@bitterimrjn
|
Selammm canlarım. Yeni bir bölümle geldim. Bölüm sonu yorumlarınızı bekliyorum. Bol yıldızlı bir bölüm olsun. Keyifli okumalar.
El Pençe
"Bana eski hatıralarınla değil, yeni hatıralarınla gel."
Ne yapmam gerekiyor? Elimi nereye koymam gerekiyor? Banyodan üzerimde sadece bir havlu sarılı bir şekilde çıkmış, odamda beklemediğim kişiyle karşı karşıyaydım. "Siyam." Diyebildim sadece oda beni böyle beklemediği şaşkın bakışlarından belli oluyordu.
"Açela." Dedi ve hızlı bir şekilde arkasına döndü. Bu hareketine şaşkınca bakan ben oldum. Nişanlımdı beni böyle görmesini sorun etmezdim. Sadece beklemediğim içindi şaşkınlığım.
"Kusura bakma banyodan böyle çıkacağını tahmin edemedim." Bana arkası dönük olan Siyam'ın karşısına geçtim."Neden arkanı dönüyorsun?" Dedim bakışlarını hemen çevirdi. "Üstün müsait değil Açela." Ne yani beni hiç bu halde görmemiş miydi. Soru işaret haneme bir yenisi daha eklendi.
"Biz nişanlıyız beni çoğu kez böyle görmüş olman gerekmiyor mu?" Diye sordum. Bakışını hemen yüzüme çevirdi. "Seni bu halde görmüş olsamda şuan da hiç bir şey hatırlamıyorsun. Buda senin alanına saygı duymam gerek. Sen hatırlamadığın veya istemediğin sürece ne sana bu şekilde bakar ne dokunurum." Dedi.
Bu sözlerine üzülmem mi gerekiyordu? Yoksa bu ince düşüncesi için teşekkür etmem mi gerekiyor? Bana saygı duyuyordu. Ona güvenmemi sağlıyordu.
"Teşekkür ederim. Bu ince düşüncen için." Dedim başını salladı. "Ben çıkayım sende rahat bir şekilde üzerini değiştir. Sonra aşağıya yemeğe inelim." Dedi. "Tamam hazırlanıp iniyorum." Dedim beklemediği bir hareket yaparak yanaklarına dudaklarımı bastırdım. Tüm vücudu kasıldı. Geri çekildim yüzüne baktım. "Bu ne içindi?" Diye sordu.
Yüzüne bakıp gülümsedim, omuzumu kaldırıp indirdim. "İçimden geldi." Dedim ve giyinme odasına doğru ilerledim. Siyam put gibi olduğu yerde durdu. Onu böyle sarsan sadece masumane bir öpücük müydü. Desene çok eğleneceğiz. Kendi kendime konuşup onu ardımda bırakıp giyinme odasına girdim.
Havalar soğuk olduğu için boğazlı siyah triko bir elbise aldım. Siyah iç çamaşırımı giyindim. Elbisemi de üzerime giyinip odadan çıktım. Aynanın karşısına geçtim. Kurutma makinesini alacaktım ki benden önce bir el uzanıp aldı. "Bana bırak." Diyen adama şaşkınca baktım.
"Ben kuruturdum." Dedim aynadan gördüğüm yansımasına bakarak. "Bu defa ben kurutmak istiyorum iznin olursa." Başımı salladım "Tamam nasıl istersen." Dudaklarını hafif yukarı doğru kıvırdı bundan memnun olmuştu.
Saçımdaki havluyu aldı. Sonra narin bir şekilde tarayıp kurutmaya başladı. Saçlarımın arasındaki parmakları kalbimde bir tekleme yaratıyordu. Öyle özenle ve dikkatle yapıyordu ki; kırılacak bir şeymiş gibi davranıyordu. Bir süre daha saçımla oyalandı, kurutma işi bitince tekrar taradı. Bu defa saçlarıma bıraktı öpücüğü beklemeyen bendim. Derince bir nefes aldı, kokumu içine çekti. Gözlerimiz aynada buluştu. Gözlerindeki duygu yoğununu görünce yanaklarım kızardı.
Bunu oda fark etmiş olmalı ki; yandan bir gülüş atıp "Çok güzelsin okyanuslarında kaybolduğum." Midemde kelebekler uçmaya başladı. Sadece bir tebessüm bahşettim kendilerine. "İnelim mi?" Diyebildim. "İnelim." Tarağı bıraktı ne zaman getirdiğini bilmediğim hırkayı üzerime giydirdi. "Salona gidene kadar üşüme hava biraz serin." Saçlarımı hırkanın içinden çıkardı.
