13. Bölüm

9. Bölüm

BitterimKara RC
bitterimrjn

 

 

MERHABALAR.

YENİ BİR BÖLÜMLE GELDİM.

İNSALLAH BEĞENİRSİNİZ.

HATALARIM VAR İSE AFFOLA.

OKUYUP YORUMLARDA BULUŞALIM.

 

İLK ÖPÜCÜK

 

Gecenin sonu güzel bir şekilde noktalanmış her kes mutlu güler yüzle ayrılmıştı. Tabiki Ayfer hanım dışında. Yinede mutluluğumuzu etkilemeyen bir etkendi.

 

 

Yatağımda uzanmış bir şekilde bütün bu olanları tek tek düşünüyorum. Elimdeki yüzüğe bakıyorum dudağım da hafif bir kıvrılma oldu. Şapşal bir gülümseme ile yataktan kalktım. Önce banyoya gittim elimi yüzümü yıkadım. Banyoda işlerimi halledip odama geçtim.

 

Telefonuma gelen bildirime baktım.

Gelen bildirim Siyam'dan "Günaydın. Okyanus gözlüm."

 

Hızlı bir şekilde cevap verdim."Günaydın ağam." Deyip dolaba doğru ilerledim Zelal'i dışarı çıkaracağım için üzerime rahat bir şeyler seçip giyindim. Siyah kot pantolon üzerine siyah balıkçı yaka kazağımı ve dizime kadar gelen cizmemi giyinip kırmızı kabanımı ve beremi taktım aşağıya doğru indim. Havalar burda baya soğumuş hatta kar havası vardı.

 

Mutfakta oturan dedem, nenem ve Göktuğ vardı. " Ndğa gatanan!(Günaydın!)" Dedim neşeli çıkan sesimle. "Günaydın ablaların gülü." Diyen Göktuğ'un yanağına sulu bir öpücük bıraktım. "Şempanzem erkencisin?" Dedemin yanağına da sulu bir öpücük kondurdum. "Ohhh misss dedem."

Kocaman gülümsedi. "Delu kiz." Dedi.

Neneme de bir öpücük kondurup "Sultanım." Sandalyeyi çekip oturdum.

"Ablam neşen bol olsun." Göktuğ'a baktım."Hep birlikte olsun yakışıklım." Dedim.

 

Gözlerini fal taşı gibi açtı. "Rüyada mıyım nene ablam bana yakışıklım mı dedi?" Şaşkın şaşkın bana baktı. "Hee saa dedu." Nenem ve dedem bu halimize gülerken.

"İlk kez bana yakışıklım dedi. Şempanzem demedi. Got kafali demedi." Dedi. "Ha bunları istiyorsan yine derim." Dedim.

 

Hızla ayağa kalktı arkadan kollarını boynuma doladı. Sarıldı. "Ablam benim sen bana her şey de. Her sözüne her lafına kabulüm. Yeterki yüzün hep böyle gülsün. Neşen eksik olmasın." Dedi saçlarıma bir öpücük kondurdu.

 

Ellerimi bana doladığı kollarının üzerine koydum. Gözlerim dolu dolu oldu. Nenem ve dedem de bize dolu gözlerle bakıyordu. Göktuğ sabah sabah hepimizi bir duygusal ana boğmuştu. "Sende canımın içi mutlu ol. Her daim yanımda mutluluğuna mutluluğuma şahit ol. Seni çok seviyorum." Dedim. Kollarına bir öpücük kondurdum.

 

"Seni seviyorum ablam." Dedi bir daha saçlarıma bir öpücük kondurdu. Geri çekilip yerine oturdu. Benim vazgeçilmezim kırmızı çizgim Göktuğ, dedem ve nenemdi. Şimdi onlara bir yenisi eklendi bir çift kömür karası göz.

 

 

Daldığım düşünceleri bölen çalan telefonum oldu. Ekranda gördüğüm isimle dudaklarım kıvrıldı. Bekletmeden yanıt verdim. "Efendim."

