
Merhabalar sevgili okurlarım.
Size yeni bölümle geldim.
Okuyup yorumlarda buluşalım.
Oy ve yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim.
Hatalarım var ise affola.
Keyifli okumalar🌹
Şarkı/ SASA Agir Ketiye Dılemin
SENİNLE BEN NE YAPACAĞIM
SİYAM
Bir insan her şeyi nasıl eline yüzüne bulaştırır. İşte o ben oluyorum Mavişim'den istediğim şansı da ilk anda kaybettim. Üzerinde gelinliği çıkarmamı istediğinde bütün algılarımı kapattı.
İrademi yerle bir etti. Gelinlik o kadar çok yakışmıştı ki onu ilk gördüğüm anda üzerinden çıkarıp atmak istemiştim. Arkasını dönüp açmamı beklediğinde parmaklarım karıncalanıyordu. Açtığım her düğme beni daha çok onu arzulamaya itiyordu.
Yanlıştı,biliyorum. Ama Açela açmamı bekliyor beni nasıl bir ateşin içinde kavurduğunu bilmeden. O kadar çok düğmesi vardı ki sabrımın son kırıntıları ile oynuyor ellerimle tutup yırtma isteği doğuyordu. Daha fazla dayanamadım
"Açela çok mu aradın bu gelinliği yavrum aç aç bitmiyor." Dedim sıkılmış sitem dolu sesimle söylenip durdum.
"Sana özel kocacığım." Demesi yok mu gözlerimi devirmeme neden oldu. Başka bir zamanda olsaydık bırak bu düğmelerle uğraşmayı tek seferde açıp yırtardım. "Okyanus gözlüm şunu yırtsam çok üzülürmüsün? " Didem. Başını omzunun üzerinden çevirip bana baktı."Sakın zarar vermeye kalkayım deme."Dedi bu halimden eğleniyordu.
Bütün düğmelerini açtığımda çıplak sırtı ve beli açığa çıkmıştı. Onu arzuluyorum, sevip her bir zerresine dokunmak istiyordum. Çıplak omuzuna dudaklarımı bastırdım. Teninden yayılan kokusu bütün organlarıma nüfus etti. Çiçek ve vanilya kokusu şehvet duygularımı ortaya çıkarıyordu. Elleriyle göğüs bölgesini sıkıca tutuyordu. "Dokunmak yasak biliyorum ama öpmeme izin veremez misin Açela?" Parmaklarımın tersiyle çıplak olan belinden sırtına doğru hafif dokunuşlarla dokundum. Diğer omuzuna da bir öpücük kondurdum.
"Siyam bir anlaşma yaptık ona uy lütfen." Dedi ben den uzaklaşıp yönünü bana çevirdi. "Bu yaptığın kural ihlali." Evet bu yaptığım kural ihlaliydi ama kendimede hakim olamıyorum. Pürüzsüz beyaz tenine dokunmak şuan istediğim tek şeydi.
Yüzünün her bir detayını izledim. Gözleri ve dudakları benim kırmızı çizgimdi.
Onu öpmek saatlerce onunla bedeniyle kaybolmak istedim. Bana böyle bakması kendimi tutmama engel olmuyordu. Gözlerim karardı. "Sikerim kuralı da anlaşmayı da." Deyip kaybolmak istediğim dudaklarına yapıştım. Sert bir şekilde öptüğüm için bir adım gerileyip sırtı dolaba çarptı.
Bir elimi çıplak beline koydum. Bunu beklemediği için olduğu yerde dona kalmıştım. Her hangi bir tepki vermiyor öylece duruyordu. Oda benim gibi beni ister karşılık verir sanırken yanağıma değen ıslaklıkla beynimden vurulmuş döndüm.
