Yeni Üyelik
8.
Bölüm

4. Bölüm

@bitterimrjn

 

 

Merhabalar canlarım.

Nasılsınız?

Yeni bölümle geldim.

insallah okuyup beğenirsiniz?

 

 

Öncelikle bir konu hakkında konuşmak istiyorum. Yaş aralığınızı bilmiyorum. Benim'de iki kızım var bir anne olarak sizleride uyarmak isterim. Geçen hafta yaşanan iki genç kızın canice katledildiğini ne yazık ki bütün Türkiye izledi. Kendinizi korumak sizin elinizde. Yasalar caydırıcı değil. Günde kaç kız kandın şiddete maruz kalıyor veyahut vahşice öldürülüyor. Dönem teknoloji çağı ama bunu doğru kullanmakta bizim elimizde. Akran zorbalığı,sözlü taciz, sosyalmedya sapıklığı,kötü alışkanlıklar, taciz, tecavüz bunların hemen hepsinin biz kadınlar yaşıyoruz. Sokakta rahat yürüyemez, çocuklarımızı rahat bir şekilde okula gönderemez olduk. Çünkü hiç tanımadığımız insanlar canımızı alabiliyor. Lütfen sizi rahatsız eden en ufak olayı ailenize söyleyin. Onlara danışın. Hiç bir şeyden korkmayın. Sizi yine siz koruyabilirsiniz. Size yanlis gelen her şeyden uzak durun anne ve babanızın sözünü dinleyin.

 

 

 

 

 

 

 

Keyifli okumalar.

 

Hafıza Kaybı

 

İçimdeki bu duyguyu bir türlü anlamdıramıyorum. Dün gece Açela'yla içeri giren kişiyle damarlarımdaki kan kaynamaya başladı. Onu bir başkasıyla düşünmek beni niye bu kadar sinirlendiriyor, anlamıyorum.

 

Taki erkek kardeşi olğunu öğrendiğim ana kadar içimde bir öfke belirliyordu. Kardeşi olduğunu öğrendiğimde derin bir nefes almıştım. Bunu fark eden bir diğer kişi okyanus gözlü kadındı.

 

Onunla konuşup ona karşı bu hislerimi belirtmek istedim. Bir kahve içmeye davetimi kabul etmişti.

 

Aynanın karşında saçlarımı düzelttim. Siyah üzerime oturan bir takım giyindim. Ünlü bir markanın odunsu sofistike kokusu olan parfümümü sıktım. Bir iş adamı olarak dış görünüşüme önem verenlerdendim.

 

Bakır rengi olan kol saatimi taktım. Trabzon soğuk olduğu için kabanımı giyinip anlaştığımız kafeye doğru yola çıktım.

 

Bir süre sonra hastahanenin karşısındaki kafeye girmeden bir buket çiçek yaptırmak istedim. Daha buluşma saatimize vardı. Güllerden yaptırdığım buketi aldım. Hastahane kapısından çıkan ikiliye gözüm takıldı. Açela ve o şerefsiz ile birlikte dışarı çıkıyordu.

 

Elimdeki buketi öyle bir sıktım ki dikenleri tek tek avuç içime battı. Kendime hakim olamadığım hisle onları takip ettim. Otoparktaki aracın önünde duran Açela yüzündeki hoşnut olmayan ifadeyle o araca bindi.

 

Hızla yanlarına doğru ilerledim. Ne yazık ki yetişemeden araba ilerlemeye başladı.

 

Uzaklaşmadan kendi arabama doğru koştum. Elimde tuttuğum çiçekleri yeni fark ettim. Yan koltuğa fırlattım. Son sürat arabayı çalıştırıp gözden kaybolmadan onları yakalamaya çalıştım.

 

Peşlerinden ilerlemeye devam ettim. Önümdeki araç gaza biraz daha yüklendi. Ve ıssız yola saptı. Açela'nın telefon numarası bende olmadığı için dün akşam numarasını aldığım Göktuğ'u aradım.

