@bitterimrjn
|
Selammm. Nasılsınız?
Yeni bölümle geldim.
Okuyup yorum yapmayı unutmuyoruz canlar.
Hatalarım var ise affola. Şarkı :Salih Yılmaz / Yaylanın Çimenine 2.Bölüm
Trabzon
Kimseye gereğinden değer vermemek gerekiyor. Ne yazık ki bunu en acı şekilde gördüm. Sevdiğim dediğim, değer verdiğim adam meğerse beni hiç sevmemiş. En çok kendime kızıyorum. Her kes onun ne mal olduğunu söylerken ben gözlerimi kulaklarımı kapatmış sadece kendi gördüğüme sevgime inanmıştım.
En büyük yanılgıyı burda yapmışım. En büyük hatayı kendime yapmışım. Değmeyecek bir adamı değer vermişim. İşte bu benim yıkımım benim kalp kırıklığım.
Bunu kendime nası yaptım. Bana seni seviyorum demeleri sevgi sözcüklerin hepsi yalanmış. Pişkince karşıma geçip seni hiç sevmedim nasıl diyebildi? Kalbim bin bir parça olmuş durumda. Ben ona iki yılımı vermiştim. O ise sadece geçici bir hevesti dedi. Bu kadar mı değersizdim onun için? Nasıl bu kadar acımasız olabilmişti? Kendimi çok kötü hissediyorum. Ama stajım son günü olduğu için hazırlanıp çıkmam gerekiyordu. Gözlerim ağlamaktan şişmiş berbat bir haldeydim.
Kızlarda kaldığım için bütün gece ağlayıp dertleşmiştiķ. Daha doğrusu ben konuşup onlar dinlemişti. Şimdilik çektiğim acıyı geri plana atıp hazırlanmam lazım. Birsen'in kiyafetlerinden birer parça giyindim. Saçımı gelişine topladım. Göz altlarıma kapatıcı sürdüm. Ayna da kendime baktım gördüğüm görüntü karşısında hiç hoşnut olmadım.
Daha fazla bakmadan çıktım odadan. Kızlar hazırlanmış beni bekliyordu. "Nasılsın? Daha iyimisin mavişim?" Diyen kızlar.. "Göründüğü gibi harabeyim. Ama toparlanacagım." "Sen çok güçlüsün mavişim seni kaybettiğine o üzülsün zaten seni hak etmiyordu." Diyen Birsen'e gülümsedim. "Değerimi bilmeyene üzülmeyeceğim. Bu son göz yaşımdı. Onun için döktüğüm." Dedim. Birsen ve Duru ile sarıldık. "Biz her zaman senin yanında olacağız." Dedi Duru. Varlıkları bana güç veriyordu. İki kız kardeşten öteydiler benim için. "Teşekkür ederim. Her daim yanımda oldunuz, yalnız bırakmadınız." Öyleydiler varlıkları paha biçilmezdi. Üçümüz de ceketlerimizi giyinip hastahaneye gittik. Staj günümüzün son günüydü. Aynı hastahane bize iş vermişti. Pazartesi üçümüz de stajer olan doktorlar değil uzman doktor olarak başlayacaktık.
Ben kadın doğum uzmanı olarak. Duru çocuk doktoru. Birsen kalp ve beyin cerrahı. Üçümüzün arkadaşlığı üniversitenin ilk gününden beri sürüyor. Hastahaneye gelmiş acil bölümünde gelen hastaları kontrol ediyorduk.
"Doktor kizum tansiyonum midur,Beni böyle halsiz bırakan? Diyen Adı Ayşe olan teyze bakıyordum."Ayşe teyzem tansiyonun 15.10, şekerin 250 olmuş. İlaçlarını almadın mı? "
"Aldum aldum da ha bu Dursun olacak kocam beni delu ediyi. İnekleri salmuş bahçeye bitun sebzeleru yemuş." Dedi
Dursun amca mahçup bir şekilde bakıyordu. "Ben nerden bileğum delu gibi bahçeye salduracağunu." Dedi.
