@biryazar.62
|
Bu bölümün şarkısı cem adirandan kül. Keyifli okumalar..
Elsa..
Oturduğum yerden boynumu ovarak doğruldum elimde tuttuğum kalemi dudaklarımın arasına aldım. Önümdeki sararmış mektubun sağ üst köşesine bir anka kuşu çizmişti. Bu kuş annesinin en sevdiği kus türüydü. Çocukken Elsa için sıradan bir kuş olan ankaların mitolijik hikayesi ilk okuduğumda onu çok etkilemişti. Efsaneye göre simurg kuşları dünyanın sonunun geldiğini düşündükleri için kurtarıcılarını bulmak için kaf dağına doğru yolculuğa çıkmış. ayrılık vadisini, aşk denizini, hırs ovasını geçmişler, önce bülbül gülü unutamadığı için geri dönmüş, kartal yükseklerde ki krallığını bırakamadı'ğı için dönmüş, papağan güzel tüylerini bahane etmiş. en sonunda yolculuğu 30 kuş tamamlaya bilmiş. Yolculuğu. tamamlaya bilenler anlayabilmiş ancak. Farsça da simurg 30 kuş demekmiş, simurg aslında kendileriymiş, aradıkları sultan kurtarıcı kendileriymiş, yaptıkları yolculuk kendi içlerine yaptıkları yolculukmuş.
Annem çocukken bana hep simurg ol derdi.
O zamanlar benim için anlam ifade etmezdi. Ama şimdi derinlerde biyerde canını çok yakıyor anka olmak.
"Elsaaaa!"
Birisinim bana seslenmesiyle kapıya doğru baktım. "Elsa,güzel kızım !" Diye tekrar aynı sesi duyunca oturduğum yerden kalktım.
Bu babamdı.
Onun sesinden çok uzaktı ama, bu ses. Sanki bir yabancı gibiydi. Babamın hastanede ne işi var ki? Kapıya doğru yönelerek koridora çıktım. Tüm ışıklar yanıyordu ama etrafta kimse yoktu. Etrafıma dönerek babamı aradım ama bulamadım." Baba neredesin ?" Diye boş koridora doğru bağırdım.
"Buradayım kızım ." Diye arkamdan tekrar ses duyunca hızla oraya döndüm. Ama kimse yoktu. Gözlerim dolarken tekrardan " baba." Diye seslendim.
Hızlı adımlarla koridorda yürüyerek merdüvenlenrin olduğu kısıma geldim. Tam bir adım atacaktım ki arka taraftan ayağıma kanların gelmesiyle durdum. Trabzanları tutarak yavaşça arkamı döndüğümde asansörün içinde ki babamı gördüm. Sol göğsünün üstünde birçok bıçak yarası vardı ve kanlar oradan süzülerek aşağıya doğru akıyor durduğu kısmı küçük bir kan gölcüğü haline getirmişti. Asansörden çıkan kanlar ayağıma kadar ulaşıyor basamaklardan ince bir çizgi halinde akıyorlardı. Gözlerimden bir damla yaş akarken "ba- ba " dedim bulmakta zorlandığım kısık bir sesle.
"Sana ne oldu ,kim yaptı bunu ?" Diyerek hızla asansöre yöneldim. " Yarana bakmama izin ver." Diyerek tam asonsore giricektimki elini kaldırdı durmam için. Onun verdiği komutla hızla durdum . Kapanan asansörle başımı kaldırıp asansörün üst kısmındaki yere baktım hızla. 5-4-3 aşağı iniyordu. Hızla arkamı dönerek merdivenleri ikişerli ikişerli inmeye başladım.hem çift inip hem de koşmak dengemi kaybettiği için basamağa kıt bastım ve merdivenlerin yarısında yuvarlanma ya başladım . Son basamağa gelince inleyerek başımı kaldırdım.
"Allah kahretmesin!"
