26. Bölüm

21.Bölüm

BitterimKara RC
bitterimrjn

Merhabalar canlarım

Ramazan nasıl geçiyor.

Yeni bölümle geldim. İnşallah beğenirsiniz.

Hatalarım var ise affola.

Yıldız ve yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim.

Keyifli okumalar.

İMERA/İMERA FERA

                        UMUT

 

 

 

Gözlerimi sevdiğim adamın sıcak kollarının arasında açtım. Güneşin ışınları camdan odaya süzülüyordu. Başımı çevirdim beni bir kıskaç gibi saran kocamın güzel yüzüne baktım.

 

Huzur içinde uyuyordu. Kollarının arasında güçte olsa yönümü ona doğru çevirdim. Uzun ve kıvrık kirpiklerini gür ama düzenli kaşlarına parmak uçlarımla dokundum.

 

Sol kaşının bir parmak üzerinde ki eski yara izine dokundum. Acaba bu yara nasıl oluşmuştu. İlk fırsatta soracağıma aklımın bir köşesine yazdım.

 

Hafif doğrulup yara izinden öptüm. Geri çekilmeden dudaklarına minik bir öpücük bıraktım. Ne olduğunu anlamadan dudaklarını aralayıp masum öpücüğüme tutkuyla karşılık verdi.

 

Gözleri kapalı bir şekilde benim öpüyordu. Eli belimden enseme doğru çıktı beni kendine doğru çekti. Adam uyurken bile öpüşüyordu kıkırdadım. Bedenimi Siyam'ın üzerine yasladım. Dudaklarımızı ayırmadan kucağına oturdum.

 

Bir eli kalçamda durdu ve sertçe sıkıp kendine bastırdı. Dudaklarımdan bir inleme koptu. Aralanan dudaklarımın arasında dilini içeri doğru itti. Ağzımın içinde dili dans edip talan edip dilimle buluştu.

 

Nefessiz kalana kadar öpüşmeye devam ettik. Nefes nefese yüzüne baktım. Kömür karası gözlerini yavaşça araladı dudaklarına en sevgim gülümsemesini yerleştirdi.

 

Eliyle yüzüme gelen saçları parmak uçlarıyla kulağımın arkasına yerleştirdi. "Günaydın okyanus gözlüm." Eğilip gülüşünden öptüm. "Günaydın kömür karası gözlüm." Ensemden tutup kendine doğru çekti ve dudaklarıma bir öpücük kondurdu.

 

"Nasıl bu kadar güzel olabiliyorsun?" Öyle güzel bakıyordu yüzümün her bir detayına aşkla baktı. En değerli mücevhere bakar gibiydi.

 

"Seninle güzelleşiyorum, seninle güzelim." İç çekip gözlerimin içine baktı.

 

"Gözlerin mavi hilkat bense garibe,

Dünyadır gözlerine edilmiş hibe,

Bir bir düşse gökten elime yıldızlar,

Değişmem senin gökmavi gözlerine"

 

Gözlerim dolu dolu ona baktım. "Bir çift kara göze vuruldum.

Bir çift kara gözde kayboldum.

Bir çift kara gözde yaşam buldum.

Bir çift kara gözde evimi kendimi buldum.

Söylese ey yâr

Birr çift kara gözde varımıdır bana bir hayat?"

 

Gözlerimin içine sevgiyle,aşkla, tutkuyla baktı. Hani derler ya aşkı gözlerinden taşıyordu. İşte bana öyle aşkla bakan bir çift kara göz vardı. Beni kendine doğru çekti. Başım göğüs kafesinde yerini aldı. Saçlarıma derin bir öpücük bıraktı.

 

"Bu yâr kurban olsun sana." Kollarımı beline sardım. Kokusunu içime içime çektim. "Siyam neden bu kadar güzel kokuyorsun? Aklımı alıyor kokun." Göğüs kafesi inip kalktı gülüşünü duyunca başımı kaldırdım.

 

Gözlerinin içi gülüyor dudaklarında bir kıkırtı vardı. Göğsüne bir tane yapıştırdım.

 

 

"Ahhh... böğrüm!" Diye inledi. Sonra bileklerimden tutup tek hamlede altına aldı beni. "Yalancı pis ukala." Dedim. "Çok ayıp yavrum kocaya öyle denir mi?" Yalancı bir kızgınlıkla.

 

Gözlerimi devirdim."Böyle kocaya daha ne denir bir bilsen."

"Himmm... Ne denir mesela?" Pislik yapıyordu.

"Öküzün önde gideni, pis ağa bozuntusu."

"İltifat olarak kabul ediyorum. Ve ödül olarakta bir nefes kokunu." Gülerek başını boyun girintime koydu. Burnunu boynumda sürtüp derin derin kokladı. "Asıl sen kendi kokunun farkında değilmisin. Kokunun esiri olup kayboluyorum." Dedi boğuk çıkan sesiyle.