"Ben saa dedum götürme dinlemedun." Dedi kızgın bakışları dikmisti. Dursun amcaya çok tatlı yaşlı bir çiftti.
"Ayşe teyzem ben sana bir serum takayım. Tansiyonun ve şekerin düşsün. Biraz dinlenmiş olursun." Bana baktı. "Yine çıkarur benim tansiyon ve şekeri." Dedi. Yatağa uzandı. Serum için damar yolu açtım. Serumu taktım. Dursun amca yanına geçti. İkisi atışmaya devam ediyordu. Gülümseyerek yanlarından ayrıldım. Duru sandalyeye kurulmuş oturuyordu. Yanına geçtim. "Nasıl gidiyor son gün?" "Biraz sakin geçiyor. Yinede şom ağzımı açmayayım." Dediğine güldüm. "Yaa pazartesi artık kendi bölümüne geçiyorsun Doktor Duru." "Çok heyecanlıyım stajyer olarak değil Doktor olarak başlıyoruz. Çocuklarla geçecek bütün günüm."
"O heyecan bende de var. Dünyaya ilk doğdukları anı görüp yaşayacağım ve yaşayacağım. Minik bebekler ayyy çok güzel bir duygu." O sıra Birsen elinde kahve
İle yanımıza geldi. Bana sade Duru'ya latte ve kendine Türk kahvesi almıştı.
"Ne kaynatıyorsunuz bensiz? "Hiç pazartesi resmi olarak doktor oluyoruz ya onun heyecanını konuşuyoruz " Dedim.
"Evet ne güzel sonunda resmi olarak doktoruz." Dedi Birsen. Duru' ya baktım sesi çıkmayınca elinde telefonu görünce yine kim bilir kiminle mesajlaşıyor?
"Ne o Mert kesmedimi seni" Dedim. "Yoo gayet güzel ilerliyor. Tabi bazı tuhaf takıntıları var." Dedi.
"Sen en sevmediğin tip takıntısı olan kişiler gel gör ki sen takıntılı birine vuruldum." Dedim Birsen le kıkırdadım.
"Kızım sizin ben den başka işiniz yok mu?" Dedi sitemli bir ses tonuyla. "Senden güzel magazin mi var. Her halt çıkıyor senden." Dedim. "Alacağınız olsun. Elime düşersiniz ama helede sen müzmin bekar." Dedi. Birsen'e bakar ken Birsen gözlerini devirdi.
"Benden çıkmaz güzelim. O taraklarda işim olmaz. Kalp damar bana yeter." Dedi. Bu defa göz deviren ben ve Duru'ydu. "Sen niye bu kadar kapalısın? " Dedim. "Kendilerini erkek sanan iki ayaklı sürüngenler." Dedi.
Erkeklerden hiç haz etmiyordu. "Sizin oldu da ne oldu. Bak biriniz her gün biriyle diğeri aldatılmış onlara verdiğiniz değeri kendinize verseydiniz. Çok başka olurdunuz." Dedi.
Acil kapısından birden hareketlendi. Hemen yerimizden kalkıp gelen hastalara koştuk. Gördüğüm kişilerle dona kaldım. Dedem yüzünde kanlarla sedyede yatıyor. Nenem başında ve hiç beklemediğim adam. Dün gece karşılaştığım Siyam dedemin baş ucunda duruyor. Koşarak yanlarına geçtim.
Korkuyla "Dede" Dedim. Nenem "Açela kizum." Korkulu bir ses tonuyla bana döndü. "Ne oldu? Dedeme" O sıra başını kontrol ediyordum. "Ne olacak çıktı ağaca bal almaya, ama arularun saldurusuna uğradu ve düştü. Got kafasuni taşa vurdi." "Ah dedem ne işin vardı orda? Sana kaç kez dedim çıkma o ağaca?"
Ne zaman o ağaca çıksa başına bir şey geliyordu. Şimdi olduğu gibi. "Kizum bal vakti gelmişti. Ama bu nenen çenesu hiç susmayi dikkatimi dağuttu. Kendimi yerde buldum." Hiç akıllanmayacaktı. Çocuk gibiydi. "Bu uşaklar Allah razı olsun. Ordan geçiydi de bizu ha buraya geturdiler." Bahsettiği kişilere baktım.Siyam ve yanında iki kişi daha vardı. Biri dün gece gördüğüm adamdı. "Teşekkür ederim. Size gittikçe borçlanıyorum."
