Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.bölüm Ormanın sırları

@biryazar

**Bölüm 2: Ormanın sırları**

 

Eldoria Krallığı’nda, sarayın avlusunda hummalı bir çalışma vardı. Eldoria’nın prensi, birkaç gün içinde evlenecekti ve bu büyük olay için hazırlıklar tüm ihtişamıyla sürüyordu. Renkli çiçekler avlunun dört bir yanına özenle yerleştiriliyor, kraliyet ailesinin simgeleri bayraklara işleniyordu. Eldoria halkı, uzun zamandır beklenen bu düğün için oldukça heyecanlıydı.

 

Lord Rowan ve arkadaşları, Drakoria’daki karargâhlarında toplanmış, Eldoria’daki bu düğün hazırlıklarını konuşuyorlardı. Rowan, uzun masanın başında sessizce otururken, Asher ve Luis onun karşısında durmuştu. Elera ise pencere kenarında, dışarıdaki manzaraya dalmıştı.

 

“Eldoria gerçekten sadece bir düğün mü yapıyor? Bu kadar sükûnet biraz garip değil mi?” diye sordu Asher, kaşlarını çatarak.

 

Luis, Asher’in sözlerini duymazdan gelerek, Elera’ya doğru eğildi. “Elera, sen de Prens için elbise seçmeye gidecek misin? Belki orada biri sana da bir teklifte bulunur,” diye şakacı bir şekilde takıldı.

 

Elera, gözlerini devirerek Luis’e baktı. “Belki de seni o elbiselerle boğarım, Luis,” dedi ama yüzündeki hafif gülümsemeyi saklayamıyordu.

 

Asher, arkadaşlarının bu anlık şakalaşmasına gülümseyerek baktı. “Ciddi olamazsınız. Rowan, sen ne düşünüyorsun?”

 

Rowan, sessizce başını kaldırdı. “Prens evleniyor. Eldoria’da başka bir şey planlamadıklarına eminim. Araştırmalarımız da bunu gösteriyor. Ama yine de temkinli olmalıyız,” dedi, sesi her zamanki gibi ciddi ve sakindi.

 

Luis, elini masaya vurdu. “Ama itiraf etmeliyim ki, düğünlere bayılırım! Dans, müzik... Elera, beni dans partnerin olarak kabul eder misin?” diyerek bir kez daha Elera’yı hedef aldı.

 

Elera, gülerek başını iki yana salladı. “Luis, seninle dans etmektense hayaletlerle dans etmeyi tercih ederim.”

 

Luis, abartılı bir şekilde göğsünü tutarak, “Ah, bu çok acıttı!” diye espri yaptı.

 

Bu sırada Rowan, sessizce yerinden kalktı ve odanın kapısına doğru yürümeye başladı. Onun bu hareketi Asher’in dikkatini çekti. “Yine mi?” diye sordu Asher, hafif bir merakla. “Yine aynı yere mi gidiyorsun, Rowan?”

 

Rowan, kapının yanında durarak başını onaylar şekilde salladı. “Evet, aynı yere.”

 

Elera, kaşlarını hafifçe kaldırarak Rowan’a baktı. “Rowan, her zaman nereye gittiğini bilmiyoruz. Bir gün bize de anlatacaksın, değil mi?”

 

Rowan, kısa bir an için durakladı, ardından gülümsedi. “Belki bir gün,” dedi ve kapıyı açarak dışarı çıktı.

 

Odada kısa bir sessizlik oldu. Luis, Rowan’ın ardından bakarak, “O her zaman böyle gizemli olmak zorunda mı?” diye sordu.

 

Asher omuzlarını silkti. “Rowan bu, her zaman kendi bildiği gibi hareket eder.”

 

Elera, Rowan’ın arkasından düşündü. Onun nereye gittiğini bilmiyorlardı ama Rowan’ın bir nedeni olduğuna emindiler. Eldoria’nın düğün hazırlıkları belki de sıradan bir olaydı, ama Rowan’ın hareketleri ve Eldoria’ya dair hissettikleri her zaman bir sır perdesinin ardında saklıydı.