 

Boynumun ince derisini ağzına alıp sert bir şekilde emince inlememek zordu. "Siyam!" Dedim boynumun moraracağı kesindi. "Söyle gülüm, okyanus gözlüm." Dedi bir öpücük bırakıp geri çekildi. Gözlerinin içine baktım.

 

Yüzünü avuçlarımın arasına aldım. "Bugün izin günüm. Kahvaltıyı ben hazırlamak istiyorum. Ama bana yardımcı olacak bir adet kocam lazım." Dudaklarına bir buse bıraktım.

 

"Kocan emrine amade gülüm." Dedi ve üzerimden kalkıp kendiyle birlikte beni de kaldırdı."Seni seviyorum be adam." Yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Ve kollarından çıkıp banyoya ilerledim.

 

"Sana ölürüm be kadın." Dedi arkamdan. Yüzümde kocaman bir gülümseme ile banyoya girdim.

 

****

 

Siyam

 

 

Açela bugün kahvaltıyı kendi hazırlamak istemişti. Buna gerek olmadığını söylememe rağmen hazırlamak isteyince bu isteğini kabul ettim.

 

Bütün gün zaten hastalarıyla uğraşıyordu. Bazen acil gelen bir telefonla gecenin bir yarısı gitmek durumunda kalıyordu. Bu izin gününü dinlenerek geçirmesini istiyordum.

 

Ama kendi elleriyle ilk kez bir şeyler yapmak isteğine karşı gelmedim. Koşar adımlarla odadan çıkışını gülerek izledim. Üzerime bir şeyler giyinip dağılan odayı düzelttim. Açela'nın çıkarıp yatağın kenarına bıraktığı geceliği elime alıp önce kokladım.

 

Yanımda olmasına rağmen,bir saniye ondan ayrı kalınca özlüyorum. Kokusunu içime çekip kirli sepete koydum. Banyoda ki bakım kremlerini dağıtarak çıkmıştı.

 

Bu dağınıklığı hoşuma gidiyordu. Arkasını toplamak yanımda yaşadığını varlığını hissettiriyordu. Onlarıda dikkatlice düzenledim.

 

Odayı ve banyoyu düzenleyip güzel karımın peşinden aşağıya mutfağa indim. Mutfak kapısına gelince duyduğum hafif müzik sesiyle kapıya omzumu yaslayıp hamur açan okyanus gözlümü izlemeye başladım.

 

Ha bu kızun evinun

Kapilari döşeme

Kapilari döşeme

Kapilari döşeme

 

Şarkıya güzel naif sesiyle eşlik ediyordu. Saçlarına bağladı puşi ile çok güzeldi. Yanaklarında un izleri vardı.

 

Biraktum işi güci

Düştum yârun peşine

Düştum yârun peşine

Düştum yârun peşine

 

Hayranlıkla böreği saran kadınıma bakıyorum. İnce narin parmakları ile açtığı hamuru dikkatlice ocağa bıraktı. Dudaklarından bir gülümseme ile...

 

 

Köyümun en güzeli

Yüreğumun ateşi

Dağlarumun güneşi

İmera fera

 

Kaldi mi böyle adam?

Gece ışıktır odam

Bu adam benum sevdam

İmera fera, oy

İmera fera

 

Bu adam sana kurban olur Efulim. İçeri girdim. Sevgi abla ve kızı beni görünce tebessümle mutfaktan çıktılar.

 

Börekleri pişiren karım şimdi tavaya tereyağını koydu. Arkadan yavaşça beline sarılınca bir çığlık attı. "Ayyy..." Başımı açıkta kalan boynuna gömdüm. "Korkma evimin güzeli benim." Boynuna bir öpücük bıraktım.

 

Vücudu gevşedi. "Korkuttun ama... niye sessiz geliyorsun Siyam?" Bir yandan bana laf yetiştirip bir yandan ocaktaki işini yapıyordu. Eriyen tereyağa mısır ununu koyup karıştırmaya başladı.

 

"Korkutmak istemedim, seni izliyorum bayadır ama sen o kadar işine odaklanmışsın geldiğimi görmedin. Ne yapıyorsun?" Mutfağı miş gibi tereyağ ve mısır unu koktu.

 

"Mıhlama yapıyorum. Severmisiniz bilmiyorum." Dedi boynuna bir öpücük daha kondurdum. Kokusunu içime çektim. "Elinin değdiği her şey güzelleşiyor. Ve ben çok severim kimsenin yemesine gerek yok hepsini yiyebilirim." Başını yüzüme doğru çevirdi.

 

Yanağımdan öptü. "Aşksın be adam." Gözlerinin içine baktım dudaklarım kıvrıldı. İçim eriyordu bir sözüne. "Aşk olan sensin, okyanus olan gözlerin, bal olan dudakların, kocaman olan güzel kalbin." Başımı eğip dudaklarından öptüm.

 

"Siyam biri görecek." Dediğinde bir kahkaha attım. "Kim görürse görsün güzelim. Yanlış bir şey yapmıyorum karımı öpüyorum." Bir kez daha öptüm. Duyduğum sesle geri çekildim.