Açela ağlıyordu. Onu öpmem ondan izin almadan ona dokunmam döktüğü göz yaşı her şeyi belli ediyordu. "Özür dilerim. Özür dilerim." Dedim onu orda bırakıp odadan çıktım. Ben ne yaptım bana güvenmesini isterken ona bunu yapmam kendimi iğrenç boktan bir herif gibi hissetmeme neden oldu.
Kendimi diğer odadaki banyoya attım. Kendime olan sinirim ve öfkemi üzerimdeki kıyafetlerden çıkarır gibi ustumdekileri çıkarıp soğuk suyun altına girdim. Havanın soğuk olmasına rağmen kendimi soğuk suyla yıkadım. Ellerimi duvar fayansına koyup bir süre soğuk suyun bedenime değmesini beni kendime getirmesine izin verdim.
Suyu kapatıp havluyu belime dolayıp çıktım banyodan kıyafetlerim Açela'nın kaldığı odada olduğu için oraya istemesemde gitmek zorundaydım. Açela'nın yüzüne bakacak yüzüm yoktu. Banyoda olması için dua ediyordum. Kapıyı tıkladım ses gelmedi bir kaç kez daha tekrar ettim, ses gelmeyince banyoda olduğuna kanaat getirip odaya girdim.
Düşündüğüm gibi Açela odada değil banyodaydı. Hızlıca dolabı açıp iç çamaşırı çıkarıp giyindim. Bir pantolon ve siyah bir tişört aldığımda banyoda duyduğum ağlama sesiyle olduğum yerde kaldım. Kendime olan öfkem daha çok harlanıp durdu. Kıyafetleri giyinip çıktım odadan.
Kendimi ahırda fırtınanın yanında buldum.
Kaldığı yerin kapısını açıp dışarı çıkardım. Ahırdan çıktığım gibi üzerine bindim. Yüzüme vücuduma sert şekilde çarpan soğuk havayla Fırtına'nın hızlı koşması bedenime nüfus eden sert hava birer iğne gibi battı.
Çiftlikten fırtınayla birlikte çıktım. Açela'nın döktüğü her göz yaşı nefesimi kesmeye yetiyordu. Uzun bir süre Fırtınayla gezdim.
Eve girip Açela'nın o üzgün halini görmek istemesem de bununla yüzleşmem yaptığım hatayı telafi etmem gerekiyordu.
Fırtınayı yerine bırakıp eve doğru ilerledim. İçeri girdiğimde burnuma gelen kokuyla ayaklarım mutfağa doğru gitti. Kapı önünde durmama sebep olan Açela'nın hazırladığı sofra oldu. Yüzüne baktığımda gözlerinin kızarıklığı kalbime bir ok gibi saplandı.
Ona üzülmeyeceği sözü veren ben ve yine onu üzen ben oldum. Kendime ettiğim bütün küfürleri hak ediyordum. "açsan geç otur senin içinde tabağa koydum." Dedi kırılgan çıkan sesiyle. Ben benimle konuşmamasını bekliyordum. Ama o beni yemek yemeğe çağırıyor. Şaşırmama neden oluyordu.
Açela'nın böyle sakinliği beni korkutuyordu. Bağırıp çağırmasını yeğlerdim. Benim için hazırladığı tabağın önüne oturdum. O tabağıyla ilgilenirken "Özür dilerim iznin olmadan seni öptüğüm için dokunduğum için." Dedim üzgündüm. Başını kaldırıp yüzüme baktı sonra bedenimi süzdü. " "Sen ben den bir şans istedin ve ben sana o şansı verdim. Ama bu yaptığın beni kırdı." Gözünden akan bir damla yaşla öldüm.
Kırgındı,üzgündü hafızası yeni yerine gelmişken ona düşünme süreci bile tanımadan yeni bir teklif sunmuştum. Her şeye rağmen o adımı atıp kabul etmişti. Ben ise aptallığım yüzünden her şeyi batırmıştım.