"Efendin değil kölen olayım." Dedi. Yüzümdeki gülümseme genişledi. "Geldin mi?" Bir yandan soruyor bir yandan kalkmak için hazıranıyordum. Benimle Göktuğ da kalktı. Bize oda katılacaktı. "Geldim gönül bahçem. Hazır mısınız?" Görmesede başımı salladım.

 

"Evet hazırız." Dedim. Kapı çalındı. Hızla kapıya koştum. Kulağımda telefonla kapıyı açtım. Aynı benim gibi kulağında telefonla yüzündeki kocaman gülümsemeyle bana bakıyordu. Elimdeki telefonu kapattım. Cebime koyup,kollarımı boynuna doladım.

 

Bekletmeden iki koluyla belime sarıldı. "Hoş geldin."

"Ne güzel bir karşılama. Hoş buldum gönül çiçeğim." Dedi odunsu ve ferah kokusunu içime çektim. Ne ara bu kokunun bağımlısı oldum ben.

 

Oda derin bir nefes çekti. Kokumu ciğerlerine çekti. Arkamızdan gelen sesle geri çekildim. "Siyam hoş geldun. Gel içeru." Dedi Dedem.

 

Siyam dedemin eline uzanıp öptü. Dedem sarılıp geri çekildi. "Çok isterdim Reşit dede ama çıkmamız lazım. Bizimkileri gezdirip akşama geri dönecekler. Sonra yine gelirim." Dedi saygılı bir şekilde konuşmuştu.

 

"Selam söyle baban gile yine bekleruz." Dedi o sıra Göktuğ da montunu ve beresini giyinip çıkmıştı. Neneminde elini öpüp birlikte çıkmıştık evden. Siyam şoför koltuğuna geçti. Bende yanına geçip oturdum. Göktuğ arkaya geçmişti bile.

 

 

"Nereye gidiyoruz Siyam abi?" Diye sormuştu. "Ev sahibi sizsiniz. bizi gezdirecek rehberde siz olmalısınız dimi aslanım?" Dedi arabayı çalıştırdı.

 

"Olur abi o zaman planlı çıkalım. Sümela Manastırı, Altın dere vadisi, uzun göl, Atatürk köşkü en sonda Boz tepe yaparız. Yaylaya çıkamayız bugün geç olur." Dedi Göktuğ.

 

"Tamam aslanım bizimkileri otelden alıp yola koyuluruz." Dedi. Yarım saat sonra otele gelmiştik. Siyam'ın babaannesi, annesi ve babası bize katılmak istememiş otelde kalıp dinlenmek istemişlerdi. Robar, Seyhan, Adar ve Zalal bize katılmış hep beraber çıkmıştık yola.

 

 

Zelal bizim arabaya binmişti. Adar Robar ve Seyhan başka bir araçla peşimizden geliyorlardı. "Yenge burası çok güzel. Bizim oralar nasıl kuru topraksa burası bir o kadar yeşil." Dedi ince sesiyle. Hafif arkaya doğru döndüm. "Evet güzelim ama sen asıl güzelliği birazdan görürsün. Mardin' de kendine göre eşsiz bir şehir bende orayı çok sevdim mesela." Dedim.

 

Gözlerinde haylaz bir ifade ile "Bence sana orayı sevdiren abim olmasın." Dedi kıkırdayarak arkasına yaşlandı. Yanaklarım kızardığına emindim. Arkada Göktuğ olmasa bu kadar utanmazdım.

 

Önüme döndüm Siyam'a baktım. Gülmemek için yanağının içini dişliyordu. "İnsan severse sevdiği yanında olunca yer mekan farketmez onun için. Çünkü orayı sevdiğiyle güzelleştiriyor. Baktığı her yerde onu görür. Seven sevdiğiyle güzelleşir." Dedim.