 

"Odanız yok mu oğlum?" Diyen babaanneme baktım. "Sultanım Günaydın. Karım değil mi istediğim yerde öperim." Açela utancından kırmızı olurken ters ters bana baktı. Omzumu silkip yanağına bir öpücük bıraktım. "Siyam..." Diye bağırınca yanından hızlıca geçip Sultanımın yanına koştum.

 

Eğilip onunda yanağından öpüp mutfaktan çıktım. "Ne edepsiz oldu bu oğlan." Arkamdan konuşan babaanneme güldüm.

 

Merdivenlerden çıkıp salona geçtim. İçerde babam,annem,Zelal ve Robar vardı. Zelal ve Robar koltukta oturmuş bir konu hakkında konuşuyorlardı. Annem babama bir şeyler anlatıyordu. Amcalar bugün gelmemiş gibi duruyordu. Ve yine Jehat ortalıklarda yoktu.

 

"Günaydın." Deyip tüm dikkatleri üzerime çektim. "Günaydın oğlum." Dedi babam ve annem. Robar ve Zelal'in yanına geçip oturdum.

 

"Ne yapıyorsunuz ikiniz fısır fısır?" Zelal tedirgin gözlerle bana baktı. O sırada kahvaltı masası kuruluyordu. Karımın hazırladığı kahvaltılıkları özenle masaya dikiyorlardı.

 

"Hem jehat yine nerede ne haltlar yiyor bu çocuk?" Robar "Bilmiyorum bu aralar gizli saklı bir şeyler yapıyor çıkar kokusu." Bu çocuğa iyi bir ders şart. Babamın yumuşak karnından vuruyor şerefsiz babam ses etmiyor ama ben babam değilim.

 

Başına iş açacak olan yine bize olacak. "Abi bir şey diyeceğim." Dedi Zelal. Yönümü ona çevirdim. "Hayırdır abicim?" Zelal gözlerini kaçırdı. "Şey... abi." Ellerimle yüzüne gelen saçları kulağının arkasına sıkıştırdım. "Ağzında geveleme Zelal ne diyeceksen söyle abim." Sevgili güzel karım üzerini değiştirip elindeki tavayla içeri girdi.

 

Bakışlarım üzerinde gezindi. "Abi Jehat abim galiba Demir'in kız kardeşi Dicle ile görüşüyor."hızla bakışlarımı karımdan çekip kız kardeşime baktım."Ne dedin?" Yanlış duymuş olayım.

 

"Valla bende yeni öğrendim. Arkadaşım ikisini birlikte görmüş çok samimilermiş Dedi." Birden ayağa kalktım. "Ne demek Demir'in kız kardeşiyle görüşüyor. Sikerim onun belasını. Robar bana hemen Jehat'ı bul getir." Diye gürledim.

 

"N'oluyor oğlum?" Diyen babama baktım. "Kıyamadığın oğlun Demir'in kız kardeşiyle görüşüyormuş baş düşmanımızın kız kardeşiyle."Dedim sinirden kafayı yemek üzereyim. Odada bir ileri bir geri yürümeye başladım.

 

"Ne! Ne demek Demir'in kız kardeşiyle görüşüyor?" Diye gürleyen babam oldu. Açela neler olduğunu anlamadığı için koluma tutundu. "N'oluyor Siyam?" Ürkek bakan gözlerine baktım. Onu korkutmak isteyeceğim son şeydi.

 

Derin bir nefes aldım "jehat baş düşmanımız olan adamın kız kardeşiyle görüşüyormuş. Bunu nasıl yapar aklım almıyor?" Gözlerini kocaman açan karım koluma daha çok sarıldı.

 

"Şimdi ne olacak?" Hiç iyi şeyler olmayacak. "Demir öğrenirse konağı basar ve düşmanlık dahada büyür." Dedim. Bakışlarımı Robar'a çevirdim "ne oldu? Onu hemen bul bana dün gecede eve gelmemiş." Gözleri korku ve öfke doluydu. "Arıyorum telefonu kapalı. Adamları gönderiyorum hangi delikteyse bulup getirmelerini söyleyeceğim." Deyip dışarı çıktı hızlı adımlarla.

 

Annem ve Zelal korkuyla oturuyordu. "Zelal ne zamandan beri birlikteymiş? Neden daha önce söylemedin?" Sesimin biraz yüksek çıktığının farkında bile değildim.

 

"Bil- bilmiyorum abi dün arkadaşım söyledi. Saklamadım abi yemin ederim bilmiyordum." Ağlamaya başlayınca yanına gittim."Tamam ağlama güzelim inanıyorum sana." Kollarımın arasına alıp sarıldım. Saçlarına bir öpücük kondurdum.

 

"Abi..." dedi hıçkırarak "Abim özür dilerim isteyerek bağırmadım sana." Yüzünü avucuma alıp göz yaşlarını sildim. "Ağlayınca ne kadar çirkin olduğunu bilsen hiç ağlamazdın." Gözlerini devirerek "Yaa abiii..." Onu kendime çektim saçlarından öptüm.