Soyulmuş ellerimi yere bastırarak ayağa kalktım. Daha temkinli olmaya çalışarak inmeye devam ettim. Son basamagıda inince koşarak koridordan sola döndüm. Asansörün kapısına geldiğimde içeride kimse yoktu. Yetişemedim. Arkamı dönerek çıkış kapısına doğru koştum. Büyük bahçede etrafımda dönerek babamı aramaya başladım. Yaralı halde nereye gitmişti şimdi. Ayrıca o kadar yarası varken nasıl ayakta durabiliyor?
Sol tarafa yönelerek babama bakmaya başladım . Biraz ilerledikten sonra yerdeki kan izlerini gördüm. Hızlı adımlarla kanı takip ederek yürümeye başladım. İnce bir şerit halindeki kan biraz daha gittikten sonra bitti . Başımı hafif kaldırıp biraz ilerisine baktığımda yerde gördüğüm şeyle kaskatı kesildim. Parmakmıydı o? Koşarak yerdeki kesilmiş orta parmağı elime aldım. Bu hamama aitti. Parmağın üzerindeki alyansi evlendiklerinde annem almış ona.
"Aman Allahım . Neler oluyor ?"
Adımlarım siddetlendiginde yerde bir tane daha parmak buldum. Kim yapıyor bunları ? birisi babamın parmaklarını kesmiş ve etrafa atmıştı. Sanki beni parmaklarla biyere götürmeye çalışıyordu. Ağlayarak benim için babamın parmaklarıyla bezenmiş rotamda ilerlemeye başladım. Dokuz adet parmağı takip ederek kliniğin arka bahçesine geldim. Başımı kaldırdım ve meşe ağacının altında kanlar içinde yatan babamı gördüm. Koşarak onun yanına gidip diz çöktüm, gözleri yuvalarından çıkarılmış ve işaret parmağı hariç tüm parmakları yerinden sökülmüştü. Hıçkırıklarla ağlayarak babamın yüzünü ellerimin arasına aldım ve onu uyandırmaya çalıştım.
"Baba. Uyan lütfen. Kim yaptı bunu sana ?neler oluyor baba ,kim senden ,bizden ne istiyorlar ? Lütfen kalk ve anlat." Ağlamalarım arasında zor konuşuyordum. Vücudum fazla gerilimden titremeye başlamıştı. Kalan son gücümle babamın üzerine egilip yanağına küçük bir öpücük kondurdum. Başımı tekrardan kaldırmaya gücüm olmadığı için gözlerimi yumup babamın göğsünde ağlarken aniden kırılma sesi duyunca gözlerimi hızla açtım.
Sesin geldigi yöne bakınca klinikteki hemşireler den olan eda yere eğilmis bir vaziyette kırılan bardağın cam parçalarını topluyordu. Tarafımdan izledigini anlamış gibi başını kaldırıp bana bakınca yüzüne mahcup bir ifade kondurup " özür dilerim Elsa hanım uyandırmak istememiştim." Dedi üzgün bir sesle.
Uyanmak mı?
Kafam karışmış bir şekilde etrafa baktığımda bahçede olmadığımı farkettim. Klinikteki odalardan birisindeydim. Yattığım yerde doğrularak oturdum. Yerde işi biten eda cam parçalarını çöpe atarak odadan çıktı.
"Kâbusmuş" dedim kendi kendime. Elimi kalbimin üzerine koyarak " yaşananların hepsi kâbusmuş" diye gülmeye başladım.kalbim heyecandan hızlanırken daha da şiddetlendi gülmem.