"Ben elimdeki o şansı da batırdım. Gitmek istersen gitmene izin vereceğim. Seni üzgün görmek istemiyorum. Buna ben sebep olmama rağmen dayanamıyorum." Dedim gerçekten üzgündüm gitmek isterse karışmayacaktım
"Düşünmek istiyorum bana biraz süre verirmisin?"Dedi.
"Ne kadar istersen kararın ne olursa olsun saygı duyacağım." Dedim saygı duyacaktım bu defa ona hiç bir şekilde şart koşmadan kendi istediğine önem verecektim.
Canım istemesede Açela'nın elinin değdiği şeyi yemek istiyordum. Sessizlik içinde ikimizde tabaklarımızdaki makarnayı bitirmiştik. Açela'nın elinin lezzeti çok güzeldi. Makarna sevmeyen ben o yaptığı için bitirene kadar yemiştim. "Eline sağlık çok güzel olmuş." Dedim.
Bana bakıp "Afiyet olsun." Dedi birlikte masayı ve mutfağı topladık. Ben içeri geçerken Açela yukarı yatak odasına çıkmıştı.
Salondaki koltuğa uzandım. Başımı koltuk kenarına koydum. Bir elimi başımın altına koyup gözlerimi kapattım. Bütün bu olanları düşünmeye başladım. Gitmek isterse ona izin vereceğimi söyledim. Ama ben onsuz bu saatten sonra nasıl yaşarım bilmiyorum. Kendimi çıkmaz bir sokakta gibi hissediyorum. Yönümü kaybetmiş bir türlü o çıkmaz sokaktan çıkamıyordum.
Gözlerim kapalı olduğu için üzerime örtülen örtünün nerden geldiğini anlamadım. Gözlerimi açmak istediğimde duyduğum sesle açmamaya karar verdim." Üşütüp hasta olacaksın hiç mi kendini düşünmüyorsun. Kısa kolluyla ıslak saçla dışarı çıkmışsın." Dedi kısık çıkan sesiyle burnuma dolan çiçek ve vanilya kokusunu ciğerlerime çektim. Eli tüy gibi alnıma dokundu.
"Ne yapacağım ben seninle gitmek istiyorum. Bir o kadar kalmak istiyorum ortada kaldım durdum." Eli alnımdan uzaklaştı. Duyduğum adım sesleriyle gözlerimi araladım. Merdivenleri çıkıyordu üzerime örttüğü örtüye sıkıca sarıldım.
Dudaklarımda bir kıvrılma peydah oldu. Bana karşı duyguları vardı bundan artık emindim. Sevmeseydi giderdi ama duyguları onu ikilemde bırakıyordu. Her şeye rağmen gelip beni düşünmesi ile örtüye sıkıca sarılıp uyudum.
******
Açela
Homurdanara gözüme vuran güneş ışığıyla uyandım. Yataktan doğrulup oturur pozisyona geldim. Ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. Komidinin üzerindeki saate baktım. Saat dokuz olmuş bütün gece uyumadığım dan sabaha karşı uyuya kalmıştım.
Başımda koca bir ağrıyla sanki bütün gece içmiş akşamdan kalma bir baş ağrısı vardı.
Yataktan çıkıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp diğer işlerimi hallettim. Saçlarımı dağınık bir topuz yapıp çıktım. Üzerimde pijama takımıyla aşağı indim.
Salona bakındım Siyam'ı en son koltukta uyuyor şekilde bırakmıştım.
Odada değil hatta örtüyü katlayıp kenara bırakmıştı. Nerde olduğunu merak ettim. "Hay ben senin." Duyduğum sesle yönümü mutfağa çevirdim. Mutfak kapısında gördüğüm görüntüyle dudaklarım kıvrıldı.
Kollarımı bağlayıp omzumu kapıya dayadım. Siyam'ı keyifle izlemeye başladım. Ne mi yapıyordu? Ocak başında tavadaki omlet çevirmeye çalışıyordu. Masayı çok güzel bir şekilde hazırlamıştı kahvaltılıkları.