Bir kaç çalıştan sonra aramama cevap veren Göktuğ "Alo Siyam abi."

 

"Göktuğ bana acil ablanın numarası atarmısın?" Sesimi sakin çıkmasına dikkat ederek. Onlarında telaşlanmasını istemedim.

 

"Neler oluyor abi? Ablamın numarasını neden istiyorsun?"Diye sorunca "Göktuğ deden ve nenene bir şey belli etme. Ablan şuan o şerefini siktigim piçin arabasında onu nereye götürüyor bilmiyorum. Sadece takip ediyorum. Bana hemen numarasını at."

 

Telaşlı sesi "abi neredesiniz? Söyle bende çıkıyorum, numarayı atıyorum." Dedi telefonu yüzüme kapattı.

 

Numarayı attı. Çaldı çaldı açmadı. Bir kez daha aradım, bu kez yanıtladı. "Alo"dedi.

"Açela benim Siyam iyimisin?"

"Siyam yardım et." Dedi korkmuş ses tonuyla; bu defa o piçin sesi geldi."Oooo işte bekledim an geldi. Vedalaş sevgilinle kısa sürdü ama olsun."

 

Öfkem kat kat artıyor onu elime geçirdiğim vakit öldürmekten beter edeceğim.

 

"Peşinizdeyim telefonu hoparlöre ver sakin ol." Dedim ve devam ettim.

 

"O arabayı hemen sağa çek o kıza bir zarar verirsen seni ellerimle öldürürüm."

 

"Birazdan çok güzel duracağım ama öncesi sevgiline veda et." Dedi. Önümdeki araba ters şeride girdiği gibi karşıdan gelen arabayla çarpıştı. Ayağımı sert bir şekilde frene bastım. tırmalayan bir ses çıktı lastiklerden. Önümde pert olmuş arabaya donuk bakışlar attım.

 

Bir kaç dakika sonra kendime geldiğim gibi arabadan inip koşarak önümde ki arabaya vardım.

Karşımdaki görüntü yüreğimi sıktı sıktı nefesimi kesene kadar. Dudaklarımdan 'Açela' fısıltı çıktı. Başında ve vücudunda kanlarla hareketsiz yatan kadına baktım.

 

Titreyen ellerimi dikkatlice başına koydum. Yüzündeki saçları çektim. Bilincini kaybetmiş olan kadına sesimi duyurmaya çalıştım.

"Açela aç gözlerini, duyuyormusun beni hadi okyanus gözlüm aç o güzel gözlerini."

 

Yanında oturan piçin kısık sesleri geliyordu.

Açela'ya bir şey olursa onu kesinlikle yaşatmayacağım.

 

"Hadi yavrum aç gözlerini, Açela!" Dedim lakin ses gelmedi gözlerini açmadı. Nabzını kontrol ettim,çok zayıftı. Ambulansın gelmesi ile kenara çekildim.

"Ne olur yardım edin,Darbeyi başına aldı."

 

İlk müdahaleyi olay yerinde yaptılar ambulansa bindirdiler. "Bende geleceğim sizinle." Dedim.

 

Ellerini tuttum, hastahaneye kadar hiç bırakmadım. Bir hafta içinde tanıdığım bu kadın neden bu kadar canımı yakıyordu. Onu böyle görmek beni perişan ediyor.

 

Hastahane bahçesine giren ambulans acil kapısından durdu. Doktorlar kapıda bekliyordu. Hızlı bir şekilde onu içeri kontrole götürdüler. Acil kapısından kala kaldım. Nereye ve ne yapacağımı bilmez bedbaht bir durumdaydım.

 

Doktorların acil ameliyata alınması gerektiğini söylediler. Başından aldığı travma ile beyin kanaması geçiriyor deyip acil ameliyathaneye alınmıştı.

