olduktan sonra alanında bir çok çalışma yaparak ismini dünya çapında duyurmayı başarmış. 22 yaşına geldiğinde Hazar küçükkale isimli bir kadınla evlenip 24 yaşında Elsa Wizard adında bir kızı oldu. " Diyerek hepimizin tepkisini inceliyordu.
Sancak " onu tanıyormusunuz amirim?" Diye sordu. Bu benimde dikkatimi çekmişti.
"Evet "dedi ve hepimizin gözlerine içine bakarak "arkadaşımdı" diye ekledi kısık bir sesle.
"Üniversitedeyken ev arkadaşımdı bir çok şeyi paylaştık kendisiyle. Bana zamandı çok iyiliği dokunmuştur. Mesleğimin beşinci yılında başka bir şehire atandıktan kısa süre sonra oda karısı ve kızını alıp uzun süre Türkiye'den ayrıldığı dönemde bağımız tamamen koptu. O günden sonra hiç görüşmedik ve konuşmadık." Dedi kederli bir sesle . Daha sonra elindeki fotoğrafa bakarak iç çekti " ta ki bu dosya elime gelene kadar. Dün gece gelen ihbarla uzun zaman önce tanıdığım can dostumun ölüm haberi beni bir hayli sarstı." Dedi ve bana baktı . " Bu yüzden bu dava sen ve ekibinin Ediz. Arkadaşıma bu caniliği yapanları bul. Güvenebileceğim ve başarıcağına inandığım tek insan sensin. " Dedi yarı öfkeli bir sesle.
" Arkadaşımın yasını tutarken bu olayla iç içe olmak istemediğim için güvenebileceğim birisine ihtiyacım var." Dedi.
Elimdeki dosyayı açarak " sancak " dedim
Ne demek istediğimi anlamış gibi lafa girdi " maktul kesinlikle işkence edilmeden öldürülmüş amirim. Sanki katil onun acı çekmeden ölmesini ister gibi en can alıcı yerinden yani göğsünden defalarca bıçaklamış. Tamamen öldüğüne emin olana kadar bıçakladığına eminim çünkü ona işkence etmek istesey di bır kere bıçaklayıp onu güçsüz bıraktıkdan sonra canı çıkana kadar işkence edebilirdi . Ama göğsünde otopsi raporuna göre 6 adet bıçak izi var. Buda demek oluyorki onun hemen ölmesini istemiş yapan kişi." Dedi şüpheli bir sesle. Demekki katilizim bir sadist değil.
"Şuna baksanıza amirim " dedi nehir gözlerini kısarak parmağıyla " mürekkepli kalemle koluna çiçek benzeri şeyler çizilmiş . Buruş buruş çizilmiş büyük ihtimalle kuru çiçekleri temsil ediyor . Her yaprağın yanına yas simgesi çizilmiş ve içi siyaha boyanmış. " Dedi .
"Bu da demek oluyorki katil intikam almış" dedi melih.
Melikin dudakları kıvrıldı" o zaman işimiz kolay amirim. Olruc Wizardın düşmanlarını bulup hepsini soruguya aldıkmı bu iş çözülür. " Dedi ve arkasına keyifsiz bir şekilde yaslandı " bende esrarengiz biseyler var diye sevinmiştim bu da kolay çözülecek desene "dedi sıkılmış bir şekilde.
Melikin bu haraketine kaşlarımı çatarak ona baktım.boğazımı sesli bir şekilde temizleyerek kendisine çeki düzen vermesi için onu uyardım. Müdürün odasında bile rahatlığından ödün vermiyordu. Verem ediyor bu çocuk beni .