 

Siyam'ın aşk dolu bakışları beni buldu. "Seven sevdiğiyle güzelleşir." Benim dediğimi tekrarlayarak araba kullanmadığı eliyle benim elimi tutup dudaklarına götürdü. Sıcak yumuşak dudaklarını elime bastırdı. "Seninle güzelleştiğim gibi." Dedi.

 

İçim sıcacık oldu. Kelebeklerim her yere kanat çırpıp uçtu. "Aile var burda." Diyen kardeşime göz devirdim. "Bu arada sen ne okuyorsun Göktuğ?" Diye sordu Zelal.

 

"ODTÜ de bilgisayar bölümü okuyorum." Dedi. "Sen okuyormusun?" Diye soran bu defa Göktuğ oldu. "Bu sene sınava gireceğim. İnşallah istediğim bölümü kazanırım."

"İstediğin bölüm ne?"

"Hukuk istiyorum. Avukat veya savcı ikisinden birini çok istiyorum. Hak ve adaleti silahlarla ve şiddetle değil yasalarla sağlamak istiyorum." Dedi.

"İnşallah istediğin bölümü kazanırsın." Onlar kendi aralarında konuşmaya devam ederken benim elim hala Siyam'ın elinde duruyordu. Çok geçmeden Sümela Manastırına gelmiş giriş biletlerinizi alıp içeri geçmiştik.

 

 

Siyam elimi tutarak biz önden diğerleri arkamızdan gelerek gezmeye başladık. Siyam kulağıma eğilerek "Burası da aynı senin gibi nefes kesici çok güzelsin." Dedi yanaklarıma hızla kan aktığı ve al al olduğunu söylememe gerek yok.

 

 

"Sizin kadar olamasamda vardır öyle marifetlerimiz." Gülüşü çok yakışıyordu. "Başka marifetlerini görmek için sabırsızlanıyorum." Dedi neyi ima ettiğini anladığımda ona döndüm. "Çok beklersin." Dedim erkeksi sesiyle gür bir kahkaha attı. "Bu soruyu geçen bir ay içinde ve şu an parmağındaki yüzükle çok bekletildiğimi düşünmüyorum."Dedi.

 

"Çok çabuk kandırılıyorum sen tarafından. Aklımı çeliyorsunuz Siyam ağa." Dedim yürümeye devam ettim. "Aklını tek ben çemiyorum buna eş değer sende yapıyorsun eşsiz çiçeğim." Dedi mutluyudum. Bana her söylediği sevgi sözüne, davranışına, bakışına kapılıp gidiyordum.

 

 

O beni böyle güzel sevdikçe hiç sevilmediğimi anlıyorum. Alp beni hiç böyle sevmemiş hissettirmemişti. İster istemez kıyaslıyorum ama bunu yaparken Siyam'a haksızlık ettiğimi düşünüyorum. Çünkü kıyas yapılmayacak kadar mükemmel biri gözlerinin karasında kaybolmak istiyorum. Onunla mutluyum, değerliyim.

 

 

"Neye daldı güzel okyanusların." Diyen Siyam'a baktım. "Sana ve bir çift kara gözüne daldım." Dememle belimden tutup kendine çekti. Etrafımızda kimse yoktu. Biz yavaş çıktığımız için diğerleri önümüze geçmiş hatta görünmüyorlardı.

 

"Daldığın her bir zerrem emrine amade." Aramızdaki mesafeyi kapattı. Şakağıma bir öpücük kondurdu. Dün geceden beri kendini daha rahat hissediyordu. Hala gözlerinde bir korku var bunu bir türlü yok edemiyor. Benim onu bırakıp gideceğim korkusunu yaşıyor gibi. Buna da ben bir türlü anlam veremiyorum . Madem bir birimizi seviyoruz bu korku niye?

 

"Gözlerinde neden bir korku var. Sanki her an seni terk edeceğim gibi o duygu ilk günden beri niye var?" Dedim elim omudunda duruyordu. Yüzlerimiz bir birine çok yakın gözlerimizi ayırmıyorduk.