Onu izlemek bütün keyfimi yerine getirmişti. Bir ağaya göre gayet iyiydi mutfakta. Omleti tavadan alıp tabağa koydu. Beni hala fark etmemişti. Kısık seste müzik sesi geliyordu. Ama benim anladığım dilde değildi. Galiba kürtçe bir şarkıydı.
Omletide masaya bırakınca benim varlığımı fark etti. Hemen kendime çeki düzen vererek içeri girdim. "Günaydın." Dedi. "Günaydın." Masaya geçip oturdum. Siyam'ın bakışları üzerimde oyalanıyordu.
"Ne zamandır buradasın?" Diye sordu.
Omuzumu indirip kaldırdım. "Yeni geldim. Sen ne zaman uyandın?" Dedim ocaktan birer çay doldurup önüme koydu. Kendi bardağını da koyup karşıma oturdu. "Uyku tutmayınca erken uyandım. Sonrada kahvaltı hazırladım." Bir yudum içtiğim çayın tadı biraz farklı geldi.
"Eline sağlık bu çayın tadı biraz tuhaf acı gibi." Dedim başını sallayıp çayı işaret etti. "Kaçak çay güzelim ondan farklı gelmiştir. İçemem dersen hemen aldırmayım senin oralardan." Dedi elimdeki çayı bıraktım. "Hayır diyemeyeceğim bizim çay daha güzel bir kere hem siz niye içiyorsunuz ki kaçak çay?" Tabağıma bir parça omlet koydum bir kaç tane zeytin ve bir parça beyaz peynir koydum.
"Burada yıllardır içiliyor. Başta sirilanka, ırak, Suriye ve İran’dan olmak üzere yıllardan beri Türkiye’ye kaçak yollarla gelerek adını duyuran bir lezzetin hikayesi. Kaçak çay aynı zamanda bir tarihin hikayesi. Kaçak yollarla geldiği için adı kaçak çay olarak kalan dökme çaylar ithalat ve resmi yollardan geliyor olsada adı yine de kaçak çay. İthal yoluyla gelen bu çay Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesinin büyük bir çoğunluğunda kullanılıyor. Doğu’da demlenen her demlik kaçak çayla tanışıyor. Kaçak çayın lezzetine alışamayanlar ya da ağır bulanlar ise kaçak çayı Rize çayı ile karıştırma yoluna gidiyor. Çay sofralarda bir lezzet olmanın yanı sıra tarihin ve kültüründe en önemli unsurlarındandır." Yine bir tarih rehberini ortaya koydu.
"Bana acı geldi yinede zevk ve tat meselesi her kes istediğini içebilir." Kahvaltıya devam ettim. Dün olanlardan sonra normal bir şekilde konuşup kahvaltı yapıyorduk. Ne kadar kızsam da onunla konuşmak vakit geçirmek hoşuma gidiyor.
"Kahvaltıdan sonra konağa dönelim mi? Bizimkiler Trabzon'a dönecekler onları görmek istiyorum." Dedim kömür karası gözlerinin içinde bir ışıltı gördüm. "Olur gideriz. Sen karnını doyur çıkarız sonra." Kahvaltıma döndüm.
Bir süre sonra kahvaltı yaptığımız ortamı toplayıp odaya çıktım. Pijama takımını çıkardım. Üstüme siyah dar pantolon ve mavi v yaka bir kazak giyindim. Saçlarımı açık bırakıp sadece nute rujumu ve nemlendiricimi sürdüm.Siyah botumu giyinip siyah kabanımı ve çantamı alıp aşağı indim.
Siyam da üzerine siyah kot ve üzerine oturan siyah gömlek bütün vücut kaslarını ortaya çıkarmıştı. Siyah kabanını alıp birlikte çıktık. Benim için kapımı açıp oturmamı bekledi. "Teşekkür ederim." Dedim başını önemli değil der gibi sallayıp kapımı kapattı.