"Amirim otopsi raporunda maktulün ölümünün üzerinden 24 saat geçtiği belirtilmiş. Olruc'un dosayasında ki bilgilerde Kızıyla aynı evde yaşadığı yazıyor ve aynı klinikte çalışıyorlarmış. bunlar sabah kalkıp kahvaltı yapmıyorlar mi ya da işe beraber gitmiyorlar mı. Kızı onu neden öldükten bu kadar uzun zaman sonra bulmuş ki ? Ayrıca dosyaya telefonunun kapalı olduğu not edilmiş yani kızı bütün gün onu hiç arayıp merak etmedimi?" Dedi
" Sadece kızı değil klinikten kimse arayıp bu adam niye işe gelmedi diye eve kontrole felan gelmek kimsenin aklına gelmedi mi?" diye ekledi Melih " tuaf " dedim ." Telefonunu büyük ihtimalle katil kapattı ama kimsenin aramamasi ilginç açıkçası " dedim.
Kadir müdür çekmeceden bir poşet çıkararak bana uzattı. İçerisinde olrucun olduğunu düşündüğüm telefon vardı. Poşeti alarak hızla telefonu çıkarıp açtım. Telefonun açılmasını bir kaç dakika bekledikten sonra açılan telefonla ekrana kilit tuşu geldi. Elimdeki telefonu nehire uzatarak "hallet şunu " dedim. Böyle şeylerden anlayan ekipteki en iyi kişiydi. Elimdeki telefonu alarak nehir dışarıya çıktı.
Hepimiz sessizlik içinde nehirin gelmesini bekledik. Yaklaşık 15 dakika sonra nehir odaya girdi ve telefonu bana uzattı. Kilidi kırılmış telefonu elime alarak rehbere girdim. Hiç cevapsiz arama yoktu. En son psikolog Yelda deniz diye birisiyle konuşmuş ölmeden yaklasik bir saat önce yani 23.45 de.rehberden çıkıp mesaj kutusuna girdim tüm geçmiş mesajlar silinmişti. Mesaj kutusunda Yakup demirhan adında birisi kayitliydi ve en son ona mesaj göndermişdi. Mesajlara girerek gönderdiği mesajı sesli bir şekilde okudum.
"Yakup bey iyi akşamlar. Kendimi iyi hissetmediğim için yarınki tüm randevularımı iptal ettim. Bütün gün evde kalıp dinlenmem gerekiyor. Anlayışınız için şimdiden teşekkür ederim. " Hepimiz kaslarimiİ çatarak birbirimize baktık.
"İzin mi almış?"
" Kesin katilin işi. Gün boyu kimse aramasın diye böyle bişey yapmış olabilir. "Dedi melik.
" Benim anlamadığım katil kimden izin alacagini nereden biliyor. Yani sadece isim ve soy ismiyle kayıt etmiş telefonuna olruc." Dedi sancak düşünceli bir sesle.
"Katil klinikten birisi olabilir. Klinikteki herkesi tek tek sorguya cağırmakla başlayalım." Dedim ve biraz durduktan sonra "buna kızı da dahil " diye ekleyip tepkisini görmek için kâdir müdüre baktım.
Bunu söyleyeceğimi bekliyormuş gibi sağ eliyle burun kemerini sıktı ve yüzüme bakarak" bunun için çok bekelmene gerek yoktur . Çünkü Elsa wizard ifade vermek için şuan karakolda zaten." Dedi .
Ayağa kalkıp masadaki dosyayı elime aldıktan sonra ekibime baktım "sorgu odasına" diyerek hepsine kapıyı işaret ettim. Tam elim kapı kulpuna gitmiştik kadir müdür. " Elsa senin odanda bekliyor. İfadesini orada alın " dedi emir veren bir usturupla.
Kaşlarımı çatarak kadir müdüre doğru döndüm. " Neden ? "
Gözlerini devirerek bıkmış bir şekilde bana baktı." Ediz kızın babası 10 saat önce öldü. Biraz anlayışlı ol. Zaten çok kötü bir durumda bide onu soğuk sorgu odalarında yıpratmayalım. " Dedi. Tepkisizce ona baktığımı görünce devam etti " lütfen ona kibar davran. Onu tanımasam da arkadışımın kızı. Biz onunla bu yası paylaşiyoruz." Dedi. Yeşil gözleri dolunca daha fazla üzerine gitmek istemediğim için başımı salladım ve odadan çıktım.
Tanışalım bakalım Elsa Wizard'la.
|
0% |