@biryazarimm
|
Evettt kitabımızın ilk bölümüne hoşgeldiniz.))Kitaba biraz hızlı bir girişle başlayacağız ama okudukça olaylar zihninizde oturacak. Kitabımız genel olarak kadın karakterin bakış açısıyla yazılacaktır. Evet söyleyeceklerim bu kadardı dxabamöa.İyi okumalar aşklarımm)) Askeriyenin koridorlarında kararlı ve bir o kadar da sinirli adımlarla yürüyordum.Çünkü son yarım saattir yaptığım tek şey timimi aramaktı.Onlara erkenden yemekhane de toplanmaları gerektiğini söylediğim halde hiçbirini orada bulamamıştım.Elime geçtikleri dakika ceza vermekten çekinmeyecektim .Son ümidimle kaldıkları koğuşun kapısını açtığımda yine hüsranla omuzlarım çöktü.Burada da yoklardı.Öfkem resmen iki katına çıktı ve hemen bahçeye yöneldim. Bahçeye çıktığımda etrafta eğitim yapan askerlerden başka kimse yoktu.Ben bunlara izin günü vermiştim de haberim mi yoktu ? Arka bahçeye gittiğimde aradıklarımı en nihayetinde bulmuştum.Ama aynı zamanda bir sürprizle karşılaşmıştım. Ekibim bir çardağı balonlarla ve süslerle süslemişlerdi.Ortada ise pasta vardı.Kaşlarım havalandı.Bugün özel bir gün müydü diye düşündüm.6 Ağustostu.Her hangi bir özellik göremiyordum. "Komutanım,Timimizin kuruluş yıldönümü kutlu olsun!"diye bağırdı Göktunç.İşte o zaman ger şey kafama dank etti.Bundan tam üç yıl önce ilk defa bir araya gelmiştik. Gülümsedim.Demek koskoca üç yılı bitirmiştik.Bazen kavga etmiştik bazen ise eğlenmiştik.Her ne kadar onların komutanları olsam da çoğu zaman kardeş gibiydik. Yavaş adımlarla çardağa yürüyüp yanlarına gittim.Ne diyeceğimi bilemiyordum.Zira öfkem alıp başını gitmişti. "Siz..."diye mırıldandım en sonunda.Evet sadece mırıldandım. "Minela."diye bana sarılan ilk kişi Parla oldu. Tabii ki de o olacaktı başka kim olabilirdi ki.Parla bana bu tim de verilmiş en güzel hediye olabilirdi.Eğer o olmasaydı üç dengesiz adamın içinde ne yapacağımı bilemezdim.Gerçi Parla benim çocukluk arkadaşımdı.O her zaman benim için değerli olmuştu. En son benden ayrıldığında gözlerinin içi gülüyordu. "Beğendin mi ?"diye şakıdı hemen. Kafamı salladım."Çok beğendim de keşke bunu yaparken bana da haber verseydiniz .Böylece sizi aramak zorunda kalmazdım." "Kusura bakmayın komutanım.Sürpriz olsun istedik."dedi Sinan. "Hadi bakalım paçayı iyi yırttınız.Siz dua edin bugüne yoksa bir ceza geliyordu."dedim işaret parmağımı onlara sallayarak.Hepsi güldüğünde bende yerime oturmuştum. "Eee pastayı kesmiyor muyuz ?"diye sorduğumda Kaan elindeki bıçağı bana uzattı.Elinden alıp onlara baktım.Onlarda bana bakıyordu.Amaçsızca bakıştık. "Aval aval bakmayın da yanıma gelin."dedim.Yine boş bir bakış attılar.Göz devirdim."Bu timin tek üyesi ben değilim gelin de pastayı keselim.Biraz daha boş boş bakarsanız keseceğim şey pasta olmayacak." Olayı anlamış olacaklar ki yanıma geldiler.Hepimiz beraber bıçağı tutup pastayı kesecekken Parla bizi durdurdu. "Durun bu anı ölümsüzleştirelim."dedi ve telefonunu çıkararak video çekmeye başladı.Telefonu tam karşıya yerleştirdi. "Umarım sizinle daha nice yıllar yaşarız."dedim ve beraber pastayı kestik. Pastayı benim sevdiğim gibi yaptırdıklarını görünce