 

"Abin kurban olsun sana ağlama bir daha." Açela gülerek yanımıza geldi. Sol tarafıma oturup bana ve Zelal'e sarıldı. "Kıskanırım ama!" Dedi yalancı bir kızgınlıkla bir kolumu karımın bir kolumu kız kardeşimin boynundan geçirip ikisini göğsüme yasladım. "Ölürüm size." Açela'nın şakağından öptüm. Sonra Zelal'in.

 

"Bende seni çok seviyorum Siyam ağa." Deyip biraz daha sokuldu göğsüme. "Canımdan çok seviyorum abim." Dedi Zelal. Karşıda bize gülerek bakan babaannem ve babam "şunların güzelliğine bak Hüseyin." Dedi Sultanım.

 

"Ayıp ayıp karşınızda büyükleriniz var." Memnun olmayan sürat ifadesiyle annem yine moralimizi bozmaya yetmişti. Açela kendini geri çekerek benden uzaklaşmaya kalkınca kolundan tutup göğsüme yasladım.

 

"Neyin ayıbı ana biri karım diğeri kız kardeşim. Sarılmanın nesi ayıp? Lütfen çık artık şu eski kafadan ve Atike yengeme uyup onun imalarıyla gelme bize. Açela'ya da kızın gibi davran artık. Sana saygıda kusur etmeyen bir kıza yaptıkların yetmedi mi?" Dedim annemin bu hareketleri zoruma gidiyordu. Yıllarca bana göstermedi sevgisini ama bir isteğim varsa karımı üzüp kırmasın.

 

"Ben kimseye uymuyorum. Bu kızı ilk gün söyledim gelin olarak görmeyeceğimi neden sanki yeni böyle davranıyormuşum gibi konuşuyorsun." Sert bakışlarını Açela'dan çekmedi.

 

"Ayfer yeter senin derdin ne Allah aşkına oğlumuzun mutluluğunu görmüyor musun? Bu kızın sana ne zararı var geldiğinden beri yaptığın her şeyi sineye çekip yinede saygıda kusur etmiyor. " Dedi babam.

 

"İnanıyorum bir gün beni kabul edeceğinizi ama inşallah her şey için geç kalmazsınız Ayfer hanım. Size asla bir şey demem büyüğümsünüz ve sevdiğim adamın annesisiniz. Siz beni sevmeseniz de ben sizi seviyorum." Diyen karıma gururla baktım. Saçlarından öptüm şükür sebebim.

 

"De hayde güzel gelinim bize kendi elleri ile kahvaltı hazırlamış. Oturup afiyetle yiyelim." Dedi babaannem.

Babam baş köşeye oturdu. Sağında babaannem solunda annem oturdu.

 

Annemin yanına Zelal karşısında babaannemin yanında ben solumda Acela oturuyordu. Masayı gözden geçirdim. Mükemmel bir şekilde kendi elleriyle her bir ürünü hazırlamıştı. "Eline sağlık kızım her şey çok güzel görünüyor." Dedi babam.

 

"Afiyet olsun Hüseyin baba. İnşallah damak zevkinize uygundur yaptıklarım." Elini alıp dudaklarıma götürdüm. "Elinin değdiği her şey eminim mükemmel olmuştur senin gibi." Göz kırptım. Yanakları anında kızardı. "Siyam uyandırıyorsun beni."

 

Babam önündeki mıhlama ya ekmeğini bindirip ağzına attı. Açela pür dikkat babama bakıyordu. Ondan onay almak onu mutlu edecek gibi duruyordu. Babam afiyetle ağzındaki lokmayı yutup Açela'ya döndü. "Bu güne kadar yediğim en lezzetli mıhlama Eline sağlık. Bundan sonra canım ne zaman isterse isterim ona göre."

 

Güzel karımın yüzünde mutlu bir gülümseme oluştu. "Teşekkür ederim baba ne zaman istersen yaparım memnuniyetle." Ekmeğinden bir parça koparıp bende daldırdım karımın yaptığı mıhlamayı ağzıma atıp afiyetle yedim. Babamın dediği gibi Gerçekten lezzetli olmuştu.

 

"Parmaklarından bal damlıyor resmen elinin değdiği her şeyi nasıl bu kadar güzel yapabiliyorsun?" Dedim. "Oda benim sırrım olsun." Deyip kahvaltısını yapmaya başladı.

 

 

Sofrada her kes mutlu bir şekilde kahvaltısını yaparken bu mutluluğun kısa süreceğini tahmin etmiyorduk.

 

 

*******

 

Trabzon

 

Seyhan bütün işlerini halledip hastahaneye yol almıştı. Artık eve dönme vaktiydi. Bu defa küçük bir misafirde ona eşlik edecekti.

 

Otelden çıkıp hastahaneye bir kaç dakikada varmıştı. Asiye'yi almaya gelmişti. Bir kaç gün hastahanede yatan Asiye hazırlanmış bir şekilde Seyhan abisini bekliyordu. Odaya giren Duru ve Zeynep hemşire Asiye'yi heyecanlı görmeyi beklemiyorlardı.