Hem dün gece hemde şimdi dedemi hastahaneye getirmesi iki olmuştu. Sert yüzü hiç önemli değil miş gibi bakıyordu.
"Önemli değil. Amca'nın durumu iyi olsun. Gerisi sorun değil." "Yine de teşekkür ederim. Buraya kadar getirmiş olduğunuz." Gözlerinin karasında kaybolmamak için yönümü dedeme çevirdim. "Dedem başın için bir emara alalım seni önce bir kaç dikiş yapmamız gerekiyor. Başın dönüyor veya miden bulanıyor mu?"
"Yok midem bulanmıyor. Başum biraz ağrur, iyuyum kizum." "Tamam Dedem iyisin yinede kontrol edelim." "Et kizum yoksa bir şeyum yok der bu got kafalu deden." Hiç şaşırtmıyorlar beni bari burda yapmayın canparelerim elin adamlarına mahçup oluyorduk. "Nenem sen geç otur. Ben kontrollerini yapar gelirim." "Tamam kizum." Nenemle ve Siyam da dışarı çıkmışlardı. Dedemin kontrollerini yaptım. Bütün sonuçları doktor arkadaşlarla kontrol ettik. Sadece bu gece uyumaması gerektiğini söyledim. Sonuçların temiz çıkmasıyla gitmek için hazırlanıyordu. Aklına bir şey gelmiş gibi bana döndü. "Sen ha bu uşağı nerden tanaysin?" Hazırlıksız yakalandığım sorusuna!
"Hiç nerden tanıyayım. Dün akşam karşılaştık. Orda yardımcı olmuştu. Birde şimdi görüyorum dede. Hayırdır sorgu sualdeyiz yakışıklım?"
Olanları üstü açık bir şekilde anlattım. Alp'in yaptıklarını es geçerek sadece ayrıldığımızı söyledim.
Dedem bu habere çok sevinmiş gibi mutlu olmuştu. Oda Alp'i sevmeyen gruptandı.
"İyi iyi hiç sevmemiştim o deyyusu, gözleri faldur faldur etrafı geziydi." Haklı payı vardı. İşte benim gözlerim kördü. Görmemiştim, gözlerim hafif buğulanır gibi oldu. Dedem yüzümü avuçları arasına aldı. "Güzel kizum dökme sakın gözyaşını helede değmeyen bir deyyus için senin o güzel kalbuni hak eden çıkar karşuna sen yeter ki soldurma gül yuzüni."
Dedem benim en iyi arkadaşımdı. Her zaman yanımda dağ gibi durur asla yalnız bırakmazdı. Ben ve Göktuğ onların en kıymetli onlarda bizim için öyleydi.
"Seni çok seviyorum Dedem iyikim hep yanımda oldun. Şimdi olduğu gibi benim çınarım sen, nenem ve Göktuğ varlığınızla şükür."
"Anan ve baban dan bize kalan en güzel mirasımız oldunuz. Keşke onlarda göreydi ha böyle büyüdüğünüzü elden ne gelir sizi bize amanet bıraktılar."
Öyleydi. Erken yaşta bizi bırakıp bu dünyaya veda etmişlerdi.
"Tamam bu kadar duygusallık yeter. Kalk şu uşakları alıp akşam bize misafur edelum." Şaşkın şaşkın bakıyorum dedeme. Bizemi davet edecekti. "Dede adamları niye davet ediyoruz? teşekkür ettik yetmez mi?" "Hiç yakuşturamadum saa ne demek yeter kuru bir teşekkür. Bize yakuşur mu böyle davranmak koçarileri alup gideyum sende diğer kizlarumu alıp gel."
Dedem hiç beni dinlemiyor. Dışarı çıktı. Tek kelime etmeme izi vermedi. "Haydi kalkun hep birlikte bize gideyruk koçariler sizde bizumle geleysunuz. Akşam yemeğuni bizde yersunuz."