 

Cebimde çalan telefon susmak bilmiyor, kimin aradığını az çok tahmin edebiliyorum. Daha fazla merakta bırakmamak için telefona cevap verdim.

 

"Alo abi neredesiniz? Ablam nasıl buldun mu onları? " Diyen Göktuğ Sesindeki korkuyu almamak mümkün değildi.

"Göktuğ!" Dedim güç bela "Hastahanedeyiz, ecdadını siktiğim kaza yaptı. Ablan ameliyata aldılar." Diyebildim.

"Ablam iyimi abi?" Dedi

"Bilmiyorum koçum. Beyin kanaması geçirdi dediler ameliyata aldılar."

"Tamam abi hemen geliyorum." Dedi kapattım.

Çaresizce ameliyathane kapısında beklemeye başladım.

 

*******

 

 

Aradan geçen yarım saat sonra Reşit amca, Gülsüm teyze, Göktuğ, Duru,Birsen ve Seyhan gelmişti. Endişeli bekleyiş devam ediyor Gülsüm teyze ve arkadaşları gözyaşları içinde ağlıyordu.

 

Yani başımda oturan Seyhan stresten hızlı hızlı salladığım bacağıma dokundu."Ne oldu lan? Sakin ol biraz, bir şey olmayacak kıza." Ne olduğunu bir de ben bilsem. Onu o halde görmem kalbime hançer saplanmış gibi içimi parça parça etti.

 

Beni endişelendiren, ona karşı bu derinlikte duyduğum his bilmiyorum işte ilk kez karşılaşıyorum bu duyguyla.

 

İlk gördüğüm anda sanki kalbimi kendine bir pençeymiş gibi avuçlamıştı.

 

"Ne olduğunu daha bende bilmiyorum. Ama ona bir şey olursa ölecek gibi hissediyorum?"

 

Yüzüne tebessümü konduran canım arkadaşım, "lan oğlum sen bu kızdan hoşlanıyorsun. Seni ilk defa böyle görüyorum."

 

"Merak etme bende kendimi ilk defa böyle görüyorum. Sikik bir şey lan!" Dedim.

 

Bu halime baktı olaki Hastahanede olmasaydık gür bir kahkaha atıp sinirlerimi bozabilirdi. Şimdi sadece iç yanakları dislemekle yetindi.

 

"Oğlum kız sana feleğini şaşırtmış. Hadi gözümüz aydın." Dedi.

 

Dirseklerimi dizlerime koydum. Başımı iki elimin arasına aldım, aşağı doğru eğdim.

 

Ah okyanus gözlü kadın değil feleğimı bütün hayatımı ters düz etme yolunda.

 

Beklediğimiz koridorda hareketlilik oldu. Hareketliliğin olduğu tarafa baktım. En önde takım elbiseli şık giyinimli ellili yaşların ortasında olan uzun boylu hafif aklar düşmüş sert bir çehreye sahip olan adam bizim bulunduğumuz tarafa sert adımlarla ileredi. Arkasında dört takım elbiseli adam vardı. Zannımca koruma gibiydiler.

 

Adam gelip Reşit amca ve Gülsüm teyzenin karşısında durdu.

 

Kim olduğunu bilmediğim adam öfkeyle Reşit amcaya "Oğluma bir şey olursa Reşit bey ne seni nede o torunun olacak kızı burda barındırırım." Diye tehtid etti. Oturduğum yerden bir hışımla kalktım.

 

Reşit amca "Asıl senin o şerefsiz oğlun yüzünden torunuma bir şey olursa yaşatmam onu." Dedi.

 

"Hiç bir halt edemezsin, o torunun oğlumdan uzak duracak. Onu bir daha buralarda görmeyeceğim. Torununu alıp bu şehri terk edeceksin. Yoksa sizi sürüm süründürürüm." Diyen adam Reşit amcanın üzerine yürüdü.