 

 

"Evet gözlerimde değil yalnızca bu korku kalbimde her bir hücremde var. Seni kaybetme korkusu, senin benden gitme korkusunu iliklerime kadar hissediyorum." Derin bir nefes aldı. Elini saçlarımın arasında gezdirdi. "Bir gün dokunamama, görememe, kokuna hasret kalırım diye ödüm kopuyor. Ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın gitme benden." Dedi Dudağımın kenarından öptü.

 

"Ne yaşanırsa yaşansın senden gitmem. Ama gözlerin benden bir başkasına kayarsa işte o zaman tek bir saç telimi göremezsin. Yalanla gelme bana affetmem." Dedim yutkunuşunu duydum. O korku daha çok belirdi gözlerinde. Hangi sorum onun böyle yutkunmasına neden oldu?

 

"Senden başkasını gördüğü an bu iki gözüm yok olsun. Senden başkasına baktı an çek vur. Bir saniye bile düşünme." Dedi.

 

"Belki silah kullanmam ama ölüm kadar acısını yaşatırım." Dedim ve kollarından duyduğumuz seslerle ayrıldım. Elimi sıkıca tutup diğerleri ile birlikte buradan çıktık. Sırasıyla tüm yerleri gezinip fotoğraf çekilmiştik. İyice yorulmuş dinlenmek için Boz tepede oturuyorduk. Birer çay sipariş etmiş sohbet ediyorduk. O arada bizim kızlara mesaj atmış onlarda gelecekti.

 

 

"Siz iyice sevgi kuşu oldunuz. Pabucum çok çabuk dama atıldı." Diyen Seyhan'a gülümsedim. Siyam gözlerini devirdi. "İki kumam olduğunu bilmiyordum." Dedim hayret eder gibi bana bakan Seyhan "hanım hanım senden önce ben vardım." Dedi. Siyam'ın koluna girdim benim diye sahiplenir bakışı attım. "Ama artık benim ve ben varım." Dedim.

 

 

"Hah! Sen doyur, büyüt, besle Mardin'e ağa yap bir Laz kızı gelsin elinden alsın." Dedi üzgün ve şaşkın çıkan sesine bir kahkaha attım. Benimle birlikte hepsi gülmeye başladı. "Eee Allah razı olsun. Benim için iyi bakmış büyütmüşsün bundan sonrası bende."

 

"AA sen iyice cazgır çıktın. Vermiyorum kızım o benim." Gözlerini pörtletip bana baktı. Sonrada Siyam'ın diğer kolunu tuttuğu gibi kendine çekti. Zavallım aramızda bir oya bir bu yana çekiştiriyorduk.

 

"Al senin olsun bizde kızımızı vermiyoruz." Diyen Duru oldu. Birsen'le yeni gelmişlerdi. Onlara döndüm. Ayağa kalkıp "Hoş geldiniz." Dedim sıkıca sarıldım. "Hoş bulduk kuzum." Ikiside boş sandelyeye oturdular.

 

"Sen al ağanı tepe tepe kullan." Bu atışma benden çıkıp Duru ve Seyhan'a bağlandı. Şimdi hepimiz oturmuş ikisine bakıyoruz. Siyam kulağıma yaklaştı. "Duru bizim oğlanı parçalamaz dimi?"

"Emin olamıyorum konu Duru olunca her şey olabilir." Dedim onun gibi fısıltıyla konuştum.

 

"Sen hayırdır kızım? Niye kurugunu ısırmış kedi gibi hırlıyorsun?"Dedi Seyhan.

"Asıl sana hayırdır? Kuduz köpek gibi ne saldırıyorsun?" Ağzım açık ikisine bakıyordum. "Güzelim kapat ağzını bence bunlar güzel anlaştı." Diyen Siyam'a daha da hayretle baktım.

 

"Eğleniyormusun?" Omzunu silkti. "Baksana bir birine laf sokmaları gayet eğlenceli." Dedi "inanamıyorum sana." Önüme döndüm.

"Bana bak kızım sinir etme beni sana kuduz köpeği gösteririm."Dedi Seyhan.

