41. Bölüm

35.Bölüm

BitterimKara RC
bitterimrjn

Merhabalar ben geldim.

Nasılsınız?

Bölüm hakkında yorum ve oylarınızı bekliyorum.

hatalarım var ise affola.

keyifli okumalar.

Şarkılar/ Şükriye Tutkun / Sevin gayri

ferhat üngür/hasret üngür/ sevin gayrı

Lady Gaga Bruno Mars / Die With A Smile

 

 

DİKENLİ GÜLLER

 

 

SIYAM

 

İnsanın kendine karşı yaptığı acımasızlık, sevdiğini bile bile kendinden uzaklaştırıp büyük bir acıyla kıvranması.

 

O olaylı geceden sonra hayatım bir tekerlekli sandalyeye mahkum kalmış... bunun acısını en çok sevdiklerimden canımın diğer yarısından çıkarmış ona git demiştim.

 

Onu hayatımdan göndererek yaptığım en büyük hataydı. Karımı okyanus gözlümü göz yaşlarıyla kendimden göndermiştim. O gittiğinden beri hayata olan bütün bağımı kesmiş, nefessiz yaşamaya çalışıyordum. Benden giderken gözlerindeki büyük hayal kırıklığı bir an olsun gözümün önünden gitmiyor, kalbimi paramparça edip şiddetle canımı yakıyordu.

 

Bana bir kere bile mecburi bir bakış almamıştı. Elimi tutarken sevgiyle gözlerimin içine bakarken aşkla bakan karımı bin parçaya bölüp ke dimden uzaklaştırdım.

 

Benden gideli tam tamına iki ay, yedi gün, sekiz saat, kırk beş dakika, yirmi iki saniye olmuştu. Bu süre zarfında onun kokusuna,aşkla bakan okyanuslarına öyle hasret kaldım ki ne odaya ne konağa sığar olmuştum.

 

Kendimi çiftlik evine atmış, fırtına ve inciyle bir an olsun nefes almamı sağlıyordum. Açela'yı gönderdiğim saniye köpek gibi pişman olmuştum. Onun yokluğu bana ölümcül işkenceler yaşatıyordu. Onu aylardır arıyorum, baktırmadığım yer kalmadı ne bir izini bulabildim nede her hangi bir haber.

 

 

Bir ay önce beni aramış beni can evimden vuran bir haber vererek kendini benden gizlemeyi başarmıştı. Bunu sonuna kadar hak eden bir pislikten başkası değildim.

 

O gün eline verdiğim boşanma kağıtlarını gördüğü anda verdiği tepkiyi ölsemde unutmam. Gözlerinin içinin hayal kırıklığı ve acıyla nasıl kıvrandığını gördüğüm an işte o an keşke ölseydim de gözlerindeki o yok oluşunu görmeseydim.

 

Sik heriften başkası değildim. Onu hiç bir zaman hak eden bir adam olmadım olamadım. Onu bir yalanla kendime bağlamış aşık olup evlenmiş ve ona mutluluktan çok acı çektiren bir adam oldum.

 

Benim yanımda olduğu sürece hayatı her zaman tehlikede olacaktı. Onu bu halime bağlayıp hayatını zindana çevirmek istemediğim için gitsin benden uzakta mutlu olmasını istedim.

 

Şimdi öyle pişmanım ki onu kendimden uzaklastirarak ona yaşattığım acıyla baş başa bırakarak büyük pişmanlık ve vicdan azabı çekiyorum.

 

Ben onunla yaşadığımı yeni yeni öğreniyorum. Karım gidince nefes alışım azap olup ciğerlerime nüfus ediyor, boğulup nefessiz kalıyordum.

 

Bana baba olacağım haberini verdiği gün öldüm sandım. Ben onu benden gönderirken o bana yeniden yaşayabileyim diye bana bir umut bahşetmiş sonra sessizliğe gömülmüştü.

 

Ne konakta ki ailem yerini söylüyor, ne arkadaşları, nede ailesi karım beni yokluğuyla cezalandırıyordu. Sesini duymayı öyle çok özledim. Şuan ne yapıyor? nasıl bir durumda? hamileliği nasıl geçiriyor iyimi kötümü hiç bir bok bilmiyorum? Bilmedigim gibi kendimden iğreniyorum.

