Selammm kuzularım nasılsınız?
Yeni bir bölümle daha sizlerleyim.
okuyup yorumlarda buluşalım.
Yıldızlarınızı eksik etmezseniz sevinirim.
Şarkı/ Grup Abdal/ Gönül gel seninle muhabbet edelim
7. Bölüm
Geçmiş Gelecek
İnsanın kendine yapacağı en güzel şey kendini sevmek.
Bir anı mı gerçek mi bilmiyorum? Yemek masasında oturuyorum. Masanın etrafı gülen yüzlerle dolu. "Siyam abi sen şimdi gerçekten ağa mısın?" Heyecanla soran Göktuğ'a bakıyordum. "Evet aslanım." Siyam ve Göktuğ iyi anlaşıyordu. Göktuğ Alp'le asla böyle samimi konuşmaz ve karşılıkta almazdı. Birden kendimi başka bir anının içinde buldum. Trabzon'a yine bizim yayla evinde birilerini yolcu ediyoruz.
"Yine bekleriz Siyam oğlum." Dedi Dedem. Onlar içeri girip ben ve Siyam dışında kimse kalmamıştı.
"Demek doktorsun?"
"Evet bugün stajyer olarak son günümdü.
Pazartesi artık doktor olarak muayeneye başlayacağım."
"Güzel bir meslek hayırlı olsun."
"Teşekkür ederim. Evet çok severek okudum ve büyük bir heyecanla başlıyorum mesleğime"
"Gözlerinde ki ışıltıdan belli oluyor. Gözlerin hep böyle ışıl ışıl parlasın."
Küçük bir anı daha belirdi.
İyimisin? Bu iki oldu. Kollarımda buluyorum seni."
"Nasıl yani bilerek mi düştüğümü söylemeye çalışıyorsun?"
"Bilemiyorum. Kollarım hoşuna gitmiş olabilir" dedi göz kırptı.
Hemen kendimi geri çekmeye çalıştım ama ani hareket ettiğim için bu defa yüzüm göğsüne yapışmış bir şekilde duruyordum.
"Artık emin oldum. Bu kollarım ve sıcak vücudum hoşuna gitmiş bir türlü kopamıyorsun benden?" Dedi.
Hızla gözlerimi açtım. Nefes nefese kalmış bir şekilde yataktan doğrulmaya başladım. Dibimde biten bir çift kömür karası gözler belirdi. "Ne oldu. Niye nefes nefese uyandın?" Telaşlı çıkan sesiyle yüzüme bakıyordu.
"Bir şeyler gördüm yine" Diyebildim. Bir bardağa su doldurup içmem için bana uzattı. "İç şu suyu güzelim." Elime alıp içtim. Kendime bir kaç dakika verdikten sonra bakışlarımı merakla bekleyen kömür karası gözlerine çevirdim.
"Seninle ilgili bir anıydı." Dedim.
"Ne gördün güzelim? Beni nasıl gördün? " parmak uçlarıyla yüzüme gelen saçlarımı yüzümden çekti. "Şey bizim evde dedemlerle masada sohbet ediyorduk. Sende vardın. Göktuğ bile vardı." Başını salladı "Evet öyle bir anımız var. Reşit deden bizi yemeğe davet etmişti. Ben, Seyhan ve Adar üçümüz gelmiştik. O gün Göktuğ'da sana sürpriz yapıp gelmişti." Dedi yumuşak erkeksi sesiyle.
"Ama sonra sen bana hoş olmayan imalar yapıyordun. Beni sinirlendiriyordun?" Dedim sert yüz ifademle ama o bana yüzünde en güzel gülümsemeyle bakıyordu.
"Yapmışımdır." Sol gözünü kırparak.
"Mesela her defasında seni kollarım arasında bulmak gibi." Dedi çapkın bir edayla söylemişti.