 

"Hoşt got kafalı ya bakta bana neler diyor gaybana." Dedi Duru kıkırdamama neden oldu. Benimle birlikte Birsen ve Göktuğ da güldü. Diğerleri anladığım kadarıyla Duru'nun ne dediğini anlamadıkları için bize bakıyordu.

 

Seyhan Göktuğ'a baktı. "Ne dedi o bana?" Bu defa seslice güldüm. "Salak, ahmak ve işe yaramaz. Diyor abi bizim burda kullanılan sıkça kelimeler." Dedi

 

Seyhan kötü kötü Duru'ya baktı. "Senin o uzun dilini koparır eline veririm."

"Yapsana kopar sana." Diyerek dilini de çıkardı.

Artık araya girmem gerektiğini düşündüm."Duru sakin mi olsan güzelim."

"Önce o sakin olsun. Adam akıllı konuşuyoruz şurda."

"La havle." Dedi Seyhan

"Tamam Seyhan yeter." Diye uyaran bu defa Adar'dı.

 

"Yenge her şey için çok teşekkür ederim. Çok güzel bir gündü. Artık Mardin'de görüşürüz." Diyen Zelal'e "O nasıl söz benim için büyük bir zevkti. Bende çok eğlendim." Dedim.

 

"Kalkalım mı artık. Uçağa yetişmeliyiz." Diyen Siyam'la hep birlikte kalktık. Kızlar Göktuğ'u alıp gitti. Zelal, Robar, Adar ve Seyhan kendi arabalarıyla gitti.

 

Ben ve Siyam birlikte yola çıktık. Önce otele sonrada hava alanına gidecektik. "Cuma seni almaya geleceğim. Bundan sonra hiç ayrılmayacağız." Elimi sıkıca tutuyordu. "Önce burda kına yapmak istiyor nenem." Başını salladı. "Nasıl istiyorsan öyle olacak yeterki sen mutlu ol. Can içim." Sıcak gülümsemesini bana sunarak.

 

"Her daim yanımda olduğun için teşekkür ederim."Dedim yanağına küçük bir buse bıraktım. Yerime oturdum.

"Açela."

"Efendim."

"Efendin değil kölen olayım."

"Ne oldu?"

"İyi ki o gece çıktın karşıma. İyiki tanıdım, sevdim. Ömrüme ömür kattın. Nefesim ruhum oldun." Dedi bir yandan arabayı kullanıyordu.

"Sende iyiki çıktın karşıma senden önce sevildiğimi sanıyordum. Ama görüyorum ki asıl şimdi seviliyorum. Gerçek sevgiyi sen bana yaşatıyorsun." Dedim.

 

Otelin otoparkında durdu. "Sen sevginin en saf halisin. Asıl sevmeyi sevilmeyi ben senden öğrendim." Dedi kemerini çözdü. Bende kendi kemerimi çözdüm. Elimi kapıya attım. Ama açamadan kendimi Siyam'ın kucağında buldum.

 

Şok olmuş bir şekilde bağırdım. "Napiyorsun Si-?" Dememe kalmadan gözlerimi yumdum. Çünkü beni dolgun dudaklarıyla susturmuştu. Hiç beklemediğim bir anda olmuştu. Kazadan önce onunla öpüşmüşmüydüm bilmiyorum ama şuan hissettirdiği duygu çok başka bir şeydi.

 

Nefes almayı unutmuş bir şekilde duruyordum. Onun elinin biri belimde biri yanağımda duruyordu. Dudaklarını benim dudaklarımın üzerinde hafifçe oynatmaya başladı. Ne tepki vereceğimi bilemedim.

 

Midemde kelebekler uçuyor. Bütün bedenim onun öpüşüyle ısınıyordu. Omzundaki ellerim önce hareket edip ensesini buldu. Daha sonra dudaklarımı aralayıp öpüşüne karşılık verdim. Bunu bekliyormuş gibi belimdeki eli daha sıkılaştırdı. Kendine doru çekti. Alt dudağımı iki dudağının arasına alıp emmeye başladı.