Emniyet kemerimi takana kadar oda kendi yerine oturmuş kemerini takmıştı. Arabayı çalıştırıp konağa doğru ilerledik. Bir saate yakın süren yolculuğumuzda ne ben konuştum nede o sadece radyoda çalan şarkılar bize eşlik etmişti.
Konağın önünde duran arabadan inmeden önce Siyam "Açela biliyorum kırgınsın ama konağa girerken hiç bir şey yokmuş gibi yapabilirmiyiz. Ailen biliyor ama benim ailem bunların hiç birini bilmiyor. Bilmelerini de istemiyorum senin üstüne daha çok gelmelerini istemiyorum. Benim olduğum yerde kimse sana bir şey diyemez ama yanında olmadığım vakitler canını sıkmalarını istemem." Dedi ailesinin bilmediğini biliyordum. Onların karşısında Siyam hep beni korumuştu bende onların yüzüne baka baka Siyam dan vazgeçmeyeceğimi söylemiştim.
Bizim aramıza kötü olabilirdi. Burda olduğum sürece onlara iyiymiş gibi görünmem gerekiyordu. "Tamam ama sadece elimi tutabilirsin. İlerisini şuan istemiyorum." Dedim "Teşekkür ederim." Dedi birlikte arabadan indik. Yanıma gelip elimi tuttu. Elleri sıcacıktı benim ellerimin aksine.Derin bir nefes alıp birlikte konağın içine girdik.
İçeri girince bizi yardımcıları Songül abla karşıladı. "Hoş geldiniz ağam hanımım." Dedi "Hoş bulduk Songül abla bizimkiler nerde?" Dedim Siyam dan önce konuştum. "Yukarıda büyük salondalar Sultan hanımın yanındalar." Dedi "Teşekkür ederim Songül abla." Dedim Siyam'la birlikte üst kattaki salona çıktık.
"Songül ablayla iyi anlaştınız." Diyen Siyam'a tebessüm ettim. " İyi kadın bana da iyi davranıyor sevdim Songül ablayı." Yüzüme baktı."Oda seni sevdi iyidir Songül abla yıllardır bizimle yaşıyor." Deyip salon kapısını açıp içeri girdik. Ellerimiz bir birinden ayrılmadan girmiştik. Bütün gözler bizim üzerimize döndü.
Kendimi biraz tuhaf hissetmedim desem yalan olur. Bakışlar gerilmeme neden oldu. Siyam'ın elini bırakıp önce dedem ve nenemin yanına gittim ellerini öpüp yanaklarına sulu bir öpücük kondurdum. "Nasılsınız dedem,nenem?" Onlara hala kırgın olsamda sevgim sonsuzdu.
"Eyidur kizum sen nasulsun asul onu de?" Güldüm neneme "iyim nenem ama siz gidiyor sunuz diye üzgünüm." Gidiyorlardı ailem ve arkadaşlarım bugün Trabzon'a dönüyordu. İçimde bir burukluk vardı. Siyam'dan zaman istedim ama ailemle gitmek için istememiştim.
Onları uğurlamak burda yalnız kalmak beni hüzünlendiriyordu. Sultan babaannenin yanına gidip onunda elini öptüm. En güzel gülümsemesini bana sunarak "Güzel gelinim hoş geldin?" Dedi ellerimi bırakmadan yanına oturttu. "Hoş buldum Sultanım çok mu özledin beni?" Gülüşüne karşılık vererek. "He ya çok özlemişem varlığına hemen alışmışam." Dedi yanağına bir öpücük kondurdum.
O sırada Siyam'da dedem ve nenemin elini öpmüş yanıma gelmişti. "Sultanım vallahi alınıyorum artık. Gelinini gördüğün günden beri kapının dış mandalı olduk." Yalancı bir sitemle oda gelip babaannesinin elini öptü.
"Gelinim özeldir,kıymetlidir." Dedi Siyam'a sıkıca sarıldı. "Üzeni de beni bulur karşısında." Deyip bana göz kırptı.