sırıttım.Bana bu kadar değer vermelerini çok seviyordum.Aynı değeri bende onlara veriyordum. Pastaları tabaklara yerleştirdikten sonra herkes yerine oturdu. "Komutanım aslında biz daha büyük bir sürpriz yapmak isterdik ama izin gününe denk gelmedi."dedi Sinan. Oysa benim için kuru bir kekle kutlamaları bile büyük bir sürpriz olurdu. "Eee daha önümüzde çok zamanımız var onu da yaparız."dedi Parla gülerek. Ama yoktu.Askerdik.Her an göreve çağırılabilirdik.Gittiğimiz görevden sağ dönmeyebilirdik. "Asker adamız sonuçta yarın ne olacağını bilemeyiz."diye düşüncelerime tercüman oldu Göktunç.Haklıydı o yüzden kimse karşı çıkmadı. "Tamam be bu günü kötü düşüncelerle mahvetmeyin."dedim.Suratlarını asmalarına alışık değildim. Yine bir sohbet açılmıştı ve tim kendi içinde gülerek konuşuyordu.Onların bu haline gülümsedim. Biz böyleydik.Basen didişirdik ama eninde sonunda birbirimize gülerdik.Aileydik.Dışarıdan Sancak Timiydik belki ama biz bir timden fazlasıydık. Güzel güzel düşüncelerime dalmıştım ki gözüm Parla ile Göktunca ilişti.Birbirlerine pasta yediriyorlardı.Parla ile Göktunç iki yıldır birliktelerdi.Yakın zaman da da evlenmeyi planlıyorlardı. İyi anlaşıyorlardı.Parla Göktuncu bu iki yıllık süreçte hiç süründürmemişti.Göktuncu süründüren bizzat bendim. Çünkü Parla benim kız kardeşim gibiydi.Çocukluk arkadaşımdı.Öyle kolay kolay başkalarına vermezdim onu.Zaten evlenene kadar Göktuncu süründürmeye devam edecektim. Gözlerimi kısarak yanımda cilveleşen ikiliye baktım.Şuan uğraşacak birileri lazımdı bana.Hedefim ise tam karşımdaydı. "Göktunç,Bence sen çok yedin o kalorilerin yakılması lazım."dedim.Tedirgin gözlerle bana baktı. "Ne alakası var komutanım.Ben gayette formundayım."dedi ama yine de tedirginlik vardı. "Valla bilemem artık.Sen böyle yaptıkça göbekli dayılardan farkın kalmaz."Ona biraz yaklaşarak sır verecekmiş gibi kulağına eğildim. "Sonra Parla seni beğenmezse evde kalırsın benden demesi."dediğimde gülme mek için kendimi zor tutuyordum. Göktunç olmayan göbeğine bir de bana baktı.Sonra elindeki pasta tabağını bırakarak kollarını göğsünde birleştirdi. Yazık hemen kanmıştı.Parla'nın onu beğenmeyeceğine gerçekten inanmıştı demek ki ama Parla öyle biri değildi. "Minela,neden benim miniğimin morelini bozuyorsun."diye hayıflandı Parla.Minik bir kahkaha attım. "Miniğin mi? Bu mu minik."derken Göktuncu işaret ediyordum. "Minela!"diye uyardı Parla.Tamaaaam sanırım çiftlerin arasına fazla girmiştim.Omzumla Göktuncu omzuna vurdum. "Şaka yaptım şaka.Hemen alındın mı ?" "Alındım komutanım." "Koskoca adamsın sana hiç yakışıyor mu ?Hadi pastanı ye ben geldiğimde bitmiş olmazsa kulağını çekerim tamam mı Parla'nın miniği."diyip tekrar kahkaha attığımda kaşlarını çattı. "Komutanım!" Omuz silkerek pastadan bir dilim kesip tabağa koydum.Ve askeriyenin girişine yöneldim.Yanına gideceğim biri vardı. Hedefim olan kapıya geldiğimde iki kere tıklatıp içeriden 'gel' sesini duyunca içeriye girdim. Babam elindeki telefonla konuşuyordu.Beni görünce eliyle gel işareti yaptı.Hemen gidip pastayı masasına bırakıp koltuklardan birine oturdum. Telefonu