 

"Günaydın güzellik bugün taburcu oluyorsun. Ve görüyorum ki bu durumdan çok memnunsun." Dedi Duru ve Asiye'nin yanına vardı. "Çok heyecanlıyım Duru abla Seyhan abi gelip beni alacak ve kendi memleketine götürecek. İlk kez şehir dışına çıkacağım." Dedi bıcır bıcır konuşarak.

 

"Ya ben senu yerum kiz. " deyip yanaklarını sıktı. Kıkırdadı ve boynuma atladı. "Seni çok özleyeceğim Duru abla." Dedi Asiye o sıra odanın kapısı açıldı. İçeri Seyhan girdi. Elinde kocaman peluş bir ayı vardı.

 

Eğlenceli bir sesle "Günaydın prenses." Elindeki oyuncağı Asiye'ye uzattı. "Günaydın Seyhan abi. Bu ne kocaman benden büyük?" Dedi mutlulukla ilk defa bir hediye alıyordu Asiye içinde taruf edemediği bir çocuksu heyecan ve mutluluk vardı.

 

Iyiki Seyhan abisi çıkmıştı karşısına yoksa bir kaldırım kenarında sessizce ölüp gidecekti. Seyhan'ın getirdiği peluşa sıkıca sarılıp "Teşekkür ederim Seyhan abi çok güzelmiş." Dedi '"Senden güzel değil prenses." Eğilip Asiye 'nin saçlarından öptü.

 

Kenarda sessizce onların bu güzel hallerini izleyen Duru dudakları kıvrılmıştı. Seyhan bir abi gibi küçük Asiye'ye kol kanat germiş ve sahiplenmişti. Bir haftadır her gün ziyarete geliyor küçük kızla ilgileniyordu

 

Duru Seyhan'da ki merhamet ve sevgiyi net bir şekilde görüyor ve onu daha iyi gözlemlenmişti bu süreçte. Şimdi veda vaktiydi. Duru kimbilir artık ne zaman görecekti bir daha.

 

"Merhaba Duru hanım." Diyerek elini uzattı Seyhan. "Merhaba Seyhan bey." Seyhan'ın ela gözlerinin içine baktı. Elleri bir birine değince ikisinin vücudunda bir ürperti geçti.

 

Seyhan'ın koca elinin içinde Duru'nun minik eli kayboldu. Sessizliği bozan Seyhan oldu. Istemesede önce elini çekti. "Her hangi bir sorun yoksa taburcu işlemlerini halledebilirmiyim?" İlk defa ikisi de bu kadar sakin bir konuşma yapıyordu.

 

"Asiye'nin durumu iyi bir kaç vitamin ilaç yazdım. İyice dinlenip düzgün bir beslenmeden sonra kendini toparlayacaktır. Taburcu işlemlerini halledebilirsiniz." Yeşil gözlerini Seyhan'dan çekip yatakta oturan Asiye'ye çevirdi.

 

"Asiye'cim kendine iyi bak olur mu? Yeni hayatında tüm güzellikler seninle olsun. Okuyup kendi ayaklarının üzerinde duran güçlü bir kadın olacağına tüm kalbimle inanıyorum. Ne zaman istersen beni arayabilirsin." Kısa saçlarını düzeltip sıkıca sarıldı Asiye'ye.

 

"Teşekkür ederim her şey için Duru abla. Ben seni çok sevdim. Okuyup senin gibi doktor olacağım benim gibi kimsesiz çocuklara yardım edeceğim. Sen ve Seyhan abi gibi." Dedi Asiye.

 

"Aferin benim güzel kızıma." Saçlarından öptü. Geri çekildi. Karşıda onları izleyen bir çift ela göz vardı. "Duru abla ama ben seni arayamam ki telefonum yok. Hem numaranı bilmiyorum ki?" Duru gülümseyerek Seyhan'ı gösterdi.

 

"Seyhan abin den arayabilirsin güzelim." Kart vizitini cebinden çıkarıp Seyhan'a uzattı. "İstediği zaman beni arayabilir. Geçmiş olsun." Kartviziti alan Seyhan önce karta baktı. "Çocuk Dr. Duru Saraç." Dudaklarını kıpırdattı. Kartı ceketinin iç cebine koydu.

 

"Her şey için teşekkür ederim Dr. Duru." Dedi Seyhan "görevim di. Bu arada Açela'ya selamlarımı iletirsen sevinirim. İyi yolculuklar." Başını sallayan Seyhan. "Teşekkür ederim." Duru'nun odadan çıkışını izledi.

 

"Çok güzel değil mi Seyhan abi?" Diyen Asiye'ye baktı. "Güzel prensesim. Hadi bakalım bizde geç olmadan çıkalım küçük hanım." Yataktan indirdi Asiye'yi pelus ayısını kucağına alan Asiye ile önce odadan sonra hastahaneden çıktı.