"Yenge bu saatten sonra sırtın yere gelmez. Babaannem arkanda duruyorsa sana ilişen iki kere düşünsün." Diyen Robar'a "Buna sende dahilsin biliyorsun dimi?"Dedim "Sen yengelerin bir tanesisin babaannemden sonra bende arkandayım." Dedi minnetle baktım onada dün olanları oda öğrenmişti.
Benide çok güzel sahiplenmişti. Ayağa kalkıp Hüseyin babanın yanına gidip onunda elini öpmek istedim ama izin vermedi onun yerine sıkıca sarıldı. "Özür dilerim güzel gelinim seni üzdüysem affet. Oğlumun baştacı benimde baş tacımdır." Dedi kollarımı sıkıca doladım boynuna "Ne özrü baba sen bana bir şey yapmadın ki unutalım geçmişi."Dedim gözümden bir damla yaş aktı. Kollarından çıkıp göz yaşımı kimse görmeden sildim.
Ayfer hanıma gittim elini öptürmez diyede tereddüt etmedim değil. Yinede elini öpüp geri çekildim. Çünkü bakışları ilk gün ki gibi düşmanca bakıyordu. Burda aileme ayıp olmasın diye öpmeme izin vermişti.
Kızlar ve Göktuğ'un yanına gidip aralarına oturdum. Göktuğ bir elini omuzundan atıp beni kendine çekti. Saçlarıma bir öpücük kondurdu. "İyimisin ablam?" Kısık sesle sormuştu. Bakışlarımı ona çevirdim dudaklarıma tebessüm yerleştirip "İyiyim sadece siz gideceksiniz diye üzgünüm." Dedim.
"Senide götürelim ablam zaten hiç bırakasım yok. Gel gidelim evimize." Bakışlarında ciddiyet vardı. "He geleyim sonra Mardin peşime düşsün hanım ağa gitti diye." Bu söylediğime kahkaha attı. Odadaki her kesin gözü bize dönmüştü.
"Enişte bir şey diyeceğim şimdi ben ablamı alıp götürürsem ne olur?" Dedigi an Siyam'ın gözleri korkuyla bana baktı. "Gitmek mi istiyor?" Dedi kısık çıkan sesiyle. "AA yok yani şöyle şimdi ben ablama bizimle gel dedim. Ama o Mardin'i peşime takamam hanım ağa gitti diye Dedi. Götürsem böyle bir şeyle karşılaşırmıyım?" Göktuğ cevaptan çok eğleniyordu.
"İstersen dene bir gör aslanım daha kapıdan çıkmadan konaktakiler peşine takılır." Dedi gülümsemesi solan kardeşime bakıp yüzüme kocaman bir gülümseme kondurdum. "Ne oldu kardeşim? Bi kızardın sanki?"Dedim benimle birlikte Duru ve Birsen de güldüler.
Bir süre daha hep birlikte sohbet edip konuşmuştuk. Ailemin gitme vakti yaklaşınca içime hüzün çökmüştü. Valizlerini indirip arabaya yerleştireceğini üzgün gözlerle izledim.
Elbet bir gün evlenip gidecektim ama bu kadar uzun bir mesafeyi hiç birimiz tahmin etmemiştik. Buda hayatın bizim için uyarladığı oyunuydu.
Kaderimiz bizi nereye götürür bilemeyiz bazen sadece olacakları takip edersin. Oluruna akışına bırakmak en doğrusu oluyor.
Ailem önce Siyam'ın ailesi ile vedalaştı. Sonra yanıma geldiklerinde burda değil hava alanında onları uğurlayacaktım.
Siyam'ın arabasına ben dedem ve nenem bindik. Robar da kızları ve Göktuğ'u aldı.
