Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Bölüm 5*geri dönüş*

@biryazar

lütfen yorum yapmayı unutmayın sevgili okuyucularım azıcık eğlenelim öyle değil mi ama ;)

ölüm 5: Geri Dönüş**

 

Düğünden sonraki sabah, Eldoria’nın sarayında ağır bir sessizlik hâkimdi. Dün yaşanan olaylar herkesi derin bir endişeye sürüklemişti. Elçiler ve lordlar, sarayın büyük toplantı salonunda toplanmış, düğündeki tuhaf olayların sebebini öğrenmeyi bekliyorlardı. Herkesin gözleri kapıya çevrilmişti. Rowan ve ekibi de bekleyenler arasındaydı. Rowan’ın yüzünde derin bir düşünce vardı, zihni dün yaşananlarla meşguldü.

 

Luis ve Elera, onun yanındaki masada sessizce oturuyorlardı. Rowan, diğerlerinin aksine, bu tür toplantılarda genellikle çok konuşmazdı. Onun suskunluğu, ortamın gerginliğini daha da artırıyordu. Herkes, Asher ve büyücülerin içeri girmesini bekliyordu. Salondaki herkesin aklında aynı soru vardı: Dün olanların arkasında ne vardı?

 

Bekleyişin sonunda, büyük ahşap kapı yavaşça açıldı ve Asher, yanında üç yaşlı büyücüyle içeri girdi. Salondaki fısıldaşmalar anında kesildi; herkes büyücülerin ağzından çıkacak her kelimeyi dikkatle dinlemeye hazırdı. Asher, odanın ortasına doğru yürüdü ve ciddi bir ifadeyle etrafına bakarak konuşmaya başladı.

 

"Dün Eldoria'daki düğünde yaşananlar, sıradan bir kutlamanın çok ötesindeydi," dedi Asher, sesi odada yankılandı. "Prens üzerinde yasaklanmış bir kara büyü kullanılmış.Yani dün ölen bir yaratık değildi kara büyünün kurbanı olan prensti"

 

Bu sözler, salondaki herkesi şok etti. Kara büyü, yasaklanmış ve tehlikeli bir büyü türüydü; kullanılması kesinlikle yasaklanmıştı. Eldoria’nın içindeki gerginlik aniden artmıştı. Rowan, kaşlarını çattı ve derin bir nefes aldı. Liora’nın bu olayların içinde olmasından rahatsızdı; bu yüzden düğün boyunca onu gözünün önünden ayırmamıştı. Ancak şimdi, olayların düşündüğünden çok daha ciddi olduğunu fark ediyordu.

 

Büyücüler, kara büyünün etkilerini nasıl ortadan kaldırabileceklerini ve bu durumla nasıl başa çıkabileceklerini uzun uzun tartıştılar. Bir dizi tedbir ve öneri sunuldu. Rowan, bir köşede sessizce dinledi, gözleri Asher’in üzerindeydi. Herkes, büyücülerin vereceği son kararı bekliyordu.

 

Toplantı, sonunda büyücülerin tavsiyeleri doğrultusunda alınan kararlarla sona erdi. Herkes yavaşça salonu terk etti, ancak Rowan ve ekibi yerinden kıpırdamadı. Rowan, düşünceli bir şekilde arkadaşlarına döndü. "Siz de gidebilirsiniz," dedi, sesi her zamanki gibi soğuk ve kontrollüydü. "Biraz yalnız kalmak istiyorum."

 

Luis ve Elera, Rowan'ın isteğine başlarıyla onay verip salondan çıktılar. Geriye sadece Rowan ve Liora kaldı. Sessiz bir şekilde Rowan’a baktı. Rowan, derin bir nefes alıp Liora’ya döndü.

 

"Artık insanların bölgesine, yani evine dönmen gerekiyor," dedi Rowan, sesindeki sertliği saklamaya çalışarak.

 

Liora, bu sözler karşısında bir an durakladı. "Eve dönmek mi?" dedi, sesi tereddütle doluydu.

 

Rowan, Liora'nın gözlerindeki tereddüdü fark etti ve kaşlarını hafifçe çattı. "Geri dönmek istemiyor musun, Liora?" diye sordu, sesi biraz daha yumuşak çıkmıştı.

