
Merhabalar yeni bir bölümle geldim.
Okuyup yorumlarda buluşalım.
Yıldız ve yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim. O kadar emek veriyorum. Sizlerde bana motive olarak oy ve yorum atmayı unutmayın.
Hatalarım var ise affola.
Keyifli okumalar seviliyorsunuz 🥰🌹
ACI VE KORKU
Ölüm korkusunu ilk annem ve babamda yaşadım. İkinci korkum nenem dedem veya Göktuğ'a bir şey olma ihtimali benim gizli korkumdu. Alp ile kaza geçirdiğimde kendi ölümümden korkmamış ama geride bıraktıklarıma bırakacağım acı işte o en büyük korkum olmuştu.
Şimdi öyle bir acı yaşıyorum ki tüm hücrelerimden birer parça koparıyorlar sanki. Ellerimde kana baktıkça içim daha çok acıyordu. Karşımdaki duvara boş boş bakıyor, etrafımda olan bütün seslere kulaklarım kapanmış bir şekilde sadece bekliyordum.
Yaşadığım en güzel günü bir anda en korktuğum güne çevrildi. Kollarımda kanlar içinde gözlerini kapatan sevdiğim adamı öyle görmek ve hiçbir şey yapmamak ölümden beterdi.
Göğüs kafesim sıkışıyor nefes alamayacak haldeydim. Kanlı ceketini kollarıma alıp bağrıma bastırdım. Siyam'ın kokusuna kanının kokusuda bulaşmıştı. Gözlerimi kapattım. Gelecek güzel bir haberi saatlerdir bekliyorum.
Ambulans gelene kadar kalbi bir kez durmuştu. Onu o an kaybettiğimi düşündüm. "Siyam hayır bunu bana yapma." Diye kalp masajı yapmaya başladım. Nabzını alamıyorum. "Beni bırakırsan seni birde kendi ellerimle öldürürüm anlıyormusun bana senin acını yaşatma!" Ard arda göğsüne masaj yapıp durdum. Göz yaşlarım onun solmuş yüzüne akıp duruyordu. Nabzını bir daha kontrol ettim. Ama yine alamadım. Bütün gücümle kalbine masaj yapıp durdum.
Dudaklarımı onun dudaklarına götürüp suni tenefüs yapmaya başladım. Tekrar kalbine masaj yaptım. "Aç şu lanet gözlerini bana dön Allah'ın cezası." Diye bağırdım. Durmadan masaj yapmaya devam ettiğim vakit ambulansın sesi yaklaşmıştı.
"Siyam dayan ne olursun beni bırakma kendini bana sevdirip terk edemezsin beni seninle sınama yalvarırım Allah'ım onu bana bağışla." Ağlamalarım çoğaldı. Sağlık ekibi hızlıca yanıma geldiler.
"Kalbi durdu. N'olur yardım edin. Şok cihazını getirin. Onu kaybedemem." Dedim masaja hala devam ediyordum. Kendimi öyle kaybetmiştim ki sağlıkçı arkadaşlara izin verememiştim. "Hanım efendi bırakın nabzını alıyoruz. Hemen hastahaneye götürmeliyiz." Deyince gülerek onlara baktım. Emin olmak için bir kezde ben baktım. Geliyordu nabzını hissediyordum.
Hem ağlıyor hem gülüyordum. Hızlı bir şekilde sedyeye yatırıp ambulansa taşıdılar. Robar koşa koşa yanıma geldi. "Yengem abim sen nasılsın?" Kollarımı tutuyordu. Bir anda boynuna sarıldım. Hıçkırarak ağladım. "Yengem korkutma beni..." sesinde korku vardı.
"A-abin ölüyordu. Kollarımda ölüyordu." Devamını getiremedim. Ağlamam şiddetlendi. Ölüyordu kalbi durmuştu. Kollarımda canımdan can gidiyordu.
"İyi ama dimi şimdi?" Dedi. Kollarımı boynundan çektim. "Bilmiyorum gidelim Ambulansa taşıdılar benim onlarla gitmem gerekiyor." Deyip yalpayarak ambulansa yetiştim. Kendimi içine atıp kapıları kapattılar. Ellerini sıkıca tutup dudaklarıma götürdüm. Hastahaneye kadar ellerini bırakmamıştım.