 

 

Dikkatlice arka koltuğa bindirdi. Kemerini taktı. "Hazırmısın küçük hanım Mardin yolcusu kalmasın." Deyip Asiye'yi gıdıkladı.

"S-Seyhan abi dur..." dedi kahkahası arabayı doldurdu.

 

Saçlarından öpüp arka kapıyı kapattı. Şoför koltuğuna binip Asiye'ye baktı. "Hadi bismillah prenses." Deyip arabayı çalıştırdı. Saatler sürecek bir yolculuk başladı onlar için.

 

 

****

 

Birsen kendi odasında hastalarını beklerken odasının kapısı tıklatılıp açıldı. Başını kapıya çevirdi. Kapı aralanıp içeri giren kişiye baktı. Başını önce sonrada heybetli gövdesini odaya soktu.

 

Yüzünde tebessümle Birsen'e baktı. "Merhaba Dr. Birsen." Dedi. Birsen gelen kişiye aynı şekilde karşılık verdi. "Hoş geldin. Gel otur." Elindeki bir demet papatyayı Birsen'e uzattı.

 

"Bu güzellikler yanında sönük kalıyor ama senin için bunlar." Dedi karşısındaki sarışın yeşil gözlü adam. "Deha ab-" lafını kesti. "Sakın Birsen yeter da abi yok ağzını alıştır Deha demeye." Diye oflayarak oturdu karşısına "ama ben!"

 

Sert bir bakış attı Birsen'e Deha "Kızım da yeter abin falan değilim. Duru ve Açela'nın abisiyim senin değil ve izin verirsen sevdiğin adam olacağım." Dedi Deha beş yıldır yüreğinde büyüttüğü sevdası artık taşıyordu.

 

"Deha lütfen böyle konuşma sen hep benim ab-" Birden ayağa fırladı Deha Birsen'in üzerine yürüdü. "Sana bir daha o kelimeyi söyleme dedim. Beş yıldır gör beni diye tepinip duruyorum. Ama şu kahve gözlerin beni görmüyor niye be kızım neden?" Diye dişlerinin arasında tısladı.

 

Birsen oturduğu koltuğa sinebildigi kadar sindi. Ona öfke ve aşkla bakan adamın yüzüne bakamıyordu. Deha'nın duygularının farkındaydı ama kendini her zaman geri çekiyordu. Küçük ken yaşadığı olaydan dolayı erkeklerden hep uzak duruyordu.

 

Deha onu ne zaman görse içi gider gibi bakıyordu. Şimdi olduğu gibi. "Sorun sende değil sadece seni değil ben hiç bir erkeği istemiyorum." Dedi kısık bir sesle. Deha Elinin birini masaya diğerini Birsen'in oturduğu koltuğa koyup yüzünü yaklaştırdı.

 

"Ben başkası değilim Birsen yalvarırım gör artık beni. Senin bir sözüne bu Karadenizi ayaklarının altına severim be kızım." Elini göğsüne koydu. "Burası seni ilk gördüğü gün sevdalandı. Beş yıldır Birsen deyip duruyor." Dedi yeşil gözlerini köyü kahve gözlere dikti.

 

"Bir he de yeter efulim."beklenti dolu gözlerle baktı Birsen'e ama bu yakınlık Birsen için hiç iyi değildi. Gizlenen tüm korkuları gün yüzüne çıkarak bir çığlık attı. "Uzak dur benden." Diye bağırdı. Bu tepisine Deha afallayarak uzaklaştı.

 

"Birsen ne oluyor? Tamam dokunuyorum. " Birsen karşısında Deha'yı değil yıllar önce yetimhanede gördüğü adamı görüyordu. "Defol git dokunma bana." Hıçkırarak ağlamaya başlayan kadına şok içinde bakıyordu.

 

"Birsen benim güzelim Deha." Deyip dizlerinin önüne çöktü. Saçlarını parmakları arasında çekiştiren Birsen'in ellerini tuttu. "Do-dokunma bırak beni." Nefesi sıkışmış bir şekilde zor konuştu.

 

"Birsen yüzüme bak... Hadi güzelim saçlarını bırak." Çaresizce Birsen'i kendine getirmeye çalışıyordu. Elini saçlarında olan ellerinin üzerine koyup dikkatlice ayırdı. Ardından kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı.

 

"Özür dilerim. Allah belamı versin kızım." Hıçkırarak ağlayan Birsen'i sakinleştirmeye çalışıyordu. "Sen istemediğin sürece dokunmam sana bir göz yaşına dünyayı yıkarım şuri." (Şuri/Canım) saçlarını okşadı. Öpücükler kondurdu. Sakinleşene kadar Birsen'e sarıldı. Kollarının arasından çıkmasına izin vermedi. Düşündüğü şeyin olmamasını diledi.

 

 

Sevdiği kadına zorla dokunmak mı istemişlerdi. O yüzden mi hep uzak duruyordu erkeklerden. Deha kendini berbat bir halde hissetti. O sevdiği kadına yıllarca uzaktan bakmıştı.