Omuzuna bir tane geçirdim." Bir kere ben kimsenin kollarına bırakmam kendimi sen tutmak için bahane yaratmışsındır." Dememle bir kahkaha patlattı tüm oda onun kahkaha sesiyle doldu. "Yavrum sen kollarıma atlamak için hep sakar numarası yapıyordun bence?" Gözlerim öyle bir açıldı ki; şaşkın ördek gibi durdum karşında.
"Kim ben mi? Hemde senin gibi kendini beğenmiş bir ağa bozuntusuna mı?"
"Hı hı hemde benim gibi ağa bozuntusunun kollarına atlamak için." Omuzuna bir tane daha geçirdim.
"Kalk yatağımdan. Arsız ağa." Üzerimdeki örtüyü itekledim. Ne olduğunu anlamadan başımı yastıkla bütünleşmiş bir şekilde buldum. Şaşkın bir nidayla üstümdeki adama bakıyorum. Beni yatırıp üzerime çıkmıştı.
Kalbim yerinden çıkacak gibi depara kalktı.
"Napıyorsun sen be?"
İki bileğimi tutmuş bacaklarımı kendi bacakları arasına sıkıştırmıştı. Yüzlerimiz bir birine çok yakın duruyordu.
"Napıyorum okyanus gözlüm?" Dedi nefeslerimiz bir birine karışırken.
Bu kadar yakın olması kalbime hiç iyi gelmiyordu.
"Kalk üstümden."
"Cık. Arsız ağayım ya arsızlık yapıyorum." Dedi burnunu benim burun ucuma dokundurdu. Burnuma gelen odunsu, ferah kokusu ciğerlerime nüfus etti.
"Siyam." Dedim güçlükle bir fısıltıdan farksız çıkan sesim.
"Söyle gece çiçeğim." Burnunu sol yanağımda gezdirdi.
Tüm vücudum titredi. Yanaklarım kızardı, ve damarlarımdaki kan ısınmaya başladı.
"Siyam." Demiştim ki kapının önünde duyduğumuz seslerle ikimizde anın büyüğünden uyandık. Siyam hızla üstümden kalktı. Bende yataktan doğrulup çıktım.
"Ne oluyor Siyam bu gürültü ne?" Duyduğumuz ses bir kaç kişinin tartışmasıydı.
"Hiç bir fikrim yok. Şimdi anlarız." Dedi kapıya doğru çıktı. Benim üstümde müsait olunca saçımı düzeltip peşinden çıktım.
"Evlenmeden aynı odada nasıl kalırlar hiçmi elalem neder düşünmüyorsunuz?" Diye bağıran Ayfer hanımdan başkası değildi.
"Ayfer bize ne elalemden çocuklar kötü bir şey yapmıyor. Kız hasta yanında olması normal değil mi?" Anlaşılan konu ben ve Siyam'ın aynı odada uyumamızdı.
"Değil ana bilmiyormuş gibi konuşma nerde görülmüş nikahsız kız bir adamın odasında uyuması?" Bu konuştuklarını bizim de duyduğumuzu fark etmemişlerdi.
Siyam'ın konuşmasıyla bakışları bize döndü. "Başkası dediğin adam benim hiç mi tanımadın beni? Bu kızın da bir adı var Açela ve senin gelinin lütfen konuştuklarına dikkat et." Diye uyardı.
"Bu kız benim gelinim değil. Utanması olmayan tanımadığı bir adamın odasında yata-"
"Sakın o kelimeyi bitirmeye kalkmayın. Benim namusuma laf söyleyebilecek biri değilsiniz." Diye sözünü kestim. Saygımda bir yere kadar.
Bakışlarını benden ayırmadan "O zaman namusuna laf getirtme örf ve adet bilmiyorsun." Aynı sertlikte bende karşılık verdim."1 namusuma laf getiren sizsiniz. İki örf ve adeti çok şükür en iyi şekilde öğrendim. Büyüğümsünüz saygı duyuyorum. Lakin bu bana her hakareti yapacağınız anlamına gelmiyor. Sevdiğim adamın annesisiniz lütfen bizi karşı karşıya getirecek konuşmalar yapmayın."