 

“Bir gün öğreniriz,” dedi Elera, içinden geçenleri dışa vuramadan. “Bir gün mutlaka.”

 

Lord Rowan, günün ilk ışıklarıyla birlikte ağır adımlarla sarayın taş koridorlarında yürüyordu. Drakoria'nın her köşesi onun hakimiyetindeydi, ancak bazen bu devasa krallığın yükü onun bile omuzlarına ağır geliyordu. Sarayın geniş bahçesine çıktığında, serin sabah rüzgarı yüzüne çarptı ve bir an için dahi olsa düşüncelerinin dağılmasına izin verdi. Bahçeyi geçerek ormanın derinliklerine doğru yürümeye başladı. Burası onun için bir sığınak, karmaşık dünyasından kaçış noktasıydı.

 

Ormanın içine doğru ilerlerken ağaçların yoğunluğu artıyor, kuşların cıvıltıları yerini rüzgarın ağaç yapraklarında yarattığı hafif hışırtıya bırakıyordu. Rowan, derin bir nefes alarak ciğerlerine temiz orman havasını çekti. Bu orman, onun çocukluğundan beri bildiği, güvende hissettiği yerdi. Ayaklarının altında kırılan yaprakların sesi ve ara sıra duyulan küçük hayvanların koşuşturmaları, ona ormanın hâlâ canlı olduğunu hatırlatıyordu.

 

Yaklaştığı gizli bahçe, Rowan’ın her zaman huzur bulduğu bir yerdi. Burada, kır çiçekleri ve nadir bulunan bitkiler arasında, karmaşık dünyasından bir süreliğine de olsa uzaklaşabiliyordu. Bahçeye adım attığında, etrafını saran renk cümbüşü ve tatlı çiçek kokusu onu bir an için her şeyden kopardı. Rowan, bir taşın üzerine oturarak etrafındaki güzellikleri izlemeye başladı. Gözlerini kapatıp derin bir nefes alarak başını geriye yasladı. Ancak bu sakinlik uzun sürmedi.

 

Birdenbire, uzaklardan gelen bir dal kırılma sesi dikkatini çekti. Anında tetikte, sesin geldiği yöne doğru baktı. Normalde bu ormanın sakinliği bozulmazdı. Rowan ayağa kalkıp, sessiz adımlarla sesin kaynağına doğru ilerlemeye başladı. Çalıların arasından bir hışırtı duydu ve orada bir şeyin hareket ettiğini fark etti. Gözlerini kısarak çalılıkların arasına dikkatle baktı ve kısa bir an için bir figür gördü – bir insan. Bir kadın, korkmuş ve çaresizce saklanmaya çalışıyordu.

 

Rowan, sessizce kadına doğru ilerledi. Kadın, Rowan'ın ona yaklaştığını fark etmedi. Yavaşça geri çekilmek istedi, ancak Rowan ani bir hareketle onun önünde belirdi. Kadın, bu ani karşılaşma ile irkilerek bir çığlık attı ve yere düştü. Rowan’ın yüzünde şaşkınlık ve merak karışımı bir ifade belirdi. Yerde yatan kadına soğuk ve otoriter bir sesle, "Sen de kimsin? Burada ne yapıyorsun?" diye sordu.

 

Kadın, korku dolu gözlerle Rowan’a bakıyordu. Üzerindeki kıyafetler yırtık ve kir içindeydi, sanki uzun süredir ormanda hayatta kalmaya çalışmış gibi görünüyordu. Gözleri Rowan’ın gözleriyle buluştuğunda, ellerini korkuyla kaldırdı. "Lütfen, beni öldürmeyin!" diye yalvardı. "Ben... Ben sadece Liora. İnsanım, size zarar vermek istemiyorum."

 

Rowan, kadının gözlerindeki korkuyu görmezden gelerek ona daha dikkatli baktı. Onun gerçekten bir insan olduğunu anlamıştı. Drakoria’da insan görmek alışılmış bir durum değildi, özellikle de bu ormanın derinliklerinde. "Adın Liora mı?" diye sordu, kaşlarını çatarak. Kadın başını sallayarak onayladı.