"Babam ölmedi .hepsi aptal bir kâbustan ibaretmiş." Dedim kendimi teskin ederek. Kolumun acıdığını fark edince başını eğip baktım. Kolumdaki serumu görünce kaşlarımı çatarak ayağa kalktım. " Neden serum takılı bende ve bu yatakta ne işim var . Eğer kâbus gördüysem neden yatağımda uyanmadım ki? " Kolumda ki serumu hızla çıkardım. Ters yöne doğru çıkardığım için kolum kanamıştı ama bunu umursamadan odadan çıktım. Şuan daha önemli sorunlarım vardı. Dışarı çıktığımda insanlarla dolu koridorda sekreterliğin olduğu kısıma gittim. Sekreterlik de kendi aralarında konuşan kızlar beni görünce yutkunarak ayağa kalktılar. Kaşlarımı çatarak "Ceyda benim burada ne işim var ? En son eve gitmiştim. Buraya nasıl ve ne zaman getirildim?" Dediğimde karşımdaki kız şaşkın bir şekilde yanındaki arkadaşına baktı. Yanındaki kız bilmiyorum dercesine omuzlarını kaldırarak bana baktı.
"Ceyda dedim! Söylesene niye getirdiniz beni buraya ?" Diye sesimi yükselttim.
Yerinde sıçrayan kız " gerçekten hatırlamıyor musunuz Elsa hanım ." Demesiyle daha da sinirlendim " neyi?"
"Dün gece olanları?"
"Ne olmuş dün gece ?"
"Elsa hanım . Ben volkan beyi çağırayım isterseniz." Dedi tedirgin bir şekilde
"Çağır Ceyda çağır !" Dedim bağırarak " senin ağzından kelpetenle alıyoruz lafları zaten ,en azından konuşacak birileri olur . Çağır volkan beyi ." Dedim.
Başını sallayarak hızla masasının üzerindeki telefonu alıp numarayı çevirdi. Endişeli gözlerle bana bakarak telefonun açılmasını bekliyordu.
"Volkan bey Elsa hanım uyandı ,acil buraya gelebilirmisiniz? Garip bir durum var da " dedi korkarak.
Garip mi?
Buradaki tek garip şey bu şaşkın sekreterdi. Daha sorduğum sorulara bile cevap veremiyor. Babamla elaman seçim işini konuşsam iyi olucak . Berbat bir kadroyla çalışıyoruz anlaşılan.
Bana deli muamelesi yapan sekretere ters bir şekilde bakarak duvarın dibinde amcamı beklemeye başladım. Evet volkan babamın kardeşiydi. Bu klinikte beraber çalışıyorlardı.
Ayaklarımla ritim tutmaya başladım. Yaklaşık beş dakika sonra amcam koridora girince rahat bir nefes aldım.
" Sonunda amca. Ağaç oldum burada resmen." Diye çıkıştım.
Amcam hızlı adımlarla gelip tam karşımda durunca hemen lafa girdim"amca neler olduğunu açıklar mısın. Neden buradayım ? En son eve gitmiştim ve babam nerede ?" Dedim aceleyle.
Derin bir nefes alan adamın gözleri dün gece hiç uyumamış gibi kıpkırmızı , saçları darmadağın olmuştu. Sanki dünden beri yüzündeki kırışık çizlgilere yenisini eklemiş gibi yüzü eskisinden daha yaşlı görünüyordu. Kalbim duyacaklarımın korkusuyla hızlı hızlı çarpmaya başlayınca meraklı gözlerle amacama baktım "amca konuşsana! " birisinin artık aciklama yapmasina ihtiyacım var.
Dün gece yaşanan herşeyin bir kâbustan ibaret olduğunu duymaya ihtiyacım var.
Benim babama bugün çok ihitiyacım var.
Amcamın gözünden bir damla yaş düşerken kısık bir sesle "Elsa " dedi.
Başımı iki yanıma sallayarak " hayır "dedim duyacaklarımın korkusunu ruhumda hissederken.
"Hayır amca dün gece yaşanan herşey kâbustu." Diye bağırarak bir iki adım geriye gittim.
" olruc Wizar dı çağırın bana, gelsin ve bu saçmalığa son versin. " diye boğazımı yırtarcasına bağırarak boynuma Tırnaklarımı geçirdim.