"Sağol amca biz size rahatsızlık vermeyelim."
"Ne rahatsuzluğu sen beni ha buraya geturdun. Dün torunuma da yardum etmuşsun. İtiraz istemeyrum. Düşün peşume " Siyam bir bana bir dedeme bakıyor. Karar vermek için bende durdu bakışları onay ister gibi sadece omuz silktim. "Dedem ne derse o" dedemin inadını bilmedikleri için itiraz etmeleri faydasızdı.
"Biz gidiyoruz. Sen Birsen ve Duru kizlarumi alıp İdrus abinle gelursunuz. Haydi size kolay gelsun." Dedi peşine Siyam ve arkadaşlarını alıp gitti. Az önce olanlara baka kaldım.
Bana doğru gelen Duru ve Birsen "Reşit dede nasıl? Yanında giden adamlar ikisi dün gece gördüğümüz adamlar değil mi?" Diye soran Birsen'e baktım." Dedem iyi ve evet o damlar dün akşam beni Alp'in yanından kurtarandı." Dedim
"Bilin bakalım dedem ne yaptı. Onları aldı bize akşam yemeğine götürdü. Akşam sizi de alıp gitmemi söyledi."
"Oha şaka yapıyorsun? Şimdi bu üç yakışıklı sizde akşam yemeği mi yiyecek bizde daveliyiz?" Diyen Duru'ya baka kaldım. Bu kız niye hep başka şekilde bakıyor olaya asla iflah olmaz.
"Kızım bize ne yakışıklı olmalarından hem senin Mert'e ne oldu?" Dedim.
Omuz silkti. "Aman boş ver Mert'i sabah ayrıldık. Onunla hiç uyuşmadık. Zevklerimiz bir değil sadece dış görünüşümüze kapıldık. Onun için gerisi gelmedi." Artık diyecek bir şey bulamıyorum. Elbise değiştirir gibi sevgili değiştiriyor, canım arkadaşım. "Allah akşam adamları senin gazabından korusun." Diyen Birsen'e güldüm. Haklıydı.
Daha fazla oyalanmadan hastalara geri döndük. ****** Hastahaneden çıkmış eve gelmiştik. Hemen odama gidip üzerimi değiştirip aşağıya indim. Üzerime uzun kollu mavi bir kazak, altına dar bir pantolon, saçlarımı toplayıp inmistim.
Salonda sedirlerde oturan üç yabancı adam ve dedem bir tarafta nenem ve kızlar bir tarafta oturuyordu. İçeri girmemle tüm gözler bana dönmüştü. Kendi evimde bana bakan bakışlardan hafif tedirgin oldum. En çokta o derinden bakan kömür karası gözler beni daha çok tedirgin ediyordu. Gözlerini hiç kaçırmadan bana bakıyordu.
Dikkatleri üzerimden çekmek için "kızlar hadi gelin sofrayı kuralım." Dedim.
Nenem ve kızlar ayaklandı. Hızlı adımlarla salondan çıkıp mutfağa geçtik.
Nenem yanımızda olduğu için rahat konuşamıyordum.
Hızlı bir şekilde kurduğumuz sofraya baktım. Yine Gülsüm sultan döktürmüş.
Karalahana çorbası , karalahana sarması, taze fasulye turşu, hamsi tava, siron, mısır ekmeği ve Laz böreği vardı.
"Yine döktürmüş Gülsüm nene" Diyen Duru "Aynen çok güzel görünüyor. Eline sağlık nenem."
Sofrayı kurduktan sonra içeri geçtim. Dedem ve misafirleri sofraya çağırdım.
"Buyrun sofra hazır Dedem" Hepsi birlikte kalktı. Sofraya geçti. Dedem ve nenem baş köşede Siyam ve arkadaşları sola ben ve kızlar sağ tarafta oturduk. Siyam tam karşımda oturdu.
Sofraya bakıp neneme döndü. "Elinize sağlık hepsi çok güzel görünüyor. Sizide yorduk." Dedi mahçup bir sesle
"Ne yorulması haydi yeyin yemeğunuzu." Hepimize servis yaptığım yemeği sessiz bir şekilde yedik. Ara ara sohbet açan Dedem daha çok onlara soru soruyordu.