 

Rowan, derin bir nefes alarak kısa bir süre düşündü. Bu insan kadının burada ne işi olabilirdi? Onu kendi haline bırakmak istemedi. Drakoria ormanları, özellikle de yaratıkların olduğu bölgeler, insanlar için tehlikeli yerlerdi. "Seni saraya götüreceğim," dedi sonunda, kararlı bir ses tonuyla.

 

Liora, Rowan'ın bu sözlerine şaşırmış görünüyordu. Gözleri korku ve şaşkınlıkla büyüdü. "Hayır, lütfen! Sizi daha fazla rahatsız etmek istemem," dedi, sesi titrek ve ürkekti. Ancak Rowan, onun itirazlarını umursamıyordu. "Bu ormanda tek başına kalman tehlikeli. Senin gibi bir insanın burada ne işi var?" diye sordu, sesi daha da sertleşerek.

 

Liora, derin bir nefes aldı ve kendini biraz toparlayarak başına gelenleri anlatmaya başladı. "Ben... sadece ormanda yürüyüşe çıkmıştım," diye başladı, gözlerini Rowan’dan kaçırarak. "Bir yaratık beni kovalamaya başladı ve kaçarken kendimi burada buldum. Sonra da sizi gördüm," dedi, sesi hala korku doluydu.

 

Rowan, Liora’nın hikayesini dinlerken kaşlarını çattı. Yaratıkların Drakoria topraklarında dolaşması, dikkate alınması gereken ciddi bir konuydu. Bu durum, sadece Liora'nın güvenliği için değil, kendi krallığının da güvenliği için tehlike arz ediyordu. "Pekala," dedi sonunda, sessizliği bozarak. "Seni saraya götüreceğim ve orada güvende olacaksın. Ancak sana birkaç soru sormam gerekecek."

 

Liora, Rowan'ın bu kararlı tavrı karşısında bir şey söyleyemedi, sadece başını sallayarak onay verdi. Rowan, ona yardım etmek için elini uzattı ve Liora, onun elini tutarak ayağa kalktı. Yavaşça Rowan'ın peşinden saraya doğru yürümeye başladı. Ormanın içinden geçerken, Liora bir yandan da başına gelenleri düşünüyordu. Rowan’ın onu koruma kararlılığı ve ormandaki varlığı, ona biraz olsun güven vermişti.

 

Saraya vardıklarında, Rowan ilk iş olarak Liora’nın durumunu gözden geçirdi. Elbiseleri yırtık ve kirlenmişti; bu halde saraya girmesi hoş karşılanmazdı. "Hizmetlilere yeni bir elbise getirmelerini söyleyeceğim," dedi Rowan, Liora’ya dönerek. "Burada biraz bekle." Liora, Rowan’ın bu ani kararlarına alışmaya çalışırken, etrafına merakla bakıyordu. Saray, daha önce gördüğü hiçbir yere benzemiyordu; her şey ihtişamlı ve görkemliydi.

 

Rowan, hizmetlilere Liora için yeni bir elbise getirmelerini emretti. Hizmetçiler, Rowan’ın emirlerini duyduğunda tereddüt ettiler. Sarayda daha önce hiç insan görmemişlerdi ve bu durum onları hem şaşırtmış hem de biraz korkutmuştu. Ancak, Rowan'ın otoritesine karşı gelmek istemedikleri için hızlıca harekete geçtiler. Kısa süre sonra, Liora yeni ve temiz bir elbiseyle aşağı indi. Elbise, basit ama zarifti ve Liora’nın üzerinde oldukça şık duruyordu.