Hastahaneye girer girmez Onu ameliyata almışlardı. Ve şuan üç saattir ameliyathane nin önünde içerden çıkacak güzel bir haber bekliyordum. Kurşun sırtından iç organlarına zarar vermişti. Dışarı çıkmamış kara ciğerinin bir parçasını parçalamıştı. Durumu o yüzden çok ağırdı. Benim ilk yaptığım müdahale nedeniyle hem kanamayı durdurmuş... Hem kalbinin yeniden çalışmasına neden olmuştum.
"Yengem hadi kalk elini yüzünü yıkayalım." Diyen Robar'a baktım. Robar geldiğimiz dakika ailesine haber vermişti. Hepimiz oturmuş bir haber bekliyorduk. Robar hiç yanımdan ayrılmamış destek olmuştu. İçerde ölümle cebelleşen abisi varken bile dik durup bana destek oluyordu.
Onu Göktuğ gibi görüyordum. Burda en büyük destekçim ve sırdaşım oydu. Benimle yaşıt olmasına rağmen bir abi gibi şefkatini benden esirgemiyordu. "Olmaz önce bir haber almam lazım. Onun iyi olduğunu öğrenmeden hiç bir yere gitmeyeceğim." Bu konuda kararlı olduğumu görünce kanlı ellerimi avuçlarına koydu. Önümde dizlerimin önüne çöktü.
"Yenge yapma böyle abim çıkacak. Ona hiç bir şey olmaz güçlüdür benim abim. Bu kurak toprakların ağası öyle kolay kolay yenilmez." Dedi beni ikna etmeye çalışıyordu. "Biliyormusun dün bana en güzel bir günü yaşattı. O kadar mutluyduk böyle bir sonu hiç düşünmemiştim. Kollarımda cansız bedenini görünce o an onunla ölmek istedim." Dedim göz yaşlarım usulca akıp duruyordu.
"Daha güzel günleriniz olacak. Abim sağ salim buradan çıkacak siz daha çok mutlu günler yaşayacaksınız. Şimdi abimin sana ihtiyacı var. Seni böyle üzgün bitmiş bir şekilde görürse canımızı okur hadi Yengem gel elini yüzünü yıkayalım." Bir abi edasıyla konuştu. Bu defa direnmedim beni ayağa kaldırıp koluma girdi.
Zelal'e döndü."Zelal gel abim yengemle lavaboya git elini yüzünü yıkamasına yardımcı ol." Deyip yürümeye başladı. Zelal de diğer koluma girip lavaboya doğru ilerledik. "Siz içeri geçin ben burda bekliyorum." Başımı salladım aşağı yukarı. Zelal ile birlikte lavaboya girdik. Aynanın karşısında yüzümün halini görünce gözlerim yeniden yaşlarla doldu. Siyam'ın kanları yüzümde saçlarımda boynumda yer yer elbisemde en çokta ellerimde. Suyu açıp elimi yüzümü iyice yıkadım. Boynumu ve saçlarımı da temizleyebildiğim kadar temizledim.
Zelal'de elini yüzünü yıkayıp birlikte dışarı çıktık. Robar kapıda bizi bekliyordu. "Daha iyimisin Yenge?" Dedi. "İyiyim teşekkür ederim." Deyip yeniden ameliyathanenin önüne geldik. Birden öfkeyle önümde duran Evin'le olduğum yerde kala kaldım. "Hepsi senin yüzünden oldu. Senin yüzünden korumasız çıktı. Aklını bulandırdın onu tuzağa çektin." Diye üzerime doğru atladı.
Duyduklarım yetmezmiş gibi bir de elini kaldırmaya yeltendiginde bana vurmak için kalkan elini bileklerinden sıkıca tuttum. "Bana bak zaten canım burnumda birde sen boş boş konuşup tepemi attırma. O eline koluna sahip çık yok hiç istemediğim şeyi üzerinde denemek zorunda kalırım." Diye bileğini sertçe ittim. Omzuna çarparak onu yolumdan çektim.