"Nerelisiniz? nerde yaşıyorsunuz? Evlimisiniz?Ne iş yapıyorsunuz?"soruları sorup durmuştu.
Siyam hiç çekinmeden hepsini saygılı bir şekilde cevaplamıştı.
"Mardin'de yaşıyormuş. Evli değilmiş. Kendi şirketleri varmış Mardin'de burda da bir ortak şirketleri varmış. Onun için buraya geldiklerini söylemişlerdi."
Yemek yenip sofradan kalkmış çay için salona geçmişlerdi. Çayları doldurmak için bardakları çıkarmıştım. Duru ve Birsen yanımdaydı.
"Kızım bunlar ağaymış ya!" Diyen Duru ya göz devirdim.
"Ağaysa ne olmuş bundan bize ne." Birsen'in ters tavrı yine konu erkek olunca gün yüzüne çıkmıştı.
"Yine başladı bizim feminist arkadaş. Kızım sen erkek sevmiyorsun diye bazı yiğitlerin hakkını da yeme yani." Dedi Duru ilk defa katıldım. Bir sen bu konuda biraz ketum olduğu için asabiyet gösterebiliyordu.
"Hele Siyam ağa tam bir beyfendi. Hiç ağa gibi takılmıyor adamdaki aura bir başka, yakışıklı adam ben sevdim onu ama benim tipim değil." Diyen Duru'ya göz devirdim.
Bu kız çok başka bir şey.
"Hadi çok konuştunuz içeri geçelim." Çaylarla içeri geçtik. Önce misafirlere ve dedeme servis ettim. Kızlara ve neneme de verdim. "Daha buralarda misunuz Siyam oğlum?" Diyen Dedem ne ara oğlum konumuna geçmişti. Anlaşılan Dedem onu sevmişti.
"Bir süre daha Seyhan'la burdayız ama Adar yarın dönmek zorunda Reşit amca." Dedi Siyam. "İyi iyi gelmişken biraz kalun bizum buralar serundur. Yine bekleruz koçari burda olduğunuz sürece." Dedi Dedem.
"Teşekkür ederim Reşit amca artık biz kalksak geç oldu. Sen de dinlen zor bir gün geçirdin. Tekrar geçmiş olsun." Dedi ve ayağa kalktılar önce dedemin elinden sonra nenemin elinden öptüler.
Dış kapıya kadar eşlik etmiştim. Kızlar içeri geçmiş Seyhan ve Adar arabaya geçmişlerdi. Ben ve Siyam ahşap merdivenlerde duruyorduk.
"Demek doktorsun?" "Evet bugün stajyer olarak son günümdü.Pazartesi artık doktor olarak muayeneye başlayacağım."
"Güzel bir meslek hayırlı olsun." "Teşekkür ederim. Evet çok severek okudum ve büyük bir heyecanla başlıyorum mesleğime"
"Gözlerinde ki ışıltıdan belli oluyor. Gözlerin hep böyle ışıl ışıl parlasın." Son söyledigiyle Gözlerinin içine baktım. Gözlerinde hayranlık barındıran bir duygu belirdi. Bana böyle bakması içimde beni tedirgin eden bir his oluyordu. Bir süre ikimizde konuşmadık sadece bir birimizin gözünün içine bakıyorduk.
Dedemin seslenmesiyle bu bakışmayı sonlandırdım.
Bir den dengemi kaybettim. Kendimi yerde bulmayı umarken beni saran kollara baktım. Sıcak bir vücuda sarılı bir şekilde duruyordum. Ne olduğunu anlayamadığım bir pozisyonda duruyorduk. Onun bir eli belimi, diğer eliylede kolumdan sıkıca tutmuştu. Benim iki elim kollarını sıkıca tutmuş bir şekilde duruyordu. Yüzlerimiz bir birine o kadar yakındı ki nefeslerimiz bir birine karışıyordu. Belimdeki eli biraz daha sıkı tutmaya başladı. Bu hareketi içimde ki hisse anlam veremediğim bir şey yaratıyordu. "İyimisin? Bu iki oldu. Kollarımda buluyorum seni." Dedi ne münasebet böyle konuşuyordu. Bilerek mi düştüğümü söylemeye çalışıyordu.