Sözlerimle amcamın gözlerinden bir damla yaş aktı. Gözlerinden süzülen yaş akarak ruhuma işledi resmen. Ağlamasın istiyorum. Ağlamasın ve bana babamı getirsin. "Üzgünüm birtanem. Çok üzgünüm. Kaybın için ağla ,bağır , kır ,dağıt ama onu sakın inkar etme. Yası, kabullenmekle başla ki sana yardım edebileyim." Diye konuştu. Sözleriyle gözlerimi yumdum.
" kâbustu ama " diye kısık hir sesle konuştum. " Uyandım ve geçti sanmıştım amca " dedim.
Sözlerim yaktı karşımda ki yaşlı adamı.
Yavaş adımlarla gelip önümde durdu. Yüzümü ellerinin arasına alarak gözlerimin içine baktı . " kâbus olmasını çok isterdim, ama yaşananlar gerçeğin ta kendisi Elsa. " Diyip sol gözümden öpüp geriye çekildi. " O benim de kardeşimdi. Bu yası beraber tutacağız bebeğim. Geçecek gibi cümleler kurmayacağım sana, çünkü geçmeyecek. Beraber savaşacağız bu acıyla."
Gözlerimden süzülen göz yaşlarıma hıçkırıklarım karışınca . Hala yüzümü tutan amcamla aynı anda yere diz çöktük.. ne o beni bırakabiliyordu ne de ben ondan ayrılabiliyordum. Birbirimizin önünde karşılıklı diz çökerek ağlamaya başladık.. Amca ,baba yarısıdır derlerye hani.
Doğruymuş o.
Ben bu adamla aynı acıyı çekiyordum şimdi. Acımız birbirimizin gözlerinde kavrularak daha da can yakıyordu.
Ne kadar bilmiyorum ama ,amcamla bir süre yerde ağladık. Kendisini ilk toparlayan o olmuştu. Kolumdan tutarak benide kendisiyle birlikte ayağa kaldırdı.
"Hadi odana gidelim prensesim.. kaybımız büyük."
Başımı sallayarak onu onayladım. Herkesin bakışları eşliğinde koridorda yürüyerek odama girdik.
Yatağa oturmak yerine odanın köşesine gidip duvarın dibine çöktüm. Elimle yanımı gösterip amcama baktım " buraya gel . Uzun süre ağlamaya ihtiyacım var. Hem ağlarsak belki azalir bu içinde bulunduğum acı ." Dedim . Sonra dudaklarımı büzerek her sözümle kahrolan adama baktım." Azalır demi ?"diye sordum çocuksu bir sesle.
Sözlerimle elini saçlarından geçiren adam bir süre bana arkasına dönerek sessiz gözyaşları döktü. Kendisini daha iyi hissedince bana dönerek yanıma oturdu. Kolunu başımın üstünden geçirerek beni göğsüne çekti. " Geçer güzelim . Geçer . " Dedi iç çekerek .
Onun hiç çocuğu olmamıştı. Çok istemesine rağmen olmuyordu bir türlü. Bu yüzden beni yeğeni olarak değilde hep kızı gibi severdi. Babamdan daha çok ilgi gösterirdi her zaman bana. Onun bir evlada ,benim de şuan bir babaya ihtiyacım var dı.
Birbirimizi iyileştirmeye ihtiyacımız vardı.
Benim biraz ağlamaya ihitiyacım var.
......
Gözlerimi yavaşça açarak iki büklüm yattığım yatakta ayaklarımı uzatarak bedenimi gevşettim. En son amcamla duvarın dibinde oturup ağlarken uyuyakaldığımı hatırlıyorum. Ben uyuduktan sonra beni yatağa yatırmış olmalı. Gözlerim pencereyi bulunca akşam olduğunu gördüm. Yatakta oturur pozisyona gelince kapım tıklatıldı . Cevap vermeye mecalim olmadığı için boş gözlerle kapıya baktım.
