31. Bölüm

26.Bölüm

BitterimKara RC
bitterimrjn

Merhabalar sevgili okurlarım.

Yeni bölümle geldim.

Okuyup yorumlarda buluşalım.

Yıldızlarınızı eksik etmezseniz sevinirim.

Hatalarım var ise affola.

Bu bölümden sonra 50 oy sınırımız var.

Keyifli okumalar❤️🌺




         

 

ACI HAYKIRIŞ


Yayla evimizin bahçesinde ektiğim çiçeklerin açılan tomurcuklara gülümseyerek baktım. Ellerimi o yumuşak dokuda gezdirince hissettiğimle dudaklarım kıvrıldı.

"Yine çiçeklere dalıp gitmiş." Duyduğum sesle affalladım ve sesin geldiği yöne baktım. Bahçe kapısında gülerek el ele tutuşan ve bana bakan anne ve babama baka kaldım.

"Anne!"Diye fısıldadım.
Bahçe kapının önünde öyle durmuş bana bakıyorlardı. Babam başını sol omzuna doğru yatırıp içli bir şekilde beni izliyordu. "Baba." Dedim ve göz kenarları kırışacak şekilde güldü.

Adım atamadım. Ayaklarım beni onlara götürmedi onları da bana getirmedi. İçli bir haykırışla"anne, baba neden gelmiyorsunuz?"Dedim.

Beni götürmeyen ayaklarıma baktım iki ayağımda çamura batmış şekilde onlara gitmeme engel oluyordu. "Açela kızım." Dedi annem.

Bakışlarım onlara kaydı. Babamla aynı şekilde gülümseyerek bana bakıyorlardı. "Anne seni, sizi çok özledim." Göz pınarlarıma akın eden yaşlarla onlara baktım.

"Ağlama mavişim ıslatma pınarlarını." Dedi babam. Acı bir gülümseme kondu dudaklarıma "Siz gittiğinizden beri anlamadığım gün yok ki; niye gittiniz beni Göktuğ'u neden yalnız bıraktınız?" Diye sordum.

"Böyle olsun istemezdik. Seni ve kardeşini bir başına bırakmak istemezdik." Dedi annem başımı iki yana salladım. "Sana en çok ihtiyaç duyduğum anlarda yoktun yoktunuz. Biliyormusunuz ben doktor oldum." Fısıltı gibi çıkan sesimle "Doktor oldum Göktuğ çok iyi bir delikanlı oldu ve en iyi üniversitede başarılı bir öğrenci."

Annem ve babam gururla bana bakmaya başladı. "Ve ben evlendim hiç bir güzel anımda yanımda olmadınız." İsyan edercesine konuştum.

Bizi bırakıp gittikleri için onlara çok kızgınım. "Yapma kızım." Dedi babam şimdi onlarda benim gibi ağlıyordu. "Niye bizide yanınızda götürmediniz bizi niye ardınızda kanadı kırık bıraktınız? "

Biliyorum isteyerek bırakıp gitmemişlerdi ama yinede onları suçlu görüyordum. "Sizin yaşamanız gereken güzel bir hayatınız var. Biz sizi mutlu gördükçe mutlu oluyoruz." Annemin dudakları kıvrıldı.

"Seninle gurur duyuyorum kızım sen çok güzel başarılı bir kadın oldun." Dedi başımı salladım "Sana verdiğim sözü tuttum anne ama sen verdiğin sözü tutmadın. Beni yalnız bıraktın hani her zaman yanımda olup bizi koruyacaktın." Dedim bakışlarımı onlardan ayırmadan bir adım atmak istedim lakin ayaklarımın dibindeki çamur buna izin vermiyordu.

"Özür dilerim." Dedi babam ve annemin elini bırakmadan geri geri yürümeye başladı. Korkuyla onlara baktım. "Anne, baba yine mi gidiyorsunuz?" Dedim çamurun içinde debelenmeye başladım.

Allah kahretsinki onlara gitmek için adım atamıyor çırpındıkça daha çok batıyordum. "Anne n'olur gitme! Baba beni bırakma!" Diye avazım çıktığı kadar bağırdım.

Onlar arkasını dönüp yürümeye başlayınca silik küçük bir gölge belirdi onların arasında. Onun kim olduğunu seçemedim. "Anne baba benide götürün yalvarırım beni bırakmayın." Diye çırpındım.