 

"Hiç bir yere gitmiyorum. Ne sen nede o şerefsiz oğlun bize hiç bir şey yapmazsınız. Kim olduğun gücünün ne olduğu umrumda değil. Canım zaten burnumda defol git şimdi burdan."

 

Reşit amcanın kolunu tutan Gülsüm teyze ve Göktuğ " Sen kendini ne sanıyorsun bizi tehtid ediyorsun? Asıl o şerefsiz oğlun bir daha ablamın yakınlarından bile geçerse yaşatmam onu." Dedi.

 

Yüksekten ve ezici bakışlarını onların üzerinde gezdirdi. "Ben sizi uyardım sonuçlarına da siz katlanacaksınız." Diyen adama daha fazla dayanamadım Reşit amcaya salladığı elini tutup sertçe ittim.

 

"Bana bak yaşına başına bakmam kim olduğun umurumda değil. Bir daha bu insanları tehdit edersen asıl olacaklardan ben sorumlu olmam. O sik kırığı oğluna adam olmayı öğretememiş,gibi sende giydiğin takım içinde olmuyorsun."Dedim.

 

"Sende kim oluyorsun? Benimle böyle konuşma hakkını kendine buluyorsun?" Tehdit vai konuşması beni gülümsetti. Nor mal bir gülümseme değildi. "Sende oğlun olacak o şereften yoksun olanda nişanlımdan ve ailesinden uzak duracaksın." Dedim ve bir adım daha üzerine yürüdüm. Anında arkasındaki adamlarda hareketlendi. " Yoksa seni de ve oğlunu da yaşatmam. Mardin'i buraya yağar ailenden tek kişiyi sağ bırakmam." Dedim

Karşımda öfkeyle kızaran adam. "Sen benim kim olduğumu biliyormusun? Bir kelimemle seni yok ederim. Varlığın bile bilinmez. Kendini ne sanıyorsun da karşıma geçip ahkam kesiyorsun?"

 

"Kimsen kimsin, ben diyeceğimi dedim şimdi kendini de arkandaki koruma ordunu alıp def oluyorsun. Zaten canım sıkkın bütün can sıkıntımı senden çıkarmayayım."

"Bunu yanınıza bırakmayacağım. Bu saatten sonra size nefes aldırmayacağım."

"Bak hala tehtid ediyor. Yürü git elinden geleni ardına koyma." Dedim.

Öfke saçan bedeni geri geri gitti. Arkasını dönüp koridordan uzaklaştı.

 

Derin derin nefes aldım. Kendimi sakinleştirmem gerekiyordu. Kolumu bir el tuttu. Başımı o tarafa çevirdim.

 

Reşit amca " Oğlum niye öyle konuştun bu adamın çevresi büyük sana bir şey yapar."

 

Yönümü ona çevirdim kolumu tutan elini tuttum. "Reşit amca o adam bana hiç bir şey yapamaz. Bakma çevresi olduğuna korkağın teki, benim arkam onunkinden sağlam. Boşver sen beni olurda size eli uzanırsa beni haberdar edeceksiniz. Anlaştık mı?" Yüzündeki endişe biraz olsun dağıldı.

 

Gülsüm teyze " Sen niye nişanlum dedun?"

O an bunu niye dedim bende bilmiyorum. Sahiplenmek benim olmasını istedim. Onun hakkında kimse kötü konuşamazdı.

 

"Şey o an onu demek istedim. Sizden ve Açela dan uzak dururlar diye." Dedim

 

Tek kaşını kaldırdı. Göktuğ ve Seyhan bıyık altından gülüyordu bu halime.

 

"Yani ondan diyesun? Başka maksadun yoktur." Dedi.

Bir kaşımı kaldırdım. "Olursa napacaksın? Gelip istesem verecekmiş?" Dedim munzur bir ifade takındım.

Omuzlarını silkti "oni gelup isteduğunda düşünürüz."

 

"Ha ne deyisun nene?" Göktuğ şok içinde bize bakıyordu.