 

Liora başını salladı. "Evet, burada kalmak istiyorum," dedi kararlılıkla.

 

Rowan’ın yüzünde sert bir ifade belirdi. "Ama burada kalamazsın. Burası senin için tehlikeli."

 

Liora, bir adım ileri attı ve Rowan’ın gözlerine baktı. "Beni koruyacağını söylemiştin," diye itiraz etti, sesi hafifçe titriyordu.

 

Rowan, gözlerini Liora’dan kaçırdı. "Seni her zaman koruyamam. Yanında olamadığım zamanlar olacak ve sonsuza dek burada kalamazsın. En önemlisi, seni korumak için bir nedenim yok," dedi, sesinde beklenmedik bir sertlik vardı.

 

Rowan’ın bu sözleri Liora’yı derinden yaralamıştı. Gözleri doldu, ama gözyaşlarını göstermemek için başını eğdi. "Madem bir nedenin yoktu, en başında niye beni korudun o zaman?" diye sordu kırgın bir sesle.

 

Rowan, derin bir nefes aldı. "Çünkü o zaman krallığım için önemli bir bilgi sağlayabileceğini düşündüm. Ama artık burada işin kalmadı, o yüzden gitmelisin," dedi ve kapıya doğru yöneldi.

 

Liora, arkasından bağırdı. "Benim de sana ihtiyacım yok! Burada tek başıma da yaşayabilirim!" dedi, sesi öfkeyle titriyordu.

 

Rowan, duraksadı ama arkasını dönmeden konuştu. "En fazla üç gün dayanabilirsin, Liora. Yarın kendi bölgenize dön."

 

Liora’nın gözlerinden yaşlar süzüldü. "Oraya dönmek istemiyorum! Neler yaşadığımı bilmiyorsun!" diye haykırdı.

 

Rowan, derin bir nefes aldı ve sesindeki sertliği daha da belirgin hale getirdi. "Umurumda değil. Yarın sabah saraydan ayrıl, Liora. Artık seni koruyacak kimse yok, ona göre hareket et," dedi ve kapıyı açarak hızla çıktı.

 

Liora, gözyaşlarını silip ardından söylendi. "Sinir bozucu lord bozuntusu! Senin sarayında mı kaldım ben? Tabii gideceğim. Bu diyarda gayet iyi yaşayabileceğimi sana göstereceğim!" dedi, öfkesi ve kararlılığı birbirine karışmıştı.

---

Ertesi sabah, Liora, günün ilk ışıklarıyla sarayı terk etti. Üzerinde koyu renkli bir pelerinle, sarayın soğuk ve sessiz koridorlarından hızla geçti. Güneş henüz doğmamıştı, bu yüzden etraf karanlıktı ve ormana doğru ilerlerken, her adımında derin düşüncelere daldı. Rowan’ın ona karşı gösterdiği soğukluk ve sert tavırlar, Liora’nın kafasında sürekli dönüyordu. Lord’un duygusuz tavırları, onun içsel mücadelelerini daha da derinleştirmişti. "Eğer buradaki yaratıklar arasında iyi niyetli olanlar varsa, belki onlardan yardım alabilirim," diye düşündü. Bu düşünce, onun hem umut hem de endişe içinde kalmasına neden oldu.

 

Ormanın derinliklerine adım atarken, Rowan’ın sözleri ve ona karşı duyduğu karmaşık hisler zihinlerinde yankılanıyordu. Lord’un kendisine karşı duygusal bir bağ kurmadığı düşüncesi, Liora’nın duygularını bastırma isteğini körüklüyordu. Rowan’ın kendisini bir yük olarak görüp görmediğini merak ediyordu. "Ne kadar zayıf olduğumu düşünüyorlar?" diye endişelendi. Ormanda yalnız kalma düşüncesi, onun hem özgürlüğünü hem de yalnızlığını temsil ediyordu. Nasıl hayatta kalacağını bilmemek, onu daha da tedirgin ediyordu.