Ama laftan anlamayan kız olduğumuz ortamı umursamadan yine konuşmaya başladı. "Sen kendini ne sanıyorsun? Yalan mı sen onun aklını bulandırmadın mı? Seninle tek başına nereye gitti korumasız hiç kimseyi yanında istemeyecek kadar onu bu hale getirmedin mı?" Yeminle bu kız elimde kalacaktı.
Tekrar ona döndüm. İşaret parmağımı yüzüne doğru salladım. "Benim damarıma basıp durma kimsin demem seni öyle bir hale getiririm aklın şaşar. Şimdi defol git ayak altında durup pislik yapma." Diye göğsünden itip oturma yerine geçtim. Jehat Evin'in kolundan çekiştirip zorla koridorun sonuna götürmüştü.
"Kız haklı değil mi? Oğlum senin yüzünden vuruldu." Öfkeyle bakan Ayfer hanıma hüzünle baktım. "Ben bir şey yapmadım bunu hepiniz biliyorsunuz? Ama yok size öfkenizi kusacak bir günah keçisi lazımdı değilmi? " Dedim.
"Ayfer yeter kızın ne suçu var. Siyam bu güne kadar kimin dediğini yaptı. Istemediyse vardır bir nedeni şimdi boşuna kıza öfke kusma. Oğlum içerde can çekişiyor. Açela kızım olmasaydı şimdi oğlunun mezarı başında olurdun." Diyen Hüseyin babanın söyledikleri Ayfer hanımı susturmaya yetmişti.
Bir kaç dakika sonra ameliyathanenin kapısı açıldı. Yerimden hızlıca kalkıp içerden çıkan doktorun yanında aldım soluğu. Benimle beraber Hüseyin baba, Ayfer hanım ve Robar doktorun karşısında duruyordu.
Bize verebilecek güzel bir haber için gözlerinin içine baktım. "Siyam kocamın durumu nasıl?" Diye ilk söze giren ben oldum. Kırklı yaşlarında olan kahve gözlü erkek doktorun dudaklarından çıkan sözlerle derin bir nefes aldım.
"Hastamız çok zorlu bir ameliyat geçirdi. Buraya gelmeden önce kalbi bir kez durmuş. Sizin yardımınız sayesinde yeniden hayata dönmüş. Bize geldiğinde sırtından vurulmuştu sırtından giren kurşun ne yazık ki kara ciğerinin bir parçasını parçalamıştı.
O parçayı ameliyat ederek bir bölümünü almak zorunda kaldık. Durumu şuanlık stabil. Ameliyatı iyi geçti ama hayatı tehlikesi devam ediyor. 48 saat yoğun bakımda olacak. 48 saat sonra durumuna bakıp ona göre uyandıracağız. Geçmiş olsun." Deyip yanımızdan uzaklaşmadan "eşimi görebilirmiyim lütfen sadece bir kaç dakika!" Dedim.
"Sadece bir kişi beş dakika görebilir. Hemşire hanım size yardımcı olsun."
"Çok teşekkür ederim." Dedim yuzumde hafif bir tebessümle hemşireye döndüm.
Ama aklıma gelen şeyle Hüseyin babaya baktım. "Sen gir kızım biz daha sonra gireriz yanına." Demesiyle kollarımı sıkıca sardım beline "Teşekkür ederim baba." Dedim.
"Hadi geç kızım Oğlum seni bekliyordur." Dedi kollarımı belinden çekip minnetle baktım. Hepsini ardımda bırakarak hemşireyle birlikte yoğun bakım ünitesine girmeden önce maske ve önlüğü giyinip içeri girdim.
"Sadece beş dakika." Dedi hemşire beni bırakıp kendisi dışarı çıktı. Odaya girdiğimde makinelere bağlı hareketsiz bir şekilde yatan kocamın yani başında doğru ilerledim. Yüzüne baktığımda yüzünün rengi solmuş dudaklarının rengi gitmişti. Elimi sol elinin üzerine bıraktım. Göğüs kafesine bağlı kablolar ve duyulan kalp ritim seslerine yüzündeki oksijen maskesine alıp verdiği nefesle buğulaşan maskeye bile şükreder oldum.