 

Ameliyathane kapısı açıldı. Konuşmayı bırakıp oraya döndük. İçerden çıkan doktor yanımıza geldi.

 

"Doktor bey ablamın durumu nasıl?" Diye soran Göktuğ hepimiz doktorun vereceği cevabı bekledik.

 

"Biliyorsunuz ki hastamız geçirdiği trafik kazasında başına büyük bir darbe almış ve beyin kanaması geçirmişti. Ameliyati iyi geçti." Tuttuğum nefesimi sesli bir şekilde verdim.

 

"Çok şükür, güzel torunum iyi dimi Doktor oğlum?" Dedi Gülsüm teyze

"Şimdilik durumu stabil yirmi dört saat yoğun bakımda kalacak. Uyandığında her hangi kalıcı yada geçici hasar kaldığını ancak o zaman öğrenebiliriz." Doktora baktım.

"Ne gibi kalıcı yada geçici hasar doktor bey?"

 

"Şöyle söyleyeyim. Hastamız uyandıktan sonra, hafıza kaybı, geçici körlük,algı problemi yaşayabilir. Dediğim gibi uyanınca bunu öğrenebiliriz. Şimdilik yoğun bakımda uyutuluyor." Dedi ve koridordan uzaklaştı.

 

Her şeye hazırlıklı olun dedi. Bunu sadece uyanınca göreceğiz.

 

*****

Aradan geçen yirmi dört saat sonrası Açela odasına alınmış uyanmasını bekliyorduk. Odada Reşit amca, Gülsüm teyze, Göktuğ ve ben vardım. Kızlar işleri başına dönmüş Seyhan otele uğrayıp dönecekti.

 

Dünden beri aklımda olan şeyi onlara söyleme kararı aldım. Buna nasıl tepki verirler bilmiyorum. Yine de söyleme kararı aldım.

 

Önce hasta yatağında yatan kıza baktım sonra karşımda oturan üçlüye baktım.

 

Boğazımı temizledim. "Reşit amca ben size bir şey söylemek istiyorum. Nasıl karşılarsınız bilmiyorum. Yalnız bu konuda samimi ve ciddiyim." Dedim.

 

Ne diyeceğim merakla bekleyen aile "Sen söyle oğlum, ona göre bakarız."

 

Derin bir nefes aldım. Gözlerine baktım. "Şimdi olurda Açela ameliyat sonrası her hangi bir hasar alırsa hafıza kaybı gibi bir şey olursa veya olmasada izninizi alıp onu kendimle Mardin'e götürmek istiyorum.

 

Onunla burda bırakmak istemiyorum. Biliyorum onu koruyup kollamak istiyorsunuz? Bende istiyorum bunu ve burda o şerefsiz ve babası onu rahat bırakmayacak." Dedim yüz ifadelerinde biraz şaşkınlık olmadan devam ettim.

 

"Onunla ciddi düşünüyorum. İzniniz olursa ona nişanlı olduğumuzu söylemek istiyorum. Her hangi bir sorun olmazsa da Onunla konuşup ona gerçek niyetimi söyleyeceğim."

 

"Ama oğlum bu nasıl olur. Seni sadece bir haftadır tanıyoruz. Allah var iyi yürekli mert adamsın. Lakin bu dediğin büyük bir şey. Torunuma bu oyunu oynayamayız."

 

"Reşit dede oyun oynamayacağım ki; ondan gerçekten hoşlanıyorum. Onu koruyup kollamak istiyorum. Burda kaldığı sürece aklım onda sizde kalır. Zaten uyansın ona göre yol alırız. Bunu hem Açela hem kendim için istiyorum. Rızanızı almak istiyorum. Olurda hafızasını kaybederse söz veriyorum. Hatırladığı vakit ona olanları anlatacağım. Sadece bizim aramızda, kızlar ve Seyhan dışında kimse bilmeyecek." Dedim

 

"Doğru diyorsun oğlum ben torunumu bu şerefsizlerin eline bırakamam. Onu burda hep rahatsız edecekler. Seninle gelmesi ve başının bağlı olduğunu bilmeleri onlarıda uzak tutar." Diyen Gülsüm neneye minnettarlıkla baktım.

