Yeni Üyelik
26.
Bölüm

16. Bölüm

@bitterimrjn

merhabalar canlarım.

Nasılsınız? Beklediginiz bölümle geldim.

yıldız bırakmayı unutmuyoruz. Bölüm hakkında yorumlarınızı bekliyorum.

Keyifli okumalar.

 

Şarkılar. CEM ADRİAN/ GÖNÜL

BEYONCE/HALO

HARUN KOLÇAK / BANA ELLERİNİ VER

 

EVLEN BENİMLE

 

 

 

Bazen aşk tohum olur, kendini göstermek maksadıyla ve ruh toprak. Bazen aşk maden ocağında cevher, ruh maden ocağı olur, nasıl bir cevher ve nasıl bir ocak olduğunu görmek için.

 

Aşk, bazen ruhun semâsında nasıl parlayacağını görmek için güneş olur, bazen ruhun semasında nasıl yandığını görmek için şimşek. Bazen ruh biniti üzerinde eğer kesilir; kim binecek diye. Bazen âsi ruhun başında bir gem olur, onu çekip çevirmek için. Bazen ruhu zaptetmek için sevgilinin cilvesinin kahredici zinciri olur. Bazen de "vakt"in kahredici ağzında istediğini zehirleyen, istediğini öldüren safi zehir.

 

 

Aşk insanı öyle bir hale getirir ki; kimisi avare olur. Kimisi mecnun olur. Aşkı tadan gönül sarhoş olur. Bütün benliğiyle içine sızar. Varlığı seni dünyanın en mutlu insanı yapar. Yokluğu seni mecnuna çevirir gölgesi bile seni delirtmeye yeter.

 

Benim bu göğüs kafesimdeki hızını gün geçtikçe arttıran bütün benliğimle ona teslim olmuş. Aşkı virane kalbim.

Kokusunda nefeslendiğim,

Sinesinde soluklandığım

Canımın bir diğer yarısı

Yaşama sebebim, olan adam.

 

Ela gözlerini benim Zümrüt yeşili gözlerimle buluşturdu. Yüzündeki gülümseme içimi sıcacık etti. O hep gülsün çenesindeki çukur ortaya çıksın. Benim yuvam demir attığım limanım.

 

O bana eşim benzerim yokmuş gibi aşkla bakan adama içim gidiyordu. Ben ona aşığım.

"Karanlığıma ışık saçan eşsiz parçam, Niye bakıyorsun öyle yüzüme?" Gülümsedim. O bana sevgi sözcükleri söylerken kendimi ona biraz daha kaptırıyorum.

"Sana olan aşkımı nasıl dile getiririm diye bakıyorum."

Kolunu omzuma attı. Kemerin izin verdiği kadar kendine çekti. Şakağıma derin bir öpücük bıraktı.

 

"Sana aşığım öyle böyle değil her haline aşığım. Ama sana bir daha içmek yasak."Dedi gözlerimi kaçırdım. Camdan gökyüzünü izledim. Evet ucaktayız. Sabahın beşinde hava alanına gelmiş ve yaklaşık 4 saat sürecek olan yolculuğumuz için uçakta oturuyorduk. Geceden kalma olğum için iki saati uykuyla geçirmiştim. Dün gece yaşadıklarımızı hatırlayınca utancımdan yerin dibine girmek istiyordum.

 

Mekanda, arabada ve evde çıkardığım olaylar an be an gözümün önüne geliyor. Anka'da utancıma hiç yardımcı olmuyordu. Uçak yolculuğu boyunca bunu bana hatırlatmış benimle uğraşıyordu.

 

"Hele birde soyunmaya başladın ya işte o an bende bütün devreler yandı." Mınzır bir şekilde baktı. Offf çok utanıyorum.

"Tamam sus lütfen zaten çok utanıyorum."

Dedim başımı önüme eğdim. O ise kıkır kıkır gülüyordu. Başını bana doğru eğdi. Nefesi boynuma çarptı, kulağıma doğru fısıldadığı cümleyle kala kaldım. "Az daha çabalasaydın namusum elden gidiyordu." Deyip geri çekildi.

 

"Bu kadarını yapmış olamam?" Dedim hizla ona döndüm..Eğer şuan uçakta olmasaydık katıla katıla gülecekti bu halime eğlencesi olduk,çıktık iyi mi?

 

"Keşke izin verseydim de o anın tadına varsaydım güzelim." Diyen adama fal taşı açılmış gözlerle bakıyorum. Keyfi yerindeydi. Bütün arsızlıkları yapan bendim nede olsa, eline verdik bir kere koz pişirir önüme koyar.

 

"Ben dünden razıyım demiyorsunda!"

"Yalan yok dediğin gibi razıyım her zerreni tatmaya ama bunu ayık bir kafayla yapmayı tercih ederim."

"Yavaş gel aslanım."

Yüzünü öyle bir ifade aldı ki! Beni parçalara ayıracak gibi süzdü baktı.

"Sana o vakit yavaş olmayacağımın garantisini verebilirim yavrum." Neyi kastettiğini anlamamak ne mümkün.

"Bundan zevk duyarım." Dedim Bir gözümü kırptım.

"Şuan bir uçağımın olmaması ne kadar kötü. İlk fırsatta uçak almam lazım." Diyen adama bir kaç kez üst üste göz kırptım.

 

"Bize uçak mı alacaksın?" Bunu yapacağına inanamıyorum.

"Sadece seninle yalnız bir yolculuk olacaksa neden olmasın." Dedi başıma bir öpücük kondurdu. "Sınıyorsun beni kızılım. Alev saçların gibi her yeri aleve veriyorsun."

 

"Ben alevsem o aleve kıvılcımı yakan da sensin." Sol yanağıma tüy gibi bir buse bıraktı. Geri çekildi. Başımı onun omuzuna koydum. Gözlerimi onun huzur kokan bedeniyle kapattım.

 

****

 

Şuan Finlandiya- Saariselka/Kakslauttanen

Bölgesinin iglo evlerine doğru ilerliyorduk.

 

Hava o kadar soğuk ki tüm vücudum titriyordu. Anka bizim için hazırladığı kalın kıyafetler bile üşümemi engelleyemiyordu.

"Burası çok soğuk her yerim soğuktan titriyor." Dedim daha ne kadar gideceğimizden bir fikrim yoktu. Bir kolunu omuzuma attı. Beni kendine çekti kendi montunun fermuarını açıp benide kendiyle birlikte montun içine soktu.

 

"Ben seni ısıtırım güzelim. Şöyle kollarıma da sarayım." Sıkıca sarıp sarmaladı.

"Hiç hayır diyemeyeceğim bir durumdayım." Dedim titreyen sesimle.

Bir süre bir birimize sarılı şekilde yolculuk ettik. Nihayetinde kalacağımız konaklama merkezine gelmiştik.

 

Bize yardımcı olan çalışan arkadaş kalacağımız iglo evlerinden birinin önünde durdu. 808 numaralı süit oda dedikleri camdan oluşan odaya hayran kaldım.

Girdiğim iglo süit odanın içi sıcacıktı. İçerideki ısı vücuduma iyi geldi.

 

İçerde koca bir çift kişilik yatak vardı. Odanın her tarafı camlarla kaplı gökyüzünü ve dışarıyı net bir şekilde görmemizi sağlıyordu. Odanın sağ köşesinde bir şömine vardı. Hemen karşısında karşılıklı iki berjer ve ortasında bir masa vardı. İçi o kadar güzel ve sıcaktı ki bayıldım. Solda küçük bir banyo vardı.

 

Sarı loş ışıklarla aydınlatılmıştı. Yerde bir post kahve rengi hali vardı. Ben hayran hayran odayı incelerken belime dolanan kollarla önce irkildim. Boynumda hissettiğim nefesle kendimi onun kollarına bıraktım.

 

"Anka burası çok güzel."

"Hiç bir şey senden güzel değil." Damarlarımdaki kan hızlıca kalbim akıp sıcacık oldu.

"Nerden aklına geldi buraya gelmek? Benim asla aklıma gelmezdi." Ellerimi beni saran ellerinin üzerine koydum. Saçlarımı bir omuzuma toplayıp açıkta kalan boynuma dudaklarını bastırdı. Kokumu içine çekti. Olduğu yeri sevmiş gibi boğuk bir sesle konuştu.

 

"Senin gözlerine eş değer bir ışığın altında olmak istedim. Senin gözlerin gibi gerçek ışığı saçan yerde seninle kollarımın arasında eşsiz manzaramla bütünleştirmek istedim." Ah bu konuşmaları bir gün ruhumu teslim etmeme neden olacak. İnsan sevgiye doyumsuz olunca buldugunda,doyuncaya kadar tatmak istiyor. Doyarmıyım onu sevmeye hiç bilmiyorum.

 

Kollarından ayrılmadan yönümü ona çevirdim. Ela gözleri ışıl ışıl parlıyor bana görsel şölen seyri veriyordu. Önce yuvam olan çukuru öptüm.

 

"Senin bana varlığın, benim ışığımı aydınlatıyor. Yoksa cılız sönük kalır. Seninle aydınlanır seninle parlar." Dedim dudaklarımızı birleştirdim. İki eli belimi tutuyordu.

 

Ellerimi boynuna ve saçlarının arasına daldırdım. Onunda bir eli benim saç köklerimin içine yol buldu. Bir birimize susuz kalmış gibi kana kana öptük. Alt dudağımı kendi dudaklarının arasına alıp çekiştirdi. Dillerimiz bir yılan misali kıvrılıp bir birine dolandı. Raks etti. Soluklanmak için geri çekildim. Alnını benimde alnıma koydu. Bir birimizin nefesleri bir birine çarpıyor yüzlerimizi yalıyordu.

 

"Çok güzelsin. Her defasında sende kaybolmamı nasıl beceriyorsun? efsunlu gibisin." Dudağımın kenarı kıvrıldı.

 

"Senin gibi mi? Seninle aynı şeyleri paylaştığım gibi?" Gülümsemesi büyüdü. O hep gülsün çok yakışıyor zalımın oğluna.

 

"Gel odayı gezelim eşyalarımızı yerleştirip duş alalım. Sonrada yemek için restoranda geçeriz."Başımı sallayıp onunla ilerledim. Soldaki kapıyı açtı. İçinde bir sauna vardı..

"Burası iyiymiş güzel terletir." Dedim. Kıkırtısını duyduğum adama döndüm.

 

"Terlemenin başka yollarıda var güzelim." Yaptığı bel altı iması yanaklarımın ısınmasına neden oldu. Yanından süzülüp diğer kapıyı açtım. Burda bir duş kabini, bir klozet ve lavabo dışında bir şey yoktu.

 

O dışarı arka tarafa açılan kapıya ilerledi peşinden bende çıktım. Gördüğüm manzarayla küçük dilimi yuttum. Ormanın içinde mahremiyetini koruyan çok güzel bir manzara vardı. Ve terasta bir jakuzi vardı. Kuzey ışıkları altında kesinlikle o jakuziye gireceğim.

 

Aklımı okumuş olan Anka "ilk fırsatta kar'ın içinde bu jakuziyi deneyimleyeceğiz. "

 

"Kesinlikle katılıyorum. Ama şimdi içeri girip sıcak bir duşa ihtiyacım var." Dedim içeri geçtim. Valizlerimizi odada bulunan küçük gardırop'a yerleştirdik. Önce ben duşa girdim. Sıcak su iyi gelmişti.

 

Yarım saat sonra çıktığım banyoya Anka girmişti.

Çok soğuk olduğu için üzerime kalın krem renkli triko bir elbise geçirdim. Saçlarımı kurutup açık bıraktım. Kırmızı olan beremi siyah çizmelerimi giyindim. Anka duştan çıkmış. Üzerine siyah kot pantolon ve balıkçı yaka benim elbisemin renginde bir kazak giyinmişti.

 

Paltolarımızı giyinip atkıları takip otelin restorant bölümüne geçtik. Kollarımı sıkıca Anka'nın koluna sardım. Bastığımız her adımda ayaklarımızın altında ezilen kar sesleri çıkarıyordu.

Yolumuzu aydınlatan kuzey ışıkları büyüleyici bir atmosfer yaratıyordu. Yeşil,mavi,sarı karışımı veren gökyüzü nefes kesiciydi. Tek sıkıntı hava çok soğuktu. Şubat soğunu iliklerime kadar hissediyordum.

 

Vardığımız restorantla kendimizi sıcak ortama atmıştık. Restoranın dizaynı da iglo odaları gibi her yeri camlarla kaplı, zemini ve avizeler, sandalye masaları hepsi ahşaptan. Tam ortada kocaman bir odun şöminesi çıkardığı kıvılcım sesleri ile ortamı ısıtıyordu.

 

Anka elimi tutup bize gösterilen masaya geçmemizi sağlamış, sandalyemi çekip oturmama yardımcı oldu. "Teşekkür ederim." Başımın üstüne bir öpücük bıraktı. Karşıma geçip oturdu. Siparişlerimizi alan garson bizden uzaklaştı.

 

"Anka burası büyüleyici çok güzel." Dedim gözlerinin içine baktım. Gözleri ortama uyum sağlıyor ışıl ışıl parlıyordu. Sağ elimi kendine çekti. Başını eyip küçük bir buse bıraktı. Dudaklarının sıcaklığı tüm bedenime tesir etti.

 

"Asıl büyüleyici sensin. Nefesimi kesiyorsun,gözlerimi senin ışıltından alamıyorum. Bana neler yaptığının hakkında hiç bir fikrin yok." Diyen adama aşkla bakıyorum.

 

"Hayatıma anlam katan adam iyiki sen." Dedim yüzüne öyle bir gülümseme kondurdu ki; bütün dünyamı alt üst etti. Bir süre sonra,siparişlerimiz gelmişti.

Kırmızı bir şarap ve bol soslu biftek yanında salata eşlik ediyordu.

Manzara eşliğinde yemeğimizi yiyor sohbet ediyorduk.

Ortamın sıcaklığı ile iyice mayışmış bir durumdaydım.

 

"Kalkalım mı güzelim?"

"Olur yoruldum gidip dinlenmek istiyorum."

Birlikte kalkıp odamıza doğru karları eze eze yürüdük.

Odaya girer girmez üstümü değiştirmiş dişimi fırçalayıp nemlemdiricimi sürmüştüm. Yatağa geçmeden beni pür dikkat izleyen Anka'yı gördüm. Yatakta eşofmanın giyinmiş uzanıyordu.

 

Cilveli halimle "bakıyorum da izlemeye pek doyamıyorsun bayım?" Dedim yatağın sol tarafına geçtim.

 

"Sana bakmaya asla doymayacağım güzelim bu mümkün değil." Kollarını açtı. Hiç vakit kaybetmeden kendimi sıcak kollarının arasına attım. Yuvam, evim, sığınağım olan adam.

 

"Senin kadar süslü kelimeler kuramıyorum." Dedim başımı göğsüne yasladım. Saçlarımın içine nefesini verdi sıcak dudaklarını bastırdı. Öptü kokladı, "süslü cümleler kurmaya gerek yok bakışın, kokun, varlığın yetiyor canımın içi." Kendimi daha çok ona sardım. "Uyuyalım, yarın önce kahvaltı yapar, sonra kaymaya gideriz." Dedi konuştuğu her kelime ninni gibi geliyordu. Kokusu ve sıcak gövdesi beni uykuya çekiyordu.

"Uyuyalım.iyi geceler hayatımın anlamı."

"İyi geceler nefesim."

 

 

*****

Dün gece konuştuğumuz gibi önce kahvaltı yapmış, sonra kaymaya gitmiştik. Şimdi de jakuzi keyfini çıkarmak için hazırlanıyordum.

 

Anka tatil için hazırladığı valizle en küçük ayrıntısına kadar düşünmüştü. Üzerime giyindiğim kan kırmızısı mayoyla terasta etrafı karlarla örtülü olan ormanın içindeki iglo süit odanın jakuzisine ilerledim. Anka benden önce hazırlanıp girmişti.

 

İki kadeh ve beyaz şarapla yanında bir meyve dolusu tabakla beni bekliyordu. Üzerime bornozu geçirdim dışarı onun yanına vardım. Çok soğuk olduğu için bornozu kenara koyup kendimi sıcak suyun içine bıraktım.

Anka kolumu çekip beni kendine çekti."dışarıda dondurucu bir soğuk varken içinde olduğumuz jakuzi sıcacık." Dedim.

 

"Şuan bu giydiğin mayoyla beni korlar içine attığının farkında mısın?" Deyip dudaklarıma hiçte yumuşak olmayan bir sertlikle yapıştı. Dudaklarımda hissettiğim sıcaklıkla ona karşılık verdim.

 

Bir elini belime koydu beni kendine çekip kucağına oturmamı sağlamıştı. Bir elimi omuzuna bir elimi saçlarına koydum. Anka bir elini enseme koydu,beni daha çok kendine çekti.

 

Öpüşmemiz şehvet ve arzu doluydu. Ağzımı araladığım gibi dili bir yılan gibi içeri sızdı. Belimdeki eli kalçalarıma doğru indi,sıktı. Dudaklarımdan bir inleme kaçtı. Eli kalçamdan kayıp en mahrem yerime ulaştı. Bikinimin üzerinde elini gezdirip dolaştı. Bacak aramdaki sızı onun altımda sertleşen oranıyla daha da arttı.

Soluklanmak için geri çekildi. Gözlerindeki koyuluk ver arzu doruklardaydı.

 

"Kendimi zor tutuyorum Zümrüt altımda kıvranmanı şehvet ve arzu dolu yüzünün her santimini izlemek ve sana bunu yaptıranın ben olduğumu bilmek istiyorum." Dedi tek nefeste eli aynı yerini koruyor okşuyor ve bastırıyordu. İçimde gün yüzüne çıkmak isteyen arzuyu harlıyor. Bana neler yaptığını görmüyor muydu?

 

"Bana bu duyguyu hazzı tattıran bir tek sensin. Ne öncesi, ne sonrası bir tek sensin." Dedim onu bütünümle istiyordum.

Ama o elini bacak aramdan çekti. Dudaklarıma tutku dolu bir öpücük bıraktı. "Çıkalım şuan burda olmasını istemediğim şeyler olabilir. Akşam yemeğini odamızda yiyelim. Sıcak bir duş alıp üzerine yatağın üstüne koyduğum elbiseyi giyin güzelim. Seni bekliyor olacağım." Dedi benimle birlikte jakuziden çıktı. "Neden yatağın üstündeki elbiseyi giyiyorum. Bir şey mi kutluyoruz?" Dedim içimdeki merak duygusu uyanmıştı.

"Sen dediğimi yap, sonrasını kendi gözünle görürsün." Dedi sauna odasına girdi. On dakika kadar orda durup terlemiş, uslu durmamıştık.

Anka önce duş alıp beni beklediğini söylemişti

Bir şeyler karıştırıyordu ya çıkar kokusu.

 

Duşumu alıp bornozu üzerime geçirdim. İçeri girdiğimde Anka yoktu. Dışarı çıkmış olmalıydı. Yatağın üzerinde siyah kısa bir elbise vardı. Göğüs ve sırt dokoltesi olan elbiseye baka kaldım. Ne zaman almıştı bunu benim valizimde bu elbise yoktu. Bornozu çıkardım. Elbiseyi üzerime geçirdim. Bütün kıvrımlarımı ortay çıkarmıştı elbise.

 

Saçlarımı kurutup dalgalı bir şekil verdim. Yüzüme elbiseye ve geceye uygun bir makyaj yaptım kırmızı rujumu da sürdüm. Tek bantlı yüksek topuklu ayakkabıyı giyindim ayna karşına geçip parfümü de sıktım. Kendime bakarken beğenmiştim.

 

Özel bir gece olacağı kesindi.

Ben kendime öyle odaklanmıştım ki kurulan masayı yeni gördüm. Masa en özenli şekilde hazırlanmış yemekler salatalar ve kırmızı şarapla çok güzel görünüyordu. Ben masaya dalmış hayranlıkla bakışırken belime dolanan kollar kendime gelmemi sağladı. Burnuma dolan kokusuyla midemde kelebekler uçuştu.

"Çok güzel görünüyorsun. Her defasında kendini nasıl bu kadar hayran bıraktırıyorsun. Başımı döndürüyor güzelliğin karşısında." Dedi boynumu öptü.

 

Kollarını serbest bıraktı önümde durdu.

Üzerine siyah özel bir markanın takımını giymiş siyah ayakkabı ve yapılı saçları ile çok yakışıklı duruyordu.

"Sende çok yakışıklı görünüyorsun. Nefesimi kesiyorsun be adam. Yüreğime kastın mı var?" Dedim.

Güldü. Güldüm.

 

Elimi tutup masaya doğru götürdü. Sandalyemi çekti oturmam için bekledi. Oturduğumda ona baktım. "Teşekkür ederim."

oda karşıma geçip oturdu. Sadece başını salladı.

 

Karşılıklı bir birimize büyülenmiş şekilde bakıyorduk. Anka şarabı önce benim sonra kendi kadehine doldur. Eline aldı."Bu gece bizim için içelim sen ve ben." Dedi

 

"Sen ve ben." Dedim yemeğimizi yemeye başladık.

"Beni şaşırtıyorsun?"

"Seni şaşırtmak bu saatten sonra tek gayem?"

"Senden daha ne gelebilir diyorum. Her defasında yaptığın bir öncekinin üstüne çıkıyor."

"İltifatın için teşekkür ederim Güzelim. Bu ne ilk ne son sen yanımda olduğün sürece seni sevmeye şımartmaya ömrüm yettiği yere kadar devam edecek." Her sözcü Her kelimesi içime işliyor kendine koca bir dünya yaratıyordu.

 

"Sen bana mucize oldun. Nefes oldun. Tatmadığım en güzel duygu oldun." Dedim yemeğimizi sohbet eşliğinde yemiş şömine tarafına geçmiştim.Elime kadehimi aldım. Şömine ve camla kaplı duvarın karşısında kuzey yıldızlarını izledim. Arkamdan gelen ayak seslerini duyuyor camdan yansımasını görebiliyordum.

 

Arkadan sıkıca sarıldı sırtımı onun göğsüne yasladım. Başını omzuma koydu. Sağ elimdeki kadehi aldı kenerdaki masaya bıraktı. Beni bırakmadan aynı pozisyonda duruyorduk. Sağ elimi iki elinin arasına aldı. Yüzük parmağıma soğuk metali yerleştirdi. Ne olduğuna bakmak için elimi yüz hizama getirdim.

Parmağımda Zümrüt yeşili bir yüzük vardı. Tam sormak istedim "Seni ben o yetimhanede gördüğüm an bu kalbimi esir aldın. Zümrüt gözlerin, her anım senin arar oldu. Bulamadıkça nefesim kesiliyor sanıyordum. Seni içimde gün gün büyüttüm. Kalbimin en güzel köşesine koydum."Derin bir nefes aldı.

 

Kolları bedenimi sarmış camdaki;yansımamıza bakıyorduk ikimizde.

"O gün seni gördüm. İşte o vakit anladım, senden önce ben nefes almıyor sadece yaşıyormuşum. Seni o gece görünce kalbim atmaya başladığını hissettim. Sen bana geldin tüm varlığınla benliğinle geldin." Beni kendine çevirdi.

 

Yüzüğü taktığı elimi kalbinin üstüne koydu.

Gözlerimin içine baktı. "Elinin altında çalan her ritim sen diye çarpıyor. Sen varsın diye atıyor. Seninle atar seninle durur bu saatten sonra." Gözümden bir damla yaş aktı. Nefes almayı unutmuş bir şekilde sadece onu dinliyordum. Bir elini gözümden süzülen yaşı tuttu. Oraya tüy gibi bir öpücük bıraktı. Gözlerimin içine baktı. Ahmed Gazali den olğunu anladığım dizeyi dile döktü.

 

"Bülbülüz coşkunun dalında şakırız seni Kaptırmışız o nâmeye, seni şakırız seni Bırakma zinhar şu tuttuğun elimizi Geç günahımızı, mestiniz, seni şakırız seni"

Her kelimesi öyle anlamlıydı. Elini elimin üstüne koydu.

 

"Sen kabul et. Kölen olsun bu kalp sende varsın yaşasın. Her anı sen sen diye bülbül gibi şakısın." Dedi, benim bütün duygularım sevgi şelalesi olup her kelimesi kalbime aktı.

 

"İstiyorum ki; her daim benimle ol. Gördüğüm her yerde sen ol. Evimde sen ol. Yatağımda sen ol. Her zerremde sen ol. Seninle uyuyayım. Seninle uyanayım. Zümrütlerin her daim bende olsun.

Baktığım her yerde onları göreyim. Seninle nefesleneyim,seninle soluklanayım. Yuvam dediğim boynunda uyanayım."

 

Gözlerimdeki yaşlar yol buldu,Göle döndü.

"İstiyorum ki eşim ol." Yanağını yanağıma sürttü. "Yoldaşım ol.Hayat arkadaşım ol." Şakağıma bir öpücük kondurdu. "Kadınım ol." Anlıma bir öpücük bıraktı . "Çocuklarımın annesi ol." Dudaklarımı öptü. " Ol istiyorum her şeyim ol." Boynumu öptü. Geri çekildi.öptüğü her yeri ateşe çevirmişti.

 

Gözlerime baktı. "Benimle evlen diyorum." Dedi yüzüme baktı kalbi elimin altında maratona çıkmış, gibi hızlı hızlı atıyordu. Tabi benimde ondan aşağı kalır yanım yoktu.

 

Kollarımı boynuna doladım hıçkırarak ağladım. Boğuk çıkan sesimle "Senin eşin olmaktan! Hayat arkadaşın olmaktan! Kadının olmaktan,en çokta çocuklarının annesi olmaktan gurur duyarım. Evet seninle evlenir,bütün hayatımı sana emanet edebilirim." Dedim belimi sıkıca sardı boynumu öptü, bütün kokumu içine çekti. "Seni çok seviyorum. Ay, yıldızlar, yer gök şahidim olsun. Seni çok seviyorum." Dedi.

 

"Seni çok seviyorum. Ömrüme ömür kattın. İyiki varlığın." Dedim geri çekildim. Yüzünün her detayını izledim . Aynı şeyi düşünüyor olmalıyız ki dudaklarımız birleşti.

 

 

+18 sahne rahatsız olan veya okumak istemeyen bu sahneyi atlayabilir.

 

 

Elini çıplak belime yerleştirdi. Beni kendine çekti. Kollarımı boynuna doladım. Öpüşmemiz derinleşti. İki bacağımı beline doladım. Bir eliyle sırtımı diğer eliyle açıkta kalan bacağımı tuttu. İçimde ki arzuya bıraktım kendimi onun dokunuşlarında kaybolmak istedim.

 

Ona kuala gibi sarılmış bir şekilde ilerledi. Sırtımı yumuşak yatakla buluşturdu. Geri çekilip dizlerinin üzerine dogruldu. Ne ara üzerindeki ceketi çıkarmıştı. Gözlerine baktım. Koyulaşmış elalarında arzu, şehvet, tutkuyu gördüm.

 

Bana baktı, yatağa dağılmış saçlarımda gözlerini gezdirdi. Yüzüme, dudaklarıma, boynuma ve göğüslerimde durdu. Yattığım için elbiseden taşmışlardı. "Çok güzelsin. Eğer durmamı istersen şimdi söyle başlarsam durduramazsın beni." Bunu hiç istemediğini bakışlarından alabiliyordum. Ama bunu bende istemiyorum. Onun olmak onunla bir olmak istiyordum.

 

"Durmanı istemiyorum." Dedim bendeki arzuyu görmüyor muydu? Onu kendime çektim. Dudaklarına yapıştım, içimdeki arsız kadın gün yüzüne çıkmıştı. Bunun oda farkındaydı.

 

Ellerimi saçlarına dolandırdım. Kendini bana biraz daha bastırdı. Dudaklarımı talan ettikten sonra boynuma yol aldı. Bir eli çıplak bacağımı oksamaya başladı. Dudaklarının bıraktığı ıslaklığı beni tahrik ediyordu. Boynuma dişlerini geçirince dudaklarımdan bir inleme çıktı. Damgaladığı yerin acısını almak için önce dilini daha sonrada dudaklarıyla öptü.

 

Beni altında kıvrandırmaya başlamıştı. Bacak aramdaki sızı ile kendimi ona sürttüm.

Bu hareketiyle hırıltılı bir ses çıkardı. "Kokun beni öldürüyor." Dedi boynumdaki elbisenin askısını açtı. Aşağı doğru indirdi. Sütyen giymediğim için iki göğsüm tüm çıplaklığıyla önünde duruyordu.

 

"Siktir. Siktir." Ettigi küfürle bana bakıp "bunlar beni bitirir." Dedi başını iki yana salladı. Bense utancımdan kızardığımı hissediyordumki; beni yanıltmayan Anka'nın sözleri oldu. "Böyle utanınca yanaklarının kızarması çok hoşuma gidiyor." Dedi kendi gömleğini üzerinden tek seferde söküp attı.

 

İkimizinde üst bedenleri çıplak bir şekilde duruyorduk. Gözlerim göğsünde kanat çırpan Anka kuşu dövmesine kaydı. Ona dokunmak isteğim artıyordu. Parmaklarımı göğsünde olan dövmede gezdirdim. Bu hareketimle bütün kasları gerildi. Kendimi dirseklerimin yardımı ile yukarı kaldırmış. Anka kuşunun kalbinin üzerine dudağımı bastırdım. Anka'nın elleri göğüslerimi talan etmeye başladı. Yoğurdu,okşadı, dudaklarıyla öptü ısırdı, dil darbeleri ile yalıyor tomurcuk olan uçlarını çekiştirip ısırıyor,altında adını haykırmam ve iniltilerim odayı dolduruyordu. Bununla bacak aramdaki sızı artıyordu. "Anka"

Diyebildim nefesim kesiliyordu.

 

Elbisemin eteği yukarı doğru kaymış, alt bölgem tüm çıplaklığıyla gözleri önünde duruyordu. Gözlerimin içine bakarak tek seferde üzerimden çıkardı.

Doğrulup arsız bir şekilde tüm vücudumu izledi. O öyle bakınca kurumuş dudaklarımı ıslattım. Bakışı dudaklarıma kaydı. "Ah Zümrüt ölümüm senin elinden olacak." Dedi ağırlığını üzerime bıraktı. Dudaklarımı öptü.

 

Kendi pantolonu çıkardığını kemerden çıkan tok sesinden anladım.

Dilini benim dilimle buluşturdu. Kasıklarımda onun elini hissettim. Islaklığımı fark edip doğruldu.

Gözlerime baktı. Yüzümdeki ifadeden memnun kalmış gibi konuşmaya başladı.

 

"Benim için hazırsın güzelim." Dedi kendi iç çamaşırını da çıkardı. Kuzey ışıklarının yaydığı ışık ve masada yanan cılız mum ışığında başka aydınlık yoktu. Heybetli ve kaslı vücudunu gözlerim önüne serdi.

Bacaklarımı iki koluyla araladı. Hissettiğim sertlikle kalbim yerinden çıkacak gibi hissettim.

 

"Ay parçam başta canın acıyacak dur dersen dururum. Ağrın çok olursa durmamı söyle."Dedi ve yavaşça kendini bana doğru itti. Nefesimi tuttum, gözlerimi kapattım. Kendini biraz daha itince dudaklarımdan bir çığlık koptu. Çığlığımla durdu. "İyimisin nefesim?" Dedi sesinde hissettiğim tedirginlik korkusu beni afallattı.

 

"İyiyim devam et lütfen."Dedim. Gözlerime baktı. Sert bir şekilde içime girdi. Parmaklarımı onun omuzlarına batırdım. Bu defa gerçekten acımıştı. Durdu ona alışmamı bekledi.

 

"Gözlerini aç yeşillerini görmem gerek." Diye buyurdu. Tok çıkan sesiyle gözümü açtım. Hissettiğim acıyla ne zaman kapattığımı bile hatırlamıyorum..

 

Açtığım gözlerimle ona baktım. Bana bir bakışı vardı ki o bakışlarda yok olmak istedim. Yavaşça hareketlendi. Hızını arttı, acım zevke uğrayınca benim inlemelerim onunkiyle odada bir birine karışıyordu. Bir süre daha sert ve hızlı hareklerine devam etti.

 

İkimizinde sona geldiğini anladım. Benim bütün vücudumu elektrik akımına kapılmış gibi titredim. Gözlerim karardı. Benden hemen sonra oda benim gibi titredi ve rahatladı. Ben onda kayboldum. O bende kayboldu. Ruhumla bedenimle her şeyimle onun oldum. Oda benim. Derin nefesler alıp veriyorduk. Kendini boynuma gömdü. Soluklandık ikimizde.

 

+18 bitti.

 

"Bu bu çok güzeldi. Sende kaybolmak seninle var olmak. " Dedi Derin bir nefes aldı kendini hemen yanıma attı. Hissettiğim boşlukla ona sokuldum. Bir kolunu başımın altına diğerinide belime koydu. Başımı hızla inip kalkan göğsüne koydum. "Kendini nasıl hissediyorsun? Ağrın var mı? " bacak aramdaki sızı zonkluyordu. "İyiyim sadece biraz ağrım var şiddetli değil." Dedim. Saçlarımı öptü. Omzuma öpücük bıraktı. "Çok yorgunum."

 

 

"Sıcak bir duş iyi gelecek, önce duş alalım. Sonra uyuruz." dedi. Ve beni kucağına aldığı gibi banyoya götürdü. Suyu ayarlayıp. Duşun içine koyup suyun altına soktu. Tüm vücudumda onun izleri vardı. Bunu oda fark etmiş olmasıyla çapkın bir gülüş bahşetti. "Vücudunun her yerinde imzam var." Dedi. Omzuna bir tane attım.

 

"Benim imzalarımda senin bedeninde." Dedim. "Hiç şikayetçi değilim gün ışığım. Her yerime kazıya bilirsin imzanı bu bana zevk verir." Dedi eline şampuanı aldı. Önce beni yıkamaya başlad. Tabi duş biraz uzun sürdü. Duşta da rahat durmadım. Durmadı. Yorgunlukla kendimi yatağa atmıştım. Sabahın ilk ışıklarında gözlerimi uykuya kapatmıştım.

 

"İyiki benimsin Zümrüt gözlüm güzel karım." Diyen Anka'nın sesinin hayal meyal duydum. "İyiki benimsin ela gözlü kocam."

Dedim saçlarıma bir öpücük bıraktı.

"İyi geceler kızılım."

"İyi geceler yakışıklım." Kendimi uykunun tesirine bıraktım.

Loading...
0%