Nefes alıyordu. Yaşıyordu. Kalbi çalışıyordu bu nasıl bir nimetti. "Ben geldim. Senin bana geldiğin gibi bende sana geldim." Üzgün çıkan kısık sesimle fısıldadım. Sağ elimle alnına dökülen saç tutamlarını geriye doğru çektim. Benim kocam bakımına giyimine özen gösteren ve temizlik konusunda takıntılı olacak şekilde huyları vardı.
"Sana sedyede hareketsizce yatmak hiç yakışmadı. Bir an önce uyanıp bana dönmen gereken konular var." Elimin altındaki elinin üzerini baş parmağımla okşamaya başladım. Bunu ona yapmak çok hoşuna gidiyordu. Temas bağımlısı gibi bir şey ne zaman yanında otursam serçe parmağımı işaret ve baş parmağıyla okşardı. Bende baş parmağımla elinin tersini daireler şeklinde okşardım.
"Biliyormusun senin bana anlatmadığın bir hikaye var. Onu senin dudaklarında çıkacak her kelimeye ve sesinden duymak istiyorum. Uyan ki anlatabil. Bunu bana borçlusun. Seni bulmuşken kaybedemem anlıyorsun dimi beni?" Elini kaldırıp dudaklarıma götürdüm. Parmaklarının her birini öptüm. Avuç içine bir çok öpücük bıraktım. Avuç içine yüzümü yerleştirip yatakta gözleri kapalı olan ruh eşime baktım.
"Siyam beni senin sıcaklığından mahrum etme. Gözlerini aç ki senin o kömür karası gözlerine doya doya bakayım ben bu halini hiç sevmedim. Seninle daha yaşayacak bir sürü anımız var. Beni sensiz bırakma bu saatten sonra senin olmadığın bir hayatta yaşamak bile istemiyorum." Gözümden bir damla yaş aktı.
Hemşire gelip çıkmamı istedi. Bir kez daha Siyam'a baktım. Kulağının yanına yaklaşıp. "Beni bırakmadığın için teşekkür ederim. Seni seviyorum Siyam. Beni çok bekletme seni bekliyorum." Dedim alnına bir öpücük bırakıp yoğun bakımdan çıktım.
******
"Yenge Allah aşkına hadi eve geçelim. Biraz dinlen yine geliriz." Diyen Robar'a ters bakış attım. "Beni rahat bırak Robar hastahanede olmak daha iyi geliyor. Hastalarımla da ilgileniyorum." Gözlerini deviren o oldu bu defa.
İki gündür hastahanede işimin başındayım. Bir yandan hem Siyam'a yakın hemde işimin başında oluyordum. Ama Robar ve Hüseyin baba bu halime sitem ediyorlardı. Geceleride burda olduğum için söylenip duruyorlardı. Konağa sadece duş alıp üzerimi değiştirmek için gidiyordum. "Yenge düşüp bayılacaksın abim uyandığında seni böylemi görsün?" Molada olduğum andan beri yanımda oturup söylenmesi artık sinirimi bozuyordu.
"Seni kovmamı istemiyorsan sus Robar iyiyim ben. Bir yere gitmeyeceğim." Dedim elime sıkıştırdı pakete baktım. "Tamam ısrar etmiyorum ama sende bu köfte ekmeği bitiriyorsun?" İtiraz kabul etmeyen bakışlarından el mecbur yemek zorunda kaldım. Ayranı da açıp yanıma koydu. İç der gibi bakış attı.
Sessizce elimdeki köfte ekmeği yemeye başladım. "Senin başka işin yok mu? Yada sevdiğin biri?" Sesimle bakışlarını bana çevirdi. Dürümden bir ısırık daha aldım.
"Niye ne yapacaksın? Şimdi sıra çöp çatanlık mı yapacaksın?" Dediğinde dudaklarımda silindi bir kıvrılma oldu.