 

"Önce ablam bir uyansın sonrasına bakarız." Diyen Göktuğ pek olumlu bakıyor gibi görünmüyordu.

 

 

*****

Açela'dan

 

Başım çok ağrıyor. Gözlerimi açmakta zorlanıyorum. Kulağıma gelen boğuk sesler ve makinenin sesi tizli geliyordu.

 

Gözlerimi açmakta ne kadar zorlansamda bir kaç defa deneme sonrası açtım. Bulanık gördüğüm gözlerime vuran beyaz ışık ve tavan yeniden Gözlerimi kaparmama neden oldu. Neredeyim, başım neden bu kadar ağrıyor ve bedenim neden yatağa yapışmış gibi kıpırdatamıyorum.

 

Gözlerimi açmayı yine denedim zor olmadan açmayı başardım. İlk gözüme yine tavanda asılı olan beyaz ışık çarptı. Duyduğum seslere bakmak için başımı çevirdim. Lakin kıpırdatamıyorum bedenimi, "abla uyandın mı? Çok şükür gözlerini açtın." Göktuğ yani başımda durdu.Hemen akabinde dedem ve nenem göründü.

 

"Açelam güzel kizum uyandın ya çok şükür." Diyen Dedem.

"Hamd olsun allahuma senu bize bağuşladi. Nasilsun kizum benum?"

 

"Ne oldu bana niye hastahanedeyim?" Diyebildim. Tanımadığım bir ses "Ben doktora haber vereyim." Dedi. Tok bir sesi vardı. Sadece sırtını görebildim.

 

"Kaza geçirdin abla hatırlamıyormusun?"

Ne kaza mı geçirdim? Başımı hafif salladım acı vermesi ile durdum.

"Ne kazası ne zaman oldu?"

"İki gün oldu abla Alp şerefsizi sizi ölüme sürdü." Ne ben Alp ile mi kaza yaptım?

"O..o nasıl durumu iyi mi?" İyi olsun.

 

"Merak etme şerefsiz sadece bacağı kırılmış. Başında da bir kaç çizik ve kaburgası kırık." Diyen Göktuğ'a baktım.

 

Kapı açıldı içeri beyaz önlüğü üzerinde olan doktor ve hemşire girdi. Hemen arkasında simsiyah gözleri olan uzun boylu adam belirdi. Bu kimdi?

 

"Hastamız uyanmış, kendini nasıl hissediyorsun?" Soran doktora baktım. Kırklarında olan doktor gözlerindeki gözlüğüyle bana bakıyordu.

 

"Başım ağrıyor." Dedim.

Eline tuttuğu ışığı gözlerimi açarak kontrol etti.

 

Geri çekildi. "Şimdi sana bir kaç soru sormam gerekiyor." Dedi.

"Adını söyleye bilirmisin?"

"Açela Gökdil." Başını olumlu salladı.

 

"Bugün günlerden ne ve tarihi biliyormusun?" Düşündüm iki gün Hastahanede olduğuma göre bu gün perşembe olmalıydı.

 

"14 mayıs perşembe" Dedim

Doktor bizimkilere baktı. Ters giden bir şey mi vardı?

"Hangi yıldayız." Niye bu soruları soruyordu ki;

"14 mayıs 2024" Dedim.

Odadaki tüm gözler bir birine baktı. Neler oluyordu?

 

"Açela şuan 18 Kasım 2024 te ve bugün cuma günü. Bu da demek oluyor ki son altı ayınızı hatırlamıyor geçici bir hafıza kaybı yaşıyorsunuz?" Diyen doktora boş boş baktım.