Ama ne Annem nede babam beni götürmek için geri dönmediler. "Açelam seni götüremem." Omzunun üzerinden bana bakıp konuşan babama "neden? Yalvarırım benide götürün. O gölgenin yerine beni götürün." Boğazımdan bir hıçkırık koptu. "Olmaz kızım senin yaşaman gerekiyor sen gelemezsin bizimle." Dedi annem giderek uzaklaştı lar ve ben çamurun içinde boğazım yırtılırcasına bağırarak ağladım. Yalvardım onlar gözden kaybolan kadar onların gidişini izledim.

Bir kez daha beni yalnız bırakıp gitmişlerdi.

Onlar kaybolunca kendimi o çamurdan kurtarıp kapıya doğru koştum. Kapıyı tam açıp çıkacak ken kolumdan tutan bir el oldu. Elimi tutan ele baktım. Siyam'ın üzgün yüzüyle karşılaştım. "Bırak!" Dedim başını iki yana salladı "bırakmam bırakamam Açelam." Sesinde kırgınlık beni bin parçaya bölmeye yetti.

"Bırak yalvarırım Bırak annemle babama gideyim." O kadar bağırmıştım ki sesim çıkmıyor boğazım açıyordu. Bileğimi daha sıkı kavradı. "Dön bana Açela bırakma beni, senin olmadığın bir dünyada ben ne yapayım. Dön bana kurban olduğum." Gözlerinden akan yaşlar yanaklarından süzüldü.

"Onları çok özledim." Dedim.
"Biliyorum...görüyorum ama gitme gitmene izin veremem." Beni kendine çekip sıkıca sarıldı. "Dön bana kokuna hasret kaldım. Okyanus gözlerine, en güzel ezgi sesine hasret kaldım. Bırakma beni." Hıçkırarak göğsünde ağlamaya başladım.


Gözlerimi açtım ilk karşıma çıkan beyaz tavanda gözlerimi yakan beyaz ışık oldu. Tekrar kapattım o kadar halsiz ve yorgun hissediyorum ki sanki bütün kemiklerim kırılmış yatakta yatıyor kımıldamaya mecalim yoktu.

Burnuma gelen tanıdık iyodoform ve antiseptik hastane kokusu ile gözlerimi yavaşça araladım. Beyaz tavana yeniden baka kaldım. Bir süre sadece son yaşadıklarımı hatırlamaya başladım.

Odamdan kocamla keyifli bir şekilde çıktığımızı hatırlıyorum. Daha sonra kahvaltı için sofraya oturduğumuzu ve midemin bulandığını gözlerimin karardığını en sonda kan kustuğumu ve sonrası Siyam'ın adımı haykırışı.

Gözlerim kocaman açıldı elim boğazıma gitti ama acı dolu bir ses çıktı dudaklarımdan. "Açela!" Duyduğum sese bakışlarım kaydı. Siyam'ın endişeli sesi ve gözlerindeki şükür ile bozguna uğradım.

Oturduğu sandalyeden kalkıp yani başıma geldi. Ellerini boğazımda olanan ellerimin üzerine koyup boğazımdan çekti. Bakışlarını benden kaçırınca neden yaptığını anlamadım. Ellerini elimden çekip üzerime doğru eğildi.

Dudaklarını alnıma bastırdı. "Şükürler olsun Açela. Şükürler olsun Allah’ım." Dua gibi döküldü dudaklarından.

Geri çekilip "iyimisin güzelim var mı bir ağrın?" Dedi ama bakışlarını gözlerime değdirmeden sormuştu. "Su..." acıyan boğazımla diyebildim. "Su...dur vereyim."

Baş ucumdaki su şişesini açıp bardağa doldurdu. Ardından bana uzanıp bir kolunu belime koyup oturmama yardım etti. Dudaklarımdan bir inleme koptu. Göğüs kafesim ve kasıklarımda olan sızı inlememe sebep oldu. "Bir şey mi oldu? canını mı yaktım?" Endişeli çıkan sesiyle başımı iki yana salladım. "İyiyim sadece kasıklarımda ince bir sızı oldu." Dediğimde yeniden bakışlarını benden kaçırdı.

Doldurduğu suyu alıp dudaklarıma yaklaştırdı. Araladığım dudaklarıma suyu yavaşça içmeme yardımcı oldu. İçtiğim her yudum boğazımı yakıyordu. Bardaktaki son yuduma kadar yavaşça içtim.

Bardağı dudaklarımdan çekip yatak kenarında ki masaya bıraktı. Peçete alıp dudaklarımda kalan ıslaklığı sildi. Yatağın kenarına oturdu. Sol elimi avucunun arasına aldı ve dudaklarına doğru götürüp öptü. Çok garip davranıyordu.