 

"Be-ben sana senin istediğin gibi biri olamam... Ben se-senin sevgine layık biri değilim." Dedi Birsen göz yaşlarını Deha'nın göğsünü ıslatıyordu. Deha'nın yüreği hiç bu kadar yapmamıştı. Kendini ona layık görmüyordu sevdiği kadın. Orman yeşili olan gözleri doldu. Boğazı düğümlendi.

 

"Yapma gözünü seveyim ben kimim ki seni kendini bana layık görmüyorsun. Asıl ben kendimi sana layık görmemem gerek senin gibi kalbi güzel, merhameti ve sevgi dolu bir kadına ben nasıl layık olabilirim." Saçlarından öptü. Yüzünü göğsünden kaldıran Birsen Deha'nın yüzüne utanarak baktı.

 

"Özür dilerim az önce olanlar için ben-" Deha sözünü keserek başını iki yana salladı. "Dileme kötü olacağını bilseydim asla sana öyle yaklaşmazdım. Ben sana travmanı hatırlattığım için özür dilerim." Alnına uzun bir öpücük bıraktı.

 

"İstemezsen yine beklerim bir ömür beklemem gerekse bile beklerim. Sen beni kabul edene kadar beklerim. Yok istemiyorum dersen de yemin ederim bir daha karşına çıkmam." Dedi Deha, Birsen ne yapacağını bilmez bir şekilde öylece durdu.

 

Kalbini dinlemek istedi gözlerini kapattı. Kendi iç dünyasıyla bir savaş halinde ki karmaşaya bıraktı. Zihni hayır dese de kalbi Deha için doğru insan diyordu. Gözlerini yavaşça araladı.

 

Kahvelerini orman yeşili gözlere dikti. Yüzünün her bir detayını izledi. Kumrallar tene sahipti, sarı saçları, gür ama sarı kirpikleri vardı. Yakışıklı bir yüze sahipti Deha Duru'nun erkek versiyonudur Deha dolgun,dudakları iki yanağında gamzeleri vardı. Karadenizlilere ait olmayacak bir şekilde düzgün bir burnu vardı. Boyu 1.90 belki biraz daha fazlaydı.

 

Ona beklentiyle bakan adama "Seni üzebilirim, bana istediğin her zaman dokunmana izin veremeyebilirim. Yinede kabul ediyormusun?" Diyen Birsen,Deha'ya dünyaları verdiğinin farkında mıydı?

 

"Kabul etmekte ne demek? Sen beni üzmezsin, uzsen bile başım gözüm üstüne, sen izin vermediğin sürece sana asla dokunmayacağım. Bana alışıp sevene kadar seni beklerim efulim." Dedi Deha yüzünde tebessümle yüreği mutlulukla dolup taştı.

 

Birsen bu haline gülerek başını salladı. "Delisin sen."

"Deliysem sana deliyim be kızım." Dedi. Ayağa kalktı Birsen'e elini uzattı. Birsen önce uzatılan ele sonra orman yeşili gözlere baktı. Bunu bir kaç kez tekrarladı.

 

Küçük elini kaldırıp ona uzatılan eli tuttu. Onun soğuk ellerini sıcak el avuç içine yerleştirip sıkıca tuttu. Ayağa kaldırdı gözlerinin içine bakarak dudaklarına götürdü sıcak nefesi ince parmaklarını yalayıp geçti. "Sen bana dünyaları verdin Birsen seni mutlu etmek için elimden geleni yapacağım."Dedi.

 

"Senin için bende tüm korkularıma rağmen çabalayacağım." Dedi Birsen. "Bir kahveye ne dersin?"

"Karadenizli adama kahvemi ikram ediyorsun. Bu çaya bir hakarettir." Dedi ikiside gülerek odadan çıktı.

 

Birsen odadan bambaşka biri olarak çıktı. Artık hayatında biri vardı. Güven biraz zaman alabilirdi ama biliyordu bu sevgi ona iyi gelecekti.

 

 

*****

 

Mardin

 

Açela

 

Kahvaltıyı güzel iltifatlar şekilde tamamlamıştık. Her kes mutlu bir şekilde sofradan kalkmıştı. Onlar için ilk kez bir şey hazırlamış ve onları kendi ailem olarak görüyordum.

 

Kahveleri yapıp salonda oturan Sultan babaanne, Hüseyin baba,Ayfer hanım, Siyam oturuyordu. Zelal ile birlikte kahve yapıp merdivenleri çıkıyorduk. "Yenge sen bugün bizimkileri iyice şımartın. Bundan sonra hep böyle bir beklenti içinde olurlar."

 

Peşimden oda merdivenleri çıkıyordu. "Müsait olduğum vakit yaparım ki tatlım. Ben hizmet etmeyi seviyorum. Nasıl hastalarımla ilgileniyorsam ailemle de ilgilenmeyi seviyorum. Onları mutlu görmek benide mutlu ediyor."Dedim son basamağıda çıktım.

 

Nefes nefese kalmıştım."Allah aşkına niye bu kadar merdiven var bu konakta?" Diye söylendim. Zelal gülerek "Buda bizim sporumuz yenge." Haklıydı günde iki defa inip çıksan bile baya kalori yakardın.