"Teşekkür ederim." Dedim. Siyah botumu giyindim. Elimi tutup birlikte odadan çıktık. Bizim olduğumuz oda bağımsız bir tarafta duruyordu. Salona gitmek için bir kat aşağıya inmemiz gerekiyordu. Taş merdivenlerden dikkatlice inip kahverengi oymalı kapının önünde durduk. İçerden gelen yüksek sesleri ister istemez duyuyordum.
"O kız bu masaya gelmeyecek.benim olduğum sürece bu masada oturmayacak." Diye bağıran kadının sesi yabancı gelmiyordu. Bu Siyam'ın annesiydi. Bakışlarım Siyam'a kaydı. Oda bana bakıyordu mahçup bir şekilde. "Özür dilerim." Dedi elimi tutan elini sıkıca tuttum. Bu onun için bir cevaptı. Üzüldüğümü belli etmek istemedim. Beni niye istemediğini tanımadığı bir insana neden bu kadar nefret ettiğini anlamıyorum.
"Girelim mi?" Onun bir suçu yoktu ki sorun annesindeydi. "Girelim." Dedim kapıyı açıp elimi bırakmadan içeri girdi. İçerideki ses bir den kesilip her kes sessizliğe büründü. Bizi gördükleri için tüm bakışlar bize kaymıştı. İçerde avluda gördüğüm babaannesi Sultan hanım, babası, annesi, amca ve yengesi tanımadığım bir kaç kişi daha vardı.
"İyi akşamlar." Dedi Siyam sert ve tok sesiyle Sultan hanım tatlı şivesiyle "İyi akşamlar oğlum hele güzel gelinimi getiresen yanıma." Geldiğimden beri bana çok iyi davranan tek kişiydi. Elimi sıkıca tutup babaannesine doğru götürdü. Annesinin ve yengesinin nefret bakışları üzerime dikiliydi.
Babaannesinin yanına geçtim önce Siyam elini öptü. Sonra ben öpmek için eğildim. Elini öptüm alnıma koydum. Gösterdiği sıcak karşılamayla sıkıca sarıldı. "Hele güzel gelinimin güzelliğine bakın. Maşallah kızım rabbim seni kötü gözlerden tüm kötülüklerden korusun. Seni torunuma torunumu sana bağışlasın." Dedi yanına oturttu. Sultan babaanne görmüş geçirmiş bir kadındı.
Yüzünde zamanın izleri vardı. Siyah gözleri Siyam'ın aynısı hafif kemerli bir burnu vardı cenesinde ve göz kenarlarında deq dedikleri dövmeden vardı. Hafif kilolu bir vücudu saçındaki beyaz şalıyla çok tatlı duruyordu.
"Çok teşekkür ederim Sultan hanım." Dediğimde bakışlarını sert bir hal aldı. Yanlış bir şey mi demiştim? "Sultan ğanım nedir? Baa babaanne de yada Sultanım de, ama ğanım demeyesin." Dediğinde tebessüm ettim. "Tamam Sultanım sen nasıl istersen." Dedim "Ha şöyle hanım ağa." Göz kırptı. "Hayırdır ana görüyorumda hemen hanım ağa yaptın kızı?" Bakışlarımız aynı anda söyleyen kişiye döndü.
"Sana hesap mı vereceğim Ayfer." Sert sesle Ayfer hanıma cevap verdi."Yok ana ama hemende kabul ettin kızı." Geri adım atarak. "Çünkü torunumun yari dir. Onun kabul görüp getirdiği kızın başımın üstünde yeri var. Açela kızım gelinim ve bu konağın hanım ağasıdır. Her kes ayağını ona göre denk alsın." Vay be Sultan babaanne hepsini dize getirdi.
Beni böyle sahiplenmesi kabullenmesi gururumu okşadı. Sultan babaanne ye baktım. "Teşekkür ederim Sultanım." Sonra bakışımı az önce bana laf atan kayın valideme çevirdim. "Size saygıda kusur etmem. Büyüğümsünüz lakin beni tanımadan aldığınız bu gardınız ve öfkenizi anlamıyorum. Yeni bir kaza geçirdim son altı ayı hatırlamıyorum." Derin bir nefes aldım. Odadaki tüm gözler benim ve Ayfer hanımın üzerinde dolaşıyor dikkatle bizi dinliyorlardı.