"Bana ne oldu Siyam?" Dedim gözlerimin içine bakmamaya devam etti bakışları avucunun arasında tuttuğu elimdeydi. "Özür dilerim." Dedi kahırla bakışları yüzüme dönmedi. "Ne! Neden özür diliyorsun? Kaldır şu başını yüzüme bak." Başını iki yana salladı. "Bakacak yüzüm yok seni koruyamadım sizi koruyamadım."

Yüreğime bir ateş oturdu. Ne oldu da kendini suçluyordu. Elimi elinden çekip çenesini kaldırdım. Yüzüme bakması için ama gözlerini hızla kapattı. Yanaklarından süzülen yaşlarla öylece kala kaldım."Siyam neler oluyor aç şu gözlerini korkutuyorsun beni."

Aşık olduğum kömür karası gözlerini yavaşça açtı. Başını omzuna doğru yasladı ve "Özür dilerim Açela'm seni koruyamadım benim soframda benim evimde kollarımda zehirlediler ve ben hiç bir şey yapamadım." Nefesim kesilip boğazımda düğüm oldu.

Ne demek zehirlediler kim niye yapar bunu benim kime kötülüğüm vardı ki böyle bir caniliği bana reva gördü. Elim çenesinden kayıp kucağıma düştü.

"Ne diyorsun Siyam... kim...niye...neden yapar?"Dedim gözlerim doldu Karşımdaki adamın yıkılışı vardı gözlerinde ben hiç görmemiştim gözlerinde böyle bir acı ve yıkılışı.

"Senin saçının teline zarar gelse dünyayı yakarım diyen adamım ama gel görki seni kendi soframdaki insanlardan koruyamamışım." Alt dudağını dişlerinin arasına alıp parçalayacak şekilde ısırdı.

"Siyam kim bunu bana yapan kim?"
"Evin."Dedi gözlerim ve ağzım açık bir şekilde baktım.
"Evin seni zehirlemiş itiraf etti. Keşke ben ölseydim de seni o halde görmeseydim." Sesi öyle acı çıktı ki benim canımı yaktı.

"Deme öyle sana bir şey olsaydı asıl o zaman ben neyapardım. Evin bunu nasıl yapabildi gözleri nasıl döndü cinayete teşebbüs etti."

"Bilmiyorum ama zor elimden aldılar polise teslim ettim. Sana bir daha dokunmasına zarar vermesine izin vermeyeceğim. Bunun bedelini o dört duvar arasında yaşayarak çekecek." Dedi ikimizinde gözleri yaşlarla doluydu.

Yüzüme baktı bir şeyler söyleyecek gibi baktı dudakları bir kaç kez kıpırdadı ama bakışlarını kucağımdaki elime indirdi.

"Açela'm bir şey daha söylemem gerekiyor." Dedi ve yüzüme baktı. "Ne oluyor kötü bir şey mi ne diyeceksin Siyam?" Kahırlı bir nefes aldı ve yıkılacağım sözler dudaklarından çıktı.

"Açela Allah beni kahretsin... seni koruyamağım gibi bebeğimizi de koruyamadım." Elimi tutup sıkıca kendine doğru çekti. Başımı sinesine yatırdı. Algılayamadım ne demek bebeğimizi koruyamadım. Ben hamilemiydim ama!

"Özür dilerim. Özür dilerim varlığını öğrenip elimizden alınması bir oldu. Hepsi benim yüzümden senide bebeğimizi koruyamadım." Dedi kollarımı göğsüne koyup kendimden uzaklaştırdım.

"Ne çocuğu ne bebeği Siyam." Dedim şok içinde yüzüne baktım. "Açelam hamileymişsin." Dedi bakışlarım karnıma kaydı "hamileymişim." Hıçkırarak ağlamaya başladım. "be-beğim o-lacaktı olacaktı." Attığım çığlıkla boğazım kanarcasına bağırdım.

Benim bebeğim olacaktı ama ben varlığını öğrenmeden benden koparılıp alınmış. Siyam beni kollarının arasına aldı. Ben sarsılan sarsılan içim dışıma çıkana kadar bağırdım ağladım. Tahriş olan boğazım bağırmam daha çok canımı yaktı ama hiç bir şey şuanda hissettiğim acı kadar değil.

