Yeni Üyelik
25.
Bölüm

15. Bölüm

@bitterimrjn

Anka Kılıç

Zümrüt Akar

 

Selammm. Canlarım, kuzularım.

Yeni bölümle geldim.

Bölüm hakkında düşüncelerinizi bekliyorum.

Keyifli okumalar.

 

 

Şarkı/Mustafa ceceli "aşkım benim."

 

Dert neye benzer, altın zincire benzer. Mevla onunla bizi kendi kapısına bağlıyor. O dert olmasa her gün uçurumdan bin defa uçarsın. Hem de öyle uçarsın ki parçan bile bulunmaz.

 

Mahmut Ustaosmanoğlu

 

 

 

Hayat bir sınav olması ile beraber aynı zamanda sabır ve zaman da bir imtihandır. İnsanlar en zorlu dönemlerinde sabretmeye bilerek istediklerine ve arzu ettiklerini kavuşur. İşte bu şekilde zaman ve imtihan ile beraber sabır bir araya geliyor.

 

 

 

Sara'dan

 

Elimde yerleri silme mopla gelen müzikle dans edip etrafı siliyorum.

Kırık kalbimin son ümitleri

Çiçek açtı ilk bakışınla

Bir hayaldi bu sevgimiz

Huzur oldu dokunuşunla

 

Müziğin son sesi ile eşlik ediyorum. Şarkının her kelimesi bana Çınar'ı hatırlatıyor yüzümde salak bir gülümseme belirliyor.

 

Ne yaparım ben, yâr, sensiz?

Derdimi kime söylerim?

Hasretinden gece gündüz

Ağlar yüreğim

Ah bu benim bu içime sığmayan deli yüreğim. Kelebekler gibi uçuyor. Nakarat bölümünde bas bas bağırıyor şarkıya eşlik ediyordum.

 

Aşkım benim,meleğim

Söyle, sensiz neylerim?

Görmediğim bir gün bile

Neler çeker kalbim benim

 

Zümrüt'ün kaçırılması sonrası bakmadığım evime bugün dip bucak temizliğe girmiştim. Anka Zümrüt'ü yalnız bırakmak istemediği için kendi evine götürmüştü. Bende fırsat bulduğum an evime gelip temizlik yapıyordum.

 

Sevinçle her zaman

Birlikte ellerimiz

Tarihlere kazınacak

Bu ebedî sevgimiz

 

Çınar olarak hayal ettiğim dans arkadaşım silme mopla bir sağa bir sola sallanıyorduk.

Hatırladın mı o geceyi?

Ay bize bakıp gülümsüyordu

Gökyüzü tüm yıldızlarını

Bize hediye gönderiyordu.

 

Şarkı devam ederken kapı zili çaldı. Elimde mop patnerimle çalan kapıya doğru ilerledik.

Kapıyı birden açınca karşımda gördüğüm zatı muhteremle yüzüm gülümseye bildiği kadar gülümsedi.

 

Elinde bir paketle duran Çınar beni baştan aşağı süzdü. Yüzündeki gülümseme benimkine eş değerdi.

"Okyanus gözlüm"

"Çınar hoşgeldin."

Elimdeki mopu hemen kenara bıraktım. Çünkü karşımda gerçek patnerim duruyordu. Tabi üstüm başım bir hayli dağılmış bir biçimde karşısında duruyordum.

Bir elini belime attı. Yanağıma sulu bir öpücük bıraktı. Kirli sakallarının yanağımdaki hissiyat içimi gıdıkladı.

"Hoşbuldum ruh-u revanım." Yüzümdeki gülümseme bir o kadar daha genişledi.

 

"Ömrüm. Gel geç içeri." Belimi bırakan elleri geriledi. Ve salona doğru geçti. Evi temizlediğim için ortalık dağınık duruyordu. Bunu ne ben nede Çınar sorun etmedik.

 

Çınar elindeki kutuyu orta sehpaya bıraktı. Peşinden bende içeri geçtim.

"Ev dağınık sorun olmaz umarım senin için!" Bana yönünü dönen Çınar "sorun değil hatta bu aktiviteyi birlikte bile yapabiliriz." Bir elini saçımdaki bandaja attı. "Çok güzelsin okyanus gözlüm." Dedi ve bandajı açtı. Saçımı düzeltip tekrar bağladı. Bu süreç boyunca gözlerimi ondan alamadım.

