@bitterimrjn
|
Selammm. Yeni bölüm sizlerle. Bölüm hakkında düşüncelerinizi eksik etmeyin. Keyifli okumalar 🥰🥰 Olurda bir hatam varsa affola😘
Karmaşık Hisler
2018
Yazardan.
Ahmet bey ve oğlu Anka evden ayrılmış birlikte Zümrüdüanka binasına gitmek için yol almışlardı. "Baba artık işi bana mı devret sen? İyice yaşlandın yaşlı kurt!" Diyen oğluna kahkahayla gülümsedi.
"Hayırdır? Erkenden koltuğuma mı göz diktin küçük kurt.." dedi en neşeli sesiyle oda biliyordu. Yorulmuştu yaşlandığının ve eski gücünün yerinde olmadığını, yinede son ana kadar oğluna her şeyi öğretmek istiyordu. Ondan sonra Zümrüdüanka'yı koruyacak tek kişi kendi oğlunun olduğunu biliyordu. Çok zorluk çekmesin diye çabalıyordu. "Yaa baba ben onu mu diyorum? Artık annemle vakit geçir, oda yoruldu. Ne kadar belli etmesede senin için endişeleniyor. Emekliliğini onunla geçir tatile gidin." Diyen oğluna gururla bakıyordu.
"Biliyorum oğlum anneni çok ihtimal ediyorum. Ama sana bırakacağım büyük sorumluluğun da farkındayım. Elimden geldiğince bunu ertelemek istiyorum. Erken yaşta hayatını yaşamadan böyle büyük bir yükle uğraşmanı istemiyorum."
Diyen Ahmet bey elini oğlunun omuzuna koydu." Biliyorum en iyi şekilde yöneteceksin. Çünkü seni eğiten benim üstesinden geleceğini en iyi şekilde yöneteceğini bu genç yaşından anlayabiliyorum. Ama bu uğurda kendini sadece oraya hapsetme gez eğlen ailenle ilgilen. Önceliğin daima ailen olsun. Orda çalışan her üyede senin ailen onları her zaman koru kolla gözet. Senden korkuyla değil saygıyla bahsetmelerini sağla..."
Oğluna tavsiyede bulunan Ahmet bey oğlunun gözlerindeki o ışıltıyı görmek onu gururlu bir baba yapıyordu. Oğluna güveni sonsuzdu.
"Baba evet daha öğrenecek çok şeyim var. Bana güvendiğini inandığını biliyorum. Ne güvenini nede inancını sarsmayacağım. Çünkü beni sen yetiştirdin. Senin ve annemin yüzünü asla kara çıkarmayacağım." Dedi Anka.
Tam o sıra ışıklarda duran arabalarına yanaşan zırhlı bir araçtan silah sesleri doldu kulaklarına. Anka babasına siper olurken Ahmet bey oğlunu korumaya çalışıyordu.
Bir çok kez duyulan silah sesleri artık azalmıştı. Zırhlı araç hızla yanlarından geçip kayıplara karışmıştı. Babasına siper olan Anka önce babasına baktı. Ama ne yazık ki babası başından vurulmuş, kollarında hareketsiz duruyordu. Kendisi de omuzundan vurulmuştu. Ama babasını koruyamamıştı.
"Baba baba aç gözlerini ne olursun? Kurbanın olayım Baba aç gözünü bir şey olmasın sana Baba." Diye haykıran Anka sadece kolunda yatan babasına bakıyordu. Ahmet bey gözlerini güçlükle açtı. Endişeli oğluna baktı.
Dudaklarını zorla araladı." Oğlum bu bu söylediklerimi unutma. Annen kız kardeşin sana e... emanet. Onları koruyup kolla eksikliğimi hissettirme.." diyen Ahmet bey "Baba veda ediyor gibi konuşma onların ve benim sana ihtiyacımız var. Sen onları korumaya devam edeceksin." Dedi ağlamaklı sesiyle Ahmet bey oğlunun gözlerine baktı.
"Buraya kadarmış evlat. Ailen sana emanet. Ve yüreğinde yıllardır aradığın kızı bul. Onunla hayatına devam et. Buda ben den sana son vasiyet." Dedi.
Ve son bir nefes çekti. Gözleri usulca kapandı. Hareketleri durdu. Babası kollarında son nefesinin verdiği acıyla " Söz baba hem ailemi hemde Zümrüt'ü bulup koruyacağım. Buda benim sana son sözüm." Dedi hem kendine hem babasına verdiği o sözü biliyordu ki tutacaktı.
Şimdiki zaman
Anka'dan
Aynı o gün babamın kollarımda yığılışını bugün yine aynı acıyla hissettim. O gün babama verdiğim sözü tutmuştum. Annemi ve kardeşimi Bade' yi koruyup kollamış ve yüreğimdeki kızı Zümrüt'ümü bulmuştum.
Ama bugün kollarımda hareketsiz bedeni beni ikinci kez babamın öldüğü güne götürmüştü. Yine o çaresizlik içinde kıvranıyorum. Bu defa kaybetmeyeceğim. Yıllardır deliler gibi aradığım kızı , şimdi bulmuşken kaybedemem.
Arda'nın yapanın Cahid olduğunu söylediği andan beri kafayı yemek üzereyim.
"Nasıl lan! Nasıl kaçmış?" Çınar'ın yakasını tutarak kan beynime fırlamış gibi "Nasıl ceza evinden kaçar? Siktiğimin piç kurusu kaçmış da ne demek?" Diye bağırdım.O kadar sinirliyim ki hala bırakmamıştım Çınar'ı!
"Lan oğlum bırak yakamı? Şişlemişler oruspu evladını hastahaneye götürünce tuzak kurmuşlar. Çatışma çıkmış. İki asker ve 2 gardiyanı vurmuşlar.Onuda kaçırmışlar."diye oda bana bağırıyordu. Ellerimi yakasından çektim. "Onu hemen buluyorsunuz. Hangi cehenneme girdiyse bulacaksınız ellerimle gebertecegim. Cihad piçini!"
Onu bulmadan huzur yok bana diri diri derisini yüzeceğim oruspu çocuğunun Çınar ve Tura,Asel'i de alıp gittiler. Sara ben hala yoğun bakımının kapısının önünde duruyoruz. Saatler bir birini kovalıyor dakikalar geçiyor. Ama bir değişiklik yok. Zümrüt'üm o oda da hareketsiz yatıyor.
"Bir şey olmayacak biliyorum. O bizi bırakmaz. Kolay pes etmez. Zümrüt o!" Diyen Sara göz yaşları içinde bana bakıyordu. Kendini mi telkin ediyor, yoksa beni mi emin değildim. Ama çok üzgün olduğunu görebiliyorum. "Hiç bir şey olmayacak ona" Dedim.
Bir süre sonra dayanamadım. Doktorun yanına gittim.
******
Tam karşımda yoğun bakımında hasta yatağında yatan güzeller güzeli kızıl saçlım, Zümrüt'üm yatıyor.
Solmuş beyaz teni, yastığa dağılmış kızıl saçları hafif morarmış dudaklarıyla hasta yatağında yatıyor. Zorlada olsa beş dakika görmek için izin almıştım. Odada sadece soluk aldığı nefesleri ve monitörden gelen kalp ritim seslerinden başka bir şey gelmiyor.
Ona böyle hasta yatağında yatmak hiç yakışmıyordu. Üzerimde sterline edilmiş kıyafetlerle hemen yatak ucunda onu izliyorum.
Yavaşça baş ucuna geçtim. Alnına dudaklarımı bastırdım. Kokusunu son nefesim gibi içime çektim. Öptüm, kokladım. Elini hafifçe okşadım.
"Zümrüt'üm Zümrüt gözlüm hadi aç o güzel gözlerini, aç ki nefes alabileyim." Parmaklarını avucumun içine aldım. Öptüm kokladım.
"Biliyorum ki beni duyabiliyorsun. Beni sensiz yarım bırakma! Daha ben sana yeni kavuşmuşken olmaz güzelim." Hiç tepki vermiyor sadece yatıyordu. Kapalı gözlerinden bir damla yaş aktı. Göz yaşı yavaşça şakağına doğru yol aldı.
Yastığa düşmeden dudaklarımla yakaladım. Öptüm o göz yaşını tekrar tekrar Öptüm.
Beni duyduğunu biliyorum konuşmaya devam ettim. Elimi saçlarında gezdirdim. "Daha seninle yapacağımız çok şey var. Hiç bir şey yaşamamış hiç bir hayalimizi gerçekleştirmeden gidemezsin." Dedim
Avucumun içinde olan parmakları hafif kıpırdadı. Monitörde gelen sesle hemşireyi çağırdım.
"Parmakları hareket etti." Dedim içeri giren doktora hemen kontrol etti. Hemşire bana dönerek "Lütfen dışarı çıkın." Dedi.
"Neler oluyor." Dedim "Doktor bey kontrol edecek lütfen zorluk çıkarmayın beyfendi." Dedi ve beni dışarı çıkardılar.
Dışarıda camın hemen önünde çocukları gördüm. Tura bana yaklaştı. "Ne oluyor neden doktorlar hızlıca içeri girdiler? Dedi. "Parmakları hareket etti."Dedim.
Bir süre sonra içerden doktor çıktı. Hepimiz heyecanla ağzından çıkacak kelimeleri beklemeye başladık.
"Güzel haberlerim var. Zümrüt hanım uyandı. Durumuda gayet iyi görünüyor. Birazdan normal odaya alınacak. O zaman görebilirsiniz hastayı yormadan." Dedi.
Derin bir nefes aldım. 'Çok şükür güzelim bana geri döndün.' Diğerlerine baktım sevinçle sarılıyorlardı. Çınar'a sarıldım aynı şekilde diğerlerine de.
******
Zümrüt'ten
Kendimi o kadar yorgun hissediyorum göz kapaklarımı bir türlü açamıyorum. Uğultu sesler duyuyorum. Neredeyim niye açmakta zorlanıyorum gözlerimi. En son hatırladıklarım, Anka ile deliler gibi dans ediyor oluşumuzdu. Sonra silah sesi ve hissettiğim acı vardı. Vurulmuştum Anka'nın son duyduğum sözleri çınladı kulağımda.
"Olmaz! Zümrüt gidemezsin" demişti. Hatırladıklarımla gözlerimi yavaşça açmaya çalıştım. Bir kaç kez kırptım ilk karşılaştığım beyaz bir tavan ve florasan bir ışık vardı. Tekrar kapattım ve açtım gözlerimi hastahane odasında olduğumu fark ettim. Gözlerimi odada gezdirdim. Hemen yanı başımda Anka vardı. Ela gözlerini gözlerimde tuttu.
"Uyandın sonunda." Dedi sonra Sara'nın sesini duydum. "Züm uyandın sonunda bizi çok korkuttun." Dedi ve ağlamaya başladı. Hemen yanında Dolu gözlerle Tura vardı. Çınar ve Asel'de yatağa yaklaşarak yanıma geldiler. "Geçmiş olsun. Hoşgeldin yeniden aramıza" dedi Çınar Ona hafif bir tebessüm baktım. Tura elimi tuttu, Öptü. "Güzelim nasıl hissediyorsun kendini ? Dedi.
Hafif pürüzlü çıkan sesimle "iyiyim hepinizi korkuttuğum için üzgünüm." Dedim.
Gözlerimden akan yaşlara hakim olamadım. "Şşşş.. ağlama sakın. Sen bize geri döndün ya gerisini boş ver. Yaranı acıtacaksın." Diyen Sara oda göz yaşlarına hakim olamiyordu.
Bir süre sonra içeri üzerinde beyaz scrubs (önlük) olan bir erkek doktor ve yanında bir hemşire vardı. "Merhaba ben profesör Dr Hakan Dündar. Nasıl hissediyorsunuz kendinizi Zümrüt hanım?" Dedi.
45'lerinde olan Hakan beye "iyiyim sadece karnım biraz ağrıyor. Onun dışında bir şey yok." Diye yanıtladım. "Hadi sizi biraz dışarı alalım hastayı kontrol etmem lazım." Dedi ve hepsini dışarı gönderdi. Kontrolü yaptıktan sonra "ağrı kesici verelim. Biraz ağrınız olacak. Zor bir ameliyat geçirdiniz. Kendinize dikkat etmeniz gerek. Daha sonra tekrar geleceğim." Diyerek odadan çıktı.
Çok geçmeden odaya sadece Anka girdi. Geldi baş ucumun yanında durdu. Gözlerindeki kendini suçlama duygusunu net alıyordum. Onun bir suçu yoktu. Ellerimi eline uzattım. Hiç bekletmeden oda elimi tuttu. Derin bir nefes aldım.
"Anka iyiyim ben, gerçekten hiç bir şey senin suçun değil. Bilemezdik." Dedi. En içten gözlerine bakarak kendisini suçlamaya hakkı yoktu. "Öyle deme Zümrüt. Fark etmeliydim suçluyum." Bakışlarını benden kaçırarak "Bana sayılmayacak mısın?" Dedim
Beklediği bir tepki vermediğim için önce bir afalladı. Sonra hiç düşünmeden beni kollarının arasına aldı. Dikkatli bir şekilde sarıldı. Yüzünü boyun girintime gömdü. Aynı şekilde bende boynuna sarıldım. Kokusunu içime çektim. Bir süre orda soluklandım.
Ne ara ona bu kadar alıştım, duygularım bu kadar yoğunlaştı. Bilmiyorum! Ama kendimi çok iyi ve güvende hissediyorum.
Uzun zaman olmuştu. Bu duyguyu hissetmeyeli hafifçe ondan uzaklaştım. Yüzünü yüzümden uzaklaştırma ihtiyacı duymadan alınlarımızı bir birine değdirdi. Derin bir nefes aldı.
" Sen ki güneşim, ayım oldun. Ne gün ışığımı ne de ay ışığımı söndürmeye kalkma. O karanlıkta bırakma seninle bende yok olurum." Dedi her söylediği söz yüreğime ilmek ilmek işliyor! Göğüs kafesimi delecek gibi hızla çarpan kalbime hiç iyi gelmiyordu. Bu adam böyle konuştukça kendimi eşsiz değerli hissediyorum.
Onun dalgalarına kapılıp gitmek istemiyorum. Hırçın denizinde kaybolmaktan korkuyorum. Yine de kendime hakim olamıyor onu her gördüğümde beni yarı yolda bırakan kalbim onu görünce deli gibi çarpıyor. Midemde kelebekler uçmasına neden oluyordu.
Ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi araladım. Gözleri gözlerimde buluştu. Nefeslerimiz bir birine karıştı. "Zümrüt Zümrüt gözlüm. Seline kapılıp gidiyorum. Bundan sonra sensiz ne günüm geçer ne hayatım." Dedi.
Ellerimi kaldırdım. Yüzüne doğru hafif olan kirli sakalların da gezdirdim. "Korkuyorum. Bu aramızdaki ne? Ne anlam koymam lazım bilmiyorum. Ama bende senin seline kapılıp gidiyorum." Dedim.
Oda ellerini bir yanağıma diğerini de saçlarımda gezdirdi. "İllaki bir şey mi veya bir ad mı koymamız gerekiyor? Ben seni bütün benliğimle hissediyorum. Her damarımda akan kangibi her zerremde akıyorsun." Dedi ve dudaklarını dudaklarıma doğru yaklaştırdı. Nefesim kesilecek gibi hissediyorum. Vücudumdaki kan akışı hızlanmaya başlamıştı ki! Odanın kapısı açıldı. Duyduğumuz sesle hemen bir birimiz den uzaklaştık.
Benden uzaklaşan Anka sinirle 'sikerler böyle işi ' diye homurdanarak geri çekildi. Duyduğumuz Tura'nın sesi "Züm doktor ne.." Demişti ki devamını getirememişti. Çünkü bizi tam dudaklarımızın kavuşma kısmında yakalamıştı. Utancımdan yanaklarımın kızardığını hissedebiliyorum.
"Pardon yaa ben öyle odaya daldım. Ama böyle bir manzarayla karşılaşacağımı düşüne memiştim." Diyerek bir açıklamada bulundu. Arkasında Çınar Sara ve Asel'in gülmemek için kendilerini zor tuttuklarını görebiliyordum.
"Bilseydik öyle dalmazdık odaya!" Diyen Çınar daha fazla tutamadığı gülüşünü bize sundu. Bense Utancımdan yer yarılsa yeein dibine girsem durumundayım.
"Konuşanı kapının önüne koyarım." Diyen Anka"ya şaşkın bakışlar atıyordum.
Hiç bir şey olmamış gibi rahat takılıyordu. O ise yüzünde sinirli bir hali vardı.
******
Aradan geçen üç günü hastahanede geçirmiştim. Doktor bugün daha iyi olduğumu söyleyip taburcu olabileceğimi söylemişti. Şimdi çıkış işlemlerini halletmek için Sara ve Anka'yı bekliyorum. Çınar, Tura ve Asel işlerine dönmüşlerdi
Üzerime eşofman takımını giyindim. Odaya gelen Sara "Hadi kuzum çıkıyoruz. İşlemleri hallettim. Anka bizi aşağıda bekliyor." Dedi. Elimden tutup yavaşça kalkmama yardımcı oldu. "Sizi de çok yordum sarışın evi çok özledim." Beş gündür benimle ilgilenmek için her şeyi yapıyorlardı.
"Sen onu bunu boş verde... Siz artık sevgilimi oldunuz? Adam bir dk başından ayrılmıyor, vurulduğunda nasıl üzüldüğünü gördüm. Bu adam sana karşı boş değil." Diye sordu. Üzüldüğünü gözlerinden okuyabiliyorum. Beni önemsediğini hissedebiliyorum.
"Bilmiyorum Sara ama onu görünce midemde kelebekler uçuşuyor. Bana yakın temaslarında kalbim yerinden çıkacak gibi hissediyorum. Onun yanında kendimi değerli hissediyorum. Ona karşı bir şeyler hissediyorum." Dedim.
Asansöre varmış ve şimdi binmiştik. "Züm adamın bakışları bile çok yoğun. Bu sadece bir hoşlantı gibi değil. Seni seviyor değer veriyor. Korkma en güzel şekilde yaşa." Dedi. O sırada asansörden inmiş otoparka gelmiştik.
"Korktuğum şeyler var Sara bu duyguları ilk kez yaşıyorum. Yarım kalmaktan korkuyorum. Bu duygularla baş edemezsem diye!" Anka arabayı hemen önümüze getirmişti. "Kuzum her şeyi akışına bırak. Kendini geri çekme en güzel şekilde yaşamaya bak." Dedi. Arabanın arka kapısını açmış girmem için yardımcı olmuştu.
Anka şoför koltuğunda Sara ve ben arka koltukta eve doğru yol almaya başladık. Bakışlarım dikiz aynasından Anka ile kesişti. Çok güzel bakıyordu. "İyimisin?" Diye sordu. Bakışlarımı çekmeden! "İyiyim. Eve geçince daha iyi olurum. Hastahane kokusunu sevmiyorum." Dedim. Başını salladı. Yarım saat sonra eve gelmiş, Sara'nın yardımıyla duşumu almıştım. Şimdi yatağımda uzanmış bir şekilde duruyordum. Odamın kapısı çaldı. "Gel!" Dedim. Kapıyı arkasında görünen Anka işerim girmişti. "Müsait miydin?" Dedi.
Hafifçe kendimi doğrulttuğum sıra yanıma geldi. Bir elini sırtıma bir elini koluna koydu. Doğrulmam için yardım etti. Bu yakınlığı hiç iyi değildi. Aldığım deniz kokusu bana hiç yardımcı olmuyor. Doğrulduktan sonra hala aynı pozisyonda duruyorduk.
Hatta daha da yakınlaştı. Saçlarıma bir öpücük kondurdu. Saçlarımı hafifçe okşadı kokumu içine çekti. "Nergis kokulum her saçının teli ayrı bir koku gizemi gibi! Bu kokuna meftun bir avare oldum." Dedi
Nabzımı yine hızlandırmayı başarmıştı. Bu adam böyle konuşmayı nerden öğrenmişti? Biraz geri çekildi. Yakınlığımız aynı duruyordu. Onu öpmek istiyordum. Çünkü benim onunki gibi dolu bir kelime haznem yoktu.
"Anka" Dedim. "Söyle güzelim" "Şey... biz yani sen ve ben!" "Evet sen ve ben!" "Yani şimdi biz sevgilimiyiz?"Dedim. Yanaklarım alev alev yanıyordu. Başım önümde söyledim için yüzümü göremiyordu. Elini çeneme koydu. Karşıma geçip bir ayağını kalçasının altına diğerini de yataktan sarkıttı. Başımı kaldırdı. Yüzlerinizi aynı hizaya getirdi.
"Bilmem sence biz sevgilimiyiz? Bence sevgiliden öteyiz. Çünkü sen bir sevgili olmaktan daha ötesin benim için. Nefesim, güneşim, ayım her şeyimsin. Şimdi sen söyle bu durumda biz neyiz?" Dedi. Bu adamın canıma kastı var. Her an kalpten gidebilirim.
"Yavaş gel be adam. Kalbime indireceksin." Benden beklediği cevap bu olmadığı için şaşkın şaşkın bakıyordu. Sonra gür bir kahkaha attı. "Ah Zümrüt gözlüm ahhh." Dedi
"Yaa ne gülüyorsun? Sen böyle güzel konuşunca benim beynim duruyor dilim lal oluyor." Dedim. "Sen utandın mı? bak bakim bana utanmışsın yanaklar al al olmuş." Dedi
"Anka gebertirim seni zaten yeteri kadar kızarmış bir durumdayım. Birde dalga geçiyorsun?"
Yüzümü iki avucunun arasına aldı. Önce alnıma bir öpücük kondurdu. Ordan burun ucuma çillerime de öpücük kondurdu. Bakışlarım dudaklarına kaydı. Onun bakışları zaten dudaklarımdaydı.
"En çokta böyle utangaç ve al al olmuş yanaklarının hali hoşuma gidiyor." Dedi.
"Ağzın iyi laf yapıyor Anka bey." Dedim gözlerindeki alevleri görmemek ne mümkün dudağının kenarı hafif kıvrıldı.
"Ağzım daha güzel şeylerde yapabiliyor. Bizzat gösterebilirim."dedi. Harekerim daha ne kadar açılır bilmiyorum. "Edepsizleşme" diye kendimi geri çekecektim. İzin vermedi. "Şuan olduğumuz durumda pek edepli durmuyor bebeğim." Dedi ve dudaklarıma bir buse bıraktı.
Bir kez daha tekrar etti. Ve dudaklarımla kendi dudaklarını tam mühürleyecekti. Odanın kapısı açıldı. Bulurum iyice can sıkıcı olmaya başladı. Ne zaman yakınlaşmaya kalksak birileri o anı büyüyordu.
Anka derin bir nefes aldı. "Ben böyle işin ne var bir huzur vermediniz?" Diye bağırdı. Onu sinirli ve öfkeli sesiyle ve yüzünden korkan Sara "şey ben çorba hazır getireyim diyecektim. Kusura bakmayın bölmek istemezdim." Dedi. Kısık bir ses tonuyla ama Anka sinirinden bir şey kaybetmeden "Sara sakın elime düşme, o zaman bu böldüğün bütün anların acısını en kötü şekilde çıkarırım." Kızı tehdit ederek konuştu. Ağzım açık bakıyordum.
"Ama çok özür dilerim. Ben nerden bilebilirdim ki öpüştüğünüzü;" dedi ben yer yarılsa da içine girsem artık. "Önemli değil Saram sen geç ben geliyorum." Dedim Sanki çok kötü bir şey söylemiş gibi yüzünü bana çeviren Anka "Nesi önemli değil kızım. Ha bire birileri bir yerden çıkıyor." Dedi "Ankaaa" Dedim "Neyyy?" "Çık Sara getiririm ben onu." Dedi "Ta.. tamam. Ben içerdeyim." Dedi hızlıca kapıyı kapattı.
Şaşkın bakışlarım hala Anka'nın üzerindeydi. Homurdanarak yanıma geldi. "Birde önemli değilmiş diyor gel de delirme?" Diye söyleniyordu.
"Anka biraz sakin olabilirmisin?" "Sakinim ben zaten" "Tabi canım çok sakinsin." "Sus Zümrüt. Hadi gidelim içelim şu çorbayı." Dedi
Kolundan tuttum. Kendime çektim. Hiç düşünmeden dudaklarına kapandım. O kadar tatlı duruyordu ki elinden şekeri alınmış çocuk gibiydi. Bu hareketi beklemediği belliydi. Daha fazla tepkisiz kalmadı.
Ve dudaklarının araladı. Alt dudağımı kendi dudaklarının arasına aldı. Emdi sömürdü. Aynı şekilde bende karşılık verdim. Alt dudağına dişlerimi geçirdim. Hafif bir inilti çıktı dudaklarından. Bir elini belime koydu. Diğer elini ensemde gezdiriyordu. Hoyratça öpüşmeye devam ediyor bir birimizin tadına varıyorduk. Dilini benim ağzıma doğru itti. Şimdi hem dudaklarimiz hem dillerimiz bir birinin tadına varıyor. Dans ediyordu. Nefesiz kalana kadar devam eden öpüşmemiz nefeslenmek için geri çekildim. Alınlarımız bir birine yaslı şekilde duruyor nefeslerimiz bir birine karışıyordu.
"Bu biraz sinirini almıştır." dedim. Dudakları kıvrıldı. "Sinirimi hep böyle alacaksan ben hep sinirlenebilirim." Dedi
Geri çekildim. Omuzuna bir tane geçirdim. "Yüz verdik astarını ister oldun." Dedim
"Yüz veren sensen astarını da isterim tadını da her zerreni isterim."dedi. Bu hoşuma gitmişti. Gülümsedim. "Hadi bir daha basılmadan gidelim" dedi. Derin bir nefes aldı. Şakağımdan öptü.
"Kalk bakalım Zümrüt hanım içelim şu çorbayı." Dedi ve kendimi birden kucağında buldum. Ağzımdan çıkan küçük bir çığlığa engel olamadım. "Anka ne yapıyorsun? "Ne yapıyorum nefesim?" "Yürüyebilirim taşımana gerek yok." "Biliyorum güzelim ama seni kucağımda taşımak istiyorum. Başka şekilde de taşımak isterim." Dedi. Yaptığı ima yine kızarmama neden oldu. "Edepsiz, çirkinleşme hemen." Yüzündeki çapkın sırıtmayla " Gerçekler güzelim. Gerçekleşecek günü dört gözle bekliyorum." Dedi. Bu adam ne diyor yahu? "Çok beklersin." Dedim "Bekleriz güzelim." Kulağıma doğru "Seni çıplak kucağımda göreceksem bir ömür beklerim kızılım." Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Kan akışım hızlandı. Sıcak bastı.
"Se.. Sen çok edepsiz biri oldun." Dedim "Edepsiz sem senin edepsizin olmayı isterim." Diyerek beni koltuğa bıraktı. Konuşma yetimi kaybettim.
Sadece yüzüne baktım. Sara çorbayı getirmiş kucağıma bıraktı. Yavaşça içtiğim çorbayı bitirdim. İlaç aldım gözlerimi uykuya bıraktım. Saçlarımda hissettiğim sıcak nefesi " İyi uykular nergis kokulum." Duyduğum sesle huzurla uykuya daldım.
******
Ve yeni bir bölümün daha sonuna geldik.
Çok eğlenerek yazdım bu bölümü Zümrüt ve Anka çok iyi ikili oldular. Bakalım onların hayatında neler olacak. Aşklarını daha itiraf etmediler. O yola doğru ilerliyorlar.
Yeni bölümde görüşmek dileğiyle kendinize dikkat edin.
Allah'a emanet olun. Okullar açılıyor önceliğiniz dersleriniz olsun. 🥰🥰
|
0% |