Biraz bekledikten sonra içeriye giren hemşire bana tebessüm etti. Elindeki tepsideki ilaçları bana uzatarak. " Volkan bey içmenizi istedi efendim. Baş ağrınız için iyi gelicek." Dedi kibar bir şekilde.
Tepsideki ilaçları alarak su yardımıyla içtim. "Bide Elsa hanım biliyorum şuan hazır değilsiniz ama ifadenizi almak istiyorlar. Gerçi ben çok iyi olmadığınızı söyledim ama cinayet vakası olduğu için soruşturmaya hemen başlamak istediklerinden dolayı vakit kaybetmek istemediklerini söylediler. " Dedi.
Buna hazır olmasamda bir an önce babamın katillerinin yakalanmasını istediğim için başımla hemşireyi onayladım.
"Gelsinler de bitsin bir an önce."
"Şey karakola gitmeniz gerekiyor efendim."
Kaşlarımı çatarak elindeki tepsiyi stresle tutan hemşireye baktım " neden hastane polisi yokmu ?burda alsinlar işte ifademi."
" Davayı Beşiktaş polis merkezindeki kadir kahraman özellikle üstlenmiş sanırım babanızın bı tanıdığıymış. Bizzat kendisi ekip ayarlamış bu dava için . O yüzden karakola gitmeniz gerekiyor." Dedi . babamın Kadir adında bir arkadaşı olduğunu bilmiyordum. Belkide uzun zamandır konusmuyorlardı ondan bilmiyorum. Ayarladığı ekip buraya gelseydiya bida ayaklarına çağırıyorlar bu halde beni.
Öfkeyle yataktan kalkarak kapıya doğru ilerledim. Gidelim bakalım. Gerçi pek de bişey bilmiyorum bu konu hakkında ama davayı ben de takipb etmek istediğim için ekiple tanışsam iyi olacak.
.....
Polis arabasından inerek başımı kaldırıp Beşiktaş emniyet müdürlüğü yazan tabeleya bakarak iç çektim. İçimden bir ses buraya çok fazla gelicekmişim gibi hissettiriyor. Yanıma gelen polis memuru bana baş işareti yaparak onu takip etmemi sağladı. Önümde yürüyen polisi takip ederek karakoldan içeri girdik. Önümdeki polis asansörlere yönelmek yerine düz koridorda merdivenlere doğru yürüyünce ayaklarımı sürüyerek onu takip ettim. Umarım çok fazla çıkmayız. Basamakları o çok hızlı çıkarken ben yavaş yavaş takip ediyordum onu, şimdiden aramızda merdiven farkı bile oluşmuştu.
Ayakkabılarıma bakarak merdivenleri çıkarken birisinin omuzuma sertçe çarpmasıyla geriye doğru savruldum. Arkamı dönüp bana çarpan kişiye baktığımda elindeki dosyayla bana bakıyordu. Uzun kumral saçlara sahip çocuğun ela gözleri boş bir şekilde bana bakıyordu. Sert yüz hatları ,keskin çenesi ve uzun boyuyla oldukça yakışıklı birisiydi. Ben onu incelerken oda beni aynı şekilde inceliyordu.
İkimizde birbirimize bakıyor ama kimse konuşmuyordu. Ne ben özür diliyordum ne de o. Fakat gitmeye de kimse yeltenmiyordu. Beni getiren polis yanıma gelerek neler olduğunu anmaya çalıştı. Gözleri omuzumu ovan elimi bulunca sorunu anlamış olmalı ki.
"Sancak biraz daha dikkatli olsana kızın omzunu çıkarmışsın." Dedi muzip bir sesle. İsmimin sancak olduğunu öğrendiğim çocuk düz bakışlarını bozmadan geriye dönerek merdivenleri hızla inmeye başladı. Garip birisiydi.