kapattığında gülümseyerek ellerini birleştirdi.Masadaki pastayı işaret edip"Hayırdır özel bir gün mü?"diye sordu. "Timimizin yıl dönümüde.Bizimkiler sürpriz hazırlamışlar.Pastadan sana da getireyim dedim."dediğimde gülerek bana baktı. "Zahmet etmeseydin güzelim."diyerek arkasına yaslandı. "Aslında geldiğin iyi oldu bende konuşmak için seni çağıracaktım."dediğinde oturduğum yerde dikleştim. "Görev mi var ?" "Hayır görev yok.Zaten gözümden kaçmadı değil uzun zamandır sen ve ekibin izin kullanmıyorsunuz.En kısa sürede izin kullanın."dedi.Kafamı sallayarak geçiştirdim.Şuan asıl konuyu merak ediyordum. "En yakın zamanda izin almayı düşünüyorum zaten."dedim. "Asıl konuya gelecek olursak bu konu hakkında seni daha erken bilgilendirmem gerekiyordu."dedi.Pür dikkat onu dinliyordum. "Timine yeni bir asker geliyor."dedi ve çekmeceden bir dosya çıkarıp bana uzattı."Kendisi Kıdemli Üsteğmen bu dosya da tüm bilgiler var."dediğinde ben hala kendime gelememiştim. Benim timime yeni biri geliyordu... Sancak timi büyüyordu... "Beklemiyordum açıkçası."diye mırıldandım.Tabii ki bu duruma karşı çıkacak değildim ama hazırlıksız yakalanmıştım. "Eh biraz ani gelişti.Zaten yarın gelince tanışacaksınız."dediğinde her şey bir kaç saniye sonra kafama dank etti. Yarın mı geliyordu ? Bildiğimiz yarın mı yani? "Yarın mı ?Baba keşke daha erken haber verseydin bari."dedim.Yani yarın time yeni biri geliyordu ve ben Şuan öğreniyordum. "Çok takma zaten zamanla alışacaksınız.Sen şimdilik timini bilgilendir yeter."dediğinde kafamı salladım.Sanırım hala şoktaydım. "Minela,gelecek olan asker gerçekten çok başarılı.Dosyayı okuyunca göreceksin.İsmi Araz KIZILKURT.Onunla çok güzel başarılara imza atacağınıza eminim."dedi.Yine sadece kafa salladım. Araz KIZILKURT KIZILKURT vay be iyi soyadıymış... Sakince boğazımı temizledim.Oysa bu sakinliğim hiç iyi değildi çünkü sakin bir insan değildim. Masada ki dosyayı alıp ayağa kalktım. "Gereken bilgilendirmeyi ben yapacağım.İyi günler Albayım." Odadan çıktığımda elimdeki dosyayı sıkıca kavramıştım.Dosyayı okur muydum onu bile bilmiyordum. Telefondan gruba kısaca bir mesaj yazdım. Ben:Terasta toplanın.Önemli bir konu Kısaca yazdığım mesajla telefonu kapatıp terasa çıktım ve onları beklemeye başladım. Yaklaşık on dakika sonra hepsi toplanmıştı. "Hayırdır komutanım bir şey mi oldu ?"diye sordu Kaan.Derin bir nefes alıp onlara döndüm. "Az önce babamın yanındaydım ve bir şey öğrendim.Yarın timimize yeni bir asker geliyormuş."dediğimde hepsinden bir şaşkınlık nidası döküldü.Sanırım onlarda beklemiyordu. "Yarın mı ?"diye sordu Göktunç. "Rütbesi ne ?"diye ekledi Kaan. "İsmi ne ?"diye mırıldandı Parla. "Güzel mi ?"diye çok alakasız bir ses yükseldi ortamdan. Hepimiz bakışlarımızı sesin sahibine çevirdik.Evet,sesin sahibi sinandı. Bu ancak ondan beklenirdi zaten çünkü kendisi pek çapkın bir arkadaşımızdı. "Asker erkek!"diye hayıflandım.Yani güzel olsa ne olacaktı ona yürümeyi mi düşünüyordu. "Her neyse.Biraz geç haber verildi ama çok takmayın zamanla alışacağız.Dediğim gibi erkek ve kıdemli üsteğmen."diye kısaca açıkladım.Erkek kısmını özellikle vurgulamıştım. "Yani kendisini gelince göreceğiz artık."dedim.Saate baktım.Sanırım eve gitsem iyi olacaktı. "Ben şimdi çıkacağım aklınıza bir şey takılırsa sorarsınız ya da yarın kendisine de sorabilirsiniz."dedim ve yanlarından ayrıldım. Yol boyunca kendi düşüncelerim içinde boğulmuştum.