Çatık kaşlarla bana baktı. Hemen yanına eltisi Atike hanımda geldi. "Hiç terbiyesi de yok büyüklerine karşı nasılda konuşuyor." Sabah sabah bütün kan beynime sıçradı.
"Sakin ol Açela sakin ol." Kedi kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. "Yenge yeter sabah sabah derdiniz ne? Beni daha fazla sinir etmeden hepiniz dağılın." Annesine döndü. "Seni uyardım ana bir daha Açela'ya en ufak bir imada bulunursan sonuçlarına ben karışmam." Dedi ve gürleyen sert sesiyle öfke doluydu.
Elimi tutup odaya doğru sürükledi resmen. O kadar sinirliydiki; canımı yaktığının farkında değildi. Odaya girene kadar sesimi çıkarmadım. O da elimi bırakmayınca "Siyam canımı yakıyorsun." Dedim ne olduğunun farkında değildi. Bakışlarını ellerimize çevirdi. Öyle bir sıkmıştı parmaklarım kırılacaktı, neredeyse.
Hızla elini çekti. Yüzüme baktı.
"Özür dilerim canını çok yaktım mı?" Ellerimi ovuşturdum. Yüzünde canımı yaktığı için hüzün çökmüştü."Hayır çok acımadı hem farkında bile değildin." Dedim.
"Açela." Dedi yakarış gibi çıkan fısıltı sesi "Seni bu duruma düşürdüğüm için çok özür dilerim." Dedi sıktığı elimi avucuna aldı. Her parmağımı tek tek öptü. En son avuç içime de bir öpücük bıraktı. Bu bir özür niyetinde yaptığı hareketti.
Tabi benim damarlarımdaki kan akışım her öpüşünde hızlanıp, ısınmaya başlamıştı. "Sana dokunan her söze her kelimeye özür dilerim." Dedi bakışlarımı kömür karası gözlerine diktim.
"Siyam evlenelim mi?" Dedim. Birden ağzımdan çıkan iki kelime ile önce gözlerini şaşkınlık kapladı. Sonra nefes almayı bıraktı. İnme indi adama iyi mi?
"Siyam." Yok adam gitti. Elimi yüzüne salladım."Alo Siyam bana geri dön." Dedim yine kıpırdamadı. Yüzünü avuçlarımın arasına aldım. "Siyam kömür gözlüm bana dön. " Dedim bakışları yavaşça beni buldu. Ağzını açtı geri kapattı. Bunu bir kaç kez tekrarladı. En son "Ne." Diyebildi.
"Evlenelim mi dedim?" Tekrar ederek. Yüzü hala avuçlarımda duruyordu. "Ne dedin sen? Ben yanlış duydum dimi?" Şaşkın haline güldüm. "Bir daha tekrarlamam Siyam ağa iki defa ettim. Üçüncüyü asla etmem. Sen diz çökmeden ben ettim da." Hop şive kayıyordu.
"Yavrum sen kabul edeceksen bir ömür önünde diz çökerim. Evlenelim okyanus gözlüm." Dedi heyecanlı bir şekilde odada bir kaç tur attı. En son önümde durdu. "Hatta şöyle yapalım hemen bugün şimdi evlenelim." Beni kollarının arasına aldı.
Sıkıca sarıldı. "Teşekkür ederim."
"Ne için?"
"Bana geldiğin için. Çölüme baharı getirdiğin için. Canıma can verdiğin için teşekkür ederim okyanus gözlüm."
"Her an yanımda olduğun için ben teşekkür ederim." Dedim saçlarıma bir öpücük kondurdu. Geri çekildi.
Elinin tersiyle yüzümün sol tarafını okşadı. "Boncuk gözlüm okyanuslarında kaybolduğum, ömrüme hoş geldin." Dedi.
Yanağımı avuç içine yatırdım. "Vurulmuş bir çift kömür gözlüye bu okyanus gözlü kadın." Dedim.