 

Derin düşünceler içinde yürürken, ileride eski bir kulübe fark etti. Kulübenin yıkık dökük hali, ona geçici bir sığınak sağlama umudu verdi. İçeriye adım attığında, boş olduğunu fark etti. “Burada birkaç gün kalabilirim,” dedi kendi kendine ve hemen kulübeyi temizlemeye başladı. Eski eşyaları dışarı çıkardı, tozları sildi ve iç mekanı daha yaşanabilir hale getirdi. Temizlikle meşgul olurken, gözlerinde beliren yaşlar, hem çaresizliği hem de bağımsızlık arzusunu yansıtıyordu.

 

Bu sırada sarayda Rowan, sabahın erken saatlerinde uyanmıştı. Kahvaltı için aşağı indiğinde, Liora’nın yokluğunu hemen fark etti. Hizmetçilere Liora’yı sordu ve hizmetçiler, onun sabah çok erken saatlerde sarayı terk ettiğini bildirdiler. Rowan, bu haber karşısında ilk başta bir miktar endişelendi.Onu göndermek ile hatta mı yaptım acaba diye düşündü Ancak, Liora’nın sarayı terk etmesi gerektiğini kabul etmek zorunda kaldı. “Ondan uzak durmak en iyisi,” diye düşündü. Rowan, Liora’nın kaybolmasının veya başına bir şey gelmesinin kendi sorumluluğu dışında olduğu düşüncesiyle rahatlamaya çalıştı. Yine de, ona bağlanmaktan korkuyordu; bu diyarda ne kadar güçlü olsa da, onu her zaman koruyamazdı.

 

Kafasını dağıtmak ve daha fazla Liora’yı düşünmemek için, gizli bahçesine gitmeye karar verdi. Gizli bahçesi, ona huzur ve yalnızlık sağlayacak bir yerdi. Rowan, bahçeye doğru adım atarken, zihinlerinde Liora’nın hayatta kalma mücadelesi hakkında çeşitli düşünceler dolaşıyordu. Gizli bahçeye vardığında, doğal güzelliklerin arasında derin bir nefes aldı. Bahçedeki huzur, onun biraz olsun kafasını toparlamasına yardımcı oldu. Ancak, Liora’nın ortada olup olmadığını düşünmekten tamamen kurtulamadı. İçinde, ona daha fazla nasıl yardımcı olabileceği veya onu nasıl koruyabileceği konusunda bir kaygı vardı.

 

Bu düşüncelerle mücadele ederken, Liora’nın sarayı terk ettiği haberinin getirdiği yükün, onun ruh hali üzerindeki etkisini anlamaya çalışıyordu. Gizli bahçenin sessizliğinde, Liora’nın hayatındaki değişikliklerin ve zorlukların ağırlığı, onun üzerinde derin izler bırakmıştı. Rowan, yalnızlık içinde hem kendi duygusal durumunu hem de Liora’nın yaşadığı zorlukları anlamaya çalışırken, olayların karmaşıklığıyla başa çıkmak için derin bir meditasyon yapıyordu.

 

---

Rowan, gizli bahçesinde ellerini arkasında bağlayarak yavaş adımlarla yürüyordu. Çevresindeki çiçekler ve ağaçlar, dikkatle seçilmiş ve büyük bir özenle yetiştirilmişti; her bir yaprak, her bir dal, onun için özel bir anlam taşıyordu. Bu bahçe, onun huzur bulduğu nadir yerlerden biriydi. Genellikle buraya geldiğinde zihnini boşaltır, içindeki fırtınaları dindirirdi. Ancak bu sefer, ne kadar uğraşsa da düşüncelerinden kurtulamıyordu.

 

Rowan, bakışlarını bahçedeki mor ve mavi çiçeklere çevirdi. Kendi yarattığı bu cennet parçasında bile huzur bulamıyordu. Gözleri, yıllardır görmediği kadar hüzünle dolmuştu. Liora'nın yüzü, gülüşü, sesi; hepsi zihnini ele geçirmişti. Nereye baksa, ne yapsa, onun görüntüsü gitmiyordu. Rowan, derin bir nefes alarak bahçenin temiz havasını içine çekti, ama bu bile içindeki huzursuzluğu yatıştıramadı.