Ayfer hanıma bakıp konuşmaya devam ettim. "Son altı ayı hatırlamıyorum. Ailem ve arkadaşlarım oğlunuzun nişanlım olduğunu söylediler. Evet bunu kabullenmem ve buraya gelip her şeyimi bırakmam benim için zordu. Ama buraya gelmeme neden olan oğlunuz Siyam." Gözlerimi Ayfer hanımın gözlerinden ayırmadım.
"Elimden tutup beni sizlerin yanına getirdi. Geldiğim dakika bana düşman kesildiniz. Nişanlı dediniz ama oğlunuz bunu kabul etmiyor. Burdaki çoğu kişide anladığım kadarıyla sizinle aynı fikirde değil." Dedim Siyam'a baktım. Gözlerinde gördüğüm gurur parıltısı konuşmama devam etmemi sağladı. Elimi ona uzattım. Tereddüt etmeden elimi sıkıca tuttu. Ayfer hanıma ve odadakilere baktım. Tuttuğum eli onlara gösterdim.
"Bu el benim ailemin yanında elimi sıkıca tuttu. Ve bende sizlerin yanında bu eli sıkıca tutuyorum. Oğlunuzun tek bir nişanlısı var. Oda benim. benim dışımda da adını kimseyle anmayın lütfen." Dedim Ayfer Hanım ve yengesi Atike hanım karşıma geçip! "O tuttuğun el sana ait değildir. Şurda gördüğün kız yıllardır oğlumun nişanlısıdır. Düğün gününü bekliyordu. Ama sen çıkıp geldin oğlumun beynini yıkamışsın. Dediğin gibi tuttuğun eli bile hatırlamıyorsun. Hatırlayınca oğlumu sevmediğini anladığında ozaman ne yapacaksın o zamanda bu eli tutacak mısın? Hiç sanmıyorum evli bile değilsiniz gelip karşımda ahkam kesiyorsun." Dedi sert bir tonda söyledi.
Siyam elimi daha sıkı tutup annesini karşısına geçti. "Ana seni uyardım, bu tuttuğum elde yarimdir, sevdiğimdir. Bu öfken bu kinin niye yıllardır bana ve Evin'e yaptığınız zorbalık yeter. Açela'ya da kızın gibi davran. Yoksa!" Annesinin gözlerine baktı. Ayfer hanım ne gördü anlamadım ama yutkunuşunu duydum.
"Yoksa... annem demem tek kalemde silerim seni bana da kendine de yaşatma bunu." Dedi sert bir sesle benim bile bütün tüylerim diken diken olmuştu.
"Siyam nasıl konuşuyorsun annenle hiç mi saygın kalmadı?" Diyen Atike yengesine ters bakışlarını yönlendirdi. "Sen hiç konuşma yenge eğer hala bu konakta duruyorsanız sırf amcama olan saygımdan. Beni acımasız hale getirmeyin." Siyam'ın kolunu tuttum. "Biraz sakin ol." Dedim.
İlk geldiğim günden yaşadıklarımız beni yeteri kadar yormuştu. Kafam duygularım allak bullak olmuş durumda. Kendimi neyin beklediğini bilmediğim yere gelmiş ne yazık ki hiç istemediğim olaylar yaşanmıştı.
Gözlerim bulanıklaştı. Sıkıca tuttuğum kola yapıştım. Zemin ayağımın altından kaydı. Boşluğa düştüğümü sandığım anda "Açela!" Diye telaşlı sesini duydum. Belime doladı kolları sayesinde düşmekten kurtarmıştı beni. "Robar koş arabayı hazırla." Bağrışını duyduğum son şeydi. Bilincim ve gözlerim karanlığa kendini bıraktı.
*****
Karşımda gördüğüm görüntüyle dona kaldım. Alp bir kızla dar bir koridorda öpüşüyordu. "Hayır." Diye fısıltıyla gözlerimi açtım. Gördüğüm görüntü küçük ama şiddeti büyüktü. Gözümden bir damla yaş aktı.
Nerde olduğuma bakmak için etrafı taradım. Mardin'de Siyam'ın yatak odasında yatağında uzanmış bir vaziyetteydim. Yanı başımda kafası yatak başlığına yaslamış, kollarını bir birine dolamış bir bacağını yataktan sarkıtmış olan bir adet Siyam vardı. Gözleri kapalıydı.