 

Ne demek son altı ayı hatırlamıyorum hafıza kaybı yaşıyordum.

 

Göktuğ'a baktım. "Ne diyor doktur hafıza kaybı? " Doğru düzgün kelime bile kuramadım.

 

"Abla sakın ol bak geçici diyor bunu zamanla atlatırız." Diyen kardeşimi doktor onayladı.

 

"Merak etmeyin bunun kalıcı bir hafıza kaybı olduğunu düşünmüyoruz. Kaza sırasında başınızdan aldığınız darbe önce beyin kanaması ve hafıza kaybına yol açmış. Tedavi sonrası bir kaç ay içerisinde hafızanız geri gelecektir. Dinlenmeniz gerek onun için kendinize çok yüklenmemeniz gerekiyor." Dedi ve dışarı çıktı.

 

Dedem nenem ve Göktuğ yanımda kalırken yeni fark ettiğim o adam da köşede bana bakıyordu. Üzgün görünüyordu. Nedenini bilmesem de bu üzüntüsü sanki banaydı.

 

Bir kaç adım attı. Önce nenem ve dedeme baktı sessiz bir konuşma geçti aralarında. Dedem başını salladı. Onay alır gibi sonra Göktuğ'a baktı. Aynı onayı ondan da alınca yanıma vardı. "Kendini nasıl hissediyorsun?" Kimdi bu niye beni merak ediyordu?

 

"Hafızasını kaybetmiş kişiye nasıl olduğunu soruyorsunuz? Berbat bir haldeyim. Ve bu arada siz kimsiniz?" Dedim.

 

Bir elimi tuttu avucunun arasına aldı. Ona şok bir ifadeyle baktım.

 

"Birlikte iyileşeceğiz. iyileşmen için elimden geleni yapacağım."

Ne hakla elimi tutuyor ve sözler veriyordu.

"Sen kim oluyorsunda elimi tutuyorsun?"

Gözlerime baktı,dudakları yukarı doğru kıvrıldı.

"Teessüf ederim. Herkesi hatırlıyorsun asıl unutmaman gereken nişanlını mı unuttun?"

 

Fal taşı gibi açılan gözlerim ve ağzımla ona baktım. Ne dedi o nişanlım mı? Ne saçmalıyor bu adam?Elimi hızlıca çektim.

 

Bakışlar çektiğim elime indi. Tekrar yüzüme baktı. "Ne saçmalıyorsun sen? Ne nişanlısı benim zaten erkek arkadaşım var. Kimi kandırdığını sanıyorsun?" Boynundaki damarları katıldı.

 

"Güzelim geçen hafta seninle nişanlandık o şerefsizle aylar önce ayrıldın." Dedi

 

Bakışlarımı aileme çevirdim.

"Ne diyor bu adam dede nene?" Dedim.

 

Başlarını sallayan Dedem ve nenem "Doğru diyor Siyam oğlum geçen hafta kendi aramızda nişanınızı yaptık. O piç seni aldattı ve ondan ayrıldın." Diyen dedeme inanmayan gözlerle baktım. Bir çare Göktuğ'a döndüm, "Doğru diyor abla Siyam abiyle nişanlısın." Dedi buna inanmak istemiyorum.

 

Karşımdaki adama baktım siyah gözleri, kirli sakalları hafif kemikli ama düzgün bir burnu vardı. Esmer tenli uzun boylu karekterist yüz hatları vardı. Bakışları efsunlu gibi kendine çekiyordu.

 

 

Onu süzdüğümü fark edince utandım. Başımı önüme eğdim. "Yalnız kalmak istiyorum." Dedim Yalnız kalıp düşünmek istiyorum. Gerçi neyi düşüneceksem hatırlamadığım hafizayla.

 

Hepsi odadan çıktı. Tek başıma kaldığım odada düşüncelere daldım.