"Siyam bebeğim." Göğsünde çırpınarak ağlamaya devam ettim. "Açela'm kurban olduğum." Beni sakinleştirmeye çalışarak "Ben hissettim ama daha iki gün gecikmiştim." Dedim ağlayışlarımın içinde konuştum.

"Üzgünüm kurban olduğum yeni uyandın sakın ol kurban olayım göz yaşlarına." Saçlarımı okşadı öptü daha çok çekti sinesine kolları bedenimi sıkıca sarmalamıştı.

"Bebeğimiz bizi bırakıp gitti. Bebeğim!" Bir kez daha çığlık attım. Ben bağırıp ağlarken odanın kapi sesi geldi adımlar odayı doldurdu ama sığındım sineden ayrılmadım tırnaklarımı kollarına batırdım. Vücudum öyle bir kısılmıştı ki koluma yediğim ince bir sızıyla bedenim yavaşça gevşeyip Siyam'ın kollarında gözlerim karanlığa çekildi.

****

Annemle babamı rüyamda görmüştüm. Onlara o kadar yalvarmama rağmen beni kendileriyle götürmemişlerdi. Çok ağlayıp bağırmama bile dönmemişlerdi.

Yatakta gözlerim pencereden sızan güneşe ve gök yüzüne bakıyordum. Hastahaneden çıkalı iki gün olmuştu ve kendimi odama kapatmış kimseyle görüşmek istememiştim babaannem ve dedem yanımdan ayrılmak istemeseler de yinede odadan çıkmışlardı.

Şimdi odada yalnız başıma yatıyordum. Kapı tıklatılıp açıldı ve ardından hemen sonra kapının kapanma sesini duydum.
Odanın içinde adım sesleri yankılandı ve önümde durdu. Komisinin üzerine bir tepsi bırakıldı.

Yatağın kenarına oturdu kokusundan tanıdığım kocam yüzüme baktı. "Güzelim okyanus gözlüm hadi kalk bir şeyler ye ne zamana kadar aç kalmayı düşünüyorsun." Dedi yüzümdeki saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

Eğilip şakağımdan öptü. "Siyam." Sesim boğuk çıktı. "Söyle gülüm." Dedi yorgun bakışlarımı yüzüne çevirdim. Oda benim gibi yorgun ve üzgündü uyumuyor yemek yemiyordu. Göz altları uykusuzluktan mor halkalar oluşmuştu. Kan çanağına dönmüştü gözleri yinede yani başımdan hiç ayrılamıyordu.

"Yanıma uzanıp sarılırmısın bana." Dedim dudaklarım öne doğru büzüldü. Gözlerim doldu bir şey demeden yanımdan kalktı. Yatağın etrafını döndü ardından yatağın kenarı çöktü. Üzerimdeki örtü kalkıp yeniden örtüldü. Kolunun birini boynumun altından geçirdi. Diğerini belime doladı beni kendine çekti. Başını boyun girintime koymadan önce omzumdan öptü. Saçımı kenara çekti uzamış sakalları boynumu huylandırarak öptü.

Başını boynuma koyup sıkıca sarıldı. Kokumu derin derin çekti. Belimdeki eli karıma doğru indi. "Açela seni çok seviyorum unutma olur mu. Senin varlığın benim yaşama sebebim. Biliyorum canın yanıyor üzgünsün inan ki senden bir farkım yok." Dedi Biliyorum oda en az benim kadar acı çekiyordu.

"Acıtıyor Siyam sanki kalbimi söküp avuçlarının arasında eziyorlar öyle bir acı." Saçlarımdan öptü acımı kendine çeker gibi öpüyordu. "Üzgünüm ama artık kendini toparlaman lazım güzelim çok genciz yine olur çocuğumuz lütfen daha fazla yıpratma kendini seni böyle acı çekerken görmek ömrümden ömür alıyor. Yapma kurban olayım üzme doldurma okyanuslarını benim sana çok ihtiyacım var." Dedi boğuk ve üzgün çıkan sesiyle.

Vücudumu hafif kıpırdandım ve yönümü Siyam'a çevirdim. Yüzlerimiz bir birine çok yakındı burnuma dolan kokusu iyice mayıştırdı. Kömür karası gözleri yüzümün her bir detayını izledi eğilip burun ucumdan öptü.

"Şu okyanusların varya her defasında içinde boğulup kaybolmak isteğimi artırıyor." Dedi belimdeki eli yüzüme doğru kaldırdı ve parmaklarının tersiyle yanağımı okşadı.

"Seninle çocuk hakkında konuştuğumuz o gece ilk kez o vakit çocuk hayali kurmuştum." Diye fısıldadım alt dudağımı dilimle ıslattım. Bakışları dudaklarıma kayıp yeniden gözlerimde durdu. "Ama ondan önce korunmayı bırakmıştım. Senin çocukları ne kadar sevdiğini görüyordum. Nasıl bir baba olursun diye hiç düşünmedim. Çünkü senin çok iyi bir baba olacağını biliyorum. Beni böyle güzel seven adam kendi canından olanı nasıl seveceğini tahmin ediyorum." Dediğimde gözlerinde ki hüzün bir an yerini bir umuda bıraktı çok kısa sürdü bu umut ışığı.

Yutkunduğunu oynayan adem elmasından gördüm. Dudaklarımı adem elmasına bastırdım. Vücudu kasılıp öylece durdu. Başını hafif eğdi ve gözlerimin içine baktı.

"Sevgim sen olduğun için güzel. Sevgim duygularım aşkım bir sana özel. Güzel seviyorsam bu senin sayende bir sanayım bir sana çıkıyor tüm güzel yollarım." Dedi
Dudaklarım iki günün ardından ilk defa kıvrıldı bunu anında fark etti ve kıvrılan dudağıma dudağını bastırdı.

Yumuşak ve sevgi dolu bir öpücüktü. Benim aklımı almaya yeten bir öpücük. "Seni kaybedeceğim diye çok korktum. Sen kollarımda öyle kan kusarken kendimi kaybettim. O an ölsem gam yemezdim ben hiç bu kadar korkmamıştım Açela. Sevdiğini kaybetmenin korkusunu yaşattın bana ölmek istedim." Dedi gözlerinde bu korku yerinde duruyordu. Bunu uzun bir sürede unutmayacağını biliyordum.

"Babamın yüzüme attığı tokatla kendime geldim şuurumu yitirdiğim vakit babam beni silkeleyip kendime getirdi. Seni nasıl hastahaneye getirdim inan bilmiyor tek düşündüğüm şey seni kaybetme korkusu."

Saçımdan öptü belime dolanan kolları beni içine sokarcasına göğsüne yasladı. Kollarımı beline doladım.

"O ameliyat kapısında her saniye ölüp dirildim. Doktor çıkıp bebeğimizi kaybettiğini söyleyince dünyam başıma yıkıldı sandım. Ve dizlerim beni tuttmadı dizlerimin üzerine düştüm. Bir tarafım benden kopup gitti. Ama seninde beni bırakıp gitmenden çok korktum Açela. Ben sen olmuşum sen varsan ben varım sen yoksan bende yokum. Sakın beni bırakma çünkü senden sonra benden bir ben kalmaz." Saçlarımda hissettiğim ıslaklıkla ağladığını anladım.

Başımı göğsünden çekmeye çalıştım ama izin vermedi. "Kalkma kal orda ki seni hissedeyim. Varlığını,kokunu, nefesini hissedeyim."dediğini yapıp daha çok sığındım yuvama biz bir bebek kaybetmiştik bizim bebeğimizi canımız ne kadar çok yansada şifayı da bir birimizde buluyorduk.


Ben onsun bir yaşam düşünmezken, Biliyorum ki oda bensiz düşünmezdi. Aynı acıyı yaşıyorduk benim nasıl canım acıyorsa onunda benim gibi canı yanıyordu.
Onun varlığı bana en güzel hediyeydi.

"Hadi kalk bakalım okyanus gözlüm bir şeylerye nenen ve deden seni bekliyorlar. Hafta sonu Duru ve Birsen yeniden gelecekler." Dedi ben hastahanedeyken Siyam Seyhan ve Robar'ı Trabzon'a göndermiş aileme ve arkadaşlarıma haber verip getirmişlerdi.

Duru, Duru'nun abisi Deha abi ve Birsen geri dönmek zorunda kalmışlardı. Çalıştıkları için izin çok anlamamışlar ve benim ne zaman yoğun bakımdan çıkacağımı bilmedikleri için mecburen dönmüşlerdi.

Uyandığımı öğrenince onlarla görüntülü konuşmuştum.

Siyam beni kendi ile yavaşça kaldırdı. Sırtımı yatak başlığına yasladım. Siyam bir yastık alıp belime koydu. Ardından komidinin üzerindeki tepsiyi alıp kucağıma bıraktı. Kemik suyundan yapılmış tarhana çorbası bir kase yoğurt vardı.

Siyam çorba kasesini eline aldı ve karıştırmaya başladı. Dolu kaşığı bana yaklaştırınca gözlerimi devirdim "Devirme o mavişlerini aç ağzını." Dedi itiraz kabul etmeksizin. "Çocuk muyum ben kendim içebilirim." Deyince dilimin ucunu ısırdım.

"Çocuk değilsin tabiki güzelim ama karıma yemek yedirmek istiyorum. Hadi aç ağzını bak uçak geliyor." Deyince kıkırdadım "Siyam az önce ben ne dedim." Gülerken. "Ne dedin gülüm duymadım ben?" Deyip kaşığı ağzıma tıkadı resmen.

"Aferin benim karıma bu çorba bitecek." Tekrar tekrar çorbayı içirdi. Taki kasenin dibi görünceye kadar. Kaseyi tepsiye bıraktı. Dolu şu bardağını da içirdi. İlaçlarımı da içirip dudaklarımdan öptü.

Şaşkın halime bakıp bir kez daha üst üste öptü. Geri çekilip "Buda benim ödülüm ve yemeğimdi." Kucağımdaki tepsiyi alıp komidine bıraktı.

"Biraz temiz hava alalım mı?" Diye sordu. Günlerdir hastahane ve bu odadan çıkmamıştım. Bu benim içinde iyi olurdu. Başımı aşağı yukarı salladım."olur," dedim.
Yataktan çıkmama yardımcı oldu. Önce banyoya girdim elimi yüzümü yıkadım rutin işlerimi hallettim.

Banyodan çıkıp giyinme odasına girdim. Siyam rahat edebileceğim kısa kollu bir eşofman takımı çıkarmıştı. "Gel güzelim üzerini değiştirelim." Bir iki adımda yanına vardım. "Sen mi çıkaracaksın üstümdekileri?"

Bana tuhaf tuhaf baktı. "Ya kim çıkaracak Açela." Dedi sinirle iyide niye sinirlendi ki şimdi? "Ben çıkarırdım onun iç-" lafımı ağzıma tıkadı ve üzerimdeki pijama takımını tek hamlede çıkardı. "Sus Açelam bazen beni deli ediyorsun." Dedi derin bir nefes aldım.

Üstümde sadece siyah iç çamaşırı ile kaldım. "Sen zaten delisin ben delirtmeye ne hacet." Dedim. "Açela!" Elinde eşofman takımıyla karşımda duruyordu. Üzerime bakıp yutkundu. Neye baktığına bakınca yutkunan tek taraf o olmadı malesef. Üzerimde siyah dantelli iç çamaşırıları ile duruyordum.

Kömür karası gözleri dahada koyulaşıp alt dudağını dişlerinin arasına alıp ısırdı. "Beni deli de edersin divane de." Deyip baştan aşağı beni süzdü. Göğüslerimde biraz fazla oyalandı. Kendine gelmek için başını iki yana salladı.

Elindeki eşofman takımının üst kısmını önce giydirdi. Ardından alt kısmını giydirip ayağa kalktı. Arkama geçip saçlarımı çıkardı ardında tarağı aldı. Yavaş bir şekilde taramaya başladı, tarama işi bitince saçlarımı üçe böldü ve örmeye başladı. Bunu çoğu zaman yaptığı için elleri yatkındı örmeye. Örme işine bitince ucuna küçük bir toka takip çıplak boynuma bir öpücük bıraktı.

"Şükürler olsun seni bana verene. Kurban olurum saçının her teline." Deyip şakağımdan öptü. Elimi tutup birlikte önce giyinme odasından ardından odadan çıktık.

Saatler ogleni gösterdiği için sıcak hava yüzüme vuruyordu. Dikkatli bir şekilde inmeme yardımcı olan kocama tebessüm ettim.

"Çok centilmen siniz bayım."
"Sizde çok zarif siniz hanım efendi." Deyip göz kırptı.

Salona doğru ilerleyince yükselen seslerle olduğumuz yerde durduk. "Kabul etmiyorum ana şimdi değil yengem bu haldeyken kimse istemeye gelmesin." Diye bağırdı Zelal.

Siyam ile göz göze geldim. Biz bunu hiç unutmuştuk. Eğer 2 hafta önce zehirlenmeseydim Zelal'in istemesi bu hafta sonu olacaktı.







Evettt bir bölümün daha sonuna geldik.

Bölüm hakkında yorumlarınızı bekliyorum.

Yeni bölümde görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.

Bölüm : 09.05.2025 21:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...