"Nasıl yani bilerek mi düştüğümü söylemeye çalışıyorsun?" Yüzündeki ifadesiz suratı. "Bilemiyorum. Kollarım hoşuna gitmiş olabilir" dedi göz kırptı. Hemen kendimi geri çekmeye çalıştım ama ani hareket ettiğim için bu defa yüzüm göğsüne yapışmış bir şekilde duruyordum. "Artık emin oldum. Bu kollarım ve sıcak vücudum hoşuna gitmiş bir türlü kopamıyorsun benden?" Dedi.
Ne diyeceğimi bilemeden başımı göğsünden çektim. Bu adam gerçek miydi? Dalga geçiyor olmalıydı. Kollarını bıraktım bir adım geriledim. "Ne münasebet sen kendini ne sanıyorsun? İsteyerek düşmedim,tutmasaydın o zaman." Dedim sinirle yüzüne baktım. Beni sinirlendirmişti. Dudaklarında hafif bir kıvrılma oldu.
"Tutmasam yeri boylardın. Bende bunu kendime yakıştırmazdım. Yeni doktor olacak bir hanım efendinin yararlanmasını göze alamazdım." Dedi.
Yüzüne tip tip baktım. "Yani o öküzlüğü yapamazdım diyor ama yaptığınız şeyi yüze vuruyorsunuz?" Dedim.
Dedem bir daha çağırdı.
"İyi geceler Siyam bey mümkünse bu son görüşmemiz olsun." "İyi geceler Açela ne yazık ki deden bir daha davet etti. Bu son görüşmemiz olmayacak" dedi ve arkasını dönüp gitti.
Ben ne olduğunu anlayamadığım duygularla baş başa kaldım. Kendini beğenmiş ağa bozuntusu ne olacak. Diye homurdanarak içeri girdim. Dedem odaya çıkmak istemişti. Yorgun olduğunu söyledi. Dinlenmek için nenem odasına çıkardı. Bir şey olursa haber etmelerini söyledim. Şimdi odada kızlarla baş başa kalmış durumdaydım.
"Mavişim ne oldu kapıda?İçeri girdiğinde sinirin tavan yapmış gibiydi.." Diyen Birsen'e baktım. "Ne olacak kendini beğenmiş ağa bozuntusu az önce merdivenlerden düşüyordum. Ağa olacak kılıklı geri zekalı beni tuttu." Düşününce yine sinirlendim.
"Neymiş ben bilerek düşüyorum kollarına sığınmak için. Aptal herif." "Kuzum adam resmen sana yürümüş. Bunlarida sen kız diye söylemiş. Bak ben buraya yazıyorum bu adam senden hoşlanıyor." Dedi Duru.
Bugün bu kaçıncı göz devirmem bilmiyorum. Bir kez daha Duru'ya göz devirdim. "Başlama yine Duru iki kere kurtardı. Diye ne hoşlanması dağ ayısı." "Sen ne dersen de bu adam senden hoşlandı." "Çok konuştun yine yürüyün uyumaya" Hep birlikte odalara çekildik. Odana geçtim kendimi yatağıma bıraktım. Gözlerim kapanmadan aklıma gelen dağ ayısıyla uykuya daldım.
******
Siyam'dan Otele geldiğimden beri düşüncelerimi oyalayan okyanus gözlü Açela bir türlü aklımdan çıkmıyordu. O asi ve ürkek halleri bir başka çekiyordu kendine. Dedesinin bizi davet etmesi beklediğim bir şey değildi. Onu büyüten Reşit amca ve Gülsüm teyze çok tatlı yaşlı bir ciftti. Tam Karadeniz insanı olan yaşlı çifti çok sevdim.