Sancağın gitmesiyle dönüp tekrar beni getiren polisi takip etmeye başladım. İkinci kata çıktıktan sonra koridorun sol tarafindaki odanın önünde durduk. Kadir KARAMAN yazan odanın kapısını iki kere tıklattıktan sonra içeriden gir komutu alınca kapıyı açıp geçmem için önümden çekildi. Derin bir nefes alarak odaya girdim.
Beyazlarla döşenmiş odaya girince buruk bir tebessüm oluştu yüzümde . Beyaz babamın en sevdiği renkti. Ben de çok severim bu rengi . Beyaz ,masumiyetin ,berraklığın , saflığın rengidir. Hep bana uğur getirdigine inanmış ve beyaz kadar berrak olmak istemişimdir. Masasında oturan 50 li yaşlarının ortasındaki adama baktım. Saçları darmadağın olmuş adamın bir çok beyaz saç teli vardı. Solmuş suratı ve çökmüş göz torbaları olan adam benim kadar bitkin görünüyordu. Bu gözler babam yüzünden bu hale gelmiş olamaz demi. Yorgun kahveleri benim kehribar gozlerimle birleşince sertçe yutkunması dikkatimden kaçmadı. Gözlerimiz birleşince gözlerimden bir damla yaş süzüldü. Neden bilmiyorum ama bu adamın kahverengi gözleri ağlama isteğimi çoğaltıyordu. İçimde anlamlandıramadığım bir duygu tüm hücrelerimi harakete geçiriyordu.
Bir süre birbirimize baktıktan sonra lafa ilk giren o olmuştu. " Nasılsın " dedi .
Sustum .
" Benimkisi de soru, kötü görünüyorsun zaten ." Dedi
Cevap vermedim .
"Pekala olruc benin çok yakın bir arkadaşımdı ama çok uzun zaman önce yollarımız mecburen ayrılmak zorunda kaldı. Dün babanın dosyası bana geldiğinde uzun zamandır görmediğim arkadaşımın öldürüldüğünü öğrenince bu davayla bizzat özel olarak ilgilenmek istedim." Dedi kafamdaki soruları yanıtlamak istercesine.
"Neden?" Diye sordum duygusuz bir sesle.
"Ne neden ?" Dedi
"Neden görüşmeyi bıraktınız . Babam bütün arkadaşlarından bahsederdi ama sizden hiç bahsetmedi. İsminiz bile geçmedi hiç . "Dedim soru dolu bir sesle.
Eliyle burun kemerini sıkarak uzun kirpiklerinin altından bana baktı."dedimya, uzun zaman önce görüşmeyi bıraktık kendisiyle o yüzden bahsetmemişdir." Dedi bu konuyu kapatmak ister gibi.
"Tek kare fotoğrafınız bile yok babamın çocukluk resimlerinizde. "
"Belki kaybetmiştir. "
" Sizde varmı peki "
" Bilmem ,uzun zamandur eski fotoğrafları karistirmiyorum."
" Neden görüşmeyi bıraktınız ."
"Özellikle bir sebebi yok. Herkes başka ülkelerde okudu ve yollarımız bir noktada ayrılmak zorunda kaldığı için zamanla koptuk."
"Uzun zamandır görüşmediğiniz eski bir arkadaş için mi kendinizi uykusuz bırakıp yıprattınız? "
Buruk bir şekilde gülümseyip "hayır . Eski bir dost getirdi beni bu hale. Zaman bağları koparsada anılarımızı alamaz bizden. Hissettiklerimizi unutturamaz. Bilinenin aksina zaman herşeyi unutturmaz aslında, biz unutmak isteriz. Ama beklemediğimiz bır anda tekrar buluruz kendimizi o anın içinde. Tıpkı dün babanın olüm haberiyle kahrolmam gibi ." Dedi ve başını cama doğru uzatıp dışarıya bakmaya başladı..
Onu daha fazla üzmek istemediğim için konuşmadim. Bir süre sustuktan sonra bana dönmeden" babana çok benziyorsun dedi. " Ve güldü " sen gerçekten de onun kızısın" dedi .