En son ne olduğunu hatırlamaya çalıştım. Annesiyle konuşuyordum. Sonra bayılmışım galiba çünkü sonrası yok. Hafif soluma döndüm, yani başımda uyuyan adama dikkatlice bakmaya başladım.
Gür siyah saçları, aynı şekilde siyah kaşları vardı. Kirpikleri o kadar sık ve uzundu ki bir kadını kıskandıracak şekilde. Esmer tenine hafif kemerli burnu dolgun pembemsi dudakları, sert yüz hatları dolgun elmacık kemikleri ve Adem elması vardı. Bu özellikler ona çok yakışıyor onu çekici bir adam yapıyordu. Ve selam.
Kirli sakalları boynunda açık olan bir kaç düşmesi göğsünün bir kısmını gözlerime seyir zevki sunmuştu. Daha fazlasını görmek istememe neden oluyordu. Sert bir vücudu vardı kendine bakmayı seven bir adamdı. Titiz ve bakımlı, ellerindeki damarlar belirginleşen damarlaları uzun ince parmaklarına çok yakışıyordu. 'Neler düşünüyorum ben ya adamı resmen arzuluyordum.' Kendi kendime kızarken yataktan doğrulmaya başladım.
"Nasıl oldun? İyimisin Açela?" Anlaşılan sessiz olmamışım. Uyku mahmurluğu ve endişeyle bana bakan adama baktım. "İyiyim ne oldu bana?" Diye sordum. Kendi üstünü düzeltip bana döndü yataktan, "bayıldın doktor yorgunluk ve stresten dedi." Doktormu getirmişti?
"Özür dilerim Açela seni buraya getirmemeliydim. Senin sakin bir ortamda olman gerekiyordu. Getirdim gibi kaosun içine attım seni." Sesindeki üzgün ve mahcubiyet içime bir iğne gibi battı. Elini kendi elimin içine aldım. " Özür dileyecek bir şey yapmadın. Evet buraya gelmeme sen sebep oldun. Ama ben istemeseydim hiç bir güç beni buraya getiremezdi. Onun için kendine kızıp durma." Gözlerindeki duygu neydi tam anlamasam da ışıl ışıl parladı.
Elini yüzümdeki saç tutamlarına kaldırdı. Parmaklarının tersiyle yavaşça yüzümden çekip kulak arkama sıkıştırdı. Yüzüme değen parmaklarını yanağımda hafif dokunuşlarla okşadı. Bu teması ile midemde hafif kıpırtılar baş göstermeye başladı.
"Öyle güzel ve masumsun ki seni her şeyden her kesten saklayıp sarmalamak istiyorum. Kimsenin bir kötü sözü sana dokunsun istemiyorum. Okyanusların bulansın istemiyorum." Her bir kelimesi öyle anlamlı ve içten söylüyordu onun kıyılarına kapılmak elde değildi. Az önce küçükte olsa hatırladığım bir anı vardı. Kazadan beri ilk kez bir şey hazırlamıştım. Keşke bu anıyı hiç hatırlamasam sadece karşımdaki adamla olan anılarımı hatırlasam ne olurdu?
"Bilerek bunu yapıyorsun dimi? Sana aşık olmam için bütün çaban." Dedim Bir kaşımı kaldırarak Siyam ise bir kahkaha patlattı. Kahkahasının içinde söylediği şey! " Güzel anların katili olabilirmisin yavrum?" Dediğiyle gözlerimi devirdim.
"Bilmem olabilirmiyim? Hiç kıvırma doğru söylüyorum. Büyülü sözler söyleyerek beni kendine aşık etmeye çalışıyorsun." Dudaklarımı büktüm. "Ben dansöz müyüm kıvırayım? Ve etkileme konusuna gelirsek!" Yarıda bıraktığı cümleyi devam etmesini bekledim. Ama onun yüzüme ve dudaklarıma olan bakışı yanaklarımın kızarmasına neden oldu.
Bakışlarını dudaklarımdan ayırmadan konuşmaya devam etti. "Az önce salonda anneme yaptığın konuşmada beni büyüleyen sen oldun." Bakışlarını gözlerime kaldırdı.
"O kadar asil ve güçlü duruyordun ki; her kelimene düştüm aşktan bahsedeceksek bütün büyünle beni kendine aşık eden sensin okyanuslarında kaybolduğum güzel yarim." Bu adam yüreğime indirecek. Ama ona böylesine kapılamam. Hafızam yerine gelmeden kendimi ona koşulsuz açamam. Önce her şeyi hatırlamam lazım.