Dudaklarına öyle bir gülümseme yerleştiki; zaman durabilirdi. Çok yakışıklıydı. "Ölünür be bir gülüşüne, bir bakışına." Dedi alnıma dudaklarını bastırdı.
"Ama bir tuzlu kahve içirmeden varmam sana Siyam ağa. " Dedim "Senin elinden değil tuzlu kahve zehir içmeye razıyım." Dedi yüzümdeki gülümseme büyüdü. Kalbim sanki onu hep tanıyormuş gibi sıcaktı. Onu ne zaman görsem kalbim buna etki olarak bir tık daha fazla çarpıyor.
******
Gün geçtikçe onu tanımaya başlıyorum. Bana karşı her daim sevgi ve şefkatle bakıyor kimseye ezdirmiyor arkamda duruyor. Aradan geçen bir hafta onu daha çok benimsemiş güvenmiştim.
Annesi ve yengesine karşı mesafeliydim. Bana kim nasıl gelirse öyle giderdim. Yinede Siyam için çok muhatap olmamaya çalışıyorum. Çalan telefonla terasta daldığım düşüncelerden uyanmıştım.
Arayan kişiye tebessümle baktım. Görüntülü arama ile arayan Duru ve Birsen di. Vakit kaybetmeden görüntülü aramayı açtım. "Mavişim." Diye yüzündeki gülümsemeyle konuşan Duru. "Sarı şekerim." Dedim
"Balım nasılsın?" Bu kez konuşan Birsen di.
"Esmer güzelim iyiyim siz nasılsınız?"
"Senin yokluğunda ne kadar olunursa o kadar." Diye hayıflandı Duru.
"Hiç özledim ayaklarını yapma yemezler sarışın beni göndermek için elinden geleni yapıyordun. Al temelli yerleşiyorum buraya"
"Pardon o ne demek oluyor kuzu?"
"Şu demek oluyor sevgili arkadaşlarım Siyam'la evleniyorum." Dedim. Ve karşımdaki görüntü karardı hışırtılı sesler geldi. Sonra tekrar ekranda şaşkın iki ördek belirdi. Surat ifadeleri çok komikti.
"Ne diyorsun kızım sen ne evlenmesi?" Dedi Birsen.
"Evleniyorum diyorum. Neyini anlamadınız güzellerim."
"Birsen bu Maviş bizimle dalga geçiyor dimi?"
"Çok isterdim Duru ama gayet ciddi görünüyor." Kendi aralarında konuşmaya başladılar. "Alooo ben burdayım." Diye varlığımı belli etmeye çalıştım.
"Sen buradasın da biz değiliz be kuzu." Dedi Birsen "yarın Trabzon'a dönüyorum." Dedim şaşkın bakışları biraz daha büyüdü.
"Kuzum ya yeni mi haber verilir. Kaçta geliyorsun?" Soran Duru ya tebessüm ettim.
"İstemeye gelecekler onun için hazırlığınızı yapın geldiğimde detaylıca konuşuruz. Şimdi dedeme haber vermem gerekiyor. Kocaman öpüyorum kuzular." Konuşmalarına fırsat vermeden telefonu kapattım.
Asıl söylemem gereken kişiler dedem,nenem ve Göktuğ nasıl karşılaşacaklarını bilmiyorum. Ne kadar beni buraya nişanlı biri olarak göndermiş olsalarda evlilik bir başka boyuttu. Ben bunu ani bir kararla aldım.
Önünü arkasını düşünmeden aldım. Ne kadar doğru bir karar verdim bilmiyorum. İnşallah pişman olmam bu kararımdan. "Kizum Açelam nasilsun?" Yüzünde gülücükler açan dedem." Eyidur dedem sen nasilsun?" Gözleri kısılana kadar gülüşü büyüdü. Ne zaman şiveli konuşsam onu mutlu ediyordu.
"Ha bu deden saa gurban olsun."
"Oyyy asul ha bu kızçe saa gurban olsun." Dedim gözlerim doldu. Ben hiç bu kadar uzak kalmamıştım ki onlardan. Burnumda tütüyorlar.