 

Sert değil yumuşacık bir şekilde öpüyor sevgiyle sarıp sarmalıyordu. Tutku sehvet yoktu. Öpüşünde sadece sevgi ve aşk vardı. Yumuşak ve naif bir şekilde.

 

Dudaklarında aldığım tat onu soluksuz ve kana kana içmek ister seviyedeydi. Başını sola doğru eğip az öncekine göre biraz daha sert öpmeye başladı. Alt ve üst dudağımı öpüyor, emiyor, çekiştiriyor ve dişlerinin arasına alıp ısırıyordu. Dudaklarımız bir biri ile dans ediyor bir yapboz parçası gibi birleşiyordu.

 

Yüzümdeki eli boynuma doğru ilerledi. Ordan enseme doğru gitti. Parmakları saç diplerime karıştı. Dudaklarımızdan bir inleme sesi çıktı. Nefes almak için geri çekildim. Alnımızı bir birine yapıştırdı. Gözlerim hala kapalıydı. İkimizinde hızla inip kalkan göğüs kafesimiz bir birine çarpıyordu.

 

İki eliyle yüzümü avuçlarının arasına aldı. Pozisyonumuz değiştirmeden duruyorduk. Gözlerimi yavaşça açtım. Nefeslerimiz bir birine karışıyordu. Elmacık kemiklerimi baş parmağıyla okşuyordu.

 

 

Gözlerinin koyuluğu daha çok koyulaşmıştı. "Açelam, ömrüm, baharım gitme benden. Bu saatten sonra sensiz olmaz nefes dahi alamam." Dedi sesi bunun olmaması için yalvarıyordu.

 

"Siyam niye hep gitmememden seni bırakmamdan bahsediyorsun. Benden ne saklıyorsun seni bu kadar üzen neden ney?" Onu ilk gördüğüm andan beri gidecekmişim onu bırakmamdan korkuyordu.

 

"Hafizan yerine gelirse beni bırakıp gitmeden çok korkuyorum. Seni kaybetmek istemiyorum." Dedi gözlerine hüzün çöktü. Elimi kirli sakallarına koydum. Gözlerinin için ne baktım.

 

"Benden ne saklıyorsun? Tek sen değil hepiniz benden bir şey saklıyorsunuz bunu görebiliyorum. Ne oluyor Siyam. Gözlerindeki hüznün sebebi ne?" Dedim fısıltıdan farksız değildi sesim.

 

Başını iki yana salladı. "Olmaz olmaz seni hiç bir şekilde bırakmam." Dedi yakarırca söyledi.

"Siyam bana bak. Benden ne saklıyorsunuz? Bunu bilmeye hakkım var. Lütfen bunu bana yapmayın şimdi söyle olurda kendim öğrenirsem hiç birinizi affetmem." Dedim kucağından kalkıp yerime oturdum. Cevap vermedi. Gözlerini kapattı. Derin bir nefes aldı elini sıktığını gördüm. Parmak boğumları beyazlamıştı.

 

Bir şey demesine izin vermeden kapıyı açtım. İnip lobiye doğru ilerledim. Sultan babaanne ve geri kalan herkes orda bizi bekliyordu. Sultan babaannenin yanına gittim.

 

Beni görünce gözleri parladı. "Gelinim güzel kızım." Dedi kollarını açtı vakit kaybetmeden kollarının arasına girdim."Babaannem." Dedim sıkıca sarıldım. Ona ilk kez babaanne demiştim.

 

Yanağına sulu bir öpücük bıraktım. O konakta yanımda duran ve desteğini esirgemeyenlerin başında geliyordu. "Şimdiden özledim seni babaanne sen kal gitmesen olmaz mı bakarım ki ben sana."

Yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi. Yüzümü avuçlarının arasına aldı.

 

 

"Gül kokulu güzel kızım. Olmaz ben seni evimde konağımda beklerem. Senin güzel kalbini öperim." Dedi doğu şivesini kullanıyordu. Elini avucuma alıp iyice sıktım. Bana güç veriyordu.

 

"Geleceğim babaanne yeterki sen hep yanımda ol." Dedim. "Olmam mı sen hanım ağa olacaksın senin en büyük desteğin ben olacağım." Dedi.

 

"Babaanne hepimizin pabucunu dama attın. Buldun gelini bizi unuttun." Dedi Robar ilk kez onu böyle gördüm. Normalde Jehat daha çok takılır şakalaşırdı.

 

Zelal Robar'ın koluna girdi. "Abi bizi babaannem çoktan tekmeledi. Sen yeni fark ediyorsun." Dedi kıkırdadım. Dudaklarını büzmüş bize bize bakıyorlardı. "Hele sıpalara bak. Birde birlik olmuşlar." Onların yanına Siyam ve Seyhan'da katılınca dördü bize muzip bir şekilde bakmaya başladı.

 

 

"Sizde mi?" Dedi babaanne hepsi aynı anda başını salladı. "Evet bizde babaanne sen hepimizi unuttun. Helede beni zaten Siyam'ı elimden aldı. Birde seni kaptırdım." Diyen Seyhan'a kahkaha attım.

 

Sultan Babaanne ayağa kalktı. Koluna girip ona yardımcı oldum. Onlara doğru ilerledi. Ne yapacağını merak etmeme fırsat vermeden bastonunu kaldırıp dördüne birden vurdu. "Şunlara bak döverim sizi eşek sıpaları, güzel gelinimle kendinizi bir mı tutuyorsunuz. Sizin gibi edepsizlik mi ediyor. Düşün önüme uçağa geç kalacağız." Dedi hepsini savurdu.

 

"Ama sultanım ayıp oluyor." Dedi Siyam.

"Sen bu üç edepsize nasıl kanıyorsun. Bu üçü bir araya gelince şebeklikleri tutuyor." Yalancı bir kızgınlıkla kızmıştı. "Ana hadi gidelim yoksa bunlar yüzünden geç kalıyoruz." Diyen Hüseyin babayla hepimiz arabalara doğru ilerledik.

 

Sultan babaanne ve Zelal bizimle geldi. Diğerleri de büyük bir araçla peşimizden geldiler. Kısa bir süre sonra hava alanına gelmiştik. Hepsiyle vedalaşıp dışarı çıkmıştım.

 

Beni dışarıda bekleyen Siyam'a doğru ilerledim. Bir saat önce öptüğüm ve sonrasında küçük bir tartışma yaşamış olduğum adamın önünde durdum.

 

"Cuma günü görüşürüz. Gitmen gerekiyor."Dedim. Sesim biraz soğuk çıkmıştı. "Açela yapma böyle okyanusların buzlaşmasın. Sesinde fırtına olmasın." Dedi beni kollarının arasına aldı.

 

"Benden bir şey saklıyorsunuz bunu elbet öğreneceğim. Ben size en çokta sana bu fırsatı verdim." Dedim tüm vücudu kasıldı. "Biliyorum canımın içi seni kırmamak için elimden geleni yapacağım." Dedi beni kaybetmekten korkar gibi daha sıkıca sarılıp öptü boynumdan.

 

Son konuşmamız bu oldu. Onuda uçağa yolcu edip. Arabaya atladığım gibi eve doğru sürdüm.

 

Elbet öğreneceğim benden sakladığınız şeyi ve işte o zaman hepinize bunu ödeteceğim.

 

 

 

 

 

Ve bir bölümün daha sonuna geldik.

 

Bölüm hakkında düşüncelerinizi alayım.

 

Siyam ve Açela ilk kez öpüştü.

 

Duru ve Seyhan kavgası onları bir yola sürükler mi?

 

Açela onu kandırdıklarını hatırlayınca neler olur?

 

Yeni bölümde görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.

 

 

 

 

 

Bölüm : 29.11.2024 22:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...