En çokta asi torunları olan Açela o masmavi okyanusu andıran Gece gözlü kadın. Düşmemek için tuttuğum kadının yakın temasında aldığım kokusu beni bor çiçek bahçesine sürüklüyor, o bahçede hem mest oluyor,hem kayboluyorum. Yirmi sekiz yıllık ömrümde böyle bir kokuya Gece gözlerine kaybolduğumu hatırlamıyorum.
Doktor Açela nasılda yakışıyor mesleğine. Aklımı meşgul eden okyanus gözlü kadınla uykuya daldım. &&&&&
"Siyam hayatım hadi uyan" duyduğum sesi algılamaya çalışıyordum, ama gözlerim kapalı olduğu için adımı seslenenin kimdi bilmiyorum.
"Ne uykucu çıktın gece gözlüm." Tekrar konuşan ses daha yakın hatta yüzüme sıcak nefesi vuruyordu. "Siyam yaa uyansana kime diyorum." Daha fazla dayanamadım. Açtım yavaşça gözlerimi karşılaştığım bir çift okyanus mavisi göz gözlerimi kırpıp durdum.
Gerçek olamayacak kadar güzel, beyaz teni açık kumral saçları bir peri gibi bana bakıyordu. Elini yanağıma koydu. Yaklati yanağıma tüy gibi bir öpücük kondurdu. "Kalkman gerekiyor artık. Bana verdiğin sözü tutma vakti." Ne olduğunu anlamıyordum. Etrafıma baktım Mardin'de kendi odamdaydım. Peki bu peri gibi güzel olan kadının ne işi vardı,burda? "Sen senin ne işin var burda?" Yüzüme baktı kaşlarını çattı. "Ne diyorsun Siyam o da ne demek? Hadi kalk fırtınaya götürecektin." Yüzüne hala aval aval bakıyordum "Açela sen fırtınayı nerden biliyorsun?" Dudaklarını büktü "Alınıyorum artık. Sabah sabah bir tuhaf oldun sen. Bugün izin günüm konuştuk ya Fırtınaya gideceğiz hatta bana da bir at verecektin?"Dedi yavaşça yataktan kalktım. "Tamam hazırlan ben duş alıp çıkalım." Kendime gelmem lazım bunun için soğuk bir duş uyanmama yardımcı olurdu. Hazırlanıp çiftliğe doğru çıkmıştık. "Çok heyecanlıyım, çok merak ediyorum fırtınayı." Diyen kadına baktım. Yüzü mutluluktan gülüyordu. Heyecanı bir çocuk gibi masumdu. "Güzelim bu heyecanın çok değil mi? " "Niye öyle diyorsun Siyam senin atını çok merak ediyorum. Hem bana da vereceksin bir tane nasıl heyecanlı olmam."
"Al çiftlik senin olsun. Yüzünü hep böyle mutlu göreceksem!" "Çok seviyorum seni" "Ben de seni gülüm." Bir süre sonra çiftliğe varmış, şimdi fırtınanın yanında duruyordum.
"Siyam bu çok güzel simsiyah tüyleri var. gözleri kömür gibi,şunun vücuduna bak her yeri kas dolu."
"Ne diyorsun sen kızım benim vücudum kaslı değil mi ?" Dedim sitemle bir anda bana döndü. Yüzünde şok olmuş bir ifade vardı.
"Siyam şaka yapıyorsun dimi? Bana atını kıskandın deme?"
"Kıskanırım tabi bana bir kere bile böyle demedin." Bir kahkaha attı. Bana bir adım attı. Yüzümü avuçlarının arasına aldı. "Yerim seni adam. Ohhh misss." Diye öptü dudaklarımdan.
Nefesim hızlandı görüntü soluklaştı. Toz bir bulutu olup içinde kayboldu.
Hızlı bir şekilde nefes nefese uyandım. Elimi baş ucundaki sürahiye uzattım. Bardağa gerek duymadan kafama diktim. Soluksuz içtiğim suyla kendime biraz olsun geldim. Gördüğüm bir rüyaydı. Hemde çok güzel bir rüya bunun gerçek olması için elimden geleni yapacağım.
"Artık bırakmam seni Açela benim çölüme çicek ekecek ve açacaksın."
|
0% |