@bitterimrjn
|
Merhabalar nasılsınız? Yeni bir bölümle daha sizlerleyim. Sizler okuyup memnun kaldıkça benim de yazdıkça yazasım geliyor. Anka ve Zümrüt benim ilk göz ağrım evlatlarım gibi ❤️ onları yazmak çok keyif veriyor. Desteğinizi eksik etmediğiniz için çok teşekkür ederim. Sizlerle büyüyoruz.😘
Keyifli okumalar.
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin. Sabahattin Ali Kürk Mantolu Kadın.
AŞK
Aşk belirli bir süre heyecanı,tutkuyu, midende kelebeklerin uçmasına sebep olan bir duygu. Sevgi ise aşktan sonra gelen bağ zamanla sadakat, bağlılık, saygıyı kendiyle getiren duygu. Sevgiyi aşkla kurar insan. Aşk asla yapmam dediğin her şeyi insana yaptıran gözlerini kör eden duygu. İnsanın aklını başından alır. Kimisini harabeye çevirir,kimisini sonsuz bir mutluluğa!
Şuan bana olansa aşkın en güzel halini yaşamak. Karşımdaki elaları aşkla bana bakan adam yüzünden içim içime sığmıyor. Yüzümde gülümseme göğüs kafesimdeki kelebekler eksik olmuyor. Ona her baktığımda kendimi yeni bulmuş gibi hissediyorum. Bir bakışı var ki öyle güzel bakıyor.Öyle içimi ısıtıyor ki; ne kelimelere dökebilirim nede gösterebilirim. Onunlayken kendimi paha biçilmez bir mücevher gibi hissediyorum.
"Ne oldu güzelim? Niye öyle bakıyorsun?"
Ona nasıl bakıyorum bilmiyorum. Hayran olunası bir yüzü vardı.
"Nasıl bakıyorum? Senin gibi mi? Çok değerli bir şeye bakar gibi mi?"
Gülümsedi o gülünce çenesindeki çukur daha çok kendini belli ediyordu. O çukura gömülebilir sonsuzluğu orda yaşayabilirdim.
Elini yüzüme doğru kaldırdı. Sol yanağımı hafifçe okşadı. Bal sarısı gözlerini benim yeşillerime kitledi.
"Şu gözlerin her biri birer mücevher, baktıkça içinde kaybolduğum yörüngem, pusulam dönüp dolaşıp geldiğim, durduğum ışığım." Göğüs kafesimden çıkmak için çırpınan kalbim şaha kalktı. Baş parmağını çillerimde gezdirdi,yavaşça ordan dudaklarıma gezindi.
"Burası nefes aldığım yer. Tattığım meftunu olduğum," Parmakları yolunu şaşmadan şah damarımın üzerinde durdu. "Burası soluklandığım, yuvam dediğim yer." Dedi. Gözlerini hiç ayırmadan
"İşte sana böyle bakıyorum. Sen bu hayatta bana verilmiş bir mucizesin şu kalbimi Allah bana verdi. Sana gelene kadar bana emanetti. Şimdi bu kalbim sana emanet. İster al parçala istersen kır dök. İstersen sev ama hiç bir şey değişmeyecek. Çünkü sen bu kalbime öyle bir işledin varlığını napsam sökemem." Dedi. Gözümden bir damla yaş aktı.
"Anka ben seni hak edecek ne yaptım? Nasıl bir hâyır işledimde karşıma çıktın? Şu göğüs kafesim seninle yeniden çarpmaya başladı. Seninle var olmaya başladı. Senin her sözün her cümlen benim için paha biçilmez. Seni bir kere koydum ya şu sol tarafıma orası önce Allaha sonra sana emanet." Dedim. Onun gibi o kendi kalbini bana emanet etmişti. Bende ona, bir saniye bile düşünmeden yerimden kalktım.
Kollarımı boynuna doladım. Aynı şekilde o da kollarını belime doladı. Sanki bırakırsam onu kaybedecek mişim gibi sarıldım. Kokusunu içime çektim.
"Senin bu kokun bu boyun giritin benim evim, yuvam onu benden almaya kalkışma. O vakit kaybolur yok olurum" Dedim boğuk çıkan sesimle. Saçlarımın içine yüzünü gömdü. Kokumu içine çekti sesli bir nefesle "Olurda sen den evini yuvanı almaya kalkışırsam bilki önce kendi yuvamı kaybetmişim dir. Senin olmadığın bir zaman diliminde ben niye var olayım." Başıma bir öpücük kondurdu.
"Seni çok seviyorum ela gözlüm ve sevmeye devam edeceğim." Kollarından ayrıldım. "Seni aldığım son nefese kadar seveceğim. Ölünce bile sevmeye devam edeceğim." Gülümsedim. Gülümsedi. Duyduğumuz anons sesiyle valizimizi alıp uçağa binmek için kontrol noktasından geçtik. Evet yolculuğumuz Mersin'e Anka'nın annesi ve kız kardeşinin yanına gidiyoruz. Midemdeki kelebekler uçuşur ken bir yandan heyecanımı dizginleştirmeye çalışıyordum.
Anka elimi sıkıca tutmuş uçağa binmiştik. "Çok heyecanlıyım Anka annenle kız kardeşinle tanışacağım. Ya beni sevmezlerse!"
"Sence seni sevmemek mümkün mü?" "Bilmiyorum Anka ya olurda sevmezse diye düşünmeden duramıyorum." Kemerin izin verdiği kadar bana döndü. "Yine de sen hazırlıklı ol. Hilal sultan bu yani beni seninle paylaşmak istemeye bilir. Onun için gözünü korkuta bilir." Şaka yapıyor dimi? Yüzü hiçte şaka yapıyor gibi durmuyor. "Anka ciddi değilsin dimi? Annenle restleşmek isteyeceğim son şey olabilir?" İçimi bir korku salmadı değil yani? Omuz silkip önüne döndü. "Orası sana kalmış güzelim. Hilal sultanı ikna etmek. Ben yanında olurum o kadar gerisi sende." "Vazgeçtim gelmiyorum. Sen git annene başka zaman gelirim ben." Kemerimi açmaya başlayınca Anka elimi tuttu.
"Otur oturduğun yere bugün o Mersin'e gidilecek ve annemle tanışacaksın." Otoriter sesiyle geri oturdum. Bu halimden keyif aldığını düşünmeden edemiyorum. "Sende beni korkutmayı bırak. Zaten heyecandan ölecek gibiyim." Dedim kollarımı bir birine sardım. Yönümü cam tarafına çevirdim. Benimle uğraşmayı seviyordu. "Küstünmü sen bana?"cevap vermedim. "Güzelim bana bakarmısın." Omuz silktim. "Şimdi konuşmayacak mısın benimle?" Yine omuz silktim karşısında küçük bir kız çocuğu gibi davranıyordum.
"Şu dudaklarını büzme yoksa kendimi tutamayıp burda öpeceğim seni." Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Yönümü ona çevirdim. Ettiği tehtidi işe yaramış olma zevkini yüzüne yansıtıyordu. "Hiç öyle bakma dediğimi yaparım." "Sen..sen iyice arsız oldun çıktın." "Sen de bu arsızlığımdan hoşlanmıyorum diyemezsin." Göz kırptı. "Hoşlanmıyorum tabiki" Dedim. "Hoşlanmıyorsun demek bizzat tanıklık edelim mi?" Dedi ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Elimle göğsünden tuttum."Napıyorsun Sen be?" "Uygulamalı göstermeye çalışıyorum." "Tamam. Küsmedim geç yerine" "Ha şöyle yola gel güzelim." Dedi yerine geçti. Bir süre sohbet ettik. Başımı omuzuna koydum. Gözlerimi kapattım. Huzur veren kokusuna bıraktım kendimi.
*****
"Anka heyecandan ve gerginlikten her an bayılabilirim." Nerdemiyiz şuan? Anka'nın annesinin kaldığı evin kapısındayız. Kalbim yerinden çıkacak gibi hissediyorum. "Rahatlarmısın biraz olduğun gibi davran." Tabi canım tanışan kendisi değil. Zile bastı. Otuz saniye geçmeden kapı açıldı. Karşımda 50 yaşlarında bakımlı ve alımlı bir kadın vardı. Gözleri aynı Anka'nın gözleri, boyadığı belli olan bronde sarısı saçları omuzunda bitiyordu. Hafif kalkık bir burnu dolgun dudakları vardı. Bu yaşında bile çok güzel bir kadındı. Üzerine oturmuş siyah kalem elbise ince belini ortaya çıkarmıştı. O beni süzüyor bende onu.
"Hoşgeldiniz oğlum."Dedi sıcak çıkan ses tonuyla Anka elini öptü. "Hoşbulduk anne" Annesine sarılıp ayrıldı. Annesi bana döndü. Hafif çekiniyordum. Anka "Gelinin Zümrüt Hilal hanım. " Dedi. Yüzündeki hınzır gülümsemeyi saklamadan.
"Hoşgeldin güzel kızım."Dedi ve beni kollarının arasına aldı. Çok sıcak bir karşılama beklemiyordum. Çünkü Anka beni korkutmuş sert bir karşılama bekliyordum. "Hoşbulduk Hilal Hanım." Dedim sarılışına karşılık verdim. Kapıda daha fazla oyalanmamıza izin vermeden "Hadi içeri geçelim çocuklar." Dedi hep birlikte içeri geçtik. İki katlı olan evin içine salon tarafına geçtik. Füme renkte şık bir koltuk takımı açık gri duvarlar. Gri beyaz desenli bir hali ceviz ağacından olmalı bir masa vardı. Çok şık döşenmiş evdi. Masanın üzeri çeşit çeşit yemek doluydu.
"Geçin çocuklar birazdan Bade de gelir. Rahatınıza bakın." Dedi Üçlü koltuğa geçip oturdum. Anka masaya doğru ilerledi bir yaprak sarmasını ağzına attı. "Yine döktürmüşsün Sultanım." Dedi. İkinciye uzandı. Annesi eline bir tane vurdu. "Ayakta yeme hep birlikte oturur yersin. Bir bırakmadın şu alışkanlığını." "Evlenecek yaşa geldim. Hala anne azarı işitiyorum." Bu söylediğine kıkırdadım. Annesi ile diyaloğu çok tatlıydı. Dudağını büzüp yanıma oturdu. "Evlensende benim azarımı yersin. Gerçi bundan sonra bana gerek kalmayacak Zümrüt kızım onu benim yerime halleder."
"Merak etme o da senden aşağı kalır yanı yok." "Ne?" Dedim. "Yalan mı?" "Hak etmişsindir." "Ohooo daha ilk günden gelin kaynana bir oldunuz beni gömdünüz." "Beni korkuturken iyiydi. Hani annen sert biriydi." "Hele bak şu eşek sıpasına böylemi tanıttın beni?" "Biraz gözü korksun dedim. Sultanım" omuzuna bir tane geçirdim.
Hemen sonra ne yaptığımın farkına varınca Hilal hanıma mahçup bir ifadeyle "Kusura bakmayın. Ben birden öyle deyince.." Dedim "Oh iyi yaptın. Hak etti. Hatta benim yerime de vur bir tane çekinme." "Ver gazı anne ver. Hemen nasıl beni sattın?" "Sen hiç merak etme Hilal teyze oğlun emin ellerde." Hilal teyzeyle güldük.
Anka'nın gözleri bir bana bir annesine baktı. Ürkmüş gibi baktı. "Siz çok pis ikili oldunuz. Vurun biriniz sağdan biriniz soldan. Anka ölmüş kalmış kimin umurunda." "Hiç ajitasyon yapma yemezler." "Ayyy ben seni çok sevdim Zümrüt. Gel öpeceğim seni." Kıkırdadım. Ayağa kalktım beni kollarının arasına aldı. Saçımı okşadı. İçim bir tuhaf oldu. Anne şefkatiyle sarıldı. "Anne gibi kokuyorsunuz?" Dedim kırık çıkan sesimle. Biraz daha sıkı sarıldı. "Senin de annen olurum güzel kızım. Çünkü sende benim kızımsın." Dedi Gözlerim dolmuştu. Kendi annemden sonra Anne şefkati görmemiştim. Sarılmaya son verdim. Bir adım geriledim. "Teşekkür ederim Hilal teyze." "Teyze ne? Sen bana Anne de tabi sende istersen?" "Tamam Hilal anne" Dedim. Anne kelimesini uzun zamandır kullanmamıştım. Anka'ya baktım. Bize olan bakışı çok derindi. Gülümsedim. Aynı şekilde karşılık verdi.
Zil çaldı. "Bade geldi." Hilal anne kapıyı açmaya gitti. Kapı açılır açılmaz "Neredeler abim nerde?" Diye sevinçle ciyaklayan Bade koşarak içeri girdi. Anka'yı görünce uçarak boynuna atladı resmen. "Abim çok özledim. Hoşgeldin." Dedi Bade "Hoşbulduk küçük cadı." "Abi yaa büyüdüm bak artık çalışıyorum." Dedi sarılmayı bırakmıştı. "İstersen yüz yaşında ol sen benim hep küçük cadım olacaksın." Yüzünü buruşturdu. Bana doğru geldi. Aynı şekilde bana da sarıldı. "Hoşgeldin abimin sevdiceği." Geri çekildi. "Hoşbuldum. Sevdiceğimin kardeşi."Dedim Aynı onun gibi yüzü daha ne kadar gülebilirse o kadar güldü.
"Ayyy ben seni çok sevdim. Seninle çok iyi anlaşırız." Dedi Anka yanıma geldi. Bir kolunu omuzuma attı. "Sevdiğimden uzak dur. Annem yetmezmiş gibi birde sen çıkma başıma." O an ensesine şamarı yemişti. Hilal anneden. "Ahhh... Ne yapıyorsun anne ayıp oluyor ama?" Ensesini ovalayarak annesine bakıyordu. "Seni bir alırım ayağımın altına görürsün." "Yenge gel biz sofraya geçelim. Bu onların her zamanki halleri." Diyen Bade ye sadece baktım. Bade çok tatlı sevecen bir kızdı. Sarı saçları ve ela gözlerini annesinden almıştı. Beyaz teni küçük bir burnu uzun ince bir fiziği vardı. Yaşı 22 lerde ele avuca sığmayan enerji doluydu.
Annesiyle burda sade kendi hallerinde yaşıyordu. Arada Anka uğruyor bazende onlar İstanbula gidiyormuş. Bade psikoloji üzerine okuyor bu sene mezun oluyormuş.
Bana hem annesi hemde kız kardeşinin yaklaşımı içten ve cana yakındı. Kendimi yıllardır onlarla birlikte yaşıyormuşum gibi rahat hissettirmişti.
Yemekleri afiyetle yemiş, hoş sohbet eşliğinde bol kahkalı geçmişti. Yorgun olduğumuz için bana hazırlanan odaya geçmiştim. Anka kendi odasına ve annesi kardeşi de kendi odalarına geçmişti.
Önce bir duş alıp üzerime rahat bir pijama takımı geçirmiştim. Yatağa geçip uzandım. O sıra telefonuma gelen bildirime baktım. Yazan Anka
Ela gözlüm. Uyudunmu?
Ben. Uyumaya çalışıyorum. Sen neden uyumadın?
Ela gözlüm. Uyku tutmadı.
Ben. Neden? Ela gözlüm. Çünkü sen çok yakınımdasın. Kapıyı aç sana.
Ben. Kapıda mısın?
Ela gözlüm. Evet. Ve anneme yakalanmadan aç kapıyı.
Kıkırdadım. Annesinden korkan küçük bir çocuktan farkı yoktu. Telefonu komidine bıraktım. Yataktan kalkıp kapıyı açtım. Üzerinde eşofman ve siyah bir tişört vardı. Dağınık saçları ve ışıl ışıl parlayan Ela gözleri onu çok yakışıklı gösteriyordu.
Hızlı bir şekilde içeri girdi. Kapıyı kapattı. Ne olduğunu fark etmeden kendimi kapı ve onun arasında buldum. "Ne işin var burda?" "Kızım senle aramda sadece bir duvar varken ben nasıl uyurum." "Ama ben uyuyacaktım." Kat'iyen yalan. Bunu onun bilmesine gerek yok. "Sen bensiz uyuya bilecektin yani." Yüzü çok yakındı. Nefesimiz bir birine karışıyordu. Bir elini kapıya diğer elini belime doladı. Üzerime eğildi. Onun bu yakınlığına göğüs kafesimdeki kelebekler kanatlanmaya başladı.
"Evet uyuyacaktım. Çok yoruldum. Sende git uyu biraz dinlen." Dedim. "Önce almam gereken bir şeyler var." En cilveli halimle "Ne gibi şeyler mesela?" Neyden bahsettiğini gayette biliyorum. Biraz kıvrandırmanın ne zararı var. Dudakları kıvrıldı. Aradaki mesafeyi sıfırladı. Dudakları dudaklarıma değiyor ama öpmüyordu. "Mesela önce burası gibi." Yanağıma dudaklarını koydu. Sonra kulağıma doğru eğildi. Kulak mememi öptü. "Burası gibi." Ordan boynuma şah damarıma bir öpücük bıraktı. "Burası gibi." Öptüğü her yer alev alıyor. Öpücüklerinde kayboluyordum. Biraz daha aşağı indi köprücük kemiğime sert bir öpücük bıraktı. Dudaklarını aralayıp dişlerini geçirdi. Isırınca dudaklarımdan bir inle firar etti. Acısını almak için bu defa öptü. Eli belimden yavaşça aşağı kalçama doğru kaydı. Avucuna alıp sıktı. Dudaklarımdan daha büyük bir inilti çıktı. İki elimi kaldırdım boynuna doladım. Bunu bekliyormuş gibi kucağına aldı. Dudaklarını dudaklarımla birleştirdi. Sert ve şehvetle öpmeye başladı. Alt dudağımı iki dudağının arasına aldı. Öpüp çekiştirdi. Ne ara yatağa gelmiştik. Sırtımı yumuşak yatakta hissedince fark ettim. Üzerime ağırlığını verdi. Dudaklarımız ayrılmamış daha bir istekle öpüyorduk. Bir birimizi bir eli sırtımda diğer eli bacağımı okşuyordu. İkimizin iniltileri bir birine karışıyor, dillerimiz bir biriyle dans ediyordu. Anka'nın eli yavaşça sağ göğsüme çıktı. Sütyen takmadığım için eli rahatça göğsümü oyalıyor sıkıyordu. Bacak aramdaki sertliğini hissedebiliyorum. Kendini daha da bastırdı bana. Bir inleme daha çıktı Dudaklarımdan. Nefes almak için dudaklarımızı ayırdım. Gözleri koyulaşmış ve şehvet dolu bakıyordu. Eli diğer göğsüme geçti. Onuda sıkıp yoğurdu. Gözlerini yüzümden ayırmadı. Göğüs kafeslerimiz aldığımız hızlı nefeslerden dolayı yükselip duruyordu. "Zümrüt çok güzelsin. Sana bakmaya, dokunmaya doyamıyorum." Elleri iki göğüsümü esir almış yoğurmaya devam etti. "Senin için ölürüm. Her nefesine, her hücrene ölürüm." Ellerimi yüzüne koydum. Hafif çıkmış kirli sakalında parmaklarımı gezdirdim.
Çenesindeki çukura parmağımı koydum. Yüzünü dudaklarıma yaklaştırdım. Tam o çukurdan öptüm. "Burası benim cennetim. Burası yuvam." Ellerini göğsümden çekti vücudunun ağırlığı üzerimde duruyordu. Bir elini yüzüme gelen saç tutamlarını kenara çekti. "Işığınla geldin bana hep bu iki yeşilin ışıkları yansın parlasın. Dudaklarında hep hayat bulayım. Kokunda kaybolayım." Söylediği her söze kalbimi bıraktım. Nefesimi kesti. Anlımdan öptü. Göz altımda ki çillerimi,burnumun ucunu ve dudaklarıma öpücük bıraktı. "Burda dursam iyi olacak. Kendime zor hakim olabiliyorum." Dedi ve üzerimden kalktı. Yan tarafıma uzandı. Bir kolunu boynumun altından geçirdi. Beni göğsüne doğru çekti. Başımı sol göğsüne koydum. Duyduğum kap ritimleri bana güzel bir müziğin notaları gibi geliyordu. Başıma bir öpücük bıraktı.
"Anka anneni ve kız kardeşini çok sevdim. Annen bir anne şefkatiyle yaklaştı. En son ne zaman bu hissi yaşadım dersem annem öldüğü gündü." Bir eli saçlarımda dolaşıyordu. Benim de elim karnında küçük daireler çiziyordu. Sessizce dinliyor devam etmemi istiyordu. "Annen bana sarılınca anne kokusunu aldım. İşte o zaman burnumun direği sızladı. Annem ve babam yaşasaydı. Bende senin tanıştırırdım."Dedim.
"Annemde seni çok sevdi. Bade'den ayrı koymaz. Sana anne gibi davranır. Hem ben varım sana aile olurum. Sen benim mucizemsin." "Hep yanımda ol. Hep beni böyle sıkıca sar sarmala varlığın armağan bana." Başımı kaldırdım dudaklarına bir öpücük kondurdum. Geri çekildim. "Sevdiğim hayat kaynağım." Dedim "Sevdiğim, nefesim, kalbim."Dedi. Ben bu adama ölürüm. "Hadi uyuyalım sıkıca sarayım seni. Sabah Hilal sultan uyanmadan odama geçerim." Dedi. Kıkırdadım. Annesinden böyle korkması çok tatlıydı. "İyi geceler gülüşü güzel kadın." "İyi geceler gülüşü güzel adam."
******
Sabah gün ışıkları odaya vurmuş. Beni uykumdan uyandırmıştı. Uyandığımda Anka yanımda yoktu. Annesinin korkusundan odasına geçmişti. Güzel bir kahvaltı sofrası kuran Hilal anne çok eğlenceli geçen kahvaltıdan sonra hazırlanıp Mersin'i gezmeye çıkmıştık. Her yerine hayran kalmış birlikte bol bol resim çekmiştik.
Avm' ye gelmiştik. Hilal anne ve Bade biraz işlerinin olduğunu söyleyip bizden ayrılmıştı. Bence bizi yalnız bırakmak istemişlerdi. Çıkışta buluşacaktık. Anka'yla el ele gezerken karşımıza bir kadın çıktı. Anka'nın adını seslenince durmuştuk. Kim olduğunu bilmiyorum. Anka'yı nerden tanıyordu. İçimde bir merak duygusu belirmişti. Kız birden kollarını Anka'nın boynuna sardı. Ne oluyoruz yahu? Geri çekildi. Bakışlarım ikisinin arasında gidip geliyordu. Kadın o kadar samimi ve cilveli davranıyordu ki içimde kaynamaya hazır bir öfke belirdi.
Şuan karşımdaki kadına bütün öfkemi kusasım geliyor. Elini tuttuğum Anka kıza olan samimi tavrı benim kıskançlık damarıma basıp duruyordu.
"Seni uzun zamandır görmüyorum. Nasılsın?" Anka'ya bakıp konuşan cilveli kız daha çok damarıma basıyordu.
"Buralarda değilim biliyorsun artık babamın yerine geçtim."Diyen benimki şuan parçalamak üzereyim.
"Evet duydum. Seni yeni den görmek güzel özlemişim. Bir akşam birlikte yemek yiyelim." Dedi sarışın çıyan.
Kendime inanamıyorum, bu güne kadar bu hiç kimseyi kıskanmamıştım.
" Yanında ki kız kim canım?" Dedi bu son raddeydi. Bu saatten sonra sakinliğimi asla koruyamam. Elimi Anka'nın eline sıkıca sardım.
"Yanındaki kız kız arkadaşı canım." Dedeim kız arkadaşı ve canım kelimesinin üstüne basa basa söyledim.
"Pardon sen kim oluyorsun? Anka sen den hiç bahsetmedi. Demek ki onun için o kadar değerli değilmiş sin." Dedim. Anka'nın konuşmasına müsade etmedim. Kızın yüzü birden değişti.
Öyle konuşmam tüm moralini bozmuştu. Bundan keyif alarak "görüşürüz canım biz seni tutmayalım." Dedim.
Anka'yı çekiştirerek avm koridorunda yürüttüm. Bütün sinirlerim tavan yapmış kan beynime sıçramıştı. Tüm sinirle elimi elinden çektim. "Canım mış. Ben sana canım mışı göstereceğim." Sinirle konuşarak yürüyordum.
Birden kolumu Anka tuttu, beni kendine çevirdi. Benim aksime o keyifle gülüyordu.
"Ne çok mu komik? Ne gülüyorsun pişmiş kelle gibi"
"Seni şuan burda avm nin ortasında dediler gibi öpmek istiyorum."
"Gerizekali ben ne diyorum, sen ne diyorsun?"
"Bu hallerin acayip hoşuma gidiyor. Kıskançlık ayrı bir yakıştı. Ateşli kızım."
"Sen iyice edepsiz adı biri oldun."
"Konu sen sen hem edepsiz hem adi olurum."
"Kız ağzına düşüyordu. Yolmamak için kendimi zor tutuyorum."
"Zümrüt tutamayacağım kendimi"
Dedi. Beni kolumdan tuttuğu gibi yangın çıkışına sürükledi.
"Ne yapiyorsun?An-"
Lafımı bitirmeden beni kapı ve kendi arasında sıkıştırdı. Vakit kaybetmeden dudaklarıma kapandı. Öyle sert öptü ki ağzıma metalik tat geldi. Üst dudağımı patlatmıştı. Dilini üst dudağımda gezdirdi. Dudagimdaki bütün kanı emdi. Geri çekildi. Koyulaşmış hareleri aç bir kurt gibi bakıyordu. "Hayvan yine dudağımı patlattın. Annenlere ne diyeceğim." Güldü hemde öyle bir güldü ki her şeyi unuttum. Çok güzel gülüyordu köpek. "Anka ısırdı dersin?" "Akşam olanları da anlatayım istersen?" "Benim için sorun yok. İki kızar o sen söyleyince kendini düşün." "Çekil önümden hayvan herif, birde gülüyor deli olacağım." "Bende sana deli oluyorum." "Arsız herif Çekil." Omuzundan ittim. Dışarı çıktım. Oda peşimden geliyordu. Yüzünden gülümsemesini eksik etmeden. Telefonu çaldı.cevap verdi. "Efendim Çınar." Karşıdan gelen sesi duyamıyordum. Ama Anka kas katı kesilmişti. "Tamam Çınar sen bana en son nerde görünmüş onun bilgisini at. Birde ben bakayım." Telefonu kapattı.
"Ne oldu Anka,Çınar ne diyor?" "Hiç güzelim bir şey yok. Sen annemleri alıp eve geçin. Benim biraz işim var. Halledip gelirim. Arabanın anahtarını al." "Neler oluyor? Anka ne işin var? Bak kötü bir şey varsa söyle bileyim?" Elini yanağıma koydu. "Cahid'in yerini bulmuşlar şimdi oraya gidiyorlarmış."Dedi. "Nerdeymiş? Nerde saklanıyor?" "Ankara'da dediler en son ordan bilgi almışlar. Bize haber verecekler." Dedi. "Şimdi sen annemleri al eve geçin. Bende işimi halledip gelirim." "Tamam beni habersiz bırak ma." "Bırakmam güzelim." Telefonu aldı eline annesini aradı. Hep birlikte oto parkta buluştuk. Anka bizden ayrıldı. Bende arabayı kullanmak için şoför koltuğuna geçtim. Bade yanıma oturdu. Hilal anne arkaya geçmişti.
Otoparktan çıktık. Bade müzik açtı. Eğlene eğlene arabayı asfaltta sürüyordum. Bir süre bizi takip eden siyah bir araba fark ettim. Arabanın gazına yüklendim. Bade "Zümrüt yenge niye hızlandın?" Dikiz aynasından arabayı kontrol ettim. Hala son sürat peşimizden devam ediyordu. "Güzelim sakin ol. Bir şey yok. Abini ararmısın?" "Yenge ne oluyor?" "Bade abini ara?" "Zümrüt kızım ne oluyor?" Hilal anne de tedirgin olmuştu. "Anne sakin olun hallederim birazdan. Bizi bir araba takip ediyor." "Bade aradın mı abini?" "Çalıyor Yenge." "Alo güzelim." "Anka bizi siyah bir araba takip ediyor?" "Tamam güzelim sahile doğru sür ben size yetişeceğim." "Anka arabalar iki oldu. Hatta üç?" "Sakin olun atlatmaya çalışın." Telefonu kapattım. "Bade rehberimde Tura'yı ararmısın?" "Arıyorum hemen." Bir kaç çalıştan sonra sevinçle açtı. "Züm bakıyorum da sen bizi unuttun?" "Tura" Dedim. Sesimde ki endişeyi gizliyemedim."Tura birileri bizi takip ediyor. Eminim bu Cihad. Yakalanacağım. Onun için saatimdeki çipi aktifleştir. Yerimi daha hızlı bulmanız için." Dedim bir nefeste "Züm iyisin dimi Anka nerde niye yanında değil?" Sesindeki korkuyu anlaya biliyordum. "Tura Anka peşimizden geliyor ama yetişemez sen ona haber edersin. Çipi aktifleştir." Dedim.
Daha fazla konuşmadan kapattı. "Anne sen ve Bade hiç bir şekilde bu arabadan çıkmayacaksınız? Ne olursa olsun inmeyecek Anka'yı bekleyeceksiniz." "Olmaz kızım seni nasıl o adamlara teslim ederiz? sende çıkma Anka gelir bulur bizi ." "Anne lütfen sana yalvarıyorum. Bade ve seni korumam lazım. Onun istediği benim." Dedim. Arabayı durdurdum. Çünkü önümü kesmişlerdi. "Duydun mu beni anne çıkmayacaksınız?" "Kızım"dedi göz yaşları içinde. "Yenge gitme." Diye bildi. Arabadan indim. Kapıları kilitledim. Üzerime doru on adam geldi. Kollarımdan tutup siyah bir araca koydular. Tam karşımda Cihad "Hosgeldin güzelim. Biraz eğlenelim ne dersin?dedi.
Sadece pis suratına bakabildim.
Evett. Bir bölümün daha sonuna geldik. Yeni bölümde bizi neler bekliyor? Anka Zümrüt'ü bulabilecek mi? Cihad neler planlıyor?
|
0% |