 

Gün geçtikçe kendimden nefret ediyordum.

 

Tek başına hamileliği nasıl geçiriyordu bunu bilmemek kendime olan öfkemi daha çok harlıyordu. Karımı ve bebeğimi bulmak için elimden geleni yapacağıma, yürümek için çabalayacağıma kendime ve onlara söz vermiştim. Karımın karşısına ayakları üzerinde duran bir adam olarak çıkacaktım.

 

Şuan tek isteğim karım ve bebeğimin nerde nasıl olduklarını bilmekti. Onlardan haber alamadıkça kafayı yiyecek gibi oluyorum.

 

Açela beni arayıp"sen bunu hak etmiyorsun ama bilmeni istediğim bir şey var." Dediğinde sesini duymayı nasıl özlediğimi ilk o an anladım. Sesi kırgın ve üzgündü. Biliyorum görmeseydim sesinden anliyordum karımın ağladığını, bana karşı güçlü görünmek istediğini biliyordum ama telefonu kapatınca canı çıkıncaya kadar ağladığını biliyor ve kendime olan nefretim artıyordu.

 

"Sen beni kendi hayatından çıkarmak istemiş olabilirsin. Bize bana olan inancını yitirmiş olabilirsin... ama sana olan sevgimden gram eksilmedi. Eksilmeyecek... seni sevmem seni affedeceğim anlamına gelmiyor. Sen bana yaşarken ölüm acısını yaşattın. Beni kendinden uzaklaştırıp gönderdin." Dediğinde kalbimi söküp ayakları altında ezseydi bu kadar acımazdı canım.

 

"Açela özür dile-"Lafımı kesti. "Dileme senden özür beklemiyorum bu yaptığının özürle hiç bir alakası yok sen beni bizi bitirdin. Ama bak yinede senden koyamayan zavallı bir kalbim ve sevgim var. Şimdi de senden bir parçayı taşıyorum." Dediği an kalbim durdu nefes alışlarım durdu hayat bir kaç saniye durdu benim etrafımda.

 

"A-Açela sen sen hamile misin?" Dedim güçsüz çıkan sesimle, "bunu ne kadar hak ediyorsun bilmiyorum ama evet Allah'ın cezası, hayvan herif baba oluyorsun. Ve ben bu sevinçli haberi bizi ayırırken sana veriyorum köpek." Diye ayarlamış telefonu benim konuşmama izin vermeden yüzüme kapatmıştı.

 

O an öyle bir pişmanlık içinde kavruldum ki bütün hayatım alt üst oldu. Karım hamile ve baba olacağımı benim yaptığım şerefsizlik yüzünden acı içinde benden uzakta haber vermişti. Gözlerim o gün hiç durmadan akıp gitti göz yaşlarım.

 

İşte o vakit bir yemin etmiş karım ve çocuğum için yeniden ayağa kalkacak onların yani başında olacaktım. Karıma kendimi affettirene kadar vazgeçmeyeceğim. Yeniden kollarımda evimde odamda olacaktı. Kokusuna okyanuslarına hasret kaldığım kadınıma afferttirecektim kendimi.

 

Ama önce karımın yerini bulmam lazımdı.

 

 

*****

 

Ellerim henüz dümdüz olan karnımın üzerindeydi. Karnımdaki minik çıkıntı onların orda olduğunu bilmek varlıklarını hissettiğim bebeklerime dokunma ihtiyacı hissediyordum.

 

Varlığını öğrenmem en berbat anımda olmuştu. Siyam'dan ayrılalı tam tamına iki ay olmuştu. Bebeklerimin varlığını ayrıldığım ikinci haftasında öğrenmiştim. Şimdi ise minik bebeklerim üç aylık olmuştu.

 

Bir diğer muayenede bebeklerimin ikiz olduğunu öğrenmiştim. Bu benim için beklenmedik büyük bir sürpriz olmuştu.

 

Hamile olduğumu öğrendiğim vakit hiç hak etmesede Siyam'ı arayı haber vermiştim. O gün öyle çok ağlamıştım ki bebeğime bir şey olacak düşüncesiyle çok korkmuş kendime çeki düzen vermiştim.

 

Siyam'ın yokluğunda ruhum nasıl bir acıyla baş ediyor bilmiyorum. Ben böyle bir hamilelik düşünmemiştim,tek başıma bu mücadeleyi vereceğimi düşünmemiştim.

 

Onun kokusunu yuvam bildiğim göğüs kafesine sığınıp uyumayı, kollarını bedenime sarmasını, öpüşlerini, sevgisini hepsini çok özledim.

 

Şerefsiz kocamı aşeriyor olabilirim. Yanıma bıraktığım telefonumun sesini duymamak irkildim. Evimin terasında sallanan salıncakta uzanmış kitap okumaya çalışıyordum. Ne yazık ki çektiğim acı ve düşünceler buna izin vermiyordu.

 

Telefonuma gelen bildirime baktım. Robar dan gelen bir kaç saniyelik video. Konaktan çıktığım günden beri hepsi casusum olmuş Siyam hakkında bilgi ve video yolluyorlardı.

Benim hakkımda ise ona kesinlikle her hangi bir bilgi verilmiyordu.

 

Konaktaki her kes hamile olduğumu biliyor ama ikizlerim olacağını sadece Hüseyin baba biliyordu. Benim ailem ve arkadaşlarım ikisini de biliyordu. Herkesi tehdit etmiş Siyam'ın yerimi ve bebeklerimin ikiz olduğunu söylememelerini istemiştim.

 

Videonun üzerine tıklayıp açtım."Karımın nerde olduğunu söyle baba. Yalvarırım onun yerini söyle bir eşeklik ettim. Onu kendimden ayırdım." Diyordu Siyam Hüseyin babanın karşısında durmuş yalvarıyordu.

 

Yüzü sakalları içinde kaybolmuş perişan bir haldeydi. Elmacık kemikleri çökmüş göz altları uykusuzluk ve yorgunluktan mor halkalar oluşmuştu. Bedeni zayıflamış harap içindeydi. Onu bu halde görmek içimi sızlatsa da o bunu hak etmişti.

 

Gözlerim hormonların verdiği duyguyla anında sulandı. "Yalvarırım baba söyle onusuz nefes alamıyorum. Ne halde? Nasıl mı, iyimi bilmiyorum? Aylardır sesini duymadım yüzünü görmedim kulun köpeğin olayım söyle baba." Yalvarmaya devam etti gözlerinden yaşlar akın etmişti.

 

Gördüğüm görüntü beni yerle bir etmesine yetti. "Halimi görmüyor musun baba onu bulmam kendimi affettirmem lazım. Tek başına bu hamilelikle uğraşıyor." Video burda kesilmişti.

 

Ekranda en son onun yüzünde donmuştu. Parmaklarımı ekrandaki yüzünün üzerinde gezdirdim. Çok özledim. Ağlayışım hıçkırıklara döndü. Bunu bize niye yapmıştı bana git derken bunların olacağını bilmiyormuydu.

 

Niye ikimizede bu acıyı yaşattı. Onun kollarında olmam gerekirken bir salıncakta ondan ayrı özlemiyle kavrulmama neden olmuştu.

 

Elimde onun resmiyle o salıncakta saatlerce oturup ağladığımı hatırlıyorum. Öylede orda ağlayarak uykuya dalmışım.

 

 

 

****

 

 

Robar'ın omuzlarında ki yük Siyam'ın sakatlığı yüzünden iki katına çıkmıştı. Uyumaya bile çoğu zaman fırsat bulamıyor, yemek öğünlerini atlıyordu.

 

Yengesinin konaktan gidişi onuda zor bir duruma sokmuş bir ayağı abisine rapor verip hastahaneye götürüyordu. Asabi ve sinirli bir hale bürünen abisi oda dahil hepsine kök söktüryordu.

 

Şirketteki işlerini akşamın geç saatlerine kadar sürüyordu ve bugünde o günlerden bir gündü. Tek farkla bugün ona eşlik eden sevdasına sürgün olduğu Leyla'sı onunla mesaiye kalmıştı.

 

Şirkette işi olmamasına rağmen sevdiği adamın yükünü biraz da olsa hafifletme niyetindeydi. Abisinin durumu yengesinin evden ayrılışı sevdiği adamı çok zor durumda bıraktığını yorgunluğunu kendi gözleriyle görüyordu.