Aslında ben daha çok anneme benziyordum. Babama ilk kez bu adam benzetiyor beni.
Derin bir nefes alarak gözlerimin içine baktı. " Davayla çok başarılı ,gözüm kapalı güveneceğim bir ekip ilgilenecek. Bu süreç boyunca onlarla iletişimde olucaksin. Aynı zamanda bende bizzat takip edicem bu davayı. " Dedi.
Güven veren bakışlarına başımı salayarak karsilik verdim.
Ayağa kalkarak elini bana uzattı." Baştan başlayalım o halde ben kadir karaman" dedi. Havadaki eline bakarak ayağa kalkıp elini sıktım . Tutuşumla bedeni gerildi. Kendini hızla toparlayarak elimi sıktı " bende Elsa wizard " dedim ona karşılık vererek.
Tebessüm edip "böyle tanışmak istemezdim ama bundan sonra hep yanında olucağım wizard" dedi. İsmimi kullanmak yerike soy adımla seslenmiş ti.
Başını çevirip kapıya doğru "volkan " diye seslendi. Kısa süre içinde beni buraya getiren memur içeriye girdi .
"Elsa hanımı bu davayla ilgilenecek başkomserin odasına alırmısın ifadesinin orada alınmasını istiyorum. Ekip gelince de direk odama gelsinler ." Dedi.
Başını sallayarak bana kapıyı işaret etti. Burda işim bittiği için kadir müdüre son kez bakarak odadan çıktım. Önümdeki memuru takip ederek. Merdivenlerin yanına geldik. Anlaşılan yine yukarı çıkacaktık. Bu çocuğun asansörlerle olan derdi neydi! Böyle sürekli merdiven çıkartıyordu bize. Merdivenleri çıkıp koridorda ilerledik koridorun en sonundaki odanın önünde durduk. Başımı kaldırıp kapının üstünde Ediz ARAS yazıyordu.
Demek davamla ilgilenecek baskomserin ismi Ediz di . İçimden bir kaç kez bu ismi tekrar ettim . Benim için kapıyı açan adam kenara çekilerek geçmemi sağladı. İçeriye girer girmez siyah kocaman bir masa karşıladı beni. Masanın önündeki tekli koltuklar siyah ve deriydi. Tam karşısındaki duvarda yine siyah üçlü bir koltuk vardı . Duvarlarda yazı tahtaları asılı ve hepsinin üzerinde resimler ve resimlerle alakalı altlarında bilgiler yazıyordu. Sanırım ilgilendikleri davalarla alakalıydı bunların hepsi.
Genel olarak siyah yoğunluklu odanın içinde tekli koltuklardan birisine oturdum. Oda o kadar siyahtı ki içim kararmıştı resmen. Perdeler bile siyah tüllerden oluşuyordu.
Volkan bana bakarak " davanla Ediz Aras ve ekibi ilgilenecek. Oldukça iyi bir ekiptir merak etme kısa süre içinde çözüme ulaşır. Birazdan gelirler kendileride. Benim dışarıda bir kaç işim var ,bişey istersen masanın üzerindeki telefondan 26 yı tuşlaman yeterli. Mutfağa bağlanıyor direk. " Dedi .
Başımı sallayarak onayladım . Bişey içebilecek durumda değildim . Tek istediğim ifademi verip evime gitmekti .
Bana son kez bakarak dışarıya çıktı . Bu yası yaşatan karanlık odada ekibin gelmesini beklemeye başladım.
Tanışalım bakalım Ediz Arasla..
Bölüm burada bitti arkadaşlar.
Diğer bölümde de Ediz ve ekibini tanıyacağız. Olay örgüsü yavaş yavaş bu bölüm itabariyle başlıyor.
Yorum ve beğeni yapmayı unutmayın. Seviliyorsunuz..
|
0% |