 

Salonun kapısından içeri önce ben girdim hemen arkamdan Zelal geldi. Benim elimde Kahveler vardı. Zelal de ise şu ve ikramlıklar önce Sultan babaaneninkini verdim. "Sağ ol güzel gelinim." Uzaktan öpücük atarak "Afiyet olsun Sultanım." Dedim.

 

Ardından Hüseyin baba ve Ayfer hanıma uzattım. "Eline sağlık güzel kızım." Dedi Hüseyin baba. "Afiyet olsun baba." Ayfer hanımda içten olmayan bir teşekkür etti. Kocama doğru ilerledim. Kahvesini ona uzattım. "Ellerine sağlık güzelim." Deyip göz kırptı. Yanaklarım anında kızardı. Zelal ve kendi kahvemi alıp Siyam'ın yanına oturdum.

 

"Afiyet olsun kocam bey."Dedim dudakları kıvrıldı. "Kocan bey kurban olsun sana." Dedi kalbimi eriterek. "Siyam..." bakışlarını bana çevirdi. "Efendim okyanus gözlüm." Deyişine her defasında kalbimi böyle çarpmasına nasıl neden oluyordu.

 

"Robar gelmedi jehat'tan bir ses seda yok. Bu hayra alamet değil." Kahvaltıdan önce olanları düşündükçe huzursuz hissediyordum kendimi. Siyam sıkıntılı bir nefes aldı. "Robar'ı aradım ama bulamadığını söyledi. Biraz daha ortaya çıkmazsa ben düşeceğim peşine." Dedi.

 

"Nerde olabilir ki siz daha çok bilirsiniz nerelere takıldığını, arkadaşlarını." Kahvemden bir yudum aldım. "Gidebileceği her yere baktı Robar ama yok. Tek duam düşündüğüm şeyi yapmamış olsun." Gozlerinde tedirgin ve hatta korku vardı. Bu kardeşi için olan bir korkuydu.

 

"Ne olabilirki hem sen ne düşün-" Duyduğumuz sesle elimdeki kahve yere düştü. Siyam beni kollarının arasına alıp korumaya başladı. Bu bir silah sesiydi. Ve bulunduğumuz odaya sıkılmıştı. "Siyammm çık lan dışarı." Diye bağırdı biri bu ses hiç yabancı gelmemişti.

 

Siyam "iyimisin güzelim." Başımı salladım."Evet. Neler oluyor?" Dedim korkuyla sesim titremişti. "Tamam yok bir şey ben hemen ilgileniyorum." Bakışlarını babasına ve odadakilere çevirdi. İyi olduklarını görünce derin bir nefes alıp hızlıca ayağa kalktı.

 

"Oğul n'oluyor? Kim cüret eder benim haneme kurşun sıkmaya." Diye bağırdı Hüseyin baba. "Demir Kara'nın sesi bu baba." Deyince odada büyük bir sessizlik oldu.

 

"Siyam ağa çık lan dışarı bana o kardeşini hemen getirmezsen yemin ederim bu konağı başınıza yıkarım." Diye bağırdı Demir.

 

Siyam ve Hüseyin baba silahlarını alıp odadan çıktı. Peşinden bizlerde dışarı çıktık. Demir avluda bir ordu gibi getirdiği silahlı adamlarla duruyordu. Konağı koruyan adamlarda onlara aynı şekilde silah doğrultmuştu.

 

"Ne bağırıyorsun lan sen. Hangi kitaba yazar haneye silah sıkmak. Seni kim elimden alır." Dedi Siyam aşağıya inip tam karşısında durdu. Korkudan kalbim yerinden çıkabilirdi. Ama Siyam dik ve kendinden emin bir şekilde silahı Demir'in alnına yasladı.

 

"Şimdi bana ne olduğunu söyle ki cesedin çıkmasın bu konaktan."Dedi karşısındaki adama korku salan bir sesle.

 

"Kardeşin olacak şerefsiz kız kardeşim Dicle'yi kaçırmış." Diye gürledi Demir. Alnına yaslı olan silahtan zerre korkmuyor gibiydi.

 

Duyduklarımızla "Ne? " Diye bir feryat koptu dudaklarımdan. Zelal'in ve Ayfer hanımın çığlığı tüm konağı doldurmuştu.

 

Zelal ağlayarak "Hayır..." Diye bağırdı bir kez daha. "Abim bana bunu yapmış olamaz." Diye konağı inletir bir şekilde bağırdı.

 

Buda ne demek oluyordu?

 

 

 

 

 

Vee size uzun bir bölümle geldim. Keyifli okumalar. Yeni bölümde görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.

 

Hayırlı Ramazanlar.

 

Allah sınavlarda yardımcınız olsun. Zihin açıklığı versin. Hakkınızın emeğinizin karşılığını en iyi şekilde almanız dileğiyle. Başarılar canlarım.

 

 

Bölüm : 14.03.2025 20:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...