 

Çoğu zaman şirkette sabahladığına şahit olmuştu. Bugün ona destek olmak için ailesine mesaide kaldığını küçük bir yalanla söylemişti.

 

Elindeki dürüm poşetiyle odaya girdi. Masa başında önünde dosyaların içinde boğulan Robar'ı görünce kalbi cız etti.

 

Kollarını dirseklerine kadar katladığı beyaz gömleğinin ilk iki düğmesini açmış, kahve saçları dağılmış bir şekilde önündeki dosyalara bakıyordu.

 

Kapının açılıp odaya giren kişiye bakması ile önce bir şaşkınlık geçti koyu kahve gözlerinden. Bakışları Leyla'yı baştan aşağı süzmesine neden oldu. Üzerinde siyah yüksek bel bol paça kumaş bir pantolon ve siyah V yaka ince vücuduna yapışan badi vardı. Üzerinde kemıl rengi trençkotu ile Robar'ın gözlerindeki beğeniyi arttırmıştı.

 

Kıvırcık koyu kahve saçları beline kadar iniyor mat toprak rengindeki ruju ile karşısındaki sevdiği adama yüzüne yayılan içten gülümsemeyle masada hala istifini bozmayan Robar'a yürüdü.

 

"Duydum ki birileri yine sabahlıyor. Ona yemekle eşlik edeyim dedim." Diyerek masaya yaklaşmıştı. Robar'ın gözlerinin içine kadar eşlik eden mutluluğu yanına yaklaşan sevdiğine kollarını Leyla'nın ince beline sarıp kendine çekti.

 

Leyla iki bacağının arasında kalçasını masaya dayamış elindeki paketi masaya bıraktı.

 

"Bu ne güzel bir düşünce, bu nasıl güzel bir sürpriz." Deyip Leyla'nın beline sıkıca sarıldı. Başını göğüs kafesine koydu kokusunu iyice içine çekti. "Bu kokunla bütün yorgunluğum gitti, sabah güneşim." Dedi Robar. Leyla eğilip dağılmış saçlarından öptü.

 

"Çok yoruyorsun kendini aylardır bu şirket ve inşaat arasında mekik dokuyorsun. Göz altların çökmüş yorgunluktan." Dedi Leyla.

 

"Ne yapayım akşam sabah güneşim? Abim ve yengemin durumunu biliyorsun. Hersey üzerime kaldı. Az kaldı abim yengem ve yeğenim için toparlanıyor. İlk adımlarını bugün attı. " Dedi ve Leyla'nın kokusunu bir kez daha içine çekip geri çekildi.

 

Sırtını koltuğa yaslayıp sevdiği kadının yüzünü ezberlemek ister gibi her bir detayını izledi. Elini yüzüne gelen aşık olduğu saçlarına götürüp parmak uçlarıyla yüzünden çekip kulağının arkasına sıkıştırdı.

 

"Leylam kurban olduğum hiç gitme benden." Dedi Robar. "Robar akşam güneşim iyiki çıktın karşıma iyiki vazgeçmedin benden. Sen benden gitmediğin sürece ben hep yani başında olurum." Eğilip Robar'ın dudaklarına minik bir öpücük bırakıp geri çekildi.

 

"Evlensene sen benle?"Dedi Robar gözlerindeki parıltıyla sevdiği kadının ela gözlerine eklentiyle bakmaya başladı. Leyla ise duyduğu sözlerle kalbi yerinden çıkacak bir şekilde çarpmaya başladı. Nefesini tutmuş Robar'ın koyu kahve gözlerine baktı.

 

Robar'ın eli saçlarından yüzüne kaydı. Sağ yanağındaki minik belirgin benin üzerinde gezdirdi baş parmağını.

 

"Gönlümün sultanı oldun. Evimin sultanı ol, eşim ol, yoldaşım her şeyim ol. Ruhum senin, bedenim tüm varlığım seninle olsun Leylam." Dedi Robar Sesindeki tını aşkınızın büyüklüğünü her cümlesinde anlatıyordu.

 

"Ro-robar?" İsmi zorla çıkmıştı Leyla'nın dudaklarında. "Sabah güneşim ben senden sevdamdan kendimden eminim. Sende eminsen bir olalım." Karşısında dolu gözlerle titreyen dudaklarıyla Leyla 'ya bakıyordu.

 

Leyla bir cevap vermek istiyordu ama öyle beklenmedik bir anda gelmişti. Bu teklif heyecandan konuşamaz hale geldi.

"Robar tamam. Evlenirim ben senle." Dediği an robar belinden tutup kucağına çekti Leyla'yı.

 

Bir eli beline bir elini yüzüne koyup Leyla'nın dudaklarına kapandı. Bu anı harekete Leyla anında ayak uydurup ellerini boynuna dolayıp nefessiz kalana kadar öpüşüne karşılık verdi.

 

Geri çekildiğinde Robar elini masasındaki alt çekmecesine attı. Oradaki siyah küçük yüzük kutusunu çıkardı.

Leyla nefes nefese kalmış ve Robar'ın hareketlerine bakıyordu.

 

Elindeki küçük siyah kadife kutuyu Leyla ile kendi arasına alıp açtı. İçinde kocaman bir tek taşı olan pırlanta yüzüğü gözler önüne serdi. "Robar bu yüzük çok pahallı." Dedi Leyla şaşkın gözlerle Robar ve yüzük arasında gidip geliyordu bakışları.

 

Leyla mutavazi çok zengin bir aileden gelmemişti. Annesi ve babası memur olan kendi çapında bir aileydi. Leyla gösteriş ve zenginliğe asla özenmeyen bir kadındı.

 

Şimdide Robar'ın bu kadar pahallı bir yüzükle gelmesi onu mahçup ediyordu. Robar sevdiği kadının yüzündeki mahçup ifadesini görünce bir kez daha bu kadına aşık olmuştu.

 

"Hiç bir taş hiç bir yüzük senin bana baktığın bir çift ela gözden değerli değil. Sana ne hediye etsem yanında sönük kalıyor. Sen benim bu hayattaki en değerlimsin... hediye edeceğim hiç bir şey için mahçup olma sen bana gelmiş gönlümün baş köşesine oturmuşsun. Var mı bundan değerlisi." Deyip Leyla'nın dudaklarını bir kaç kes üst üste öpüp geri çekildi.

 

Yüzü kutudan çıkardı. Leyla'nın sol elinin yüzük parmağına zarif bir şekilde taktı. Eğilip dudadaklarını yüzüğün üzerinde kondup öptü.

 

"Seni hak edecek ne yaptım?"Dedi Leyla gözlerinden yaşlar akın etmiş ve özgürlüğünü ilan etmişlerdi.

 

"Asıl ben seni hak edecek ne yaptım. Hayatıma güneş gibi açıp aydınlattın. Sabahlarımın seninle aydınlığı her güne şükrediyorum." Dedi Robar Leyla'nın göz yaşlarını sildi.

 

"Robar sana ne ara bakarım bağlanıp sevdim inan bilmiyorum. Ama bunu bilki seni çok seviyorum." Dedi Leyla.

 

"Kurban olurum senin saçının her teline. Bana olan sevdana. Seni gördüğüm ilk anda tutuldu bu yürek, ondan sonra bir tek seni bildi. Rotası senden başkasına dönmedi. Dönmeyecekte nefes aldığı sürece." Dedi Robar Leyla sevdiği adama sıkıca sarıldı.

 

Ardından geç saate kadar çalışıp yemeklerini yediler. Kimi zaman bir birini öpüyor gülerek ayrılıyorlardı.

 

Ikiside şirketten el ele çıkmış yüzlerindeki mutluluğun tarifi yoktu. Evine bıraktığı Leyla yüzünde gülümseme ve kalbinin hızlı çarpıntısıyla evine girdi.

Mutluydu. Robar'ın ondan aşağı kalır yanı yoktu.

 

Sevdasına Leyla'sına kavuşmuştu. Ondan mutlusu yoktu. Konağa ve odasına rahatlamış şekilde girip güzel bir uykuya kendini teslim etmişti.

 

****

 

Acının ve ayrılığın bir tarifi varmıydı, yada ilacı nasıl bir şeydi bir doktor olarak bile bilmiyorum. Aylar günler geçip gidiyordu. Ben ayrılık acısıyla gün geçtikçe daha çok kavruluyordum.

 

Siyam'ı kocamı çok özlemiştim. Ama burnunun sürçmesi ve bana yaptığının acısını çekmesini istiyordum. Ona bu cezayı verirken bende nasibimi alıyordum. Hamileliğimi yalnız geçirmek gün geçtikçe zorlaşıyordu. Bugün dördüncü aya girmiştim.

 

İkizlerden dolayı karnım normalden çabuk büyüyor ve hareketlerimi şimdiden kısıtlıyordu. Bir elimi karnımın altına koydum. Diğerini yataktan destek alarak oturur pozisyona geldim. Derin bir nefes alıp ayaklarımı yataktan sarkıttım.

 

Bu halime bakıp gözlerim doldu. Hamilelik ve hormonlardan dolayı iki kat daha duygusal hale gelmiştim. Gözümden yaşlar akın edince komidinin üzerindeki telefonu aldım.

Hiç düşünmeden Siyam'ın numarasını çaldırdım. İlk çalışta açtı.

 

"Açelam." Dedi.

Sesini duymamla daha çok ağladım. Ağlamalarım içinde öfkeyle bağırdım ona.

"Allahın cezası, geri zekalı, hayvan herif..." Dedim ağlayarak hıçkırdım.

"Kurban olduğum ne olur ağlama." Onunda sesi titremişti.

"Bizi bu hale sen getirdin... bizi ayırdın... hamileliği senin yüzünden yalnız geçiriyorum." Nefes alarak konuştum.

 

Psikoloji olarak dibe çökmüştüm. Kendimi yalnız hissediyordum. "Özür dilerim. Kurban olduğum yerini söyle geleyim yanına, senden haber alamadıkça kafayı yiyorum. Sana yaşattığım her şey için özür dilerim. Seni bir başına yalnız bıraktığım için Allah belamı versin." Dedi.

 

"Bela okuma!" Dedim dudaklarımdan bir hıçkırık koptu. "Ağlama kurban olduğum. Yerini söyle geleyim sen istemediğin sürece yanına yaklaşmam ama yanında olmama izin ve okyanus gözlüm." Dedi.

 

Elimi karnıma koydum telefonu başım ve omuzum arasına sıkıştırdım."Seni afettmeyeceğim. Bana yaşattığın her acının mislini yaşa. Seni yanımda istemiyorum. Sende beni istememiştin." Dedim kırgın bir sesle.

 

Burnumu çektim. "Aptal herifin önde gideniyim. Çok pişmanım sana git dediğime keşke o an ölseydim. Sen gittiğin günden beri kendimi kaybettim. Nefes alamaz oldum. Kokun yok okyanusların yok onlarda hayat buluyormuşum meğer. Yalvarırım yerini söyle köpek gibi pişmanım." Dediğinde gözlerimden yaşlar yeniden akın etti.

 

 

"Gelme... Beni ve evlatlarımı hak etmeyen adama... gel diyemem. Sen-" Lafımı kesti.

 

"Açela ikiz mi?" Diye fısıldadı. Hamile olduğumu söylemiştim ama ikiz olduklarını bilmiyordu. Hüseyin baba söylememişti.

 

"Evet ikiz." Deyip telefonu yüzüne kapattım. Art arda aramasını engellemek için telefonuna en geli bastım.

 

Ağlayarak ellerimi karnıma koydum. "Özür dilerim bebeklerim. Beni artık duyduğunuzu biliyorum. Hissettiğinizi biyorum. Sizin varlığınıza tutunuyorum. Beni yalnız bırakmayın olur mu?" Dedim bir süre öylece karnıma bakıp minik mesajlar yaparak onların varlığına tutundum.

 

 

****

Bugün doktor kontrolüm vardı. Zeynep ve Rıza abiyle birlikte hastahaneye gelmiştim. Bu üç aylık süreçte onlar bana en iyi yoldaş olmuşlardı. Rıza Abi bir abi gibi yanımda duruyor her an hazır durumda yanımda duruyordu.