 

******

 

Hastahaneden çıkalı üç gün olmuştu. Şuan elimi sıkıca tutan adama bakıyordum. Kim olduğunu hatırlamıyorum. Söylediğine göre nişanlım mış. Gel gör ki ben bu adamı tanımıyorum.

 

"Açelam eşsiz çiçeğim. Biliyorum şuan beni hatırlamıyorsun, haklı olarak bana inanmıyor da olabilirsin." Derin bir nefes çekti, bakışlarını benden ayırmadan. "Kaza geçirmeden nişanlandık. Ve son altı ayın kayıp, hatırlamıyorsun." Dedi.

 

Kaza geçirmiş ve son altı ayı hatırlamıyorum. Kaza sonucu başımı çarpmış geçici hafıza kaybı yaşıyordum.

 

 

Çevremdeki her kes bu adamı tanıyor ve onaylıyorlar. Simsiyah zifiri gözleri öyle güzel bakıyordu ki inanmamak elde değildi. Yinede içimde bir şüphe var.

 

"Ben seni hatırlamıyorum. Nenem dedem hatta Göktuğ bile seni tanıyor. Ama ben seni tanımıyorum." Elini yüzüme gelen saçlara kaldırdı. Yumuşak bir dokunuşla kulağımın arkasına sıkıştırdı.

 

"Gece gözlüm yavaş yavaş hatırlayacaksın bunun için acele etmene gerek yok. Ben hep senin yanında olacağım." Diyen tok sesiyle içimde kıpırtılar hareket ediyordu.

 

"Ya seni hiç hatırlamasam ve hep bir yabancı gibi baksam. Benden bıkmazmısın." Dedim gözlerine beklentiyle baktım.

 

Hiç tereddüt etmeden "asla seni bırakmam ve sıkılmam, yeterki sen yanımda ol." Dedi yemin edercesine söz verircesine konuştu.

 

 

"Benim burda bir işim var. Seninle gelirsem mesleğimi yapamam." Dedim. Stajım bitmiş. Artık kendi hastalarıma bakıyormuşum,Öyle demişti. Birsen ve Duru onu bile hatırlamıyorum. Gözlerim nemlenmeye başlamıştı ki!

 

"Şşşşt..sakın o gözlerine yağmur damlası düşmesin akmasın, bulmasın kendine yol." Diyen Siyam'a sadece bakabiliyordum. Benim ona soğuk davranmam belki onu kırıyor üzüyordur, elimde değil. Hatırlamadığım adama sevgi sözcükleri yada seviyormuş gibi davranamam ki! Offff.. hatırlamayı çok isterdim.

 

Hem ben Alp'i seviyordum. Ne zaman ondan ayrıldım ve bu adamla nişanlandım. Aklıma oturmayan şeyler vardı. Boşlukları dolduramıyordum.

 

"Sen iyileşince orda da işine devam edersin ben seni kısıtlamıyorum. Beğenmezsen oraları sana söz yine Trabzon'a geliriz." Benden olumlu cevap almak için kedi yavrusu gibi bakan adama kıyamıyordum.

 

Onun bana güzel davranışına ve bakmasına dayanamadım.

 

"Tamam ama ne zaman istersem buraya geri döneceğim." Dedim Benden bir süre onunla Mardin'e gidip kalmamı istiyordu. Bu isteğine en çok şaşırdığım da nenem ve dedeminde olumlu bakması. Sanki beni burdan gönderme çabaları seziyordum.

 

Benden gizledikleri bir şeyler vardı. Bunu bilmemi istemiyor gibiydiler. Unuttukları bir şey vardı. Hafıza kaybım sadece geciciydi.

 

 

Ve bir bölümün daha sonuna geldik.

Kitap ve bölüm hakkında düşüncelerinizi bilmek istiyorum. Yorum ve yıldızlarınızı eksik etmezseniz sevinirim.

Haftaya yeni bölümde görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.🥰❤️

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%