 

Saçıma her dokunduğunda yüzündeki mimikler oynuyordu. Bana olan bir bakışı vardı ki; kendimi dünya üzerindeki en güzel varlık olarak hissettiriyordu. "Nasıl bu kadar güzel hissettirebiliyorsun? Kendimi senin yanında eşsiz hissediyorum." Dedim.

 

Bir eli saçlarımda duruyordu. Sevip oksuyordu, gözlerimin içine baktı simsiyah gözleri beni kendine bir çekişi vardı, sanırsın hipnoz ediyordu.

 

"Ah yavrum kendini bir benim gözümde görebilsen o vakit bu cümleyi bile kurmazdın. Bir konuda haklısın öyle eşsiz ve değerlisin ki seni sarıp bir ömür sadece kendime saklamak istiyorum." Sağ elimi yüzüne kaldırdım. Bebeksi yüzüne dokundum. Parmak uçlarımla kendimi unun boyuna eş getirecek kadar yükseldim. Dudaklarımı onun etli ve dolgun dudaklarıyla birleştirdim.

 

Anında bu isteğime karşılık veren Çınar belimi sıkıca tuttu. Kendine doğru çekti. Öyle derin bir öpüşü vardı ki; içinde sevgi,aşk,tuttku, bağlılık doluydu. Alt dudağımı emiyor,çekiyor ve dişlerini geçiriyor buna birde dili eklenince kendimi ona bıraktım. Bütün benliğimle ona çekildim.

Bir birimizi nefessiz kalana kadar öptük. Soluklanmak için geri çekildim. Hızlı alıp verdiğimiz nefesler bir birimizin yüzünü yalıyordu. "Seninle bitiyorum. Okyanus gözlerine, altın sarısı saçlarına, pembesi dolgun dudaklarına, fındık burnuna, en çokta!" Elini sol göğsümün üzerine koydu. "Şu güzel kalbine hastayım. Bu çarpan kalbim, sensiz bir avareye dönüşür. Hiç gitme benden Okyanus gözlüm."Dedi.

 

"Sen başıma gelen en güzel şeysin. İlk bu kalp sende çarptı seninle orda varlığını belli etti. Gitme benden hep benimle ol. Adın gibi Çınar'ım ol. Sırtımı sana yaslayayım, sende soluklanayım." Dedim.

 

Dudaklarıma bir öpücük bıraktı. "Eee çatal getir de şu çikolatalı pastayı gömelim."

 

"Çikolatalı pasta mı aldın? En sevdiğim, nerden bildin?"

"Küçük bir bilgi yardımı almış olabilirim."

Gülümsedim. Aynı şekilde karşılık verdi. Hızlıca mutfağa geçtim iki çatal ve tabak aldım. Yanına iki kahvede yaptım. Tepsiye koydum. Salona yanına geçip oturdum.

 

"Buraya gelmek nerden aklına geldi?"

"Seni özlemiş olamazmıyım?" Bir kaşını kaldırarak bana baktı.

 

"Hımm! Bilmem sanki özlemiş gibi duruyorsunuz Çınar bey?" Dedim cilveli bir ses tonuyla; "Yaa öyle mi Sara hanım?" Aynı benim gibi tahrik edici ses tonuyla dibime kadar girdi. Ağzıma aldığım bir çatal çikolata pastadan ben çiğnemeden dudaklarıma yapıştı. Gözlerim far görmüş tavşan gibi açıldı. Beklemediğim bir hamleydi. Geri çekildi, yüzümdeki ifadeden hoşnut olmuş gibi gülümsedi.

"Çok lezzetliymiş." Dedi. Kendi bu defa bir parça attı ağzına, aynı şekilde dudaklarına yapıştım. Ama o benim gibi şaşırmayı bırak bundan keyif alırcasına gülüyordu. Geri çekildim, dudaklarımı yaladım.

"Kesinlikle böyle daha lezzetli." Dedim.

İkimizde gülüşümüz kahkaya dönüştü. Bir süre birlikte sohbet ettik. Sonra bana eşlik ederek evi temizleyip. Yemek yapmamı istememiş dışarıdan sipariş vermiştik. Yediğimiz yemekten sonra film açıp keyifle koynuna sokulup izlemiştik.

 

O benim Çınar'ım dı. İyikim, ömrüm, nefesimdi. Gözlerim onun kokusuyla mayışan bedenim. Uykunun derinliklerine bıraktı.

 

 

*******

 

Hastahaneden çıkalı iki haftayı geçmişti. Yaralarım kapanmıştı. Morluklar yerini sararmaya bırakmıştı. Tırnaklarımın eski halini alması biraz zaman alacaktı. Serçe parmağım kırıldığı için bir süre daha alçıda olması gerekiyordu.

Onun dışında daha iyiydim. İyi olmamı sağlayan kişi ise başımı göğsüne yasladığım adamdı.

 

Bir saniye bile yanı başımdan ayrılmayan bebek gibi bakması, yerimden bile kalkmama izin vermeyen bu adam benim mucizemdi. Bana hep o mucizesi olduğumu söylerdi.

Anlıyorum ki asıl o benim mucizem başımı kaldırdım. Yüzünü daha rahat görmek için!

Çatık kaşları ile uykunun esirindeydi.

 

Göğsündeki dövmeyi ilk kez beni evine getirdiği gece görmüştüm. Şimdi elim o dövmenin üzerinde geziyordu. Dudaklarımı her an uçacakmış gibi duran Anka kuşunun kalbine bastırdım.

 

Başımı yüzüne doğru kaldırdım. Önce sık ve kıvrımlı kirpiklerine tüy gibi bir öpücük bıraktım. Düzenli aldığı nefeslerle uyuduğunu anladım. Elmacık kemiklerine, ordan kemerli burnunun ucuna, yuvam dediğim çenesindeki çukura birer öpücük kondurdum. Yüz hatları o kadar kusursuz du ki bakmaya doyamıyordum. Bu şaheser adam benimdi dimi? Benim sevdam, sevdalımdı.

 

Ben ona bakmaya öyle dalmışım ki; kendimi bir anda onun dudaklarına yapışmış bir şekilde buldum.

Belimdeki eli hareket ediyordu.

Uyanmıştı dimi? Bunu hunharca dudaklarımı talan eden öpücüğüyle anladım. Kıkırdadım. Geri çekildim, "Günaydın bal gözlüm."

"Günaydın nefesim." Dudaklarıma bir öpücük daha kondurdu.

"Beni her sabah böyle uyandır. Bütün sabahlarım senin olsun." Dedi belimdeki eli aşağı kalçalarıma doğru indi. Gözlerindeki arzuyu görmek benim içimde de bir şeyler uyandırıyordu.

Bedenimin büyük bir bölümü onun üzerinde duruyordu.

 

"Seninle sabahları da geceleri de aynı şekilde uyuyup uyanırım. Yeterki senin kollarında olayım." Dedim.

 

"Bu saatten sonra kollarım dışında uyuyacağın bir yer yok güzelim." Kalçalarımdaki eliyle olduğu yeri sıktı. Dudaklarımdan istemeden bir inilti ses firar etti.

Bana neler yapıyordu bu adam. İçimdeki bütün duyguları uyandırıyordu. Ama şuan kendimi kaptıramam kızlarla akşam dışarı çıkmak için haberleşmiştik. Anka gittiğim her yerde dibimde bitiyordu. Son olanlardan sonra haklıydı fakat artık Cihad hayatımızda değildi.

 

Pozisyonumu bozmadan en cilveli halimle ona sırnaştım. "Ela gözlüm, can özüm." Dedim.

"Hıımm."

"Şimdi ben sana bir şey diyeceğim."

"Söyle dinliyorum, Zümrüt gözlüm."

"Asel, Sara ve ben akşam dışarı çıkmak istiyoruz." Tepkisini ölçmek için yüzünden hiç ayırmadım bakışlarımı.

"Çıkalım güzelim hatta Çınar ve Tura'yı da çağıralım hep birlikte bir şeyler yaparız."

Gel şimdi seninle değil kız kıza çıkıyoruz de.

"Bak biz şöyle yapalım. Biz kız kıza çıkalım sizde erkek erkeğe çıkın."

"Olmaz öyle şey bensiz hiç bir yere gidemezsin."

Üzerinden kalktım. Oturur pozisyonda yatağın ortasında durdum. Oda bir elini başının altına koydu diğer elini dizime koydu.

"Anka ben sadece biraz nefes almak istiyorum. Seninle vakit geçirmeyi her şeyden çok seviyorum. Ama banada biraz nefes alanı tanı. Her yere seninle gidiyor seninle yapıyoruz her işi. "

 

Bunu söylememle gözlerinde kırgınlığı fark ettim. Hafifçe geri çekildi.sırtını yatak başlığına yasladı.

 

"Ben seni boğuyormuyum? Benim yanımda nefes alamayacak bir boyutta mi?" Biliyordum yanlış anladı beni.

Elimi eline uzattım. Her hangi bir tepki vermedi. "Beni yanlış anlıyorsun. Öyle demek istemediğimi gayet biliyorsun. Ben sadece biraz kızlarla baş başa takılmak istedim." Derin bir nefes aldım.

 

"Seni yanlış anladığım falan yok. Açık bir şekilde benim seni sıktığımı nefes alamadığını söyledin." Dedi ona inanamayarak!

"Ciddi değilsin dimi? Konuyu başka tarafa çekme senden sıkıldığım falan yok." Sesimi biraz yükseltmiş olabilirim.

 

Yataktan doğrulup kalktı. Dolaba doğru ilerledi. Her hareketine dikkatle baktım. Kıyafetlerini hazırlayıp banyoya doğru ilerledi. Girmeden önce söylediği sözlerle dona kaldım.

"İstediğini yapabilirsin. Bundan sonra sıkmam seni kısıtladığım nefes alanını özgür bırakıyorum." Dedi ve banyo kapısını kapattı. Bir süre kapattığı kapıyla bakmıştım. Biz az önce ne yaşadık?

 

Yataktan çıktım. Dolaba ilerledim kendime siyah triko dizde biten kalın askılı bir elbise aldım. Siyah bir iç çamaşırı takımı da aldım. Koridordaki ana banyoya girdim. Az önce yaşadığımız tartışmanın etkisiyle kendimi ılık duşun altına bıraktım.

 

Bir güzelce duşumu aldım. Bornozu üzerime geçirdim. Saçlarımı kuruttum.

Vücut nemlendiricimi ve losyonu sürdüm.

Önce iç çamaşırımı giydim. Sonra elbisemi giyindim. Makyaj ve diğer ürünlerim Anka'nın odasında ve banyosunda oldukları için burdaki işleri halledip onun odasına girdim.

Aynanın karşısında hazırlanmış son kontrollerini yapıyordu.

Üzerine siyah bir kot bir pantolon ve siyah bir gömlek giyinmişti. Siyah spor ayakkabısını giyinmiş ve çelik siyah rengi olan ünlü bir markanın saatini takmıştı. Saçlarını da şekillendirip o sevdiğim deniz kokusunu sıktı. Kurşuni rengi spor ceketini üzerine geçirdi. Nefes kesici bir yakışıklılığı vardı.

 

Beni önce baştan aşağı süzdü. En son gözlerime baktı. 'Yapma' der gibi baktım.

Lakin o hiç tepki vermeden odadan çıkıp gitti.

 

İlk kez yüzüme bakmamıştı. Bu Beni incitmişti. Odası buram buram sıktığı deniz kokusu sarmıştı. Ben düşüncelerime dalarken telefonun müziğini duydum.

 

Komidindeki telefona doğru ierledim. Arayan Sara'ydı.

"Züm güzelim."

"Efendim sarışın."

"Nasılsın diyeceğim ama sesin pek iyi gelmiyor?"

"İyi değilim çünkü, Anka ile tartıştık. Akşam için! Her neyse akşam Asel ile beni de alın."

"Ne oldu niye tartışınız?"

"Sonra konuşuruz Sara hiç keyfim yok."

"Tamam tatlım akşam yedi de seni alırız."

"Akşam görüşürüz."

 

Dağılmış yatağı topladım. Etrafı düzenleyip aşağıya indim.

Elinde kahve kupasıyla mutfaktan çıkan Anka yüzüme bile bakmadan salona geçti.

Sinirden deliye dönmek üzereyim.

Mutfağa geçtim kendime sert bir kahve yaptım. Elime aldığım kupayla salona onun karşısındaki koltuğa oturdum. Konuşmuyor sessizce sadece bir birimize bakıyorduk.

 

Öfkelenmeme neden oluyordu. Sadece kızarla dışarı çıkmak istemiştim.

"Gerçekten böyle mi devam edeceksin. Surat asarak konuşmayarak."Dedim

"Ne yapmamı bekliyorsun? Veyahut ne dememi istersin."

"Anka konuyu çok başka tarafa çekiyorsun. Sana öyle demek istemediğimi gayet iyi biliyorsun."

"Ben hiç bir şey bilmiyorum."

"Öylemi?"

"Öyle!" Dedi ve kalktı. Dış kapıya doğru ilerledi.

"Akşam geç gelirim. Sende nefes almış olursun." Deyip konuşmama izin vermeden kapıyı kapatıp çekip gitti.

 

Bu hareketiyle bütün öfkemi harladı.

Bütün gün evde yalnız başıma takıldım.

Madem Anka öyle istiyordu. Karşılığını alacaktı. Üst kata yatak odasına geçtim.

Dolaptan transparan siyah gömleğimi ve kısa mini deri eteğimi aldım. İçinde dantelli göğüs bantları olan şık bir büstiyer giyindim.

Tabiki bunu birilerini kurdurtmak için yaptım.

 

Saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptım. Kıuafetime ve saçıma uygun bir makyaj yaptım. Kırmızı rujumu sürdüm. Siyah küçük gece çantamı ve siyah topuklu ayakkabımı aldım. Siyah trenc kotumu giyindim. Kızlar gelmiş kapıda beni bekliyordu. Asel şoför koltuğuna Sara yolcu koltuğunda oturuyordu.

Bende arka koltuğa geçtim.

 

"İyi akşamlar kızlar."

"İyi akşamlar Zümrüt."

"Nereye gidiyoruz?"

Asel o sıra arabayı çalıştırmış yola koyulmuştu.

"Her zamanki mekana liva ya gidelim dedik."

"İyi yapmışsınız. Bu arada ikinizde çok güzel görünüyorsunuz?"

"Bize diyene bak afet olmuşsun? Anka bu halini gördü mü?" Diyen Sara

"Hayır görmedi sabah tartıştık biraz akşam geç geleceğini söyledi."

 

Ona olan kızgınlığım yerli yerindeydi.

"Desene bu afeti devrandan mahrum kaldı." Diyen Asel'e gülümsedim.

 

"Keyfi bilir güzelim bu gece bizim dibine kadar eğlenelim."

"İşte benim kızım." Diyen Sara radyoyu son ses açtı. Demet Akalın/ Kulüp şarkısı eşliğinde eğlenerek gece mekanına gelmiştik.

 

Girdiğimiz mekanda hareketli müzik eşliğinde dans eden insanlarla doluydu. Biz yukarı sakın olan localara doğru ilerledik.

 

Kırmızı ve siyahın ağırlıklı olduğu koltuklara geçtik.

Gelen garsona kızlar kokteyl bende likör istedim. Bu gece içmeye kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Gecenin ilerleyen saatinde kendimi rahatlamış ve sarhoş olmuş bir vaziyetteydim.

"Bana ne dedi biliyormusunuz?" Cevabı merakla bekleyen arkadaşlarım. "Seni kısıtlamam nefes alanını özgür bırakıyorum dedi." Kelimeler ağzımda yuvarlaniyordu.

 

"Niye öyle dedi ki?" Diyen Asel az içmişti. Zaten tek içen bendim Sara ve Asel sadece bana eşlik ediyordu.

"Bu gece buraya gelmek istediğimi söyledim. Oda hep birlikte gidelim dedi. Olmaz sadece kızlarla takılacağız dedim. Biraz nefes almaya ihtiyacım var her yerde benimle birlikte." Dedim yanlış bir dememiştim ki ; ağzımdan bir hıçkırık koptu.

 

"Konuşunca düzelirsiniz zor şeyler yaşamadın Zümrüt onu da anla saçının teline zarar gelsin istemiyor." Dedi Sara.

 

"Ona hak veriyorum, artık Cihad yok rahat rahat gezip dolaşmak istiyorum." Dedim.

"Erkeklerin hepsi öyle biz kendimizi koruyamıyoruz sanıyorlar. Anlamadıkları şey şu biz onlar yüzünden kendimizi koruyamıyoruz. Onlar böyle davranınca kendimizi onların koruması altına alıyoruz." Dedi Asel.

 

"Haklı sebepleri var. Son yaşadınız kolay şeyler değildi. Seni gözünden uzak tutmak istemiyor." Dedi Sara

 

 

Birden bacaklarim örtülen ceketle irkildim. Hemen akabinde yanıma bir kişi oturdu. Kim diye bakınca ela gözlerine vurgun olduğum adamı gördüm. Yine çok yakışıklıydı. Tabi ona olan öfkem duruyordu. Bacaklarıma örttüğü ceketi alıp ona fırlattım.

 

Ağzında küfürler savruldu. "Senin ne işin var burda?" Dedim ters ters bakarak.

"Şunu ört o bacaklarına delirtme beni Zümrüt."

"Halallah delirsene."

Derin bir nefes aldı. Sinirli yüzünü bana yaklaştırdı.

"Zaten sinirliyim daha fazla sinirlendirme beni. Her an birilerine dalabilirim."

Ne demek istediğini anlamadım çünkü kafam biraz dumandı. Karşı masada oturan erkek grubu bizim masaya bakıp duruyordu.

Bakışımı Anka'ya çevirdim. Sinirli yüz hatlarıyla tam karşı masaya bakıyordu.

"Nereye bakıyorsun sen?"

Hemen yüzünü bana çevirdi. Gözlerindeki o delici bakışları beni ürkütmedi değil.

"Üzerine doğru düzgün bir şey giyemedin mi? Bütün şerefini siktigim piçlerin gözleri senin üzerinde ve ben her an birilerinin gözünü oyup götüne sokacağım." Dedi tıslayarak omuzumu silktim. "Bana ne benmi baksınlar diyorum. Ve kıyafetim gayet güzel."

"Çirkin demedim zaten şuan seni eve götürmemek için zor duruyorum."

Bu kıskanç halleri beni bitiriyordu. Sert ve hırçın bakışları başkasını korkutabilirdi. Benim hoşuma gidiyordu.

 

"Hem ben seninle konuşmuyorum. Çınarı da alıp gelmişsin biz kız kıza takılıyorduk." Dedim ama benim aşık arkadaşım Çınar'la cilveleşiyordu. Asel sadece etrafa bakınmakla yetiniyordu.

 

"Benimle konuşup konuşmaman önemli değil. Gözlerimi senin üzerinden bir an bile ayirmayacağımı bilmen gerekiyor. Ha bilmiyorsan da öğrenmiş oldun." Dedi.

Bir elini belime attı. Beni kendine doğru çekti. Sorusunu eş geçerek ona baktım.

 

Anka'yı çift görüyorum. Üç, dört oldu.

"Sen neden çoğaldın? Şimdi seni dört görüyorum." Kolumdan tutu yanına oturttu.

"Otur oturduğun yere." Sinirli bakışlarıyla bakıyor.

"Yaa bırak beni dans edeceğim." Kelimeler ağzımda yuvarlanıyor, kolumu ondan kurtarmaya çalışıyordum.

 

"Hay sikeyim ben şu beynimi seni buyara gönderdiğime." Kalkmaya çalıştım ama izin vermedi.

"Benimle dans et." Elimi yüzüne koydum.

Çok yakışıklı bir yüzü var.

Kafasını iki yana salladı.

 

"Kalk eve gidiyoruz başımın tatlı belası." Belimden tutup kaldırdı. Aniden yaptığı harekete çığlık atmama neden oldu.

 

"Bırak beni sapık herif." Diye cırladım.

"Yok sen bana sınavsın kızım. Birde sapık diyor." Çantamı ve ceketimi aldı. Belimden tutarak mekan dışına yürüttü. Yalpalaya yalpalaya yürüdüğüm koridorda, "Ben gitmek istemiyorum. Dans edeceğim." Dedim.

 

"Ben sana evde dans ettireceğim. Çıkalım şurdan bir." Mekandan çıkmıştık. Arabaya doğru yürümeme yardımcı oldu.

 

"Bir daha sana içmek falan yok." Dedi. Beni yolcu koltuğuna oturttu. Kemerimi taktı. Çantamı ve ceketimi kucağıma bıraktı. Kapıyı kapattı. Şoför koltuğuna geçti. Kendi kemerini de takıp arabayı çalıştırdı.

"Beni nereye götürüyorsun?" Ona döndüm. Bir bakış attı. Yola bakmaya devam etti.

"Eve gidiyoruz güzelim."

"Hiiii beni evine mi atacaksın?"Dedim. Gözlerimi fal taşı gibi açtım.

Söylediğim şeyle afallayan adam.

"Evet seni evime atacağım güzelim." Güldü.

"Ben bildiğin kızlardan değilim tamam mı? Beni öyle evine atamazsın." Dedim.

 

Bana bir baktı. "Yaaa benim bildiğim kızlar nasılmış? " yola çevirdi bakışlarını.

"Yakışıklıyım, karizmatiğim havaları atıp kızları peşinden koşturan ve ona hemen kanıp evlerine attığın kızlardan değilim."

 

"Yani beni yakışıklı görüyorsun? Sende peşime onlar gibi mi takıldın?" Bu halimle keyifleniyordu.

 

"Yakışıklı olabilirsin ama sen benim peşimden koştun." Dedim. Birden sıcak bastı. Camı açtım içeri soğuk hava doldurdu. Başımı camdan çıkardım. Soğuk havanın yüzüme çarpması iyi geldi.

"Napiyorsun güzelim kapat o camı üşüteceksin." Diyen Anka"ya döndüm.

 

"Üşütmem içeri sıcak oldu." Dedim.

Ama beni dinlemedi camı kapattı.

Yüzümü astım kollarımı bir birine bağladım. Bir süre konuşmadım. Oda konuşmadı.

 

İçimde yanan bir ateş vardı sanki gittikçe daha sıcak oluyordu. Kemerimi açtım.

 

"Niye açtın kemerini?"

"Sıcak bastı." Dedim

Üzerimdeki gömleğin düğmelerini açtım. Tek seferde üzerimden çıkardım. Anka'nın yutkunuşunu duydum. Ona döndüm. Kendine gelmek için başını hızlı bir şekilde sağa sola salladı. "Napıyorsun kızım canıma kastın mı var?"

"Ne yaptım ki?" Gözlerimi bir kaç kez kırptım.

"Birde ne yaptım diyor. Kızım niye soyunuyorsun? Bana garezin mi var?"

 

"Sıcak oldu. Pantolonumu da çıkaracağım." Karşısında dantelli siyah büstiyerimle duruyordum.

"Sakın çıkarayım deme! Kaza yapmama neden olursun. Eve kadar idare et."

Gaza biraz daha yüklendi.

 

"Ama çok sıcak. İçim yanıyor."

"Ben evde ateşini söndürürüm."

"Bana ne ben şimdi istiyorum." Elimi eteğimin düğmesine attım. Araba ani bir frenle kenarda durdu. Öne savrulmamı engelleyen Anka'nın kolları oldu.

"Napıyorsun Sen be cama tosluyordum?" Diye bağırdım.

"Asıl sen napıyorsun kızım. Sınama beni eve kadar rahat dur. Kafayı yedirteceksin bana." Çıkardığım gömleği tekrar giydirdi.

 

"Bırak giymek istemiyorum." Elini itekledim.

"Kızım zaten kendimi zor tutuyorum. Ölüm sebebim olacaksın. Şimdi şunu giy." Dedi. Kemerimi taktı. Son sürat gaza bastı.

 

Bu gece onu çok zorlayacaktım.

 

Bir süre sonra evin bahçesinde durdu araba. Sarhoşluğun verdiği uyku sersemliğiyle uyumuştum. Yarı uyanık yarı uykulu gördüğüm,Anka arabadan indi.

Benim tarafa geçti. Kapımı açtı, kemerimi de açtı.

"Gel bakalım benim ayyaş sevgilim." Dedi bir elini belime diğerini de bacaklarımın altından geçirdi. Dikkatli bir şekilde arabadan çıkardı. Başımı boyun girintisine yasladım.

İçime çektiğim kokusu beni daha çok mayıştırdı.

 

"Ben senin sevgilin değilim." Dedim kelimeler boğuk çıkıyordu dudaklarımdan.

Başını yüzüme doğru indirdi.

"Kimin sevgilisi oluyorsun o vakit?"

Evin içine girmiş yukarı yatak odasına doğru çıktı.

"Her kesin ama senin değil!" Kapıyı açan kolu durdu. Yüzüme bir bakışı vardı. Nefesimi kesebilirdi.

 

"Sikerim lan herkesi sen benimsin. Benden başkasına da vermem seni."

İçeri geçip beni yatağa bıraktı.

Geri çekildi. Ayakkabılarımı çıkardı,kenara bıraktı. Dirseklerimin üzerine doğruldum.

 

"Sen beni bugün çok üzdün." Dudaklarımdan bir hıçkırık firar etti.

Bakışlarını hemen bana çevirdi. Yanı başıma oturdu. Bir elini yüzüme gelen saçlarımı kulak arkama sıkıştırdı.

"Özür dilerim. Niyetim seni üzmek değildi."

Yüzüne çöken hüznü gördüm.

"Ama yinede üzdün." Dudaklarımdan bir hıçkırık daha kaçtı.

 

"Ah benim nazlı sevgilim. Seni üzdüğüm her an için özür dilerim. Şuan kafamı kırsan gıkım çıkmaz." Dedi ve ben eğilip kenara bıraktığı ayakkabımı kafasına vurdum.

 

"Ahhhh! Napıyorsun kızım kafamı kırdın?"

Dehşet içinde bana bakıyordu. Elini vurduğum kafasına koydu. Ters ters bana baktı.

Ben ne mi yapıyorum. Tabi ki yatağın üzerine çıkıp zıplayarak ona gülüyordum.

 

"Kır demedin mi? bende kırdım." Bir yandan gülüyor bir yandan dengemi koruyordum.

 

"Ciddiye alacağını düşünmemiştim."Dedi ve hızla bana doğru geldi. Yatağın kenarına hızlıca geçtim ve ordan atladım.

"Düşünmeliydin." Dedim kelimenin çoğunu yutuyordum. Çünkü peşimden koşuyordu.

"Gel buraya seni bir yakalarsam çok fena yapacağım." Dedi yatağın kenarında üzerinde koşmaya devam ediyordum ki! Belime sarılan kollarla durmak zorunda kalmıştım.

 

"Seni elimden kim kurtaracak bakalım küçük hanım." Dedi

"Bırak beni öküz!"

"Öküz mü? Ne öküzlüğü mü gördün?"

Omuz sikltim. Sırtım göğüs kafesine yaslı kolları belimi bir pençe gibi kavramış durumdaydı.

 

"Bilmem arada tutuyor deli damarın."

"Vayyy güzelim, öküz, deli, köpek sıradaki ne?" Eğleniyordu benimle çok içmenin yan etkisiyle midem bulanmaya başlamıştı.

Lakin birden kendimi Anka'nın omuzunda ters aşağı buldum. Odada çığlığım yankı yaptı.

 

"Anka Napıyorsun? İndir beni midem bulanıyor." Gel görki onun hiç umurunda değildi. Öyle gür bir kahkaha attı ki omuzlarının hareketliliği benim bedenimi de dans ettiriyordu.

"Senin kendine gelmen gerekiyor güzelim. Gecenin sağ selamet ilerlemesi için." Dedi kalçası ile yüzüm kesişirken aklıma gelenle kalçalarına birer çimdik attım.

Hareketi durdu. Ben ne olduğunu anlamadan kalçama sert bir şaplak patlattı.

"Uslu dur. Yoksa bir tane daha yersin."

Bağrışım arasında "acıttı ama!" Dedim.

Güldü ve banyoya doğru ilerledi. "Öperim geçer güzelim." Ne diyordu yahu bu?

"Sen iyice arsız oldun. İndir beni."

"Arsız sam sana arsızım be Zümrüt."

Banyoya girmiş duşa kabının kapısını açmış, ve beni soğuk suyun altına sokmuştu. Çığlıklarım ve onu iteklemem hiç bir işe yaramıyor, fıskiyeyi üzerime tutuyordu.

"Üşüyorum bırak yeter bu kadar."

"Yok sen iyice kendine gelene kadar çıkmayacaksın. Sarhoş kafayla seni o uçağa bindirmeyeceğim." Dedi ne uçağın dan bahsediyordu?

"Ben uçmak istemiyorum ki!" Dedim. Dişlerim bir birine çarpana kadar soğuk suyun altında tuttu.

Bornozu alıp üzerimdeki kıyafetleri hızlı bir şekilde çıkardı. Bornozu giydirdi. Saçlarıma havluyu sardı. Kucağına aldığı gibi yatağa yatırdı. "Şöyle güzelim sabah beşte Finlandiya uçuşumuz var. Seninle bir kaç gün baş başa kuzey ışıklarını izlemeye gideceğiz."Dedi.

 

Benim ağzım beş karış açılmış şekilde ona bakıyordum.

Ne demişti o Finlandiya ve kuzey ışıkları mı?

 

 

 

Ve bir bölümün daha sonuna geldik.

Evet haftaya beklediğimiz bölüm geliyor.

 

Anka ve Zümrüt hakkında ne düşünüyorsunuz?

Çınar ve Sara hakkında ne düşünüyorsunuz?

Size bir kaç soru?

Tura ya yeni bir aday gelmeli mi?

Kara Aslan ve Asel'i bu kitapta mı okuyalım, yeni bir kitapta mı?

 

Haftaya pazartesi 21.00'de yeni bölümde görüşmek dileğiyle.

 

Loading...
0%