 

Zeynep ise bir saniye yanımdan ayrılmıyor, gidip gelip bir isteğimin canımın bir şey çektiğini sorup duruyordu. Onların varlığı bir nebze içimi rahatlatıyordu.

 

Sibel Hanımın kapısında dinlenme sandalyelerinde oturuyordum. Sıranın bana gelmesini bekliyordum. Bugün diğer günlere göre biraz daha yoğundu.

 

Hemşire kapıyı açıp adımı seslenince yavaşça yerimden doğrulup Zeynep yanımda yerini aldı.

 

İçeri girdim. Sibel Hanım içten bir tebessümle "Hoş geldin Açela." Dedi iki haftada bir muayene için geldiğimde artık aramızda samimi bir ilişki oluşmuştu. Aynı meslektaş ve branşa sahiptik.

 

"Hoş buldum " deyip oturdum. "Nasıl hissediyorsun? Ufaklıklar seni çok yoruyormu?" Diye sordu.

 

"İyiyiz şimdiklik büyüdükleri için hareketlerim yavaş yavaş kısıtlanmaya başlandı. Birde mide ekşimesi ve yanması oluyor." Dedim.

 

"Bu beklediğimiz şeyler ikiz çocuklarda biraz daha çabuk gelişiyor ve hormonların daha üst düzeyde yaşıyorsun. Sen hazırlan bakalım şu minikler ne alemde."Dedi içimdeki heyecanla ayağa kalktım. Bebeklerimin kalp atışlarını ne zaman dinlesem içim huzur ve umutla doluyor.

 

 

Sedyeye uzandım. Kazağımı sıyırıp göğsüme kadar çıkardım. Küçük göbeğim açığa çıkmıştı. Sibel Hanım yanıma gelip ultrason monitörünü açtı. Çıplak karnıma soğuk jeli döküp probu alt karnımda gezdirmeye başladı.

 

"Evet ufaklıklar burda ikisinin de durumu iyi görünüyor. Tek yumurta ikizlerin cinsiyetlerini öğrenmek istermisin?" Diye sordu.

 

Bebeklerim iyiydi.kilolari boyları gelişimleri olması gerektiği gibi normal bir şekilde karnımda büyüyorlardı. Onlar benim en büyük destekçilerim oldu miniklerim.

 

"Hayır şuan öğrenmek istemiyorum." Dedim.

"Peki sen nasıl istersen. Şimdi kalp atışlarını duyalım." Dedyip odanın içini yüksek seli kalp atışları doldurdu.

 

"Kalp ritimleri ve büyümelerinde her hangi bir sorun görünmüyor. Yakında hissedebileceğin hareketleri olacak." Dedi Sibel Hanım.

 

Duyduğum seslerle kalp ritimlerim en az onlarınki kadar hızlı atıyordu. Onlar benim mucize bebeklerim, umutlarım, yaşam sebeplerim olmuşlardı şimdiden. Binlerce kez şükürler edip duruyordum. Bana onları verip nasip etsin sağ salim kucağıma almayı.

 

İki hafta sonrası için yeni bir randevu oluşturup, folik asit ve d vitamini eksikliğim için yazdığı vitamin ilaç recetesini ile oradan çıkıp uzaklaştık.

 

Rıza Abi bizi hastahanenin otoparkında arabanın önünde bekliyordu. Zeynep ile yanına varıp arabaya bindik. Sesiz bir yolculuğun sonunda evimin önünde durdu araba.

 

Kapımı benim için açan Rıza Abiye teşekkür edip bahçeye Zeynep'le girdim. Adımım kapının önünde durdu. Adımlarımı yere çivilleyen karşımdaki adamdı.

 

Evet kocam yani Siyam. Ayakları üzerinde durmasına yardımcı olan koltuk değnekleriyle tam karşımda bütün heybetiyle duruyordu.

 

 

 

Evettt bir bölümün daha sonuna geldik.

 

Bölüm hakkında düşüncelerinizi alayım.

Robar ve Leyla evlilik teklifi hakkında neler düşünüyorsunuz.

Ve evet Siyam kaçacağımızı buldu.

Açela,Siyam'ı karşısında görünce şok geçirdi.

 

Sizce Açela Siyam'ı süründürmeli mi?

 

Yeni bölümde görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.

Bölüm : 29.08.2025 22:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...