"Bana elti olacak adayı merak ediyorum. Şöyle hanım hanımcık bir eltim olsun. Anlaşabileceğim biri olsun."Dedim.
Gözlerine hüzün çöktü. "Yenge olsa ne olacak bana bakmıyor ki. Bir kere baksın,görsün diye neler yaptım. Ama yok keçi gibi bir inadı var, asla pas vermiyor." Duydugumla gözlerimi irice açtım.
"Şaka yapıyorsun? Sana pas vermeyip peşinden koşturan biri mi var. Bak işte bunu çok merak ettim. Acil görmem lazım elti adayımı?" Dürümden bir ısırık daha aldım. Robar benim meraklı bakislarima bakıp başını iki yana doğru salladı.
"Sanada malzeme çıktı." Omzumu silktim. "Acilen bizi tanıştırmalısın? Çok merak ettim bu kızı adı ne?" Ayrandan son bir yudum alıp karnımı bu arada doyurmuştum. "Sizi tanıştırmam için önce beni kabul etmeli. Adı Leyla benide leylaya çevirdi kendi ekseni etrafında." Adını bile söylemesi gözlerindeki ışığın daha çok patlamasına neden oldu.
"Beline kadar uzun kestane rengi bukleli saçları. Yeşil ve kahve arsında ela gözleri fındık gibi bir burnu var. Konuşunca nefes almayı unutuyor. Hele bir gülüşü var, dudağının sol kenarında minik bir çukuru var." Dedi bana baktığında gözlerinin içi gülüyordu.
"Vayy bu Leyla seni şimdiden mecnuna çevirmiş. Hadi geçmiş olsun sana." Dedim "fena çarptı be yenge feleğimi şaşırttı bana." Gülümsedim cebimde çalan telefona baktım. Yoğun bakımdan aranıyordum. Bir şey olursa ilk bana haber vermelerini istemiştim. Çalıştığım hastahane olunca hızlıca yanına gidebilirim.
Telefonu korkuyla açtım. "Açela hanım."karşıdan gelen sese "Evet benim."
"Eşiniz Siyam bey az önce uyandı. Normal odaya alınacak haber vermemi istemiştiniz." Duyduklarımla elim ayağım bir birine dolandı. Kalbim kulaklarımda atmaya başladı. Oturduğum banktan fırlayıp hastahaneye doğru koştum.
Telefonu kapatıp cebime koydum. Arkamdan Robar'ın bağırmasına bile cevap vermedim. Asansörün üçüncü kat düğmesine bastım. Kapı kapanmadan Robar'da girdi içine. "Yenge ne oluyor? kimdi arayan niye koştun?"
Kollarımı boynuna sardım "abin uyandı."
"Çok şükür yenge uyanacağını biliyordum." Geri çekildim. Yüzümde kocaman bir gülümseme ile ona baktım. "Çok şükür." Duran asansörden inip koşarak alındığı odaya girmeden kapısında derin bir nefes alıp odanın kapısını açtım.
Robar benimle içeri girmedi. Kapıda durup bekleyince bize mahremiyet sağladığını anladım. Yavaş adımlarla kalbim yerinden çıkarcasına çarpan bir şekilde yatakta yatan sevdiğim adama doğru ilerledim.
Beni fark edince gözleri anında benim gözlerimi buldu. Önce beni baştan aşağı süzdü. Gözleri beyaz önlüğü mü sonrada yaka kenarında yazan adıma baktı. Yüzüne en sevdiğim tebessümünü yerleştirdi. Aynı şekilde bende ona gülümseyip yanına gittim.
"Nasılsın?"
"Jinekolog Açela Bozdağ yanlış hastaya bakmaya geldiniz galiba?" Dedigi şeyi başta anlamasamda sonradan fark ettim.
"Görünen o ki gayet iyisin. Doğru yanlış hastanın odasına geldim. Geçmiş olsun." Deyip arkamı döndüm kapıya doğru bir adım atmıştım ki duyduğum sesle dudaklarım kıvrıldı.
