@biryazar
|
bu da benden olsun biraz klişe ama olsun bu arada arkadaşlar lütfen yorum yapın ve oy verin 20 küsür kişi okumuş ama hiç biri ne yorum nede oy vermemiş bir kişi bile mi beğenme di cidden kırıldım açıkçası :)
**Bir Lise Aşkı: Oğuz ve Aybüke**
Oğuz, lise birinci sınıfta okuyan, okulun en rahat öğrencilerindendi. Derslerle arası hiçbir zaman mükemmel olmamıştı ama arkadaş çevresinde çok popülerdi. Kafasında her zaman şapka takmayı sever, "ders mi? O da ne?" tavırlarıyla herkesi güldürürdü. O günlerde Aybüke'yle aynı sınıfta olduğunu fark etmemişti bile. Ta ki, bir sabah Aybüke ona kütüphanede çarparak defterini yere düşürene kadar.
"Özür dilerim, dikkatsizdim," dedi Aybüke, hızla eğilip defteri almaya çalışırken.
Oğuz, gözleri Aybüke’ye kaydı. Kızın kocaman gözlükleri, düz sarı saçları ve hafif mahcup gülümsemesiyle ona bakması Oğuz’un içinde garip bir heyecan yarattı.
"Şey, sorun değil," dedi Oğuz, defterini alırken göz ucuyla ona bakarak. "Ama bir daha çarparsan… yani, belki de kahve ısmarlaman gerekir, ha?"
Aybüke güldü, ama tam bir cevap vermeden hızla kütüphaneden çıkıp gitti. Oğuz, kendi kendine güldü. “Güzel başlangıç, Oğuz. Kız resmen kaçtı.”
Ertesi gün, Oğuz ve arkadaşları basketbol oynarken, Aybüke uzaktan onları izliyordu. Oğuz’un dikkatini çekti bu durum. "Oho, Aybüke! Basket mi izliyorsun? Bizim takımda eksik var, oynar mısın?" diye seslendi şakayla karışık. Arkadaşları kahkahalarla gülerken, Aybüke aniden ciddileşti ve topu kaptı. Birkaç adım attıktan sonra potaya doğru fırlattı ve topun içeri girmesiyle herkes bir anlığına şaşkın kaldı.
"Vay be!" dedi Oğuz, elini alnına koyarak. "Senden korkulur, Aybüke!"
Aybüke, gözlüklerinin ardından kısık bir bakış atıp “Sanırım kahveyi sen ısmarlıyorsun,” dedi. O an Oğuz, kızın düşündüğünden çok daha eğlenceli biri olduğunu fark etti.
***
Lise yılları böyle devam ederken, Oğuz ve Aybüke arasındaki ilişki garip bir şekilde büyümeye başladı. Aybüke, derslerde Oğuz’a sürekli yardım ederken, Oğuz da onunla şakalaşıp dalga geçmeyi bir görev edinmişti. Bir gün biyoloji dersinde, Aybüke mikroskoptan bakarken Oğuz yanına sokuldu ve alaycı bir şekilde sordu:
"Ne görüyorsun orada? Uzaylı mı?"
Aybüke gülerek cevap verdi: "Evet, Oğuz. Görünüşe göre beynini bulmuşlar ama kaybetmişler. Uzaylılar geri götürmüş."
Oğuz, kahkahalar içinde arkadaşlarına dönerek, "Vay arkadaş, derslerde yardımcı olsun diye takıldım ama bu kız resmen beni harcıyor!" dedi.
Ancak zamanla bu tatlı atışmaların altında, gerçek bir dostluk ve bir aşk filizlenmeye başladı. Her gün beraber okul çıkışında yürüdüler, bazen bir pastaneye gidip bir şeyler yediler. Aybüke, Oğuz'un ders notlarını yükseltmesi için ona sürekli yardımcı oldu. Oğuz ise Aybüke’yi güldürmek için türlü şakalar yapardı. Bir gün, yağmurlu bir günde okuldan çıkarlarken Oğuz, Aybüke’ye yanaşıp ceketini ona uzattı.