 

Başını iki yana sallayıp düşüncelerini dağıtmaya çalıştı. Kendi kendine, "Buraya bu yüzden geldim. Liora'yı düşünmemek için," diye mırıldandı. Ama ne kadar çabalarsa çabalasın, bu düşünceleri kovamıyordu. Zihni sürekli olarak Liora'ya dönüyordu; onu ormanda yalnız bırakmak, yanlış bir karar mıydı? Peki ya tehlikeye atılmışsa? Rowan’ın göğsünde bir sancı hissetti; bu his, onun kontrol edemediği, hatta anlamlandıramadığı bir şeydi.

 

Artık daha fazla dayanamayıp saraya geri dönmeye karar verdi. Kendi kendine, eğer kendini işine verirse bu düşüncelerden kurtulabileceğini düşündü. Saraya doğru hızlı adımlarla ilerledi; kendini meşgul etmek, bu karmaşık duygularla yüzleşmekten daha kolaydı. Sarayın büyük kapılarını itip içeri girdiğinde, Asher ve Elera'nın büyük salonun ortasında konuştuğunu gördü.

 

Asher, Rowan'ı gördüğü an kaşlarını çatarak ona döndü. "Rowan," dedi sert bir sesle, "Liora nerede?"

 

Rowan, onun bu tepkisine aldırmadan omuz silkti. "Onu gönderdim," dedi, sesi kayıtsızdı, ama içinde bir şeyler kırılıyordu.

 

Asher, gözlerini kısarak, "Tek başına göndermemeliydin," dedi. Sesi, endişeyle doluydu. "Neden gönderdin ki?"

 

Rowan, derin bir nefes alarak Asher’a döndü. Gözlerinde bir an için kararlılık parladı. "Artık onunla işimiz kalmadı," dedi. Sesi soğuk ve mesafeliydi, ama aslında bu cümle kendine bile yalan söylüyordu. Liora’nın gitmesine izin vermişti, ama onun için endişelenmekten kendini alıkoyamıyordu.

 

Asher, bu cevap karşısında dudaklarını sıktı. Elera da onun yanına gelmişti, Rowan’a bir şey söylemek istiyor gibiydi, fakat Rowan onlara daha fazla konuşma fırsatı vermeden hızla merdivenlere doğru yöneldi. Koridor boyunca adımları yankılandı, her bir adımda zihninde Liora'nın görüntüsü daha da netleşiyordu. Odasına vardığında kapıyı arkasından hızla kapattı, sırtını kapıya yaslayarak derin bir nefes aldı.

 

Bu sırada salonda kalan Asher ve Elera, Rowan’ın bu ani çıkışı karşısında şaşkındı. Birbirlerine baktılar, aralarında sessiz bir anlaşma vardı; Rowan’ın davranışları alışılmadık derecede duygusaldı ve bu, onların düşündüğünden çok daha fazlasını anlatıyordu.

 

**Asher,** gözlerini Rowan’ın gittiği yöne çevirerek, "Onu saraya geri getirecek," dedi, sesi güven doluydu. "Ve öylece ölmesine izin vermeyecek."

 

**Elera,** başını iki yana sallayarak, "Sanmıyorum," diye yanıtladı. "Rowan, şimdiye kadar birine bu kadar değer verecek kadar kimseyi önemsemedi."

 

**Asher,** hafif bir gülümseme ile Elera'ya dönüp, "İddiaya var mısın? Simurg kuşu tüyü benim olur," dedi. Gözlerinde bir meydan okuma parıltısı vardı.

 

**Elera,** Asher’in bu teklifine karşılık, kaşlarını kaldırarak, "Pekala," dedi. "Ben de deniz incisini alırım o zaman."

 

İkisi de birbirlerine meydan okurcasına baktıktan sonra gülümsediler. Rowan’ın bu değişimi onları şaşırtmıştı, ama aynı zamanda meraklandırmıştı da. Rowan’ın ne yapacağını görmek için beklemeye karar verdiler. Rowan’ın içindeki fırtınayı anlamak zor olsa da, onun Liora'ya olan ilgisini daha fazla görmezden gelmek imkansızdı. Rowan, odasında yalnız başına otururken bile, Liora’nın geri dönüp dönmeyeceğini düşünmeden edemiyordu. Sarayın duvarları, Rowan’ın karmaşık duygularını gizlemeye yetmeyecek kadar ince gelmeye başlamıştı.

 

Loading...
0%