 

Rowan, Liora’yı yanına alarak toplantı salonuna doğru ilerledi. Salonun kapısında bekleyen askerler, Rowan’ın geldiğini görünce hemen selam durup kapıyı açtılar. Rowan, içeri girmeden önce askerlere, "Asher, Luis ve Elera’yı buraya çağırın," diye emretti. Rowan’ın yüzü ciddiyetini koruyordu; bu yeni durum, onun için beklenmedik bir gelişmeydi ve arkadaşlarının da bilmesi gerekiyordu.

 

Liora, Rowan’ın yanında sessizce dururken, gözleri sürekli etrafı inceliyordu. Rowan, gerçekten de güçlü ve otoriter bir aura yayıyordu; ona karşı hissettiği korku ve saygı karışımı duygular, içini kemiriyordu. Birkaç dakika sonra, Rowan’ın üç yakın arkadaşı da toplantı salonuna geldiler. Asher, uzun boylu ve kaslı bir adamdı; yüzünde her zaman ciddi bir ifade vardı. Luis ise daha kısa boylu ve esprili bir yapıya sahipti, sürekli gülümserdi. Elera ise zarif ve çekici bir kadındı, gözleri keskin ve dikkatliydi.

 

Luis, içeri girer girmez Liora’yı gördü ve şaşkınlıkla Rowan’a baktı. Yüzünde alaycı bir gülümsemeyle, "Sen saraya kız mı getirdin sevgili lordum?" diye sordu, sesi hafif bir alayla doluydu.Rowan, Luis'in alaycı sözlerine anında tepki gösterdi. Yüzünde sert bir ifadeyle Luis’e döndü, gözleri öfkeyle parladı. "Luis, bu ciddiyetsizliğin zamanı değil," dedi, sesi soğuk ve keskin bir şekilde yankılandı. "Liora’yı burada buldum ve durumu incelememiz gerekiyor."

 

Luis, Rowan’ın sert bakışları karşısında gülümsemesini hemen bastırdı. "Elbette, Lord Rowan," dedi, sesinde hafif bir alay izi olsa da ciddileşmeye çalıştı. Asher ise bir adım ileriye çıkarak Rowan’a yaklaştı, gözleri Liora’ya odaklandı. "O bir insan," diye mırıldandı, sesi hem şaşkınlık hem de endişe doluydu. "Burada ne işi var?"

 

Rowan, Asher’ın sorusuna bir an duraksadı, sonra Liora’ya döndü. "Liora, başına gelenleri arkadaşlarıma anlatmanı istiyorum," dedi, ses tonunda bir emir vardı. Liora, hafifçe başını sallayarak derin bir nefes aldı. "Ben... ormanda yürüyüş yapıyordum," diye başladı, sesi hala biraz titrek. "Bir yaratık beni kovalamaya başladı ve kaçarken kendimi bu ormanda buldum. Sonra da Lord Rowan’la karşılaştım."

 

Elera, Liora’nın sözlerini dikkatle dinledi. Gözlerinde bir şüphe vardı, sanki Liora’nın her kelimesini tartıyordu. "Hangi türden bir yaratık seni kovaladı?" diye sordu, sesi soğuk ve mesafeliydi. Liora, hafifçe yutkundu, gözleri bir an için anılarını hatırlamaya çalışır gibi boşluğa daldı. "Bilmiyorum," dedi sonunda, sesi kısılmıştı. "Büyük ve hızlıydı, gözleri parlıyordu… ve... ve dişleri çok keskin görünüyordu."

 

Bu sözler odadaki herkesin dikkatini daha da yoğunlaştırdı. Rowan, kaşlarını çatarken Asher ve Luis de endişeyle birbirlerine baktılar. Yaratıkların ormanda dolaşıyor olması, Drakoria'nın güvenliği için ciddi bir tehdit anlamına geliyordu. Rowan, derin bir nefes alarak sakin kalmaya çalıştı. "Bu yaratıkların sayısı artıyor olabilir," dedi, düşünceli bir şekilde. "Daha önce de ormanda tuhaf izler bulunmuştu, ama kimse tam olarak ne olduklarını çözemedi."