"Yağmurda ıslanmanı istemem," dedi ciddi bir ifadeyle.
Aybüke ise şaşkın bir şekilde ona baktı. "Gerçekten mi? Ciddi misin?"
Oğuz hafifçe gülümsedi. "Tabii ki değil, ben de ıslanıyorum, neden sen ıslanmıyorsun?" dedi ve kahkaha attı. Ama bu küçük şakaların ardında, Oğuz gerçekten ona karşı bir şeyler hissettiğini fark etmeye başlamıştı.
***
Yıllar geçti, lise bitti ama Oğuz ve Aybüke’nin yolları hiç ayrılmadı. Üniversitede farklı şehirlerde olsalar bile, sık sık birbirlerini ziyaret ettiler. Her buluşmalarında eski lise günlerindeki gibi birbirlerine takılmadan duramazlardı. Bir gün, Aybüke’nin doğum gününde Oğuz ona süslü bir hediye paketi verdi.
"İşte sana mükemmel bir hediye," dedi ciddi bir ifadeyle.
Aybüke, paketi açtığında içinde bir çift komik çorap olduğunu görünce kahkahayı patlattı. "Çorap mı? Ciddi misin, Oğuz?"
Oğuz omuz silkti. "Ne var? Kış geliyor. Ayağın üşümesin istedim. Hem, bunlar eğlenceli. Kaktüs desenli, bence tam sana göre."
Aybüke gözlerini devirdi. "Tam sana yakışır bir hediye."
Ancak o gün Oğuz’un gözleri biraz daha farklı parlıyordu. Doğum günü pastasını keserken Oğuz birden ciddileşti. "Şaka bir yana," dedi, "ben aslında daha büyük bir şey verecektim ama nasıl desem…"
Aybüke, Oğuz’un bu halini ilk kez görüyordu. "Evet?" dedi merakla.
Oğuz cebinden küçük bir kutu çıkardı ve Aybüke’nin önünde diz çökerek kutuyu açtı. İçinde parlayan bir yüzük vardı.
"Yani," dedi Oğuz hafif gülümseyerek, "liseden beri takıldık, şakalaştık, bir sürü şey yaşadık. Ama artık ciddi olma vakti geldi. Aybüke, benimle evlenir misin?"
Aybüke önce bir süre şaka yaptığını düşündü ama Oğuz’un gözlerindeki ciddiyeti görünce şaşkınlıkla gülümsedi. "Oğuz," dedi, "sen… şaka mı yapıyorsun yoksa gerçekten ciddisin?"
Oğuz hafifçe güldü. "Daha ne kadar ciddileşebilirim ki? Diz çöküyorum burada, hadi ama! Kendi düğününde mi karar vereceksin?"
Aybüke kahkahalarla güldü ve gözlerinden yaşlar süzülürken başını salladı. "Evet, Oğuz! Tabii ki evlenirim seninle, aptal!"
Oğuz, rahatlayarak derin bir nefes aldı ve yerden kalkıp Aybüke’yi sıkıca sarıldı. "Sonunda biri aptal olduğumu kabul etti!" dedi kahkahalarla.
***
Bir yıl sonra, Oğuz ve Aybüke’nin düğünü geldi çattı. Tüm lise arkadaşları, hatta eski öğretmenleri bile düğünde bir araya geldi. Oğuz, smokinin içinde ciddi görünmeye çalışırken Aybüke ona yanaşıp fısıldadı: "Hala aptal mısın?"
Oğuz gülümsedi. "Her zamanki gibi. Ama senin aptalın."
Düğünde herkes onları neşeyle izlerken, Oğuz ve Aybüke, hayatlarının geri kalanını birlikte geçireceklerini biliyorlardı. Lise yıllarında başlayan bu tatlı ve eğlenceli aşk, hayatlarının en önemli anına dönüşmüştü.
Ve böylece, lise koridorlarında başlayan şakalaşmalar, komik diyaloglar ve tatlı rekabet, bir ömür boyu sürecek bir aşkın temeli olmuştu. |
0% |