"Senin büyüne kendimi kaptıramam. Her koşulda yanındayım ama hafızam yerine gelene kadar. Beni anlamanı istiyorum." Yüzünün kasıldığını,gözlerindeki kaybetme korkusunu görebiliyorum. Evet buraya onunla gelmiş ailemi bırakmış olabilirim. Bu ona koşulsuz şartsız güveneceğim anlamına gelmiyor. Onu tanımıyorum, bu güven onu tanıdıkça oluşacak, ailesi en çok annesi bana böyle düşman bilenirken bütün yelkenlerimi indirim ona veremem.
"Bu arada uyanmadan önce küçükte olsa bir şey hatırladım. Bir görüntü gördüm." Dedim konuyu değiştirmek istedim. "Ne hatırladın?" Sesindeki merakı gizlemeden sordu.
"Alp."Dedim duyduğu isimle kan beynine sıçramış gibi gözlerindeki öfke beni korkutmaya yetmişti. "Anma o şerefsizin adını." Dişlerini sıkarak konuştu. "Sakın olurmusun biraz?" Sert tavrı konuşmama engel oluyordu. Beni korkuttuğunu anlayınca bakışları daha bakılası hale geldi. "Tamam sakinim şimdi ne gördün? Hepsini anlat." Verdiği emir kipiyle kaşlarımı çattım. "Bana emir kipiyle konuşma." Boynundaki damarlar belirginleşti.
"Okyanus gözlüm lütfen bana ne hatırladığını söyleyebilirmisin?" Sesi o kadar naifti ki bu konuşmasına kahkaha atabilirdim. "Hatırladığım küçük bir anı Alp'i bir koridorda bir kızla öpüşürken gördüm. Keşke ilk hatırladığım şey bu olmasaydı." Gözümden bir damla yaş aktı.
Birden beni kollarının arasına aldı. Sıkıca sarıldı bu anı bekliyormuş gibi göz yaşlarım durmaksızın akmaya başladı. Bir elini sırtıma bir elini saçlarıma koydu. Yavaşça okşamaya başladı. "Şşşş... ağlama güzelim ben yanındayım." Yumuşak ama kendinden emin bir sesle konuşması ve sırtımdaki elleri sakinleşmemi sağlamıştı. Ne kadar süre böyle durduk hatırlamıyorum. Kapının çalması ile kendime geldim. Kollarının arasından ayrıldım.
"Abi müsait misiniz?" Diyen ince sesli bir kızdı. "Gel abicim." Dedi Siyam. "Ben bir elimi yüzümü yıkayayım." Yataktan kalktım, banyoya girip önce elimi yüzümü yıkadım. Aynadaki aksime time baktım. Gözlerim kızarmıştı. Daha fazla oyalanmadan çıktım banyodan.
İçerde Siyam ve yirmili yaşlarında bir kız vardı. Saçları ile aynı renk olan kahve rengi gözleri uzun dalgalı saçları kumral bir teni vardı. İnce beli orantılı vücut hatları vardı.
Boyu benden bir kaç santim kısaydı. Geldiğim den beri bitmeyen bir aksiyon olunca kimseyle tanışamamıştım. "Merhaba yenge ben Zelal,müstakbel görümcen." Dedi sevimli bir ifadeyle bana baktı. Yanına yaklaştım "merhaba canım bende Açela."Dedim ve sıcak bir sarılmayla karşılık verdim.
Benden çekindiği için ilk harekete geçen ben oldum,anında karşılık verdi. "Yengelerin bir tanesi hoşgeldin." Cıvıltıyla şakıdı. Sarılmamıza son verdim. Yüzünde kocaman gülümsemeyle bana bakıyordu.
"Neden kaç yengen var ki? Hoşbuldum." Göz kırptım. Siyam'ın kaç kardeşi olduğunu bile bilmiyorum. O yüzden kaçıncı sıradayım hiç bir fikrim yok.
"Tek yengemsin. Robar abim bana ne zaman yenge getirir orası muamma, Jehat okuyor her gün birine sevdalı. Yani tek adayım ve yengem sen oluyorsun." Diye kıkırdadı. Demek dört kardeşler daha diğerleri ile tanışmamıştım. Zelal'in sıcak ve içten karşılaması ve beni hemen kabullenmesi çok hoşuma gitmişti.