"Napaysun nasuldur bizum sica sana iyi davranayir mi?" Benden çok benimsemişti neredeyse Siyam'ı. "Eyidur merak etmeyesun iyi davrani baa ." Yaklaşan ayakseslerini duydum. Başımı çevirdim. Bana gülümseme ile bakan Siyam'a baktım.
"Açelam kizum." Nenemin sesiyle telefona döndüm. Oda yaklaşıp yanıma oturdu. "Gülsüm sultanım nasılsın?" Siyam'ın yanında pek şiveli konuşmuyordum. Nedenini de pek bilmiyorum?
"Eyidur yavrum sen nasilsun? Koçari nasul iyi davrani mi?" Kıkırdadım bu ikisinin soruları hep aynı. Benimle aynı kareye giren Siyam "Gülsüm sultanım, Reşit dedem iyiyiz. Asıl siz nasılsınız?" Dedi.
"Sica kizuma iyi bakayumisun?" (Sica /damat enişte) "bakmazmıyım başımın tacı evimin gülü." Dedi gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ne diyor bu got kafalı dedemlere ?
"Reşit dede iznin varsa yarın oraya hayırlı bir iş için geleceğiz." Benim söyleme me fırsat bile vermeden konuya daldı. "Hayurdur inşallah? Ne olayi?" Dedi Dedem.
"Beni istemeye gelecekler dede onun için aramıştım. Müsade edersen geleceğiz. Biliyorum biraz ani oldu. Ama böylesi daha iyi dedem gelince detaylı konuşuruz iznin var mı gelmemize." Dedim. Siyam elini belime koydu kendini ekran karesine tam yerleşti. Dedem "Emin misin kizum hafızan yerine gelene kadar bekleseydin." Dedi sesi endişeli çıkmıştı ve üzgün.
"Dedem kurban olduğum eminim gelince konuşuruz olmaz mı? " Başını salladı "Tamam sen nasul istersen öyle olsun. Yarın görüşürüz kendinize dikkat edun." Dedi.
"Sizde dede yarın görüşürüz Allaha emanet olun." Dedim telefonu kapattım. Siyam'a döndüm onun bakışları zaten bendeydi. "Güzelim okyanusların neden buğlandı?" Elinin tersiyle yanağımı okşadı.
"Onları çok özledim. Ben ilk defa bu kadar onlardan uzak kalıyorum. Bir karar verdim. Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilmiyorum. Sadece verdiğim karardan pişman olmak istemiyorum. Bütün düzenim hayatım değişecek." Dedim içimden geçen korkuları söylemek istedim.
"Kararından pişman mısın? Bekle dersen bir ömür beklerim. Ama pişman olacaksan verdiğin karardan bu işin olmasına izin vermem. Bu en çok benim canımı yakar. Gözünde pişmanlık görmek ölümüm olur." Eli yüzümde gezmeye devam ediyordu.
"Beni pişman edermisin? Bana her zaman böyle sevgiyle bakabilecekmisin? Peki ya sen benimle evlendiğine pişman olursan?"
Başını salladı." Seni pişman edersem belimdeki silahı al çek vur gıkım çıkarsa namerdim. Pişman olmak mı hemde seninle evlenerek? Bu duyduğum en saçma, anlamsız soru senin bir bakışına, bir saç teline, bir gülüşüne ölürüm. Ne pişmanlığından bahsediyorsun? Neyleyim sensiz bir günü, neyleyim sensiz yaşamayı." Dedi gözleri sözlerinin teminatinı verir gibi bakıyordu.
"Olur da beni yıkarsan seni affetmem. Hafızam yerine gelirse neler olur bilmem. Ama eğer kalbim sana yabancı olsaydı güvenmeyi seçmezdi. Çünkü seni her gördüğünde kelebekler gibi çarpıyor olurda kanadımı kırmaya kalkarsan işte o zaman bu çarpan kalbi kendi ellerimle söker eline veririm." Dedim
Bakışlarında bir korku belirdi. Gizleyemedi çünkü bunun olmasından deli gibi korkuyordu. Buda benden bir şey sakladığını gösteriyordu. Ne saklıyorsunuz benden?
"Benim için çarpan kalbini öperim. Kırdığım gün öldüğüm gündür." Dedi ayağa kalktı elini uzattı. "Hadi kalk bir yere gitmemiz gerekiyor seni dört gözle bekleyen biri var." Dedi anlamaz bakışlarla ona baktım."Nereye kim bekliyor?" Elimi tuttuğu gibi kaldırdı.
"Gidince göreceksin onun için gidene kadar soru sormak yok." Elimi tutup terastan çıktık. Avluya indiğimizde annesi Atike yengesi ve malesef bir haftadır her gün görmek zorunda olduğum Evin vardı.
"Hayırdır yine nereye gidiyorsunuz?" Soran Ayfer hanım "müstakbel karımla dışarı çıkıyorum. Bir sorun mu var?" Oğluna değil öfkeli bakışlarını bana çevirdi. "Karın değil o kız, bizi rezil ettiğin yetmiyor mu? Ağasın kendine gel." Dedi bakışlarını benden çekip Siyam'a çevirdi.
"Ben kendimdeyim ana madem ağayım kime ne yapacağımı gayet iyi biliyorsun. Gelip bana konuşsun o elalem dediklerin." Sessizliğimi koruyordum. Şu bir haftada her gün bir doz elalem ne der lafı yiyorduk Ayfer hanımdan.
"Sen artık ana ata bilmez saymaz oldun. Dışarıdaki adam niye seni saysın." Bize doğru geldi. "Senin ağalığın bir kadının elinde oyuncak olmuş. Şu haline bak ben seni böylemi yetiştirdim." Çok ağır konuşmaya başlamıştı en çok kendi oğlunun kalbini kırıyordu.
Siyam'ın elimi tutan eli kasıldı. Annesine büyük bir hayal kırıklığıyla baktı. "Sen beni yetiştirmedin ana unuttun mu beni Sultan babaannem yetiştirdi." Dedi bir kıymık ciğerlerime saplandı. Annesi hayatta ve oğluna hiçmi sevgi göstermemişti.
"Seni bir kızın eline oyuncak ol diye doğurmadım. Sana uygun olan kişiyi ben seçtim ama beni saymadın." Gözlerim doldu Siyam'ın hissettiği acıyı derinden hissettim.
"Eyvallah ana ama bilki iyiki senin dediğini değilde gönlüme düşen kadınla evleniyorum." Dedi beni kendiyle birlikte konaktan çıkardı. Kapıda hazır bekleyen arabanın yolcu koltuğunun kapısını açtı. Geçmem için konuşmadan sessizce bindim.
Kemerimi taktığım sırada kapatmadığı kapımdan eğilip şakağıma derin bir öpücük bıraktı. Biraz orda durdu dudakları soluklandı sakinleşince geri çekildi. "İyiki sen." Dedi ve kapıyı kapatıp sürücü koltuğuna geçti.
Sessizlikle geçen yolculuğa eşlik eden tek ses radyodan çalan... Grup Abdal /Gönül Gel Seninle Muhabbet Edelim
Gönül gel seninle muhabbet edelim Gönül gel seninle muhabbet edelim Araya kimseyi alma sevdiğim Alma sevdiğim
Her bir söz nasılda bizi anlatıyordu.
Ya benim kimim var, kime yalvarayım? Kaldır gönlündeki karayı gönül Ya benim kimim var, kime yalvarayım? Kaldır gönlündeki karayı gönül
Benim annem ve babam çok güzel sevmişti bizi. Sonra nenem ve dedem bize bir gün bile onları aratmadı. Yanımda oturan adam anne sevgisi görmemiş kendini bu konuda hep eksik hissetmişti.
Solmazsa dünyada güzeller solmaz Solmazsa dünyada güzeller solmaz Bu dünya fanidir, kimseye kalmaz Kimseye kalmaz
Yalan dolan ile sofuluk olmaz Mümin olan bekler berâyı gönül Yalan dolan ile sofuluk olmaz Mümin olan bekler berâyı gönül
Beklerler mi gönül gerçekten seviyorsa ömürlük bekler mi?
Derviş Ali'm öğüt verdi özüne Derviş Ali'm öğüt verdi özüne Gönül lütfeyledi, geldi sözüne Geldi sözüne
Azrail konarsa göğsün düzüne O zaman bekleme sırayı gönül Azrail konarsa göğsün düzüne O zaman bekleme sırayı gönül
Bakışlarımı yanımdaki adama çevirdim. Sonra ellerimi boşta olan elinin üstüne koydum. Ona yanında olduğumu hissettirmek istedim. Gözleri önce elime sonrada mavi gözlerime baktı.
Bakışlarında minnet vardı. Sevgi vardı. Teşekkür vardı. Bakışlarını yola verdi bir süre sonra bir çiftliğe gelmiştik.
Önce o indi. Sonra ben indim. Yanıma gelip elimi sıkıca tuttu. Birlikte atların olduğu ahıra doğru gittik. İçeri girince bir kaç tane at vardı. Siyam köşedeki son odaya doğru ilerledi. Siyam'ı gören at kişnedi.
Simsiyah bir atın önünde durdu. Başını dışarı çıkaran at Siyam'a başını yaklaştırdı. Başını okşayan Siyam "Oğlum fırtınam çok mu özledin? Bak sana kimi getirdim." Dedi alnına bir öpücük kondurdu.
Siyah gözleri aynı siyah tüyleri gibi çok güzeldi. Atın ihtişamı karşısında sönük duruyordum. Siyam'la arasındaki ilişki çok güzeldi. Çok asil bir attı. Yavaşça yanlarına gittim. Ürkütmek istemiyordum.
"Çok güzel asil bir at." Dedim elimi alnına koydum. Önce sevdim sevmeme izin verdi başını biraz daha bana doğru indirdi. Alnımı onun alnına koydum. Gözlerimi kapattım. Onun uzun saçları benim saçlarım arasına girdi. Bir flaş sesi duydum ama geri çekilmedim. Bir kaç kez daha flaş sesi duydum. Yavaşça gözlerimi açtım. "Fırtına adın gibi çok güzelsin." Dedim başını yelesini okşadım.
"Çok güzelsiniz kimseye kendini dokundurmayan Fırtına sana ses bile etmedi." Dedi ona baktım. "Sahibi gibi sevmiştir belki beni." Bir adım attı. "Sahibi gibi kölen olmaya razıdır belki;" Dedi dağılan saçımı düzeltti.
Elimden tuttu. Bir başka atın yanına götürdü. Bu at inci gibi beyazdı. Vücudunun her bir yanı kas uzun beyaz kuyruğu, beyaz saçları, kahve rengi gözleri çok güzeldi.
Atın karşına getirdi beni at başını bana doğru eğdi. Elimi kaldırıp başını okşadım sevmeme izin vermesine hatta burnunu karnıma sürtmesine kıkırdamama neden oldu.
Elimi saçlarına götürdüm yumuşacık saçları vardı. Parmaklarıma bir halka takıldı elimle saçlarının arasına koyup içindeki sert halkayi çıkarmaya çalıştım.
Arkamda bir hareketlilik oldu ama bakmadım. Saçlarındaki halkayı çıkardım.
Elime alıp baktığımda çok değerli taşlarla işlenmiş bir yüzüktü. Yüzüğe hayran hayran bakıp arkamı döndüm. Gördüğüm manzarayla ağzım açık kaldı.
Evettt. Bir bölümün daha sonuna geldik.
Bölüm hakkında neler düşünüyorsunuz?
Wattpad hesabım @Bitterimkara
X hesabım @BitterimKaraRC
Yeni bölümde görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla. Allaha emanet olun.