 

Luis, biraz daha rahat bir tavırla, "Belki de Liora'nın hikayesi, bu izlerin kaynağını anlamamıza yardımcı olabilir," dedi. "Ama onun buradaki varlığı bir sorun yaratabilir. Diğerleri onu gördüğünde nasıl tepki verecek?"

 

Rowan, bu sözler üzerine bir an durdu ve derin bir nefes aldı. "Liora, burada olduğu sürece bizim korumamız altında olacak," dedi kararlı bir şekilde. "Onu kimseye zarar vermeden burada tutacağız. Ayrıca onun hakkında daha fazla bilgi edinmeliyiz. İnsan dünyasından gelen biri olarak, bize dış dünya hakkında da değerli bilgiler verebilir."

 

Elera, Rowan’ın bu sözleri üzerine başını salladı. "O halde, onu burada tutarken dikkatli olmalıyız," dedi, sesi yumuşamıştı ama hala temkinliydi. "Drakoria’nın güvenliği her şeyden önce gelir."

 

Asher da bu karara katıldığını belirtmek için başını salladı. "Liora, burada kalacaksa, güvenliği bizim sorumluluğumuzda," dedi. "Ama bir yandan da onun kim olduğunu ve buraya nasıl geldiğini iyice araştırmalıyız."

 

Rowan, arkadaşlarının desteğini görmekten memnun oldu. Liora’ya dönerek, "Burada güvende olacaksın," dedi, sesinde bir güvence vardı. "Ama sana birkaç sorumuz daha olacak. Şimdi, biraz dinlen ve kendine gel. İlerleyen saatlerde seninle daha fazla konuşmamız gerekecek."

 

Liora, hafif bir baş selamıyla Rowan’a teşekkür etti. "Teşekkür ederim, Lord Rowan," dedi, sesi hala biraz ürkekti ama şimdi biraz daha rahattı. "Bana burada güvende olacağımı söylediğiniz için minnettarım."

 

Rowan, Liora’yı hizmetlilere emanet ederken, kendi içindeki karmaşayı bastırmaya çalıştı. Bu beklenmedik durum, onun ve krallığının karşı karşıya olduğu yeni bir tehditin habercisi olabilir miydi? Drakoria'nın geleceği hakkında daha çok endişelenmeye başlamıştı. Liora’nın hikayesi ve ormandaki yaratıklar, daha büyük bir tehlikenin habercisi olabilir ve bu tehlikeyle yüzleşmek için daha fazla bilgiye ihtiyaçları vardı.

 

O sırada Liora, hizmetçiler eşliğinde odadan çıkarılırken, Rowan ve arkadaşları toplantı salonunda yalnız kaldılar. Rowan, derin bir nefes alarak odanın ortasında durdu ve arkadaşlarına döndü. "Bu durumu yakından inceleyeceğiz," dedi, sesi kararlıydı. "Yaratıkların izlerini ve Liora’nın söylediklerini araştırmalıyız. Drakoria’nın güvenliğini sağlamak için ne gerekiyorsa yapmalıyız."

 

Asher, Luis ve Elera, Rowan’ın bu sözlerine başlarını sallayarak onay verdiler. Hepsi, Lordları Rowan’ın yanında olmaktan ve Drakoria’yı korumaktan eminlerdi. Ancak hepsi de, bu yeni durumun getirdiği tehlikeler ve belirsizlikler hakkında kendi içlerinde endişeliydi. Bu, sadece bir başlangıç olabilir ve onları daha büyük bir macera ve tehlikenin beklediğinin farkındaydılar.

 

Toplantı sona ererken, Rowan son bir kez daha Liora’nın gittiği yöne doğru baktı. Bu genç kadının gelişi, Drakoria için bir dönüm noktası olabilir miydi? Yaratıkların sayısındaki artış ve Liora’nın hikayesi, onun zihninde birçok soru işareti oluşturmuştu. Ancak Rowan, her zaman olduğu gibi, kararlı ve cesur bir şekilde bu sorunların üstesinden gelmeye hazırdı. Krallığını ve sevdiklerini korumak için her şeyi yapmaya hazırdı.

Loading...
0%