Biz önde onlar arkamızda yola koyulduk. "Siyam oğlum." Diye seslendi dedem. Nenemle arkada oturduğumuz için başımı onun omuzuna koymuştum."Efendim Reşit dedem" Dedi. Dedem derin bir nefes alıp yönünü hem bizi hem Siyam'ı görecek şekilde döndü.
"Siz aranızı düzelttiniz mi bilmiyorum. Ama kızım elini tutmuşsa barışmış gibi duruyorsunuz. Senden tek bir şey istiyorum kızımı yavrumu üzme o bize annesinden babasından emanet ben senin güzel yüreğini gördüm. Torunumu verdim. Ölümlü dünya bugün varız yarın yokuz. Ardımızda bıraktığımız iki torunumuz olacak onlar kendine baka bilir ama artık sende bizim evladımızsın. Torunlarımı koruyup kolla onları üzme en çok torunuma değer ver Goktug erkek ama Açelam adı gibi saf kırılgan bir çiçek gibi üzme onu kırma." Dedi bütün gün tutmaya çalıştığım göz yaşlarım akmaya başladı.
Bana döndü dedem." Aynı şekilde söylediklerim senin içinde geçerli Açelam. Madem kocanın elini tuttun bırakma sıkıca tut. Kocanı ailesinin yanında başını ezdirme bizim sana öğrettiğimiz gibi saygıda kusur etme. Sev kocanı say. Oda seni sevip saysın aranızda saygıyı korumaya bakın ki evliliğinin uzun sürsün. Biriniz fevriyken diğerinin sakın olsun. Bazen sen alttan al bazen o alsın. Evinize odanıza küs girmeyin. Aranıza başkalarının görmesine izin vermeyin. Sizi önce Allah'a sonrada bir birinize emanet ediyorum. Bir ömür mutlu olun yavrularım." Dedi.
Eline uzanıp bolca üst üste öptüm. "Reşit dede söylediğin her şeyi dikkatlice dinledim. Kulağıma küpe ettim. Torununuz başımın tacı evimin huzuru, neşesi sol tarafım. O beni istediği sürece onun kölesi olmaya razıyım. Gözünüz arkada kalmasın." Dedi kalbimi feth eden kocam.
"Sen merak etme dedem siz iyi olun ben iyiyim." Dedim havaalanına gelmiştik bile. Arabadan inip valizleri çıkardık. Sırayla hepsiyle vedalaştım. "Kızım bizi çok özle hasretimize dayanama ki gel kocanın uçağı var nede olsa." Diyen Duru'ya göz yaşları içinde gülümsedim.
"Sizde gelin özleyince." Dedim. Göz yaşlarım Göktuğ'u görmemle daha çok akmaya başladı. "Ablam ablaların gülü seni çok seviyorum. Her zaman yanındayım. Seni üzeni doğduğuna pişman ederim. Kendine dikkat et olur mu?" Kollarının arasına sıkıca sarıldı.
"Şempanzem kurban olurum sana. seni çok seviyorum beni merak etme. Okulunu bitir mezuniyetini dört gözle bekliyorum. Gururum gurur kaynağım." Dedim yanaklarını öpüp yolcu ettim. Hepsini onlar uçağa gidene kadar hıçkırarak ağladım. Siyam beni kollarının arasına aldı. Saçlarımın arasına öpücük kondurdu. "Ağlama kurban oldum ağlama içim gidiyor her bir göz yaşına." Burnuma dolan kokusuna daha çok sığındım göğsüne.
"Gitmiyorum üç ay daha seninleyim bu şansını iyi değerlendir Siyam ağa bir daha bu şansı bulamayabilirsin." Dedim. Gitmiyorum ona verdiğim şansı değerlendirmesini görmek istiyorum.
Yüzümü avuçlarının arasına alıp "Ölürüm sana okyanus gözlüm. Efulim." Alnıma bir öpücük kondurdu.
Veee bir bölümün daha sonuna geldik.
Oy ve yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim.
Haftaya görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 48.01k Okunma |
3.57k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |