Merhabalar yeni bir bölümle geldim.
Okuyup yorumlarda buluşalım.
Hatalarım var ise affola.
Keyifli okumalar.
İSTEME
Sevgiyi ilk başkasında buldum sanıyordum. Taki gerçekleri görene kadar. Aslında hiç sevilmediğimi öğrendim. Seven bendim. Hemde her koşulda kendimden ödün vererek.
Bir kaza geçirdim. Gözlerimi açtığımda sevdiğim adamla değil bir başkasıyla nişanlı olduğumu öğrendim. Benim için bunu kabullenmesi biraz zordu. Sevdiğim adam beni aldatmış meğersem ve onun yüzünden anılarım yok.
Nenemin hep dediği bir şey vardı. 'Güzel kizum bizim hayır dediğimiz şer, şer dediğimiz hayır olabiliyor. Allah bizim göremediğimiz şeyleri görüyor bizim için en doğru kararı o veriyor.' Şimdi ne demek istediğini anlıyorum.
Geçirdiğim kaza bana şer değilde hayırdır belki. Çünkü şer dediğim şey bana unutmam gerekenleri unutturdu. Hayır ise şuan karşımda bir ayağının üzerine diz çökmüş elinde bir demet kara gül ile yüzündeki gülümseme ile bana bakan adam.
Elimde az önce beyaz atın saçlarından kurtardığım yüzük. Karşımda ise Siyam ve ellerinde bir demet kara gül şaşkınlığım Siyam, yüzük ve kara güller arasında gidip geliyordu.
Kara gül; kara sevda, aşkı, sonsuzluğu ve yeni başlangıçları simgeler. Siyam benimle yeni bir başlangıç ile başlamak istiyor. Yenilenip tüm olumsuzlukları arkamızda bırakıp kendi sevdamıza bakmanızı istiyor.
Ben ona evlenelim dediğimde hiç düşünmeden kabul etmişti. Bir elini bana uzattı bir elinde kara güllerle hala bir dizinin üstünde duruyordu. Yüzük olmayan sol elimi ona uzattım.
Gözlerinde 'aşk,sevgi, heyecan vardı.' Parmaklarımı kedi elinin arasına aldı. Önce avuç içime bir öpücük kondurdu. Sonra bakışlarını benim gözüme dikti. "Biliyorum çoğu şeyi hatırlamıyorsun. En başta da beni! ha hatırlarsan nasıl bir tepki vereceğini çözemiyorum. Yinede her şeye rağmen karşında bir ayağımın üzerine diz çökmüş durumdayım." Dedi gözlerini ayırmadan derin bir nefes aldı.
"Seni ilk o mekanda gördüğümde önce aklımı meşgul ettin. Sonra rüyalarımı süsledin. Şimdide şu bir çare seni görünce atıp duran kalbimi kendine müdürledin. Ben istiyorum her an yanımda ol. Üzüntümde, mutluluğumda hep sen ol. sol yanım diğer yarım ol. Seninle yaşayayım. Okyanusların da kaybolayım. Sihirli ellerin ellerimde olsun." Dedi içimdeki duygular bir biriyle yarışır hale getirmeyi başarmıştı.
Ben şu üç yılda görmediğim sevgiyi Siyam bana şu üç haftada göstermiş,yaşatmıştı. Yüzüğü elimden alıp sağ elimi tuttu. "Keşke bu anı hafızan yerindeyken yapsaydım. Ama ne zaman yerine geleceğini bilmediğim için şimdi yapıyorum. Sensiz bir gün daha yaşamak istemiyorum. Kalbimin hanım ağası, evimin, konağımın hanım ağası, çocuklarımın annesi olurmusun? Açela benimle evlenir misin?" Dedi kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başladı.
Ne denirdi ki? İlk teklifi eden ben değilmiydim zaten şimdiki beklemem niye?
Başımı hızlıca salladım."Evet olurum." Dedim ayağa kalktı. Çiçekleri elime verip yüzüğü parmağıma taktı. Gözleri parmağımdaki yüzükte oyalandı. Derin bir nefes çekip elimi dudaklarına götürdü. Sıcak ve nemli dudaklarını elimin üstüne bastırıp öptü.
Bakışlarını gözlerime dikti. "Sen bana öyle bir zamanda geldin ki seninle yaşadığımı yeniden doğduğumu hissettim." Dedi aramızdaki mesafeyi kapattı. Yüzümü avuçlarının arasına aldı. Usulca yaklaşıp ben dudaklarımı öpeceğini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibi çarpmaya başladı. O ise dudaklarıma değil alnıma dudaklarını bastırdı. Gözlerimi yavaşça kapattım.
Kokusu ciğerlerime dolarken nemli dudakları tenimi yakıyordu. Geri çekildi. Yüzlerimiz bir birine yakın bir şekilde duruyordu. "Seni mutlu etmek için elimden geleni yapacağım. Sen bana baharı getirdin. Ölü toprağıma bahçeni ektin içine her bir rengini kattın. Rengarenk çiçeklerine suyun,toprağın olayım. Senin gölgende soluklanayım." Dedi bir elini belime koyup sıkıca sarıldı. Bir elimde kara gül vardı. Diğer elimle boynuna sarıldım. Boynuna dudaklarımı bastırdım.
Bu hareketimle tüm bedeni kasıldı. Ne zaman bir birimize dokunmaya kalksak ikimizinde vücutları tepki veriyordu. "Kuru toprağına çiçekler ektiysem buna sebep sensin. Senin bana olan davranışların sevgin." Dedim ve bu sarılışımızı kıskanan bir arkadaş vardı. Kişneyerek bizi bölen Fırtınaya ikimizde baktık.
Kıskanmış bir şekilde hareket ermeye başladı. Ben kahkaha atarken Siyam kaşlarını çalmıştı. "Eee atın yanında evlilik teklifi edersen kıskanır elbet." Dedim fırtınaya doğru yürüdüm.
Elimi başına doğru uzattım. Anında karşılık verdi başını bana doğru uzattı. "Kıskandın mı sen?" Dedim ardımda Çatık kaşlı Siyam'ı bırakmıştım. "Ulan gördüğüm rüya gerçek oldu." Dedi arkamdan. Yüzümü ona çevirmemle fırtınanın kişnemesi ve ayağını yere vurması bir oldu.
"Lan oğlum kıskandığın karım mı ben miyim?"Dedi yüzümde gülümseme ile ona baktım. Bir kaç adım atıp aramızdaki mesafeyi kapattı. "Rüyamda da böyle gülümsüyordun fırtınaya bana bir kez bile böyle gülmedin." Dedi şaşkınlıkla kirpiklerimi üst üste kırptım. Beni fırtınadan kıskanıyordu.
"Sen beni bir attan yani Fırtına dan mı kıskandın?" Hiç tereddüt etmeden "Evet bir attan fırtınadan kıskandım." Dedi elini belime koyup kendine doğru çekti. "O sadece bir at." Dedim yüzlerimiz bir birine çok yakın duruyordu.
"İster at olsun. İster bir erkek, seni her kesten her şeyden kıskanırım. Gülüşün bir bana olsun. Bir bana sevgiyle bak bir beni sev." Konuşunca nefesi yüzümü dudaklarımı yalayıp gidiyordu. Elimi yanağına koydum "bir beni kıskan bir beni sev." Dedim elim kirli sakallarını okşadı.
Dudaklarını dudaklarıma doğru yaklaştırdı. "Bir seni severim. Bir sende kaybolurum. Bir sende var olurum." Dedi dudağı daklarıma sürtündü. Dudaklarımı aralayıp gözlerimi kapattım. Beklentiyle beni öpmesini bekledim.
Bütün vücudumdaki damarlar kan akışını hızlandırdı. Nefesimi tuttum. Dudağını dudağımda gissettiğim gibi fırtınanın kişneyerek başını bizim aramıza sokması bir oldu. Siyam ağzından bir küfür savurup benden ayrıldı.
Fırtınaya dönüp "Oğlum senin benimle derdin ne bir öptürmedin." Fırtınaya kızıp elimi tuttuğu gibi beyaz atın yanına götürdü. Tabi Fırtına arkamızdan kişneyip ayağını yere vuruyordu.
"Gel buraya güzel yarim, okyanus gözlüm. Bunun adını sen koy. Çünkü bu at artık senin benim sana hediyem." Dedi bir beyaz ata bir Siyam'a baktım böyle birşey beklemediğim için ne diyeceğimi bilemedim.
"Şimdi bu beyaz inci gibi olan güzel benim mi?" Elime beyaz atın yüzünü okşadım. "Evet güzelim bundan sonra senin."Siyam'a döndüm yanağına sulu bir öpücük bıraktım. "Çok teşekkür ederim. Bu çok çok güzel bir hediye." Dedim.
Geri çekildim. "Beni böyle öpeceğini bilseydim daha önce verirdim." Dedi yüzümdeki gülümseme ile diğer yanağına da sulu bir öpücük kondurdum. Belimden sıkı bir şekilde tutup kendine yapıştırdı. "Sen böyle öpmeye devam edersen ben kendimi nasıl tutabilirim ki;" Dedi.
"Şimdi bu güzele ne ad koyuyorsun?" Bu at benimdi isim koymam gerekiyordu. Ona yakışan en güzel isim kendi gibi güzel olmalıydı. "İnci olsun. Baksana inci gibi tüyleri var." Dedim.
"İnci yakıştı güzel kızıma tıpkı sahibi gibi inci tanesi." Tebessümüm büyüdü. Kolumu boynuna sararak sarıldım. Mistik ve odunsu kokusunu içime çektim. Beni sevişi değer vermesi her anlamda özel hissettirmesi ona derin duygularla bağlanmamı sağlıyordu.
Elleri belimi sıkıca tutup başını boyun girintime gömdü. Kokladı derin derin nefesini içine çekti. "Açela bu kokun çok başka bir şey. Huzur ve yaşam arası gibi." Dedi boynuma dudaklarını bastırdı. Tüm bedenim kasıldı. Öptüğü yeri aleve çevirdi.
Saçlarım sakallarına dolanmış şekilde geri çekildi. Yüzünde kalan bir kaç saç telimi alıp kulağımın arkasına sıkıştırdı. Kömür karası gözleri dahada koyulaşmış bir şekilde gözlerime baktı. "Okyanuslarının her bir dalgasında kaybolup tekrar sende bulunmak istiyorum." Bu adamın canıma kastı var. Her bir söylediği sözleri kalbime bir ilmek atmak oluyordu.
"Kaybolmanı değilde limanın olmayı isterim." Dudakları yukarı doğru kıvrıldı. "Senin olduğun her şeyde var olurum." Dedi elimi tutup yürümeye başladı. Atların olduğu ahırdan çıktık. Arabaya doğru ilerleyip kapıyı açtı. Açılan kapıya tebessümle baktım. Yolcu koltuğuna oturmadan Siyam'ın yanağına tüy gibi bir öpücük bıraktım.
Bu hateketimle mutlu olan siyam başını arabaya sokup şakağıma bir öpücük bıraktı. Kapıyı kapatıp şoför koltuğuna geçti. Ben kendi kemerimi takarken oda kendinkini taktı. Arabayı çalıştırıp yola koyuldu.
Yüzümde tebessümle elimdeki yüzüğe ve kara güllere bakıyordum. Duyduğum sesle bakışımı ona çevirdim. "Yüzünü böyle güldüren adam olmaktan çok mutluyum. Yüzün hep böyle gülsün Açelam." Dedi yola çevirdi bakışlarını "yüzüm sen olduğun için böyle gülüyor. Güldüren adam olmandan memnunum." Dedim sol eliyle direksiyonu tutarken sağ eliyle elime uzandı. Elimi tutup dudaklarına götürdü.
"Böyle gülmen için canımı bile veririm." Dedi elimi çekmeme izin vermeden araba sürmeye devam etti. Bir süre sonra konağın kapısında durmuştu. Ben kapımı açmadan kapıdaki korumalar kapımı açmış ve inmiştim.
Siyam yanıma gelip ellerimizi yeniden birleştirip büyük kapıdan içeri girmiştik. Akşam yemek saati olduğu için avluda kimse yoktu. Hepsi yemek salonunda olmalıydılar. Siyam ile birlikte odaya çıkıp üzerimizi değiştirmiştik. Kara güllerimi de bir vazoya koymuştum.
El ele salona geçmiş her kese iyi akşamlar demiş Sultan babaannenin yanına oturdum. Siyam'da yanıma oturdu. "Çocuklarım yüzünüzde güller açıyor maşallah size." Dedi evet ikimizinde yüzünde gülümseme vardı. Mutluyduk buda Sultan babaanneden kaçmamıştı.
"Yüzümde de,gönlümde de çiçek açtıranım var Sultanım nasıl gülmesin yüzüm." Dedi yanı başımda oturan kara gözlüm.
"Allah yüzünüzü evinizi gönlünüzü hep güldürsün." Dedi Sultanım babaanne demek uzun geliyor. Onun için Sultanım demeyi seçiyorum.
"Amin." Dedi şükreder gibi Siyam
"Amin." Dedim şükreder gibi.
Siyam annesine döndü "Ana gerçekten gelmeyecekmisin? Hiçmi gözünde değerim yok?" Dedi içim burkuldu. Annesi ne yazık ki istemeye gelmeyeceğini söylemişti. Son bir çare tekrar fikrini sormak istemişti.
"Gelmeyeceğim benim var mı ki senin gözünde değerim?" Asla sert tavrından geri adım atmıyordu. Benden çok Siyam'ın canı yanıyor üzülüyordu. "O nasıl söz ana seni mutlu günümde yanımda görmek isterim. sen ne kadar sevgini eksik etsende benim annemsin isterim sen iste gelinini oğlun için yanımda dur, karşımda değil." Dedi Siyam.
"Benim istediğimi istemiyorsun. Tanımadığım bir kızı gelin olarak istemem." Dedi Ayfer hanım. Anlamıyorum bu kadar sert ve katı olmayı niye kendi çocuklarına zorunluluğu diretiyor. Daha Evlenmeden bana böyle davranan Ayfer hanım evlenince nasıl davranır düşünemiyorum.
"Ayfer yeter gelmiyorum da ne demek ? Çık yukarı çantanı hazırla oğlunun istemesi var yanımda olacaksın." Dedi Hüseyin baba başlarda oda biraz soğuk davranmış sonra daha ılımlı yaklaşmıştı bana bunun için memnundum. Bu süreçteki bütün konuşmalara kaosa bire bir şahit olmak çoğu zaman yoruyor ve bu evliliği düşünmeme zorluyordu.
Sonra bir çift kara göze yenik düşüyor onun eksenine teslim oluyorum. Ayfer hanım Hüseyin babaya bir şey demediği gibi odasına çıktı. Tabi nefret dolu bakışlarını esirgemeden gitmedi.
Hep birlikte sofraya oturup yemeğimizi yemiş. Yarınki yolculuk ve Trabzon gezmesi için konuşmuş sohbet etmiştik. "Yenge Sumela Manastırına gidermiyiz çok merak ediyorum. Yaylasını da." Dedi Zelal.
"Gideriz güzelim. Bir çok yere gider gezeriz." Dedim neşeyle şakıdı "yengem benim." Aynı gülümsemeyi ona sundum.
Yarın yolculuk olacağı için her kes erkenden odalarına çekilmişti. Ben ve Siyam'da odaya geçmiştik. Duşumu alıp yatağa uzandım. Güzel ve yorucu bir gün geçirdiğim için yorgunluktan gözlerimi açık tutamıyordum. Banyonun kapısını duymama rağmen kapadığım gözlerimi açamadım.
Ayak sesleri duymama rağmen hareket etmedim. Sıcak nefesini saçlarımda hissettim. "İyi geceler okyanus gözlüm." Dedi saçlarımı öptü son duyduğum sesti.
********
Trabzon
Sabah erken saatinde hazırlanmış olan özel uçağa Siyam, Hüseyin baba, Ayfer hanım, Robar,Zelal ve olmazsa olmazım Sultan babaanne gelmişti. Jehat ve amcası yengesi gelmemiş Mardin'de kalmışlardı.
Birde Seyhan ve Adar gelmişti. Uçaktan inince ailesini otele yerleştirip benide evime dedemlere bırakmıştı. Eve geçince Duru ve Birsen de gelmiş hazırlıklara yardım ediyorlardı.
"Şaka maka cidden evlilik teklifini sen mi ettin?" Diye sordu Duru inanamıyordu. Haklıydı ven bile teklifi ederken kendime inanamamıştım. "O an içimden geldiği gibi söyledim. Ama sonrası çok güzel bir şekilde kendisi etti." Dedim.
"Yaa güzelim hep mutlu ol. En çok sen hak ediyorsun. Senin adına çok mutluyum." Dedi Birsen. Sıkıca sarıldı. Duru kıskanmış gibi koşarak kollarını bize doladı. "Bensiz ve sarılmak düşünemiyorum bile." Odayı kahkamız doldurdu.
Pad diye odamın kapısı açıldı. Kızgın bakışlarla bana bakan Göktuğ. "Ne demek evleniyorum. Ben seni kimseye vermiyorum." Dedi hızla yanıma gelip kollarının arasına aldı.
Kızlarla şaşkınca ona bakıyorduk. Kollarında olduğum için yüzünü pek görmesem de. "Göktuğ." Dedim. "Konuşma abla vermiyorum ben seni kimseye seni benden alacak adam doğmadı daha." Dedi üzgün çıkan sesiyle kızlara çıkmaları için kaş göz işareti yaptım.
Onlar çıkınca Göktuğ'dan ayrıldım. Kızarmış gözleri beni afallattı.
İki elimle yüzünü avuçlarımın arasına aldım. "Göktuğ seni veya sizi bırakıp gitmiyorum. İstediğin zaman gelebilirsin. Hem ben gelirim yapma böyle gözümün nuru." Dedim. Gözünden bir damla yaş aktı.
İçim parçalandı. "Abla ben böyle olsun istemedim. Böyle hafızan yerinde değilken gitmeni istemiyorum. Sonra pişman olmanı istemiyorum. Üzülmene dayanamam. Benim senden başka kimim var." Gözünden süzülen yaşı elimle sildim.
"Canımın içi niye böyle yapıyorsun. Sen her daim yanımda olacaksın. Sen arkamda dur ki sırtım yere gelmesin. Seninle büyüdüm seni ben büyüttüm. Karşımda böyle durma. Bilmediğim bir şey mi var?" Dedim tanıyorum ben kardeşimi o böyle üzgün duracak biri değil. Hafızamı bahane ediyor. Lakin benden sakladığını düşündüğüm bir konu var. Sadece Göktuğ değil. Hepsi bu konuda tuhaf davranıyor.
Başını hızlıca iki tarafa salladı. "Yok abla bir şey yok. Sadece evleniyorsun diye duygusala bağladım." Dedi beni kendine çekti. "Kimsenin seni üzmesine izin vermem o ağa bozuntusuna seni kolayca vereceğimi düşünüyorsa çok yanılıyor." Dedi geri çekilip "o ne demek oluyor? Hem ağa bozuntusu ne saygılı ol enişten o."Dedim.
Yalancı bir kızgınlıkla baktım yüzüne ama benim kardeşim kahkahayı patlattı. Omuzuna bir tane geçirdim. "Abla ne çabuk pabucumu attın. Yok öyle kolaymı bizden kız almak." Dedi gözlerimi devirdim. "Olurda bir şey yaparsan seni gebertirim Göktuğ." Bir adım geriledi. "Söz vermiyorum abla seni önce hak ediyormu görmemlazım." Dediyip odadan koşarak uzaklaştı.
Arkasından bağırdım."ula got kafali hele bir şey yap asıl sen görürsün ben sana ne yapıyorum." Dedim. Az önce ağlayan çocuk gitti yerine yaramaz çocuk geldi. Deli edecek bu akşam beni anlaşıldı.
*******
"Çok heyecanlıyım kalbim yerinden çıkacak sanki." Hazırlanmış misafirlerimizi bekliyorduk. Üzerimde diz altımda kolları uzun dantel güpürü olan beyaz bir elbise vardı. Saçlarımı şu dalgası yaptırmış hafif bir makyaj eşlik etmişti.
Birsen'in üstünde siyah bir takım vardı. Duru da yeşil diz altında saten bir elbise vardı. Göktuğ evin ikinci erkeği olarak üzerine siyah spor bir takım giyinmişti.
"Ayyy geldiler." Dedi heyecanıma heyecan katarak. Sonkez kendime aynada baktım. Kapıyı açtım. Önce Sultan babaannenin elini öptüm çok güzel olduğumu söyleyip içeri geçmişti. Ardından Hüseyin baba ve Ayfer hanım, Robar, Zelal, Seyhan ve Adar girdi. En son siyah bir takım giyinip saçlarını taranmış elinde kocaman bir demet kara güllerle gelen Siyam oldu.
Bana olan bakışı nefesimi kesmeye yetmişti. Elindeki çiçeği bana uzattı. "Çok güzel görünüyorsun." Dedi elinden çiçeği aldım. "Hoş geldin. Sende çok yakışıklı görünüyorsun." Dedim yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi. Kızlara da birer demet çiçek vermeyide ihmal etmedi. Bu ince düşüncesi çok hoşuma gitmişti.
İçeri geçip nenemede çiçek verdi. Zaten sevilen damattı nenemin bir tık daha gönlünü çalmıştı. Göktuğ ters ters bakınca aynı şekilde karşılık verdim. Hepsi salona geçip tanışma ve hal hatır sorma faslını geçmişti bile.
Kızlarla içeri girmiş boş olan yerde oturmuştum. Siyam'la bakışlarımız kesişti bana hafif bir tebessümle göz kırptı. Sultan babaanne konuşmaya başladı. "Açela kızımı çok güzel yetiştirmişsiniz Allah sizden razı olsun. Altın gibi kalbi var." Dedi minnetle Sultanıma baktım.
Nenem "Ben oğlumu ve gelinimi çok erken kaybettim. Onlardan bize emanet iki çocuk kaldı. Elimizden geldiği kadar onlara anne ve baba eksikliği yaşatmadık." Üzgün çıkan sesiyle Nenem normalde şiveli konuşur ama ilk tanıştığı insanlarla şivesine dikkat ederdi.
"Çok şükür onlarda bir gün olsun bizi ne üzdüler ne de şikayet ettiler." Dedi nenem. "Başınız sağ olsun." Dedi Hüseyin baba "dostlar sağ olsun." Dedi Dedem.
Sultanım bana bakıp "güzel gelinim sen bize bir kahve yapı ver." Dedi başımı sallayıp ayağa kalktım. Şu üç haftada herkesin nasıl içtiğini öğrendiğim için sormaya gerek duymadan içeri geçtim. Peşimden Zelal,Duru, Birsen ve Göktuğ geldi.
Göktuğ'a döndüm "Senin ne işin var burda geç içeri?" Omzunu yukarı aşağı indirdi. "O kahveye bolca tuz koymaya hatta bol baharat koymaya geldim." Dedi en sert bakışımı attım. "Göktuğ öyle bir şey yapmayacağım." Kenara geçtim kızlara herkesin içeceği şekilde ayarlamaları söyledim.
"Sen yapacaksın demedim abla ben yapacağım ve sen karışmayacaksın yoksa vermiyorum derim." Diye tehtid etti. Kızlar arkamdan kahkaha atıyorlardı. "Göktuğ'a katılıyorum." Diyen Zelal'e gözlerim fal taşı açılmış gibi bakıyorum. "Bende katılıyorum içmeli enişte o kahveyi."Diyen bir diğer kişi Duru'ydu.
"Beni delirtmeyin hepinizi kovarım burdan." Dedim gel gör ki beni takan kimse olmadı üçü birlik olup kahveyi onlar yaptı. İçine ne buldularsa koydular. Zorla fincanı elime tutuşturdular arkamdan iteklediler.
Önce büyüklerin kahvesini dağıttım. En son üzgün bakışlarla Siyam'a ikram ettim.'ne oluyor.' Der gibi başını salladı. Yanına oturdum. "Özür dilerim ama benim suçum yok. Karşıdan gördüğün üçlü ne bulduysa koydu kahvene içmek zorunda değilsin." Dedim.
"Bunun için canını sıkma elinden zehir olsa içerim. Bir kahveyle mi korkutacaklar beni." Dedi. Kahveyi tek yudumda içti. Yüzünde mimik oynamadı. Fincanı bırakınca ceketinin iç cebinden bir kırmızı gül çıkarıp tepsiye koydu. Ardından siyah kadife bir kutu çıkarıp onuda bıraktı. Güldüm. Güldü.
"Az çok gelişimizin sebebini biliyorsunuz. Ben bir gelin değil bir kız almaya geldim. Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Açela'yı torunum Siyam'a istiyorum." Dedi Sultanım. Dedem bana baktı. "Açelam bizim kıymetlimiz bir kaza geçirdi biliyorsunuz. Bizim Açela ve Göktuğ dan başka kimsemiz yok. Bir dediklerini iki etmedik. Onlarda aynı şekilde. Siyam oğlumu çok sevdik. Onlar kendi arasında anlaştıysa bizim diyecek bir sözümüz yok."
Tekrardan bana bakıp onayımı almak istedi. Başımı aşağı yukarı salladım.
"Allah tamamına erdirsin." Dedi ayağa kalktık. Yüzükleri takmak için Sultan babaanne ye baktılar. En büyüğümüz o olduğu için takmasını söylediler.
Önce benim parmağıma taktı daha sonra Siyam'ın parmağına taktı. Önce bir kaç dua okudu. Sonrada bize bakıp "Allah utandırmasın. Sizleri bir birinize bağışlasın. Evliliğiniz boyunca bir birinize saygınız ve sevginiz eksilmesin. Hayırlı uğurlu olsun." Dedi makasla kurdeleyi kesti.
Makas tepsisini tutan Duru tepsiye konulan parayla ağzından çıkan nidayla hepimiz ona baktık.
"Ohaa kaç maaş eder bu?" Dedi haklıydı çünkü tepside bir deste dolusu dolar vardı. "Duru abla bölüşebiliriz." Diyen Göktuğ'a gözlerimi devirdim. "Hiç kendini ortak tutma kuruş vermem." Dedi canım arkadaşım ortamda gülüşme sesleri yükseldi.
Siyam'la önce onun ailesini sonrada benim ailemin elini öptük. Ayfer hanım istemesede elini çekmedi. O sırada Göktuğ ve Duru hala dolar tartışması yapıyordu. En son Siyam'la tekrar bir birimize baktık. Masadaki tek taşı alıp elime taktı. Evlilik teklifi ettiğinde aile yadigarı yüzüktü.
Şimdi kocaman bir pırlanta tek taş yüzüktü. Yüzümü avucuna alıp alnımdan öptü. "Hoş geldin okyanus gözlüm." Dedi.
"Hoş geldin çawreşamın.(kara gözlüm)" Dedim. Ne kadar doğru söyleye bildim bilmiyorum.
Ama Siyam'ın bakışları öyle güzel duygularla kaplandı ki doğru söylediğimi anladım. Bu kelimeyi Zelal'den öğrenmiş kaç kez tekrar etmiştim.
Evettt bir bölümün daha sonuna geldik.
Haftaya bölüm gelmeyecek. Katılmam gereken üç düğün var. Ve evde olmayacağım. Bir hafta ara veriyoruz.
Eve gelir gelmez bölümü yazacağım. Güncel olduğu için yazıp atıyorum. Elimde birikmiş bir bölüm yok malesef. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Siyam ve Açela hakkında neler düşünüyorsunuz?
Bu arada Açela çok gel git yaşıyor. Çoğu kararları çelişiyor. Bunun sebebi hafıza kaybından dolayı. Hafızası yerine gelince yer yerinden oynayacak.
Şuan etrafındaki her kes yalan söylüyor. İyiliği için bile olsa Açela öğrenince hepsini zor günler bekleyecek. Buda benden küçük bir spoi olsun.
Yeni bölümde görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.