"Doktor hanım yokmuş bu yaralı halime bir çare?" Yüzümü ona çevirmeden ciddiyetle döndüm. Bir iki adım atıp yanına vardım. "Önce bir kontrol edelim ona göre bakarız var mı bir çaresi tedavisi?" Boynumdaki steteskopu alıp kulağıma taktım. Diğer ucunu kalbinin üzerine koydum.
Kalp ritimleri o kadar hızlıydı ki kulak zarlarım için korktum. Yüzüne baktığımda çapkın bir gülüş vardı dudaklarında. "Var mı şu kalbim için bir tedavi. Çünkü kalbimin tek dediği şey sen,sen,sen?" Steteskopu tekrar boynuma taktım.
"Hııımmm. Şöyle bir düşüneyim? Eğer bu kalp sadece ben diye çarpıyorsa merhem olalım." Deyip ona doğru eğildim. Dudaklarımı onun dudaklarının üzerine bastırdım.
Dudaklarımın altındaki dudakları gülünce bende güldüm. Ardından ihtiyaçla dudaklarına yumuldum. Dudaklarımı aralayıp masum öpücüğü muhtaç bir öpücüğü çevirdim. Karşılık gecikmeden Siyam tutkuyla öpmeye başladı. Biz öpüşmeye devam ederken odanın kapısı sertçe açıldı.
Kendimi hızlıca çekip çeki düzen verdim.
Odaya giren Ayfer hanım ve Hüseyin babaya rezil olmuştum. Utancımdan yerin dibine girebilirdim. "Tövbe bismillah" Diyen Ayfer hanım daha çok utanmama neden oldu.
Bakışlarım Siyam'ı bulunca bu halimden zevk alırcasına gülüyordu. Adı herif. "Oğlum nasılsın?" Konuyu değiştirerek beni kurtaran Hüseyin baba Siyam'a doğru ilerledi. Ayfer hanımda yanına geldi.
"İyiyim baba." Dedi benimki.
"Çok şükür oğlum büyük bir ameliyat geçirdin. Seni bize bağışlayan rabbime şükürler olsun." Dedi Ayfer hanım. "Sağol ana."
"Robar bunu yapanı buldunuzmu? Kimmiş bu kalleş?" Diye sordu. Robar da içeri girmişti. "Yok abi kim yaptı. Kimlerdi bilmiyorum. Elimdeki adamların hepsi kendini zehirlemişti. Konuşmamak için kendi canlarına kıymışlardı." Bu bilgiyi bana söylemeyen Robar'a ters bir bakış attım.
Sorduğum zaman beni geçiştirmişti. Ama şimdi abisine bülbül gibi şakıyordu. "Ben bir iyileşeyim bulup onları gebermezmiyim." Dedi Siyam dişlerinin arasında.
Odanın kapısı açıldı içeri bir demet çiçekle giren adama hepimiz baktık. Bu adamı sanki daha önce görmüştüm. Ama nasıl nerde hatırlamıyorum.
Uzun yapılı bir vücudu vardı. Esmer teni keskin kahve gözleri insanın içini ürperiyordu. Bakışlarında insanı rahatsız eden bir şey vardı. Kumral saçları giydiği sık siyah takımın içinde bir mafya gibiydi.
"Oo geçmiş olsun Siyam ağa." Siyam'a döndüm yüzünde gergin bir ifade vardı. Boyun damarları ortaya çıkmıştı. Odanın içini kaplayan gerginlik rahatsız hissetmeme neden oldu. "Senin ne işin var burda Demir Kara?" Sert bir şekilde sormuştu Siyam.
Demir denen adam gevşekçe odaya girip çiçeği Siyam'ın yanı başında ki küçük masaya bıraktı. "Duydumki yaralanmışsın bende bir geçmiş olsun diyeyim dedim." Bakışlarında meydan okuma vardı. Gözleri bir an bana kaydı. Sonra üzerimdeki önlüğe baktı. Adımın yazdığı yaka kartıma baktı.
Buda neyin nesiydi şimdi. "Emin ellerdesin. Doktor hanım sana iyi bakıyordur." Dedigi an Robar ve Siyam aynı anda tepki verdi. "Ona bakan gözlerini oyarım Demir çık defol git burdan." Dedii Siyam.