Üç yıl sonra yeni biri gelmesi garip hissettiriyordu. Arabayı park edip binaya doğru yürüdüm.Güvenlikli bir sitenin beşinci katında oturuyordum.Binanın kapısına gelince yan tarafta duran nakliye arabasını görünce şaşırdım. Demek ki yeni birileri taşınıyordu.Binaya girip asansör tuşuna bastım ve asansörün gelmesini bekledim.İster istemez meraklanmıştım çünkü binada ki tek boş daire benim karşı dairemdi. Ama belki de biri çıkmış biri girmişti.Gerçi bunlar beni çok da ilgilendirmiyordu.Asansör gelince vakit kaybetmeden bindim.Ben askeriyeden çıkmadan önce bir kaç işim daha çıkmıştı bu yüzden eve gelene kadar saat sekizi bulmuştu. Normalde bu kadar yorulmazdım ama Şuan kafamı vurup yatasın vardı ki öyle yapacaktım.İçimden bir ses yarının yorucu geçeceğini söylüyordu Asansör durduğunda inip kendi daireme yöneldiğimde karşı dairenin kapısının açık olduğunu gördüm.Demek karşı komşum artık üç harfliler yerine bir insan evladı olacaktı. Evet,o evin boş olduğu zamanlarda bazen takırtılar duyuyordum.Yani sonuçta bende insandım korkabilirdim değil mi ?Ama artık bir komşum vardı. Evden çıkan adamları görünce gülümseyerek selam verdim. "Kolay gelsin."dediğimde kafa salladılar. "Eyvallah abla."dediler ve asansöre bindiler. Şaşırmadan edemedim bu saate kadar işlerinin bitmesi gerekiyordu.Ama onlar hala eşya taşıyorlardı.Yani binadakiler bundan rahatsız olmuyorlar mıydı ? Omuz silkerek kendi kapımı açtım.Sessiz yaptıkları sürece hangi saatte yaptıkları umrumda değildi. Eve girdiğimde derin bir nefes verip adeta koşarcasına odama girdim.Canım yatağımı özlemiştim.Onunda beni özlediğini biliyordum.Her yatağa nasip olmazdı benim gibi uyku sever insan evladı. İyi değilsin Minela.Acilen yatmalısın.diyen iç sesimi susturdum ama zordu. Üniformalarımı çıkarıp hızlı bir duş aldım.Rahatlamıştım.Banyodan çıktığımda üzerime gri bir eşofman altı ve beyaz bir tişört giydim.Ağustos atındaydık henüz kış gelmemişti ama az vardı gelmesine. Salona geçmeden önce mutfağa girip kendime bir kahve yaptım.Kendimi aç hissetmiyordum ki zaten çabuk acıkan birisi değildim. Salona geçip kendimi koltuklardan birisine attım.Evim küçüktü.Bir salon bir oda birde mutfak ha bir de küçük misafir odası vardı ama orasına abim tarafından el konulmuştu.Burada yaşamamasına rağmen. Babam her ne kadar onunla yaşamamı söylese de ben tek başıma yaşama konusunda ısrarcıydım çünkü yalnızlığı severim ta ki bir yere kadar... Sevdiklerimi görmeden dayanamazdım ki. Gerçi ben annemi görmeyeli 20 yıl olmuştu... Onu çok özlemiştim ama o ben daha ona doyamadan benden kopup çok uzaklara gitmişti... Kimse annemin yerini dolduramamıştı.Zorluk çekmiştim.Babam beni prensesler gibi büyütmüştü.Ama olmuyordu.Gerçi şimdi her şey daha kolaydı.Mesela beş yaşındayken hiçbir şey kolay değildi. Abim ve babam benim üzerime çok titrerdi çünkü ben annemin kopyasıydım.Bu yüzden onlar bensiz yapamazdı.Abinle her zaman tartışırdık ama o da bana kıyamazdı. Kahvemden bir yudum alarak düşüncelerimi dağıttım.Şuan önümde incelemem gereken bir dosya vardı. Hepsini incelemeyi düşünmüyordum ama önemli bilgilere bakacaktım. Dosyanın kapağını açtığımda ilk olarak görseliyle karşılaşmayı bekliyordum ama fotoğraf yoktu.Bilgileri okumaya başladım. İsim:Araz Soy İsim:KIZILKURT Yaş:28 Doğum Yeri:Rize Medeni durum:Bekar Rütbe:Kıdemli üsteğmen Görev yeri:İsviçre Son okuduğumda şaşırmadan edemedim.İsviçreden mi buraya gelmişti.Büyük ihtimalle gizli göreve gitmişti.Ama Rize'yle İsviçre arasındaki bağ gerçekten uyumluydu. İlk sayfa sadece kişisel bilgilerle doluydu.Diğer sayfalarda ise başarılarından ve görevlerinden bahsedilmişti.İki yıldır gizli görevde olduğunu da belirtmişlerdi. Dosyayı incelemeyi bıraktığımda yarım saat geçmişti bile.Saat dokuz olmuştu.Bence artık uyuyabilirdim. Odaya girip kendimi yatağa bıraktım ve sırıttım.İşte aradığım rahatlık buydu.Canım yatağım diye şakımama ramak kalmıştı yani. Gözlerimi yumup kendimi rahatlığa bıraktım.Tam uykuya dalacaktım ki oflayarak uyandım.Sanırım taşınma işlemi bitmemişti çünkü gürültü hala vardı. Hatta baştakiler oranla daha fazlaydı.Allah aşkına bu saatte taşınmak nedir ya ?Yataktan kalkıp koridora çıktım.Acaba uyarsam mı ?Yani bence sakince uyarabilirdim.Evet evet bunu yapabilirdim. Yapamazsın be kızım.Al bak işte yine belaya gidiyor.dedi iç sesim.Haklı değildi çünkü ben sakin bir insandım. Yalan koca bir yalan hemdee! Derin bir nefes verip kapıyı açtım ve evden çıktım.Tam zamanında çıkmıştım çünkü eve gelince gördüğüm adamlar eşya taşıyorlardı. "Pardon bakar mısınız ?"diye seslendiğimiz adamlardan biri bana döndü. "Buyur abla ?" "Acaba işiniz ne zaman biter.Yani saat geç oldu ve gürültüden rahatsız oluyorum."dediğimde bu sefer diğer adam konuştu. "Abla bizim yapabileceğimiz bir şey yok.Geç başlamak zorunda kaldık yarım saate biter zaten." "Anlıyorum da yani neden sabah devamını getirmiyorsunuz ? Ben yarın işe erken gideceğim ve uyumakta zorlanıyorum."dedim.Ciddi anlamda zorlanıyordum. Zaten ne aceleleri vardı ki.Sabahta devam edebilirlerdi.Ayrıca bundan tek şikayetçi olan ben miydim ya? "Dediğim gibi abla bizim yapacağımız bir şey yok.Sabaha kadar burası bitmeli."dediğinde ağzımı açacaktım ki aramıza başka bir ses girdi. "Hayırdır bir sıkıntı mı var?"diyen sesin sahibine döndüm. Dairenin önünde ayakta dikilen 1.90 boylarında bir adam vardı.Açık kahverengi saçları ve yeşil gözleri vardı. Yeşil gözler... Baya iyiymiş yalnız! "Evet vardı."diyerek tam karşısında durdum.Evet yeşil gözler iyiydi ama beni etkilemezdi.Bu sorun burada çözülecekti. Şahsen beni baya bir etkiledi...dedi içimdeki ses.Kafama vurmak istedim ama ortam müsait değildi. Adam soğuk gözlerle bana baktı."Nedir?"diye sorunca sesi de soğuk çıkmıştı.Üstelik o böyle davranınca kendimi düşman gibi hissetmiştim.Oysa ben buraya konuşup çözmeye gelmiştim. "Bakın beyefendi.Saat geç oldu ve gürültü var.Benim yarın erken kalkmam gerekiyor ve bilin bakalım buna kim engel oluyor.Tabii ki de siz.Sizden ricam mantıklı hareket edin ve kaldığınız işi sabah tamamlayın aksi takdirde bu kadar sakin kalacağımı sanmam.Ayrıca bu saatte taşınmak nedir yani.Belki ben rahatsız oluyorum insan bir sorar.Ayrıca neden insanları bu saatte çalıştırıyorsunuz yazıl değil mi çok ayıp yani yaptık-"cümlemi bitirmeden elini kaldırıp beni durdurdu. "Hanımefendi inanın bana konuşarak siz benim başımı daha çok şişirdiniz."dediğinde kaşlarımı çatıp burnumu havaya diktim. "Siz bana çok mu konuşuyor dediniz.Ne münasebet be ben oldukça mantıklı ve az konuşurum tamam mı ?"dedim."Ayrıca insan karşı komşusuna böyle davranmaz çok saygısızsınız."dedim. "Tamam hanımefendi biraz sabredin ve uzatmadan içeri girin işimiz bitince rahatça uyursunuz."dedi bıkkın bir nefesle. "O niyetmiş ya!Ben şimdi uyuyacağım yarın erken kalkmam gerekiyor diyorum nesini anlamıyorsunuz ki."dedim. "Mesleğiniz ne ?"diye sorunca afalladım. "Ne ?" "Bu kadar önemsediğinize göre ciddi bir mesleğiniz olmalı." "Benim mesleğimden size ne!"diye çemkirdiğimde derin bir nefes verdi. "Çattık ya!"dedi.Kaşlarımı çattım. "Bakın beyefendi ben şimdi evime gideceğim ve gürültü istemiyorum.Eğer beklerseniz yarım saate uyumuş olurum.Sizde ben uyuduktan sonra devam edersiniz oldu mu ?" "Olmadı."dediğinde işaret parmağımı ona salladım. "Bakın siz ısrarla anlamak istemiyorsunuz ama benim tersimi görmediniz.Ben belayı çok severim ve bulaşmaktan da çekinmem o yüzden hazır kibarca uyarıyorken bunu ciddiye almanızı tavsiye ederim."diyerek aramıza mesafe koydum. "Anlaşıldı mı yeşil gözlü beyefendi."dediğimde dudağının bir köşesi kıvrılır gibi olmuştu. "Yeşil gözlü beyefendi mi ?" "İsminizi bilmiyorum." "Öğrenmek mi istiyorsunuz?" "Hayır ne münasebet!" "Peki ben sizin isminizi öğrenebilir miyim?" "Öğrenemezsiniz!"dediğimde göz devirdi. "Tamam o zaman belayı seven hanımefendi lütfen evinize girer misiniz ?"dediğinde bir an önce bu anın bitmesini ister gidiydi. Ama bana niye bu kadar sert davranıyordu.Belki de yapısı böyleydi.Ama olmaz olsun du böyle yapı. Resmen öküzün tekiydi. Arkamı dönüp kendi daireme ilerledim kafam cidden oldukça doluydu daha fazla tartışamayacaktım. Daireme gidip kapıyı sertçe çarptım.Bu hayatta çok sevdiğim şeylerden birisi kapı çarpmaktı. Sinirli adımlarla odama ilerleyip yatağa girdim ve kendimi uyumaya zorladım.Zaten çok geçmeden uykuya dalabilmiştim. Bu süreçte ise binada ki gürültüler kesilmemişti. ************* Evden çıktığımda karşı dairenin kapısını görmemle bir küfür savurdum. Cidden o herif benim komşum mu olmuştu ? Ben böyle şansa yani... Kapıya en ters bakışımı atıp asansöre bindim ve aşağı indim. Askeriyeye vardığımda ekibi beklemek için yemek haneye girdim.Kısa bir mesaj yazıp hepsine buraya gelmelerini söylemiştim. Bugün içimde garip bir his vardı.Nedendir bilmiyordum ama sanki hayatımın dönüm noktası olacaktı bugün. Belki de yeni gelen askerle ilgili olacaktı.Kim bilirdi.28 sekiz yaşındaydı.Yani gençti aslında üstelik başarılıydı da. Kendi düşüncelerim içerisinde boğuluyordum ki araya bir ses girdi. "Komutanım günaydın!"dedi Göktuncun neşeli sesi.Şaşırmadan edemedim.Sabah sabah bu kadar neşeli olacak ne vardı ? Timin hepsi gelip masaya oturdu. "Hayırdır Göktunç ne bu neşe ?"diye sordum.Şahsen bende böyle neşeli olmak isterdim. "Komutanım niye neşeli olmayayım,"diyerek yanında oturan Parla'nın elini tuttu."Sevdiğim kadın yanımda bana gülümsüyor daha ne olsun."dediğinde yüzümü ekşittim. Eş zamanlı olarak parla eridiğini belli edercesine bir ses çıkarıp göktunca sarılmıştı. Şuraya kusacaktım yani bu kadar vıcık bir sevgiye ne gerek vardı ?Bir gün aşık olacağımı hiç sanmıyordum.Şahsen bu yeryüzünde beni hak edecek biri yoktu. "Tamam be cıvımayın siz de hemen gözümün önünde.Hint filmlerinde ki aşklardan farkınız yok!"dedim.Masada ki herkes güldü. "Komutanım böyle diyorsunuz ama aşık olduğunuzda sizi de göreceğiz."dedi Göktunç. Kaşlarımı çattım."Ben aşık olmayı düşünmüyorum."dedim.Zira bir kaç deneyimde bulunmuştum ve hepsinin içi boş çıkmıştı. "Bu sizin isteğinize bağlı değil ki aşk her an kapınızı çalabilir."dese de omuz silktim. Mümkünse benim kapımı hiç çalmasın. "Komutanım siz biraz gergin misiniz ?"diye sordu Kaan. Bunlar niye hep benim üzerimden konuşuyorlar yaa! "Yok ya ne alakası var gayet sakinim." "Yoksa yeni biriyle tanışmak istemediğiniz için mi böylesiniz ?" "Hayır dedim ya!Ben gayet sakinim!"dedim. Şuan resmen üzerime oynuyorlardı.Ben sakindim bir kere! "Karışmayın komutanıma öyle diyorsa öyledir."diye beni savunan Sinan'a gülümsedim. "İdolümsün adamım."diyerek ona yumruğumu uzattığımda gülerek yumruk yaptığı elini benim elime çarptı. "Eyvallah komutanım." Tim bir kaç dakika sonra yine başka konularda sohbet etmeye başladı. Ben her zaman ki gibi gülümseyerek onları izliyordum ki telefonuma bir mesaj düştü. Babam:Minela,sizi odama bekliyorum. Verilmek istenen mesaj netti.Sen ve timin odama gelin misafiriniz var. Derin bir nefes verip ayağa kalktığımda tüm gözler bana döndü. "Hadi bakalım kalkın.Babam odasına çağırdı."dediğimde onlarda ayaklandı.Biyük ihtimalle olayı çözmüşlerdi. Yemekhaneden çıkıp babamın odasının önüne geldiğimizde bir nefes verip kapıyı çaldım. İçeriden ses gelmesini beklemeden kapıyı açıp odaya girdim. Babam kendi masasında oturuyordu ve karşısında ki askere gülümsüyordu. Askerin sırtı bana dönük olduğu için yüzünü göremiyordum ama boyu en az 1.90 vardı ve geniş omuzları ne kadar kaslı olduğunun göstergesiydi. Adımlarım masanın önünde durduğunda askerin yüzünü tam anlamıyla henüz görememiştim. Yan siması bana birini çağrıştırıyordu ama çıkaramıyordum. "Hoş geldiniz.Araz bak işte bu da yeni timin."diyerek eliyle bizi işaret etti babam. İşte tam o sırada asker yüzünü bize döndü ki dönmez olaydı. Beni karşılayan ilk şey bir çift yeşil göz olmuştu. Yeşil göz mü ? Hani şu baya iyi olan yeşil göz mü ? Kahretsin! Bu adam... Yeşil gözlü beyefendi!
Evetttt bölüm sonu.Kısa yazmış olabilirim ama bölümü burada bitirmem daha uygun olurdu.Şimdi kitap hakkında yorumlarınızı alabilirim. Bu arada hikayede mantık aramayın.Askeriyenin nasıl işlediğini bilmediğim için tamamen kurgusal ilerliyorum o yüzden çok takmayın hjsvanaöa. Kalp atmayı unutmayın))
|
0% |