"Desene tek görümcem var." Dedim kıkırdadım. "Gel şöyle bir şeyler ye bütün gün bir şey yemedin. Zelal sende yengeni rahat bırak." Diyen Siyam. "Ama abi.." demiştiki Siyam "Hadi güzelim çık sonra yengenle bol bol vakit geçirirsin. Dinlenmeye ihtiyacı var." Dedi ve Zelali kovar gibi odadan gönderdi.
"Siyam kızı niye gönderdin öyle kalsaydı." "Sen bırak onu gel şuraya bir şeyler ye yoksa yine düşüp kalacaksın." Elimi tutup odadaki küçük masaya doğru götürdü kendisiyle beraber. "Düşersem tutmazmısın?" Koltuğa oturttu beni orta masadaki tepsiyi biraz daha yaklaştırdı. "Düşersen elinden tutar kaldırırım. Baktım kaldıramıyorum seninle düşerim." "Kaldıramaz da düşersen benimle." "Seninle yeniden kalkarım yeterki elimi bırakma." Cevap vermedim ne diyebilirim ki; Cevap alamayınca önündeki tepsiye uzandı.
Eline aldığı tabağa bir patlıcan dolması ve içli köfte koydu. Birazda salata koydu elime tutuşturdu. "Canın başka bir şey isterse söyle getireyim." Başımı hayır diye salladım. "Hayır teşekkür ederim, bu yeterli sen yemiyecekmisin? " "Sen önce karnını doyur bende yerim bir şeyler." Oda benim gibi bütün gün bir şey yememişti. Sofraya indiğimizde ortam gerilince bayılmışım. Benden sonra da kimse sofraya oturmamış. Her kesi aç bırakmıştık.
Bir tabak ben aldım içine iki içli köfte ve ikitane patlıcan dolması salata koydum. Onun eline tutuşturdum. "Benimle birlikte sende yiyeceksin Siyam ağam." Dedim itiraz kabul etmeyen sesimle. "Siyam ağam yakıştı ağzına." Sağ gözünü kırptı, dudaklarına çapkın bir gülüş kondurdu. Çok yakışıklı göründü bu hali gözüme.
"Ağa değil misin? Arada bende seslensem ne olur?" "Öyleyim tabi ama senin dudaklarından çıkan ağam kelimesi daha çok hoşuma gitti. Arada bir söylesene." Ağzıma bir parça dolma attım. Çiğneyip yedikten sonra "Çok şey istiyorsunuz be ağam?" Gülüşüne engel olmadan konuştu." Bu ilk istek be hanım ağam." "Öyle mi daha ne gibi istekleriniz var öğrenebilirmiyim?" "Sırasıyla öğrenirsin güzelim."Dedi yemeğimizi sohbet ederek bitirdik.
Üzerime çöken yorgunlukla uykum gelmişti. Asıl sorun şuydu ki nerde yatacağımız.
"Sen yatakta uyu ben koltukta uyurum." "Olurmu öyle sen sığmazsın ki koltuğa ben yatarım sen geç yatağa."dememle kolumdan tutup beni yatağa doğru götürdü. Örtüyü kenardan kaldırdı. "Sen burda uyuyorsun güzelim itiraz kabul etmiyorum." Dedi beni yatağın içine koydu.
Uzanmamı bekledi. Kendimi yatağın içine koydum. Üzerime örtüyü örttü. Eğilip başıma bir öpücük kondurdu. "İyi geceler okyanus gözlüm." Dedi geri çekildi. Ama benim kalbim pır pır uçan kelebekler şenliğine dönmüştü.
"İyi geceler Siyam ağam." Dedim önce ışığı kapattı. Sonra baş ucumdaki ışığı kapattı. Koltuğa geçip üzerine örtüyü örttü. İkimizde bir birimize bakıp uykuya kendimizi bıraktık.
Bir bölümün daha sonuna geldik.
Bölüm hakkında düşünceleriniz neler?
Siyam hakkında düşünceleriniz neler?
Açela hakkında düşünceleriniz neler? Ve tabiki Ayfer ve Atike hakkında düşünceleriniz neler?
Ballı lokum Sultanım hakkında düşünceleriniz neler?
Bir şey sormak istiyorum.
Kitaplarımı paylaşacak Instagram hesabı açmak istiyorum. Lakin paylaşacak ve ilgilenecek fırsatım yok. Benim adıma paylaşacak admin adayı arıyorum. Bilginize..
|
0% |