"Tamam celallenme hemen. Bir şey demedim." Deyip son kez bana bakıp Robar'ın odadan çıkarmasına ses etmeden çıkıp gitti. Odada sessizlik başını alıp giderken Hüseyin baba ve Ayfer hanım oturduğu koltuktan kalktı. "Sinirlenme Demir'i de takma kafana şimdi dikerim adamları buraya. Bir daha buraya giremez. Biz şimdilik çıkıyoruz var mı bir isteğin oğlum ziyarete gelenleri konakta ağırlıyoruz burayı kalabalık etmenin lüzumu yok." Dedi Hüseyin baba.
"Tamam baba sizde kendinize dikkat edin." "Kızım sende artık yorma kendini. Gördüğün gibi iyi oda akşam Robar seni eve getirsin." Tebessüm ettim. "Teşekkür ederim baba ben burda kalırım. Siz merak etmeyin." İtiraz etsede zorlada olsa ikna edip göndermiştim.
Şimdi yine tek başımıza kalmıştık. Siyam'ın yanına geçip oturdum. "O adam kimdi? Onu görünce niye öyle tepki verdin?" Diye sordum. Derin bir nefes aldı. "Boş versen onu sen nasılsın? Niye dinlemiyorsun kimseyi? Hiç gitmedin eve dimi?" Diye sordu.
"Seni bırakıp gidemezdim. İyi olduğunu görmeden de gitmek gibi bir niyetim yoktu." Elimi yüzüne doğru kadırıp yanağını okşamaya başladım. "Çok korkuttum seni özür dilerim."
"Yalan söylemeyeceğim çok korktum. Kollarımda gözlerini kapattığında en çokta kalbin durduğunda çok korktum. Beni bırakıp gitmenden deli gibi korktum." Gözümden bir damla yaş aktı.
Elini kaldırıp göz yaşımı sildi. "Sensiz nasıl yaşardım ne yapardım inan bilmiyorum. Ama yokluğun çok acı vericiydi. Düşüncesi bile o an nefesimi kesti. Beni bir daha böyle korkutma ölümünle yokluğunla sınama beni. Bunu kaldırabilecek güç yok bende." Dedim.
"Özür dilerim. Sana bunu yaşattığım için. Ağlama artık bak iyiyim yanındayım. Sana bir şey olsaydı asıl o zaman ben yaşayamazdım." Yanağındaki elime bir öpücük kondurdu.
"Ne diyordu? Ümit Yaşar Oğuzcan"
"Bu nasıl sevgi böyle?
Bu nasıl tutku?
Bu nasıl özlem?
Ne zaman gözlerini görsem
Bir çoğalıyorum, bir eksiliyorum
Mutluyum varsın diye
Al uzattım ellerimi
Seni sarsın diye
Ceylanım! Belki bir gün duyarsın diye
Çıkmışım bir dağ başına sana türkü söylüyorum
Ne güzel ellerin var incecik
Ne güzel saçların var sapsarı
Anlasana o yalansız gözleri
O kirpikleri, o dudakları
Düşündükçe baştanbaşa özlem kesiliyorum
Al desem, sana ömrümü versem
Korkarsın, alamazsın ki
Dur desem, kaçarsın yine ceylanım
Gül desem, ağlarsın
Gel desem, gelmeyeceksin, biliyorum
Bu engeller bana göre değil oysa
Ben bu dağları aşarım
Geçerim bu denizleri, korkma
İşte düştüm yollara
Dur, bekle beni, geliyorum
Sevmek inancım, tutkum benim en eski
Dağıtsam dünyalara yeterdi bu sevgi
Düşünsene, anlasana ceylanım
Sen yoksan ne farkeder ki
Ha öyle ölmüşüm, ha böyle ölüyorum"
Ümit Yaşar Oğuzcan
Evetttt bir bölümün daha sonuna geldik.
Bölüm hakkında düşüncelerinizi neler?
Ayfer hanım ve Evin hakkında düşünceleriniz neler?
Robar ve Leyla yeni çiftimiz
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 48.01k Okunma |
3.57k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |